TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
SON DAKİKA
Hava Durumu
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

#Nasa

İLKHABER-Gazetesi - Nasa haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Nasa haber sayfasında canlı gelişmelere ulaşabilirsiniz.

ESA Uydusu, Van Gölü’ndeki ebru gibi akıntı sistemlerini görüntüledi Haber

ESA Uydusu, Van Gölü’ndeki ebru gibi akıntı sistemlerini görüntüledi

Avrupa Uzay Ajansı'na (ESA) ait Sentinel-2 L2A uydusu, 27 Ekim’de Van Gölü’nün yüzeyindeki güçlü akıntı sistemlerini gözler önüne seren yeni görüntüler kaydetti. NASA astronotu Kate Rubins'in daha önce çektiği, dünya genelinde yankı uyandıran Van Gölü fotoğrafını hatırlatan bu görüntülerde, göl yüzeyinde adeta ebru desenleri oluşturan akıntılar dikkat çekti. Dünyanın en büyük sodalı gölü olan Van Gölü’nde tatlı su ve sodalı suyun rüzgar etkisiyle birleşmesi sonucu meydana gelen bu desenler, gölün eşsiz ekosistemine de ışık tutuyor. “ADETA BİR EBRU SANATÇISININ ESERİ GİBİ” Van Gölü’nün sodalı yapısı nedeniyle özel bir ekosisteme sahip olduğunu, göl yüzeyindeki tatlı su akıntılarının artması ve rüzgar hareketliliğinin etkisiyle suların ters-düz olduğunu ifade eden Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi (YYÜ) Su Ürünleri Fakültesi Dr. Öğretim Üyesi Mustafa Akkuş, "NASA’daki astronotun çektiği fotoğraftan hatırladığımız benzer manzaralar, şimdi ESA'nın yeni görüntülerinde de ortaya çıkıyor. Akıntılar, adeta bir ebru sanatçısının eseri gibi tüm ayrıntılarıyla görülüyor," dedi. “VAN GÖLÜ’NDE GÜÇLÜ AKINTI SİSTEMLERİ VAR” Van Gölü'nün güçlü akıntı sistemlerine sahip olduğuna dikkat çeken Akkuş, gölün 3 bin 712 kilometrekarelik yüzey alanıyla dünyanın en büyük sodalı gölü olduğunu belirtti. Akkuş, “Özellikle bu mevsimde, göldeki akıntıların belirgin hatları uydu görüntülerine birebir yansıyor,” diyerek Van Gölü'ndeki bu güçlü akıntıların mevsimsel etkilerle daha görünür hale geldiğini ekledi.

NASA'dan Starliner arızası nedeniyle mahsur kalan astronotlarla ilgili karar Haber

NASA'dan Starliner arızası nedeniyle mahsur kalan astronotlarla ilgili karar

NASA, Boeing'in Starliner mekiğinde yaşanan teknik arıza nedeniyle yaklaşık iki aydır Uluslararası Uzay İstasyonu'nda (ISS) mahsur kalan iki astronotun durumu hakkında nihai kararını henüz vermedi. Astronotlar Butch Wilmore ve Suni Williams, aslen sadece iki hafta sürecek bir görev için ISS’e gönderilmişti. Ancak Starliner mekiğinde ortaya çıkan sorunlar nedeniyle haziran başından beri Dünya'ya dönemediler. NASA'nın Uzay Operasyonları Misyonu yöneticilerinden Ken Bowersox, düzenlenen basın toplantısında astronotların geri dönüşü için çeşitli seçeneklerin değerlendirildiğini belirtti. Bowersox, astronotların 2025 Şubat ayında gerçekleşecek bir SpaceX seferiyle geri getirilmelerinin mümkün olup olmadığını da inceleyeceklerini ifade etti. Ancak, bu konuda nihai bir kararın birkaç hafta içinde verilmesi bekleniyor. Arızalı Mekik ve Durumu Belirsiz Bowersox, Starliner mekiğinin Dünya'ya boş olarak geri getirilip getirilmeyeceği konusunda da henüz bir karara varılmadığını bildirdi. "Zamanımız var ve bu zamanı doğru bir şekilde kullanmak istiyoruz" diyen Bowersox, daha fazla veri analiz ederek en doğru kararı vermeyi hedeflediklerini vurguladı. Starliner mekiği, iki NASA astronotunu taşıyarak 5 Haziran’da ilk kez uzaya gönderilmişti. Ancak mekiğin helyum sisteminde tespit edilen bir sızıntı nedeniyle çeşitli incelemeler yapılmasına rağmen sorunun kaynağı bulunamamış, dönüş tarihi dört kez ertelenmişti. NASA, astronotların ne zaman ve hangi yöntemle Dünya'ya döneceği konusunda henüz kesin bir bilgi paylaşmadı.

NASA'nın uzay macerası kabusa dönüştü: Uzayda sıkışan iki astronotun Dünya'ya dönüş planları karmaşıklaşıyor Haber

NASA'nın uzay macerası kabusa dönüştü: Uzayda sıkışan iki astronotun Dünya'ya dönüş planları karmaşıklaşıyor

NASA, Starliner uzay aracındaki teknik sorunlar nedeniyle iki astronotun Dünya'ya dönüşü konusunda kritik bir karar aşamasında bulunuyor. Sunita Williams ve Butch Wilmore, Haziran ayından beri Uluslararası Uzay İstasyonu'nda (UUİ) mahsur kalmış durumda. STARLİNER DESTANI Boeing'in Starliner fırlatılışı ve UUİ'ye ulaşışı büyük bir heyecanla karşılanmıştı. Ancak kısa süre sonra ortaya çıkan teknik sorunlar, dönüş planlarını altüst etti. Helyum sızıntıları ve itici arızaları gibi sorunlar, uzay aracının güvenliği konusunda endişeleri artırdı. NASA'NIN ZOR KARARI NASA yetkilileri, hem Starliner'ı onarmak hem de astronotları SpaceX'in Dragon kapsülüyle Dünya'ya getirmek gibi farklı seçenekleri değerlendiriyor. Ancak her iki seçenek de kendi içinde riskler taşıyor. Starliner'ın tamir edilmesi zaman alabilir ve güvenliği konusunda hala soru işaretleri bulunurken, SpaceX Dragon'la yapılan dönüş ise ek maliyetler ve lojistik sorunlar yaratabilir. ASTRONOTLARIN BEKLEYİŞİ Sunita Williams ve Butch Wilmore ise bu süreçte sabırla bekleyişlerini sürdürüyor. İki astronot da, insanlı uzay uçuşlarının riskli olduğunu bildiklerini ve bu duruma hazırlıklı olduklarını ifade ediyor. Ancak uzayda uzun süre kalmanın fiziksel ve psikolojik etkileri de göz ardı edilemez. NASA'NIN EN BÜYÜK ENDİŞESİ NASA yetkilileri, Starliner'ın Dünya atmosferine yeniden giriş yaparken yaşanabilecek potansiyel sorunlar konusunda büyük endişe taşıyor. Özellikle itici sistemindeki sorunların, iniş sırasında ciddi sıkıntılara yol açabileceği belirtiliyor.

NASA’nın prestijli Space Apps Challenge etkinliği ilk kez Aksaray’da düzenlenecek Haber

NASA’nın prestijli Space Apps Challenge etkinliği ilk kez Aksaray’da düzenlenecek

NASA'nın her yıl dünya çapında düzenlediği prestijli hackathon etkinliği Space Apps Challenge, bu yıl ilk kez Aksaray’da yapılacak. 2024 yılında Aksaray, uluslararası arenada büyük yankı uyandıran bu etkinliğe ev sahipliği yapacak. AKSARAY’DA UZAY FIRTINASI Dünya genelinde bilim ve teknoloji meraklılarını bir araya getiren Space Apps Challenge, NASA'nın açık veri setlerini kullanarak gezegenimiz ve uzay hakkındaki zorlukları çözmek için yaratıcı çözümler üretmeyi amaçlıyor. Etkinlik, 48 saat sürecek ve katılımcılara hem bilgi sahibi olma hem de global bir ağ içinde yer alma fırsatı sunacak. KAYIT VE KATILIM BİLGİLERİ Katılımcılar için kayıt rehberi hazır. Öncelikle "Kayıt Ol" butonunu tıklayarak yeni bir hesap oluşturmaları gerekiyor. Kişisel bilgileri, takım detaylarını ve meydan okumayı seçtikten sonra kayıt onayını beklemeleri yeterli. Etkinlik gününde ise yaratıcılıklarını serbestçe ifade etme şansı bulacaklar. NASA Space Apps Challenge Aksaray’ın sponsor desteğini Yeşil Doğa Derneği sağlarken, organizasyonu üstlenen isimler arasında Serhat Yavuz, Abdullah Ramazan Ünal, Habibe Nur Hırçın, Mustafa Köse, Mücahit Karaköse, Nagihan Fıstıkçı ve Fatma Gül Köse bulunuyor. Bu isimler, hem yerel katılımcıları desteklemek hem de uluslararası standartlarda bir etkinlik sunmak için çalışmalara başladı. Etkinliğin Aksaray’a ve katılımcılara yeni ufuklar açması ve şehrin bilim ve teknoloji alanındaki rolünü güçlendirmesi bekleniyor. Katılımcılar, NASA'nın verilerini kullanarak yaratıcı projeler geliştirme şansı elde edecekler.

NASA'nın Bennu Keşfi: Geçmişte Yaşam Barındıran Bir Gezegenin İzleri Haber

NASA'nın Bennu Keşfi: Geçmişte Yaşam Barındıran Bir Gezegenin İzleri

Evrende yaşamın gizemini çözmeye yönelik önemli bir adım atıldı. NASA'nın Bennu adlı asteroid üzerinde gerçekleştirdiği araştırmalar, bilim insanlarını heyecanlandıran sonuçlar ortaya koyuyor. Bennu'nun geçmişte yaşam barındıran bir gezegenin parçası olabileceğine dair bulgular, evrenin yaşam potansiyeli hakkındaki anlayışımızı derinleştiriyor. İşte detaylar... Bennu Asteroidi NASA'nın tarihi asteroid misyonu, Bennu adlı gök cisminin geçmişte yaşam barındıran bir gezegenin parçası olabileceğini ortaya çıkardı. Son yapılan analizler, bu asteroidde su taşıyan minerallerin varlığını doğruladı ve bilim insanlarının Bennu'nun, yaşam için elverişli bir ortam olan eski bir su dünyasının uzayda sürüklenen bir parçası olabileceği spekülasyonlarını güçlendirdi. Araştırmacılar, Bennu üzerinde gerçekleştirilen derinlemesine analizler sonucunda Dünya okyanuslarında bulunan magnezyum fosfat, tektonik plakalarda gözlenen fillosilikatlar ve proteinlerde önemli bir bileşen olan glisin gibi bileşenlerin tespit edildiğini belirtiyorlar. Bu bulgular, Bennu'nun geçmişte yaşam barındıran bir gezegenin parçası olduğuna dair güçlü kanıtlar sunuyor. Asteroid üzerindeki minerallerin incelenmesi, Bennu'nun Dünya'da yaşamın oluşumu için gereken önemli yapı taşlarını içerdiğini ortaya koyuyor. Arizona Üniversitesi'ndeki bilim insanları, asteroit örneklerini incelemek için güçlü bir elektron mikroskobu kullandılar ve örneklerde yalnızca magnezyum fosfat ve glisin değil, aynı zamanda karbonatlar, sülfitler, olivin ve manyetit gibi diğer "su bazlı" minerallerin de bulunduğunu tespit ettiler. Bennu'dan alınan örneklerin nadir olduğu belirtiliyor çünkü genellikle Dünya'ya düşen asteroidler atmosferde etkileşime girerek değişime uğruyorlar. Ancak Bennu'nun örneklerinde bu tür değişimlerin olmadığı ve minerallerin oldukça taze olduğu vurgulanıyor. Bu durum, bilim insanlarına asteroidin doğrudan kaynaktan alınmış taze ve bozulmamış örneklerini inceleme fırsatı verdi. NASA'nın "OSIRIS-REx" misyonu, Eylül 2023'te Bennu'dan topladığı örneklerle bu önemli keşfi sağladı. Bennu'dan getirilen örnekler, bilim insanlarına bu asteroidin geçmişte yaşam barındıran bir gezegenin parçası olabileceğine dair kesin kanıtlar sunmuş oldu. Bu gelişme, evrende yaşamın yaygınlığı ve çeşitliliği hakkında daha derin bir anlayış sağlama yolunda önemli bir adım olarak değerlendiriliyor.

Güneşteki aktiviteler uçakların haberleşmesini etkiliyor Haber

Güneşteki aktiviteler uçakların haberleşmesini etkiliyor

Üsküdar Üniversitesi Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi Elektrik Elektronik Mühendisliği Bölüm Başkanı Prof. Dr. Selim Şeker, kısa bir süre NASA’nın son 6 yılın en güçlü Güneş patlamasının gerçekleştiği açıklamasına işaret ederek, Güneş patlamalarını değerlendirdi. GÜNEŞ PATLAMALARI GÜNEŞ'İN ENERJİSİNİ OLUŞTURUYOR Prof. Dr. Selim Şeker, Güneş'in kütlesinin yüzde 73'ünü hidrojen, yüzde 25'ini helyum, geri kalan kısmını ise diğer elementlerin oluşturduğunu ifade ederek, “Güneş’ten gelen ışık, hidrojen çekirdeklerinin birleşerek helyuma dönüşmesi ve bu dönem Güneş’te oluşan tepkimeler yani patlamalar sonucu hidrojen gazı helyum gazına dönüşür ve güneş patlamaları olur. Güneş'in enerjisi nükleer füzyon sonucu oluşur. Güneş'in çekirdeğinde biriken hidrojen atomları nükleer füzyon sonucu helyum atomuna dönüşür ve bu dönüşüm sonucunda ortaya çıkan enerji Güneş'in enerjisini oluşturur, ardından ısı ve ışık olarak Güneş sistemine yayılır.” dedi. Patlamaların, Güneş'in Dünya'ya bakan tarafında meydana gelmesi halinde Dünya'nın bundan etkilenme ihtimalinin yüksek olduğunu kaydeden Prof. Dr. Selim Şeker, “Normal koşullarda Dünya'nın manyetik alanı, yüzeyi güneş fırtınalarına karşı koruyor. Ancak şiddetli fırtınalar manyetik alana zarar veriyor ve enerji yüklü parçacıklar bu kalkandan geçmeyi başarıyor. Güneş patlamaları radyo iletişimini, elektrik şebekelerini, navigasyon sinyallerini etkileyebilir ve uzay araçları ile astronotlar için risk oluşturabilir." diye konuştu. HİROŞİMA'YA ATILAN BOMBANIN YAKLAŞIK 40 MİLYON KATI BİR ENERJİYE SAHİP Enerji salınımı bakımından güneş yüzeyi üzerinde meydana gelen en şiddetli olaylardan birinin geçici enerji boşalmaları olarak tanımlanabilecek güneş patlamaları olduğunu anlatan Prof. Dr. Selim Şeker, şunları ifade etti: “Patlamalar, yerden yapılan görsel bölge gözlemlerinde güneş üzerinde parlak alanlar olarak, radyo bölgede yapılan gözlemlerde ise ani gürültü artışları (Radio Bursts) olarak gözlenirler. Yaşam süreleri birkaç dakika ile birkaç saat arasında değişir. Bunlar güneş sistemimizde gözlenen, en şiddetli patlama olaylarıdır. Hiroşima'ya atılan bombanın yaklaşık 40 milyon katı bir enerjiye sahiptirler. Çok güçlü magnetik alanların parçalanmaları ve yeniden birleşmeleri patlamaların oluşması için gerekli olan ilk enerji kaynağını oluşturur. Gamma ışınım, X-ışınım, görsel ışınım ve radyo ışınım gibi elektromagnetik spektrumun hemen hemen her dalga boyunda ışınımda bulunurlar.” ASKERİ ERKEN UYARI SİSTEMLERİ DE GÜNEŞ AKTİVİTESİNDEN ETKİLENİYOR Uzun mesafeler arasında kullanılan haberleşme sistemlerinin büyük çoğunluğunun radyo sinyallerini yansıtmak için iyonosferi kullandığını ifade eden Prof. Dr. Selim Şeker, “Radyo haberleşmeleri iyonosferde meydana gelen fırtınalardan bütün enlemlerde etkileniyor. Böyle bir durumda radyo frekanslarının bir bölümü iyonosferde soğurulmakta diğer bir bölümü de yansımaktadır. Bunun sonucunda radyo sinyalleri hiç beklenmedik doğrultularda yayılmakta veya şiddetleri hızlı bir biçimde bir azalıp bir artmaktadır. Bu olaylara neden olan güneş aktivitesinden en çok etkilenen gruplar; kıtalar arası radyo yayını yapan radyolar, kıyı ile haberleşen gemiler, havaalanları ile haberleşen uçaklar ve amatör radyocular ve uydu operatörleridir. Askeri erken uyarı sistemleri de güneş aktivitesinden etkileniyor. Uzun mesafeli füzelerin fırlatılıp yönlendirilmesinde kullanılan radarlarda da iyonosferden yararlanılmaktadır. Magnetik fırtınalar sırasında ortaya çıkan parazitten bu sistemler çok etkilenmektedir. Denizaltıların magnetik özelliklerini algılayarak bunların yerlerini belirleyen sistemler vardır. Denizaltılardan gelen bu sinyallerin algılanması de jeomagnetik fırtınalar sırasında bozulmaktadır.” diye anlattı.

Adınızı NASA'nın Europa Clipper'ına eklemek için zaman doluyor Haber

Adınızı NASA'nın Europa Clipper'ına eklemek için zaman doluyor

ALİ GÜRELİ (İLKHABER) - National Aeronautics and Space Administration (NASA) 2030 yılında Jüpiter'in uydusuna gitmeyi amaçlayan Europa Clipper görevinde her kıtadan binlerce kişinin ismini uzaya taşıyacak. Şişedeki Mesaj kampanyasına katılımda son tarih açıklandı. Jüpiter'in uydusu Europa'yı keşfedecek uzay aracına binecek mikroçipe isminizi eklemeniz için sayılı haftalar kaldı. Başta ABD olmak üzere dünyanın her kıtasından kişilerin isimlerini Mars'ın ötesindeki derin uzaya, Jüpiter'e ve onun uydusu Europa'ya kadar gönderme şansı her gün bulunmuyor. Ancak NASA'nın Europa Clipper'ı ile bu fırsata sahipsiniz. Okyanusların donmuş bir dış kabuğun altında saklandığı bu buzlu aya doğru 1,8 milyar mil (2,6 milyar kilometre) yolculuk yapan uzay aracında isimler yer alacak. NASA'nın “Şişedeki Mesaj” kampanyasına katılmak için son tarih açıklandı. Haziran 2023'de başlanılan kampanyada 1 milyona yakın kişi internet üzerinden isimlerinin kaydını yaptırdı. Tüm isimler toplandıktan sonra, NASA'nın Güney Kaliforniya'daki Jet Propulsion Laboratuvarı'ndaki Mikro Cihazlar Laboratuvarı'ndaki teknisyenler, bunları bir kuruş büyüklüğündeki silikon mikroçip üzerine kalıplamak için bir elektron ışını kullanacak. Metnin her satırı insan saçı genişliğinin 1/1000'inden (75 nanometre) daha küçük olacak. Çip, ABD'li Şair Ada Limón'un görevi kutlamak için yazdığı "Gizeme Övgüsü" adlı orijinal şiirin kazındığı metal bir plakaya takılacak. Uzay aracının dış kısmında yer alan şiir ve isimler, okyanus dünyasının yaklaşık 50 yakın uçuşu sırasında şişedeki bir mesaj gibi olacak. Uzay aracının bilim araçları yükü, ayın yaşamı destekleyip destekleyemeyeceğini belirlemek için Europa'nın yeraltı okyanusu, buzlu kabuğu ve atmosferi hakkında veri toplarken, misyon bu yörüngeler sırasında yarım milyar mil (800 milyon kilometre) yol kaydedecek. Europa Clipper'ın montajı JPL'de tamamlandıktan sonra yörünge aracı, Ekim 2024'teki fırlatılışına hazırlık amacıyla NASA'nın Florida'daki Kennedy Uzay Merkezi'ne gönderilecek. “Şişedeki Mesaj”, NASA'nın güneş sistemimizi ve ötesini keşfeden uzay araçlarına ilham verici mesajlar gönderme konusundaki uzun geleneğinden geliyor. Program, Voyager uzay aracının 1977'de yaptığı gibi, dünyadaki yaşam çeşitliliğini yansıtan ses ve görüntülerden oluşan bir zaman kapsülü göndererek dünyanın dört bir yanındaki insanların hayal gücünü harekete geçirmeyi amaçlıyor. Misyon hakkında Europa Clipper'ın temel bilimsel hedefi, Jüpiter'in buzlu uydusu Europa'nın altında yaşamı destekleyebilecek yerlerin olup olmadığını belirlemektir. Misyonun üç ana bilimsel hedefi, ayın buzlu kabuğunun kalınlığını ve altındaki okyanusla olan yüzey etkileşimlerini belirlemek, bileşimini araştırmak ve jeolojisini karakterize etmektir. Misyonun Europa'yı ayrıntılı olarak keşfetmesi, bilim adamlarının gezegenimizin ötesinde yaşanabilir dünyaların astrobiyolojik potansiyelini daha iyi anlamalarına yardımcı olacak. NASA’nın 2030’da Jüpiter’in ikinci Galile uydusu Europa’ya inecek olan Europa Clipper ile 31 Aralık’a kadar NASA’nın web sitesine başvurmanız gerekiyor.

Artık topraksız ürün yetiştiriliyor Haber

Artık topraksız ürün yetiştiriliyor

Bayram BULUT/ÖZEL HABER ADANA (İLKHABER) - Seyhan Belediyesi, uzay tarımı denen NASA’nın da denediği bir sistem ile topraksız tarım üretimine başladı. Ürünler artık topraksız yetişiyor. Seyhan Belediyesi’nin yenilikçi bir projesi olan topraksız tarım ile ürün yetiştirilmesi görenlerin büyük ilgisini çekiyor. Seyhan Belediyesi’ne ait tesislerin damında kurulan seralarda yapılan topraksız tarımda sadece su ve toprakta olan besleyici maddeler kullanılıyor. Toprağın bulunmadığı serada çok sayıda bitki yetiştiriliyor. ÖNEMLİ BİR ÇALIŞMA Seyhan Belediyesi’nin bir önemli çalışması da Topraksız Tarım. Seyhan Belediyesi olarak üretimi ve üreteni destekleten sosyal belediyecilik  anlayışı ile kırsal kalkınmanın desteklenmesi, vatandaşların sağlıklı gıdaya erişiminin kolaylaştırılması ve iyi tarım uygulamalarının yaygınlaştırılması için Tarımda İnovasyon Merkezi kuruldu. İnovasyon Merkezi ile  doğa ve iklim dostu yenilikçi tarım uygulamaları gerçekleştiren Seyhan Belediyesi, bu kapsamda oluşturulan seralarla Akuaponik, Hidroponik, Besleyici Film Tekniği gibi modern yetiştiricilik teknikleri ile bir araya getirerek üretim gerçekleştiriyor. Toprak olmadan su ile yetiştirilen ürünlerde ekstra destekleyici ürünler su ile tarım ürünlerine yer veriliyor. GAYGISIZ: NASA’NIN DENEDİĞİ BİR SİSTEM Seyhan Belediyesi Ziraat Yüksek Mühendisi Ahmet Gaygısız, topraksız tarım ile ilgili bilgiler verdi. Uzay tarımı denen sistemin NASA’nın  denediği bir sistem olduğunu dile getiren Gaygısız, “Normalde topraksız sistem dediğimiz zaman, bir katı ortam kültürü oluyor, birde su kültürü oluyor. Biz daha çok su kültürünü Adana’da Uygulanabilirliğini göstermek amacıyla burada deniyoruz. Bu uzay tarımı denen NASA’nın da denediği bir sistem. Bu sistemin avantajları neler? Şuanda topraklarımızı bilinçsiz gübreleme, bilinçsiz ilaçlama yaparak çok kirlettiğimiz için su kültürünü deniyoruz. Su kültürünün şöyle avantajları var” dedi. SU İLE GÜBRE VERİLİYOR Suda toprakla kullanılan gübreler kullandıklarını anlatan Gaygısız, “Suda sadece toprakta kullandığımız gübrelerimiz var. Onun haricinde hormon vesayire hiçbir şey yok. Ve su kültürünün şöyle bir avantajı var. Toprakta ürettiğimiz ürünü iki kat hızla alabiliyoruz. Mesela marul bitkisini toprakta 70 günde yetiştirirken su kültüründe 45 günde yetiştirebiliyoruz. Hatta iyi beslersek 25 günde yetiştirebiliyoruz. Su kültüründe genel olarak kışlık bitkiler, marul vesayire bitkiler yetiştiriyoruz” diye konuştu. YAZ VE KIŞ AYLARINDA FARKLI ÜRÜNLER YETİŞTİRİLİYOR Kış ve yaz ayında farklı ürünler yetiştirdiklerini dile getiren Gaygısız, “Yazın ise tıbbi aromatik bitkiler yetiştiriyoruz. Çünkü yazın kışlık bitkiler dayanmıyor. Motor yolu bırakmıyoruz, hasat yolu bırakmıyoruz.  Borular üzerinde yetiştikleri için boruları kaydırarak hasat yapabiliyoruz. Ekimi de bu şekilde yapıyoruz. Örneğin bir dönümde 5 bin bitki üretebiliyorsak, su kültüründe bunu 50 bine kadar çıkartabiliyoruz. Çünkü su kültüründe katlı sistem denilen sistemler var. Şuanda kapalı ortamda bunu yapan şirketler var. Kapalı ortamda bunu yaptıkları zaman mesela tarlanın 10 katına, 20 katına kadar ticari olarak maksimum ürün elde edebiliyoruz” ifadelerini kullandı.

En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.