TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
SON DAKİKA
Hava Durumu
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

#panel

İLKHABER-Gazetesi - panel haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, panel haber sayfasında canlı gelişmelere ulaşabilirsiniz.

Adana Tabip Odası, savaşın sağlık üzerindeki etkilerini tartıştı Haber

Adana Tabip Odası, savaşın sağlık üzerindeki etkilerini tartıştı

Adana Tabip Odası tarafından düzenlenen “Ortadoğu’da Savaş Nereye Gidiyor, Hedefleri Neler, Savaş, Göç ve Sağlık” başlıklı panel, büyük bir katılımla gerçekleştirildi. Panelin açılış konuşmasını Adana Tabip Odası Başkanı Uzm. Dr. Özden Polatöz yaptı. Etkinlik öncesinde, panelistlerden Gazeteci Faik Bulut katılımcılar için kitaplarını imzalayarak kısa bir söyleşi gerçekleştirdi. Dr. Polatöz, "Savaşlar, sağlık sistemini çökertmekte ve sağlık hizmetlerine erişimi ciddi şekilde kısıtlamaktadır" diyerek savaşın sağlık üzerindeki olumsuz etkilerine dikkat çekti. Panelde Gazeteci Faik Bulut ve İslam Özkan, Ortadoğu’daki savaşların toplumsal ve sağlık üzerindeki etkilerini geniş bir perspektifle değerlendirdiler. Etkinlikten önce, panelistlerden Gazeteci Faik Bulut, katılımcılar için kitaplarını imzalayarak kısa bir söyleşi gerçekleştirdi. Ardından, Dr. Polatöz , “Panelimize hoş geldiniz. Gazeteci Faik Bulut ve Gazeteci İslam Özkan gibi değerli panelistlerimizi burada görmekten mutluluk duyuyoruz. Etkinliğin moderatörlüğünü üstlenen Dr. Halit Atik’e de teşekkür ederiz” diye ifade etti. “Savaş, sağlık sistemini çökertmekte ve sağlık hizmetlerine erişimi ciddi oranda kısıtlamaktadır” Dr. Polatöz, “Savaşlar, çocuklar, kadınlar ve engelliler gibi dezavantajlı grupları en çok etkileyen olaylardır. Savaş, sağlık sistemini çökertmekte ve sağlık hizmetlerine erişimi ciddi oranda kısıtlamaktadır. Bugün okuduğum Birleşmiş Milletler verilerine göre, Gazze’de hayatını kaybedenlerin %70’ini çocuklar ve kadınlar oluşturmaktadır” şeklinde konuştu. Etkinlikte sağlık çalışanları ve halk arasında farkındalık yaratmayı amaçladı Panelde gazeteciler Faik Bulut ve İslam Özkan, Ortadoğu’daki savaşların hedefleri, bu çatışmaların geleceği, toplumsal yaşam ve sağlığa etkileri üzerine kapsamlı değerlendirmelerde bulundular. Etkinliğin moderatörlüğünü üstlenen Dr. Halit Atik de bölgedeki insani krizlere dair analizleriyle katkıda bulundu. Bu etkinlik, savaş, göç ve sağlığın kesişim noktalarına dikkat çekerek sağlık çalışanları ve halk arasında farkındalık yaratmayı amaçladı.

Adana’da gıda güvenliği için uzmanlar çözüm önerilerini tartıştı Haber

Adana’da gıda güvenliği için uzmanlar çözüm önerilerini tartıştı

Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği'ne bağlı Gıda, Kimya, Ziraat Mühendisleri Odaları ile Adana Veteriner Hekimler Odası, "Gıda Güvenliğinin Geldiği Durum, Nedenleri ve Çözüm Önerileri" temalı bir panel düzenledi. Seyhan Belediyesi toplantı salonunda gerçekleştirilen etkinliğe Cumhuriyet Halk Partisi Adana Milletvekilleri Ayhan Barut ve Orhan Sümer ile oda başkanları katıldı. Panelin açılış konuşmasını yapan Kimya Mühendisi Gökhan Aygün, insanların en temel haklarından birinin yeterli ve dengeli beslenme olduğunu vurguladı ve bu konunun toplumların refahı, sürdürülebilir kalkınması ve geleceği açısından büyük bir önem taşıdığını belirtti. “Zoonotik hastalıklar, maalesef Türkiye’de gıda güvenliği açısından halen ciddi bir risk oluşturuyor” Prof. Dr. Murat Fındık, "Veteriner hekimlerin gıda güvenliğine katkıları, hayvansal üretim zincirinin tüm aşamalarında kendini gösterir. Hayvan sağlığının korunması, zoonotik hastalıkların önlenmesi, ilaç kalıntılarının kontrolü ve hayvansal gıdaların hijyenik koşullarda üretilmesi, veteriner hekimlerin sorumluluk alanlarına girmektedir. Veteriner hekimlerin düzenli denetimleri ve hastalık kontrolü ile gıda güvenliğinin sağlanmasına önemli katkılar sağladığı pek çok bilimsel çalışmayla gösterilmiştir. Bu nedenle veteriner hekimlerin görev ve yetkilerinin artırılması ve desteklenmesi, Türkiye’de hem hayvan hem de insan sağlığının korunması açısından kritik öneme sahiptir. Zoonotik hastalıklar, maalesef Türkiye’de gıda güvenliği açısından halen ciddi bir risk oluşturmaya devam etmektedir. Bruselloz, şarbon, kuduz, tüberküloz ve kist hidatik gibi hastalıklar insan sağlığını tehdit etmektedir.  Biz veteriner hekimlerin aldığı denetim, aşılama ve karantina önlemleri bu hastalıkların kontrol altına alınmasında çok önemli bir rol oynamaktadır. Veteriner hekimlerin zoonotik hastalıklarla mücadelede ki önemi göz önünde bulundurulduğunda, bu alandaki çalışmaların desteklenmesi ve güçlendirilmesi Türkiye’de hem hayvan hem de insan sağlığı açısından uzun vadeli yararlar sağlayacaktır” diye ifade etti. “Gıda adaletsizlik, insanların fiziksel, ekonomik ve sosyal koşulları nedeniyle yeterli ve sağlıklı gıdaya ulaşamamasıyla ortaya çıkar” Prof. Dr. Bülent Gülçubuk , "Gıda güvencesi dünya nüfusunun neredeyse yarısı için riskli bir noktadadır. Gıda güvencesi ülkelerin coğrafi, ekonomik, sosyal ve politik faktörlerine göre farklı şiddette ve etkide ortaya çıkmaktadır. Gıda güvencesizliği kronik açlık, beslenme yetersizliği, dengesiz ve sağlıksız beslenme, erişim ve tüketim adaletsizliği biçimlerde ortaya çıkmaktadır. Bu tüm dünya için de Türkiye için de geçerlidir. Zaten böyle olmasaydı dünyada 1 milyar insan aç, 2,5 milyar insan da dengesiz beslenme ile karşı karşıya olmazdı. Türkiye’nin sahip olduğu potansiyeline bakarak bir ölçüde göreceli olarak gıda güvencesi varmış gibi düşünülse de bu güvencenin dağılımı eşitsizdir, adaletsizdir. Gıda adaletsizliği, dünya genelinde bireylerin ve toplulukların gıdaya erişimindeki eşitsizlikleri ifade eder. Bu adaletsizlik, insanların fiziksel, ekonomik ve sosyal koşulları nedeniyle yeterli ve sağlıklı gıdaya ulaşamamasıyla ortaya çıkar” şeklinde konuştu. Gülçubuk, "Ekonomik eşitsizlik, gelir dağılımındaki dengesizlikler, küresel göç hareketleri, gıdada hileli üretim, tarım politikalarındaki belirsizlikler ve tutarsızlıklar, iklim değişikliği, yetersiz altyapı, gıda etiğindeki bozulmalar gıda güvencesinin önündeki en büyük engellerdir. Bu durum hem Türkiye’nin hem de uluslararası toplumun ve devletlerin ortak çabalarını gerektiren büyük bir sorundur. Gıda güvencesizliği ve gıda adaletsizliği, dünya genelinde milyarlarca insanın gıdaya erişimini kısıtlayan çok boyutlu bir sorundur. Bunlarla mücadele etmek, sadece açlığı ve yetersiz beslenmeyi azaltmakla kalmayıp, aynı zamanda daha adil, daha paylaşımcı ve sürdürülebilir bir gelecek inşa etmek açısından da önemlidir. Bunun için sürdürülebilir tarım uygulamalarından-iklim değişikliğiyle mücadeleye, gelir dağılımından-gıda erişim adaletine kadar geniş kapsamlı kalıcı adımlar atılmalıdır. Tarımsal üretim ve dağıtım sistemlerinde eşitlik ve adalet sağlanmalı, yoksul ve orta ekonomik sınıflar için satın alma gücü güçlendirilmeli, aile çiftçiliği desteklemeli, çiftçinin etkin ve üretken örgütlenmesine destek verilmeli, gıda israfı azaltılmalı, gıdada hileli üretime son verilmeli ve yerel üretim teşvik edilmelidir. Bunlar yapılabilirse gıda güvencesi de sağlanabilecektir” dedi.

İnşaat sektöründe güvenli çalışma koşulları talep edildi Haber

İnşaat sektöründe güvenli çalışma koşulları talep edildi

TMMOB İnşaat Mühendisleri Odası (İMO) Adana Şubesi, Seyhan Çırçır Sanat Merkezinde  “İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği, Güncel Sorunları” konulu bir panel gerçekleştirdi.  Prof. Dr. Beyza Üstün ve DİSK Yapı İş Sendikası Başkanı Özgür Karabulut’un konuşmacı, Doç. Dr. Ali İhsan Ökten’in moderatör olarak yer aldığı panelin açılış konuşması,  İMO Adana Şube Başkanı Hıdır Çak tarafından yapıldı. “Ortalama her gün 5 işçi hayatını kaybediyor o yüzden iş kazası değil, iş cinayeti diyoruz” Hıdır Çak açılış konuşmasına, ülkemizde çalışma alanlarında hayatını kaybeden işçilere ilişkin çarpıcı rakamları vererek başladı.  Türkiye'de 2023 yılında 1.932 işçinin iş kazalarında hayatını kaybettiğini, bu işçilerin 54'ünün çocuk, 106'sının göçmen, 41'inin ise kadın olduğunu vurgulayan Çak, 2024 yılında da Ekim ayına kadar 9 ayda en az 1.371 işçinin yaşamını yitirdiğini söyledi. Çak, bu kayıpların önlenebilir olduğunu belirterek, "İş kazalarının yüzde 98'i önlenebilir. Ancak her gün ortalama 5 işçimizi kaybediyoruz. Bu nedenle bunlara iş kazası değil, iş cinayeti diyoruz" ifadelerini kullandı. İnşaat sektöründe çalışan işçilerin yüksek risk altında olduğunu ve gerekli tedbirlerin alınması gerektiğini dile getiren Çak, iş güvenliği tedbirlerinin proje aşamasından itibaren insan odaklı bir şekilde uygulanmasının önemine dikkat çekti. Karataş Belediye Başkanı Ali Bedrettin Karataş da yaptığı konuşmada, göçmen sorununun işçi sağlığı ve güvenliği açısından değerlendirdi. Özellikle tarımda kayıt dışı işçilerin ve çocuk işçilerin iş güvenliği önlemlerinden yoksun çalıştırıldığını belirten Karataş, bu tür konularda toplumsal hassasiyetin artırılması gerektiğini ifade etti. Panel konuşmacısı Özgür Karabulut, şantiyelerde yaşanan kazalara ilişkin çarpıcı örnekler verdi. En iyi yasa bile olsa kağıt üstünde kaldıktan sonra bu yaşananların devam edeceğini belirterek; ülkemizde büyük mega projeler sunan 40 civarında firmanın belirleyici olduğu yasa ile çalışmaların sürdürüldüğünü ifade ederek, bugün bu firmalara cezai yaptırım uygulayacak güç olmadığını belirtti. Deprem bölgelerinde de işçi güvenliğinin yeterince sağlanmadığına dikkat çeken Karabulut, deprem sonrasında hurdaya çıkarılmış eski iş makinelerinin tekrar sahaya sürüldüğünü, kule vinç operatörlerinden gelen bilgilere dayanarak, sahada kullanılan ekipmanların yönetmeliklere uygun olmadığını söyledi. Karabulut, iş cinayetlerinin temel nedeninin işçilerin maliyet unsuru olarak görülmesi olduğunu belirterek, işçilerin örgütlü mücadelesinin önemine dikkat çekti. Şantiyelerde işçilerin güvenli çalışma ortamlarının sağlanmasının, örgütlü mücadele ile mümkün olacağını söyleyen Karabulut; işçi cinayetlerine karşı tüm toplumsal dinamiklerin ses vermesi gerektiğini vurguladı. “Kapitalist sistem, çıkış yolu olarak mega projeleri kullanarak işçilerin hayatlarını riske atıyor” Panelde konuşan Prof. Dr. Beyza Üstün, "Bu iki kriz bir araya gelerek yaşamı mahkum ediyor. Mega projeler, sadece Türkiye'de değil, dünya genelinde krizlerin bir yansımasıdır. Kapitalist sistem, çıkış yolu olarak mega projeleri kullanarak işçilerin hayatlarını riske atıyor" dedi. Üstün, iş güvenliği mücadelesinin sadece işçi haklarını savunmakla sınırlı kalmadığını, aynı zamanda doğanın ve yaşam alanlarının da korunması gerektiğini belirterek iş cinayetlerine ve ekolojik yıkıma karşı örgütlü mücadelenin bu sürecin en etkili aracı olduğunu vurgulayarak, ekolojik ve sosyal yıkıma karşı birleşik bir mücadele çağrısı yaptı.

6. Uluslararası Halk Müzikleri Festivali başladı Haber

6. Uluslararası Halk Müzikleri Festivali başladı

Atatürk Kültür Merkezi (AKM) Türk Telekom Opera Salonu Alt Fuaye'de Okan Bayülgen moderatörlüğünde gerçekleştirilen panelde, Yavuz Bingöl, Sema Moritz, Elif Buse Doğan ve Ekaterina Shelehova konuşmacı olarak yer aldı. Festivalin genel sanat yönetmeni Yavuz Bingöl, festivale dünyadan çok önemli sanatçıların katıldığını söyledi. Bingöl, Türkiye'de geleneksel hale gelmiş uluslararası bir halk müziği festivali yapmak için yola çıktıklarını belirterek, "Bunca ozanın ve şairin olduğu bu topraklarda halk müziğini gelecek kuşaklara taşıyan bir festival niçin olmasın dedik ve 6 yıl önce başladık. Bu sene de çok önemli sanatçılar konuğumuz. İran'dan, Kanada'dan ve Almanya'dan çok değerli isimler bizimle beraber olacak." dedi. "Kendim eğlenemiyorsam asla söylemiyorum" Sema Moritz de müziğe çok küçük yaşlarda başladığını söyledi. Moritz, şöyle devam etti: "Ben eğer bir şarkıdan kendim eğlenemiyorsam ya da ağlayamıyorsam asla ve kat'a söylemiyorum. Benim için şarkı söylemek bir süreç. Çok uzun süreler çalışıyorum. Çalışmak bir nimet ve çalıştığım şarkıyı çok önemsiyorum. 'Taş plak sesli kadın' unvanı bana ben daha tangoları söylemeden önce verilmişti. Ben buna çok şaşırmıştım çünkü hayatımda hiç taş plak dinlememiştim. Ondan sonra çok değerli seslerle tanıştım ve bunların kayıtlarını kendi sesimle kaydettim." Elif Buse Doğan da müzik eğitiminin ailede başladığını belirterek, halk müziğinin sözlü bir kültür olduğunu ve kuşaktan kuşağa aktarılması gerektiğini dile getirdi. Doğan, konservatuvar eğitiminin önemine işaret ederek, "Ailemden sadece aşıklık geleneğini öğrenebildim. Sonrasında merakım, ilgim ve yeteneğimin doğru yönlendirilmesiyle çok ciddi şeyler öğrendim. Coğrafyamızın ne kadar zengin olduğunu ve bunlara bir ömrün yetmeyeceğini görmüş oldum." diye konuştu. "Çevremdeki insanların desteği sayesinde başarılı oldum" Ekaterina Shelehova da İstanbul'da konser verecek olmaktan çok büyük memnuniyet duyduğunu belirterek, "Çevremdeki insanların doğru desteği sayesinde sanatta başarılı olduğuma inanıyorum. Bu insanların desteği olmasıydı sahip olduğum yeteneği geliştirmek konusunda bu kadar başarılı olamazdım." dedi. Shelehova, 3 yaşında müzik eğitimi almaya başladığını dile getirerek şunları ifade etti: "Öğrenmek asla bitmiyor. Aslında bir teknik oturttuktan sonra artık nerede gelişim göstereceğinizi görebiliyorsunuz. Bu sayede yeni şeyler deneyebiliyorsunuz. 10 yıl sonra da ben hala kendimi geliştirdiğim bir yerlerde görebiliyorum. Bu asla bitmeyecek ve nereye gideceğini de kestiremiyorum." Festivalde, İran'ın etkileyici seslerinden biri olarak kabul edilen Alireza Ghorbani, 2 Ekim'de de opera sanatçısı Ekaterina Shelehova müzikseverlerle buluşacak. Festivalin son günü olan 3 Ekim'de ise Oktay Kaynarca, Elif Buse Doğan ve Yavuz Bingöl aynı sahneyi paylaşacak. Konserde konuk sanatçı olarak Sema Moritz dinleyicilerle bir araya gelecek.

Adana Eczacı Odası Başkanı Yalbuzdağ: Eczaneler ekonomik düzensizlikte çok yoruluyor Haber

Adana Eczacı Odası Başkanı Yalbuzdağ: Eczaneler ekonomik düzensizlikte çok yoruluyor

Adana Eczacı Odası Başkanı Mürsel Yalbuzdağ, Bilimsel Eczacılığın 185. Yılı nedeniyle düzenlenen panelde, Türk Eczacıları Birliği'nin SGK Protokolü konusunda yoğun çalıştığını belirterek, "Bakanlıkla sürekli görüşmeler yapılıyor. Ama artık eczaneler bu ekonomik düzensizlikte çok yoruluyor" dedi. Adana Eczacı Odası (ADEO) Yönetim Kurulu tarafından Bilimsel Eczacılığın 185. Yılı Kutlama Etkinlikleri kapsamında "Eczacılık Mesleğinde Son Gelişmeler" ve "SGK Sağlık Uygulama Tebliği’ndeki Değişiklikler" konulu panel düzenlendi.   Adana Eczacı Odası Ali Aysan Toplantı Salonunda düzenlenen panele, TEB Genel Sekreteri Ecz. Ali Erdem, ADEO Kesinti ve İtiraz Komisyon Üyeleri Ecz. Betül Taştepe ve Ecz. F. Tuğçe Dalkır Zeyneloğlu ile Şanlıurfa Eczacı Odası Delegesi Ecz. Mehmet Emin Demirtaş konuşmacı olarak katıldı.  Adana Eczacı Odası Başkanı Mürsel Yalbuzdağ, panelin açılışında yaptığı konuşmada, sorunlara değindi. 14 Mayıs Eczacılık Günü kapsamında birçok etkinlik düzenlediklerini söyleyen Yalbuzdağ, "Geçtiğimiz hafta tasarruf tedbirleri açıklandı. Kamuya yeni atamaların olmayacağı artık ortada. Biz eczacıların geleceği ne olacak belli değil. Devletin iki dudağı arasındayız. Türk Eczacıları Birliği yöneticileri, SGK Protokolü konusunda yoğun olarak çalışıyor. Bakanlıkla sürekli görüşmeler yapılıyor. Ama artık eczaneler bu ekonomik düzensizlikte çok yoruluyor. SGK ile sorun yaşayan meslektaşlarımız var. Devletimiz en büyük ortağımız ama vergi yükü çok fazla. Bunun için iyi muhasebe yapmak gerekiyor." dedi. Yalbuzdağ, konuşmasında, "Birçok meslek gurubunda olduğu gibi eczanelerimizde de vergi ve İBAN denetlemeleri başladı. Gelecekte eczacılık nasıl olacak? Dijitalleşme nasıl etkileyecek? Meslek hakkına giden yol için yoğun çabalarımız var. Eczanelerimizi ve meslektaşlarımızı koruma refleksi ile hareket ediyoruz. Her türlü değişiklikleri, uygulamaları paylaşmaya devam edeceğiz." ifadeleri kullandı. Panelde, Adana Eczacı Odası Kesinti ve İtiraz Komisyon Üyeleri Betül Taştepe ve Tuğçe Dalkır Zeyneloğlu, "Kesinti Süreçleri", "Kanser İlaçları", Şanlıurfa Eczacı Odası Delegesi Mehmet Emin Demirtaş "Eczane Sigorta Sözleşmelerinde Yaşanan Problemler", Türk Eczacıları Birliği (TEB) Genel Sekreteri Ecz. Ali Erdem ise "Meslekle İlgili Sorunlar" başlıklı sunumlar gerçekleştirdiler.

Adana'da 'Nasıl Bir Demokrasi Nasıl Bir Cumhuriyet' konulu panel büyük ilgi gördü Haber

Adana'da 'Nasıl Bir Demokrasi Nasıl Bir Cumhuriyet' konulu panel büyük ilgi gördü

“Nasıl Bir Demokrasi Nasıl Bir Cumhuriyet” konulu panel, Adana Büyükşehir Belediyesi Tiyatro Salonu’nda gerçekleştirildi.  Moderatörlüğünü Av. Erdal Yıldırım’ın üstlendiği panelde; Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Parti Sözcüsü ve İzmir Milletvekili Deniz Yücel, Demokrat Parti (DP) Genel Başkan Yardımcısı ve İstanbul Milletvekili Cemal Enginyurt, Gazeteciler Şirin Payzın ile Deniz Zeyrek konuşma yaptı. Hınca hınç dolu salonda yapılan panelin açılışında konuşan Adana Büyükşehir Belediye Başkanı Zeydan Karalar, 2 bin kişilik bir salonu Adana’ya kazandıracaklarını açıkladı. ADANA’NIN İHTİYAÇLARINA UYGUN BİR KÜLTÜR SANAT MERKEZİ YAPILACAK Başkan Zeydan Karalar, “Adana gibi kültür ve sanatın merkez olan şehre, Adana’ya yakışan kültür ve sanat merkezi kazandıracağız. Bu dönemde bunu hayata geçireceğiz” dedi. Konuşmacıları ve katılımcıları selamlayan Başkan Zeydan Karalar şunları söyledi: “Demokratik Kitle Örgütleri, Sivil Toplum Örgütleri, toplumu iyiye doğru dönüştürme yolunda önemli görev üstlenmektedir. Belediye başkanları da elbette görevlerini layıkıyla yapmalı, halkın kendilerine yüklediği sorumluluğu yerine getirmeli fakat ayrıca ülkedeki sorunlarla ilgilenmek, yurttaşlık ve aydın sorumluluğunu yerine getirmek gibi vazifesi olduğunu da unutmamalı. Güncel sorunları, konuları gündeme getirmek, halkı aydınlatmak ve örgütlü bir toplum olunabilmesi yolunda üzerine düşeni gerçekleştirmek de bana göre belediye başkanlarının asli görevlerindendir.” KÖKLÜ DEMOKRASİ VE ÇAĞDAŞ YARINLAR İÇİN MÜCADELEYE DEVAM Daha köklü bir demokrasi ve daha çağdaş bir Cumhuriyet için birlikte mücadele etmeye devam edeceklerini belirten Başkan Zeydan Karalar, modern, bilimi mürşit alan eğitim müfredatına ihtiyaç olduğunu ifade etti. Konuşmalarının ardından Başkan Zeydan Karalar’ın eşi Nuray Karalar, panelistlere çiçek verdi, katılımlarından dolayı teşekkür etti.

Dr. Kemal Zorlu: Su kaynaklarını etkin ve verimli kullanmıyoruz Haber

Dr. Kemal Zorlu: Su kaynaklarını etkin ve verimli kullanmıyoruz

Mersin Büyükşehir Belediyesi İklim Değişikliği ve Sıfır Atık Dairesi Başkanı Dr. Kemal Zorlu, Dünya Su Günü etkinlikleri kapsamında düzenlenen 'Suyun Serüveni' konulu panelde, "Su kaynaklarını etkin ve verimli kullanmıyoruz" dedi. Özellikle son yıllarda iklim krizinden kaynaklanan sorunlara karşı farkındalık yaratacak faaliyetlere imza atan Mersin Büyükşehir Belediyesi, 22 Mart Dünya Su Günü kapsamında 'Suyun Serüveni' konulu panel düzenledi.  Panelin moderetörlüğünü yapan Mersin Büyükşehir Belediyesi İklim Değişikliği ve Sıfır Atık Dairesi Başkanı Dr. Kemal Zorlu, Dünya Su Günü temasının bu yıl 'Barış İçin Sudan Faydalanmak' olduğunu anımsattı. "Genelde alışık olunan tablo, suyun dünyada barışa vesile olması değil, savaş ve kavgalara sebep olmasıdır." diyen Dr. Zorlu, "Çünkü su kaynaklarını etkin ve verimli kullanmıyoruz. Doğa temelli bir şehircilik anlayışı benimsemiyor ve dünya nüfusuna yeterli miktarda suyun ulaşmasında problemler yaşıyoruz. Bu da barışa vesile olmaktan ziyade, daha çok savaşa ve kavgaya sebep oluyor. Eğer su kaynaklarımızı etkin ve verimli bir şekilde kullanabilir, su kaynaklarımızı koruyabilirsek, suyu savaş nedeni olmaktan çıkartıp, bir barış vesilesi haline getirebiliriz” ifadelerini kullandı. Dr. Zorlu, 4 ay önce hizmete giren Mercan 100. Yıl İklim ve Çevre Bilim Merkezi'nin amaçlarından birinin de suyun etkin ve verimli bir şekilde kullanılması olduğunu vurgulayarak, "Merkezimizde iklim, çevre, atık, geri dönüşüm, su gibi farklı 13 temada deney düzeneğimiz var. Projemiz tamamlandığında ise toplamda 120 adet deney düzeneğimiz olacak." dedi. Panelde, Mersin Üniversitesi’nden Prof. Dr. Cüneyt Güler 'Yağmur Suyu Hasadı', ODTÜ Deniz Bilimleri Enstitüsü’nden Dr. Öğretim Üyesi Korhan Özcan 'Mersin’in Su Ekosistemleri: Antroposen Çağının Kentlerinde Doğayı Nasıl Koruyabiliriz?', Mersin Üniversitesi’nden Araştırma Görevlisi Dr. Fatma Deniz 'Su Ayak İzi', MESKİ bünyesinde görev yapan Çevre Mühendisi Taylan Özgür Sağlam ise 'Havzadan Denize Suyun Serüveni' başlıklı sunumlar gerçekleştirdi.

Haber

"14 Mart Tıp Haftası" için Adana Tabip Odası panel düzenledi

14 Mart’ın Tıp Haftası olması dolayısıyla Adana Tabip Odası bu konu çerçevesinde panel düzenledi. 14 Mart Tıp Haftası etkinlikleri çerçevesinde “Cumhuriyet Dönemi Sağlık Politikaları” adlı panel Öğretim Görevlisi Dr. Çağla Okyar’ın moderatörlüğünde gerçekleşti. Moderatörlüğünü Öğretim Görevlisi Dr. Çağla Okyar’ın yaptığı panelde; Uzm. Dr. Eriş Bilaloğlu, Uzm. Dr. Selim Ölçer ve Uzm. Dr. Selahattin Menteş de konuşmacı olarak yer aldı. TTB 2. Başkanı Doç. Dr. Ali İhsan Ökten başta olmak üzere çok sayıda kişinin yer aldığı panelde farklı konuların üzerinde duruldu. Panelde Adana Tabip Odası Başkanı Dr. Ahmet Suntur da Cumhuriyetin kuruluş yıllarından sonra her mahallede sağlık ocaklarının varlığı konusunda konuşma yaptı. Bu konu hakkında bilgilerini aktaran Adana Tabip Odası Başkanı Dr. Suntur, o dönemde hekim, ebe ve hemşirelerin her yeri dolaşarak insanların tedavilerini sağladıklarını kaydetti. BU PANEL İLE SAĞLIK POLİTİKALARINDAKİ OLUMLU YA DA OLUMSUZ DEĞİŞMELERE DEĞİNECEĞİZ Bir dönem hastaneye giden vatandaşın muayene kuyruğu, ilaç ücreti hesaplama, para ödeme kuyruğu, aldığı ilacın parasını ödeme kuyruğu gibi şeyler yaşadığından söz eden Dr. Suntur, devamında şunları bildirdi: “Şimdilerde buna ne oldu? Bunun yerine dijital kuyruklar oluştu. Alınamayan randevular baş göstermeye başladı ve yapılamayan ameliyatlar sorunu doğdu. Bu panel ile sağlık politikalarındaki olumlu ya da olumsuz değişmelere, halkın ve emekçilerin mücadelelerine hep birlikte değineceğiz. Hepimiz için ufuk açıcı bir panel olmasını diliyorum ve burada olan, bu paneli hazırlayan herkese teşekkür ediyorum.” Başkan Dr. Suntur’un konuşmasının ardından panele geçildi. Bu panel yardımıyla sağlık politikalarının evrimi ve hekim hareketlerinin tarihine göz atmak için bir araya geldikleri söyleyerek söze başlayan Moderatör Öğretim Görevlisi Dr. Çağla Okyar, sağlık politikaları ve hekim hareketlerinin sürekli olarak evrim geçirmekle birlikte, toplumun sağlık ihtiyaçları ve beklentilerine göre etkili, adil ve sürdürülebilir olması gerektiğini aktardı. Dr. Okyar, “Türk Tabipler Birliği sağlığa erişimin kolaylaştırıcısı, sağlık hakkının savunucusu, halkın sağlığının teminatı ve hekimlik mesleğinin onurunun koruyucusu olmuş ve olmaya da devam etmektedir” dedi ve ardından konuşmalar başladı. ALANINDA UZMAN KİŞİLERLE FARKLI KONULAR İŞLENDİ Uzm. Dr. Selahattin Menteş, “Genç Cumhuriyet Dönemi Sağlık” konusunda sunum yaparak 1923-1960 yılları arasındaki sağlık politikalarında değişme ve gelişmelere ışık tuttu, bu dönemi temel özellikleri bakımından dönemlere ayırarak inceledi. Uzm. Dr. Eriş Bilaloğlu da “Cumhuriyet’in Yeni Yüzyılında Nasıl Bir Meslek Örgütü” konusunu katılımcılarla paylaştı ve 1980’den günümüze sağlık politikaları ve sağlıktaki dönüşümü ayrıntılarıyla beraber aktardı. Uzm. Dr. Selim Ölçer de örgütlülüğün önemine dikkat çekti.

“Adana’da Madde Bağımlılığı Sorunu: Ne Yapmalı?” Haber

“Adana’da Madde Bağımlılığı Sorunu: Ne Yapmalı?”

“Adana’da Madde Bağımlılığı Sorunu: Ne Yapmalı?” adlı panelde madde ve zararlı alışkanlıklara yönelik bilgiler verildi. Bugün saat 13.00’de başlayan panel saat 16.00’ya kadar devam etti. Panelde bağımlılıkla ilgili çeşitli konularda alanında uzman kişiler bilgilendirmelerde bulundu. Adana Büyükşehir Belediyesi’nce düzenlenen “Adana’da Madde Bağımlılığı Sorunu: Ne Yapmalı?” panelinde oturum başkanlığını Prof. Dr. Ali Kocabaş ve Prof. Dr. Hatice Korkmaz Güvenmez yaptı. Panelde açılış konuşmasını da CHP Adana İl Başkanı Anıl Tanburoğlu gerçekleştirdi. Tanburoğlu, “Madde bağımlılığının nedenleri ve buna karşı mücadeledeki temel yerel yönetimlere dair sorumluluklarımızı çok fazla çeşitlendirebiliriz. Ama nedenine geldiğimizde işte burada bir politika metni ortaya koymak lazım. Biz sosyal demokrat ve halkçı belediyecilik uygulamalarını ön plana çıkaran bir belediyecilik anlayışına sahibiz. Sosyal demokrat belediyecilik toplumun ekonomik olarak geride kalan kesimlerinin bu yoksulluktan, bu yoksunluktan kurtarılabilmesi üzerine belediyecilik hizmeti ve aynı zamanda genel iktidarda, yani ulusal politika stratejilerinde de insanların ekonomik eşitliği üzerine kurguladığı adımlar ve taktikler üzerinden geliştiriliyor” dedi. Bu noktada toplum olarak uyuşturucu konusuna bakışın yoksullukla; yani aslında bir sınıf çelişkisiyle alakalı durum üzerine inşa edilmiş olduğundan söz eden Tanburoğlu, konuşmasını şöyle sürdürdü: “Çok çok çok yoksul semtlerde; biz şu anda birçok parti üyemizle sahaları gezdik. O yoksul semtlerde işsizlik döngüsüyle eve en ufak bir girdinin olamadığı hiçbir gelirin olmadığı mahallelerde bir çığ gibi büyüyen bir uyuşturucu kullanımıyla karşı karşıyayız. Bu noktada mücadelenin ana eksenini kesinlikle her insanın barınma hakkından, gelir hakkına, çalışma hakkına sahip olması gerektiğine dair bir inançla başlatmak zorundayız. Her ne kadar yerel yönetimlerle alakalı sosyal belediyecilik hizmetlerinde bir sorumluluğumuz olduğunu bilsek de genel siyasi kurgu içerisinde toplumun her bireyinin eşit olduğu ve bu sosyo ekonomik eşitlenmeye dair iyileştirici adımları gönlünüzde hissetmiyorsanız, politikanızın temelinde bu yoksa bu konuyla baş edebilmemiz siyaset kurumu açısından çok mümkün değildir. Bu nedenle onu bir köşeye koyarak şimdi yerel yönetimler kısmına gelelim. Eğer fiziki olarak bağımlılıkla alakalı rehabilitasyon merkezimiz, bütün sivil toplum kuruluşlarının ve il düzeyindeki uyuşturucuyla mücadele kurullarının temel noktası haline getirilebilirse ve bununla mücadele eden sivil toplum kuruluşlarının finanse edilebilmesi, koordinasyonunun sağlanabilmesi ve il içerisindeki eylem planının koordinasyonunun yapılması sağlanabilirse bu konuda yol almış olacağız.” Tanburoğlu’nun konuşmasının ardından panel “Madde Bağımlılığını Anlamak” konusuyla başladı.

En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.