TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
SON DAKİKA
Hava Durumu
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

#Pandemi

İLKHABER-Gazetesi - Pandemi haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Pandemi haber sayfasında canlı gelişmelere ulaşabilirsiniz.

Berberler, ekonomik sıkıntı çeken emekli müşterilerini kaybediyor Haber

Berberler, ekonomik sıkıntı çeken emekli müşterilerini kaybediyor

Adana'daki berber esnafı, son dönemde ekonomik zorluklarla mücadele eden emekli müşterilerini kaybetmeye başladı. Adanalı berber Ahmet Arık, "Artık emekli müşteriler evde kendileri saç tıraşı oluyor" dedi. Ticaret Bakanlığı'nın, kuaför ve güzellik salonları gibi haftanın bir günü kapalı olması uygulamasının bugün itibarıyla yürürlüğe girdiğini açıkladığı berber dükkânı işletmecileri, emekli müşterilerini tek tek kaybetmenin üzüntüsünü yaşıyor. Yaşlı ve emekli müşterilerinin gelirindeki düşüş ve maaşların yetersiz kalması nedeniyle tıraş olmaya gelemediklerini belirten berber dükkânı işletmecileri, bu durumun kendilerini olumsuz etkilediğini belirtiyor. Adana'da berberlik yapan Ahmet Arık, emekli müşterilerinin sayısında belirgin bir azalma yaşadığını ifade ederek, "Emeklilerin alım gücünün azalması, doğrudan bizim müşteri profilimize yansıdı. Çok sayıda emekli müşterim, artık tıraş olmak için gelmiyor. Emekliler, zorunlu kesimler dışında satın aldıkları elektrikli tıraş makineleriyle, bakımlarını evlerinde kendileri yapmaya başladı" dedi. Bazı berber esnafının müşteri kaybından dolayı işyerini kapatarak farklı bir meslek grubuna yöneldiğini anlatan Ahmet Arık, "İşyerini kapatan birçok meslektaşımız, mesleğini artık ek iş olarak icra ediyor. Müşteri kaybımızdan dolayı, elektrik ve su faturalarımızı ödemekte zorluk çekiyoruz" ifadeleriyle sıkıntılarını dile getirmeye çalıştı. Bazı berber esnafı da özellikle pandemi sürecinde vatandaşların berber dükkânlarından uzaklaştığını anımsatarak, şunları kaydetti: "Artan maliyetler ve vergi yükleriyle birlikte, berberlerin kar marjları önemli ölçüde azaldı. Emekli müşterilerin kaybı da, bu zorlu ekonomik koşullar altında berberler için ek bir külfet oluşturuyor. Berberlerin yanı sıra, müşteri kayıpları kafe, restoran ve giyim gibi sektörlerde de yaşanıyor."

TTB'den pandemide hayatını kaybedenlere anma Haber

TTB'den pandemide hayatını kaybedenlere anma

Türk Tabipleri Birliği, Dünya Sağlık Örgütü tarafından ilan edilen koronavirüs pandemisinin 4. yılında, hayatını kaybeden vatandaşlar, hekim, ve sağlık çalışanlarını andı. COVID-19 pandemisi, sadece bir sağlık krizi olmanın ötesinde, hayatın her alanını etkileyen küresel bir krize dönüştü. Pandeminin etkileri hala devam ederken, uzmanlar, bu salgının etkilerinin gelecekte de hissedilmeye devam edeceğini öngördü. Pandemiyle birlikte küresel ekonomi 2020'de tarihi bir daralma yaşadı, milyonlarca insan işini kaybetti, küresel ticaret ve turizm önemli ölçüde azaldı, birçok işletme kapanmak zorunda kaldı, eğitim sistemleri aksamalara uğradı, ölümler yaşandı. Salgınla mücadelede sağlık sistemleri de büyük bir yükün altına girerken, hastaneler ve sağlık çalışanları kapasitelerinin sınırlarını zorladı. Pandemiyle mücadelede bir çok hekim ve sağlık çalışanı da yaşamını kaybetti. Türk Tabipleri Birliği de, Dünya Sağlık Örgütü tarafından ilan edilen koronavirüs pandemisinin 4. yılında, hayatını kaybeden hekim ve sağlık çalışanlarını andı. Türk Tabipleri Birliği'nden yapılan açıklamada, şu ifadelere yer verildi: "Dünya Sağlık Örgütü’nün koronavirüsü pandemi ilan etmesinden ve Türkiye’de ilk COVID-19 vakasının açıklanmasından bu yana dört yıl geçti. Bilimsellikten, şeffaflıktan, sorumluluktan uzak bir yönetim anlayışının sonucunda yüzbinlerce insanımızı korunması ve önlenmesi mümkün olan bir hastalıktan kaybettik. Sorumluları biliyoruz, unutmuyoruz, affetmiyoruz. Pandemi ile mücadelede fedakarca emek veren tüm hekimlere ve sağlık emekçilerine minnetlerimizi sunuyor; kaybettiğimiz tüm yurttaşlarımızı, hekimleri ve sağlık emekçilerini saygıyla anıyoruz."

Prof. Dr. Caferi Tayyar Şaşmaz: Haber

Prof. Dr. Caferi Tayyar Şaşmaz: "Dünyada hala çok basit önlemlerle yıllık 1.4 milyon ölümü önleyebiliriz"

İnsanlığın uygarlık tarihine bakıldığında insanın ilk tespit ettiği koruyucu sağlık hizmetlerinin, hijyenik davranışlar olduğunu belirten Şaşmaz, el yıkamanın önemine dikkat çekti. Pandemi döneminin hijyenik davranışların önemini yeniden ortaya çıkardığını ifade eden Şaşmaz, "Pandemi, toplumda daha büyük bir farkındalık ve bilinç oluşturdu. Ellerin su ve sabunla yıkanması en önemli hijyenik davranıştır. Çünkü insan her şeye elleriyle dokunmakta, her şeyi elleriyle yapmakta, dokunduğu her şeyde elleri kirlenmekte. Bundan dolayı eller en fazla bulaşım kaynağı oluyor. Ellerimizi su ve sabunla düzenli bir şekilde yıkarsak, en büyük bulaşıcı hastalıktan korunma yöntemini yerine getirmiş oluruz. El yıkama alışkanlığı, özellikle su ve besinlerle bulaşan hastalıklara karşı korunmadaki en etkili davranıştır. Bununla beraber hava yoluyla bulaşan hastalıklar için de el yıkama alışkanlığı en önemli koruyucu davranıştır. Hava ile bulaşan hastalıklara yine pek çok yerde temas ediyoruz. Hava ile bulaşan hastalıklar yüzeylere çöküyor. Ellerimizle onlara temas ediyoruz. Ve bu hastalıkların bulaşmasına neden oluyor" diye konuştu. Ellerin nasıl yıkanması gerektiğini konusunda bilgiler veren Şaşmaz, "Elimizi nasıl ve ne sıklıkla yıkayacağız? Öncelikle elimizi sağlıklı içme suyu dediğimiz sularla ve sabunla yıkayacağız. Sağlıklı su dediğimiz nedir? İçinde hastalık yapıcı etkenin olmadığı, yararlı minerallerin olduğu renksiz, kokusuz sular sağlıklı sulardır. Sabun konusuna gelince, sıvı sabun da olabilir, katı sabun da olabilir. Elimizi ıslatacağız, sabunu köpürteceğiz ve en az 20 saniye elimizi ovalayacağız. Elimizin hem iç ve dış yüzeyini ovalayacağız hem de parmak aralarımızı ve bileğimizi ovalayacağız. Bu şekilde elimizdeki hastalık yapıcı etkenleri uzaklaştırmış oluruz. Bu, önerdiğimiz el yıkama davranışıdır. Peki elimizi ne sıklıkta yıkayalım? Gün içinde tuvalet ihtiyacımızdan sonra muhakkak yıkamalıyız. Yemek hazırlamadan ve çocuk bakımından önce ellerimizi yıkamalıyız. Yemek yemeden önce de mutlaka ellerimizi yıkamalıyız. Dışarıdan eve girildiğinde ellerimizi yıkamalıyız. Ve son olarak ellerimizin kirli olduğunu düşündüğümüzde yıkamalıyız. Bunun yanında ellerimizi gereksiz yere çok fazla su ve sabunla yıkarsak, bu sefer elimizin kendini koruma mekanizmalarını devre dışı bırakmış oluruz. Bu da cildimizde egzama türü alerjik reaksiyonların hastalıklarına sebep olur. Su ve sabunla el yıkama davranışı, dezenfektan içeren bir silmeyle karşılaştırılamaz. Biz her zaman eğer olabiliyorsa ellerin su ve sabunla yıkanmasını öneriyoruz" ifadelerini kullandı. "Analizler Mersin'deki suyun sağlıklı içme ve kullanma suyu niteliklerini taşıdığını gösteriyor" Dünyada yaklaşık 3,6 milyar insanın sağlıklı içme ve kullanma suyunun hazırlanamadığı bölgelerde yaşadığını aktaran Şaşmaz, bu sayının dünya nüfusunun yarısına yakın bir nüfus olduğundan söz etti. Şaşmaz, "Biz dünyada hâlâ bu sorunu çözemedik. İçme suyu, yıkanma ya da kullanma suyu da aynı öneme sahiptir. Yapılan teknik ve analizler Mersin'deki suyun sağlıklı içme ve kullanma suyu niteliklerini taşıdığını gösteriyor. Biz bu şebeke sularını güvenle kullanabiliriz. Yine çok yaygın olarak, Mersin'de güneş enerjileri kullanılıyor. Şebeke suyuyla doldurulan bu güneş enerjilerinin de bakımının yapılması gerekir. Açık olan kapaklardan kuşlar düşebilir. Daha birçok sebep bu depoların kirlenmesine sebep olabilir. Bina içindeki su depolarının periyodik olarak temizlenmesi ve bakımının yapılması gereklidir. Yoksa bunlar hastalık yapıcı bir hale dönüşebilirler. Bu belediyenin sorumluluğunda değil, vatandaşların yani kullanıcıların sorumluluğunda. Vatandaşların bu sorumluluk bilinciyle hareket etmesi gerekir" şeklinde konuştu. "Besinlerdeki en büyük tehlike bulaşıcı hastalık etkenleridir" Besin hijyeninin insan sağlığı için büyük önem taşıdığına dikkat çeken Şaşmaz, şöyle devam etti; "Bu da çok önemli bir konu. Düzenli olarak besin almak zorundayız. Tükettiğimiz besinlerin hastalık yapıcı etkenlerle temas etmemesi gerekir. Besinlerdeki en büyük tehlike bulaşıcı hastalık etkenleridir. Besinlerin sağlıklı içme ve kullanma suyu ile yıkanması gereklidir. İnsan ve hayvan dışkısı ya da diğer atıklarla temas eden gıdalar bulaşıcı hastalık kaynağıdır. Ayrıca son 50 yıldır kimyasal ve toksik etkenler de maalesef çok yaygın kullanılıyor. Artık besinlerde bakteriyolojik kirlenmenin yanında kimyasal toksik kirlenme de var. Kullanılan gübrelerden ya da ilaçlardan kaynaklı. Biz besinlerimizi sağlıklı içme suları ile pişireceğiz. Besinleri pişirmek hem lezzet açısından hem de hijyenik açıdan olumlu bir durum oluşturur. Yıkayarak sebze ve meyvelerdeki mikroorganizmaları tamamen bertaraf edemeyiz. Uygun şekilde pişirme, besinin hijyenini de artırmış olur. Besinleri yıkadık, pişirdik, sonrasında saklama aşaması geliyor. Artan besinleri saklarken, pişirilmiş olanlarla pişirilmemiş olanlar temas etmemeli. Kaplarda ağzı kapalı bir şekilde saklanması gerekir. Tüketileceği zaman kaynama sıcaklığına yakın ısıtılması gerekir. Vatandaşlarımız mümkün mertebe yiyecekleri pişirip saklama işine girmemeli. Olabildiğince taze hazırlayıp tek seferde tüketmeli." "Vatandaşlarımız bütün hijyenik davranışları sorgulamadan yapsınlar" Vatandaşlara tavsiyelerde de bulunan Şaşmaz, "Vatandaşlarımız sağlıklı içme ve kullanma sularını şebekelerden kullanmaya devam etsinler. Su ve sabun kullanma alışkanlığını yaygınlaştırsınlar. Ellerini yıkama davranışlarını alışkanlık haline getirsinler. Bunları sorgulamadan yapsınlar. Gereksiz yere el dezenfektanı ve benzeri malzemeleri kullanmaya çalışmasınlar. Bunlar ancak sağlıklı içme ve kullanma suyu ve sabun yoksa geçici süreliğine kullanılabilir. Günlük temel, basit tutum ve hijyenik davranışlarla bulaşıcı hastalıklara karşı, kimyasal toksik etkenlere karşı da ciddi anlamda korunabiliriz. Çok komplike davranışlar yok bunun içinde. Yeter ki önerilen davranışları sergileyelim" ifadelerine yer verdi.

Evinde ürettiği sabunlar, gelir kapısı oldu Haber

Evinde ürettiği sabunlar, gelir kapısı oldu

Mersin Büyükşehir Belediyesinin destekleriyle farklı illere ve yurt dışına ürünlerini pazarlayan doğal sabun üreticisi Tülin Evren, evinde hobi olarak başladığı üretim hikayesinin yolculuğunu anlattı. Hobi olarak başladığı işi önce kazanca çeviren, ardından da belediyenin stantlarında yer alarak bir marka haline getiren Tülin Evren, belediye stantlarından festivallere birçok organizasyonunda satış yaparak markasını dünyanın farklı ülkelerine dahi tanıtmanın mutluluğunu yaşıyor. Belediyenin birçok organizasyonunda stant açarak kazanç sağlayan Evren’in son adresi, geçtiğimiz aylarda hizmete açılan Mersin Trafik Park oldu. “Ticaret benim hiç aklımda yoktu” Pandemi sürecinde evinde sabun üretimine başladığını kaydeden Evren, online olarak sabun üretimi eğitimi aldığını ve ardından da uygulamalı olarak aldığı eğitimlerle üretim yolculuğunda profesyonel bir adım attığını anlattı. İlk başlarda hobi olarak üretim yaptığını ancak sonrasında yakın çevresinin desteği ile satışa başladığını belirten Evren, “Kullananlar çok memnun kaldı. İçeriği tamamen doğal, kimyasal katkı maddesi yok, renklerinde bile bitki kökleri ve gıda boyaları kullandım. Tamamen doğal. Saça ve cilde faydalı. Ticaret benim hiç aklımda yoktu. Yakın arkadaşlarımın ‘bunu hayata geçirmen, satman lazım, herkese tanıtman lazım’ demesiyle ufak ufak satış başladı. Sonrasında Mersin Büyükşehir Belediyesi ile yolumuz kesişti. Büyükşehir üretici kadınlara büyük destek oluyor. Ardından belediyenin üretici kadın stantlarında yer almaya başladım. Mersin’de sahilde, Tarsus’ta, ilçelerde stantlar kurulmaya başlandı. Onlara katılmaya başladım. Bu şekilde yavaş yavaş ismimi duyurmaya başladım” dedi. “Benim için bir dönüm noktası oldu” Türkiye’nin farklı illerinde müşterileri olduğunu daha sonrasında ise yurt dışına açıldığını söyleyen Evren, kullanan herkesin çok memnun kaldığını ve geri dönüşlerin çok güzel olduğunu ifade ederek, yoğun talep olduğunu ve satışların çok iyi gittiğini vurguladı. Belediye ile tanışmanın kendisi için bir dönüm noktası olduğuna işaret eden Evren, “Mersin Büyükşehir Belediyesinin hem maddi hem de manevi anlamda büyük katkısı oldu bana. Getirisi de çok güzel oldu. Tarsus’ta ve Mersin’de yapılan festivallere katılıyorum. Uluslararası Tarsus Festivali’ne de katıldım. Bu yıl Şahmeran yılıydı. Bu sene ona da katıldım. Güzel geçti, sonuçları güzel, memnunum” diye konuştu. Büyükşehir belediyesinin kadınları desteklemesinin gurur verici olduğundan söz eden Evren, “Benim gibi o kadar çok kadın var ki. Bir şekilde kendini belki gösteremeyen, hala evinde üreten. Belediyenin katkılarıyla evinde üretmeyi bırakıp atölyelere geçen çevremde arkadaşlarım var, onlar adına ben çok mutluyum, çok güzel ve gurur verici” ifadelerine yer verdi.

TTB, salgın konusunda Sağlık Bakanlığı’na da yazı gönderdi Haber

TTB, salgın konusunda Sağlık Bakanlığı’na da yazı gönderdi

Türk Tabipleri Birliği tarafından solunum yolu hastalıklarına bağlı salgına karşı toplu taşıma araçlarında maske kullanımı için Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı ile ulaşım kurumlarına gönderdiği yazıyı, Sağlık Bakanlığı’na da gönderdi. TTB tarafından Sağlık Bakanlığı’na dün gönderilen yazıda, tüm sağlık kuruluşlarında ve birimlerinde maske takımı başta olmak üzere gerekli önlemlerin alınmasını istendi. Yazının ilk bölümünde toplum sağlığı öncelenerek alınacak bilimsel önlemlerle salgınların en az zararla atlatılabileceği hatırlatılırken, salgınlarla mücadelenin toplumun ve kurumların da katılımıyla yürütülmesi gerektiği belirtildi. Kış aylarında özellikle solunum yolu enfeksiyonlarının oluşturduğu salgınların alevlenebileceği uyarısına yer verilen yazıda, şu ifadelere yer aldı: "Şu ana kadar uyarılarımızın dikkate alınmamasının sonucunda grip virüsü (H1N1), COVID-19 (JN.1 varyantı), Respiratuvar Sinsityal Virüs (RSV) ve mycoplasma pneumoniae gibi etkenlerin sorumlu olduğu tahmin edilen ciddi bir salgınla karşı karşıyayız. Son haftalarda özellikle hastane acillerinde olağandışı yoğunluklar yaşanmakta; bu yoğunluklar sağlık çalışanlarını tüketirken hastalara da daha az zaman ayrılmasına, zamanında ve yeterli sürede muayene edilememesine, enfekte olmayan hastalara da hastalık bulaşmasına neden olabilmektedir. Salgın sönümlenmediği sürece hem toplumun hem de sağlık çalışanlarının sağlığı tehlike altındadır." Sağlık çalışanlarının korunmasının önemine dikkat çekildi Pandemide hastalanmanın ve ölümün en fazla olduğu meslek gruplarından biri olarak sağlık çalışanlarının korunmasının önemine dikkat çekilen yazıda; tüm sağlık birimlerinde maske, havalandırma, fiziksel mesafe gibi önlemlerin alınmasının hayat kurtarıcı olacağı kaydedildi. Yazıda, il sağlık müdürlüklerine yazı yazılarak tüm sağlık kuruluşlarında ve birimlerinde önlemler alınması, maske kullanımının teşvik edilmesi ve toplumun bilgilendirilmesi istendi.

Pandemi sonrasında kalp krizi görülme sıklığı yüzde 50 arttı , Aşılar artışta etkili mi oldu? Haber

Pandemi sonrasında kalp krizi görülme sıklığı yüzde 50 arttı , Aşılar artışta etkili mi oldu?

Memorial Kayseri Hastanesi’nden Kardiyoloji Uzmanı Dr. Ahmet Karabacak, pandeminin ardından artış gösteren kalp krizlerine ilişkin konuştu. Pandemiden sonra kalp krizi görülme sıklığının dünyada arttığını kaydeden Karabacak, "Pandemi geride kaldı ancak Kovid-19 aşısı ile ilgili soru işaretleri, çelişkiler, etkinlik ve güvenmeye dair sorunlar devam ediyor. Pandemiden sonra kalp krizi görülme sıklığı tüm dünyada arttı. Bunun sebebi olarak korona virüsün kendisi de korona virüs aşısı da suçlanıyor. Bir tarafta aşı karşıtları, bir diğer tarafta sıkı aşı taraftarları 2’ye bölünmüş durumda. Bilimsel literatür tarandığında görülecek ki pandemi sonrası kalp krizi görülme sıklığı tüm dünyada yüzde 50 arttı.  Kalp krizinin görülme yaşı da aşağılara çekildi. Artık daha genç yaşta kalp krizi görülmeye başlandı. Pandeminden sonra 25-44 yaş aralığında kalp krizi görülme sıklığı arttı. Aşılarla ilgili yapılan araştırmalarda MRNA aşılarıyla ilgili daha fazla soru işareti var. Pfizer, BioNTech ve Moderna aşılarının kalp kası iltihaplanması ve kalp krizine sebep olabileceğine dair birtakım kanıtlar ortaya çıktı. Aşıların etkinlik ve güvenilirliğine dair gerçekten henüz net bir veri yok. Aşılara bağlı kalp krizi bildirildi. Hatta ABD’de aşı yapıldıktan saatler sonra gelişen kalp krizi vakaları da bildirilmiş.  Yine Kovid-19 aşısı sonrası kalp kası iltihaplanması görülme sıklığı artmış. İsrail’de yapılan bir araştırmaya göre aşı yapılmayan bireylerde Kovid-19 enfeksiyonu sonrası miyokardit ve perikardit görülme sıklığında anlamlı bir artış yokken aşılama sonrasında kalp kası iltihaplanması anlamına gelen miyokardit görülme sıklığı artıyor. Yine Hindistan’da yapılan bir araştırmaya göre koroner trombüse bağlı kalp krizi geçiren hastaların yüzde 42’sine son 3 ay içerisinde korona virüs aşısı yapılmış. Fransa’da yapılan bir araştırmaya göre oxford astrazeneca aşısından sonra kalp krizi ve akciğer embolisi görülme sıklığı artmış. Pfizer, BioNTech ve Moderna aşıları sonrası gelişen pıhtılaşma bozuklukları sebebiyle hastaneye yatış ve ölüm kaydedilmiş. Yine Kovid-19 aşıları sonrası tromboembolizm çok sık görülmüştür" ifadelerini kullandı. "Salgın geride kaldı ama Kovid-19 aşılarının etkinliği ve güvenilirliği hakkında çelişkiler, tartışmalar devam ediyor" Dr. Ahmet Karabacak, "Pandemi sonrası kalp krizi görülme sıklığının artmasına yol açan birçok sebep var. Bunlardan bazıları hastanelerde kapasite artışı sebebiyle koruyucu ve girişimsel kardiyoloji hizmetlerinin aksaması, salgının yayılımını önlemek için yapılan ‘evde kal’ çağrılarının sonucu hareketsiz yaşamın benimsenmesi, maske kullanımına bağlı kronik hipoksi, artmış duygusal stres, yeni tip korona virüs enfeksiyonuna bağlı damar iltihaplanması ve Kovid-19 aşılarının yan etkileri, bunlar sayılabilir. Salgın döneminde kalp krizi tanısıyla hastaneye başvurular çok azaldı. Bunun sebebinin hastanede bulaş kaygısının olduğunu düşünüyoruz. Bu durum salgın döneminde kalp hastalarının kalp krizini evde geçirdiği ve etkin tedavi alamadığı şeklinde yorumlanabilir. Salgın geride kaldı ama Kovid-19 aşılarının etkinliği ve güvenilirliği hakkında çelişkiler, tartışmalar devam ediyor. Her ne kadar maliyeti yüksek olsa da aşılama öncesi herkesin antikor düzeyine bakılıp, antikoru negatif olanlara aşı yapılsaydı şimdi aşının koruyuculuğuyla ilgi daha net konuşabilirdik" şeklinde konuştu. "Korona virüs aşısı olan hastaların kan cıvıltıcı ilaçları kullanmamalarını öneriyorum" Kardiyoloji Uzmanı Dr. Ahmet Karabacak, korona virüs geçiren ve aşı yaptıran bireylerin kan cıvıltıcı ilaçlar yerine kalp sağlığı tarama muayenesinden geçmesi gerektiğini kaydederek, "Daha öncesinde korona virüs enfeksiyonu geçiren veya korona virüs aşısı olan bireylerin kalp sağlığı tarama muayenesinden geçmesini öneriyoruz. Korona virüs enfeksiyonu ya da korona virüs aşısı sonrası kan cıvıltıcı ilaçları kalp krizi riskini azalttığını gösteren kesin bir kanıt yok. Bununla tam tersi mide kanama riskini artırabiliriz. O yüzden ben korona virüs geçiren ya da korona virüs aşısı olan hastaların kan cıvıltıcı ilaçları kullanmamalarını öneriyorum. Bunun yerine kalp sağlığı tarama muayenelerinden geçmelerini öneriyorum. Enfeksiyonun kendisi de aşının kendisi de kalp krizi riskini artırabiliyor. Biz de yaptığımız tarama muayenelerinden sonra hastanın takibi ve tedavisini düzenliyoruz" dedi.

Balcan: Pandemiden bu yana personel alınmadı Haber

Balcan: Pandemiden bu yana personel alınmadı

Abdurrahim Sağ ADANA (İLKHABER)-Haber-Sen Genel Başkanı Mesut Balcan, “Pandemiden buyana özel kargo şirketlerinde 2017 yılı-2018 yılı ve öncesinden bugüne kadar 55 bine yakın personel alımı yapılırken, PTT'de ise bugüne kadar personel alımı yapılmadı” dedi. Erzurum Şenkaya ilçesine gönderilen Haber Sen 7 Nolu Şube Sekreteri Ahmet Aydoğan için Cemal Paşa Postanesi önünde açıklama yapıldı. Açıklamada konuşan  Basın Yayın İletişim ve Posta Emekçileri Sendikası (Haber-Sen) Genel Başkanı Mesut Balcan,  PTT’nin pandemiden bu yana personel almadığını söyledi. Adana’da iş yerlerini gezdiğini dile getiren Balcan, “Aslında iş yerlerini gezerken de burada 7 Nolu Şube Sekreterimizin dile getirdiği bütün konuları zaten uzunca bir dönemdir takip ediyoruz. Pandemiden buyana özel kargo şirketlerinde 2017 yılı-2018 yılı ve öncesinden bugüne kadar 55 bine yakın personel alımı yapılırken, PTT'de ise bugüne kadar personel alımı yapılmadı” ifadelerini kullandı. İtirazlar  sonucunda arkadaşlarının gönderildikleri yerlerden tekrar eski yerlerine döndüğünü anımsatan Balcan, “Genel müdürlüğe çağrıda bulunuyoruz. Özellikle başmüdürleri toplayacak olan genel müdüre buradan seslenmek istiyoruz. Burası bir kamu kurumudur. Ve o başmüdürlerinize hukuk neyse, anayasanın gerekleri neyse uyması talimatlarını verin.  7201 Sayılı Yasaya dayanarak tebligat kanununda taşeron firma eliyle tebligatın dağıtılamayacağını söyledik. Bu anayasal hakkımız olmasına rağmen şu anda da Türkiye'nin 81 ilinde taşeron firma eliyle tebligat dağıtılıyor.  Meclise bugüne kadar yüzlerce soru önergesi verildi. PTT'nin yaptığı bu anayasasızlık, bu yasalara karşı olan tutumunu defalarca basına deklare ettik”  şeklinde konuştu. Kişisel verilerin korunması kanununa aykırı işlemlerin yapıldığını belirten Balcan, “İstanbul'da e-devlet şifresi gibi konular firma personeli eliyle yapıyor. Bu kabul edilebilir bir şey değil. Kişisel verilerin korunması yasasına aykırı bir durum. Bunu vatandaşın da kabul etmemesi gerekiyor. Yarın sizin bilgileriniz hiç istenmeyen yerlerde çıkabilir. Tebligatın içinde sizin özel bilgileriniz mevcut.  Vatandaşın  buna itiraz etmesi gerekiyor.   Evet bugün biz biliyoruz ki açtığımız davayla Ahmet arkadaşımız zaten geri gelecek. Ama itiraz etmeyen nasıl gelecek? Bunun mücadelesini yürütmek gerekiyor” ifadelerini kullandı.

COVID-19 salgınında yeni aşılama önerileri Haber

COVID-19 salgınında yeni aşılama önerileri

ALİ GÜRELİ ADANA (İLKHABER) - Türk Tabipleri Birliği, Türk Klinik Mikrobiyoloji ve İnfeksiyon Hastalıkları Derneği, Halk Sağlığı Uzmanları Derneği, Türk Toraks Derneği, Türkiye Aile Hekimleri Uzmanlık Derneği ve Türk Tabipleri Birliği Uzmanlık Dernekleri Eşgüdüm Kurulu Yürütme Kurulu tarafından COVID-19 için yeni aşılama önerileri konusunda açıklama yapıldı. Türk Tabipleri Birliği tarafından yapılan ortak açıklamada, COVID -19 pandemisinin 3,5 yıl önce başladığı ve etkisinin zamanla azalsa da yeni varyantlarla devam ettiği belirtildi. Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) verilerine göre, 21 Eylül 2023 tarihine kadar dünyada 770 milyon 778 bin 396 kesinleşmiş olgu ve buna bağlı olarak 6 milyon 958 bin 499 ölüm meydana geldiği ifade edilen açıklamada şu bilgiler yer aldı: "Türkiye’de ise Sağlık Bakanlığı’nın toplam vefat sayısı olarak paylaştığı 102 bin 174 sayısına rağmen Türk Tabipleri Birliği’nin fazladan ölüm çalışmalarının da gösterdiği üzere pandemi kaynaklı 300 binden fazla ölümün olduğu tahmin edilmektedir. COVID-19’a karşı ilk kullanıma giren ve orijinal Wuhan SARS-CoV-2 suşunu içeren tek değerli aşıların yapılan çalışmalarda etkili ve güvenli olduğu bildirilmektedir. Bugüne kadar yaklaşık 14 milyar doz uygulanmış olup ağır COVID-19’u ve buna bağlı ölümleri engellemede yüzde 90’dan fazla etkili olup 20 milyondan fazla kişinin hayatını kurtardığı hesaplanmaktadır. DSÖ COVID-19 Aşı İçeriği İzleme Komitesi, hastalığın seyri, sıklığı, dağılımı, dolaşımdaki varyantların durumu ve kullanımdaki aşıların etkinliği gibi konuları değerlendirerek yeni COVID-19 aşısının XBB.1’den türeyen XBB.1.5 veya XBB.1.16 suşlarını içermesini önermiştir. XBB.1.5 suşunu içeren yeni tek değerli mRNA COVID-19 aşıları da kısa süre önce üretilerek gerekli onayları almış ve ABD, Avrupa, Kanada gibi ülkelerde ve özellikle risk gruplarına olmak üzere Eylül 2023 itibariyle uygulanmaya başlanmıştır. En güncel aşı olan XBB.1.5 suşunu içeren tek değerli mRNA aşılarının, XBB.1.5, XBB.1.6, XBB.2.3.2 gibi XBB’yle ilişkili varyantlara karşı, aynı zamanda kısa süre önce tanımlanmış EG.5.1 (Eris) , FL.1.5.1 varyantlarına karşı da olmak üzere potent nötralizan antikor yanıtı oluşturduğu gösterilmiştir. Ek olarak laboratuvar çalışmalarından elde edilmiş veriler, güncellenmiş tek değerli aşıların BA.2.86 varyantına karşı da yeterli nötralizan antikor oluşturabileceğini göstermiştir." ÖNERİLER GÜNCELLENDİ Aşıyla veya hastalığı geçirerek bağışıklık kazanmış kişi sayısının artmasıyla birlikte, DSÖ COVID-19 aşılama önerilerinin de güncellendiği anımsatılan açıklama, şöyle devam etti: "Yaşlılar (50 yaş), ağır komorbiditesi (diabetes mellitus ve kalp hastalıkları gibi) veya ciddi obezitesi olan genç erişkinler, 6 aylık çocuklar dahil tüm bağışıklığı baskılanmışlar (HIV’le yaşayan bireyler, solid organ veya kemik iliği alıcıları), gebeler, palyatif bakım altındaki hastalar ve bu gruplara bakım verenler ve sağlık çalışanları COVID-19 aşılaması için yüksek öncelikli gruplar olarak tanımlanmıştır. Bu gruplar için primer aşılama ve ilk hatırlatma dozlarının ardından 6-12 ay sonra tekrarlanacak hatırlatma dozları önerilmiştir. İzolasyon önlemlerinin kaldırılmış olması ve hafif seyirli hastalığa karşı korumanın aşılamalardan kısa süre sonra azalması nedeniyle SARS-CoV-2’nin toplumdan eradike edilmesi beklenmemektedir. Günümüzde aşılamanın esas amacı COVID-19’a bağlı hastane yatışlarını ve ölümleri azaltmaktır. Bu nedenle de Çin, Fransa, Almanya, İngiltere ve Meksika gibi birçok ülke güncellenmiş COVID-19 aşısı ek dozlarını sadece ağır COVID-19 için en yüksek riskte olan gruplara önermektedir. Dolaşımdaki suşlara karşı, eski aşılardan belirgin olarak daha etkili olmaları nedeniyle, COVID-19’un hem primer bağışıklamasında hem de hatırlatma dozu olarak en güncel aşıların kullanılması önerilmektedir. Şu anda yüksek gelirli ülkeler orijinal suşu içeren ilk aşıları ve 2022’de kullanıma sokulmuş iki değerli aşıları kullanımdan kaldırmıştır, Eylül 2023 itibariyle bu ülkelerde hem primer aşılamada hem de hatırlatma dozu olarak kullanılmak üzere XBB.1.5 omikron suşunu içeren SARS-CoV-2 aşıları kullanılmaya başlamıştır. COVID-19’dan korunmada en güncel aşıların en etkili olduğu bilimsel olarak gösterilmiş olmakla birlikte, XBB.1.5 içeren yeni aşılara dünyanın pek çok ülkesinde ulaşılabilmesi mümkün olamayacaktır. Orijinal suşu içeren ilk COVID-19 aşılarının, ağır hastalığa ve ölüme karşı halen bir miktar koruma sağladığı gerçeğine dayanarak, yeni güncellenmiş aşılara ulaşılamayan ülkelerde, eski aşıların özellikle yüksek riskli gruplarda ve primer aşılama için ve ilk hatırlatma dozu olarak halen kullanılabileceği düşünülmektedir. Bu gerekçelerle; özellikle bağışıklığı baskılanmış kişilere, ileri yaşta (>75) olup altta yatan ciddi hastalığı olanlara son aşılarından veya COVID-19 hastalığından 6-12 ay sonra orijinal suşu içeren aşıyla hatırlatma yapılabilir. Ancak etkili ve uzun süreli koruma sağlayan XBB.1.5 omikron suşunu içeren SARS-CoV-2 aşılarının olabilecek en kısa sürede ülkemizde kullanıma girmesine yönelik girişimler yapılmalıdır." YENİ VARYANTLAR SÜRÜYOR COVID-19 salgınının yeni varyantlarla sürdüğü vurgulanan açıklamada, şunlar kaydedildi: "Bu nedenle COVID-19’un yakından izlenmesi, Türk Tabipleri Birliği ve ilgili uzmanlık dernekleriyle iş birliği yapılması ve kamuoyuyla doğru şeffaf bilgi paylaşımına ihtiyaç duyulmaktadır. Toplumun hem COVID-19 hem de diğer bulaşıcı hastalıklardan korunması için bilimsel gerçeklerin ışığında gerekli önlemlerin alınması, COVID-19 salgını süresince yapılan hatalardan ders çıkarılıp aşı kararsızlığıyla mücadele dahil toplum sağlığına yönelik her türlü düzenlemenin toplumun da içinde olduğu şekilde yapılması, yeni COVID-19 aşılarının temin edilip belirlenen yüksek riskli gruplara uygulanması gelecek için hayati önemdedir."

Pandemi ve deprem karavana ilgiyi artırdı Haber

Pandemi ve deprem karavana ilgiyi artırdı

Aydın GÖKÇEOĞLU ADANA (İLKHABER) - Yüksek fiyatlı otellerde konaklamak istemeyenler, bütçelerine göre ya karavan satın alarak ya da kiralayarak Türkiye’nin farklı bölgelerindeki doğal güzelliklerin tadını çıkarmanın planını yapmaya başladı. 9 günlük Kurban Bayramı tatilini de değerlendirmek isteyen kamp ve karavan tutkunları, farklı lokasyonlara yapacakları seyahatler için karavan park noktaları ile ilgili bilgileri araştırmaya başladıklarını belirtti. Kamp ve karavan tutkusunun bir yaşam biçimi haline getirenler, doğa ile iç içe hem ekonomik hem de konforlu bir tatil geçirerek değişik yörelerdeki insanların örf, adet ve kültürünü yakından tanıma imkanı bulduklarını ifade etti. Bazı karavan kamp alanlarında günlük konaklama 700-800 lira arasında değişirken,  Karavanı kiralayarak rotalarını tatil yörelerine çevirecek olanlar 2 bin ve 2 bin 500 lira, motokaravana 400-450 bin lira, çekme karavana ise 250-300 bin lira ödemek zorunda kalacak. Uluslararası Kamp Karavan Federasyonunun (FICC) üyesi Türkiye Kamp ve Karavan Derneği yöneticileri ise karavan sayısının 10 bine kadar çıktığı Türkiye'nin, her yıl binlerce turisti çeken doğal güzellikleri, tarihi, binlerce kilometrelik sahil şeridi ile karavan turizmine çok uygun bir konumda olduğunu kaydetti. -Ev konforunda karavanlar Karavanlar günün koşullarına ve taleplere göre dizayn ediliyor. Gündüz oturma odası olarak kullanılan alanın gece bir anda yatak odasına dönüştüğü, iklimlendirme cihazlarının monte edildiği karavanların içinde mutfak, buzdolabı LCD TV ve banyoda ise sıcak su bulunuyor.

En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.