TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
SON DAKİKA
Hava Durumu
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

#Sağlıklı beslenme

İLKHABER-Gazetesi - Sağlıklı beslenme haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Sağlıklı beslenme haber sayfasında canlı gelişmelere ulaşabilirsiniz.

Aydın: Sağlıklı beslenme düzeni için ilk şart: öğün atlamamak ve birlikte masaya oturmak Haber

Aydın: Sağlıklı beslenme düzeni için ilk şart: öğün atlamamak ve birlikte masaya oturmak

2024-2025 eğitim ve öğretim yılının başlamasına az kaldı. Uzmanlar ailelere okula başlayacak olan çocuklarının beslenme alışkanlıklarına dikkat etmeleri çağrısında bulunuyor. Türk Böbrek Vakfı Başkanı Timur Erk, koruyucu hekimlik ve doğru beslenmenin çocukların sağlıklı nesiller olarak yetişmesinde önemli bir rol oynadığını belirtti. Okul hazırlıklarının aileler için sadece giyim, kırtasiye ve akademik hazırlıktan ibaret olmaması gerektiğini belirten Türk Böbrek Vakfı Başkanı Timur Erk şunları söyledi: “Sağlıklı nesiller için koruyucu hekimlik ilk şartlardan biri. Koruyucu hekimlikte ise doğru ve dengeli beslenme alışkanlıkları büyük bir öneme sahip. Geleceğimiz olan çocuklarımızı eğitim ve öğretim döneminde sağlıklı beslenme, güçlü bir bağışıklığa ve dolaylı olarak hastalıklardan korunmaya ve ders başarısına uzanan bir zinciri kapsıyor. Bizler, Türk Böbrek Vakfı olarak gerek okul eğitimleri ile gerekse “okul gıdası logosu” projesi ile üstümüze düşen her türlü görevi yürütüyor ve takipçisi oluyoruz. Şimdi sıra ailelerde. Çocuklarımızın sağlığını kötü ve yetersiz beslenmeye emanet etmemeliyiz. Elimizde büyük bir güç var: beslenme çantaları. Bizler edinilmesi gereken beslenme alışkanlıklarını, onlara sunduğumuz sağlıklı beslenme çantaları ile oturtmalı ve salgın gibi ilerleyen obezite dahil birçok hastalığın önüne geçmeliyiz. Haydi aileler, akademik başarı yetmez sağlıklı nesiller sizlerin elinde.” Gökçen Efe Aydın, “Öğrencilerin günde en az bir ana, bir ara öğünlerini okulda geçirdiklerini düşündüğümüzde, öğrencilerin okullarda ulaşabildikleri yiyeceklerin de sağlıklı olması gerekiyor. Ancak okul kantinlerinde ve okulların çevresinde bulunan marketlerde öğrenciler sağlıksız besinlere, paketli abur cuburlara kolaylıkla ulaşabiliyorlar. Bu durum öğrencilerin hem ders başarısını hem de başta obezite ve şeker hastalığı olmak üzere birçok hastalığa zemin hazırlayarak çocukların sağlığını etkileyebiliyor” diye ifade etti. Aydın, “Sağlıklı beslenme düzeni için ilk şart: öğün atlamamak ve birlikte masaya oturmak” Sağlıklı beslenme düzeninin evde başlaması ve okulda da veliler tarafından desteklenmesi gerektiğine dikkat çeken Gökçen Efe Aydın; “Evde bu düzeni oturtmanın en kolay yöntemi, öğün atlamadan hep birlikte masaya oturmak ve sağlıklı besinler ile beslenmekten geçiyor. Evde peynir, yumurta, tam tahıllı ekmek, zeytin ve mevsim yeşilliklerinin yer aldığı dengeli bir kahvaltı ile güne başlayan ve okulda yapacakları öğünleri beslenme çantalarından temin eden çocuklar hem okul başarısına hem de güçlü bir bağışıklığa sahip olacaklardır” dedi. Erk, “Türkiye, dünyanın en obez ülkelerinden biriyken erteleme gibi bir lüksümüz olmamalı” Çocukların sağlıklı besinlere kolaylıkla erişebilmesi hedefiyle hayata geçirilen “Okul Gıdası Logosu” ile ilgili de bilgi veren Türk Böbrek Vakfı Başkanı Timur Erk; “Ülkemizde bu konuda bir ilk gerçekleşti ve bu proje için dönemin üç bakanlığı bir araya geldi. Proje, protokol ve girişim olarak başarılı başlasa da önce covid salgını, ardından 6 Şubat depremi nedeniyle uygulamaya ne yazık ki geçilemedi. Öğrencilerin sağlıklı beslenebilmesi için elimizdeki en önemli araçlardan biri olan okul gıdası logosunun uygulanması, maalesef 2026 yılına ertelendi. Türkiye, dünyanın en obez ülkelerinden biriyken erteleme gibi bir lüksümüz olmamalı. Velilere, öğretmenlere ve öğrencilere görsel bir rehber niteliği taşıyan okul gıdası logosunun sivil toplum kuruluşları, gıda ve içecek sanayi ile ivedilikle mutabakat sağlanarak uygulanması taraftarıyız” diye ifade etti. Aydın, “Bütün besin gruplarının bulunduğu bu beslenme çantaları, okulda yeterli ve dengeli beslenmek için kilit rol oynar” Örnek beslenme çantası içerikleri ile ilgili bilgi veren Gökçen Efe Aydın şunları söyledi: “Gün boyu ihtiyaç duyulan enerjinin bir bölümü beslenme çantasındaki besinler ile karşılanabilir. Bütün besin gruplarının bulunduğu bu beslenme çantaları, okulda yeterli ve dengeli beslenmek için kilit rol oynar. Tam tahıllı sandviçler, taze meyveler, yoğurt, kuruyemiş gibi besinler, çocukların ihtiyacı olan enerjiyi sağlarken, onların zihinsel ve fiziksel performansını da destekler.”

Kurban Bayramında sağlıklı beslenme ipuçları Haber

Kurban Bayramında sağlıklı beslenme ipuçları

Kurban Bayramı’na sayılı günler kala Saygı Hastanesi Beslenme ve Diyet Uzmanı Gülcan Yıldız, ‘bayramda nasıl beslenilmeli’ konusunda vatandaşları uyardı. “Her zaman olması gerektiği gibi Kurban Bayramı’nda da dengeli ve sağlıklı beslenmek çok önemlidir” diyen Yıldız, kurban etinin kesilir kesilmez tüketilmemesi, 1 gün dinlendirilip uygun pişirme yöntemiyle tüketilmesi gerektiğinin altını çizdi. Kurban Bayramı’na sayılı günler kala, Saygı Hastanesi Beslenme ve Diyet Uzmanı Gülcan Yıldız, ‘bayramda sağlığımızı korumak için nasıl beslenmeliyiz’ sorusuna önemli açıklamalarda bulundu. Yıldız, “Her zaman olması gerektiği gibi Kurban Bayramı’nda da dengeli ve sağlıklı beslenmek çok önemlidir. Bayramda dikkat etmemiz gereken en önemli konu kurban etini hemen kesilir kesilmez tüketmemek en azından 1 gün dinlendirip kızartma yerine haşlama, ızgara veya fırında pişirme gibi uygun pişirme yöntemlerini kullandıktan sonra tüketmek konusudur” dedi. “Yağsız veya az yağlı etler tercih edilmeli” “Yağsız veya az yağlı etleri tercih etmeniz önemlidir” diyen Yıldız, “Sindirim sorunları yaşanmaması için porsiyon kontrolü, etin yanında bol sebze veya salata kullanımı önemlidir. Bu bayram özelinde et tüketimi arttığı için lif alımını arttırmak için etin yanında lif oranı yüksek sebzelerin kullanılması önemlidir. Hem mevsimin yaza denk gelmesi hem de et tüketim miktarının arttığı bu aralıkta su tüketiminin ihmal edilmemesi gerekir. Ortalama günde 2-2,5 litre su içmelidir yetişkin bireyler. Etin yanında ikram edilen şekerli ve gazlı içecekler yerine düşük sodyumlu maden suyu tercih edilmelidir” ifadelerini kullandı. “Bayram süresince aktif olmaya özen gösterin” Yıldız, “Bayramda tatlılara hayır demek zor olsa da şerbetli tatlılar yerine sütlü ya da meyveli tatlılar miktarına dikkat ederek tüketilmelidir. Öğün atlanmamalı, ana öğüne ek 2 ara öğün yapılmalıdır. Böylece hem sindirim sisteminiz rahat eder, hem de tokluk hissiniz artar. Bayram süresince aktif olmaya özen gösterin. Hafif yürüyüşler veya basit egzersizlerle fiziksel aktivitenizi sürdürün. Bayram kaçamakları dengelemek için fiziksel aktivite arttırmak önemlidir. Günlük fiziksel aktiviteyi artırmak, genel sağlık ve zindelik için de son derece önemlidir. Özellikle bayram gibi özel günlerde, fazladan alınan kalorileri dengelemek için ekstra fiziksel aktivite yapmak faydalı olabilir. Kısa mesafelere yürüyerek gitmek, asansör yerine merdiven kullanmak gibi küçük değişiklikler günlük aktiviteyi artırabilir ve metabolizma hızınızı artırabilir. Bu tür alışkanlıklar, sağlıklı bir yaşam tarzını destekler ve bayram ziyaretlerinin tadını çıkartırken fiziksel sağlığınızı da korumanıza yardımcı olabilir” dedi.

Bayramda ağız tadınızı kaçırmamak için beslenme önerileri Haber

Bayramda ağız tadınızı kaçırmamak için beslenme önerileri

Ramazan boyunca değişen beslenme tarzı ile birlikte öğün sayıları azalmışken bayram günlerinde ise kimi zaman kızartma, börek, kavurma gibi ağır yiyeceklerin yer aldığı sofralar kuruluyor. Hele ki söz konusu tatlılar olunca yediğimiz bol şekerli tatlılar veya hazır ambalajlı ürünlere konan tatlandırıcılar, şekerlemeler derken sağlığımız risk altına girebiliyor. Medline Adana Hastanesi Beslenme ve Diyet Uzmanı Dyt. Selva Oturakçıibogil, bayramda sağlıklı beslenme alışkanlıklarını korumak için 10 öneride bulunuyor. İşte altın değerinde öneriler; Dengeli Bir Başlangıç: Ramazan ayını uzun süreli gündüz açılığı ile geçirdiniz ve mide hacminiz küçüldü. Bu nedenle uyanınca açlık hissetmeyebilirsiniz. Fakat sabahları ufak bir öğün ile güne başlamak, ilerleyen saatlerde aşırı acıkıp normalden fazla yemek yemenize engel olacaktır. Öğün Sayısını Artırın: Birdenbire öğün sayılarını artırmak yerine yavaş yavaş artırmayı deneyin. Kahvaltı, ara öğün, akşam yemeği şeklinde başlayıp öğün sayısını zamanla ihtiyacınıza göre ayarlayın. İyi Çiğneyin: Acele etmeden yemekleri iyice çiğnemek, sindirim sorunlarını önleyebilir. Porsiyon Kontrolü: Doyduğunuzda yemeyi bırakarak porsiyon kontrolünü sağlayın. Sebzeye Öncelik: Akşam yemeklerinde sebzeleri tercih edin, tatlıları ise gündüz saatlerinde tüketin. Su Tüketimini Artırın: Şimdi Ramazan ayında vücudun kaybettiği suyu geri kazanmanın tam vakti! Havalarda hazır ısınmaya başlamışken su tüketimini artırmaya dikkat edin, hatta bunu genel bir alışkanlık haline getirin. Eğer su içmekte zorlanıyorsanız suyunuzu tarçın çubukları, limon dilimleri ile tatlandırabilirsiniz. Şekerli Yiyeceklerden Kaçının: Ağır ve şerbetli tatlılar yerine sütlü tatlılar veya meyve tercih edin. Lifli Besinleri Tüketin: Kabızlık sorununu önlemek için lifli sebzeler ve tahıllara sofranızda yer açın. Bağışıklık Sistemi İçin: Bağışıklığı güçlendirmek için kırmızı ve mor renkli meyvelerle, koyu yeşil yapraklı sebzeleri tüketin. Özel Durumlara Dikkat: Diyabet, kalp veya tansiyon sorunu olanlar için özel diyetlerini sürdürmeleri önemlidir. Ramazan bayramında sağlıklı beslenme alışkanlıklarını koruyarak, ağız tadınızı kaçırmamak mümkün olabilir.

Prof. Dr. Gülbanu Canbaloğlu Ramazan'da sağlıklı beslenme ipuçları verdi Haber

Prof. Dr. Gülbanu Canbaloğlu Ramazan'da sağlıklı beslenme ipuçları verdi

Medipol Mega Üniversite Hastanesi Gastroenteroloji Bölümünden Prof. Dr. Gülbanu Canbaloğlu, Ramazan ayında beslenmede dikkat edilmesi gereken altın kurallara dikkati çekti. Prof. Dr. Gülbanu Canbaloğlu, oruç tutan bireylerin dengeli ve sağlıklı beslenmelerinin önem taşıdığını belirterek “Beslenme planımız su, tahıl, sağlıklı proteinler, sebze, meyve ve sağlıklı yağları içermelidir. Süt ürünleri günde 1-2 porsiyon tüketilmelidir. Şekerli içeceklerden uzak kalınmalıdır. Sebze tüketimi de önemlidir, ancak patates ve patates kızartmasından uzak durmak sağlık açısından daha uygun olacaktır. Trans yağ yerine zeytinyağı tercih edilmelidir. Yemeklerin pişirilme yöntemleri de önemlidir. Ayrıca yemekleri hızlı yemekten kaçınmalı, iyice çiğneyerek tüketilmelidir. Sahur kahvaltının yerini almalıdır. Sahura kalkmamak ya da sahurda sadece su içmek açlık kan şekerinin erken saatlerde düşmesine, güne hazırlıksız başlanmasına, gün içinde halsizliğe yol açar. Sahur öğünü, ağır yemeklerden oluşursa gece metabolizma hızı düştüğü için bu sefer de kilo alma riski artar” diye konuştu. Tokluk sinyali beyine 20 dakikada gider İftardan 1 saat sonra kısa yürüyüşlere çıkılması gerektiğine değinen Prof. Dr. Gülbanu Canbaloğlu, şöyle devam etti: İftardan sonra sindirimlerin kolaylaşması için egzersiz ve kısa yürüyüşlere çıkılmalıdır. Özellikle kızartmalardan, hamur işlerinden, aşırı şeker ve yağ içeren besinlerden uzak durmanız, gece oluşabilecek hazımsızlıklara, mide yanmalarına ve kilo problemlerine karşı bizi koruyacaktır. Ramazan’da beslenmenin 10 altın kuralı şu şekildedir; Ramazan’da 2 ana öğün, 2 ara öğün kuralına dikkat edilmeli. Ramazan’da öğünlerinizi genel olarak sahur, iftar ve iki ara öğün şeklinde düzenleyebiliriz. Ara öğünlerde meyve, yoğurt ve ölçülü miktarda kuruyemiş tercih edilebilir. Mideyi rahatsız etmemek ve kalori fazlalığını önlemek için en doğru pişirme yöntemleri ızgara, fırınlama, haşlama veya buğulamadır. Fazla yağ alımına sebep olacak kızartma ve kavurma yöntemlerinden uzak durulmalıdır. Tokluk sinyali beyine 20 dakikada gider. Yemekleri hızlı tüketmekten kaçınmalı, yavaş ve iyice çiğneyerek tüketilmelidir. İftar öğünü de en az sahur kadar önemlidir, miktar ve gıda çeşitliliği açısından aşırıya kaçılması da yanlıştır. Geleneksel olarak orucu su, hurma ya da zeytin ile açtıktan sonra çorba içmek ve yaklaşık 15 dakika sonra ana yemeğe geçmek doğru tercihtir. Sahura mutlaka kalkmak gereklidir. Sahurda sadece su içerek niyetlenmenin zararlı olduğu unutulmamalıdır. Böylece gün içinde almanız gereken besinleri tek bir öğüne yüklememiş olunur. Sıvı tüketimine dikkat edilmelidir. Oruç tutan kişilerin mutlaka iftarla sahur arasında ortalama 10 bardak su tüketmelidir. Suyun kolay tüketimi için her saat başına 1-2 bardak su tüketilmesi denenebilir. Suyun içine limon, nane yaprağı, tarçın kabuğu ve karanfil ile aromalandırarak içimi kolaylaştırılabilir. Gün içerisinde oluşan mineral ve elektrolit kayıplarını karşılamak için de iftardan sonra 1 şişe sade maden suyu tüketilebilir. Ramazan ayında tüketilen çay ve kahve miktarı çok abartılmamalı, çay ve kahve iftardan bir saat sonra tüketilmelidir. İftarda yemekle birlikte tüketilen çay ve kahve demir emilimini azalttığı için iftardan 1 saat sonra açık çay ya da kahve içilebilir. İftardan sonra yükselen kan şekerimiz biz de tatlı yeme isteği uyandırabilir. Tam bu esnada şerbetli, unlu, çikolatalı tatlılar yerine meyveli, sütlü ara öğünleri tercih etmek uygun olacaktır. Ramazan’da kabızlık problemine dikkat edelim. Beslenme düzenindeki değişiklikler ve harekette azalmaya bağlı olarak oluşabilecek kabızlığı önlemek için, yemeklerde lif oranı yüksek gıdalar ve ara öğünlerde de taze kabuklu meyve ve kuru meyveler, kuru yemişler tercih edilmelidir. Uzun süre aç kalmak bağışıklık sistemimizin zayıflamasına neden olur, bağışıklık sistemini güçlendirecek besinler almaya özen göstermeliyiz. Ramazan ayında bağışıklık sistemimizi güçlendirmek için, c vitamini içeren besinler, omega 3, probiyotikler, d vitamini içeren besinler ve zencefil zerdeçal gibi baharatları tüketmeliyiz. Oruç tutarken, bağışıklık sisteminizi güçlendirici özelliği olan A ve C vitamini gibi antioksidan vitaminlerden zengin havuç, brokoli, kabak, lahana, maydanoz gibi sebzelerin yanı sıra portakal, mandalina, elma gibi meyvelerin tüketimi önemlidir.

Obeziteyi tetikleyen beslenme alışkanlıkları uyarısı Haber

Obeziteyi tetikleyen beslenme alışkanlıkları uyarısı

Dünya Obezite Fedarasyonu 2023 verilerine göre dünyada 4 milyar insanın fazla kilolu veya obez olduğunu belirten uzmanlar, basit bir kilo alımı olmayan bu hastalığı tetikleyen beslenme alışkanlıklarına karşı uyarıda bulundu. Obezite, boy uzunluğuna göre vücut ağırlığının arzu edilen düzeyin üstüne çıkması ve sağlığı bozacak ölçüde vücutta aşırı yağ birikmesi olarak tanımlanıyor. Dünya Sağlık Örgütü de (DSÖ) obeziteyi, vücut kitle indeksinin 30 veya daha yüksek olması olarak belirtiyor. Uzmanlar, yine DSÖ tarafından en riskli 10 hastalık arasında sayılan obezitenin, kalp hastalıkları, diyabet, kanser, uyku apnesi, eklem problemleri ve depresyon gibi sağlık sorunlarına yol açtığını belirtiyor. Küresel bir sağlık sorunu olan obeziteye dair farkındalığı artırmak ve bu hastalığın önlenmesi ile tedavisine yönelik adımlar atılmasını teşvik etmek amacıyla uzmanlar tarafından 4 Mart Dünya Obezite Günü kapsamında uyarıcı açıklamalar yapılıyor. Uzmanlar, obeziteyi tetikleyebilecek birçok beslenme alışkanlığı bulunduğunu ve bunlardan en yaygın olanların 'yüksek kalorili yiyecek ve içeceklerin aşırı tüketimi, şekerli içecekler, meyve, sebze ve tam tahıllar gibi besin açısından fakir gıdaların yetersiz tüketimi' olarak sıraladı. Meyve, sebze ve tam tahıllar gibi besin açısından zengin gıdaların bolca tüketilmesi gerektiğini belirten uzmanlar, 'düzenli öğünler yemek, duygusal yemeyi yönetmek ve yeterince uyuma' önerisinde bulundu. Sağlıklı bir kiloyu korumaya yardımcı olmak için düzenli egzersiz yapmanın önemini de vurguladı. Sağlıklı bir diyet veya egzersiz programı hakkında herhangi bir sorun yaşayanların mutlaka doktoru veya kayıtlı bir diyetisyenle konuşmasını isteyen Prof. Dr. Ferit Kerim Küçükler ise obez kişilerde diyabet, kalp-damar rahatsızlıkları, depresyon ve kanser gibi hastalıkların görülme sıklığının arttığını söyledi. Dünya Obezite Fedarasyonu 2023 verilerine göre 2035 yılında Türkiye’de yaşayan erişkinlerin yarısının obez olacağının tahmin edildiğini ifade eden Prof. Dr. Küçükler, "Obezitenin yol açtığı hastalıkları yaşam sürelerinin kısalmasına neden olabiliyor. Bu hastalıklar arasında insülin direnci ve diyabet, hipertansiyon ve kalp hastalıkları, yüksek kolesterol, karaciğer yağlanması, polikistik over sendromu, kısırlık, uyku apnesi, astım, kireçlenme ve depresyon yer alıyor." dedi.

Menopoz döneminde kalp ve damar hastalıklarına karşı önlem alınması uyarısı Haber

Menopoz döneminde kalp ve damar hastalıklarına karşı önlem alınması uyarısı

Kadınların yaş aldıkça zaman içerisinde yumurtalık fonksiyonlarının giderek azaldığını belirten Doğan, adet görmenin tamamen kesildiği dönemin menopoz olarak tanımlandığını ve bunun doğal bir süreç olduğunu anlattı. Bu sürecin doğru algılanmasının önemli olduğunu ifade eden Doğan, "Menopoz bir hastalık değil. Bu süreci her kadın farklı yoğunlukta ve sürelerde yaşayabiliyor. Ateş basması, terlemeler bazı kadınlarda dayanılmaz yoğunluktayken bazıları hiç yaşamayabiliyor. Kimi 3 yılda bu süreci tamamlarken kimi 7 ila 10 yılda tecrübe etmek durumunda kalıyor. Menopozu tanımak, yönetebilmek çok önemli çünkü bir insanın yaşam ömrünü 75 yıl olarak düşünürsek kadınlar yaşamının 3'te birini menopozla ilgili süreçte geçiriyor." diye konuştu. - "Önlem alarak bu süreci daha iyi atlatabiliriz" Türkiye'de menopoz yaşının ortalama 48-51 olduğunu belirten Doğan, ateş basması ve terlemenin yanı sıra bu süreçte vajinal kuruluk, uyku bozukluğu, kilo kontrolünde zorlanma, idrarla ilgili sorunlar ve duygusal dalgalanmalar yaşanabildiğini dile getirdi. Kadınların menopoza geçiş sürecini kolaylaştırmasının bilinçli hareket etmekten geçtiğini anlatan Doğan, şunları söyledi: "Menopoz döneminde bizi neler bekliyor bilmeliyiz. Örneğin kemik kaybı, kilo kontrolünde zorlanma, uyku, dikkat ve hafıza bozuklukları, menopozdan sonra uzun vadede kronik rahatsızlıklar bizi bekliyor. Bunlara önlem alarak bu süreci daha iyi atlatabiliriz. Mesela metabolizmanın yavaşladığı bir dönem olduğu için kilo alma yaşanacak, vücut kilo endeksimiz normalin üstündeyse öncesinde kilomuzu kontrol altına alabiliriz. Osteoporozla yani kemik erimesiyle ilişkili kırıklar yaşayabileceğimiz için kalsiyum, beslenme ve vitamin destekleriyle bu süreci yavaşlatabiliriz." Doğan, kilo kontrolüne ve kemik kitlesinin korunmasına destek olması açısından düzenli egzersizin de bu süreci kolaylaştıracağını vurguladı. - "Bu süreçte kalp hastalıklarından korunmak çok önemli" Menopoz sonrası dönemde uzun vadede ortaya çıkabilecek kalp ve damar hastalıklara dikkati çeken Doğan, "Bu süreçte kalp hastalıklarından korunmak çok önemli. Kadın ölümlerine baktığımızda 3'te 1'inden fazlası kalp ve damar hastalıklarından kaynaklanıyor. Bu meme kanserinden ölümlerin 13 katı. O nedenle sağlıklı beslenmeliyiz. Karbonhidrat açısından zayıf, protein açısından zengin sebze ve meyve ağırlıklı tam tahıl ağırlıklı beslenme, fiziksel aktivite, kilo kontrolü, sigara ve alkol kullanmamak kalp ve damar sağlığını olumlu etkileyeceği için o süreçte yaşanacak hastalıklara karşı koruyucu olacaktır." ifadelerini kullandı. Doğan, menopoz sürecinin ruhsal anlamda değişimlere neden olduğunu ve bu dönemde kadınların sosyal hayattan çekilerek eve kapanmaması gerektiğini belirtti. Menopozun çalışma hayatından çekilme, eve kapanma dönemi olmadığını kaydeden Doğan, şu önerilerde bulundu: "Bu dönemde fiziksel ve zihinsel olarak aktif olmak için ekstra çaba sarf etmeliyiz. Çok yönlü olarak sosyalleşmek önemli. Bu, bize sürecin getirdiği değişikliklere adaptasyon için fırsat sağlayacaktır. Bu geçiş sürecinde aile bireylerini bilgilendirmek, eşlerin desteği bireyler için çok önemli. Bunun yanı sıra profesyonel olarak tüm kadın doğum uzmanlarından destek alabilirler. Bu konuda Sağlık Bakanlığının Sağlıklı Hayat Merkezleri var. Buraya başvurabilir, beslenme, fizyoterapi, sigara bırakma gibi alanlarda, kanser taramaları konusunda destek alabilirler. Kanser taramaları menopoz dönemi öncesinde ve süresince çok önemli. Bu desteği bulundukları bölgelere yakın merkezlerden alabilirler."

Doğal sirke sağlığa sayısız fayda sağlıyor Haber

Doğal sirke sağlığa sayısız fayda sağlıyor

ADANA(İLKHABER)- Salatalardan, ev yemeklerine, hatta doğal temizlik ürünlerine varana kadar birçok tarifte kullandığımız sirkenin sağlığa sayısız faydası var. Sirke, kokusundan dolayı sevilmese güçlü antiseptik ve antioksidan özelliği ile bakterilere karşı etkili bir koruma sağlıyor. Aklımıza gelebilecek her çeşit meyveden yapabileceğimiz sirkenin, yapımı da çok kolay. En sık tercih edilen çeşitleri arasında üzüm, elma ve alıç sirkesi yer alıyor. İçeriği ise magnezyum, potasyum, fosfor, demir, florin ve bakırın da dahil olduğu zengin bir tablo çiziyor.  "Birçok nedenle öneriliyor"                                                                                                                                                                                                                          Uzman diyetisyenler; metabolizmayı düzenlediği, kilo verimini hızlandırdığı, insülin direncini dengelediği gerekçesiyle hastalarının diyet listesine sirkeli su ekliyor ve sıklıkla öneriyor. Düzenli tüketildiğinde cilt sağlığına, öksürüğe, kansızlığa, ağız sağlığına iyi gelirken uyku sorunlarına da yarar sağlıyor. Sabah aç karnına tüketmek ise etkisini daha yüksek oranda görmemiz açısından önemli. "Bilinçsiz kullanım mideye zarar veriyor"                                                                                                                                                                                                   Sirkenin asidik yapısı nedeniyle fazlası doğrudan mideye zarar vererek mide kramplarına, yanmaya, gastrite neden olabiliyor. Doktorlar, bu durumu önlemek için sirkenin su ile karıştırılarak tüketilmesi gerektiğini söylüyor.

Kolajen yaşlanmayı geciktiriyor Haber

Kolajen yaşlanmayı geciktiriyor

NAZ ACERKOL  ADANA(İLKHABER)- Kolajen, vücuttaki proteinin üçte birini oluştururken cildin dörtte üçünü oluşturduğundan vücutta bulunan en fazla protein olarak biliniyor. Dokuların bir arada tutulmasını sağlayarak âdeta tutkal görevi görüyor. Cilde esneklik kazandırmak, kemik ve eklemlere dayanıklılık kazandırarak iskelet oluşumunu desteklemek, kolajenin işlevleri arasında yer alıyor. Bununla beraber göz, diş, saç, tırnak sağlığında da büyük oranda etkisi olduğu biliniyor.  KOLAJEN SEVİYESİ SAĞLIĞI DOĞRUDAN ETKİLİYOR İnsan vücudundaki kolajen seviyesinde 20'li yaşlar sonrası, her yılda 1-1.5 oranında azalma görülüyor. Uzmanlar, düşük kolajenin cilt sorunları, kırışıklık, kas ve eklemlerde ağrı, eklemlerde gevşeme gibi sorunlara yol açtığını belirtiyor. Daha genç ve canlı bir cilt görünümü isteyenler de kolajen ağırlıklı beslenmeye dikkat ediyor.  Sağlıksız beslenme, stres, sigara kolajen seviyesinin düşmesini hızlandırırken dengeli ve sağlıklı beslenme, c vitamini, çinko, bakır ağırlıklı beslenme kolajen üretimini destekliyor. Günümüzde sağlıklı yaşam ve estetik algısına verilen önem giderek artıyor. Kolajenin önemini kanıtlayan araştırma sonuçları sonrası ise takviyelere ciddi oranda talep oluştu. Bununla beraber markalar kolajen takviyeleri üretip satışa sunmaya devam ediyor. İçeriğinde yoğun olarak ilikli kemik suyu ve çeşitli vitaminler olduğu bilinen bu ürünler, günlük kullanım için öneriliyor.

Akıllı Çocuk Sofrası'ndan ramazanda sağlıklı beslenme ve gıda israfını önleyecek ipuçları Haber

Akıllı Çocuk Sofrası'ndan ramazanda sağlıklı beslenme ve gıda israfını önleyecek ipuçları

İSTANBUL (AA) - "Akıllı Çocuk Sofrası" projesi danışmanlarından Beslenme ve Diyet Uzmanı Aslı İçingür, çok hızlı yemek yemenin beyne tokluk sinyalinin iletilmesini yavaşlattığını belirterek, "Çünkü beyin doyma sinyalini yemekten 15-20 dakika sonra verir. İftarda ilk 10 dakikada her şeyi yiyip bitirmek ciddi mide ve kalp sorunlarına yol açabilir. İftar sonrasındaki süreci 2 ara öğün olarak bölmek, kilo kontrolü ve kan şekerinin regülasyonu açısından oldukça önemli." ifadelerini kullandı.Banvit BRF'den yapılan açıklamaya göre, toplumsal yatırımlarında doğru beslenme ve gıda israfının önlenmesi konusuna odaklanan Banvit BRF, Milli Eğitim Bakanlığı işbirliğiyle hayata geçirdiği Akıllı Çocuk Sofrası projesi kapsamında farkındalık yaratma ve toplumu bilinçlendirme çalışmalarını sürdürüyor. Açıklamada görüşlerine yer verilen Akıllı Çocuk Sofrası danışmanlarından Beslenme ve Diyet Uzmanı Aslı İçingür, ramazan ayında bu konuların daha da önem kazandığına dikkati çekerek, uzun süreli açlık dönemlerinde yeterli su, lifli gıda tüketimi, yeme süresi konularının yanı sıra gıda israfını önleyici yöntemleri de sıraladı. - "Sahur ve iftar öğünlerinde su tüketimi en az 1,5-2 litre olmalıdır"İçüngür, uzun süreli açlık döneminde vücudun her zamankinden daha fazla suya ihtiyaç duyduğunu belirterek, "Bu yüzden sahur ve iftar öğünlerinde su tüketimi en az 1,5-2 litre olmalıdır. Bu dönemde doğal maden suyu da tüketilebilir ancak böbrek rahatsızlığı ve kalp yetmezliği olanlar miktarına dikkat etmelidir. İçeriğindeki mineraller, vücudun asit baz dengesinin kurulmasına destek sağlar. İftara başlamadan önce bir bardak sudan fazlasını tüketmek sakıncalı olabilir. Yemekten sonra yarım saat aralarla birer bardak su içilmelidir. İhtiyacınız olan su miktarını, 30-35 ml/kg başına hesaplayarak basit bir formülle bulabilirsiniz. Örneğin 70 kilogram bir birey için günlük su ihtiyacı 70x30=2.100 ml olarak hesaplanır." ifadelerini kullandı. Lifin sindirim sistemi için oldukça önemli olduğunu vurgulayan İçüngür, şunları kaydetti: "Midenin boşalmasını geciktirir ve daha uzun süre tok tutar. Önerilen günlük 30 gram lif tüketilesi durumunda daha geç acıkılır ve bağırsaklarda sorunlar yaşanmaz. Yulaf, müsli, meyve, yeşillikler, tam tahıllı ya da tam buğday ekmekleri sahurda başlıca tüketebilecek lif kaynaklarıdır. Kuru meyveler de lif açısından oldukça yüksek ve sahurda tüketimi önerilir. Ayrıca, çok hızlı yemek yeme beyne tokluk sinyalinin iletilmesini yavaşlatır. Çünkü beyin doyma sinyalini yemekten 15-20 dakika sonra verir. İftarda ilk 10 dakikada her şeyi yiyip bitirmek ciddi mide ve kalp sorunlarına yol açabilir. Buradaki bir başka kritik nokta ise iftarla sahur arasını parçalara bölebilmek. İftar sonrasındaki süreci 2 ara öğün olarak bölmek, kilo kontrolü ve kan şekerinin regülasyonu açısından oldukça önemli. Sonuç olarak, yemek yavaş ve küçük lokmalar şeklinde tüketilmeli ve saatlere yayılmalı." - Ramazanda gıda israfına dikkatAslı İçüngür, gıda israfının dünyadaki tüm ülkelerde önemli bir sorun olduğuna işaret ederek, Birleşmiş Milletler Gıda İsraf Endeksi Raporu'na göre Türkiye'de her yıl 7,7 milyon ton yiyecek ve içeceğin israf edildiğini, bu rakamın kişi başına düşünüldüğünde yıllık yaklaşık 93 kilogram gıda israfı anlamına geldiğini bildirdi. Tarım ve Orman Bakanlığına göre Türkiye'de her gün 4,9 milyon ton ekmek israf edildiğini aktaran İçüngür, şu değerlendirmelerde bulundu: "Ramazan ayında ise bu rakamlar çok daha büyük boyutlara ulaşıyor, Ramazan pidesi de en çok israf edilen gıdalar arasında yerini alıyor. Ramazan ayında gün boyu aç kaldığımız için canımız pek çok şey çekiyor, alışveriş listeleri kabarıyor ve ihtiyacımız olduğu kadar olmayan gıdalar da alınabiliyor. Bu durum da gıda israfının önünü açıyor. Basit önlemler alarak gıda israfının önüne geçmek mümkün. Alışveriş genellikle oruçluyken yapılır ama öncesinde mutlaka tokken bir alışveriş listesi hazırlamak israfı önlemeye yardımcı olabilir. İftar ve sahurda yenilecek yemekleri planlayıp bir haftalık menü oluşturarak fazla yemeklerin buzdolabında unutulmasının ve bozulmasının önüne geçmek mümkün. Bu noktada hazırlanan yemeklerin doğru bir şekilde saklanması da büyük önem taşıyor. Yemekleri hava almayacak şekilde saklamak, pişirdikten 2 saat sonra buzdolabına kaldırmak ve bir sonraki tüketimde tencereden ihtiyaç kadarını alıp ısıtmak evlerde en çok yapılan israf şekli olan yemek dökmenin önüne geçen önlemler. Ekmek, pide gibi unlu ürünler özellikle oda sıcaklığında kaldığında çok çabuk kurur ve bayatlar. Bu durumda çoğu kişi bayatlayan ürünü çöpe atar. Bunu önlemek için 1-2 gün içerisinde tüketilecekse ağzı kapalı bir buzdolabı poşetinde oda sıcaklığında saklanabilir ya da daha uzun süre korumak için buzdolabında saklanıp istendiğinde ısıtılarak tüketilebilir. Pideyi yumuşatmak için de üzerini biraz nemlendirdikten sonra ısıtmak çözüm olabilir."Uzun saatler süren açlık sonrası yenen yiyeceklerin besin değerinin, nasıl pişirildiğinin, neler içerdiğinin oldukça önemli olduğunu vurgulayan İçüngür, "Açken hazırlanan sofralarda yapılan en büyük hata bol kalorili ve karbonhidrat içeren pek çok yemeği aynı anda hazırlamak. Fakat bir anda bu kadar fazla miktarda yemek tüketilmesi hem hazımsızlığa hem de gıda israfına sebep olur. Bu noktada dengeli bir yemek düzeninin oluşturulması oldukça kritik bir öneme sahip. Sofralarda hafif ama besin değeri yüksek yemekler, pişmiş ve çiğ sebzeler, hafif bir çorba bulundurmak çok daha iyi bir tercih olacaktır." ifadelerini kullandı.

En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.