TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
SON DAKİKA
Hava Durumu
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

#Orta Vadeli Program

İLKHABER-Gazetesi - Orta Vadeli Program haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Orta Vadeli Program haber sayfasında canlı gelişmelere ulaşabilirsiniz.

Uzm. Dr. Özden Polatöz: Sermayedarların kârları artarken, çalışanlar fakirleşiyor Haber

Uzm. Dr. Özden Polatöz: Sermayedarların kârları artarken, çalışanlar fakirleşiyor

Adana Tabip Odası ve Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası üyeleri, Adana Tabip Odası binası önünde bir araya gelerek "Vergide Adalet" talep etti. Başkan Uzm. Dr. Özden Polatöz, Orta Vadeli Program'ın çalışanları fakirleştirdiğini vurgularken, yüksek vergi kesintilerine ve yeni yönetmelik taslağına karşı çıktıklarını belirtti. 31 haftadır süren eylemlerin, sağlık çalışanlarının hakları için devam edeceğini ifade eden Polatöz, toplumun sağlık hakkının korunması gerektiğini dile getirdi. “Sağlık çalışanları olarak, 31 haftadır sağlık merkezleri önlerinde vergide adalet istemeye ve yetkililere seslerini duyurmaya çalışıyor” Kurumlar adına açıklamayı okuyan Başkan Uzm. Dr. Özden Polatöz, “Bugün 9 Ekim 2024 Çarşamba. Sağlık çalışanları olarak, 31 haftadır sağlık merkezleri önlerinde vergide adalet istemeye, hükümete ve milletvekillerine sesimizi duyurmaya çalışıyoruz. Hükümetin ilan ettiği Orta Vadeli Program (OVP) ile sermayedarların nasıl korunup kârlarına kâr kattığını, çalışanların ise yüksek enflasyon altında eriyen ücretleriyle nasıl fakirleştiğini görüyoruz. Halktan alınan dolaylı vergilerden ve çalışanların ücretlerinden peşin kesilen vergilerden elde ettiği geliri parası olana yüksek faizle dağıtıp, şirketlere çeşitli ad ve gerekçelerle kamudan sermaye aktarıp enflasyonu düşüreceğini vadeden hükümetin hesabı eylülde de şaştı. Enflasyon Araştırma Grubu (ENAG) Eylül 2024 itibariyle enflasyonu %88,63 olarak belirlerken; Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) ise %49,38 ile her zaman olduğu gibi daha düşük açıkladı. Türkiye’nin en büyük kupürlü banknotu olarak 2009’da tedavüle sokulan 200 TL, Eylül 2024 sonu itibarıyla yüksek enflasyonun ve TL’deki değer erimesinin sembolü haline geldi” şeklinde konuştu. “Sağlık çalışanlarının haklarını gözetecek şekilde ve sağlık emek-meslek örgütlerinin görüşleri doğrultusunda yönetilmelidir” Uzm. Dr. Polatöz, “Sağlık çalışanları olarak; emekçilerin bu gelirden pay alamadığını, barınma ihtiyaçlarını dahi karşılayamadığını, yeterli ve dengeli beslenemediğini hem hastalarımızdan gözlemliyor hem de bizzat yaşıyoruz. Hükümet, aile hekimliği çalışanlarından kestiği yüksek vergiler yetmezmiş gibi, ücret kesintilerini içeren yeni bir yönetmelik taslağı hazırlıyor. Çalışanların ‘Eziyet Yönetmeliği’ olarak adlandırdığı aile hekimliği ödeme yönetmelik taslağında yeni aile sağlığı merkezleri açmak için gerekli paranın genel bütçe yerine mevcut ASM’lere ayrılmış sınırlı kaynaktan yapılacak ’ye varan kesinti ile sağlanması planlanıyor. Hekimlerin ve ASM çalışanlarının gelirleri artış göstermek bir yana azalmayla sonuçlanacak karmaşık ve anlaşılma matematiksel formüller ve katsayılar ile hesaplanırken, ulaşılması mümkün olmayan ya da faydalı olmayan performans kriterleri getiriliyor. Verilen hizmetin kalitesi ve önemi değil sayısı dikkate alınıyor. Bir yandan hekimle hastayı karşı karşıya bırakan anlamsız performans kriterleri getirirken hasta “memnuniyeti” (“Müşteri memnuniyeti” diye okunabilir) sağlanmazsa sözleşme feshi ile aile hekimliği çalışanlarının iş ve gelir güvencesini tamamen ortadan kaldırıyor. Hem aile hekimliği çalışanlarının hem de toplum için eziyete dönüşecek yönetmelik, güvenceli çalışmaya aykırı olduğu gibi, iyi hekimliğe ve birinci basamak koruyucu sağlık hizmetlerine büyük zarar verecektir. “Eziyet yönetmeliği” taslağı derhal geri çekilmeli; birinci basamak sağlık hizmetleri toplumun sağlığını koruyan, sağlık çalışanlarının haklarını gözetecek şekilde ve sağlık emek-meslek örgütlerinin görüşleri doğrultusunda yönetilmelidir” dedi. “Sağlık çalışanlarının hakları için mücadelemiz devam edecek” %35 vergi kesintisini kabul etmiyoruz. Adaletsiz vergi uygulamasına karşılık her ay sabit kalmak koşuluyla en fazla vergi kesintisi talebimizi yineliyoruz. Aile hekimliği çalışanları ve tüm sağlık çalışanları olarak 31 haftadır sürdürdüğümüz “Vergide Adalet İstiyoruz” eylemlerimizi taleplerimiz karşılanana dek her çarşamba sürdüreceğiz. Sağlık çalışanlarının iş ve gelir güvencesini tamamen ortadan kaldıran, birinci basamak koruyucu sağlık hizmetlerini zayıflatan, sağlık ortamında yeni tahribatlar yaratacak “eziyet yönetmeliği”ne izin vermeyeceğiz. Toplumun sağlık hakkı ve sağlık çalışanlarının hakları için mücadelemiz devam edecek” diye ifade etti.

Ticaret Bakanı Bolat: Türkiye-ABD ilişkileri yükselişte, yatırımlar artıyor Haber

Ticaret Bakanı Bolat: Türkiye-ABD ilişkileri yükselişte, yatırımlar artıyor

Ticaret Bakanı Ömer Bolat, Türkiye-ABD ilişkilerinin giderek daha fazla ivme kazandığını belirterek, Amerikalı büyük firmaların Türkiye'deki mevcut yatırımlarını genişletme konusunda istekli olduğunu ifade etti. Birleşmiş Milletler (BM) 79. Genel Kurulu'na katılmak üzere New York'ta bulunan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a eşlik eden Bolat, ABD'deki temaslarına ilişkin AA muhabirine değerlendirmelerde bulundu.Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu (DEİK) Türkiye-ABD İş Konseyi'nin (TAİK) organizasyonunda, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın başkanlığında Amerikalı ve Türk iş dünyası temsilcileriyle önemli bir yuvarlak masa toplantısı gerçekleştirdiklerini anlatan Bolat, toplantının verimli geçtiğini söyledi. Bolat, önceki toplantılarla kıyaslandığında katılımın daha yüksek olduğunu vurgulayarak, "Cumhurbaşkanımız kendilerini Türkiye'ye doğrudan yatırıma davet etti ve Türk-Amerikan ilişkilerinin geliştirilmesi arzusunu belirtti." diye konuştu. Orta vadeli programın başarısı ve Amerikalı firmaların ilgisi Türkiye'nin Orta Vadeli Program'ı (OVP) titizlikle uygulayarak elde ettiği makroekonomideki başarılı sonuçların Amerikalılar tarafınca yakından takip edildiğini gözlemlediğini dile getiren Bolat, şöyle devam etti: "Amerikalı büyük firmalar Türkiye'deki mevcut yatırımlarını genişletme isteklerini açıkça beyan ettiler ve Türkiye ile yatırım, ticaret, iş yapma konusunda çok istekli olduklarını ortaya koydular. Özellikle Uzak Doğu'dan yatırımların Türkiye'ye doğru yönelişinin onlar da farkında ve bu noktada Türkiye'yi önemli bir yatırım, tedarik ve lojistik üssü olarak değerlendirdiklerini ortaya koydular. Hem Türk tarafı hem Amerikan tarafı hem de başta Cumhurbaşkanımız olmak üzere biz hükümet tarafı bu toplantıdan çok memnun kaldık, çok verimli geçti." Bolat, iki ülke arasındaki ticaretin daha fazla artırılması noktasında ümitli olduklarına dikkati çekerek, ABD'nin Türkiye'nin ihracatında ikinci büyük pazar konumuna geldiğini, ithalatta da beşinci ortak olduğunu anlattı. Türkiye-Amerikan ilişkilerinin giderek daha fazla ısındığını ve ivme kazandığını söyleyen Bolat, kendilerinin de artan ticaret ve yatırım ilişkilerinden memnun olduklarını bildirdi. ⁠"ABD'ye ihracatımızı artırma konusunda ümitliyiz" Bolat, Türk Amerikan ilişkilerinin Kovid-19 salgınından sonra ticaretle hızlandığını belirterek, iki ülke arasındaki ticaret hacminin geçen yıl 33 milyar dolara ulaştığını, bu rakamın bu yıl 35 milyar doları aşmasının beklendiğini aktardı. Türkiye'nin ABD'ye ihracatında ciddi bir artış olduğunu kaydeden Bolat, ticaret dengesi açısından bu yıl geçen yıla kıyasla Türkiye lehine bir tablo olduğunu ifade etti.Bolat, söz konusu rakamların daha fazla yükselmesinin önemli olduğunu vurgulayarak, bunun için küresel büyüme ve ticaretin de hızlanmasının gerektiğine dikkati çekti. ABD ve Avrupa merkez bankaları başta olmak üzere faiz indirimlerinin başladığı bir döneme girildiğine işaret eden Bolat, şunları kaydetti: "Bu faiz indirimleri hızlandığı takdirde küresel büyüme ve küresel ticaret oranlarında yukarı doğru ivme bekliyoruz. Bu da bizim ihracatımız için artan bir tempo kazanmamızı sağlayacak, yeni pazar imkanlarını önümüze sunacak. O zaman karşılıklı ticarette önce 40 milyar dolar, sonra 50 milyar dolar ve uzun vadede de 100 milyar dolarlık hedeflere ulaşmak mümkün olacak." Bolat, ABD ve Avrupa Birliğinin (AB) Çin ürünlerine karşı artan ithalat tedbirlerinin ise Türkiye açısından yeni pazar imkanları meydana getirebileceğini belirterek, "Biz Avrupa pazarlarına 2-3 günde, ABD'ye de deniz yoluyla 20 gün ve hava yoluyla bir günde ürünlerimizi gönderebiliyoruz. Önümüzdeki dönem için ABD'ye yönelik ihracatımızı artırma konusunda ümitliyiz." diye konuştu.

Cevdet Yılmaz'dan enflasyon ve ekonomi açıklamaları Haber

Cevdet Yılmaz'dan enflasyon ve ekonomi açıklamaları

Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, "OVP'de en temel amacımız enflasyonu yeniden tek haneye düşürmek, fiyat istikrarını sağlamak" dedi. AAtölye'de Anadolu Ajansı (AA) Editör Masası'na konuk olan Yılmaz, gündeme ilişkin soruları yanıtladı, değerlendirmelerde bulundu. Yılmaz, Diyarbakır'da 8 yaşındaki Narin Güran'ın kaybolması üzerine çok ciddi araştırma yapıldığını ve arama tarama faaliyeti yürütüldüğüne dikkati çekerek, herkesin umutla, canlı bir şekilde Narin'in bulunmasını beklediğini, bunun için dua edildiğini ancak cansız bedenine ulaşıldığını söyledi. Arama çalışmaları sırasında çok ciddi bir çaba sarf edildiğini dile getiren Yılmaz, şunları kaydetti: "Kolay değil. Herhangi bir ifadeye dayalı olarak değil, tamamen oradaki arama çalışmaları sonucunda yavrumuzun cansız bedenine ulaşılmış oldu. Daha sonrasında da biliyorsunuz, çok ciddi anlamda bir gözaltına almalar gerçekleşti ve şu anda da idari, adli bütün soruşturmalar, incelemeler devam ediyor. Bu, hepimizin içini yakan suçun faillerini ortaya çıkarmak ve en ağır şekilde cezalandırmak için ne gerekiyorsa ilgili tüm kurumlarımız yapacaklardır. Dün Adalet Bakanı'mız, İçişleri Bakanı'mız, Aile Bakanı'mız bölgedeydi. Orayı ziyaret ettiler, kabir başına gittiler Narin kızımızın. Aynı zamanda, tabii, oradaki çalışmaları yerinde görerek, nezaret ederek gerekli yönlendirmeleri yaptılar. Bütün kurumlarımızla, bütün gücümüzle bu olayın faillerini ortaya çıkarıp, netleştirip hak ettikleri en ağır cezayı görmeleri için ne gerekiyorsa yapacağız. Bu konuda Sayın Cumhurbaşkanı'mız 'Bizzat takipçisi olacağım.' dedi. Bu çok önemli gerçekten. Belki ilk defa böyle bir güçlü vurgu gördük devletimizin en tepesinden." Diyarbakır'daki Narin Güran olayı üzerine açıklamalar Olayın bütün toplumu yaraladığını, bu konuda parti, görüş, siyaset ve her şeyin bir kenara bırakılması gerektiğini anlatan Yılmaz, "Narin, artık bu milletin yavrusu, bu milletin çocuğu. Bu nedenle milletimizin başı sağ olsun diyorum ben. Bu acıdan dolayı, bütün milletimize başsağlığı diliyorum. Böyle hadiselerin bir daha yaşanmaması adına hepimizin bu konuyu çok iyi bir şekilde anlaması, analiz etmesi çok önemli. Ama öncelikle bu adli süreçler, sorgulamalar, bunun sonucunda adaletin tecelli etmesi, bu noktada hepimizin dikkatle takip etmesi gereken bir süreç." dedi. Yılmaz, konuya çok yönlü yaklaşılması, siyaset kesiminin üzerine düşeni yapmasının yanında akademik dünyanın da mutlaka bilimsel çalışmalar yapması gerektiğini vurgulayarak, şöyle konuştu: "İlgili kurumlarımızın, Aile Bakanlığının mutlaka bu konulara eğilmesi lazım. Bu hadiseleri tartışırken, tabii, sosyal medyadan medyaya başka birtakım boyutlarını da belki dikkate almak gerekiyor. Çok boyutlu bir şekilde yaklaşılması gereken, analiz edilmesi gereken, dersler çıkarılması gereken hadiseler. Bu konularda da ilgili kurumlarımızın, akademik dünyanın üzerine düşeni yapması gerekir. Siyaset kurumuna düşen bir şey olursa da tabii ki siyaset kurumunun, Meclis'imizin, ilgili yetki kurumlarımızın mutlaka çalışmaları olacaktır. Ama şu an için önemli olan adli süreçlerin çok sağlıklı bir şekilde gerçekleştirilmesi, gerçeğin bütün detaylarıyla, bütün yönleriyle ortaya çıkarılması. Faillerin çok net bir şekilde ortaya çıkarılması ve en ağır şekilde cezalarını, hak ettikleri cezaları bulmaları. Şu an yoğunlaşmamız gereken husus bu diye düşünüyorum." OVP'nin büyüme ve enflasyon politikaları Yılmaz, yaptıkları bütün politikalarda bir yol haritası ortaya koyduklarını, anlık kararlarla hareket etmediklerini vurgulayarak, "Çünkü ekonominin düşmanı belirsizliktir. Siyasi veya politika belirsizlikleri. Türkiye geçen yıl yaşadığı genel seçimle, bu yıl yaşadığı yerel seçimle siyasi belirsizlikleri ortadan kalkmış bir ülke. Bu ekonomi için de çok önemli. Siyasi istikrar yoksa, güven ortamı yoksa, ekonomik istikrar da olmuyor. Bu anlamda şanslı bir dönemdeyiz. Uzun sürecek seçimsiz döneme girmiş durumdayız." dedi. Siyasi belirsizliklerin ortadan kaldırılması gibi, politika belirsizliklerinin de ortadan kaldırılmasının önemine değinen Yılmaz, OVP'nin bunu getirdiğini söyledi. Yılmaz, hükümetin 3 yılda izleyeceği politikaları, öngördüğü gelişmeleri bütün ilgili aktörlerle paylaştıklarını anlatarak, şöyle devam etti: "Bu da neyi yapıyor? Öngörülebilirliği artırıyor. Öngörülebilirlik artınca da ekonomik aktörler daha rahat ortamda karar alıp uygulama imkanına kavuşuyorlar. Bugünkü Orta Vadeli Programımız geçen yılki programın devamı niteliğinde. Geçen yıl seçimlerden sonra yeni bir hükümet oluştu. Yeni bir OVP yaptık ve önemli oranda bir politika değişimi, güncellemesi söz konusu oldu. Bu yaptığımız OVP'de ise o ölçüde bir güncelleme yok. Yani geçen yıl yaptığımız temel hedeflerimiz ne ise güncellediğimizde de temel hedeflerimizi koruyoruz. Neyi güncellemiş olduk? Makro ekonomik tahminlerimizi, bütçe büyüklüklerimizi. Son 1 yılda dünyada, Türkiye'de birçok gelişme oldu. Geçen yıl OVP'yi yaparken Gazze'de içimizi yakan bu manzaralar yoktu. Jeopolitik durum bölgemizde daha farklıydı. Birtakım jeopolitik, ekonomik gelişmelerin OVP üzerindeki etkilerini yansıtmış olduk." Büyüme ve enflasyon arasındaki çelişki OVP'nin enflasyonu düşürmek, büyümeyi belli seviyede sürdürmek, depremin yaralarını sarmak, sosyal refah oluşturmak olmak üzere 4 amacının olduğunu belirten Yılmaz, "OVP'nin birinci ve en önemli temel amacı enflasyonu yeniden tek haneye düşürmek ve fiyat istikrarını sağlamak." ifadesini kullandı. Yılmaz, OVP'de büyüme ve enflasyon tahmininin çeliştiği eleştirilerine ise şu yanıtı verdi: "Bu, ekonomi biliminde de literatürde de politika dokümanlarında da çok tartışılan konu. Enflasyonu düşürürken bir miktar talebi baskılamak durumunda kalıyorsunuz. Bu da büyümeye belli oranda yansıyor. Enflasyonu düşürürken büyümeden bir miktar fedakarlık etmek gerekir gibi bir yaklaşım söz konusu. Kısa vadede bu belli oranda geçerlilik ifade edebilir. Kısa vadeli, arada zorluklar yaşayabilirsiniz. Enflasyonu düşürürken, bir miktar büyümeden fedakarlık etmek durumunda kalabilirsiniz. Esas itibarıyla, büyüme ve enflasyon arasında temel bir çelişki yok. Niye yok? Enflasyonu düşürdüğünüz ortamda öngörülebilirliği artırıyorsunuz. Daha istikrarlı ortam oluşturuyorsunuz. Dolayısıyla yatırımcılar için yatırım ortamını da daha iyi hale getiriyorsunuz. Yani enflasyonun düşmesi aynı zamanda büyüme için, istikrar içinde büyüme, sürdürülebilir büyüme için sağlam bir zemin oluşturuyor. Kısa vadede bazı zorluklar olsa da orta ve uzun vadede bu ikisi arasında bir çelişki görmüyorum." Üretim üzerinden büyüme stratejisi ve sosyal refah Büyümede kompozisyonunun önemine değinen Yılmaz, "Büyümeyi farklı şekillerde sağlamanız mümkün. Tüketim üzerinden de büyüyebilirsiniz. Tüketim üzerinden büyüme daha enflasyonist bir etki oluşturur. Üretim üzerinden de büyüyebilirsiniz. Yatırım, üretim, ihracat üzerinden de büyüyebilirsiniz. Bu ikinci kanal hem arzı artırarak hem de büyümeyi, istihdamı sağlayarak aslında dezenflasyon politikamıza destek olur. Dolayısıyla tüketim üzerinden değil, daha çok üretim üzerinden büyüme stratejimiz var. Bu da aslında bizim enflasyonla mücadele politikamız ve büyüme politikamızın eş zamanlı yürütülmesine hizmet ediyor." değerlendirmesinde bulundu. AK Parti'nin ilk yıllarında hem enflasyonun düştüğünü hem de büyümenin hızlandığını anımsatan Yılmaz, "İstikrar ve güvenin artması, öngörülebilirliğin artması, bunun da yerli ve yabancı yatırımcıları cezbetmesi büyümeyi destekleyici unsur. Dolayısıyla burada böyle ezbere, textbook kitaplarında geçen cevaplar yerine tecrübeden hareket etme, çeşitli deneyimlere bakmak çok önemli." diye konuştu. Yılmaz, son 1 yılda bir taraftan enflasyonla mücadele ettiklerini bir taraftan da reel sektörü, özellikle teknolojik yatırımları desteklemek için yeni programlar geliştirdiklerini anlatarak, yeni programlara ilişkin örnekler verdi. Enflasyonla mücadelenin bütüncül bir mücadele olduğunu ifade eden Yılmaz, para ve maliye politikaları boyutu ile yapısal dönüşümlere dikkati çekti. Yılmaz, "Bu bütünlük içinde yaklaştığınızda, farklı hedeflerinizi optimize ederek, dengeleyerek, daha dengeli bir şekilde büyümenizi sürdürmeniz mümkün." diye konuştu. Yılmaz, gelir dağılımına da değinerek, insan odaklı büyüme ve kalkınma stratejilerinin olduğunu vurguladı. Yılmaz, "Büyümenin nimetlerini bütün toplumsal kesimlere yaymak istiyoruz. Buna da kapsayıcı büyüme diyoruz. Önümüzdeki süreçlerde enflasyonu düşürdüğümüz ve istikrarlı şekilde büyüdüğümüz ortamda ortaya çıkacak imkanlarımızı iki temel amaç için kullanacağız. Birisi ekonomimizin katma değerini yükseltici, reel sektörü destekleyici politikalar. İkincisi sosyal bünyemizi güçlendirici, sosyal refahı artırıcı adımlar. Özellikle bu deprem yükü de hafifledikçe bu önceliklerimize daha fazla yoğunlaşacağız. Bundan hiç kimsenin bir tereddüdü olmasın." ifadelerini kullandı. Enflasyonu düşürmenin gelir dağılımını da iyileştirici faktör olduğunu belirten Yılmaz, enflasyonun gelir dağılımını bozduğunu, dar ve sabit gelirler üzerinde daha fazla yük oluşturduğunu kaydetti. Yılmaz, istihdamın da gelir dağılımı açısından önemine değinerek, vergileri ve harcamaları yaparken de dar gelirli kesimleri, geniş kesimleri gözeten anlayışla hareket ettiklerini, bunun da gelir dağılıma etkilerini göreceklerini vurguladı. "Geliri yüksek kesimlere prensip olarak sübvansiyon vermememiz lazım. Bunun yerine dar ve orta gelirli kesimleri hedeflememiz gerekli." diyen Yılmaz, gelecek dönemde devlet desteklerini dar gelirli kesimlere odaklamanın genel politikaları olacağını söyledi. Sonraki yıl için beklentiler ve hedefler Yılmaz, "erken seçim" tartışmalarının ekonomi gündemine olumsuz yansıdığını dile getirerek, halkın da bu tartışmaları onaylamadığına inandığını belirtti. Seçimsiz dönemlerin ülkenin geleceği açısından çok önemli olduğunu vurgulayan Yılmaz, bu dönemlerde siyasetin, bürokrasinin ve kurumların daha yapısal, orta ve uzun vadeli meselelerle uğraşma imkanı bulduğuna dikkati çekti. Türkiye'nin şu anda yaşamakta olduğu seçimsiz dönemin ekonomi ve sosyal refah açısından kıymetli olduğuna işaret eden Yılmaz, şunları söyledi: "Vatandaşımız da bunun farkında, siyasi polemikler istemiyor. Vatandaşımız gereksiz tartışmalar istemiyor. Sorunlarını çözecek kalıcı adımların atılmasını ve bunların siyasi polemiklerden uzak, gerçekçi, planlı, programlı bir şekilde yapılmasını istiyor. Dolayısıyla şu an içinden geçtiğimiz dönem altın kıymetinde bir dönem, bir fırsat penceresi. Bu fırsat penceresini erken seçim söylemleriyle, siyasi polemiklerle, halkın gerçek gündeminden uzak söylemlerle gölgelemeye çalışanların bu ülkeye fayda getirmediğini düşünüyorum. Halkımızın da bizden beklentisi onlara söz verdiğimiz hususları gerçekleştirmemiz, ortaya koyduğumuz seçim programımızı hayata geçirmemiz ve halkımızın sorunlarını çözmemiz." Yılmaz, Orta Vadeli Program'ın ilk yılının geçiş süreci olacağını ifade ederek, bu süreçte risklerin, kırılganlıkların azaltılıp temellerin sağlamlaştırılacağını vurguladı. Türkiye'nin son 1 yılda temellerini sağlamlaştırdığını, bütçe açığını, cari açığı ve KKM'yi düşürdüğünü anlatan Yılmaz, "Depremle ilgili çabalarını ortaya koydu. Bunlar risklerimizi düşürdü." dedi. İkinci yılın ise enflasyonun düşeceği, sosyal faydaların daha fazla görüleceği bir dönem olacağını aktaran Yılmaz, "Gıda enflasyonunda yaşananlardan tutun, otomobil alırken karşılaştığınız fiyatlar, ev fiyatlarından başka alanlara varıncaya kadar etkilerini daha fazla görmeye başlayacağız. Asıl büyük faydaları kalıcı fiyat istikrarına geçiş yaptığımız dönemde daha büyük ölçekte görmüş olacağız." diye konuştu. Yılmaz, son 20 yılda çok büyük değişim ve dönüşümlerin yaşandığının altını çizerek, "Geldiğimiz noktada belli sıkıntılar da var. Bunları aşarak ülkemizi bir üst seviyeye taşıyacağız. Bu güçlü bir Türkiye demek. Aynı zamanda insanların gündelik hayatlarında daha rahat yaşadıkları, her alanda standartların daha yükseldiği bir Türkiye demek. O kritik eşiğe gelmiş durumdayız. Türkiye'nin geleceğine dönük karamsar tablo oluşturmaya çalışanlara prim vermememiz lazım." ifadelerini kullandı. "En ciddi katkıyı sulamaya verdik" "Bütçe açığımızı, kamu harcamalarımızı iyi bir noktada tuttuğumuza inanıyoruz" "Şehirlerimizi çok daha güçlü hale getireceğiz" "Harcamalarımızın milli gelire oranında ciddi bir gerileme söz konusu" "Bitmek üzere olan projelere öncelik veriyoruz"

Türkiye'de siber güvenlik ve dijital dönüşümde yeni düzenlemeler Haber

Türkiye'de siber güvenlik ve dijital dönüşümde yeni düzenlemeler

Orta Vadeli Program'a göre, siber güvenlik alanıyla ilgili müstakil bir yasal düzenleme ve ihtiyaç duyulan ikincil düzenlemeler AB müktesebatıyla uyum gözetilerek hazırlanacak.Orta Vadeli Program'la (OVP) dijital dönüşüm süreci blokzincir gibi teknolojilerle hızlandırılırken, Türkiye genelinde siber güvenlik bütüncül politikalarla güçlendirilecek. Siber Güvenlikte Yeni Adımlar Dijital dönüşüme geçiş, program boyunca düzenlemelerle desteklenecek.Siber güvenlik, OVP kapsamında dijital dönüşüm sürecinde odaklanılan alanlardan biri olacak.Söz konusu dönemde, siber güvenlik alanıyla ilgili müstakil bir yasal düzenleme ve ihtiyaç duyulan ikincil düzenlemeler AB müktesebatıyla uyumu gözetilerek yapılacak. Siber Güvenlik Stratejisi ve Eylem Planı hazırlanarak uygulamaya konulacak.Ayrıca Türkiye genelinde siber güvenliğin bütüncül politikalarla güçlendirilmesi, kamu yönetiminin etkinleştirilmesi ve kamu hizmetlerinin geliştirilmesinde dijital teknolojilerden en üst düzeyde faydalanılacak. Dijital Dönüşümün Hızlandırılması Blokzincir, dijital dönüşümde öne çıkan başlıklardan olurken blokzincir tabanlı yeni nesil dijital kimlik yönetim altyapısı geliştirilecek ve devreye alınacak. Bu dönemde Ulusal Veri Stratejisi ve Eylem Planı hazırlanarak uygulamaya konulacak.Ayrıca veri ekonomisine geçişi hızlandırmak üzere, veri sahipliği ve veri paylaşım sorumluluklarıyla teknik yöntemlere ilişkin hususları da kapsayan ulusal politika çerçevesi hazırlanacak veri yönetişimi çatı mevzuatı ve yönetişim altyapısı bu politika çerçevesi doğrultusunda oluşturulacak.Kamuda bilişim hizmetlerinin güvenli ve yenilikçi kullanımına yönelik mekanizmalar geliştirilecek, dış ticaret açığı verilen yazılım, donanım ve altyapı harcamalarında tasarruf ve etkinlik sağlanacak. Ulusal Veri Stratejisi ve Yönetişim Dijital ekonominin büyümesi ve firmaların yeni teknolojik gelişmelerden istifade ederek rekabet güçlerini korumaları amacıyla bulut bilişim imkanları yaygınlaştırılacak. Ayrıca Dijital Devlet Stratejisi ve Eylem Planı hazırlanarak uygulamaya konulacak. Uzaktan erişim üzerinden mikro veri sunumunun yasal zeminine yönelik hazırlıklar tamamlanacak, bilimsel araştırmalara yönelik Elektronik Veri Araştırma Merkezi (E-VAM) projesi hayata geçirilecek.

Eskinazi: Türk ihracatçısına can suyu verilmediği takdirde bu ihracat hedefleri şaşar Haber

Eskinazi: Türk ihracatçısına can suyu verilmediği takdirde bu ihracat hedefleri şaşar

2025-27 Dönemi için açıkladığı Orta Vadeli Program ile 2023 yılında açıkladığı 2023-26 dönemi OVP’ler karşılaştırıldığında Türkiye’nin 2024 ve 2026 yıllarındaki ihracat hedefleri 13 milyar dolar aşağı çekildi. 2023 yılında açıklanan OVP’de 2024 yılı ortalaması 36,8 TL olacak denilen Amerikan doları, son açıklanan OVP’de 2024 yılı ortalaması 33,2 TL’ye aşağı yönlü revize edildi. Bu da Amerikan dolarının TL karşısında yüzde 9,8 kan kaybı anlamına geliyor. 2025-27 dönemi OVP hedeflerine göre; dolar kurunun TL karşısındaki kan kaybı 2025 ve 2026 yıllarında da devam edecek. Bir önceki OVP’de 2025 yılı için yıl ortalaması 43,9 TL olacağı vurgulanan dolar kuru 2025/27 dönemini kapsayan OVP’de 42 TL’ye çekildi. 2026 yılı için ortalama 47,8 TL olan öngörü de 44 TL’ye düşürüldü. 2024 yılının 8 aylık döneminde enflasyon yüzde 32 olurken, dolar kurundaki artış yüzde 16’da kaldı. Ege İhracatçı Birlikleri Koordinatör Başkanı Jak Eskinazi, “2024-26 yıllarını kapsayan OVP’de 2024 yılı için yıllık enflasyon yüzde 33 olarak öngörülmüştü. Bugün bu hedefin yüzde 41,5’a yükseltildiğini görüyoruz. Yıllık ihracat hedeflerinin 2024 yılı için 267 milyar dolardan 264 milyar dolara, 2025 yılı için 283,6 milyar dolardan 279,6 milyar dolara, 2026 yılı için 302,2 milyar dolardan 296,1 milyar dolara indirildiğini üzülerek görüyoruz. Türk lirasındaki aşırı değerlenmenin 3 yılda 13 milyar dolar ihracat kaybına yol açacağı programda yazılmış. Gerçekleşmenin daha da kötü olmasından endişe ediyoruz” diye ifade etti. “Rakiplerimize göre yüzde 40 civarında pahalı konumdayız”  Türkiye’deki enflasyonun 2021 Eylül ayından sonraki tırmanması sonrasında döviz kurlarının aynı oranda artmadığını, oluşan maliyet farklarını müşterilere aynı oranda yansıtamadıklarını vurgulayan Eskinazi sözlerini şu şekilde tamamladı: “Küresel pazarda rekabetçiliğimizi kaybettik. Dünya genelinde talebinde nazlı olduğu bir süreçten geçiyoruz. Rakiplerimize göre yüzde 40 civarında pahalı konumdayız. Türk ihracatçısı müşteri kaybetmemek için öz sermayesinin erimesini göze alarak kar etmeden ya da zararına işlerini sürdürüyor. Enflasyon rakamlarından düşük artan döviz kurlarıyla 3 yıl daha devam edemeyiz. Türk ihracatçısına cansuyu verilmediği takdirde bu ihracat hedefleri şaşar, ihracatçılarımız Pazar kaybeder bu da Türk ekonomisinde farklı noktalarda kötü gidişi domino etkisiyle artırır. İhracatçılara performansına göre yeni bir devlet destekleri hayata geçirilmeli. Aksi takdirde ihracat entübe olur. Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın dolar kuru üzerindeki baskıyı kaldırmasını ve dolar kurunun serbest piyasada olması gerektiği noktaya gelmesi gerektiğinin altını çiziyoruz.”

Tarımsal sulama bütçesine büyük artış: 2025 için yüzde 83 artış Haber

Tarımsal sulama bütçesine büyük artış: 2025 için yüzde 83 artış

Tarım ve Orman Bakanı İbrahim Yumaklı, tarımsal sulamaya ayrılan bütçeye ilişkin, “2025 yılında sulama bütçesine ayrılan rakamın artış oranı yüzde 83. Dolayısıyla, Orta Vadeli Program’da bahsedilen tarımsal üretimin artırılması konusundaki kararlılığı da buradan görmek mümkün” dedi. OVP açıklamaları ve tarımsal sulama Yılmaz, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde 2025-2027 yılı dönemini içeren Orta Vadeli Program’ı (OVP) açıkladı. Tarım ve Orman Bakanı İbrahim Yumaklı da külliyede düzenlenen programa katıldı. Yumaklı, programın açıklanmasının ardından ise basın mensuplarının sorularını cevapladı. Destek ve hibeler Bir gazeteci tarafından açıklanan OVP’ye göre tarımsal sulamaya ne kadar bütçe ayrıldığını sorması üzerine Yumaklı, “Şu anda kapalı devre sulama sistemlerimizin oranı yüzde 35 ancak yaptığımız hiçbir yeni sulama sistemlerini açık yapmıyoruz. Bunların tamamı kapalı devre sulama sistemleri olarak devam ediyor. Ayrıca, buna bağlı olarak üreticilerimizin de damla sulama sistemleri gibi yatırımlarının da yüzde 50’sini hibe programlarımızla biz karşılıyoruz. Dolayısıyla, burada komple bir sistemin dönüştürülmesi hususu var. Bizim hali hazırda sulamaya açılmış olan alanımız 7,2 milyon hektar. 2028 yılının sonuna kadar sulamaya açacağımız alan 750 bin hektar. 2028’e kadar da hali hazır mevcutların dönüştürülmesi yüzde 35’lerden yüzde 45’lere gelmiş olacak. 2025 yılında sulama bütçesine ayrılan rakamın artış oranı yüzde 83. Dolayısıyla Orta Vadeli Program’da bahsedilen tarımsal üretimin artırılması konusundaki kararlılığı da buradan görmek mümkün” cevabını verdi.

Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, 2025-2027 dönemini kapsayan Orta Vadeli Programı açıkladı Haber

Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, 2025-2027 dönemini kapsayan Orta Vadeli Programı açıkladı

Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, 2025-2027 yıllarını kapsayan Orta Vadeli Program'ı (OVP) kamuoyuna açıkladı. Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde düzenlenen toplantıya Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek de katıldı. Yılmaz, OVP'nin Türkiye ekonomisinin büyüme, istihdam ve fiyat istikrarı gibi kritik alanlarda nasıl bir yol haritası izleyeceğini belirleyen önemli bir politika belgesi olduğunu vurguladı. TEMEL HEDEFLER VE POLİTİKA ÇERÇEVESİ Yılmaz, konuşmasında Orta Vadeli Program’ın, Türkiye ekonomisinin gelecek üç yılını şekillendirecek politika çerçevesini, hedefleri ve uygulama araçlarını belirlemek için hazırlandığını ifade etti. Programın temel amacının, makroekonomik politikaları düzenlemek ve gelir-gider tahminleri, bütçe dengesi ile borçlanma durumunu yönetmek olduğunu dile getirdi. EKONOMİK İSTİKRAR VE SÜRDÜRÜLEBİLİR BÜYÜME Yılmaz, Programın ekonomik istikrarı sağlamak ve sürdürülebilir büyümeyi desteklemek amacıyla hazırlandığını belirtti. OVP’nin, sadece siyasi sahiplenmeyle değil, tüm kesimlerin desteğiyle uygulanabilirliğinin artırılacağını vurguladı. Ayrıca, 2025-2027 dönemini kapsayan OVP'nin hazırlık sürecinin belirli bir takvim çerçevesinde planlandığını ve bu takvime uygun olarak adım adım ilerlediğini söyledi. DEZENFLASYON SÜRECİ 2024'TE BAŞLADI Yılmaz, konuşmasının devamında dezenflasyon sürecinin etkilerinin 2024 yılının Haziran ayından itibaren hissedilmeye başlandığını belirterek, bu sürecin devam edeceğini ifade etti. Makroekonomik istikrarın sağlanması için uygulamaya koyulan politikaların, önümüzdeki dönemde olumlu sonuçlar vereceğini sözlerine ekledi.

Dünya Bankasından bu yıl Türkiye'ye sağlanan finansman 3,7 milyar dolara ulaştı Haber

Dünya Bankasından bu yıl Türkiye'ye sağlanan finansman 3,7 milyar dolara ulaştı

Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, "Ülkemiz için 2024 yılı içinde Dünya Bankası tarafından onaylanan finansman tutarı 3,7 milyar dolara yaklaşmıştır." dedi. Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, Dünya Bankasının 6 Şubat depremlerinden etkilenen küçük sanayi sitelerinin yeniden inşası ve bölgedeki işletmelerin faaliyetlerinin devamı için kullanılacak 600 milyon dolarlık krediyi onayladığını belirterek, "Bu krediyle birlikte ülkemiz için 2024 yılı içinde Dünya Bankası tarafından onaylanan finansman tutarı 3,7 milyar dolara yaklaşmıştır." dedi. Şimşek, Dünya Bankası ile yürütülen işbirliği çalışmalarına ilişkin değerlendirmede bulundu. Dünya Bankasının, geçen yıl Orta Vadeli Program'ın açıklanmasının ardından Türkiye'ye aktardığı kaynak tutarını devam eden 17 milyar dolarlık programa 18 milyar dolar daha ilave ederek 35 milyar dolara yükseltme kararı aldığını anımsatan Şimşek, Türkiye'ye yönelik Ülke İşbirliği Çerçevesi Programı'nın da bir süre önce Bankanın İcra Direktörleri Kurulunda görüşülerek yürürlüğe girdiğini bildirdi. Bankadan sağlanacak yeni finansmana ilişkin de bilgi veren Şimşek, "Dünya Bankası, 6 Şubat depremlerinden etkilenen küçük sanayi sitelerinin yeniden inşası ve bölgedeki işletmelerin faaliyetlerinin devamı için kullanılacak 600 milyon dolarlık krediyi onayladı. Bu kredi, uygulaması Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı tarafından gerçekleştirilecek Türkiye Küçük Sanayi Sitelerinin Yeniden İmarı ve Bölgesel Ekonomik İyileşme Projesi'nin finansmanında kullanılacak." diye konuştu. Şimşek, bu kredinin, depremin ardından afet bölgesi olarak kabul edilen yerlerde Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı tarafından afetlere dayanıklı ve düşük emisyonlu küçük sanayi siteleri inşa edilerek bölgedeki mikro, küçük ve orta ölçeklı̇ işletmelerin faaliyetlerinin devamlılığının ve sürdürülebilirliğinin sağlanması için kullanılacağını söyledi. "Dünya Bankası ile işbirliğimiz sürecek" Dünya Bankası ile sürdürdükleri işbirliğinin önemine işaret eden Şimşek, "Bu krediyle birlikte ülkemiz için 2024 yılı içinde Dünya Bankası tarafından onaylanan finansman tutarı 3,7 milyar dolara yaklaşmıştır. Ayrıca, depremlerden etkilenen illere yönelik projeler için bugüne kadar Dünya Bankası tarafından onaylanan finansman tutarı ise yaklaşık 2 milyar dolara ulaştı. Bu finansman, Dünya Bankasının ülkemize ve ekonomi programımıza duyduğu güvenin de göstergesidir." dedi. Şimşek, hükümetin deprem öncesinde ekonomiye ciddi katkı sağlayan bölge sanayisini yeniden ayağa kaldırma ve istihdamı güçlendirme hedefleri doğrultusunda afet bölgesine yönelik projelerle Dünya Bankası ile işbirliğini sürdürmeye devam ettiklerini belirtti.

ATSO Başkanı Ali Bahar: Haber

ATSO Başkanı Ali Bahar: "OVP’yi yüzde 100 destekliyoruz"

ANTALYA (AA) - Antalya Ticaret ve Sanayi Odası (ATSO) Başkanı Ali Bahar, Orta Vadeli Programı desteklediklerini bildirdi.ATSO'dan yapılan açıklamaya göre, Antalya Sanayici ve İş İnsanları Derneğinin (ANSİAD) düzenlediği toplantıya katılan Bahar, birlik ve beraberlik içinde hareket etmek gerektiğini belirtti.ABD ve batı ülkelerinin Çin'den yaptıkları tedariği başka ülkelere kaydırmaya çalıştıklarını, bu ülkelerden birisinin de Türkiye olduğuna dikkati çeken Bahar, bu durumun yatırımcılara fırsat sunduğunu vurguladı.Türkiye ekonomisinin 2023'ün ilk çeyreğinde de büyümesini sürdürdüğünü kaydeden Bahar, "Bizim ülke olarak sanayi öncülüğünde büyümeye ihtiyacımız var. Aylardır hepimiz yüksek sesle diyoruz ki, finansman. Enerji ve işgücü maliyetleri kat kat arttı. Bunu fiyatlarımıza tam olarak yansıtamadık. Buna karşılık sürekli olarak finansman ihtiyacından bahsettik. Neyse ki, son aylarda sanayicinin sesi duyuldu ve finansman kanalları yeniden açılmaya başladı, KGF limitleri ve krediler artırıldı." ifadelerini kullandı.Hükümetin açıkladığı olduğu Orta Vadeli Programı (OVP) önemsediklerinin altını çizen Bahar, şunları kaydetti:"OVP, istişare ile gerçekleştirildi. Türkiye’nin bütün coğrafyasını yansıtacak şekilde dile getirildi. Bu yüzden OVP’yi şu anki açıklamış haliyle yüzde 100 destekliyoruz. Tarım ve gıda konusunu sanayi gibi stratejik buluyoruz. Bunun disiplinle uygulanması konusunda da tüm odalar olarak bir irade koymamız gerektiğinin farkındayız. Biz ATSO olarak bu iradeyi muhakkak yerine getiriyoruz."

En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.