Vatan Partisi Genel Sekreteri Bursalı Adana’ya geldi, halkla buluştu
Vatan Partisi Genel Sekreteri Özgür Bursalı Adana’ya gelerek “Akdeniz Mahallesi Halk Buluşması” gerçekleştirdi. Halk buluşmasına Bursalı başta olmak üzere; Vatan Partisi Adana Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Ahmet Suseven, partililer ve çok sayıda mahalle sakini katıldı.
Bursalı ve Suseven halk buluşmasında coşku ve heyecanla karşılandı. Burada konuşma gerçekleştiren, genel ve yerel siyasetten, kendi politikalarından söz eden Vatan Partisi Genel Sekreteri Özgür Bursalı, “Biz esas sizden öğrenmeye, sizi dinlemeye geldik. Tabii şimdi Türkiye bir seçime gidiyor. 20 gün bile kalmadı. 15 gün sonra hepimiz gideceğiz sandıklara. Oylar kullanılacak. Kapatılacak. Açılacak. Birileri başkan olacak. Ama 1 Nisan'da güneş doğmaya devam edecek. Dünya dönmeye devam edecek. Biz mevcut zorluklarımızı çekmeye devam edeceğiz” dedi.
“HER GÜN BU ZORLUKLARLA BURUN BURUNAYIZ”
Türkiye'de şu anda 2 tane manzara olduğundan söz eden Bursalı, “Yani bir bize gösterilen, dayatılan televizyonlardan, radyolardan, dizilerden, filmlerden sistemin bize gösterdiği bir gerçek var. Bir de bizim gerçek sorunlarımız var. Televizyonları açtığımız zaman bize dayatılanı görüyoruz. Yerel seçim dedikoduları. Kim kimin kuyusunu kazıyor? Kim kimin arkasından iş çeviriyor? Kim hangi partiye geçmiş? Kim kimle nasıl kavga etmiş? Nasıl bir kayıkçı kavgası var? Boş vaatler, dedikodular hep bunları izletiyorlar bize. Ve en sonunda da diyorlar ki 'Bir tane bu bir de bu ar bunlardan birini seçmek zorundasınız.' Bir de gerçekler var. Yani insanımızın, halkımızın, milletimizin yaşadığı sorunlar var. Ekonomik sorunlar var. Bir kere en başta hepimizin sıcak hissettiği sorunlar. Devlet 5 yüz milyar dolar borca batmış. Millet borca batmış. Hepimiz faize çalışır hale gelmişiz. Daha belki bugün fark etmişsinizdir bankalar bildirimler attı telefonlara. Yani her gün bu zorluklarla burun burunayız” şeklinde konuştu.
“BİZİ EL KAPISINA MAHKUM ETTİLER”
Çiftçilerin traktörüne gönlünün rahatlığıyla mazotunu dolduramadığından söz eden Bursalı, konuşmasının devamında şunları söyledi:
“Elektriği çevirirken elli kere hesap edip çeviriyoruz. Pazara gittiğimiz zaman file dolacak mı, dolmayacak mı, kaça dolacak? Onu hesap eder durumdayız. Emeklilerimizin dertlerini zaten hiç saymaya gerek yok herhalde. Resmen ölüme terk edilmiş durumda. Gençlerimiz işsiz. Yani bu ekonomi nereden tutarsanız tutun bitmiş durumda. Çünkü sistem bitmiş. Ya bir ülke, bir devlet hele hele Türkiye gibi bu kadar geniş, güçlü ekonomik kaynakları, potansiyeli olan, bu kadar ahlaklı, çalışkan, faziletli insanları olan bir millet. 5 yüz milyar dolar borca batar mı? Bu devlet işte boynuna kadar borca batmış. Niye? 1980'den sonra bizi bir yola soktular. Dediler ki 'Üretmeyin. Üretim kötüdür. Dışarıdan alalım, ucuza alalım'. Tarıma durdurdular. Hayvancılığı durdurdular. Sanayiciyi baltaladılar. Bizi el kapısına mahkum ettiler. Batıya bağlandık. En sonunda ne oldu? O 40-50 yıllık deniz bizi borca batırdı ve artık o deniz bitti. Şimdi bu aslında yeni bir şeyin habercisi. Biz size onun haberini vermeye geldik.”
“ARTIK BU SİSTEM BİTTİ”
Bursalı, “Bakın biz diğer partiler gibi burnumuzun ucuna bakmıyoruz. Mevcut sistem partilerinden Vatan Partisi'nin farkı ne? Şimdi bu sistemin efendileri faizciler, bankacılar, tefeciler, Dolar borsa vurguncuları, mafya rantçıları olmuş. Hani Atatürk'ümüz diyordu ya, 'Üreten köylü milletin efendisidir' diye. Üretici dışlanmış, faizciler milletin efendisi olmuş. Vurguncular, milletin efendisi olmuş. Birileri tepelerde zenginleşmeye devam ederken bu millet 17 bin lira, 11 bin lira emekli maaşıyla uğraşıyor. Oğlumu okutabilecek miyim? Ay sonunu getirebilecek miyim diye uğraşıyor. Yani devletçe ve milletçe borca batmışsınız ama birileri hala zenginleşmeye devam ediyor. Bu şunun göstergesi: Artık sistem bitti. Bu böyle yürümüyor. Toprak ekilmiyorsa sanayinin çarkı dönmüyorsa ve insanlar evine gönül rahatlığıyla artık alışveriş yapamayacak hale geldiyse bu sistem bitti demek” cümlelerini kullandı.
“TÜRKİYE'NİN ÖNÜNDEKİ HER TÜRLÜ SORUNLARI BİR TEK ŞEYLE AŞABİLİRİZ: ÜRETMEYLE”
Yeni bir sistemin geldiğini vurgulayan Bursalı, o sistemin üretimci bir sistem olduğunu kaydederek konu hakkında şu cümleleri kullandı:
“Vatan Partisi eşittir üretim. Biz diyoruz ki; Türkiye'nin önündeki her türlü sorunları bir tek şeyle aşabiliriz: Üretimle. Üretirsek iş sahibi oluruz. Üretirsek mutlu yaşarız. Üretirsek başımız dik olur. Üretirsek el pençe divan kimsenin kapılarında kul köle olmayız. Ama üretmemiz lazım. Türkiye'nin kaynakları var. Bakın bugün emekli de para bekliyor. Değil mi? Hatta belediye başkan adayları bile şimdi çıktı. 'Şöyle vereceğim, böyle vereceğim. Emekliye şu kadar vereceğim'. Herkes saçıyor bol keseden vaatler. Onlara şunu sorun. 'Hangi kaynakla? Hangi parayı dağıtacaksın? Nereden bulacaksın?' Soru budur. Bakın bu soruyu bizden başka kimse toplumun önüne getirmiyor. Kaynak gösterin diyeceksiniz, kaynak. Bu kadar dağıtıyorsun. Hangi parayla yapacaksın bunu? Hangi belediye bütçesiyle yapacaksın? Hangi hükümet bütçesiyle yapacaksın? Orada verecekleri cevap yok. Hatırlamıyorlar sonra zaten vaatlerini. Ama biz bu milletin bu sorunlarını çözecek kaynağı gösteriyoruz. Çok basit. Türkiye'nin sorunlarını çözecek para var. Bir, dışarıya bu milletin alın teriyle üretilmiş, yaratılmış değerler kıyı bankalarına kaçırılmış. 5 yüz milyar dolar. Buralarda üretilen kaynaklar kıyı bankalarında yatıyor. Büyük zenginler 5 yüz milyar doları götürmüş. Türkiye'nin borcu ne kadar? O da 5 yüz milyar dolar. Yani sadece onları getirsek Türkiye'ye, Türkiye'nin dış borcu kapanıyor.”
“TÜRKİYE’NİN PARASI VAR”
“Bankalar yüzde 300, yüzde 400 her yıl kar yapıyorlar. Karlarına kar katıyorlar. Zaten diyoruz ya ‘Hepimiz faizle çalışıyoruz’ diye. Benim çiftçim mazotunu dolduramayacak. Benim emeklim açlığa mahkum edilecek, süründürülecek. Benim gencim iş bulamayacak ama bir yandan faizler, kaynaklar, bankalar Türkiye'nin kralı olacak. İşte biz oraya kurumlar vergisi çıkartacağız. Oradaki kaynakları Türkiye adına değerlendireceğiz. Büyük zenginlerimizin kasasında 3 yüz milyar lira kasalara kitlenmiş altın var. Onlar da bir kaynak” diyen Bursalı, Türkiye’nin parası olduğunu kaydetti.
“BİZ MİLLETE BOŞ VAAT SAÇIP YALAN SÖYLEYECEK BİR PARTİ DEĞİLİZ”
Bursalı, konuşmasını şu sözlerle sürdürdü:
“Türkiye'nin parası yok değil. O bankalarda var, yurt dışına kaçırılmış var. Birilerinin kasalarında var. Onları ekonomiye sokacak bir program lazım. O da hangi hangi şeyi öncelediğinizle ilgili. Biz emekliyi öncelersek, genci öncelersek, bu ülkenin yatırımını öncelersek, üretimi öncelersek kaynakları halk için kullanırız. Kamu için kullanırız. İnsanlarımız için kullanırız. Ama bizim baş tacımız üretici olmazsa, baş tacımız faizci olursa, özel çıkar olursa kaynaklar oraya gider. Bütün mesele budur. Ve o yüzden sistem bitince sistemin partileri buna bir cevap üretemiyor. Buraya bir çözüm getiremiyor.
Çözüm ne? diyorsunuz ama çözüm yok. Herkes bir şeyler anlatıyor. Pankartlara yazıyorlar. 'İyi olacak. Güzel olacak. Güneş doğacak.' Ama bu milletin sorununu çözecek somut bir program kimse oturup Vatan Partisi dışında bu milletin önüne koymuyor. Biz diyoruz ki zorluklar var. Hiç kimse birbirini kandırmasın. Yerel seçimden sonra o zorluklar daha da katlanacak. Biz millete boş vaat saçıp yalan söyleyecek bir parti değiliz. Seçimden sonra faizler, enflasyon giderek katlanacak maalesef. Ama diyoruz ki çözüm de var. Fakat çözüm bu mevcut sistem partilerinin içinde yok. Çünkü hepsi o sistemin içinde entegre. Bakın 'Türkiye'nin parası yok' deyip duruyoruz ya. 2 ay önce devletin kasasında mevcut 5 tane siyasi partiye 6,7 milyar, yani toplamda 7 milyar hazine yardımı yapıldı. Bunun içinde PKK'nın partisi de dahil. Yedi milyar lira. Kimi parası o para? Halkın parası.”
“O PANKARTLARIN PARASI NEREDEN ÇIKIYOR?”
Bursalı, devamında şu cümlelere yer verdi:
“Etrafa bakıyorsunuz, pankarttan insan caddeleri, sokakları göremez hale gelmiş. Adana'da herhalde o daha da fazla. O pankartların parası nereden çıkıyor? Yani en sonunda hepsi halkın parası, kamunun parası. Ve o pankartları asıyorlar. Onların paralarını yarın nasıl çıkartacaklarını çok iyi bilerek asıyorlar. İhalelerden, komisyonlardan, yandaşlardan çıkartacaklar. Bir şekilde en sonunda sizin cebinizden onlar çıkacak. Yani şunu demek istiyorum. Türkiye'nin kaynağı var ama o kaynak üreticiye mi gidecek? Halkımıza mı gidecek, yatırıma mı gidecek yoksa bu vurgunculara mı gidecek? Karar bu. Bakın yol yapalım, kanalizasyon yapalım, işte şurayı düzeltelim falan. Bunlar yapılır. Yol da yapılır, köprü de yapılır, kaldırım da yapılır. Türkiye'nin derdi şu an bunlar değil. Elbette şehrimizin de dertleri var. Ama Türkiye'nin temel problemlerini çözmeden Adana'mızın da problemlerini çözemeyiz. Konya’mızın da çözemeyiz, Muğla’mızın da çözemeyiz, Şırnak'ın da, Edirne'nin de çözemeyiz. O yüzden Türkiye'nin önünde çok köklü bir karar süreci, bir değişiklik süreci var. Böyle televizyonlardaki gibi değişimden bahsetmiyorum. Yeni bir sistem geliyor. Eğer üretimden yana olmazsa hükümet, halktan yana olmazsa gerçek dostlarıyla kucaklaşmazsa, ekonomisini düzeltecek kaynaklar yaratamazsa kimse Türkiye'nin tepesinde kalamaz. Ve o sıkışmayı şimdi görüyoruz. Amerika bize dayatıyor. İsrail bize dayatıyor. Onlara bağlanıyoruz. Gerçek dostlarımıza sırtımızı dönüyoruz. Suriye dibimizde, komşumuz sırtımızı dönmüşüz. 15 yıldır kavgalıyız. Rusya'ya dirsek atıyoruz. İran'a dirsek atıyoruz. Çin'e kadar dirsek atıyoruz.
Halbuki ekonomiler orada. Enerji kaynakları orada. Türkiye'nin gerçek dostları orada. Ama birileri ta Atlantik'in ötesinden binlerce kilometre öteden gelip bizim Türkiye'deki politikamızı belirlemeye çalışıyor. Bunlara mahkum değiliz. Çünkü bu millet her şeyin en güzeline, en temizine layık. Çünkü bu millet tertemiz bir millet. Çok güzel bir halkımız var. Hep halkı aşağılarlar ya. Bu halk her şeyin farkındadır. Farkına varacaktır, ferasetlidir, öngörülüdür. Çünkü çalışkandır. Binlerce yıllık bir devlet, millet birikimimiz var. Son yüz elli yıldır ve işte Atatürk'le zirveye çıkan bir değerimiz var. Ve hala bakın o ayakta duruyor. O canlılık ayakta duruyor. Türkiye kendisine güvenecek. En başta üretecek, bağımsız olacak. 'Ben kendi ayaklarımın üzerinde dururum. El kapısına kimse beni mahkum edemez' diyecek. Üretimini sağlayacak. Hani Mustafa Kemal Paşa diyor: Bağımsızlık ancak ekonomik bağımsızlıkla birleşince anlamlı hale gelir ve ayakta kalırsınız. İşte hem ekonomide hem güvenlikte bizim Bizim başımız dik olacak. Çünkü bu milletin başını kimse yere eğdiremez. Ha bazı partiler gelir, Türkiye'yi yönetmeye kalkarlar. Onlar başını eğebilirler ama bu millet eğmez.”
“BİZ BU MİLLETE ADANMIŞ BİR PARTİYİZ”
Vatan Partisi’nin bu halkın içinde bir parti olduğunu söyleyen Bursalı, “Bu mahallelerin içinde büyüyen bir parti. Elli yıldır bu milletin birliği, bağımsız yaşaması, üretmesi, başı dik yaşaması için Genel Başkanımız Doğu Perinçek; o kıdemli kuşak, 7 ateşten geçmiş kadrolar kol kola hepimiz bu vatana, bu halka adanmış insanlarız. Ve pırıl pırıl bir partiyle sizden yetki istiyoruz. Bu partide kariyer hesapları yok. Bu partide kim ne kadar vurgun yapacak? Rantları kim paylaşacak? İhaleleri kim yedirecek? Kayınçoya kim yardım edecek? Bacanağın cebini kim dolduracak? Bunlar yok. Bu partide halk, millet, üretici, çiftçi, sanayici, genç, emekli var. Bu partide bu milletin çıkarları var. Biz bu millete adanmış bir partiyiz. Ve gerçek ekranda, sosyal medyada, sağda, solda gördükleriniz değil. Türkiye o gerçekle yakın zamanda buluşacak. Bu sistem tıkanmıştır. Sistemin tıkandığı yerde yeni bir sistem yükselir. İşte biz o yeni üretimden, halktan, insanımızdan yana olan sistemin önderi partiyiz” dedi.
“BİZİM GİBİ PARTİLERİN ZAMANI 50 YILDA 1 GELİR”
Bursalı, konuşmasının devamında şu konulara değinerek son verdi:
“Bizim gibi partilerin zamanı 50 yılda 1 gelir. Ama geldi mi tam gelir. İşte şimdi bizim günlerimiz geliyor.
O yüzden ben size belediye seçimleri anlatmadım. Ki belediyelerin de hali aynı. Bakın belediyeler Nedir? Kamu kurumlarıdır. Yani kamu için hizmet yapan, vatandaşın ihtiyaçlarını gören, halkın yararı için çalışan kurumlardır. Ama belediyeler şirketleştirilmiş. Belediyeler şirket olmuş. Bugün altı yüz bin kişi belediye şirket işçisi. Bugün belediyelerde işler özelleştirilmiş birtakım şirketlere devredilmiş. O şirketler kim? Onun yakını, onun bacanağı, onun torunu filan. Ya belediye demek kamu demek. Biz belediyede şirketçilik, özel çıkaracılık falan hepsini reddediyoruz. Ve kamu hizmeti bayrağını açıyoruz. Yani rant için değil, halk için belediye. Bu bizim diğer partilerden temel farkımız. O bakımdan işte siz devleti küçültürseniz, devleti özelleştirirseniz belediyeleri de özelleştirirsiniz. Ve biz o bakımdan diyoruz Türkiye'nin sorununu çözmeden belediyelerimizin de, şehirlerimizin de, kentlerimizin de sorununu çözemeyiz diye. Zaten almış başını, dertler yürümüş. Torpil, adam kayırma, rüşvet... Hepsini yaşıyoruz? İnsanlarımız hastanede yatak bulmak için bile bir tanıdık arar hale gelmiş.
Böyle bir sistem olur mu? O yüzden bunların hepsini de reddedeceğimiz bir belediye anlayışı, yönetim anlayışı, Vatan Partisi olarak getiriyoruz. Diyoruz ki bizim belediyelerimiz de rüşvet sökmez kartvizit geçmez, torpil işlemez. Biz bu halkın, bu milletin belediyesi olarak çalışmalarımızı yapacağız ve bu halk için çalışacağız. Herkesin belediyesi olacak. Ve bizim belediyelerimize şirketçilik yok. Kamu çıkarı var. Halkın çıkarı var. Bizim belediyelerimizde bugün git yarın gel. Yok. Vatandaş gelince onun sorununu çözeceksin. Çözmeden kapıdan ayırmayacaksın. Ve bu milletin gururunu, onurunu ayağa kaldırmak zorundayız.
Maalesef milletimizi sadakaya alıştırdılar. Şu kadar vereyim. Bu kadar vereyim. 2 torba bilmem ne vereyim. 3 torba gıda kolisi vereyim. Biz sadaka istemiyoruz. İş, yatırım, üretim istiyoruz. Bu milletin sadakaya ihtiyacı yok. O yüzden bu sadakacı partilere de bu seçimde bir bir dur diyelim. Bu ülkede biz yatırım yapacağız. İş alanları olacak. Fabrikalar olacak. Herkes iş sahibi olacak. Türkiye'nin sorununu bu çözer. İşte bunun adına biz 'Üretim devrimi' diyoruz. Üreten Türkiye olursa üreten Adana olur. Üreten Adana olursa üreten Akdeniz Mahallesi olur. Üretirsek mutlu oluruz. Üretirsek başımız dik olur. Üretirsek bağımsız oluruz.
Hepsi birbirinin kavgasında. Kimisi koltuk kavgasında, kimisi para kavgasında, kimisi rant kavgasında. Hiç kimse halkın kavgasında değil. Emekçinin kavgasında değil. Bu milletin kavgasında değil. Gencin kavgasında değil, emeklinin kavgasında değil. Hepsi tel tel tel tel dökülüyor.
Pankartlarını da okuyun. 'İyi olacak, güzel olacak' bilmem ne. Çözüm yok. Bu sistemin partileri çözüm üretemezler. Çünkü hepsi bu sisteme entegre. Biz o sistemin dışındaki partiyiz. O yüzden diyorum, yazın bir yere yakın gelecekte Türkiye'yi yönetecek partiyiz. Türkiye'de üreticiler hükümet olacak. Türkiye'de halk hükümet olacak. Siyaseti de onlara bırakmayalım. Siyaseti buradaki pırıl pırıl insanlar yapsın. Tertemiz insanlar yapsın.
Çünkü Vatan Partisi bu milletin emekçi ocaklarından yetişen, bu insanlara kendisini adamış bir partidir. Biz kendimize güveniyoruz. Çünkü size güveniyoruz. Türkiye'nin yakın geleceğini görüyoruz. Ve sizi cesarete davet ediyoruz. Sizler cesur insanlarsınız. Öngörülü insanlarsınız. İşlerin nereye gittiğini gören insanlarsınız. Ama hep önümüzde iki tane seçenek dayatıldığı için hepimiz gidiyoruz o seçeneklere oy veriyoruz. Fakat benim sizden ricam doğru olanı, haklı olanı güçlendirelim. Buna ihtiyaç var. Yoksa dizlerimizi döver dururuz. Ama bir basamak yaratalım. Bir omuz verelim. Her zaman böyle istemeye istemeye bazı partilere oy veriyoruz sonra da 'Elimiz kırılsaydı da vermeseydik'. Bu pişmanlığı duymayalım. Yaşamayalım. Ve bir ders verelim bu sistemin partilerine. Şunu soruyoruz hep. 'Ya bugüne kadar oy verdiklerimiz bize ne verdi?' Hep aldılar. Bir vericiler var, bir alıcılar var. Bütün zorlukları bu millet çeksin. Bütün fedakarlığı bu millet yapsın. Bütün çalışkanlığı bu millet yapsın. Her türlü yükün altına sizler girin. Kim için birileri için. Biraz o birilerine bir ders verelim.
Bakın hepinizin huzuruna çıktık. Alnımız açık, başımız dik. Bu millete çözüm getiriyoruz. Ağlamıyoruz. Dizimizi dövmüyoruz. Diyoruz ki: Çözüm var. Üreteceğiz, birleşeceğiz. Kaynakları gösteriyoruz. Ve sizin karşınıza aday pırıl pırıl insanlar adaylar çıkartıyoruz. Sizden insanlar getiriyoruz. Gidin 31 Mart'ta pusulayı Vatan Partisi'nin adaylarına vurun ve bir omuz verin. Omuz verin de Türkiye'nin yakın geleceğini de kurtaralım. Bu ülke bizim ülkemiz. Başka gidecek bir yerimiz yok. Bu vatan bizim vatanımız. Bu millet ayaklar altında kalmaz. Türkiye bölünmez. Türkiye borca batamaz. Türkiye'yi başı dik bir Türkiye yapacak. Üreten bir Türkiye yapacak. Belediyeleri halkın belediyesi yapacak bir irade var. Sizden oy istiyor, yetki istiyor, güç istiyor.”
SUSEVEN DESTEK İSTEDİ, İDDİALI OLDUĞUNU BELİRTTİ
Vatan Partisi Adana Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Ahmet Suseven de Adana’da halk için çalışacağını, halkla her zaman içiçe olacağını ve iddialı olduğunu aktardı. Suseven, Adana’nın yeni bir seçeneği olduğundan söz etti ve halkın desteğini istedi.
Konuşmaların ardından Bursalı ve Suseven, halkla samimi bir şekilde sohbet ederek dertlerini dinledi.