TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
SON DAKİKA
Hava Durumu
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

#ölüm yıldönümü

İLKHABER-Gazetesi - ölüm yıldönümü haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, ölüm yıldönümü haber sayfasında canlı gelişmelere ulaşabilirsiniz.

Neşet Ertaş ölüm yıldönümünde anılıyor: Neşet Ertaş kimdir? Neden Bozkırın Tezenesi olarak anılıyor? Haber

Neşet Ertaş ölüm yıldönümünde anılıyor: Neşet Ertaş kimdir? Neden Bozkırın Tezenesi olarak anılıyor?

Türk halk müziğinin efsanevi ismi Neşet Ertaş, ölümün 12. yıl dönümünde yedileri tarafından rahmetle anılıyor. "Bozkırın Tezenesi" olarak bilinen Ertaş, 25 Eylül 2012'de İzmir'de hayata veda etmişti. Dillerden düşmeyen eserleri ve türküleriyle Türk milletinin hafızasında muhteşem bir yer edinen Neşet Ertaş, halkın izlediğine yaptığı katkılarla da tanınıyor. Kendine has yorum tarzı ve duygusal sözleriyle Anadolu insanının farklılaştığı farklı, köklü Türk müziğinin en önemli insanlardan biri olarak anılmayı sürdürüyor. İşte Neşet Ertaş hakkında yapılması gereken her şey... Neşet Ertaş Kimdir? Neşet Ertaş, 1938 yılında Kırşehir'in Çiçekdağı ilçesinde dünyaya geldi. Babası Muharrem Ertaş, Abdal kültürünün önemli temsilcilerinden bildirildi. Müziğe olan ilgiyle çocuk yaşlarına başlayan Ertaş, babasıyla birlikte düğünlerde türküde sahneye çıkmaya başladı. İlk çalması annesinin yaptığı oyuncak bağlama oldu. Küçük yaşlarda saz ve bağlama çalmaya başlayan Ertaş, kendi imkanlarıyla geliştirerek halk arasında önemli bir yere sahip oldu. Ertaş, 1957 yılında İstanbul'a giderek ilk plağını çıkardı. Bu şekilde daha sonra Anadolu'da tanınmaya başlayan sanatçı, birçok plak ve kaset çıkardı. Askerlik sonrasında İstanbul'da çalıştıktan sonra Ankara'ya yerleşti ve burada sahne çalışmasına devam etti. Müziğiyle büyük bir kitleye ulaşan Ertaş, halk müziğinin önemli isimlerinden biri haline geldi. Ölümü ve Anma Töreni Neşet Ertaş, 25 Eylül 2012'de İzmir'de tedavi gördüğü hastanede vefat etti. Ölümün ardından birçok sanatçı ve hayranı tarafından anıldı. Bu yıl Kırşehir Bağbaşı Mezarlığı'nda düzenlenen anma törenine yedileri ve çok sayıda vatandaş katıldı. Oğlu Hüseyin Ertaş, ebeveynlerinin kendilerine en önemli konuda saygı öğrettiğini vurguladı. Törende dualar okunarak çiçekleri değiştirildi. Neşet Ertaş'ın En Güzel Türküleri Neşet Ertaş, eserlerinde Anadolu insanının farklı ve yaşadıkları ustaca yansıttı. "Yalan Dünya", "Vay Vay Dünya", "Kırşehir'in Gülleri", "Neredesin Sen", "Gönül Dağı", "Mühür Gözlüm" gibi eserler Türk halk müziğinin vazgeçilmezleri arasında yer alıyor. Bu türküler, sadece müzik dünyasında değil, halk arasında da derin bir etki bırakmıştır. Neşet Ertaş, yalnızca müziğiyle değil, mütevazı birikimleriyle de hafızalarda yer etti. UNESCO tarafından "Yaşayan İnsan Hazinesi" olarak sınırlandırılan Ertaş, halkın sanatçısı olarak da anılmayı her zaman tercih etti. Sanat yaşamı boyunca birliklerde ve acılarını dile getirerek, Türk halkına büyük katkılarda bulunur. Neşet Ertaş, neden "Bozkırın Tezenesi" olarak anılır? Neşet Ertaş, "Bozkırın Tezenesi" olarak anılmasının birkaç önemli nedeni bulunmaktadır: Anadolu Kültürü ile Bağlantısı : Neşet Ertaş, Kırşehir'in bozkırlarında doğmuş ve büyümüştür. Bozkır kültürü, onun hayatında ve sözlerinde derin bir şekilde hissedilir. Anadolu'nun öz değerleri, halkının acılarını ve sevinçlerini türküleriyle dile getirirken, bozkırın sade ve samimi hayatları da yansıtılmıştır. Saz ve Söz Ustalığı : "Tezenesi" ifadesi, saz çalma sanatını simgeler. Ertaş, bağlama ve cura gibi geleneksel çalgıları ustalıkla çalarken, derin sözlerle dolu türküleriyle de halkının kalbine dokunmuştur. Müziği, Anadolu'nun ruhunu yansıtıyor ve bu nedenle "Bozkırın Tezenesi" unvanını kazanmıştır. Yaşar Kemal'in Desteği : Bu unvan, ünlü yazar Yaşar Kemal tarafından verilmiştir. Kemal, "İnce Memed" adlı eserini Neşet Ertaş'a "Bozkırın Tezenesi"ni ifadesiyle imzalayarak onun bu unvanını benimsemesine yardımcı olmuştur. Bu, onun müziğinin ve sanatsal süreçlerinin toplumda nasıl bir yer edindiğinin de bir göstergesidir. NEŞET ERTAŞ NASIL VE NEDEN ÖLDÜ? Neşet Ertaş, 25 Eylül 2012 tarihinde İzmir'de tedavi gördüğü hastanede 74 yaşında hayatını kaybetti. Ölüm sebebi, yıllarca süren sağlık sorunlarıydı. Ertaş, özellikle parmaklarındaki felç nedeniyle zorlu bir süreç geçirmişti. Bu sağlık sorunları, sanat hayatını etkileyerek zaman zaman sahneye çıkmasını zorlaştırmıştı. Neşet Ertaş, Türk halk müziğine büyük katkılarda bulunan bir sanatçı olarak, vefatıyla birlikte müzik dünyasında derin bir boşluk bırakmıştır. Ölümünden sonra, eserleri ve türküleri ile hatırlanmaya devam etmektedir.  

Sanat Güneşi Zeki Müren Kimdir? Kaç yaşında vefat eti? Zeki Müren hakkında az bilinenler Haber

Sanat Güneşi Zeki Müren Kimdir? Kaç yaşında vefat eti? Zeki Müren hakkında az bilinenler

Klasik Türk Müziği'nin efsanevi ismi Zeki Müren, 28. ölüm yıldönümünde anılıyor. "Sanat Güneşi" unvanıyla tanınan Müren, hayatı sanata aday olup müzik kariyerinde önemli izler bıraktı. 24 Eylül 1996 tarihinde 64 yaşında hayatta olan Zeki Müren, yalnızca müziğiyle değil, performansları ve tarzıyla da birçok sanatçıya ilham kaynağı oldu. Peki, Zeki Müren kimdir? Vefat geldiğinde kaç yaşındaydı? İşte Zeki Müren'e dair merak edilenler ve bilinmeyenler... Zeki Müren kimdir? Zeki Müren, 6 Aralık 1931'de Bursa Tophane'de doğmuş ve Türk gittiğine damgasını vuran bir sanatçıdır. "Sanat Güneşi" unvanıyla anılan Müren, Türkiye'de Altın Plak parçalarının ilk sahibi olarak müzik dünyasının önemli bir yere sahiptir. Müzik kariyeri boyunca altı yüzü aşkın plak ve kaset kaydetmiş, üç yüzü aşkın eser bestelenmiştir. Zeki Müren eğitim ve müzik hayatı İlkokulu bitirdikten sonra Bursa'daki Tahtakale Ortaokulu'na geçti. Ortaokulu kaldıktan sonra, ailesinin parçalarıyla İstanbul'da bulunan Boğaziçi Lisesi'ne kaydoldu. burada birincilikle bitirerek mezun oldu. Daha sonra Mimar Sinan Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi'nde yüksek büyüme bölümü başladı ve bu alanda eğitim aldı. Bursa'da Tamburi sanatçısı İzzet Gerçeker'den müzik eğitimi için usul ve solfej dersleri aldı. Boğaziçi Lisesi'nde çalışırken, sinema yönetmeni Arşavir Alyanak'ın babası Agopos Krikor ve udi Krikor'dan ders aldı. Üniversite döneminde TRT İstanbul Radyosu'nda açılan ses sanatçısı sınavını birincilikle kazanarak müzik kariyerine ilk adımını attı. Zeki Müren'in Müzik Yolculuğu Müziğe olan tutkusu, ilkokul yıllarına kadar uzanıyor. Bursa'da çeşitli müzik dersleri yayınlandıktan sonra TRT'deki ilk konseri ile sanat hayatına hızlı bir giriş yaptı. Anadolu'da tanınmaya başlanıyor ise "Muhabbet Kuşu" adlı şarkıyla oldu. Müren, yıllar içinde muhteşem eserler bıraktı; "Zehretme Hayatı Bana Cananım", "Gözlerinin İçine Başka Hayal Girmesin" gibi şarkılar hala dinleniyor. Müren, 1955 yılında "Manolyam" adlı eseriyle Altın Plak Ödülü'nü kazanmıştır. 1976 yılında Londra'daki Royal Albert Hall'da konser veren ilk Türk sanatçısı olmuştur. Sinema ve Tiyatro Zeki Müren, 1954'te "Beklenen Şarkı" filmiyle sinemaya adım atmış, kendi besteleriyle 18 filmde başrol oynamıştır. Ayrıca tiyatro sahnelerinde boy gösterilmiştir. Efsane Sahne Performansları Zeki Müren, sahne performanslarıyla da hafızalara kazındı. 1976'da Londra'da Royal Albert Hall'da sahne alan ilk Türk sanatçısı oldu. Kendi tasarımı kıyafetleri ve sahne düzenlemeleri ile müzik dünyasında gelişmiş bir isim haline geldi. Zeki Müren'in Özel Hayatı Zeki Müren, ellili yılların kalıplarını zorlayan kıyafetleri ve kendine has üslubuyla dikkat çeken bir sanatçıydı. Hayatı boyunca hiç evlenmemiş olmasına rağmen, zaman zaman kadınlarla anılmıştır. Sanatçı, eşcinsel olduğu yönündeki spekülasyonları her zaman canlı tutsa da, cinsel tercihi hakkında herhangi bir açıklama yapmamıştır. Kendine özgü tarzı ve sahne kostümleriyle tanınan Müren, özellikle kıyafet tasarımlarında yenilikçi bir yaklaşım sergilemiştir. Müzik, sinema ve tiyatro dışında resim ve desen çalışmaları da yapmış, eserleri birçok ilde sergilenmiştir. Ayrıca, şiirle de ilgilenmiş ve bu alanda "Bıldırcın Yağmuru" adlı bir şiir kitabı yayınlamıştır. Zeki Müren'in Askerlik Yılları Müren, askerliğini 1957-1958 yıllarında tamamlamış, Ankara Piyade Okulu'nda altı ay, İstanbul Harbiye Temsil Bürosu'nda altı ay ve Çankırı'da üç ay hizmet vermiştir. Sanat hayatında zirveye ulaşan Müren, her zaman kuralına uygun ve ağdalı bir Türkçe kullanarak hafızalara kazınmıştır. Zeki Müren, kişisel hayatını oldukça gizli tutmuş, sahnedeki karakteriyle özel hayatı arasında bir denge kurmayı başarmıştır. Zeki Müren'in Bilinmeyenleri: 18 Yıllık Yakın Arkadaşından Çarpıcı Anılar Zeki Müren ve Bülent Ersoy Arasında Gerilim Kamuoyunda Zeki Müren ile Bülent Ersoy arasındaki gerilim de dikkat çekiyor. Çakmak, bu durumun gerçek nedenlerini biliyor ancak isim vermekten kaçınıyor. Ersoy ile Müren’in yaşadığı bir olayın, gerilimin temelini oluşturduğunu belirtti. Zeki Müren'in Sevgilisiyle İntihar Girişimi Zeki Müren'in başka bir sevgilisiyle intihar girişiminde bulunduğuna da değinen Çakmak, "Pilot üsteğmen sevgilisi ile birlikte hayatlarını sürdüremeyeceklerine inanarak intihar etmeyi düşündüler. Ancak son anda frene basarak bu girişimden vazgeçtiler" dedi. Zeki Müren Neden Öldü? Hastalığı Neydi? Zeki Müren, 24 Eylül 1996 tarihinde kalp krizi geçirerek hayata veda etti. Ölümünden önce geçirdiği kalp rahatsızlığı ve şeker hastalığı, son yıllarını sahnelerden uzak geçirmesine neden olmuştu. Müren, Bodrum’daki evinde inzivaya çekmiş, bu süre zarfında sağlığına dikkat etmeye çalışmıştır. Zeki Müren Kaç Yaşında Vefat Etti? Zeki Müren, 6 Aralık 1931 tarihinde doğmuş olup, 24 Eylül 1996 tarihinde 64 yaşında vefat etmiştir. Ölümü, Türk sanat camiasında derin bir üzüntü yaratmış, cenazesine büyük bir kalabalık katılmıştır. Müren, Bursa’daki Emirsultan Mezarlığı’na defnedilmiştir.

Kazım Koyuncu'nun vefatının 19. yılında anılıyor Haber

Kazım Koyuncu'nun vefatının 19. yılında anılıyor

Kazım Koyuncu, vefatının 19. yılında Artvin'deki kabri başında anıldı. Sanatçı, müzisyen, söz yazarı ve aktivist olarak tanınan Koyuncu, kanser nedeniyle 33 yaşında hayatını kaybetmişti. Yeşilköy köyündeki mezarı başında düzenlenen törene, Koyuncu'nun annesi Hüsniye, kardeşleri Oğuz, Orhan, Niyazi Koyuncu, ablası Canan Erdem ve birçok yakını katıldı. Ayrıca, CHP Rize Milletvekili Tahsin Ocaklı, Hopa Belediye Başkanı Utku Cihan, Kemalpaşa Belediye Başkanı Erhan Yılmaz ve Fındıklı Belediye Başkanı Ercüment Şahin Çervatoğlu gibi siyasi isimler de törende yer aldı. Törende katılımcılar, "air ceketli çocuk" olarak anılan Kazım Koyuncu'nun mezarına karanfil bırakarak dua ettiler. Hopa Belediye Başkanı Utku Cihan, törende yaptığı konuşmada, Koyuncu'nun fikirlerinin ve müziğinin yaşamaya devam ettiğini vurgulayarak, Hopa'da Kazım Koyuncu Kültür Merkezi ve Müzesi gibi alanlar oluşturmayı planladıklarını belirtti. Bu alanlarda gençlere ve çocuklara eğitim vermek ve Kazım Koyuncu'nun sanatını gelecek nesillere aktarmak istediklerini dile getirdi. Eskişehir'den gelen Mehmet Ali Bozkaya ise Kazım Koyuncu'nun Karadeniz müziğini çok güzel duygularla yorumladığını ve onun eserlerinin zihinlerde yer ettiğini ifade etti. Bozkaya, Koyuncu'yu öğrencilik yıllarında sahnede dinleme fırsatı bulduğunu ve bugün mezarına ilk defa geldiğini söyleyerek duygularını paylaştı. Kazım Koyuncu'nun anma töreninde katılımcılar, sevgi ve özlemle sanatçıyı anarak onun unutulmayacağını vurguladılar.

Kurtlar Vadisi'nin unutulmaz karakteri Süleyman Çakır bu senede unutulmadı Haber

Kurtlar Vadisi'nin unutulmaz karakteri Süleyman Çakır bu senede unutulmadı

Kurtlar Vadisi'nin efsanevi karakteri Süleyman Çakır, yıllar geçse de hala hayranlarının kalbinde taht kurmaya devam ediyor. Bu yıl da, onun anısını canlı tutmak isteyen hayranları ölüm yıldönümünde Süleyman Çakır'ı andı.  Oktay Kaynarca'nın muhteşem oyunculuğuyla hayat bulan Çakır, Kurtlar Vadisi'nin unutulmazları arasında yerini koruyor. Süleyman Çakır kimdir? Süleyman Çakır'ı kim canlandırıyor? Kurtlar Vadisi'nde izleyicilerin kalbinde taht kuran Süleyman Çakır karakteri, gerçek hayatta usta oyuncu Oktay Kaynarca tarafından canlandırılmıştır. 1964 yılında doğan Çakır, dramatik bir geçmişe sahiptir. Babasının cami avlusunda öldürülmesiyle genç yaşta hayatın zorluklarıyla yüzleşmek zorunda kalmıştır. Annesi ve kız kardeşiyle geçimini sağlamak için nohut pilavı satarak mücadele eder. Ancak bir gün kız kardeşine zor kullanan bir zabıtayı öldürerek hapise düşer. Bu zorlu süreçte ona destek olan Duran Emmi ile tanışır ve yer altı dünyasına adımını atar. Kısa sürede mafyanın önemli isimlerinden biri haline gelir ve armatör Laz Ziya'nın kızı Nesrin Yılmaz ile evlenir. Bu evlilikten iki çocuğu olur. SÜLEYMAN ÇAKIR NASIL ÖLDÜ? Ancak Çakır'ın hikayesi trajik bir sonla noktalanır. Zararlı maddeye karşı savaş açması ve Baron'a suikast düzenlemesi nedeniyle Kurtlar Konseyi'nin hedefi haline gelir. Testere Necmi'nin planladığı bir pusuda ağır yaralanır ve tüm çabalara rağmen kurtarılamaz. 8 Nisan 2004'te hayatını kaybeder. OKTAY KAYNARCA: '' ALLAH RAHMET EYLESİN'' Oktay Kaynarca, Süleyman Çakır'ın ölüm yıl dönümünde sosyal medyada bir video yayınlayarak karakteri ve hayatını anmıştır. "Rahmetlinin 20. Sene-i devriyesinde Allah’tan rahmet, sevenlerine başsağlığı diliyorum. Allah rahmet eylesin, güzel adamdı" diyerek Süleyman Çakır'ı anmıştır. Süleyman Çakır karakteri, izleyicilerin hafızalarında unutulmaz bir yer edinmiş, Kurtlar Vadisi'nin en etkileyici karakterlerinden biri olmuştur.

Erol Büyükburç'un vefatının üzerinden 9 yıl geçti Haber

Erol Büyükburç'un vefatının üzerinden 9 yıl geçti

Türk pop müziğinin unutulmaz isimlerinden Erol Büyükburç'un vefatının üzerinden dokuz yıl geçti, ancak müziğinin gücü hala kalplerimizde yaşıyor. Erol Büyükburç Kimdir? Nadıl ünlü oldu? İşte Erol Büyükburç'un hayatı ve eserleri... Erol Büyükburç Kimdir? Erol Büyükburç, Türk pop müziğinin efsanevi isimlerinden biri olarak tarihe geçti. Adana doğumlu olan ve 60'lı yıllardan itibaren müzik dünyasında adını duyuran Büyükburç, pek çok unutulmaz esere imza attı. Müzik kariyerine lise yıllarında başlayan Büyükburç, İstanbul Belediyesi Konservatuvarı'nda eğitim aldı ve kendi vokal grubunu kurdu. "Yerli Elvis" olarak anılmaya başlayan sanatçı, uzun yıllar boyunca müzik sahnesinde önemli bir yere sahip oldu. Büyükburç'un müzik kariyerindeki başarıları arasında birçok ödül bulunuyor. Balkan Festivali'nde "En İyi Şarkıcı" ödülü de bunlardan biri. Sanatçının repertuarında yer alan "Öp Beni", "Little Lucy" ve "Haydi Gençlik Hop Hop" gibi şarkılar, geniş kitleler tarafından sevilerek dinlendi. Erol Büyükburç'un 'Saksı değilim ben' çıkışı Türk pop müziğinin efsane isimlerinden Erol Büyükburç, müzik kariyeri boyunca önemli eserlere imza atsa da, yaşamının son dönemlerinde yaşadığı sıkıntılar ve haksızlıklarla gündeme gelmişti. Son dönemlerinde katıldığı bir televizyon programında yaşadığı haksızlıklara karşı çıkan Büyükburç'un çıkışı, müzik dünyasında yankı buldu. Programda, kendisine yönelik haksızlık ve hor görülme hissine dair duygularını dile getiren Büyükburç, "Saksı değilim ben!" diyerek öfkesini ifade etmişti. Sanatçı, kendisini önemsemeyenlerin, onu görmemezlikten gelenlerin, hatta kendi başrolünde olduğu filmlerde bile onu düşünmeyenlerin varlığına dikkat çekmişti. Özellikle "Ben büyük bir sanatçıyım! Gelmiş geçmiş ve büyük sanatçılardan biriyim!" diyerek kendi değerini ve önemini vurgulayan Büyükburç, Türk pop müziğinin önemli isimlerinden biri olarak kendisini görmekteydi. Ancak yaşadığı haksızlıklar ve anlam veremediği ilgisizlikler karşısında öfkelenen sanatçının bu çıkışı, onun içinde bulunduğu duygusal durumu ve hayal kırıklığını yansıtıyordu. Erol Büyükburç'un bu çıkışı, müzik dünyasında tartışma yarattı ve onun müzik kariyeri boyunca yaşadığı zorlukları ve mücadele ruhunu bir kez daha gözler önüne serdi Erol Büyükburç'un vefatı Büyükburç'un hayatı trajik olaylarla da gölgelendi. 22 Temmuz 1999'da kızı Ajlan Büyükburç ile birlikte geçirdiği bir trafik kazasında hayatını kaybetti. Bu olay, müzik dünyasında derin bir üzüntü yarattı. Ardından, 2001 yılında eşi Emel Büyükburç'u karaciğer yetmezliği sonucu kaybetmesiyle, sanatçı daha da büyük bir acı yaşadı. Erol Büyükburç, sadece müzik kariyeriyle değil, aynı zamanda sinema dünyasında da kendine yer buldu. "Plajda Sevişelim", "Öp Beni", "Kader Rüzgarı" gibi filmlerde rol aldı ve seyirciler tarafından sevilerek izlendi. 12 Mart 2015 tarihinde, İstanbul'daki evinde hayatını kaybeden Büyükburç'un cenazesi, Cemal Reşit Rey Konser Salonu'nda düzenlenen törenin ardından Zincirlikuyu Mezarlığı'nda toprağa verildi. Türk pop müziğinin unutulmaz isimlerinden Erol Büyükburç'un müzik videoları ve filmografisi, sanatının geniş yelpazesini ve etkileyici kariyerini yansıtıyor. İşte onun unutulmaz eserleri: Müzik Videoları: Haydi Gençlik Hop Hop Little Lucy Sen Varsın Sevemem Sevgi Çiçekleri Yıllar Sonra   Filmografisi: 1964: Plajda Sevişelim / Neşeli Aşıklar 1965: Horoz Nuri 1967: Kızılcıklar Oldu Mu 1967: Gençlik Türküsü 1968: Yasemin'in Tatlı Aşkı 1968: Bir Damat Aranıyor 1968: Sus Sus Kimseler Duymasın 1968: Menekşe Gözler 1969: Berduş 1970: Öp Beni 1970: Avare Aşık 1971: Turist Ömer Boğa Güreşçisi 1975: Haydi Gençlik Hop Hop 1976: Oldu Olacak 1976: Cıbıl 1976: Kader Rüzgarı 1976: Kurban Olayım 1977: Ah Bu Sevda 1980: Bitmeyen Azap 1987: Enayiler Kralı Murtaza 2003: Shubuo Kral - Reklam filmi 2003: Nerdesin Firuze 2004: Hababam Sınıfı Merhaba 2007: Şöhret Okulu 2009: Kanal-İ Zasyon 2011: Alemin Kıralı (Kendisi olarak konuk olmuştur) 2014: Hayalet Dayı

Avrupa Yakası Dizisinin 'Tahsin'i Gazanfer Özcan Ölüm Yıldönümünde Anılıyor Haber

Avrupa Yakası Dizisinin 'Tahsin'i Gazanfer Özcan Ölüm Yıldönümünde Anılıyor

Gazanfer Özcan, 27 Ocak 1931'de İstanbul'da doğdu ve Türk oyuncu ve seslendirme sanatçısı olarak tanındı. Tiyatro kariyerine çocuk tiyatrosunda başladı ve Komedi Tiyatrosu'nda oynanan "Mahallenin Romanı" adlı oyundaki performansıyla dikkat çekti. Daha sonra çeşitli tiyatro oyunlarında rol aldı ve 1962 yılında Gönül Ülkü ile evlenerek "Gönül Ülkü - Gazanfer Özcan Tiyatrosu"nu kurdu. Sinema kariyerine 1950'li ve 1960'lı yıllarda birçok filmde rol alarak başladı. Ancak uzun bir aranın ardından 2000 yılında "Komser Şekspir" filmiyle sinemaya geri döndü. Televizyon dünyasında da aktif olan Özcan, "Kuruntu Ailesi" ve "Avrupa Yakası" gibi popüler dizilerde önemli roller üstlendi. 1998 yılında Türkiye Cumhuriyeti Kültür Bakanlığı tarafından Devlet Sanatçısı unvanı ile ödüllendirildi. 17 Şubat 2009'da kronik akciğer rahatsızlığı ve damar tıkanıklığı nedeniyle İstanbul'da hayatını kaybetti. Naaşı, Kadıköy Haldun Taner Sahnesi'nde düzenlenen bir törenin ardından Karacaahmet Mezarlığı'na defnedildi. Gazanfer Özcan, Türk tiyatro ve sinema dünyasına önemli katkılar sağlamış bir sanatçı olarak anılmaktadır. Gazanfer Özcan, unutulmaz rollerin usta oyuncusu olarak anılmaya devam ediyor. Ölümünün üzerinden 15 yıl geçtiğinde, Türk tiyatro ve sinema dünyasının sevilen ismi, sevenleri tarafından özlemle anılıyor. 27 Ocak 1931'de İstanbul Cihangir'de dünyaya gelen Özcan, sanat hayatına tiyatro ile adım attı. "Hisse-i Şayia" adlı oyundaki performansıyla tiyatro dünyasında kendine yer edinen Özcan, daha sonra Şehir Tiyatroları'nın çocuk bölümünde sahne aldı. 'Avrupa Yakası' Dizisinde 'Tahsin Sütçüoğlu' Karakteri İle Gönüllere Taht Kurdu Gazanfer Özcan, birçok unutulmaz eserde rol aldı. Ancak belki de en çok "Avrupa Yakası"ndaki Tahsin Sütçüoğlu karakteriyle izleyicinin kalbinde taht kurdu.  Gürse Birsel katıldığı bir programda Gazanfer Özcan gibi usta bir ismin kadroya katılmasıyla kanalın kendilerini daha çok ciddiye aldığını söylemişti. Usta oyuncunun kendisine adeta sihirli bir değnekle dokunmuş gibi olduğunu ve kariyerinde de hayatında da önemli bir yere sahip olduğunu belirtti. Gazanfer Özcan'ın Aramızdan Ayrılışı Usta oyuncunun vefatının ardından da sanat dünyasındaki izi silinmiyor. Kadıköy Belediyesi, onun anısına Kozyatağı Kültür Merkezi'nde Gazanfer Özcan Sahnesi'ni hizmete açarak, onun adını yaşatıyor. Gazanfer Özcan, kronik akciğer rahatsızlığı ve damar tıkanıklığı sebebiyle 1 buçuk ay boyunca tedavi gördüğü hastanede 17 Şubat 2009'da hayatını kaybetti. Haldun Taner Sahnesi'nde düzenlenen törenin ardından, Özcan'ın naaşı Karacaahmet Mezarlığı'nda toprağa verildi.

Gaffar Okkan, Diyarbakır'da 23. ölüm yıl dönümünde anıldı Haber

Gaffar Okkan, Diyarbakır'da 23. ölüm yıl dönümünde anıldı

Diyarbakır'da görev yaptığı süre boyunca yaptığı çalışmalarla halkın sevgi ve saygısını kazanan ve 24 Ocak 2001 tarihinde uğradığı silahlı saldırıda şehit edilen İl Emniyet Müdürü Ali Gaffar Okkan, ölümünün 23. yıl dönümünde anıldı. Şehidin Sakarya'daki mezarı başında düzenlenen anma törenine, ailesi, yakınları, Vali Ahmet Hamdi Nayir, Büyükşehir Belediye Başkanı Cumali Atilla, Emniyet Genel Müdürü Mehmet Aktaş, siyasi parti temsilcileri, sivil toplum kuruluşu temsilcileri ve vatandaşlar katıldı. Törende, Kur'an-ı Kerim okundu, dua edildi ve şehit Okkan için saygı duruşunda bulunuldu. Vali Nayir, yaptığı konuşmada, Okkan'ın Diyarbakır'ın huzur ve güvenliği için büyük çaba sarf ettiğini belirterek, "Şehit Gaffar Okkan, Diyarbakır'ın aziz hatırasıdır. Diyarbakır'ın huzur ve güvenliği için gösterdiği çabayı ve samimiyetini hiçbir zaman unutmayacağız." dedi. Emniyet Genel Müdürü Aktaş da Okkan'ın Diyarbakır'da önemli hizmetler gerçekleştirdiğini ifade ederek, "Şehit Gaffar Okkan, halkla iç içe, halkın sorunlarını çözmeye çalışan bir emniyet müdürüydü. Diyarbakır'da huzur ve güvenliğin sağlanmasında önemli katkıları oldu." diye konuştu. Okkan'ın eşi Ayşe Okkan ise eşinin Diyarbakır'da çok sevilen bir insan olduğunu belirterek, "Eşimi her zaman sevgi ve saygıyla anacağız. Diyarbakır, onu unutmadı, unutmayacaktır." dedi. Törenin ardından Vali Nayir ve beraberindekiler, Okkan'ın ailesini ziyaret etti.

Diyarbakır Emniyet Müdürü Gaffar Okkan Neden Çok Sevildi? Haber

Diyarbakır Emniyet Müdürü Gaffar Okkan Neden Çok Sevildi?

24 Ocak 2001 tarihinde uğradığı suikast sonucu aramızdan ayrılan Diyarbakır Emniyet Müdürü Ali Gaffar Okkan 23.ölüm yıldönümünde anılıyor. Polisin önyargı ile yaklaşıldığı Diyarbakır'da Emniyet Müdürü Gaffar Okkan halka öyle yakın olmuştu ki ölümünde adeta kepenk kapattırdı. Oldukça sevilen ve adından söz ettiren Gaffar Okkan Kimdir? İnceleyelim... GAFFAR OKKAN KİMDİR? Ali Gaffar Okkan, Sakarya'nın Hendek ilçesinde 1952 yılında doğdu. 30 Eylül 1970 tarihinde Polis Koleji'nden, 29 Eylül 1973 tarihinde Polis Akademisi'nden mezun olarak İzmir İl Emniyet Müdürlüğü'ne komiser yardımcısı olarak atandı. Gaffar Okkan bu ilde komiser rütbesine kadar çeşitli birimlerde görev yaptıktan sonra, 1983 yılında Şanlıurfa İl Emniyet Müdürlüğü'ne atanarak, 1985 yılında şube müdürlüğüne terfî etti. 1986 yılında Eskişehir İl Emniyet Müdürlüğü kadrosunda görev aldı. Bu ilde 1992 yılında emniyet müdür yardımcısı oldu.  Gaffar Okkan, 6 Aralık 1993 tarihinde 1. sınıf emniyet müdürlüğüne terfî ederek Kars il emniyet müdürü olarak atandı. 18 Kasım 1997 tarihinde Diyarbakır İl Emniyet Müdürü olarak göreve başladı. Bu arada İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi kamu yönetimi bölümündeki lisans eğitimini tamamlayarak mezun oldu. Gaffar Okkan, Kars emniyet müdürü iken, Diyarbakır halkına emniyet müdürü olarak atandı.Kadın polisler Diyarbakır'da ilk kez onun emriyle sokağa çıktılar, trafiği yönettiler. Gaffar Okkan, iki küçük otomobil aldı ve mavi-beyaza boyattı, ikişer kadın polis görevlendirdi. Bir otomobil kaybolan çocukları toplayıp ailelerine teslim ediyor, diğeri de yürümekte zorlanan yaşlılara yardım ediyordu. Havaalanındaki kadın polisler, yaşlı yolcuların bilet işlemlerini yaptı, onlara uçaklarına kadar eşlik etti. Havaalanına tekerlekli sandalye aldırdı. Okkan'ın ilklerinden biri de, şehrin önemli merkezlerine kameralar taktırmasıydı. Gece yarılarına kadar makam odasındaki dev ekranda sokakları gözlerdi. Gaffar Okkan'ı Kim Neden Öldürdü? Gaffar Okkan, Hizbullah'ın çökertilmesinde çok önemli bir rol oynadı.  17 Ocak 2000'de, Türkiye'deki Hizbullah'ın lideri Hüseyin Velioğlu, İstanbul, Beykoz'daki villasında polis güçlerinin düzenlediği baskında öldürüldü. Okkan, yüzlerce grup üyesinin tutuklandığı Kürt Hizbullahı'na yönelik bu ve benzeri baskınlarda önemli rol oynadı.Ayrıca, pek çok faili meçhul cinayetin güvenlik güçleri yerine çoğunlukla Hizbullah isyancıları tarafından işlendiğini kanıtladı. Bu girişimlerden sonra meslektaşları ve yakın arkadaşları, Okkan'ı zırhlı araca binmesi için uyarmaya başladı.Bu tür tavsiyeleri, "Ben zırhlı araca binsem vatandaş ne yapar?" sözleriyle reddetti Ölümünden bir hafta önce düzenlediği basın toplantısında 26 Hizbullah tetikçisinin listesini yayımladı ve kendisine yapılan saldırıdan 45 dakika önce, bir gazeteciye verdiği röportajda Hizbullah'tan korkmadığını belirtti.Bir keresinde, Diyarbakır'da veya memleketi Hendek'te, kimsenin onu öldüremeyeceğini, çünkü vatandaşların onu koruyacağını söylemişti. Gaffar Okan Suikasti 24 Ocak 2001 günü akşam saatlerinde Gaffar Okkan, Uğur Mumcu'nun anma etkinliğine katılmak ve Vali Ahmet Cemil Serhadlı ile görüşmek üzere Genelkurmay Başkanlığındaki görev yerinden ayrıldı. Saldırganlar, Okkan'ın çıkış saatini öğrendikten sonra geçiş yapacağı bulvarda üzerinde "Polis" yazılı reflektörlü yelekler giyerek ellerindeki uzun namlulu silahlarla caddede beklemeye başladılar. Saldırganlar daha sonra bölgedeki elektrikleri keserek insanları oradan uzaklaştırdılar. Okkan; saat 17.40 sularında makamından valilik binasına makam aracıyla seyir hâlinde iken, Sezai Karakoç Bulvarı üzerinde, Et Balık Kurumu ile Eflatun Park arasında elektriklerin kesilmiş olduğunu fark etti. Daha sonra Okkan, maiyetindeki polislerle birlikte kimliği belirsiz bu kişilerce pusuya düşürüldü. Saldırganlar, uzun namlulu silahlarla Okkan'ın makam aracını çapraz ateşe almaya başladılar. Okkan ve yanındaki beş polis memuru, açılan ateş sonucu olay yerinde hayatını kaybetti; altı polis memuru da yaralandı. Saldırıdan sonra Okkan'ın arabasının kapısını da açan silahlı kişiler, öldüğünden emin olmak için yakın mesafeden kendisini taradılar ve aracına el bombaları attılar. Bombaların patlamasıyla Okkan'ın bazı uzuvları koptu.Hızla kaçan saldırganlar arasında cep telefonu iletişimi yoktu. Otopsi raporuna göre, saldırıdan sonra Gaffar Okkan'ın başından ve vücudundan toplam 17 mermi çekirdeği çıkarıldı.Çıkan çatışmada ise saldırganlardan birinin yaralandığı bildirildi. Olay yerinde, 16 farklı silahtan ateşlenmiş 468 boş kalaşnikov kovanı bulundu.Polis, failleri bulmak için bölgeyi kapsamlı bir şekilde aradı ve birkaç şüpheliyi gözaltına aldı. Bu cinayet hâlâ tam anlamıyla çözülmemiş olmakla birlikte, genellikle Hizbullah tarafından işlendiği düşünülmektedir. Devlet yetkilileri, saldırının arkasında Hizbullah'ın olduğunu açıkladı ve yeni bir tutuklanma dalgası başladı. Buna karşın hiçbir militan grup suikastın sorumluluğunu üstlenmedi. Ancak önceden ölüm tehditleri de alan Okkan'a yapılan bu saldırı, asıl şüpheli olarak Hizbullah'a atfedildi. Hüseyin Velioğlu'nun öldürüldüğü 17 Ocak 2000'deki Beykoz baskınında yakalanan Hizbullahçı bazı kişiler; mahkemede, cezaevinde kendilerine baskı olduğu takdirde o cezaevinin savcısını, müdürünü, o ilin emniyet müdürünü ve mahkeme heyetini Gaffar Okkan'ın yanına göndereceklerini söyleyerek tehditlerde bulundular. Bir başka iddia, Gaffar Okkan suikastının JİTEM mensupları tarafından gerçekleştirildiği yönündedir. Memuriyetinin ardından İsveç'e yerleşen eski Jandarma İstihbarat ve Terörle Mücadele (JİTEM) mensubu Abdülkadir Aygan, Gaffar Okkan suikastını Hizbullah'ın tek başına yapmadığını, suikast içerisinde Ergenekon ve JİTEM gibi yapıların da yer aldığını iddia etmiştir. Aygan ayrıca, suikastta kullanılan kalaşnikov silahların askerî istihbaratın gizli kasalarında bulunan, teröristlerden ele geçirilmiş ve resmiyete sokulmamış envanter dışı silahlar olduğunu belirtmiştir. Diyarbakır'da yapılan JİTEM davasında tanık olarak dinlenen Ömer Lütfü Topal'ın şoförünün oğlu Emrah Özdemir de Gaffar Okkan ve beş korumasının JİTEM ile Hizbullah'ın ortak eylemi sonucu öldürüldüğünü iddia etmiştir. Ali Gaffar Okkan'ın hayatına dair merak edilenler... Diyarbakır'a gittiğinin ilk günü bir restorana gidiyor sivil kıyafetle çorba içiyor bir yandan da etrafı izliyor, mekana gelen polisler atar yapıp hesabı ödemeden kalkıyor, Kendi hesabını ödeyeceği zaman amca diyor polislerinkini de ben ödeyeyim, adam bırak Allahlarından bulsunlar boş ver diyor, yok diyor Gaffar Okkan ödeyeceğim, sonra da ekliyor ben yeni emniyet müdürüyüm, bir derdin olursa uğra çekinme. 'Masa başı görev yapan polis istemiyorum' Göreve geldiği ilk günlerde polis memurlarını toplayan Gaffar Okkan, o dönemde dışarıda olmanın potansiyel tehlike olarak görüldüğünün farkındaydı, ancak şöyle dedi; 'Masa başı görev yapan polis istemiyorum'. Kadın erkek ayırt etmeden, herkesi sokağa döktü ve halka nazik davranmalarını emretti. Gaffar Okkan, görev süresinde Hizbullah'a karşı verilen mücadelede etkin bir rol oynamış, örgütü bitirme noktasına getirmiştir. 1998 ve 1999 yıllarında düzenlenen operasyonlarda birçok Hizbullah üyesi yakalanmıştır, aynı zamanda 30'a yakın faili meçhul cinayeti aydınlatmıştır.  Gaffar Okkan'ın Hizbullah hakkındaki bir tespiti, o günlere ilişkin yaygın bir kanıyı ifade ediyor: 'Örgütün bu coğrafyada yaptığı eylemlerde, bu eylemleri devlet yapıyor imajı yaratıldığını tespit ettik'. 'Rüşvete geçit yok' Gaffar Okkan, rüşvet alan polislere karşı çok ciddi bir tavır ortaya koymuştur. Anlatılanlara göre rüşvete, eziyete ve ahlaksızlığa karşı müdürleri, amirleri gerekirse kaba şiddetle izana getiren bir nevi 'Behzat Ç.' imajına sahip bir polis olmuştur Gaffar Okkan.. Eskiden PKK korkusundan kepenk kapatan esnaf, o gün bir polis öldüğü için kepenk kapattı. Diyarbakır’a atandığında İlk anonsu, “Diyarbakır Halkına Zulüm Edeni Yakarım!” olmuştu. On binlerce kişi onu andı, arkasından ağladı..  24 Şubat 1952 tarihinde Sakarya’nın Hendek İlçesi’nde doğan Okkan, kent içinde devlet ile halkın arasında barış elçisi olması ve Diyarbakırspor’un ise onursal başkanı sıfatıyla tanınmasıyla biliniyor. “Sapına kadar Diyarbakırlıyım” dediği kentte şehit olan Okkan, evli ve 2 çocuk babasıydı. Sık sık Emniyet Müdürlüğünü ziyaret eden vatandaşlar ise, sorunları direkt olarak Okkan’a anlatırdı. Görev yaptığı süre boyunca kentteki huzuru en üst seviyeye çıkaran Okkan, meslektaşları ve hayırseverlerden topladığı yardımlarla ihtiyaç sahibi ailelerin ve öğrencilerin yüzünü güldürürdü. Diyarbakırspor’da büyük hizmetlere imza atan, çalışmalarda bulunan ve halen de onursal başkan kimliğiyle tanınan Ali Gaffar Okkan’ın döneminde kötü gidişte bulunan Diyarbakırspor’un yıldızı 1997’den 2000’lere kadar parlamaya başladı. Okkan'ın maçlardan önce futbolcularla yaptığı motivasyon konuşmaları bilinirken, kent takımı için elinden geleni yapmaya çalışırdı. Nitekim Okkan döneminde Diyarbakır’da ilk kez bir Türkiye Kupası finali oynandı.  Diyarbakır Gaffar Okkan'ı Bağrına Bastı Okkan’ın cenaze töreni binlerce kişi tarafından uğurlanırken, halkın yüreği katillere karşı isyan ateşiyle doluydu. Diyarbakırlılar cenazede, “Gaffar’a uzanan eller kırılsın, katiller bulunsun, hesap sorulsun, dostlar ölmez, kahrolsun kötü insanlar…” gibi sözleri sarf ederken, o gün Emniyet Müdürlüğünde bulunan taziye defteri ise yüzlerce kişinin dizeleriyle yeni bir hayat bulmuştu. “Ben fırıncı Fikri'nin oğluyum. Makam peşinde değilim, yapacak bir şey bulamazsam babamın fırınında ekmek satarım." diyen Okkan, esasında hiçbir zaman kent ahalisinin kalbinde kaybolmadı. Okkan hala kalplerdeki yerini koruyor.

En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.