SON DAKİKA
Hava Durumu

#sanat

İLKHABER-Gazetesi - sanat haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, sanat haber sayfasında canlı gelişmelere ulaşabilirsiniz.

Depremzede gençler sanatla güçleniyor Haber

Depremzede gençler sanatla güçleniyor

Depremzede gençlere moral ve destek sağlamak amacıyla gerçekleştirilen Seramik Atölyesi etkinliği, Buradayız Hatay Derneği'nin ev sahipliğinde yoğun bir katılım ile düzenlendi. Avrupa Artistik El Sanatları Günleri'nin Türkiye ayağında yer alan bu etkinlik, seramik sanatçısı Arzu Arslan'ın liderliğinde başladı. Gençlerin büyük ilgi gösterdiği atölye, sanatla buluşmanın yanı sıra sosyal dayanışmayı güçlendirme açısından da büyük bir anlam taşıdı. Etkinliğin açılışında söz alan Seramik Sanatçısı ve Proje Koordinatörü Arzu Arslan, sanatçının toplumu yansıtan bir ses olma sorumluluğunu vurgulayarak, “Seramik Atölyesi etkinliğini Buradayız Hatay Derneği ile birlikte düzenlemek bizim için büyük bir mutluluk. Bu proje, hem keyifli vakit geçirme hem de bölgeye farkındalık kazandırma hedefi taşıyor. Gençlerin yaratıcılığı ile daha da anlam kazandı” dedi. Arslan, projelerin toplumsal dayanışmayı artırmaya olan katkısını da vurgulayarak, “Bu tür etkinliklerin, daha büyük ve anlamlı çalışmalara ilham vereceğine inanıyorum. Toplumsal birlik ve dayanışma ile her türlü zorluğun üstesinden gelebiliriz. Buradayız Hatay Derneği ve projeye katkı sağlayan herkese, ayrıca katılım gösteren gençlere teşekkür ediyorum” şeklinde konuştu. Etkinliğin sonunda, gençlerin el emeğiyle ürettikleri seramik eserler sergilendi ve büyük ilgi gördü. Buradayız Hatay Derneği ve Arzu Arslan, yeni projelerle deprem bölgesindeki gençlerle bir araya gelmek için çalışmalarını sürdüreceklerini belirtti.

Semire Erdem'in ilham veren hikayesi Haber

Semire Erdem'in ilham veren hikayesi

Başta heykel olmak üzere eskitme resim, ahşap oyma ve cam üfleme sanatı alanlarında faaliyet gösteren Semire Erdem, yetenekleriyle Hatay'da dikkati çekiyor. Erdem, doğuştan sahip olduğu sanatsal yetenek ve yıllar içinde kazandığı ustalıkla sanat dünyasında adından sıkça bahsettiriyor. 1985 yılında Süleyman Erbek’in atölyesinde resim, seramik ve heykel sanatlarına dair eğitim almaya başlayan Erdem, zorlu koşullara karşın Antakya’nın kültürel zenginliğini eserlerine yansıtıyor. Sanatına adadığı yaşamı boyunca 1990 yılında ZİREM’de seramik eğitimi alan ve malzeme sıkıntılarıyla başa çıkarak özgün eserler ortaya koyan Semire Erdem, 1995 yılında yaptığı “Yıkanan Kadın” heykeli ile sanat yolculuğunda önemli bir dönüm noktasına girdiğini söyledi.  Erdem, bu eserinin kendisine büyük bir motivasyon sağladığını, ayrıca, Antakya’daki çeşitli projelerde yer alarak şehrin kültürel mirasına katkı sağladığını söyledi. Erdem, en anlamlı eserlerinden birinin, Kore Gazisi babasına adadığı 1,5 tonluk rölyef olduğunu ifade ederek, “Bu eser, sanata ve geçmişe olan derin bağlılığımı simgeliyor” dedi. Sanatıyla Antakya’ya değer katmaya devam edeceğini ve şehre kalıcı eserler kazandırmayı sürdüreceğini dile getiren Semire Erdem, sanat tutkunlarını Kültür ve Sanat Çarşısı’ndaki atölyesine gelerek eserlerini yakından görme fırsatı bulmaya davet etti.

Ressam Safter Çevirgen: Sanat, bir kültür ürünüdür Haber

Ressam Safter Çevirgen: Sanat, bir kültür ürünüdür

Sanatın toplumsal etkisi üzerinde değerlendirmelerde bulunan Ressam Safter Çevirgen, sanat ve sanatçı arasındaki denklemin izleyiciyi farklı bir yerde görme arzusu meydana getirdiğini söyledi. Sanatın, toplum arasında karşılıklı bir etkileşim olduğunu belirten Çevirgen, şunları şunları söyledi: "Başka bir deyişle sanat bir kültür ürünüdür. Klasik tanımlamalarda sanat olgusu bir tur 'güzellik  ülküsü' olarak ifade edilmiş olsa da, günümüz dünyasında bu tanımlama artık geçerli değil diye düşünüyorum. Ancak hemen anlaşılacağı gibi bu tanımlama bile güzel olanın kim tarafından belirleneceği noktasında toplumun önemine işaret etmek istiyorum. Günümüz dünyasında daha geçerli olduğu düşünülen yaklaşım ise sanat olgusunun tanımlanmasından öte, asıl olarak sanatsal yaratım sürecine odaklanmayı tercih etmektedir. Bu bağlamda sanatsal yaratım sureci ise 'gerçekliğin yeniden üretilmesi' sürecidir." Bu süreç içerisinde sanatçının toplumsal yaşamın olumlu ya da olumsuz etkisi altında oluğunu ifade eden Ressam Çevirgen, şunları kaydetti: "Yani sanatçı sanat eserini oluştururken ya toplumsal düzlemdeki ortak kabullerin etkisi altında kalır ya da bunları reddederek yeni bir yaklaşım geliştirir. Ortaya çıkan sanat eseri de, toplum ile bir etkileşime girerek mevcut kabulleri  destekleyerek kuvvetlendirici bir etkide bulunur ya da toplumsal kabullerin  sorgulanarak eleştirilmesine aracı olur. Bu gelişmeler sırasında sanat ve toplum arasındaki ilişkiyi etkileyen çeşitli toplumsal faktörlerden de söz etmek gerekmektedir."

Mersin'de tasavvuftan ilham alan kaligrafi sergisi, depremzede öğrencilere destek sağlayacak Haber

Mersin'de tasavvuftan ilham alan kaligrafi sergisi, depremzede öğrencilere destek sağlayacak

Mersin'de tasavvuftan ilham alan kaligrafi sanatçısı Faik Güçlü, 75 özgün eserini sanatseverlerle buluşturdu. Sergide yer alan eserlerin satışından elde edilecek gelir, üniversitede okuyan depremzede öğrencilere bağışlanacak. Güçlü, "Özellikle depremzede kız çocuklarımıza destek amaçlıyoruz" dedi. Mersin Kültür ve Turizm Müdürlüğü Sergi Salonu'nda açılan sergide, Güçlü'nün kaligrafi eserleri, tasavvuf ve sufilikten ilham alarak, insanın kendini bulma ve arayışın sembolü olan derinlik temasını işliyor. Kaligrafi sanatının 'vav, hak ve hiç' gibi kelimeleriyle zenginleşen eserler, hem görsel hem de düşündüren bir yolculuk sunuyor. Sergiden elde edilecek gelir ise depremzede kız çocukları ve üniversite öğrencilerine destek sağlamak amacıyla kullanılacak. Eserlerindeki elif harfinin büyük bir önem ve mesaj içerdiğini belirten Güçlü, "Şu anda sergilenen 75 eserin ana teması derinlik. Tasavvufta ve sufilikte derinlik çok önemlidir. O mertebelerden en önemli aşamaya gelmeyi temsil eder; insanın kendini bulmasını, arayışın sonucunu temsil eder. Biz burada o derinliği yakalayan, kendini bulan, daha doğrusu yoklukta kendini bulan insanı temsil etmeye, resmetmeye çalıştık. Vav, hak, hiç, kelimelerinin yoğun biçimde kullanıldığı bir tema etrafında dolandık. Elif harfinin büyük bir önemi ve mesajı var. Vav kelimesinin yine hakeza böyle bir mesajı var. Biz bu mesajları kaligrafi çizimlerimize yansıtmaya çalıştık. Özellikle bu klasik hattın dışında bir çizim tekniği, bu tamamen süslemenin ön planda olduğu, harfin ve kelimenin farklı yönlerinin vurgulandığı bir çizim yöntemi" diye konuştu. "UMARIM KALİGRAFİYE MEYİLLİ GENÇLERİN ARAP KALİGRAFİSİNE DE İLGİSİ ARTAR" Yaptığı arıştırmalarda, kaligrafi sanatının genelde Latin harflerinin kaligrafik çizimi üzerine kurulu olduğunu ifade eden Güçlü, "Türkiye'de dijital ve kaligrafi sanatı var ama genelde Latin harflerinin kaligrafik çizimi üzerine kurulu bu sanat. Katar gibi Arap ülkelerinde internet aracılığıyla yaptığım araştırmalarda, Arap alfabesi üzerine kaligrafiye çok rastlamadım. Umarım kaligrafiye meyilli olan gençlerin Arap kaligrafisine de ilgisi artar" dedi. "SANATLA İÇLİ DIŞLI OLAN İNSANIN DÜNYAYA BAKIŞI BAMBAŞKADIR" Kitap okuyan, sanatla içli dışlı olan insanın dünyaya bakışının bambaşka olduğunu belirten Güçlü, "Sanatın, insanın inşası noktasında en önemli ham maddelerden biri olduğuna inananlardanım. Sanatsız bir ruh, sanatla beslenmemiş bir gönül, bir akıl, bir kalp hep eksiktir, çiğdir, tamamlanmamıştır. İnsan ruhunu sanatla beslediğinde ancak gerçek bir kimliğe kavuşur, gerçek bir insan olma, birey olma yolunda adım atmış olur. Kitap okuyan, sanatla içli dışlı olan insanın dünyaya bakışı bambaşkadır" şeklinde konuştu. "ELDE EDİLECEK GELİRİ, DEPREMZEDE ÖĞRENCİLERİMİZE AKTARACAĞIZ" Sergideki eserlerin satışından elde edilecek gelirin öğrencilere bağışlanacağında belirten Güçlü, "Bu sergimizden elde edilecek gelirle özellikle depremzede kız çocuklarımız için, üniversite okuyan öğrencilerimiz için destek amaçlıyoruz. Kısmetse, gelirimizi oraya aktaracağız" dedi. "ESERLER RUHUMUN ŞÖLENİ DİYEBİLİRİM” Sergiyi gezen ziyaretçilerden Nurhan Kılıçkaya da, "Hissettiğim şeyi kelimelere dökmek zor. O kadar muhteşem ki, eserler ruhumun şöleni diyebilirim. Faik hocamı zaten tanıyorum; bu eserleri ürettiğini biliyordum ama sergiye geldiğimde apayrı bir yolculuğa çıktım. Hepsi çok kıymetli sanat eserleri. Ruhu doyuruyor, sadece ruhu doyurmakla kalmıyor, ruha bir bayram havası getiriyor. Görünenin ötesine götürüyor, gözün gördüğünün, kulağın duyduğunun ötesine götürüyor bizi" ifadelerini kullandı.

Sanat Güneşi Zeki Müren Kimdir? Kaç yaşında vefat eti? Zeki Müren hakkında az bilinenler Haber

Sanat Güneşi Zeki Müren Kimdir? Kaç yaşında vefat eti? Zeki Müren hakkında az bilinenler

Klasik Türk Müziği'nin efsanevi ismi Zeki Müren, 28. ölüm yıldönümünde anılıyor. "Sanat Güneşi" unvanıyla tanınan Müren, hayatı sanata aday olup müzik kariyerinde önemli izler bıraktı. 24 Eylül 1996 tarihinde 64 yaşında hayatta olan Zeki Müren, yalnızca müziğiyle değil, performansları ve tarzıyla da birçok sanatçıya ilham kaynağı oldu. Peki, Zeki Müren kimdir? Vefat geldiğinde kaç yaşındaydı? İşte Zeki Müren'e dair merak edilenler ve bilinmeyenler... Zeki Müren kimdir? Zeki Müren, 6 Aralık 1931'de Bursa Tophane'de doğmuş ve Türk gittiğine damgasını vuran bir sanatçıdır. "Sanat Güneşi" unvanıyla anılan Müren, Türkiye'de Altın Plak parçalarının ilk sahibi olarak müzik dünyasının önemli bir yere sahiptir. Müzik kariyeri boyunca altı yüzü aşkın plak ve kaset kaydetmiş, üç yüzü aşkın eser bestelenmiştir. Zeki Müren eğitim ve müzik hayatı İlkokulu bitirdikten sonra Bursa'daki Tahtakale Ortaokulu'na geçti. Ortaokulu kaldıktan sonra, ailesinin parçalarıyla İstanbul'da bulunan Boğaziçi Lisesi'ne kaydoldu. burada birincilikle bitirerek mezun oldu. Daha sonra Mimar Sinan Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi'nde yüksek büyüme bölümü başladı ve bu alanda eğitim aldı. Bursa'da Tamburi sanatçısı İzzet Gerçeker'den müzik eğitimi için usul ve solfej dersleri aldı. Boğaziçi Lisesi'nde çalışırken, sinema yönetmeni Arşavir Alyanak'ın babası Agopos Krikor ve udi Krikor'dan ders aldı. Üniversite döneminde TRT İstanbul Radyosu'nda açılan ses sanatçısı sınavını birincilikle kazanarak müzik kariyerine ilk adımını attı. Zeki Müren'in Müzik Yolculuğu Müziğe olan tutkusu, ilkokul yıllarına kadar uzanıyor. Bursa'da çeşitli müzik dersleri yayınlandıktan sonra TRT'deki ilk konseri ile sanat hayatına hızlı bir giriş yaptı. Anadolu'da tanınmaya başlanıyor ise "Muhabbet Kuşu" adlı şarkıyla oldu. Müren, yıllar içinde muhteşem eserler bıraktı; "Zehretme Hayatı Bana Cananım", "Gözlerinin İçine Başka Hayal Girmesin" gibi şarkılar hala dinleniyor. Müren, 1955 yılında "Manolyam" adlı eseriyle Altın Plak Ödülü'nü kazanmıştır. 1976 yılında Londra'daki Royal Albert Hall'da konser veren ilk Türk sanatçısı olmuştur. Sinema ve Tiyatro Zeki Müren, 1954'te "Beklenen Şarkı" filmiyle sinemaya adım atmış, kendi besteleriyle 18 filmde başrol oynamıştır. Ayrıca tiyatro sahnelerinde boy gösterilmiştir. Efsane Sahne Performansları Zeki Müren, sahne performanslarıyla da hafızalara kazındı. 1976'da Londra'da Royal Albert Hall'da sahne alan ilk Türk sanatçısı oldu. Kendi tasarımı kıyafetleri ve sahne düzenlemeleri ile müzik dünyasında gelişmiş bir isim haline geldi. Zeki Müren'in Özel Hayatı Zeki Müren, ellili yılların kalıplarını zorlayan kıyafetleri ve kendine has üslubuyla dikkat çeken bir sanatçıydı. Hayatı boyunca hiç evlenmemiş olmasına rağmen, zaman zaman kadınlarla anılmıştır. Sanatçı, eşcinsel olduğu yönündeki spekülasyonları her zaman canlı tutsa da, cinsel tercihi hakkında herhangi bir açıklama yapmamıştır. Kendine özgü tarzı ve sahne kostümleriyle tanınan Müren, özellikle kıyafet tasarımlarında yenilikçi bir yaklaşım sergilemiştir. Müzik, sinema ve tiyatro dışında resim ve desen çalışmaları da yapmış, eserleri birçok ilde sergilenmiştir. Ayrıca, şiirle de ilgilenmiş ve bu alanda "Bıldırcın Yağmuru" adlı bir şiir kitabı yayınlamıştır. Zeki Müren'in Askerlik Yılları Müren, askerliğini 1957-1958 yıllarında tamamlamış, Ankara Piyade Okulu'nda altı ay, İstanbul Harbiye Temsil Bürosu'nda altı ay ve Çankırı'da üç ay hizmet vermiştir. Sanat hayatında zirveye ulaşan Müren, her zaman kuralına uygun ve ağdalı bir Türkçe kullanarak hafızalara kazınmıştır. Zeki Müren, kişisel hayatını oldukça gizli tutmuş, sahnedeki karakteriyle özel hayatı arasında bir denge kurmayı başarmıştır. Zeki Müren'in Bilinmeyenleri: 18 Yıllık Yakın Arkadaşından Çarpıcı Anılar Zeki Müren ve Bülent Ersoy Arasında Gerilim Kamuoyunda Zeki Müren ile Bülent Ersoy arasındaki gerilim de dikkat çekiyor. Çakmak, bu durumun gerçek nedenlerini biliyor ancak isim vermekten kaçınıyor. Ersoy ile Müren’in yaşadığı bir olayın, gerilimin temelini oluşturduğunu belirtti. Zeki Müren'in Sevgilisiyle İntihar Girişimi Zeki Müren'in başka bir sevgilisiyle intihar girişiminde bulunduğuna da değinen Çakmak, "Pilot üsteğmen sevgilisi ile birlikte hayatlarını sürdüremeyeceklerine inanarak intihar etmeyi düşündüler. Ancak son anda frene basarak bu girişimden vazgeçtiler" dedi. Zeki Müren Neden Öldü? Hastalığı Neydi? Zeki Müren, 24 Eylül 1996 tarihinde kalp krizi geçirerek hayata veda etti. Ölümünden önce geçirdiği kalp rahatsızlığı ve şeker hastalığı, son yıllarını sahnelerden uzak geçirmesine neden olmuştu. Müren, Bodrum’daki evinde inzivaya çekmiş, bu süre zarfında sağlığına dikkat etmeye çalışmıştır. Zeki Müren Kaç Yaşında Vefat Etti? Zeki Müren, 6 Aralık 1931 tarihinde doğmuş olup, 24 Eylül 1996 tarihinde 64 yaşında vefat etmiştir. Ölümü, Türk sanat camiasında derin bir üzüntü yaratmış, cenazesine büyük bir kalabalık katılmıştır. Müren, Bursa’daki Emirsultan Mezarlığı’na defnedilmiştir.

Karalar: Adana’ya yakışır Altın Koza Film Festivalimiz başlıyor Haber

Karalar: Adana’ya yakışır Altın Koza Film Festivalimiz başlıyor

23-29 Eylül’de düzenlenecek olan 31. Uluslararası Adana Altın Koza Film Festivali’nin tanıtım toplantısı Adana Büyükşehir Belediyesi Tiyatro Salonu’nda yapıldı. Toplantıya Adana Büyükşehir Belediye Başkanı Zeydan Karalar, Hüseyin Orhan,  Menderes Samancılar, Nebil Özgentürk, Mehmet Açar, İsmail Timüçin Esin Küçüktepe Pınar ve basın mensupları katıldı. 31. Uluslararası Adana Altın Koza Film Festivali’nin bu yılki teması, şiddete karşı duyarlılığı artırmak ve dayanışmayı vurgulamak üzerine tasarlandı. Festival boyunca Adana’nın 14 merkez ilçesinde film gösterileri ve çeşitli etkinlikler ile devam edecek. Karalar, “Adana deyince sanat ve kültür akla gelir” Adana Büyükşehir Belediye Başkanı Zeydan Karalar, “Altın Koza Adana’nın markası değil artık Türkiye’nin markası. Çünkü sinema diyince Adana akla gelir. Adana deyince sanat ve kültür akla gelir. Belediye başkanı olduğumuzdan bu yana Bizim yaptığımız her iş Adana için. Adana’yı tanıtmak bizim işimiz. Gurur verici bir kentimiz var. Adana’nın yetiştirdiği değerler var. Sayıları çok fazla sayamazsınız bile” dedi. Karalar, “Her festivalde Adana esnafı da büyük mutluluk yaşıyor” Sanatın önemine vurgu yapan Karalar festivale ayrılan bütçe hakkında yapılan eleştirelere şu şekilde cevap verdi:   Altın Koza’ya şu kadar para harcandı yönünde. O kadar uygun fiyatlara o kadar değerler çıkartıyoruz ki bildiğiniz gibi değil. Hem ekonomik hem en çok tanıtan şekilde iş yapıyoruz. Bunları aslında bir teraziye koymakta gerekli. Bunlar yaptığınız işin yanında çok önemsiz kalıyor. Her festivalde Adana esnafı da büyük mutluluk yaşıyor. Maddi manevi  destek sağlıyoruz.  4 milyon civarında bir ödül dağıtacağız. 23 Eylül Pazartesi günü başlayacak. Açılışımız olacak. Her yıl Türk  sinemasına eserler vermiş sinemacılarımıza onur ödüllerini takdim ediyoruz.  Onur ödülleri bu yıl usta oyuncular Demek Akbağ ve Uğur Polat’a sunacağız. Oran Kemal Emek ödülleri Bülent Ökten’e, Oyuncu ve Sanat Yönetmeni Mazlum Kiper’e, oyuncu yönetmen senarist Muzaffer Hiçdurmaz’a takdim edeceğiz.  Nuri Bilge Ceylan Jüri Başkanımız. Kendisi artık dünyaya ismini tanıtmış önemli bir yönetmen ve film yapımcısı. Sinemamız adına bir güzel gelişmede Adana’da özel galasını yaptığımız yönetmen Zeki Demirkubuz’un hayatı Türkiye’nin Oscar’ına aday. Altın Kozaya çok güzel filmler geliyor. Dolu dolu içeriği bol, Adana’ya yakışır Altın Koza Film Festivalimiz başlıyor. Etkinliğe tüm Adanalıları bekliyorum.” Samancılar, “Yaşasın sinema, yaşasın barış, yaşasın kardeşlik diyoruz” Festival Yürütme Kurulu Başkanı Menderes Samancılar 31. Düzenlenen Altın Koza Film Festivalinin bu sene ki teması hakkında şunları söyledi: “ Yaşımız geçtikçe mesleğimize kentimize hizmet etmek için buraya gelmenin gururunu yaşıyoruz. Festivalimiz güzel geçecek. Bu sene biraz daha iddialı başladık. Ana teması şiddete dur olacak. Çünkü ülkemizde ve dünyamızda yaşanan çocuk katliamları, kadın katliamları ve hayvan dostlarımıza yapılan zulüm ve şiddet var. Bizde onun için bu açılımla yola çıkarak şiddete dur diyoruz. Filistin sinemacıları bir açıklama yaptılar. Hollywood’da birçok sanatçı yollara döküldü. Ve bu yollara dökülme neticesinde de kimi şirketler veya menejerlik ajansları o oyuncuların işlerine son verdiler. Biz buradan duyarlığımızın altını çiziyoruz. Altın koza Film Festivali olarak Filistin halkı’nın yanındayız. Filistin halkının yanındayız. Filistinli sinemacılarının şanlı mücadelesine sonuna kadar destek veriyoruz. Yaşasın sinema, yaşasın barış, yaşasın kardeşlik diyoruz." Özgentürk, “Sinema ve sanat iyileştirir” Festival Yürütme Kurulu Üyesi Nebil Özgentürk, "Adana sinemaya çok yakışıyor, sinemada Adana’ya çok yakışıyor. Burada bir sinemaya üye olmak çok duygusal bir şey. Çocukluğumdaki yazlık sinemalar hep gözümün önünden geçiyor. Altın Kozamızı daha yükseklere çıkarmak için çok emek veriyoruz. Festival dergisine bakınca ne kadar güzel programlar bekliyor sinemaseverleri. Altın Koza Film Festivaline daha çok para ayrılması gerekiyor. Daha çok ayrılsın ki Narinler ölmesin, bunun altını çiziyorum çünkü sinema ve sanat iyileştirir. Yaşar Kemal romanlarını okumadan, Neşet Ertaş türkülerini işitmeden, Yılmaz Güney filmlerini izlemeden, Zülfü Divaneli haykırmadan, Aşık Veysel’in sözlerini yüreğine nakşetmeden gelip geçen yollar var. O yüzden ülkemizde sorunlar ve dertler bitmiyor. Ülkemizde yaklaşık 19 gündür bir olayı tartışıyoruz. Oraya sanat gitseydi bu tip cinayet yaşanmazdı. O nedenle daha çok para ayrılması lazım. Bütün Adana sokakları sinema, kültür koksun. Şiddete dur sloganı gerçekten yerinde ve yılında olduğunu düşüyorum. Yaşar Kemal ‘Sis’ Altın Koza Film Festivali olarak romanlarındaki şiddet ögesini metin olarak okunmasını ve siyasal biçimde dile gelmesini sağlayacak Nazan Kesal ve İsmail Hacıoğlu.  Harika bir oyun ile Salı akşamı burada olacak. Şiddete dur diyecek. Yaşar Kemal’in romanı üzerinden" diye ifade etti. Orhan, “Adana’nın kent belirleyici kimliği kültür, sanat yaşamıdır” Altın Koza Genel Müdürü Hüseyin Orhan, “Bir kentin kimliğini belirleyen öğeler tarihi, coğrafyası, sosyal yapısı, Adana’nın kent belirleyici kimliği kültür, sanat yaşamıdır. Altın Koza Film Festivalide sanat ve kültür faaliyetlerinin taçlandıran uluslararası boyut kazanan festivalimizdir. Bu yıl dayanışma dedik, çünkü 6 şubat ülkemizi derinden etkileyen illerde sanatın iyileştirici gücünü götürmek için yola çıktık. Malatya, Adıyaman, Kahramanmaraş, Osmaniye, Hatay’da gösterimler yaptık. Buralarda inanılmaz bir coşku vardı.  Altın Koza bir marka ama bu kent kimliğini oluşturan oradaki değerlerdir. Adana’nın 14 ilçesinin tamamında 4 merkez ilçede yazlık sinemalar kurulacak, çeşitli gösteriler yapılacak. İklim krizi ve sürdürebilirlik festivalimizin temasından çıkıp bir parçası haline geldi” şeklinde konuştu.

650 Yıllık 'Tokat tahta baskı sanatı' Adana'da yaşatılıyor Haber

650 Yıllık 'Tokat tahta baskı sanatı' Adana'da yaşatılıyor

Adana'da 650 yıllık 'Tokat tahta baskı' sanatını icra eden kadınlar, gelecek ve geçmiş arasında köprü niteliği taşıdığını belirttikleri sanatı, eserleriyle yaşatıyor. Çukurova Belediyesi Tesisler Müdürlüğü'ne bağlı Atatürk Kadın Yaşam Köyü'nde açılan "Tokat tahta baskı" kursu büyük ilgi görüyor. 650 yıllık geleneksel el sanatlarından olan ve unutulmaya yüz tutan 'Tokat tahta baskı' kursunda, tahta parçalarından model kalıpları oluşturan ve bunlarla renkli baskılar yapmayı öğrenen kadınlar çeşitli eserler ortaya çıkarıyor. Kültür Bakanlığı Sanatçısı Meltem Koyunoğlu: "Geleneği geleceğe aktarma sorumluluğu çok büyük" Kurslara ilginin büyük olduğunu belirten Kültür Bakanlığı Sanatçısı Meltem Koyunoğlu, "Öğrenciler hem zamanlarını değerlendiriyorlar, hem de kendilerini yeni bilgiler öğrenerek geliştiriyorlar. Tokat tahta baskı kursu unutulmaya yüz tutmuş sanatlardan bir tanesi. Geleneksel kalıplar ile geleneksel desenleri basmayı öğretiyoruz. Bunları isterlerse çanta, peştemal ve tişörtlerinde kullanabiliyorlar. Hem gündelik hayatlarında değerlendirebiliyorlar hem de ürün haline getirerek satış yapabilir, gelir de elde edebilirler" dedi. Tokat tahta baskı sanatının geçmişi hakkında da bilgi veren Koyunoğlu, "Geçmişteki ustalar kendileri ahşaptan kalıplarını oyarak kendilerine özel desenler oluştururlardı. Bir usta hem oymayı bilirdi, hem de dağlara çıkarak kök boyalarını toplar ve boyalarını yapardı. Dokumalarını bile kendisi yapan ustalar vardı. Yani bir ürünü çıkarırken tek elden çıkıyordu ürünler. Günümüzde teknoloji değişti, gelişti. Şimdi o kadar detaylı çalışmalar çok az. Bizler de halk eğitim aracılığı ile bunları kendi bilgimiz dahilinde gelecek nesillere aktarmak için çalışıyoruz" şeklinde konuştu. Geleneği geleceğe aktarma sorumluluğu da üstlendiklerine dikkat çeken Koyunoğlu, "Sanatı insanların ruhlarına, zevklerine uygun şekilde dönüştürerek aksettirmeye çalışıyoruz. Bir öğrencinin 'bunu ben yaptım' dediği nokta hem bizim hem öğrencinin en keyif aldığı nokta" ifadelerini kullandı. Kursiyer Maide Özhusun: "Bizler gelecek ve geçmiş arasındaki aracılarız" Kendisini geçmişi geleceğe aktarmaya yönelik 'aracı' olarak hissettiğini belirten Tokat tahta baskı eğitimi alan kursiyerlerden Maide Özhusun da, "Geçmişten bugünümüze gelen güzel bir sanatsal aktivite olduğunu düşünüyorum. Bir de bunları geleceği yansıttığımızı düşünüyorum. Bizler gelecek ve geçmiş arasındaki aracılar oluyoruz. Bunu geleceğe ne kadar modernize ederek aktarırsak gençlerin ona ilgisi daha farklı olur diye düşünüyorum. O yüzden eski birebir örnekler ile de çalışıyoruz, ayrıca onları modernize edip yeni bir tasarımla geleceğe aktarmak için de çalışmalarımızı Meltem hanımın sayesinde beraberce yapıyoruz. Şu anda ben kendimi geleceğe aktarım olarak aracı görüyorum. O yüzden çok daha iyi hissediyorum. Dünyada her şeyi yok ettiğimiz için bazı şeyleri de yaşatmamız gerekir diye düşünüyorum. Bizim bu işin 'yaşatan' kısmında olmamız hakikaten gurur verici" diye konuştu. "8 yılda 6 bin kadına eğitim verdik" Atatürk Kadın Yaşam Köyü'nde önceliklerinin kadınlara istihdam sağlamak olduğunu belirten Merkez Yöneticisi Ayşe Atay ise "Burada kuruluş amacımız unutulmuş sanatları icra etmekti. 8 yıldır burada bunu yapıyoruz. Günlük 180-200 kadın merkezimizi ziyaret ediyor. Hem eğitim alıyorlar, hem üretim yapıyorlar. 8 yılda yaklaşık 6 bin kadına eğitim verdik. Bunlardan yaklaşık bin küsur kadınımıza istihdam sağladık. Bir kısmı usta öğreticilik yapıyor, bir kısmı ise evden çalışıyor. Şu anda 650 yıllık unutulmaya yüz tutmuş Tokat tahta baskı sanatını icra ediyoruz merkezimizde. Aslında çok eski yıllarda taş baskı olarak geçiyor. Bugünlerde taş ustaları kalmadığından dolayı ahşaptan kalıplar yaparak bunları ürüne çeviriyoruz. Şu anda kursiyerlerimiz bu eğitimi aldıkları için çok mutlular. Biz de çok mutluyuz elbette" diye konuştu. 

Çukurova’da taş sanata dönüşüyor Haber

Çukurova’da taş sanata dönüşüyor

Çukurovalı kadınlar taşı sanata dönüştürüyor, tahtalardan kalıplar çıkarıp renkli dünyalar yaratıyor. Atatürk Kadın Yaşam Köyü’nde verilen meslek ve hobi kurslarıyla hem aile bütçesine destek verilirken hem de kaybolmaya yüz tutmuş geleneksel Türk sanatları yaşatılıyor. Çukurova Belediyesi Tesisler Müdürlüğü'ne bağlı Atatürk Kadın Yaşam Köyü’nde açılan “Taş Bebek Yapımı” ve “Tokat Tahta Baskı” kursları büyük ilgi görüyor. Taş bebekler görenleri hayran bırakıyor Çoğunlukla geleneksel kıyafetler içindeki Anadolu insanının tasvir edildiği, doğadaki, çevremizdeki çakıl taşlarından üretilen taş bebek yapımı kursu, görenleri hayran bırakıyor. Taşlar sanat eserine dönüşüyor Taş bebek yapımı kurslarında üretilen bebekler, taş motifli biblolar, süs eşyaları, geri dönüşüm yoluyla birer sanat eseri haline getiriliyor.  Farklı dekor ve eşyaları süsleyen renkli kıyafetleri, sevimli yüz hatları, ilginç desenleriyle ortaya çıkan ürünler, burada değerli sanat eserine dönüşüyor. 650 Yıllık el sanatı 650 yıllık geleneksel el sanatlarından olan ve unutulmaya yüz tutmuş mesleklerden biri, Tokat Tahta Baskı kursunda tahta parçalarından model kalıpları oluşturmayı ve bunları tekstil ürünlerine renkli baskılar yapmayı öğrenen kadınlar, hayal güçlerini ve becerilerini birleştirerek görülmeye değer eserler ortaya çıkarıyor. “Çukurova Belediyesi de kültür ve sanatı yaşatmak, kadınlara yeni iş imkanları sunmak adına çok önemli hizmetler sunuyor” Kültür Bakanlığı Unutulmaya Yüz Tutmuş Sanatlar Öğretmeni Meltem Koyunoğlu, Rusların matruşkası dünya çapında tanındığına işaret etti. Koyunoğlu, “Bizim taş bebeklerimizin ve Tokat Tahta Baskı sanatının da öğrenilmesi ve Rusların matruşkası gibi tanıtılıp gelecek kuşaklara aktarılması gerek. Bu bağlamda Çukurova Belediyesi de kültür ve sanatı yaşatmak, kadınlara yeni iş imkanları sunmak adına çok önemli hizmetler sunuyor” dedi.

Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
logo
İLKHABER-Gazetesi En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.