TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
SON DAKİKA
Hava Durumu
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

#şiir

İLKHABER-Gazetesi - şiir haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, şiir haber sayfasında canlı gelişmelere ulaşabilirsiniz.

AYT sınavında 'Sis' şiiri sorusu gündemde: İşte 'Sis' şiirine dair bilgiler Haber

AYT sınavında 'Sis' şiiri sorusu gündemde: İşte 'Sis' şiirine dair bilgiler

Bugün gerçekleştirilen Alan Yeterlilik Testi (AYT) sınavında, öğrencilerin karşısına çıkan "Sis" adlı şiirin cevabı merak konusu oldu. Öğrenciler, bu şiirin kime ait olduğunu ve hangi kitapta yer aldığını araştırmaya başladı. 'Sis' şiirinin yazarı kimdir? "Sis" şiiri, ünlü şair Tevfik Fikret'e aittir. Fikret, bu şiirinde İstanbul'u bir kişi gibi düşünerek onunla konuşur ve dönemin genel manzarasını çizer. Şiir, aslında yönetimi ve devrin sıkıntılarını eleştirmektedir. Şiir, Ahmet Muhip Dranas'ın hazırladığı "Rübab-ı Şikeste" isimli kitapta yer almaktadır. Öğrencilerin sınavda bu şiirle karşılaşmaları üzerine, şiirin kimin eseri olduğu ve hangi kitapta yer aldığı hakkında merakları giderilmiş oldu. Sınavın ardından öğrenciler, bu bilgileri öğrenerek sınavda karşılaştıkları soruları daha iyi anlama ve değerlendirme imkanına sahip oldular. 'SİS' şiiri Sarmış ufuklarını senin gene inatçı bir duman, beyaz bir karanlık ki, gittikçe artan ağırlığının altında herşey silinmiş gibi, bütün tablolar tozlu bir yoğunlukla örtülü; tozlu ve heybetli bir yoğunluk ki, bakanlar onun derinliğine iyice sokulamaz, korkar! Ama bu derin karanlık örtü sana çok lâyık; lâyık bu örtünüş sana, ey zulümlér sâhası! Ey zulümler sâhası... Evet, ey parlak alan, ey fâcialarla donanan ışıklı ve ihtişamlı sâha! Ey parlaklığın ve ihtişâmın beşiği ve mezarı olan, Doğu’nun öteden beri imrenilen eski kıralıçesi! Ey kanlı sevişmeleri titremeden, tiksinmeden sefahate susamış bağrında yaşatan. Ey Marmara’nın mavi kucaklayışı içinde sanki ölmüş gibi dalgın uyuyan canlı yığın. Ey köhne Bizans, ey koca büyüleyici bunak, ey bin kocadan artakalan dul kız; güzelliğindeki tâzelik büyüsü henüz besbelli, sana bakan gözler hâlâ üstüne titriyor. Dışarıdan, uzaktan açılan gözlere, süzgün iki lâcivert gözünle nekadar canayakın görünüyorsun! Canayakın, hem de en kirli kadınlar gibi; içerinde coşan ağıtların hiç birine aldırış etmeden. Sanki bir hâin el, daha sen şehir olarak kuruluyorken, lânetin zehirli suyunu yapına katmış gibi! Zerrelerinde hep riyakârlığın pislikleri dalgalanır, İçerinde temiz bir zerre aslâ bulamazsın. Hep riyânın çirkefi; hasedin, kârgüdmenin çirkeflikleri; Yalnız işte bu... Ve sanki hep bunlarla yükselinecek. Milyonla barındırdığın insan kılıklarından Parlak ve temiz alınlı kaç adam çıkar?

Ölüm yıldönümünde anılan Cahit Zarifoğlu kimdir? Cahit Zarifoğlu şiirleri ve sözleri Haber

Ölüm yıldönümünde anılan Cahit Zarifoğlu kimdir? Cahit Zarifoğlu şiirleri ve sözleri

Türk edebiyatının önemli isimlerinden ve Yedi Güzel Adam'dan biri olan Cahit Zarifoğlu, 37. ölüm yıldönümünde anılıyor. Zarifoğlu, özgün tarzı ve derin düşünceleriyle tanınan bir şair ve yazardır.Cahit Zarifoğlu'nun şiirleri ve düşünceleri, Türk edebiyatının önemli birer mirası olarak kabul edilir. İşte Cahit Zarifoğlunun hayatı... Cahit Zarifoğlu kimdir? 7 Haziran 1987'de pankreas kanseri nedeniyle İstanbul'da hayatını kaybeden Cahit Zarifoğlu, Türk edebiyatının önemli isimlerinden biridir. Abdurrahman Cahit Zarifoğlu olarak tanınan şair, şiir, hikaye, roman, tiyatro, deneme ve masal gibi farklı türlerde eserler vermiştir. Zarifoğlu'nun hayatına dair detaylar incelendiğinde, okuma yazmayı henüz okula gitmeden öğrendiği bilinmektedir. İlkokulu Siverek’te tamamladıktan sonra Ankara'da eğitimine devam etmiş ve ortaokul ile liseyi Maraş'ta tamamlamıştır. Üniversite eğitimi için İstanbul'a giden Zarifoğlu, burada Alman Dili ve Edebiyatı bölümünden mezun olmuştur. Üniversite yıllarında Necip Fazıl Kısakürek, Sezai Karakoç gibi önemli isimlerle tanışmış ve edebi yöneliminde etkilenmiştir. Hayatı boyunca çeşitli işlerde çalışan Zarifoğlu, dil kursu için Almanya'ya gitmiş ve otostopla Avrupa'nın çeşitli şehirlerini dolaşmıştır. Ayrıca Türk Hava Kurumu'nun uçuş kurslarına katılarak uçmaya ilgi duymuş ve Millî Model Uçak B Sertifikası almıştır. Cahit Zarifoğlu İslamcı mı? İslami edebiyatın önemli temsilcilerinden biri olarak kabul edilen Cahit Zarifoğlu, eserlerinde İslami geleneğe ait imgeleri sıkça kullanmıştır. İkinci Yeni'nin temsilcilerinden biri olmasının yanı sıra, İslami düşünceyi şiirlerinde işlemesiyle de bilinir. Cahit Zarifoğlu nasıl öldü? 7 Haziran 1987 tarihinde pankreas kanseri hastalığından İstanbul'da öldü. Kabri Üsküdar Beylerbeyi'ndeki Küplüce Mezarlığı'nda ve kayınpederi olan Kasım Arvasi ile yan yanadır. Her sene 7 Haziran'da sevenleri tarafından mezarı başında anılır. Cahit Zarifoğlu hangi akımın temsilcisi? İkinci Yeni şiiri, ne herhangi bir derginin etrafında toplanarak ne de bir bildiri yayımlayarak ortaya çıkar. Bu sebeple İkinci Yeni'nin öncü temsilcileri olduğu gibi sonraki dönemlerde de İkinci Yeni anlayışı çerçevesinde şiir yazan genç takipçileri olmuştur. Bunlardan birisi de Cahit Zarifoğlu'dur. Cahit Zarifoğlu'nun en sevilen şiirleri ve sözleri Anılar Defterinde Gül Yaprağı: "Anılar defterinde gül yaprağı / Gibi unutuldum kurudum..." Yedi Güzel Adam: "Bu insanlar dev midir / Yatak görmemiş gövde midir..." Soru İşaretlerinden Biri: "Zulümdür dinlenen başlarsa eğilmiş / Gömleğin üzerine kadar çıkmış kalpteki kara leke..." Aylak Göz Erkenden aşındırır aşkını Odaların köşelerine zamansız oturur Duyarsa bir çocuğun Oyundan çağrıldığını Başının her seferinde döndüğü kumarı Gönlünü bir tarzla kurularken kazanır Anlarsa yenilen bir kadının Darda kaldığını Kendi kendine ardaşak kaçağı Arada bir bakınır ne yaptığına Süresiz kapılır tablolara yan gelir Ve oturdu mu bir masaya Yedi Güzel Adam Bu insanlar dev midir Yatak görmemiş gövde midir Bir yara açar boyunlarında Kol kola durup bağırdıklarında -Ya kurbanın olam Dağlar önüme durmuş Ki dağlanam Çekip pırıl pırıl mavzerler çıkardılar oyluk etlerinden Durdular ite çakala karşı yârin kapısında Yedi adam biri bir gün Bir kan gördü Gereğini belledi Yâri alsa koynuna Ayırmaz kanı yanından

Nazım Hikmet Kimdir? Hayatı ve şiirleri Haber

Nazım Hikmet Kimdir? Hayatı ve şiirleri

Nazım Hikmet Ran, 15 Ocak 1902'de Selanik'te doğmuş, Türkiye'de serbest nazımın ilk uygulayıcısı ve çağdaş Türk şiirinin öncüsü olarak tanınan bir şairdir. Uluslararası bir üne ulaşmış ve adı 20. yüzyılın en büyük şairleri arasında anılmıştır. Eserleri birçok yabancı dile çevrilen Nazım Hikmet, Türkiye Komünist Partisi (TKP) üyesi olup toplam 11 davadan yargılanmıştır. Türkiye'deki yaşamının çoğunu hapiste geçirmiş, daha sonra Moskova'ya gitmiş ve Türk vatandaşlığından çıkarılmıştır. Mezarı halen Moskova'da bulunmaktadır. Ailesi Nazım Hikmet'in babası Matbuat Umum müdürlüğü ve Hamburg konsolosluğu yapmış olan Hikmet Bey, annesi ise dilci ve eğitimci Enver Paşa'nın kızı Ayşe Celile Hanım'dır. Annesinin baba tarafından dedesi, Polonya'dan 1848 Ayaklanmaları sırasında Osmanlı İmparatorluğu'na göç eden Konstantin Borzecki'dir. Nazım Hikmet'in babası Hikmet Bey ise Selanik'te, Hariciye'de çalışan bir memurdur ve çeşitli valilik görevlerinde bulunmuştur. Nazım Hikmet'in Hayatı Nazım Hikmet'in asıl doğum tarihi 20 Kasım 1901'dir, ancak ailesi tarafından 15 Ocak 1902 olarak kaydettirilmiştir. İlk şiiri 'Feryad-ı Vatan'ı 1913'te yazan Nazım Hikmet, 1917'de Heybeliada Bahriye Mektebi'ne girmiş, daha sonra Kurtuluş Savaşı için Anadolu'ya geçmiştir. Sağlık nedenleri ile bahriyeden ayrılmak zorunda kalmış ve Bolu'ya öğretmen olarak atanmıştır. Daha sonra Moskova'ya giderek Doğu Emekçileri Komünist Üniversitesi'nde siyasal bilimler ve iktisat okumuştur. 1924'te Moskova'da yayınlanan ilk şiir kitabı '28 Kanunisani' sahnelenmiştir. Türkiye'ye döndüğünde Aydınlık Dergisi'nde çalışmaya başlamış, ancak şiir ve yazılarından dolayı on beş yıl hapsi istenince yeniden Sovyetler Birliği'ne gitmiştir. 1938'de yirmi sekiz yıl hapis cezasına çarptırılmış ve 12 sene süren tutukluluktan sonra Sovyetler Birliği'ne gitmek zorunda kalmıştır. 1951 yılında Bakanlar Kurulu tarafından Türk vatandaşlığından çıkarılmıştır. Ölümü ve Sonrası Nazım Hikmet, 3 Haziran 1963'te Moskova'da kalp krizinden ölmüştür. Sovyet Yazarlar Birliği salonunda yapılan törene yerli yabancı yüzlerce sanatçı katılmıştır. Nazım Hikmet, Novo-Deviçye Mezarlığı'na gömülmüştür. 2009 yılında yeniden Türk vatandaşlığına alınmıştır. Şiirleri ve Eserleri Nazım Hikmet'in en bilinen şiir kitapları ve eserleri şunlardır: 835 Satır (1929) Jokond ile Si-Ya-u (1929) Varan 3 (1930) 1 + 1 = 1 (1930) Sesini Kaybeden Şehir (1931) Benerci Kendini Niçin Öldürdü (1931) Gece Gelen Telgraf (1932) Taranta Babu'ya Mektuplar (1935) Simavna Kadısı Oğlu Şeyh Bedreddin Destanı (1936) Kurtuluş Savaşı Destanı (1965) Memleketimden İnsan Manzaraları (1966-1967) Kuvayi Milliye (1968) Nazım Hikmet'in şiirleri ve yazıları, politik duruşu ve yenilikçi üslubuyla Türk edebiyatında önemli bir yere sahiptir. Hem içerik hem de biçim olarak şiire getirdiği yenilikler, kendisinden sonra gelen birçok şairi etkilemiştir. Şiirlerinde az sayıda uyak kullanmış, uzun dizelerle kısa dizeleri bir arada kullanmış, ilk dize dışındaki diğer dizeleri küçük harfle başlamıştır. Özellikle duygu yüklü aşk şiirleri büyük ilgi görmüştür. Nazım Hikmet'in aşık olduğu 12 kadın ve onlara ithafen yazdığı şiirler Nazım Hikmet'in hayatına dokunan ve ona ilham kaynağı olan kadınları ve bu kadınlara yazdığı unutulmaz şiirleri sizin için derledik. Nazım'ın çocukluk aşkı Sabiha Hanım'dan tutkulu aşkı Münevver Andaç'a kadar, büyük şairin kalbinde iz bırakan kadınları ve onlara duyduğu derin hisleri yansıtan dizeleri keşfedin. Bu derlemede, Nazım'ın aşkla yoğrulmuş hayatına ve edebi eserlerine daha yakından bakacaksınız. İşte bu kadınlar ve Nazım'ın onlara yazdığı şiirler: 1. Sabiha Hanım Nazım’ın çocukluk aşkı olan Sabiha Hanım, Abdülhamit devrinin ünlü valilerinden birinin kızıdır. Nazım, Sabiha Hanım’a olan sevgisini şu dizelerde dile getirmiştir: Gözleri siyah kadın o kadar güzelsin ki Çok sevdiğim başına yemin ediyorum ben Koyu bir çiçek gibi gözlerin kapanırken Bir dakika göğsünün üstünde olsa yerim Ömrümü bir yudumda ellerinden içerim Gözleri siyah kadın o kadar güzelsin ki. 2. Azize Hanım Nazım’ın 17 yaşındaki aşkı Azize Hanım, ünlü bir doktorun baldızıdır. Nazım, ona olan duygularını bu şiirle ifade etmiştir: Rüyaya daldıran şarabın sun Önümde gönlümle gelirken dize, Şu yanan alnıma bir kere dokun, Azize, gözleri nurdan Azize! 3. Şükufe Nihal Nazım’ın Erenköy’deki sohbetlerinde tanıştığı şair Şükufe Nihal için yazdığı "Bir Ayrılış Hikayesi" şiirinde duygularını ifade etmiştir: Erkek kadına dedi ki: -Seni seviyorum, ama nasıl, avuçlarımda camdan bir şey gibi kalbimi sıkıp parmaklarımı kanatarak kırasıya çıldırasıya… 4. Nüzhet Hanım Nüzhet Hanım, Nazım Hikmet’in Sovyetler Birliği’ne gittiği dönemde tanıştığı ve evlendiği kadındır. Onun için yazdığı "Gövdemdeki Kurt" şiirinde kıskançlık ve aşkı dile getirmiştir: Sen benim minare boyunda çam gövdeme, yumuşak beyaz bir kurt gibi girdin, kemirdin! 5. Yelena Yurçenko (Lena) Nazım’ın Sovyetler Birliği’ne kaçtığında aşık olduğu diş hekimi Lena ile yaklaşık 2 yıl süren evliliği, ona yazılmış mektuplarla belgelenmiştir. Lena’ya yazdığı şiir bilinmese de, ailesine gönderdiği mektupta Lena’dan bahsetmiştir: Sıhhatim gayet iyidir. Lena ile her gün sizlerden konuşuyoruz. O sizi, gıyaben çok seviyor. 6. Piraye Nazım’ın hayatındaki en önemli kadınlardan biri olan Piraye, ona yazılmış birçok şiirin ilham kaynağı olmuştur. “Mor Menekşe” şiirinde ona olan sevgisini dile getirmiştir: EEEEEEEEEY… kızım, annem, karım, kardeşim sen başında güneşler esen altın gözlü çocuk, altın gözlü çocuğum benim; 7. Semiha Berksoy Nazım Hikmet’in Bursa Cezaevi’nde tanıştığı opera sanatçısı Semiha Berksoy’a yazdığı "Bu Bir Rüyadır" adlı operet, aralarındaki ilişkiyi yansıtmaktadır. 8. Suat Derviş Nazım’ın gençlik yıllarında tanıştığı yazar Suat Derviş, daha sonra karşılaştıklarında Nazım’a yakınlık göstermiştir. Ona yazdığı "Gölgesi" şiiri, bu ilişkinin izlerini taşır: Ağlasada gizliyor gözlerinin yaşını; Bir kere eğemedim bu kadının başını. 9. Cahit Uçuk Nazım’ın yazılarından etkilenerek ona mektup yazan Cahit Uçuk ile olan ilişkisi, Nazım’ın duygusal dünyasında izler bırakmıştır. Nazım, bu ilişkiyi şu dizelerle anlatır: sevdiğim kadınları deli gibi kıskandım şu kadarcık haset etmedim Şarlo’ya bile aldattım kadınlarımı 10. Yine Piraye Piraye, Nazım’ın hapse girdiği dönemde ona olan aşkını yeniden alevlendirmiştir. “Saat 21-22 Şiirleri” kitabında yer alan şiirlerinde Piraye’ye duyduğu özlemi ve sevgiyi dile getirmiştir: Senin adını kol saatimin kayışına tırnağımla kazıdım. 11. Münevver Andaç sen esirliğim ve hürriyetimsin, çıplak bir yaz gecesi gibi yanan etimsin, sen memleketimsin. 12. Galina Grigoryevna Kolesnikova Nazım Hikmet’in sürgünde Moskova’da tanıştığı Galina Grigoryevna Kolesnikova, onun hayatının son dönemlerinde yanında olan kadındır. Nazım’ın bu dönemde yazdığı şiirler, Galina’ya duyduğu sevgiyi yansıtır.

Necip Fazıl Kısakürek'in en sevilen ve bilinen şiirleri Haber

Necip Fazıl Kısakürek'in en sevilen ve bilinen şiirleri

Necip Fazıl Kısakürek, Türk edebiyatının önemli isimlerinden biri olarak, şair, romancı, oyun yazarı ve İslamcı ideolog olarak tanınır. 24 yaşında yayımladığı ikinci şiir kitabı "Kaldırımlar" ile tanınmıştır. Eğitim hayatındaki başarıları ve edebiyat dünyasındaki etkisiyle unutulmaz bir Türk şairi olarak adını tarihe altın harflerle yazdırmıştır. 25 Mayıs 1983'te aramızdan ayrılan Kısakürek'in eserleri ve düşünceleri hala güncelliğini korumaktadır. İşte unutulmaz şair Necip Fazıl Kısakürek'in bazı güzel şiirleri: Beklenen: "Ne hasta bekler sabahı, Ne taze ölüyü mezar. Ne de şeytan, bir günahı, Seni beklediğim kadar." SON BAHAR Aslında yaprak sıkılmıştı ağaçtan. Bahaneydi son bahar. Gelmişti ayrılık vakti. Bir göz yaşı damlası gibi, Damlayıp gidiyordum uzaklara. Son baharda bahanem oldu işte. Sarılmıştım rüzgara gidiyordum buralardan uzaklar. Yine yazı bekler oldum bir ümit. Yeniden senle açarız diye, Belki yeniden doğarız dağlar ardından doğan güneşle diye. Yaz geldi bahar geldi ama sen gelmez oldun beklerim ben yine.Bu yaz öbür yaz belki bir ömür. Beklerim ben seni bir daha bulabilme ümidi ile beklerim ben. Mezarıma geliceğini bilsem hiç düşünmeden ölürüm ben… Dayan Kalbim Seni dağladılar değil mi kalbim, Her yanın, içi su dolu kabarcık. Bulunmaz bu halden anlar bir ilim; Akıl yırtık çuval, sökük dağarcık. Sensin gökten gelen oklara hedef; Oyası ateşle işlenen gergef. Çekme üç beş günlük dünyaya esef Dayan kalbim üç beş nefes kadarcık! Anneciğim: "Ak saçlı başını alıp eline, Kara hülyalara dal anneciğim! O titrek kalbini bahtın yeline, Bir ince tüy gibi sal anneciğim!" Aç Kapıyı: "Aç kapıyı haber var, Ötenin ötesinden. Dudaklarda şarkılar, Kurtuluş bestesinden." Anneme Mektup: "Ben bu gurbet ile düştüm düşeli, Her gün biraz daha süzülmekteyim. Her gece, içinde mermer döşeli, Bir soğuk yatakta büzülmekteyim." Ağlayan Çocuklar: "Kafesli evlerde ağlar çocuklar, Odalarda akşam olurken henüz. O zaman gözümün önünde parlar, Buruşuk buruşuk, ağlayan bir yüz." Veda: "Elimde, sükutun nabzını dinle, Dinle de gönlümü alıver gitsin! Saçlarımdan tutup, kor gözlerinle, Yaşlı gözlerime dalıver gitsin!" Akrostiş: "İhtilal acentası... Solun tam da ortası. Moskof ’un oltası.. Eli, zulüm muştası. Tek ümidi, cuntası İnkılap, avantası... Nemrut, onun atası... Ölüm yolu, rotası.. Namlı servet çantası.. Ünlü küfür softası.." Utansın: "Tohum saç, bitmezse toprak utansın! Hedefe varmayan mızrak utansın! Hey gidi Küheylan, koşmana bak sen! Çatlarsan, doğuran kısrak utansın!" Necip Fazıl Kısakürek'in bu güzel şiirlerinin yanı sıra diğer eserleri de Türk edebiyatının önemli bir parçasını oluşturur.

Şiir ve fotoğrafı buluşturan Haber

Şiir ve fotoğrafı buluşturan "Nurullah Genç Görünenin Şiiri" fotoğraf sergisi Üsküdar'da açıldı

Şiirlerinin geniş bir kitle tarafından takdir gördüğü şair ve yazar Nurullah Genç'in kendi şiirlerinden esinlenerek çektiği fotoğraflar Üsküdar Belediyesi'nin ev sahipliğinde düzenlenen "Nurullah Genç Görünenin Şiiri" fotoğraf sergisinde sanatseverlerin ziyaretine açıldı. Çekilen fotoğrafların ünlü şairin şiirlerinin adeta görsel bir yansıması olduğu belirtilen serginin açılışına çok sayıda kişi katıldı. İlk defa Üsküdar'da fotoğrafla ilgili bir etkinlikte katılımcılarla buluştuğunu ifade eden Nurullah Genç "Daha önce çok defa program yaptık, ama onlar kültür sanat programı idi. Fotoğrafın benim hayatımda çok derin izleri oldu. Fotoğraf hem edebiyat hem de musiki ile, görsel sanatların tamamıyla çok yakın ilişkisi olan bir sanat dalı. Bugün yeryüzündeki pagan kültürünün, mitolojik kültürün tanrı komedyasının ve şu an dahi Filistin'de canımızı acıtan, 60 bin ton bombanın düştüğü toprakların acısı ateş medeniyetinden insanlığa sunulan elim bir durumun fotoğrafıdır. İşte o yüzden sanat anlayışına da yansıyan o hali bilmemiz gerekiyor. Bizim sanat anlayışımızla, toprak medeniyetinin sanat anlayışıyla, ateş medeniyetinin sanat anlayışı birbirinden farklıdır. Ancak ne acıdır ki son 100-150 yıldır ateş medeniyetinin dünyayı saran hakimiyeti sanat anlayışını bütün dünyaya hakim hale getirmiştir" dedi. "Önümüzdeki 40 - 50 yılda görsel sanatları kullanarak hafızaları alacaklar" Genç, sözlerini "O kadar planlı çalışıyorlar ki. Benim alanım stratejik yönetim. Seksenli yıllardan itibaren çalışırken hep şöyle dedim arkadaşlarıma; Önümüzdeki yüz yıl insanlığın hafızasını ellerinden alarak, onları mankurtlaştırarak tek bir pazarın paydası haline getirmek için görsel sanatları dorukta kullanarak büyük bir devrime imza atacaklar. Niyetleri bu. O zamanlar bilgisayar yok. İnternet yok. Fotoğraf makineleri var ama bugünkü gibi dijital değil filmli fotoğraf makineleri var. İşte o günlerde o çalışmalarda hissettiğim oydu. Önümüzdeki 40-50 yılda görsel sanatları kullanarak hafızaları alacaklar. Çünkü görsel sanatlar kodlama yapar. İşte bugün Filistin'deki hadise, neden milyonlar sokağa çıkıyor da milyarlar çıkmıyor? Hafızaları ellerinden alınmış, milyonlarca milyarlarca insanın gözü önünde yapılıyor. Bunu ne ile becerdiler son yüzyılda? Görsel sanatla fotoğrafla sinemayla musiki ile ve başka şeylerle gerçekleştirdiler." şeklinde sürdürdü. Program daha sonra Nurullah Genç'in çektiği fotoğraflar ve şiirlerinin seslendirilmesinden oluşan slayt sunumuyla devam etti. Üsküdar Belediye Başkan Yardımcısı Zekeriya Şanlıer "Üsküdar boğazın kıyısında tarihin ortasında kadim bir belde, kadim bir şehir. Dolayısıyla böyle bir beldede kültür ve sanat Üsküdar'a çok yakışıyor. Biz dün güzel bir kitap lansmanı yaptık İstanbul Camileri diye. Tabii hocamızın bizdeki yeri çok farklı, onu zaman zaman sizlerle buluşturmaya gayret ediyoruz. Çünkü kültür ve sanatın adreslerinden biri Bağlarbaşı. Dolayısıyla bugün buradayız. Yarın da güzel bir sergimiz var, "220. Yılında Üsküdar Matbaası" diye. Yarın saat 19.00'da orada da güzel bir sergimiz var" şeklinde konuştu. Konuşmanın ardından Üsküdar Belediye Başkan Yardımcısı Zekeriya Şanlıer şair ve yazar Nurullah Genç'e günün anısına hediye plaket takdim etti. Nurullah Genç de Üsküdar Belediye Başkan Yardımcısı Zekeriya Şanlıer'e Ayasofya'nın kubbesinin tam üzerinde Ay'ın olduğu tabloyu takdim etti. Ardından katılımcılar fotoğraf sergisini Nurullah Genç'in rehberliğinde gezdiler, fotoğrafları hakkında bilgi aldılar. Sergiyi ziyaret eden vatandaşlar, diledikleri eserleri satın alabilecek. Eserlere ödenen ücret ise Gazze'ye yadım olarak gönderilecek.

En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.