SON DAKİKA
Hava Durumu

#Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği

İLKHABER-Gazetesi - Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği haber sayfasında canlı gelişmelere ulaşabilirsiniz.

Şahin: İş cinayetlerine son vermek mümkün Haber

Şahin: İş cinayetlerine son vermek mümkün

Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) tarafından 3 Mart İş Cinayetlerine Karşı Mücadele Günü kapsamında basın açıklaması yapıldı. TMMOB Adana İl Koordinasyon Kurulu (İKK) Sekreteri Kerem Şahin tarafından okunan açıklamada, iş kazaları ve iş cinayetlerinin önlenebilir olduğu vurgulanarak, işçi sağlığı ve iş güvenliği önlemlerinin artırılması için yetkililere çağrıda bulundu. “Ekmek mücadelesi, yaşam mücadelesine dönüşmemeli” İKK Sekreteri Kerem Şahin, 1992 yılında Zonguldak Kozlu’daki kömür madeni ocağında meydana gelen grizu patlamasında hayatını kaybeden 263 madenciyi anarak, bu tür faciaların önlenmesi gerektiğini belirtti. Şahin, iş kazalarının her yıl binlerce emekçinin hayatına mal olduğunu hatırlatarak şunları söyledi: “Bugün 3 Mart 2025, 1992 yılında Zonguldak Kozlu’daki kömür madeni ocağında grizu patlaması sonucu 263 maden emekçisini kaybettiğimiz katliamın 33. yılı.  Madenlerde, fabrikalarda, inşaatlarda, tersanelerde işyerleri çalışanların mezarı olmaya devam ediyor. Her yıl binlerce emekçi çalışırken hayatını kaybediyor. Ülkemizdeki iş cinayetlerine dikkat çekebilmek, insan hayatının, işçi sağlığının ve iş güvenliğinin önemini vurgulamak için 3 Mart tarihi TMMOB tarafından “İş Cinayetlerine Karşı Mücadele Günü” olarak ilan edilmiştir. Yaşanan onca acıya, yaptığımız tüm uyarılara rağmen gerekli önlemler alınmadığı, yapılması gereken düzenlemeler yapılmadığı için aradan geçen 33 yılda on binlerce kişi, evine ekmek götürebilmek için çalıştığı işyerinde hayatını kaybetti. İşçiler için ekmek mücadelesi yaşam mücadelesine dönerken, kayıtlara geçen rakamlara göre; 2024 yılında en az 1897 işçinin, iş cinayeti nedeniyle yaşamını yitirdiği tespit edildi. Oysa “elverişli koşullarda çalışma hakkı” İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nde güvence altına alınmış bir haktır. Emeğin yüzlerce yıllık mücadelesi sonucunda benimsenen bu hak, “işçi sağlığı ve iş güvenliği” adıyla tüm dünyada kabul edilen temel bir çalışma ilkesi halini almıştır.” “İşçi hakları için mevcut yasal düzenlemeler gözden geçirilmeli” Kerem Şahin, “İşçi sağlığı ve güvenliği alanında 2013 yılında yürürlüğe konulan 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu çalışma yaşamını düzenleyen tek yasa değildir. Çalışma yaşamı, 4857 sayılı İş Kanunu, 6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu, 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu olmak üzere birçok yasa ile biçimlendirilmiştir. İş yasalarının, çalışanların hakkını korumak ve geliştirmek amacını temel ilke edinmesi gerekirken, 4857 sayılı İş Kanunu, 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu, Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu ve alana ilişkin yapılan diğer düzenlemeler işverenlerin çıkarları doğrultusunda şekillendirilmiştir. Esnek ve kuralsız çalışmayı, geçici iş ilişkisini, taşeronlaştırmayı, ödünç işçiliği yasal hale getiren, kıdem tazminatlarını, fazla mesai ücretlerini, sendikal hak ve yetkileri budayan işçi sağlığı ve iş güvenliğini işveren yükümlülüğü olarak görmeyen, örgütlülük önüne engeller koyan düzenlemelerdir. 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu ile işçi sağlığı ve güvenliği alanı, taşeronlaştırılmış, piyasa koşullarına terk edilmiştir.  Bu yasayla beraber, işverenin işçi sağlığı ve güvenliğini sağlama yükümlülüğü, Ortak Sağlık Güvenlik Birimleri (OSGB) adıyla kurulan, irili ufaklı şirketlere bırakılmıştır. Bunun sonucunda da işçi cinayetleri ve meslek hastalıkları hızla artmıştır. 6331 sayılı Kanunu, İşçi Sağlığı ve Güvenliğini Taşeronlaştırma Yasası olarak tanımlamak daha doğru olacaktır. İşverenler iş yerlerinde iş kazalarına yönelik koruyucu, etkin ve yeterli önlemlerde bulunmadıkları için, siyasi iktidar bu kazaların ölümle sonuçlanacağı bilindiği halde kazaların önlenmesi için yeterli ve etkin denetleme yapmadığından, ayrıca yükümlülüklerini yerine getirmeyen işyerlerine caydırıcı yaptırımlar uygulamadığından doğrudan sorumludur” diye ifade etti. “Emekçiler için adil ve güvenli çalışma ortamı istiyoruz” Şahin, “Ülkemizde iş cinayetlerinin, iş kazalarının ve meslek hastalıklarının bu denli yaygın olmasının bir diğer nedeni de, emekçilerin sendikal haklarının baskı altında tutulmasıdır. Sendikal örgütlenmenin önündeki engeller tüm çalışanlar için kaldırılmadıkça işçi sağlığı ve iş güvenliği konusunda yol almak mümkün olmayacaktır. Sendikasız uzman, sendikasız işçi, örgütsüz bir çalışma yaşamı ile emekçiler tüm olumsuzluklara açık ve savunmasızdır. Bu savunmasızlığa karşı adil yargılanma, örgütlenme, insani koşullarda bir çalışma yaşamı ve işyerlerinde emekçilerin ölmeyeceği, yaralanmayacağı, sakat kalmayacağı bir düzen istiyoruz” şeklinde konuştu. “İş kazalarının çoğu önlenebilir” Kerem Şahin, İş cinayetlerinin büyük çoğunluğunun önlenebilir olduğunu belirterek şunları söyledi: “İş cinayetleri ve iş kazalarının büyük çoğunluğunun önlenebilir nitelikte olduğunu hepimiz biliyoruz. Bilimsel ve teknik ölçütler doğrultusunda atılacak adımlarla, göz göre göre “geliyorum” diyen facialara son vermek mümkündür.  Bizler, her 3 Mart’ta olduğu gibi bugün de iş kazaları ve iş cinayetleriyle mücadele etmek için sesimizi yükseltiyoruz. Ölüm, yaralanma ve sakat kalma; esnek ve güvencesiz çalışma hiçbir emekçinin kaderi değildir. İnsan onuruna yakışır, güvenli ve güvenceli çalışma hakkımız, mesleğimiz için sesimizi yükseltiyoruz. Tüm ülkede, tüm çalışma alanlarında iş güvenliği önlemlerinin artırılması, etkin denetim sisteminin yerleştirilmesi, iş cinayetlerinin ve iş kazalarının durdurulması için yılmadan mücadele edeceğimizi kamuoyuna saygı ile duyururuz.”

Çukurova Belediyesi, deprem gerçeğine karşı bilinçlendirme çalışmaları başlatıyor Haber

Çukurova Belediyesi, deprem gerçeğine karşı bilinçlendirme çalışmaları başlatıyor

Çukurova Belediyesi’nin ev sahipliğinde Adana Büyükşehir, Yüreğir, Ceyhan ve Karataş belediyeleri ile Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) Adana İl Koordinasyon Kurulu tarafından düzenlenen panelde 6 Şubat Depremlerinin 2’nci yılında ne oldu, neler yapmalı” konulu panelde deprem gerçeği tüm yönleriyle masaya yatırıldı.  Çukurova Belediyesi Orhan Kemal Kültür Merkezi’nde gerçekleştirilen panele CHP Genel Başkan Yardımcıları Burhanettin Bulut, Ulaş Karasu, Parti Sözcüsü Deniz Yücel, CHP Adana İl Başkanı Anıl Tanburoğlu, Adana Milletvekilleri Müzeyyen Şevkin, Bilal Bilici, Seyhan Belediye Başkanı Oya Tekin, Karataş Belediye Başkanı Ali Bedrettin Karataş, CHP İl ve İlçe örgütleri, TMMOB’a bağlı odaların başkan ve yöneticileri, muhtarlar, meclis üyeleri, STK temsilcileri ve vatandaşlar katıldı.  Depremlerde yaşamını yitiren canlar anısına saygı duruşunda bulunulmasının ardından açılış konuşmasını yapan TMMOB Adana İKK Sekreteri Kerem Şahin, “Bugün yaşadığımız bu acı tablo gösteriyor ki, odalarımızın denetleme yetkisini bertaraf edenler kulağını bilimin ve tekniğin gerçeklerine kapatmıştır” dedi. “Yeni 6 Şubatları yaşamamak için önlem almalıyız” “Asrın felaketi” olarak adlandırılan 6 Şubat depremlerinin üzerinden iki yıl geçtiğini dile getiren Çukurova Belediye Başkanı Emrah Kozay, “İki yıl geçti ama acılarımız hala tarifsiz, yasımız da sonsuz. Depremlerde Adana’da enkaz altında kalan 461 canımızı yitirdik. Yaşadığımız acıları dün gibi bugün de yüreğimizde hissediyoruz. Bu acı hiç dinmedi, dinmeyecek. 6 Şubat depremlerinden artık gerekli dersleri çıkarmak, yaşam alanlarımızı depreme dirençli hale getirmek zorundayız. Deprem gerçeğini artık kabullenmek, bu gerçekle nasıl yaşamamamız gerektiğini öğrenmek ve bilinci çevremizdeki herkese kazandırmak zorundayız. Aksi halde yeni 6 Şubatları tekrar yaşayabiliriz” şeklinde konuştu. “Olası bir afet durumunda hızlı ve etkili müdahale için gerekli altyapıyı kısa zamanda oluşturmayı hedefliyoruz” Kozay, “Çukurova Belediyesi olarak afetlere karşı hazırlıklı olmak, acil durum müdahale planlarını güçlendirmek ve vatandaşlarımızın güvenliğini en üst düzeyde tutmak için ilk olarak Afet İşleri Müdürlüğümüzü kurduk. Olası bir afet durumunda anında hızlı ve etkili müdahale için gerekli altyapıyı kısa zamanda oluşturmayı hedefliyoruz. Deprem öncesinde, deprem sırasında ve sonrasında yapılması gerekenlerle ilgili Çukurova genelinde büyük bir bilinçlendirme çalışmasının da hazırlıklarını yapıyoruz” dedi. Panelin moderatörlüğünü yapan CHP Genel Başkan Yardımcısı Ulaş Karasu da 6 şubat depremlerinin neden olduğu olumsuz sonuçları rakamlarla katılımcılara aktardı. Karasu, “Toplam 11 ilde 120 bin kilometrelik alana tesir eden bir deprem hepimiz için ağır ve acı sonuçlar doğurmuştur. Bu depremde bir kez daha gördük ki yönetenler, depremden sonra güzel binalar yapabilirler, sağlam binalar yapabilirler. Yeni imar alanları oluşturabilirler ama en önemlisi depremden önce bunları yapmak gerekiyor. Depremden önce vatandaşlarımızın can kayıplarının olmaması için sağlam, güvenli binaları, dirençli kentleri oluşturmamız gerekiyor” şeklinde konuştu. İstanbul Teknik Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof.Dr.Handan Dülger Türkoğlu, Çukurova Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof.Dr. Ulvi Can Ünlügenç, Kocaeli Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof.Dr.Serkan Irmak ve İstanbul Teknik Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Alper İlki katılımcılara deprem gerçeği hakkında yaşamsal bilgiler aktardı.

Mustafa Bayık: İç mimari projelerin güncellenmesi ve denetimi şart! Haber

Mustafa Bayık: İç mimari projelerin güncellenmesi ve denetimi şart!

Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) İçmimarlar Odası Adana Şube Başkanı Mustafa Bayık, Bolu Kartalyada’ki yangından sonra yaptığı açıklamada iç mimari projelerinin zorunlu hale getirilmesinin gerekliliğini belirtti. Hayatını kaybeden 78 vatandaşa Allah’tan rahmet, yakınlarına sabır ve baş sağlığı dileyen Başkan Bayık, “Yangın içmimari projelerin insanlar için hayati bir öneme sahip olduğunu göstermiştir. Unutmamalıyız ki bu acı olaylar yaşanmadan önce, önlemler alınmadığında geri dönüşü olmayan kayıplar söz konusu olmaktadır” dedi. “İç mimarlık sadece estetik değil, hayatta kalma meselesidir” Mustafa Bayık, “İç mimar, bir yapının doktorudur. Tıpkı bir doktorun hastasının sağlığını korumak için gereken her türlü müdahaleyi ve önlemi alması gibi, iç mimar da yapının içinde yaşayanların güvenliğini ve sağlığını korumak için her detayı titizlikle planlar. Bu sorumluluk, yalnızca estetik değil, hayatta kalma meselesidir. Ne yazık ki afetlerin sadece bir kez meydana geldiği ve o bir tek şansın da geri alınamayacak kadar değerli olduğu gerçeği göz ardı ediliyor. Toplu kullanım alanlarında, özellikle de sürekli değişen kullanıcı profillerine sahip oteller gibi yapılarda, afetlere karşı dayanıklı ve hayat kurtaran iç mimari projelerin zorunlu hale getirilmesi elzemdir” diye ifade etti. “Kartalkaya’daki olay, güvenli iç mimari gereksinimini gösterdi” Bayık, “Kartalkaya’daki otelde yaşanan trajik olayda olduğu gibi, mekanlarda görsel güzellik ve estetik ön plana çıkarılırken, can güvenliği ikinci planda kalıyor. Otel tadilatlarında yangın ve deprem kaçış planlarının göz ardı edilmesi, can kayıplarına yol açmıştır. Buradaki asıl sorun, estetik ve görsellik uğruna hayati güvenlik önlemlerinin atlanmasıdır. İç mimari projeler sadece estetik değil, aynı zamanda hayatta kalma stratejisidir. Ne yazık ki, yıllar içinde yapıların işlevlerinde yaşanan değişikliklerde, iç mimari projelerin güncellenmesi ve zorunlu hale getirilmesi gibi kritik önlemler göz ardı edilmiştir. Ancak bu olayda bir kez daha gözler önüne serildi ki, can kayıplarını engellemek için iç mimari projeler hayati bir öneme sahiptir” şeklinde konuştu. “Acil çıkışlar ve kaçış koridorları her yapıda olmazsa olmaz” Mustafa Bayık projelerde yangın merdivenin önemine değinerek şunları söyledi: “Bütün projelerde, acil çıkışlar, yangın merdivenleri, kaçış koridorları gibi hayat kurtaran detaylar tasarlanmalıdır. Bu alanlarda kullanılacak malzemeler, yönlendirme levhaları, yangın söndürme ekipmanları ve her bir detay, can güvenliği adına titizlikle planlanmalıdır. İç mimari projeler, yeni yapı projelerinde ve tadilatlarda artık zorunlu hale getirilmelidir. Bu projelerin denetimleri de sıkı bir şekilde yapılmalı, hayat kurtaran her detay eksiksiz bir şekilde uygulanmalıdır. TMMOB İçmimarlar Odası Adana Şubesi olarak, tüm ilgili kurumlarla bu görüşmelerimizi sürdürüyoruz ve insan hayatının korunması için iç mimari projelerin önemini anlatmaya devam ediyoruz. Devlet kurumlarımızın bu konuya müdahale edeceğinden şüphemiz yoktur. Unutmayalım, hayat tek bir fırsat ve bu fırsat bir daha geri gelmeyecek!”

Şahin: Kamusal alanları savunmak bizim temel görevimiz Haber

Şahin: Kamusal alanları savunmak bizim temel görevimiz

Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) Adana İl Koordinasyon Kurulu, üzerinden 1000 gün geçen Gezi Davası’na ilişkin İnönü Parkı’nda basın açıklaması yaptı. Açıklamayı, MMO Adana Şube Yönetim Kurulu Başkanvekili Kerem Şahin okudu. Şahin, “Aralarında Şehir Plancıları Odası Onur Kurulu üyesi Tayfun Kahraman ve Mimarlar Odası Avukatı Can Atalay’ın da bulunduğu arkadaşlarımız 1000 gündür cezaevinde” dedi. “Mesleki sorumluluğumuz toplumu aydınlatmaktır” Kerem Şahin, “Parkına, şehrine, doğasına, tarihine sahip çıkan mühendis, mimar ve şehir plancılarıdır.  Mesleki bilgisini halktan yanan kullanan kamucu mühendis, mimar, şehir plancılarının mücadelesidir; TMMOB ve bağlı odalarının onurlu mücadele geleneğidir. Buradan bir kez daha sesleniyoruz: doğamıza, tarihimize, yaşamımıza sahip çıkmak suç değildir. Mesleki sorumluluğumuz gereği bilimin ve tekniğin yol göstericiliğinde toplumu aydınlatmak suç değildir. Bizler bu ülkenin aydınlık yarınları için direnen, emeğine, haklarına sahip çıkan milyonlar olarak, bütün bu yıldırma politikalarına karşı mücadele etmeye devam edeceğiz” şeklinde konuştu. “Mühendis, mimar ve şehir plancılarının görevi kamu yararını savunmaktır” TMMOB ve bağlı odaların en temel amacının, bilimi ve tekniği halkın yararına kullanarak kamusal alanları savunmak olduğunu ifade eden Şahin şunları söyledi: “TMMOB ve bağlı odaların en temel amacı, bilimi ve tekniği halkın yararına kullanarak kamusal alanları savunmaktır. Mesleklerimizin gereği halka ait olanı korumak, kamu yararını savunmak biz mühendis, mimar ve şehir plancılarının temel görevidir. Bu görev doğrultusunda, İstanbul kentinin en önemli kamusal alanlarından biri olan Gezi Parkı’nı korumak, Gezi Parkı park olarak kalsın diye mücadele etmek mesleğimizin en önemli toplumsal sorumluluğudur.” 

Dr. Tatar: Afetlere karşı hazırlıkta henüz yeterli adımlar atılmadı Haber

Dr. Tatar: Afetlere karşı hazırlıkta henüz yeterli adımlar atılmadı

Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) Mühendisleri Odası Adana Şube Başkanı Dr. Mehmet Tatar, 12 Kasım 1999 Düzce Depremi’nin yıl dönümü nedeniyle açıklama yaptı. Tatar, 7,2 büyüklüğündeki bu depremin 850 vatandaşın hayatını kaybetmesine, binlerce insanın yaralanmasına ve büyük bir yıkıma neden olduğunu belirterek, "Bu büyük felaket yalnızca Düzce’yi değil, tüm Türkiye’yi derinden sarstı ve ülkemizin deprem gerçeğini bir kez daha acı bir şekilde gözler önüne serdi" dedi. “Toplumun can ve mal güvenliğini sağlamak ve afet zararlarını azaltmak konusunda gereken yapısal dönüşüm henüz oluşturulamadı” JMO Adana Şube Başkanı Dr. Tatar, aradan geçen 25 yıllık süre zarfında afet farkındalığını artırmaya yönelik bazı adımlar atılmış olsa da toplumun afetler karşısında yeterince hazırlıklı olamadığını belirterek şunları söyledi: "Toplumun can ve mal güvenliğini sağlamak ve afet zararlarını azaltmak konusunda gereken yapısal dönüşüm henüz oluşturulamadı. Doğa olaylarını engellemek mümkün değil; ancak can ve mal kaybını azaltmak, doğru planlama ve önlemlerle büyük ölçüde mümkün” diye ifade etti. Dr. Tatar, “Tek bir ilin veya kurumun çabası yeterli değil, afetlere karşı hazırlıklı bir toplum inşa etmek hepimizin ortak sorumluluğu” dedi. “Deprem değil, ihmal, tedbirsizlik ve denetimsizlik can alır” Dr. Tatar, "Deprem değil, ihmal, tedbirsizlik ve denetimsizlik can alır" diyerek sözlerini tamamladı. Jeoloji Mühendisleri Odası olarak güvenli ve sürdürülebilir kentlerin inşasında tüm vatandaşları ve kurumları daha fazla sorumluluk almaya davet ettiklerini belirten Dr. Tatar, gelecek nesillerin güven içinde yaşayabileceği bir ülke için hazırlıklı olunması gerektiğini vurguladı.

Adana’da gıda güvenliği için uzmanlar çözüm önerilerini tartıştı Haber

Adana’da gıda güvenliği için uzmanlar çözüm önerilerini tartıştı

Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği'ne bağlı Gıda, Kimya, Ziraat Mühendisleri Odaları ile Adana Veteriner Hekimler Odası, "Gıda Güvenliğinin Geldiği Durum, Nedenleri ve Çözüm Önerileri" temalı bir panel düzenledi. Seyhan Belediyesi toplantı salonunda gerçekleştirilen etkinliğe Cumhuriyet Halk Partisi Adana Milletvekilleri Ayhan Barut ve Orhan Sümer ile oda başkanları katıldı. Panelin açılış konuşmasını yapan Kimya Mühendisi Gökhan Aygün, insanların en temel haklarından birinin yeterli ve dengeli beslenme olduğunu vurguladı ve bu konunun toplumların refahı, sürdürülebilir kalkınması ve geleceği açısından büyük bir önem taşıdığını belirtti. “Zoonotik hastalıklar, maalesef Türkiye’de gıda güvenliği açısından halen ciddi bir risk oluşturuyor” Prof. Dr. Murat Fındık, "Veteriner hekimlerin gıda güvenliğine katkıları, hayvansal üretim zincirinin tüm aşamalarında kendini gösterir. Hayvan sağlığının korunması, zoonotik hastalıkların önlenmesi, ilaç kalıntılarının kontrolü ve hayvansal gıdaların hijyenik koşullarda üretilmesi, veteriner hekimlerin sorumluluk alanlarına girmektedir. Veteriner hekimlerin düzenli denetimleri ve hastalık kontrolü ile gıda güvenliğinin sağlanmasına önemli katkılar sağladığı pek çok bilimsel çalışmayla gösterilmiştir. Bu nedenle veteriner hekimlerin görev ve yetkilerinin artırılması ve desteklenmesi, Türkiye’de hem hayvan hem de insan sağlığının korunması açısından kritik öneme sahiptir. Zoonotik hastalıklar, maalesef Türkiye’de gıda güvenliği açısından halen ciddi bir risk oluşturmaya devam etmektedir. Bruselloz, şarbon, kuduz, tüberküloz ve kist hidatik gibi hastalıklar insan sağlığını tehdit etmektedir.  Biz veteriner hekimlerin aldığı denetim, aşılama ve karantina önlemleri bu hastalıkların kontrol altına alınmasında çok önemli bir rol oynamaktadır. Veteriner hekimlerin zoonotik hastalıklarla mücadelede ki önemi göz önünde bulundurulduğunda, bu alandaki çalışmaların desteklenmesi ve güçlendirilmesi Türkiye’de hem hayvan hem de insan sağlığı açısından uzun vadeli yararlar sağlayacaktır” diye ifade etti. “Gıda adaletsizlik, insanların fiziksel, ekonomik ve sosyal koşulları nedeniyle yeterli ve sağlıklı gıdaya ulaşamamasıyla ortaya çıkar” Prof. Dr. Bülent Gülçubuk , "Gıda güvencesi dünya nüfusunun neredeyse yarısı için riskli bir noktadadır. Gıda güvencesi ülkelerin coğrafi, ekonomik, sosyal ve politik faktörlerine göre farklı şiddette ve etkide ortaya çıkmaktadır. Gıda güvencesizliği kronik açlık, beslenme yetersizliği, dengesiz ve sağlıksız beslenme, erişim ve tüketim adaletsizliği biçimlerde ortaya çıkmaktadır. Bu tüm dünya için de Türkiye için de geçerlidir. Zaten böyle olmasaydı dünyada 1 milyar insan aç, 2,5 milyar insan da dengesiz beslenme ile karşı karşıya olmazdı. Türkiye’nin sahip olduğu potansiyeline bakarak bir ölçüde göreceli olarak gıda güvencesi varmış gibi düşünülse de bu güvencenin dağılımı eşitsizdir, adaletsizdir. Gıda adaletsizliği, dünya genelinde bireylerin ve toplulukların gıdaya erişimindeki eşitsizlikleri ifade eder. Bu adaletsizlik, insanların fiziksel, ekonomik ve sosyal koşulları nedeniyle yeterli ve sağlıklı gıdaya ulaşamamasıyla ortaya çıkar” şeklinde konuştu. Gülçubuk, "Ekonomik eşitsizlik, gelir dağılımındaki dengesizlikler, küresel göç hareketleri, gıdada hileli üretim, tarım politikalarındaki belirsizlikler ve tutarsızlıklar, iklim değişikliği, yetersiz altyapı, gıda etiğindeki bozulmalar gıda güvencesinin önündeki en büyük engellerdir. Bu durum hem Türkiye’nin hem de uluslararası toplumun ve devletlerin ortak çabalarını gerektiren büyük bir sorundur. Gıda güvencesizliği ve gıda adaletsizliği, dünya genelinde milyarlarca insanın gıdaya erişimini kısıtlayan çok boyutlu bir sorundur. Bunlarla mücadele etmek, sadece açlığı ve yetersiz beslenmeyi azaltmakla kalmayıp, aynı zamanda daha adil, daha paylaşımcı ve sürdürülebilir bir gelecek inşa etmek açısından da önemlidir. Bunun için sürdürülebilir tarım uygulamalarından-iklim değişikliğiyle mücadeleye, gelir dağılımından-gıda erişim adaletine kadar geniş kapsamlı kalıcı adımlar atılmalıdır. Tarımsal üretim ve dağıtım sistemlerinde eşitlik ve adalet sağlanmalı, yoksul ve orta ekonomik sınıflar için satın alma gücü güçlendirilmeli, aile çiftçiliği desteklemeli, çiftçinin etkin ve üretken örgütlenmesine destek verilmeli, gıda israfı azaltılmalı, gıdada hileli üretime son verilmeli ve yerel üretim teşvik edilmelidir. Bunlar yapılabilirse gıda güvencesi de sağlanabilecektir” dedi.

Yüreğir Belediyesi ve TMMOB  ortak protokol imzaladı Haber

Yüreğir Belediyesi ve TMMOB ortak protokol imzaladı

Yüreğir Belediyesi ile Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği’ne (TMMOB) bağlı 8 oda ile ‘Sağlıklı kentleşme, nitelikli yapılaşma, kültürel, tarihi ve doğal çevre değerlerinin korunarak geliştirilmesi’ amaçlanarak mesleki ve teknik işbirliği protokolü imzalandı. İmza töreni Yüreğir Belediyesi Meclis Salonunda yapıldı. Yüreğir Belediye Başkanı Ali Demirçalı, “En fazla çarpık yapılaşmanın olduğu bir kent, çok fazla çıkmaz sokağın olduğu bir kent ama biz yaşanabilir kent elde etmek için bütün odalarımızla bugün bir protokol yapacağız. Bütün projelerimiz odalarımızın kontrolünden geçtikten sonra ruhsata bağlayacağız. Şimdiden Yüreğir ilçemize hayırlı olsun” dedi. Demirçalı, “Bugün yapacağımız protokol ile ilçemizde bundan sonra öldürmeyen binaları yapacağız” Yüreğir Belediye Başkanı Ali Demirçalı, “Bugün yapacağımız protokol ile ilçemizde bundan sonra öldürmeyen binaları yapmak için, daha düzenli kent elde edebilmek için, çarpık yapılaşmayı ortadan kaldırmak için, insanların en azından herhangi bir kuşku duymadan yaşayacakları binaları inşa etmek için bütün oda başkanlarım ile bir aradayız. İlçemizin içinde bulunduğu durumu hepimiz biliyoruz. En fazla çarpık yapılaşmanın olduğu bir kent, çok fazla çıkmaz sokağın olduğu bir kent ama biz yaşanabilir kent elde etmek için bütün odalarımızla bugün bir protokol yapacağız. Bütün projelerimiz odalarımızın kontrolünden geçtikten sonra ruhsata bağlayacağız. Şimdiden Yüreğir ilçemize hayırlı olsun” diye ifade etti. Çak, “Türk Mühendis Mimar Odaları Birliği olarak bütün bileşenler olarak Yüreğir Belediyesi’nin yanında olacağız” Adana İnşaat Odası Şube Başkanı Hıdır Çak ‘Sağlıklı kentleşme, nitelikli yapılaşma, kültürel, tarihi ve doğal çevre değerlerinin korunarak geliştirilmesi’ protokolü hakkında şunları söyledi: “Öncelikle böyle protokolün imzalanmasına ön ayak oldu. Bu üstlendikleri önemli görevi yerine getirirken özellikle bugüne kadar Yüreğir İlçesindeki hakikaten kötü yapı stokunun düzeltilmesi ve yenilerinin yapılırkende hem yapım süreçlerinde hem denetim süreçlerinin yerinde incelenmesi ve yönetmeliklere uygun, mevzuata uygun sürece uygun sürecin işlemesi adına böyle bir sorumluluğu bizimle paylaştığı için ayrıca teşekkür ediyorum. Sıkıntılı bir ilçeden bahsediyoruz. Adana’nın en sorunlu ilçelerinden bir tanesinden bahsediyoruz. Ama bu sorunların düzeltilmesi adına gerek yapı üretimi gerek yapı denetimi gerekse de kentsel dönüşüm sürecinde Türk Mühendis Mimar Odaları Birliği olarak bütün bileşenler olarak Yüreğir Belediyesi’nin yanında olacağız. Sorumluluk almak adına bu süreçlerin daha iyiye gitmesi açısından elimizden gelen her şeyi yapacağımızı da buran sizler aracılığı ile söylemek istiyorum.”

TMMOB Adana İKK Sekreteri Ahmet Uncu’dan çarpıcı iddia; “Adana’da kamu binalarının  hasar durumları bilinmiyor” Haber

TMMOB Adana İKK Sekreteri Ahmet Uncu’dan çarpıcı iddia; “Adana’da kamu binalarının hasar durumları bilinmiyor”

Bayram BULUT ADANA (İLKHABER) - Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) Adana İKK Sekreteri Ahmet Uncu, deprem sonrası kentte bulunan kamu kurumlarına ait binaların hasar durumları ile ilgili kamuoyuna bilgilendirilme yapılmadığını, insanların bu nedenle tedirginlik yaşadıklarını söyledi. HALA BİNALARINA GİREMEYENLER VAR 6 Şubat tarihinde meydana gelen depremlerden 11 il etkilendi. Bu illerin arasında Adana’da yer aldı. Depremde yıkılan onlarca binada 411 kişi hayatını kaybetti. Depremin ardından hala binalarına giremeyen vatandaşlar bulunurken, insanların her gün kullandıkları kamu kurumlarına ait binalarının durumları hakkında ise aylar geçmesine rağmen kamuoyuna bir açıklanma yapılmadı. Tüm kamuoyu gibi sivil toplum kuruluşu temsilcileri binaların akibetlerini merak ederken, hasarlı binaların insan hayatına mal olmadan onarılmasını isteniyor. UNCU: SAYILARI ARTABİLİR TMMOB Adana İKK Sekreteri Ahmet Uncu, depremde yıkılan bina sayısının 13,  ağır hasarlı bina sayısının 2 bin 944, orta hasarlı bina sayısının 4 bin 752, az hasarlı bina sayısının ise 41 bin 54 olduğunu söyledi. Ancak bu rakamların kesin rakamlar olmadığını belirten Uncu, Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı ekiplerinin giremedikleri binalar bulunduğu için rakamların değişiklik gösterebileceğini anlatan Uncu, “Deprem sonrası çoğu kişi korktuklarından dolayı evlerini terk etti ve başka yerlerde yaşamaya başladı. Özellikle düşük katlı binalar olan, tek katlı 2 katlı binalarda kimseyi bulamadıkları için bu binalara şuanda tekrar bakılmaya başlandı” dedi. KAMU BİNALARININ DURUMU Kamu binalarının hasar durumları konusunda net bir bilgilerinin olmadığını dile getiren Uncu, “Kamu binalarıyla ilgili net bilgiler alamıyoruz. Ancak kamu binaları Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı tarafından incelendi. Bunlar ilgili birimlere gönderildi. Örneğin Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı okulların durumları Milli Eğitim’e, hastanelerin durumları İl Sağlık Müdürlüklerine bildirildi. Fakat bununla ilgili kamuoyuna bir açıklama yapılmadı. Aslında özellikle okulların son durumunun ne olduğu mutlaka kamuoyuyla paylaşılması gerekli. Çünkü çocuklarımız okullara gidiyorlar. Bir Felaket yaşanmaması için kamuoyuna açıklama yapılmalı” diye konuştu. NETLİK KAZANMADI Depremden ağır hasar alan Balcalı Hastanesi’nin durumunun da bir türlü netlik kazanılmadığını aktaran Uncu, “Balcalı Hastanesi ile ilgili son durumu Adana Tabipler Odası takip ediyor. Adana Tabip Odası buranın güçlendirilerek hizmete açılmasını, yahut da binanın yıkılıp ona göre bir yol çizilmesini istiyor. Ancak aylardır kamuoyuna bir bilgi verilmiyor. Kamuoyu sadece dedikodulardan  bilgi ediniyor. Buda daha tehlikeli bir durum haline geliyor. Kişilerin stres içerisinde yaşamalarına neden oluyor. Bu nedenle ilgili bakanlıklar ve ilgili kurumlar insanları aydınlatıcı açıklamalar yapmalılar” ifadelerini kullandı. CAN GÜVENLİĞİNİ TEHDİT EDİYOR Ağır hasarlı binaların can güvenliğini tehdit eder hale geldiğinin altını çizen Uncu, bu binalara eşyaları çıkartmak için hala girip çıkanların olduğundan bahsetti. İslahiye’de ağır hasarlı binanın yıkılması durumundan örnek veren Uncu, “Bu binaların içerisinde ağır hasarlı binalar büyük bir risk teşkil ediyor. Özellikle İslahiye’de bir ağır hasarlı bina kendiliğinden çöktü. Bunun Adana’da olmayacak diye bir durum söylemek mümkün değil. Bunların biran önce yıkılması gerekiyor. İnsanların can güvenliği bunun yapılması lazım. Gerekli güvenlik önlemleri alınarak ağır hasarlı binalar bir an evvel yıkılmalı. İnsanlar içindeki malzemeleri sökmek için bu binaların içerisine giriyorlar. Bu kişiler içerisindeyken binaların yıkılması can kayıplarına sebebiyet verebilir” şeklinde konuştu. KURTARILABİLİNECEK BİNALAR VAR Orta hasarlı ve az hasarlı binaların arasında kurtarılabilinecek binaların olduğunu kaydeden Uncu sözlerini şöyle sürdürdü; “Adana’da orta hasarlı bina sayısı 4 bin 752, az hasarlı bina sayısı 41 bin 54 bina var. Bu binaların içerisinde kurtarılabilecek durumda olan binalarda var. Güçlendirme yapıldığı zaman içerisinde yaşanılabilir bir hale gelebilecekler. Fakat bunu uzman kişiler tarafından yapılması gerekli. Eline bir keser alan, bir çekiç alan, bir mala alan kişilerle karşılaşıyoruz. Binanın önce incelenmesi gerekiyor. Beton sınıfının bulunması, donatının cinsinin aralıklarının bulunarak zemin gerilmesi ile ne kadar  yük taşıdığı bulunarak, bina yeniden yapılıyor gibi bina tahkik edilmeli ve  projelendirilip yerinde uygulama yapılmalı. Adana’daki binaların yaklaşık yüzde 60’ı iskansız binalar. Dolayısıyla iskansız binalarda az hasar olsa bile vatandaş binasını güçlendirmek için bir proje hazırlatığın da mimariler de zamanla değişiklik olduğu için iskan alamayacağını düşünerek proje hazırlattırmıyor. Bu söylediğim binalar 30 yıllık 40 yıllık binalar. Bu kişiler bir tedirginlik içerisinde  binalarında oturuyorlar. Bunun bir an evvel çözülmesi ve az hasarlı binalar orta hasarlı binalarda olmak  üzere. Bakanlık henüz orta hasarlı binaların ne yapılacağını açıklamadı. Yıkıcaklar mı? Yoksa güçlendirilmesine mi izin verilecek. Bakanlığın biran önce bunları açıklaması gerekiyor. Az hasarlı binalarda yetkin mühendisler tarafından incelenerek güçlendirilip oturulabilir hale getirilmesi gerekir.” ARAÇ ALIRKEN GÖSTERİLEN HASSASİYET EV ALIRKEN DE GÖSTERİLMELİ Ev alırken, araç alındığı gibi özen gösterilmediğini söyleyen Uncu, “Ev alırken vatandaşlarımızın hiç mi kabahati yok. Örneğin 300 -500 bin lira gibi bir rakama araç aldıklarında bunu önce ekspertize katıyorlar. Kaportacıya gösteriyor. Arkadaşlarına soruyor. Günlerce inceliyor ve aracı satın alıyor. Aynı vatandaş 4 milyona, 5 milyona bir ev satın alıyor kimseye bir şey sormuyor. Eşini, nişanlısını yanına alarak aldığı eve götürerek cephesi böyle kapısı böyle, mutfağı şöyle diyerek tabiri caizse kendisine bir mezar satın alıyor. Vatandaşlar ev satın alırken aynı araba alır gibi sorup soruşturmalı. Mühendislik hizmeti almış mı? Müteahhitin daha önce yaptığı yerler var mı? Çünkü müteahhitlik herkesin yaptığı bir iş.  Bir bakıyorum mühendis ve mimar haricinde herkes müteahhit olmuş. Bakkalda müteahhitlik yapabiliyor, doktor , avukat da müteahhitlik yapabiliyor. Diyeceksiniz ki onlarda mühendis çalıştırıyor. El bette bir patronun yanında çalışan mühendis ne kadar etkili olabilir. Onu da göz önünde bulundurmak lazım. Müteahhitlik yapabilir buna bir şey demiyoruz ama ev alacak vatandaşlar ev aldığı müteahhidi yahutta yapan kimse sorgulamalı ve nedir ne değildir diye almalarını tavsiye ediyorum” dedi.

Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
logo
İLKHABER-Gazetesi En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.