TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
SON DAKİKA
Hava Durumu
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

#yoksulluk

İLKHABER-Gazetesi - yoksulluk haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, yoksulluk haber sayfasında canlı gelişmelere ulaşabilirsiniz.

Bulut: Türkiye'de yoksulluk artık saklanamaz Haber

Bulut: Türkiye'de yoksulluk artık saklanamaz

CHP Genel Başkan Yardımcısı Burhanettin Bulut, Türkiye'deki yoksulluğun artık gizlenemez hale geldiğini belirterek, yoksulluğun somut verilerle ortada olduğunu vurguladı. Bulut, "Bu ülkede geçinebilen kimse kalmadı, orta direk yok oldu. Eskiden Adana’nın çiftçileri toplumda itibar görürdü; ancak bugün ne üst ne orta tabaka kaldı. Hepsi yoksullaştı. Çiftçi mutsuz, esnaf geçinemiyor, asgari ücretli açlık sınırının altında, emeklinin durumu perişan. Bu konuda somut deliller var" dedi. “Eskiden Adana’nın çiftçileri toplumda itibar görürdü” CHP Genel Başkan Yardımcısı Burhanettin Bulut,“ Türkiye’de bazı şeyler artık saklanamaz durumunda. Yoksullukla, somut veriler ışığında her şey ortada. Vatandaşın yaşadığı sorunlar ortada. Bu ülkede geçinebilen kimse kalmadı. Orta direk kalmadı, eskiden Adana’nın çiftçileri toplumda itibar görürdü, şehiri yönetenler, spor kulübü başkanları maalesef şu anda üst tabaka insanı, orta tabaka insanı kalmadı. Bunların hepsi yoksullaştı. Bu ülkede çiftçi mutsuz, esnaf mutsuz geçinemiyor. Asgari ücretli açlık sınırının altında. Emeklinin durumu perişan artık kim ne derse desin bu konuda somut deliller var. “Kiraya çıkmak istediklerinde babalarının maaşı kadar sadece kira ücreti isteniyor” Bulut konuşmasında 2018  yılından bu yana üniversite öğrencilerinin maddi imkansızlar nedeniyle azaldığını belirterek şunları söyledi: “2018 yılında üniversite öğrenci sayısı 7.5 milyona yakın, 2023 yılına geldiğimizde bu sayı 7 milyonun altına düşmüş 6 milyon 800. Ben buradan soruyorum nüfus mu azaldı, üniversite mi kapandı da öğrenci sayısı azaldı? Aksine her yerde özel üniversite açıldı. Hocası yok üniversiteler açılıyor. Kontenjanlar sürekli artıyor. Buna rağmen öğrenci sayısı düşmüş ise buna bakmak lazım. Öğrenci sayısının azalmasında tek bir sebep var barınma sorunu. Bu çocuklar İstanbul’u kazandıklarında yurt bulamıyorlar. Kiraya çıkmak istediklerinde babalarının maaşı kadar sadece kira ücreti isteniyor. Beslenme sorunu var. Çocuklar yemek yiyemiyor.”

Gürer: Ekonomik sorunlar aile yapısını bozuyor Haber

Gürer: Ekonomik sorunlar aile yapısını bozuyor

ADANA (İLKHABER)- CHP Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer, ülkemizde boşanma oranlarının  arttığına dikkat çekerek, yuva dağıtan bu olumsuz tablonun en önemli nedenlerinden birinin de ekonomik kriz olduğunu belirtti. Evlenen 575 bin, boşanan 181 bin Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer, 575 bine yakın çiftin evlendiği 2022 yılında, boşanan çift sayısının da 180 bini geçtiğine dikkat çekti. 2021 yılında 175 bin olan boşanan çift sayısının 2022’de 181 bin olduğuna işaret eden CHP Milletvekili Ömer Fethi Gürer, boşanın çiftlerin sayısının her yıl arttığını, evlenen her 3 çiften 1’nin boşandığını ifade etti. Çalışanların çoğunluğu açlık sınırının altında maaş alıyor Son yıllarda  artış gösteren boşanmaların en önemli sebeplerinin başında ekonomik sorunların geldiğine vurgu yapan CHP Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer, Enflasyon sürekli artıyor. Sabit ve dar gelirli vatandaş, temel gıda ürünlerine bile ulaşmakta zorlanıyor. Zam üstüne zam vergi üzerine vergi ile vatandaş adeta boğuluyor. Türk-iş’in hesaplamalarına göre son verilere göre ülkemizde açlık sınırı 12 bin 189 lira, yoksulluk sınırı ise 39 bin 733 lira olarak belirlendi. En düşük emekli aylığı bugün 7 bin 500 lira oldu. 10 milyondan fazla emekli asgari ücretin altında maaş alıyor. Ülkemizde Yaklaşık 3 buçuk milyon kişi asgari ücretle çalışıyor. Bu rakamlar 15 milyona yakın insanımızın açlık sınırının altında maaş aldığını gösteriyor. Ev kiraları ise asgari ücreti bazı büyük kentlerde geçmiş durumda. Kiralık ev bulmak dahi sorun. Eğitimden ulaştırmaya yaşamın her alanında gelir gider dengesi şaşıran fiyat artışlarında durdurmak bilmiyor” dedi. Mutfak yanıyor, boşanmalar artıyor Ülkemizde çalışan kesimlerin büyük çoğunluğunun,  bırakan yoksulluk sınırını, açlık sınırının bile altında maaş aldığını belirten CHP Milletvekili Ömer Fethi Gürer, “Pazara giden dar gelirli filenin yarısını bile dolduramadan geri dönüyor. İhtiyaçlarının bir kısmını alsa bile çoğunluğunu alamıyor. Mutfakta yangın var. Kiralık ev fiyatı artışı yanında kiralık ev dahi bulmak sorun. Bu nedenle de aileler dağılıyor. Çok çocuk okula aç gidiyor. Kılık kıyafet almak lüks oldu. Terziler, ayakkabı tamircileri yollar sonra akılarına geldi. AKP uyguladığı yanlış ekonomik politikalar ile 100 yıl eskiyi onar, tamir et, kullan  ve elinde olanın süresini uzat yılı olarak başladı. Bu durum ister istemez aileler arasında tartışmaları da beraberinde getiriyor. Tartışmalar zamanla şiddete, bazen de boşanmalara kadar gidiyor. Yapılan bir araştırmaya göre boşanma nedenleri arasında ilk sırayı ekonomik sorunlar alıyor” diye konuştu. Gürer yapılan bir Araştırma ile çıkarılan ülkemizde boşanma haritasında tüm illerin bu süreçten olumsuz etkilendiğinin de görüldüğüne işaret ederek Türkiye genelinde evlenen her 100 çiften 32’si boşanırken, Niğde, Nevşehir, Aksaray, Kayseri ve Konya’da gibi Anadolu illerinde de Türkiye ortalamasında boşanmaların olması ayrıca düşündürücü olduğuna dikkat çekti. Anadolu illerinin büyük kentlere göre ekonomik anlamda kısmen de olsa daha sınırlı harcama ve daha çok ihtiyaçlarını olanakları ile gideren ve muhafazakâr sayılabilecek bir yaşam sürdüren İller olmasına karşın ülke ortalamasında boşanmalar yaşanıyor olmasının yokluk yoksulluk huzursuzluk ve geçim sıkıntısının ne kadar yaygınlaştığına da ayrıca gösterge olduğuna vurgu yaptı. CHP Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer, “2020 Yılı:Boşanan çiftlerin sayısı: 135,022 iken 2021 Yılı:Boşanan çiftlerin sayısı: 174,085 çıkmış ve  2022 Yılı:Boşanan çiftlerin sayısı: 180,954 ermişti. Devam eden mahkemelerde dikkate alındığında bu yılda boşanmalarda artış devam ediyor.Ayrı yaşayan ailelerinde durumu İstatistik verilere yansımadığı için sorun giderek derinleşiyor.Son 2020-2022 yılları arasında geçen 2 yıllık süreçte boşanmalarda yaşanan artış ise %34 oranında artış göstermesi  ve evlenmelerde genelde evliliğin ilk beş yılında boşanmaların %32,7'si evliliğin ilk 5 yılında, %21,6'sı ise evliliğini sonlandırması gençlerin ekonomik süreçten ciddi etkilendiğinin de göstergesi olarak düşünülebilir” diye konuştu.

Gürer: Faiz artışı işsizliği tetiklerse, iş kötü olacak Haber

Gürer: Faiz artışı işsizliği tetiklerse, iş kötü olacak

SERHAT AKARSU ADANA (İLKHABER) - CHP Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer, faizin %25'e çıkarılması ile işçi çıkarmaların başlaması halinde, yoksulluğun yaygınlaşması ve toplumsal huzursuzluğun da zirve yapabileceğine dikkat çekti. Gürer, AKP iktidarının 22 yılda sürekli değişen politika ve çözüm vaatlerinin ülkeyi sorundan soruna sürüklediğini belirtti. CHP Milletvekili Ömer Fethi Gürer, “Müslüman için faiz haram diye Nas’ı işaret eden zihniyet faizi adeta zıplattı. Nas, Nas söylemlerinin savunucuları bu seferde ekonomik sorunların aşılması için faize sarıldı. Faiz durgunluğa yol açarsa, yeni işsizler ordusuna katılanların sayısında da artış olabileceği yönünde kaygıları tetikliyor. Çalışanların da işinden olma korkusu depreşti. Bu bağlamda çalışanlara güvence verip işten çıkarmalar önlenmelidir” dedi. Faiz artışı işsizliği tetiklerse, iş kötü TÜİK verilerine göre, herhangi bir işte çalışmayan ve son dört haftada iş aradığını belirtenlerin işsiz sayıldığı tanıma göre 3 milyon 337 bin kişi olarak açıklanan işsizlerin gerçek sayısının haziranda yeniden 9 milyonu geçtiğini belirten CHP Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer, “İşsiz ve iş bulsa hemen başlayabilecek durumda olduğu halde iş bulma umudu olmadığı ya da son dört hafta içinde iş arama kanallarından birine başvurmayan 3 milyon 485 bin kişi ile istihdamda gibi gözüken ancak çok kısa süreli çalıştığı için daha uzun süre çalışabilecek yeni bir iş arayan 2 milyon 411 bin kişilik zamana bağlı eksik istihdamdakiler de dikkate alındığında gerçek işsiz sayısının 9 milyon 233 bine kadar yükseldiği bir dönemde yeni işsizliklerin oluşmasını iktidar seyretmemeli ve bu konuda önlemlerini de bir an önce açıklamalıdır” dedi. Gerçek işsiz sayısı 9 milyonu geçti CHP’li vekil Ömer Fethi Gürer, “Gerçek işsiz sayısı geçen yılın haziran ayında 7 milyon 641 bin, bu yılın mayıs ayında ise 8 milyon 563 bin kişi olarak hesaplandı. Gerçek işsizlik oranı ise yüzde 24,2 ile hem geçen yılın haziran ayındaki yüzde 20,6’dan hem de bu yılın mayıs ayındaki yüzde 22,5 oranının oldukça üzerinde seyrettiği görüldü. Haziranda resmi işsizlik oranı ise yüzde 9,6 oldu. Bu veriler faizin % 25’e çıkmasından öncesine ait. Faiz kararı ile ortaya çıkacak durgunluk iş yerlerinden işten çıkarmaların ortaya çıkmasına neden olursa yoksulluğa yeni işsizlerin varlığı da eklenecek. Bu bağlamda oluşabilecek durgunluk ile işten çıkarmaları önleyecek bir düzenleme olmazsa bozulan dengelerde yeni kaymaların ortaya çıkacağı unutulmamalıdır. Bu süreç doğru yönetilmezse yeni savrulmaların yaşanması da olasıdır. Ekonomik kriz aslanın ağzındaki ekmeği midesine indirmesine, bu nedenle ekmeğe ulaşımın da daha zorlaşmasına yol açmıştır” dedi. İstihdam da kayıt dışı CHP Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer, TÜİK'in 2023 yılının ikinci çeyreğinde istihdamdaki 31 milyon 507 bin kişinin 8 milyon 391 bininin herhangi bir sosyal güvenlik kurumuna kaydı olmadığını ve istihdamdakilerin yüzde 26,6'sının kayıt dışı çalışıyor ya da çalıştırılıyor olmasının da önemli bir risk yaratığını işaret ederek, sektörel olarak bakıldığında kayıt dışının büyük bölümü tarım sektöründen kaynaklandığını da vurgu yaptı. Tarımda çalışan 4 milyon 690 bin kişinin yüzde 80,7'sinin (3 milyon 768 bin kişi) herhangi bir sosyal güvenlik kurumuna kaydı bulunmadığını ve Tarımda ücretli çalışanların yüzde 75'inin, işverenlerin yüzde 52,3'ünün, kendi hesabına çalışanların yüzde 72,9'unun, ücretsiz aile işçilerinin ise yüzde 91,7'sinin sosyal güvenliğinin bulunmamasını başlı başına bir sorun olduğunu belirtti.

Şevkin: İcra dairelerindeki dosya sayısı 8 milyon 523 bin oldu Haber

Şevkin: İcra dairelerindeki dosya sayısı 8 milyon 523 bin oldu

ADANA (İLKHABER) - Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Adana Milletvekili Dr. Müzeyyen Şevkin, ekonomik kriz, derin yoksulluk, her gün gelen zamlar, fahiş vergi artışlarının vatandaşı da esnafı da isyan noktasına getirdiğini dile getirdi. Vatandaşların bankalar ve finans kuruluşlarına olan bireysel kredi ve kredi kartı borç bakiyesinin 21 Haziran - 18 Temmuz haftasında 43,8 milyar lira artarak 2 trilyon 300 milyar lirayı aştığını dile getiren Dr. Şevkin, “Söz konusu haftada tüketici kredileri 11,3 milyar, kredi kartı borç bakiyesi ise 32,5 milyar lira arttı. Yıl başından bu yana ise tüketici kredileri 331 milyar lira artarak 1 trilyon 452 milyar liraya, kredi kartı borç bakiyesi ise 396 milyar lira büyüyerek 850 milyar liraya kadar çıktı. 1 Ocak- 4 Ağustos 2023 tarihleri arasında icra dairelerine gelen yeni dosya sayısı geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 59,3 oranında artarak 8 milyon 523 bin oldu” diye konuştu. “ASGARİ ÜCRET AÇLIK SINIRININ ALTINDA KALDI” İktidarın siyasi sonuçlarından korktuğu için mücadele etmek yerine idare etmeye çalıştığı enflasyonist sürecin ülkedeki açlık ve yoksulluk riskini büyütmeye devam ettiğini vurgulayan Dr. Şevkin, Türk-İş’in araştırmasına göre açlık sınırının Temmuz’da 1.285 lira artarak 11 bin 658 lira ile yine Temmuz’dan itibaren geçerli olmak üzere belirlenen 11 bin 402 liralık asgari ücreti geçtiğini söyledi. Diğer bir ifadeyle asgari ücretin henüz cebe girmeden açlık sınırının altında kaldığını vurgulayan Dr. Şevkin, “Türk-İş dört kişilik bir ailenin yoksulluk sınırını ise 37 bin 974 lira olarak hesapladı. Yoksulluk sınırı önceki aya göre 4 bin 185 lira arttı. Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, göreve gelir gelmez reel ekonomiyi göz önüne alarak hareket edeceklerini belirtti. Ancak yalan dolanla ekonomi idare edilmeye çalışılıyor. Kamuda tasarruf tedbirleri uygulanacağını belirttiler ama bir de baktık ki kiralık araçlara milyonlarca lira para akıtılmış. Sarayın günlük masrafı 18 milyon lira, sarayın korumalarının günlük maliyeti 10 milyon liradan fazla. Kamuda her an klimaları açık 115 bin makam aracı var. En küçük bir olayda vatandaştan iban isteyenler, vergi üzerine vergi yükleyenler, zam üstüne zam yapanlar her nedense ‘itibardan tasarruf olmaz’ mantığıyla hareket ediyor” ifadelerini kullandı. Önceki gün yağ, şeker ve çay dahil 240 ürüne yeni zamlar geldiğini AKP’nin adının zam, zulüm olduğunu kaydeden Dr. Şevkin, 10 milyona yakın emeklinin de 7 bin 500 lira ile geçinmek zorunda bırakıldığına işaret etti. “NÜFUSUN YARIDAN FAZLASI BORÇLU YAŞIYOR” İktidarın, ekonomide ülkeyi uçuruma sürüklediğini belirten CHP’li Dr. Şevkin, şunları söyledi: “Ekonomik yaşam dip yapmış durumda. Türkiye nüfusunun yarıdan fazlası borçlu yaşıyor. Vatandaşlar borcu borçla kapatmaya çalışıyor. Ekonomik kriz boşanmaları, cinayetleri, iflasları, toplumsal olayları beraberinde getiriyor. Eğitim-öğretim de olumsuz etkileniyor. Türk lirası son iki ayda yüzde 25’ten fazla değer kaybetti. Çocuklar et ve süt ürünlerine ulaşamıyor. Türkiye’nin en büyük banknotu 200 Lira para olmaktan çıkıp ‘pul’a dönüştü. Enflasyonla mücadele edemeyen, kamuda tasarruf tedbirleri açıklamalarına rağmen kamunun kaynaklarını hovardaca kullanan, lüks, şatafat içinde yaşayan iktidar ve çevresindekiler; ekonomik zorluklar nedeniyle artık nefes alamaz hale gelen milleti umursamıyor.”

Zafer Şanlı; Tarım arazilerini beton değil, gıda için kullanalım Haber

Zafer Şanlı; Tarım arazilerini beton değil, gıda için kullanalım

Serhat ŞANLI  ADANA (İLKHABER) – Dünyada her geçen gün artan nüfus ile birlikte tarımın önemi daha da artarken, son yıllarda yaşanan küresel iklim değişikliği, tarımsal doğal kaynakların hızla bozulması, açlık, yoksulluk, küresel ekonomik kriz vb. nedenler tarımsal üretimin sürdürülebilirliğini tehdit ediyor.  Son yıllarda özellikle küresel iklim değişikliği ile birlikte çoraklaşan verimli tarım arazileri ve tatlı suların kirlenmesi, sürdürülebilir tarım için büyük bir tehlike oluştururken, ülkemiz için su ve iklim gibi tarımsal doğal kaynaklar bakımından zengin bir yer olarak görülse de küresel ısınmanın etkileri sonucu su fakiri ülkeler içerisine girebileceğini gösteriyor.  Türkiye’de ise Çukurova, tarımsal üretimle ülke ve bölge ekonomisine ciddi katkılar sağlamasının yanında zengin ürün deseniyle de öne çıkıyor. Yılda 2 ve hatta 3 ürüne kadar ekimin yapılabildiği bölgede tarım arazilerin korunmasının önemine dikkat çeken Ziraat Mühendisi Zafer Şanlı, uyarılarda bulunuyor.  Gazetemize son yıllarda artan gıda ihtiyacı ile birlikte tarımsal üretimin önemi hakkında açıklamalarda bulunan Zafer Şanlı, “Türkiye'nin tarımsal üretiminde önde çıkan kentlerinden olan Adana’nın tarımsal üretimi devam ediyor hem de tohum, gübre ve akaryakıt gibi girdi fiyatlarının sürekli artmasına rağmen.. Zorluklar içerisinde arazilerini eken yani işini devam ettiren üreticilerimiz, girdi maliyetleri karşısında zorlansa da yılmadan, yorulmadan devam etmektedir. Buna bir de verimli arazilerin betonlaşmasını gördüğümüzde, bu geleceğimiz için önemli bir sorun oluşturuyor.” Dedi.  Zafer Şanlı, “Adana’nın bereketli toprakları, yılın 12 ayı yörenin ve ülkenin tarımsal üretiminde büyük rol oynuyor. Bölgede yapılan üretimle ülke ihracatına da ciddi katkı sağlarken, verimli tarım arazilerinin üzerinde yükselen beton bloklar ise tarımsal faaliyet alanlarını her geçen gün daraltmaktadır. Bu, aslında ülke olarak hepimiz için büyük kayıptır” diye konuştu.  Her geçen gün artan nüfus ile birlikte, gıda ihtiyacının da artacağını ve bununla birlikte tarımsal üretim için, mevcut arazilerin değerinin bilinmesi gerektiğine dikkat çeken Ziraat Mühendisi Zafer Şanlı şu bilgilere yer verdi;  “Ülke olarak tarım toprakları bakımından, iklim ve konum itibariyle zengin bir yapıya sahibiz. Dört mevsimi aynı gün yaşayabiliyoruz. Türkiye’nin içinde bulunduğu Ortadoğu coğrafyası yarı-nemli, yarı-kurak, kurak ve çok kurak iklim rejimi içerisinde yer almaktadır.   Türkiye coğrafyasının çağlar boyunca çeşitli medeniyetlere ev sahipliği yapmış olması sebebiyle ülke toprakları arazi tahribatı ve kuraklığa karşı hassas bir konumdadır. Dolayısıyla, Türkiye kurak ve yarı kurak özellik gösteren bir ülke olup, toprakları erozyona karşı hassastır. Bunun yanı sıra iklim değişikliği ve insan faaliyetlerinden kaynaklanan yanlış uygulamalar gibi sebeplerle, çölleşme tehdidi altındadır.  Her geçen gün artan Dünya nüfusunun 2040-2050 yıllarında 10 milyarı bulacağı tahminleri ile bu nüfus ile birlikte tüm dikkatler tarım sektörüne çevrildi. Her zaman olduğu gibi gelecekte de en stratejik öneme sahip sektörlerin başında yer alacak olan tarımın yapılması için hem tarım topraklarının korunması, hem de tatlı su kaynaklarının korunup bilinçli kullanılmasını büyük önem arz etmektedir.   Hal böyleyken mevcut tarım arazilerinin korunması çok önemli.. Ülke olarak bu konuda çalışmaların yapılması sevindirici bir durum.. Son 3 yılda 72 ilde 440 bölge ‘büyük ova koruma alanı’ alanı olarak ilan edildi. Böylelikle büyük ova koruma alanlarının toplam büyüklüğü 9,38 milyon hektara ulaştı. Alansal olarak bakıldığında 1 milyon 677 bin hektarı aşkın alanla Konya ilk, 937 bin 573 hektarla Şanlıurfa ikinci ve 445 bin 189 hektarla Adana üçüncü sırada yer almakta.. Ayrıca ova sayısı açısından 21 ovayla Malatya birinci, 17 ovayla Balıkesir ikinci ve 15 ovayla Çanakkale üçüncü sırada bulunuyor.  Toprakların korunması, arazi kullanımı ve koruma dengesinin sağlanması için büyük ova koruma alanlarının sayılarının artırılması için çalışmalar devam ederken, 2023 yılında büyük ovaların sayısının 500'e ulaşması hedefleniyor. Güzel bir gelişme..  Bugün artık bariz bir şekilde yaşanan küresel iklim değişikliği ve kuraklık gibi doğal afetlerin yanı sıra, gelişmiş ülkelerin tarımsal ürün ticaretindeki korumacı politikaları, gıdaya olan talebin artması, tarımda girdi fiyatlarının yükselmesi, tarım sektöründen uzaklaşma, yeterli yatırımın yapılmaması ve daha birçok etkenden dolayı dünyada açlık ve yetersiz beslenme ile karşı karşıya bir durum söz konusu..    İnsanlar düşünmeden, duyarsızca ve doymak bilmeyen istekleri ile adeta koca dünyayı hızla tüketiyor. Ayıca hızla artan nüfus, kirlenen sularımız, erozyon, yapılaşma, toprak kayıpları vb. gibi nedenlerle mevcut tarım arazileri küçülüyor. Doğada oluşturduğumuz değişim ile birlikte erozyon artıyor, doğanın kendisini yenilemesine dahi izin vermiyoruz. Bu durum gösteriyor ki, yakın gelecekte açlığın, gıda ve su sorununun ilk öncelikli konu olacağını bir gerçeği var.   Geç kalmadan, hemen şimdi önlemini almazsak kötü bir geleceğin insanoğlunu beklediğini söyleyebiliriz. Yaklaşık 8 milyar olan insan nüfusu gezegenimizde bulunan 3 milyar 200 milyon hektar işlenebilir tarım arazisi içerisinde yapılan 1 milyar 475 milyon hektarında yapılan işlemeli tarım ile yaşamını sürdürüyor. Ancak son yıllarda bu azalmaya başladı ve böyle giderse daha da azalacak.  Yani sorunumuz büyük ve geç kalmadan önlemini almaktan başka çaremiz yok. Toprak oluşumu kolay değil.. Yüzyıllar, bin yıllar gibi zaman isteyen bir süreç.. O nedenle tüm dünya olarak mevcut tarım arazilerini korumak zorundayız.   Ülke olarak da bizler ovalarımızı, tarım arazilerimizi devamlı denetim altında tutmalı, yeni yapılaşmaya karşı korumalıyız. Koruma ovası ilan edilen alanları sıkı denetlemeli, yapılaşma ve benzeri kaçak uygulamalar takip edilerek, bunların önüne geçmek için gerekli girişimleri hızlı bir şekilde yapmalıyız.   Ayrıca sanayi, ulaşım, enerji vb. yatırımlar doğru planlanmalı, tarım arazileri ve su kaynaklarına yakın yerlerden uzak yapılmalıdır. Yani bu gibi yatırımlar ovalardan uzakta, nitelikli tarım arazisi olmayan yerlerde yapılmalıdır.  Sürdürülebilir arazi/toprak yönetimi, toprak ekosistem bağıntıları ve hizmetleri, arazi bozulumunun azaltılması/dengelenmesi, bozulmuş alanların geri kazanımı ile gelecek kuşaklar için arazi kaynaklarının güvence altına alınması açısından son derece önemlidir.   Sonuç olarak, bugün gıda sistemleri yeterli, güvenilir, çeşitli ve besleyici bakımdan zengin gıdayı sunmakta zorluk çekmektedir. Topraklar yenilenebilir kaynaklar değildir, bu yüzden toprakların korunması, gıda güvenliği ve sürdürülebilir gelecek için büyük önem taşımaktadır.   Mutluluk, beton yığınları arasında değil, doğaya ve toprağa saygı ile mümkündür. Tarım arazilerimizi öldürerek geleceğimiz yok etmeyelim, aç kalmayalım. Onları koruyalım ki, o da bize sağlıklı bir yaşam sağlasın. Toprağımız koruyalım. Tarım arazilerini beton değil, gıda üretimi için kullanalım.”

Ayhan Barut, "Bankalar kredi vermiyor, piyasada döviz bulunamıyor" Haber

Ayhan Barut, "Bankalar kredi vermiyor, piyasada döviz bulunamıyor"

AYDIN GÖKÇEOĞLU ADANA (İLKHABER)- Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Adana Milletvekili Ayhan Barut, artan yoksulluk, işsizlik, açlık ve sefaletin nedeni olarak AKP iktidarının yanlış ekonomi politikalarını göstererek ekonomide çarkların tümüyle durduğunu belirtti. 'Faiz sebep, enflasyon sonuç' anlayışı nedeniyle Türkiye'de ekonominin tümüyle battığını bildiren ve 'Üretim Model’ine acil geçiş çağrısı yapan CHP Adana Milletvekili Ayhan Barut,  "İş dünyası, sanayici, çiftçi, esnaf çok zor durumda. Büyük iflaslar ise kapıda bekliyor. Bankalar şu anda kredi vermiyor, vadesi yakın kredilerini de geri çağırma telaşındalar. Faizler yükseldi. Bankalar döviz vermiyor, serbest piyasada dahi döviz tedariği yapılamaz halde" dedi. Barut, "Bugün 'Ben ekonomiyi iyi bilirim' diyenler, 'Ekonomistim' diyenler, 'Faiz sebep, enflasyon sonuç' diyenler Türkiye'de ekonomiyi tamamen batırdılar. İş dünyası, sanayici, çiftçi, esnaf çok zor durumda. Ekonominin tüm çarkları durmuş durumda. Büyük iflaslar ise kapıda bekliyor" diye konuştu. Ekonomide yaşanan sorunların artık zirveye ulaştığını, krizin büyüdüğünü ifade eden Ayhan Barut, şunları kaydetti: "Bankalar şu anda kredi vermiyor. Hatta vadesi yakın olan kredilerini de geri çağırma telaşı içindeler. Faizler yükseldi. Bankalar döviz vermediği gibi alım satım arasındaki makas da iyice açılmış durumda. Hatta serbest piyasada dahi şu anda döviz tedariği yapılamaz hale gelindi. İşçi, memur, esnaf çok zor durumda. Bu kara tablonun tek sorumlusu ise iktidar. Bu zor durumdan çıkış yolu da Türkiye ekonomi politikasının üretim modeline geçmesidir. İthalatı değil üretimin öncelenmesidir. Üretici desteklenmelidir. Eğer bu modeli uygulamazsak bundan sonra daha kötü ve daha zor günler bizleri bekliyor."

En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.