TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
SON DAKİKA
Hava Durumu
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

#Soğuk Algınlığı

İLKHABER-Gazetesi - Soğuk Algınlığı haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Soğuk Algınlığı haber sayfasında canlı gelişmelere ulaşabilirsiniz.

Adana’da havalar soğuyunca vatandaşlar aktarlara akın etti Haber

Adana’da havalar soğuyunca vatandaşlar aktarlara akın etti

Adana’da kış mevsiminin etkisini göstermesiyle birlikte, vatandaşlar grip ve soğuk algınlığına karşı doğal çözümler aramaya başladı. Bağışıklık sistemi düşük olanlar, aktarlara akın ederek, grip ve soğuk algınlığından korunmak amacıyla doğal bitkilerle hazırlanan kış çaylarına yöneldi. Adana’da uzun yıllardır bitki ve doğal ürünler satan Mehmet Bey, kış aylarında en çok tercih edilen bitki çayları hakkında bilgi verdi ve bağışıklık güçlendirici karışımlarının vatandaşlar için şifa kaynağı olduğunu belirtti. “Kış aylarının en sevilen bitki çaylarından biridir” Mehmet bey, “Öncelikle Ihlamur çayından bahsetmek istiyorum. Kış aylarının en sevilen bitki çaylarından biridir. Bağışıklık sistemini güçlendirmeye, öksürüğü kesmeye ve soğuk algınlığı semptomlarını hafifletmeye yardımcı olur müşterilerimiz tarafından en çok sevilen çaylardan bir tanesidir. Kuşburnu çayı ise C vitamini açısından zengindir. Zencefil çayı tek başına bile faydalı olan bir çaydır. Mide bulantısını gidermeye ve ağrıları azaltmaya yardımcı olur. Nane limon çayı herkes tarafından bilinen bir çayımızdır fakat hiç eksik etmememiz gereken ve içmemiz gereken kış çaylarımızdan bir tanesidir. Soğuk algınlığı ve grip gibi hastalıkları önlemeye, öksürüğü kesmeye ve boğaz ağrısını gidermeye yardımcı olur. Papatya çayı, içerdiği bileşenler sayesinde oldukça etkili bir antibakteriyel olarak biliniyor. Kışın sıkça karşımıza çıkan soğuk algınlığı, boğaz ağrısı, burun tıkanıklığı gibi şikâyetleri azaltmaya yardımcı olduğu kadar bağışıklık sistemini güçlendirmek için de tüketilebiliyor” şeklinde konuştu.

Haber

"Yürüyen Zatürre" nedir, belirtileri nelerdir ve nasıl tedavi edilir?

Son günlerde, özellikle okul çağındaki çocuklar arasında hızla artan "yürüyen zatürre" vakaları sağlık camiasının dikkatini çekiyor. Genellikle soğuk algınlığı ile karıştırılan bu hastalık, başlangıçta hafif belirtilerle seyrederken, ihmal edilmesi durumunda ciddi sağlık sorunlarına yol açabiliyor. Akciğer enfeksiyonu olan bu hastalık, okul ortamında hızla yayılabiliyor ve özellikle bağışıklık sistemi zayıf olan bireylerde daha ağır seyredebilir. Uzmanlar, belirtilerin göz ardı edilmemesi ve erken tedaviye başlanması gerektiği konusunda uyarıyor. Yürüyen Zatürre Nedir? Yürüyen zatürre, zatürre (pnömoni) hastalığının daha az şiddetli bir formudur. En sık Mycoplasma pneumoniae adlı bakterinin neden olduğu bu enfeksiyon, çocuklar ve gençlerde daha yaygın olmakla birlikte, her yaştan bireyi etkileyebilir. Özellikle 5 ila 15 yaş arasındaki okul çağındaki çocuklar, okul ortamında bu bakteriyi başkalarına bulaştırabilir ve hastalığı evdeki diğer aile üyelerine de taşıyabilir. Yürüyen Zatürre Belirtileri Yürüyen zatürre, genellikle bir soğuk algınlığı gibi başlar ancak semptomlar uzun süre devam edebilir. Belirtiler arasında şunlar yer alır: Haftalarca sürebilen öksürük Yorgunluk, halsizlik Baş ağrısı, titreme, boğaz ağrısı Zorlu nefes almayı takiben hızlı nefes almayı ya da hırıltılı nefes alma Kaburga kaslarının içeri çekilmesiyle zorlu solunum Göğüs ağrısı veya mide bulantısı İştahsızlık (büyük çocuklarda) ya da yetersiz beslenme (bebeklerde) Kulak ağrısı, mide bulantısı veya kusma gibi sindirim problemleri Yürüyen Zatürre Nasıl Bulaşır? Bu hastalık, hava yoluyla bulaşır. Özellikle öksürme, hapşırma ve konuşma sırasında yayılan damlacıklarla yakın temasla enfekte olabilir. Bağışıklık sistemi zayıf olan bireyler daha ağır hastalanabilir. Okullarda çocuklar arasında yayılma riski yüksek olup, hastalık hızla aile üyelerine de bulaşabilir. Yürüyen Zatürre Tedavisi Nasıl Yapılır? Yürüyen zatürre tedavisinde öncelikli adım doğru teşhis koymaktır. Hastalar, akciğer seslerinin dinlenmesi ve gerektiğinde röntgen gibi testlerle değerlendirilebilir. Hafif vakalarda dinlenme, bol sıvı alımı ve öksürük giderici ilaçlar önerilir. Bakteriyel kaynaklı ise, antibiyotik tedavisi gerekebilir. Bu tedavi enfeksiyonun yayılmasını önler ve iyileşme sürecini hızlandırır. Ayrıca, bağışıklık sistemini güçlendirecek bir yaşam tarzı benimsemek iyileşmeyi destekler. Sağlıklı bir beslenme, düzenli egzersiz ve vitamin takviyeleri (özellikle C vitamini ve çinko) bağışıklığı güçlendirir. Sigara ve alkol tüketiminden kaçınmak da iyileşme sürecine katkıda bulunur.

Grip ve Kronik hastalıklar: Ölüm riski 241 kat artabiliyor Haber

Grip ve Kronik hastalıklar: Ölüm riski 241 kat artabiliyor

Kış aylarında kapalı mekanlarda daha çok vakit geçirilmesi ve insan temasının artması, birçok hastalığın doğrudan damlacıkla veya dolaylı temasla kişiden kişiye bulaşmasına yol açabileceğini belirten Medicana Bursa Hastanesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Uzmanı Prof. Dr. Reşit Mıstık, “Grip, soğuk algınlığı virüsleri, nezle virüsü, Covid-19’un sebebi olan SARS-Coronavirus-2 ve respiratuvar sinsityal virüs (RSV); bu dönemde en çok rastlanan virüsler. Bu virüslerin hepsi solunum sistemine yerleşerek birbirine yakın belirtilerle kendini gösteriyor. Bu sebeple ayırıcı teşhise gitmek gerekebilir” dedi. Gribe yol açan influenza virüsünün kuluçka süresinin 1-4 gün arasında olduğunu, ani başlayan baş ağrısı, yüksek ateş, üşüme, titreme, kuru öksürük, miyalji, halsizlik ve iştahsızlık gibi belirtilere hafif burun akıntısı, burun tıkanıklığı ve boğaz ağrısının da eklenebileceğini belirten Prof. Dr. Reşit Mıstık, griple ilişkili riskler hakkında ise şu bilgileri verdi; “Solunum sistemiyle ilgili belirtiler ve ateş geçtikten sonra öksürük ve halsizlik 1-2 hafta devam edebilir. Hasta kişiden bulaş, hastalığın bir gün öncesinden ateş geçene kadar devam eder. Gribe bağlı zatürre (pnömoni) olduğu gibi, üzerine bakteriye bağlı zatürre de eklenebilir veya grip geçtikten sonra bakteriye bağlı zatürre gelişebilir. Gribin sağlıklı kişilerdeki ölüm oranı 100 binde 2 iken, kalp-damar hastalığı olanlarda 52 kat, akciğer hastalığı olanlarda 120 kat, hem kalp-damar hem de diyabeti olanlarda 241 kat artar. Bu virüse karşı grip aşısı vardır.” Soğuk algınlığında ateş ve üşüme varken, nezlede ateş olmadığını belirten Prof. Dr. Reşit Mıstık, “Soğuk algınlığının kuluçka süresi 1-7 gün arasında değişiyor. Soğuk algınlığında başlangıç tedrici olup ateş, üşüme, titreme seyrek, öksürük daha az sıklıkta, baş ağrısı seyrek, kas ağrısı hafif veya silik, yorgunluk ve güçsüzlük ise çok hafif şekilde görülür. Bazen ishal de görülebilir. Zatürre, alt solunum yolu hastalığı ve ölüm büyük ihtimal beklenmez. Bu rahatsızlığa yol açan çok sayıda virüs vardır. Nezle ise rhinovirüs ve coronavirüslerin yaptığı, üst solunum yollarını tutan bir hastalık olup kuluçka süresi 1-3 gündür. Nezlede genellikle ateş yoktur. Bol miktarda burun akıntısı görülür. Baş ağrısı ise ya yoktur ya da hafiftir. Bazı hastalarda ise çok hafif bir halsizlik görülebilir. Zatürre riski ise bazı özel hasta gruplarında çok çok nadirdir" diye konuştu. Corona virüsün kuluçka süresinin 3-10 gün arasında olduğunu, hastalığın hafif ateş, kırgınlık, boğaz ağrısı, burun tıkanıklığı, bazen kuru öksürük, günde birkaç kez hafif ishal, kas-eklem ağrıları ve sırt ağrısı ile başladığını hatırlatan Prof. Dr. Mıstık, şöyle devam etti; “Birkaç gün sonra bazı hastalarda tat-koku kaybı olabilir. Bu şikayetlerin bazıları veya tümü bir hastada bulunabilir. Hastalık bazı kişilerde 5 ile 13’üncü günlerde alt solunum yollarına inerek zatürreye ve daha da ilerleyerek solunum yetmezliğine tedrici olarak gidebilir. Bazılarında ise belirtiler 7 ile 10’uncu günden sonra yavaş yavaş kaybolur. Halsizlik daha uzun sürebilir. Halsizlik ve kas ağrıları bazen haftalarca devam edebilir. Hastalık, kuluçka süresinin son 2 günü ile hastalığının 11’inci gününe kadar bulaşıcı olabilir. Bazı risk gruplarında ciddi hastalık, zatürre ve ölüm oranı, grip geçirenlerden daha yüksektir.” Sıkça görülen RSV’nin (Respiratory Syncytial Virus) kuluçka süresinin 2-8 gün olduğunu ifade eden Prof. Dr. Reşit Mıstık, “RSV, bebeklerin ilk 4 ayında orta dereceli üst solunum yolu enfeksiyonlarından bronşit-zatürreye (bronko-pnömoni) kadar değişik derecelerde solunum sistemi hastalığına yol açar. En önemli semptom, bebeklerdeki solunum durma nöbetleridir. Erişkinlerdeki üst ve alt solunum yolları hastalıkları daha az ciddidir. Tekrarlayan hastalıkları erişkinlerde görülebilir. Salgınlar, kış ve ilkbaharda en sık A alt grubu ile olur. Bu virüs, sadece insanlar ve şempanzelerde hastalığa neden olur” diye konuştu.

Tam bir şifa deposu: Günün her saati zevkle tüketilen paçaya ilgi arttı Haber

Tam bir şifa deposu: Günün her saati zevkle tüketilen paçaya ilgi arttı

Diyarbakır’da 1960 yılından beri paça çorba hizmeti veren işletme, şifa deposu ve lezzet kaynağı olan paça çorbasının satışını kış aylarında yüzde 100’e çıkardı. Ayak paçanın insan vücudundaki kırık ve çıkıklar için iyi geldiği, paça içerisindeki beynin çocukların gelişimine iyi geldiği ve kemik suyunun soğuk algınlığı için bire bir olduğu söyleniyor. Özellikle kış aylarında vücut direncine iyi geldiği bilinen paça, sarımsak, parça et, sakatat ve kemik suyundan yapılıyor. Kışın her gün ortalama 500 paça çorbası sattıklarını belirten sektörde üçüncü kuşak olan Hakan Onur, birçok hastalığa iyi gelen ve özellikle gelişim çağındaki çocuklara büyük fayda sağlayan paça çorbasının, günün her saatinde sevilerek tüketildiğini söyledi. Dededen gelen lezzetli tarifleri müşterilerine sunduklarını dile getiren Onur, “3 kuşaktır kelle paça sektöründeyiz. Deden babaya, babadan oğullara devam ediyoruz. 1960 yılından bu yana Diyarbakır’a hizmet veriyoruz. Yaz aylarında yüzde 60 oranında paça satışı yaparken, kışın bu oran yüzde 100’e çıkıyor. İnsanlarımız kışın paça ve kibe mumbarı çok tüketiyor. Paça bizim için antibiyotik görevi görüyor. İçindeki sarımsaktan, etten ve kemik suyundan dolayı soğuk algınlığına çok iyi geliyor. Böylelikle de paça vücut direncini arttırıyor” dedi. Onur, “Mesela ayak paça insan vücudundaki kırık ve çıkıklar için tedavi görüyor. Paça içindeki beyin, çocukların gelişimini sağlıyor. 6 yaşına kadar doktorlar da beyinin tüketilmesini tavsiye ediyor. Kemik suyu özellikle direnç için vazgeçilmezdir. Bunun yanında kibe mumbar da yapıyoruz. Bir gün öncesinden kibe mumbarın temizliğini yapıyoruz. Sabahı ise satışa sunmak için önce Karacadağ pirincini kullanıyoruz. İçine bunun yanında baharat çeşitleri de atıyoruz. Hepsini salça ve sosuyla harmanlayıp kaynatıyoruz. 40-50 dakika boyunca kaynadıktan sonra yemeye hazır oluyor. Paça satışlarında kışın günde ortalama 500 tabak oluyor” diye konuştu. Yaklaşık 10 yıldır paça sektöründe mutfakta çalışan Özgür Gül, kibe mumbarı lezzetli yapan püf noktanın Diyarbakır'da volkanik Karacadağ'ın eteklerinde yetişen pirinci ve baharatı olduğunu söyledi.Paça ve kibe mumbarı kışın sıklıkla tükettiğinden ötürü kolay kolay hasta olmadığını ifade eden müşterilerden Ramazan Çokur, soğan, paça ve sarımsak üçlüsünün antibiyotik deposu olduğunu dile getirdi. Çokur, şunları kaydetti: “Kelle paça, soğuk algınlığı ve bağışıklık sistemi için olmazsa olmaz yiyeceklerden birisidir. Bölgemizde bu yemek çok tüketiliyor. Paça, vücut direncime haddinden fazla iyi geliyor. Allah’a çok şükür soğuk algınlığım 7 senede bir oluyor. Bunun tek sebebi de sarımsak, soğan ve paçadır. Bu üçlü benim vazgeçilmezimdir.”

En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.