TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
SON DAKİKA
Hava Durumu
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

#Meme Kanseri

İLKHABER-Gazetesi - Meme Kanseri haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Meme Kanseri haber sayfasında canlı gelişmelere ulaşabilirsiniz.

Doç. Dr. Canan Dağdeviren, Aziz Sancar Ödülüne layık görüldü Haber

Doç. Dr. Canan Dağdeviren, Aziz Sancar Ödülüne layık görüldü

Dünyada giyilebilir sağlık teknolojileri alanında çığır açan icatlarıyla adından söz ettiren Türk bilim insanı Doç. Dr. Canan Dağdeviren, 2024 TÜSEB Aziz Sancar Bilim Ödülü'ne layık görüldü. Bu prestijli ödülü kazanan ilk kadın bilim insanı olarak tıp dünyasında önemli bir başarıya imza atan Dağdeviren, özellikle giyilebilir ultrason cihazlarıyla meme kanserinin erken teşhisinde devrim yaratmıştı. Massachusetts Institute of Technology (MIT) bünyesinde çalışmalarını sürdüren Dağdeviren, bu ödül ile bilim dünyasında bir kez daha büyük takdir topladı. Meme Kanseri İçin Ultrasonlu Sütyen: 3 Yıl İçinde Kullanıma Sunulacak Dağdeviren, geliştirdiği sütyen şeklindeki giyilebilir ultrason cihazıyla meme kanserinin erken teşhisinde büyük bir adım attı. "Bu proje şu anda insan denemeleri aşamasında, bin hasta üzerinde test ediyoruz. Hedefimiz, üç yıl içinde cihazı hayata geçirmek ve kadınların evlerinde, hastaneye gitmeye gerek kalmadan bu cihazı kullanabilmelerini sağlamak," diyen Dağdeviren, cihazın özellikle az gelişmiş bölgelerde büyük bir fark yaratacağını belirtti. Ayrıca, erken teşhis sayesinde hayatta kalma oranlarının yüzde 22'lerden yüzde 98'lere çıkarılmasının mümkün olduğunu vurguladı. Ağrı Eşiğini Ölçen Devrim Niteliğinde Bir Cihaz Dağdeviren, meme kanseri teşhisi konusunda kaydettiği başarıları bir adım öteye taşıyarak, ağrı yönetimini geliştirecek yeni bir cihaz üzerinde çalıştığını açıkladı. "Dünyada benzeri bulunmayan bu cihaz, ağrı eşiğini ölçebilecek ve kişiye özel ağrı tedavisi yöntemleri geliştirmemize olanak tanıyacak," dedi. Özellikle bebekler ve konuşma güçlüğü çeken hastalar için büyük bir önem taşıyan bu cihaz, ağrı yönetiminde devrim yaratmayı vaat ediyor. Ayrıca, gereksiz ilaç kullanımının önüne geçilerek, tedavi süreçlerinin daha verimli hale gelmesi bekleniyor. Sadece Kanser Teşhisinde Değil, Ağrı Yönetiminde de Çığır Açacak Dağdeviren'in giyilebilir ultrason cihazı, sadece meme kanseriyle sınırlı kalmayıp, yumurtalık, prostat ve pankreas gibi kanser türlerinin erken teşhisinde de kullanılabilecek. Ayrıca, cihazın yüksek çözünürlükle vücudun derinliklerine inebilmesi, kanserin çok erken aşamalarında bile tespit edilmesine olanak sağlıyor. "0.02 santimetre kadar küçük kanser hücrelerini bile görebiliyoruz," diyen Dağdeviren, bu teknolojinin radyasyon kullanmadığı için her gün rahatça kullanılabileceğini belirtti. Dünya Sağlık Sistemi İçin Büyük Bir Fırsat Doç. Dr. Canan Dağdeviren, projelerinin sadece tıp dünyasında değil, dünya çapında sağlık harcamalarını da büyük ölçüde azaltacağına inanıyor. "Amerika'da sadece meme kanseri için yıllık 32 milyar dolar harcanıyor. Bizim cihazımız sayesinde bu maliyetler yüzde 50'ye kadar düşecek," diyen Dağdeviren, teknolojisinin yalnızca sağlık alanına değil, aynı zamanda global ekonomi üzerinde de olumlu etkiler yaratacağına dikkat çekiyor. Aziz Sancar Ödülü, Yeni Bir Başlangıç 2024 TÜSEB Aziz Sancar Bilim Ödülü’nü kazanan ilk kadın bilim insanı olarak, bu prestijli ödülün kendisi için büyük anlam taşıdığını belirten Doç. Dr. Canan Dağdeviren, "Kadınların klinik araştırmalara dahil edilmediği yıllar düşünüldüğünde, bu ödül benim için çok kıymetli. Çalışmalarım, kadın sağlığına odaklanıyor, çünkü hala anlaşılmamış pek çok hastalık var," dedi. Dağdeviren, giyilebilir sağlık teknolojileri alanında yaptığı bu yenilikçi çalışmalarla sadece bilim dünyasında değil, aynı zamanda kadın sağlığına katkılarıyla da tarihe geçiyor. Doç. Dr. Canan Dağdeviren Kimdir? Doç. Dr. Canan Dağdeviren, 4 Mayıs 1985 tarihinde İstanbul'da doğmuş, Türk bilim insanı, fizik mühendisi, malzeme bilimci ve biyomedikal mühendisidir. Şu anda Massachusetts Institute of Technology (MIT) bünyesinde Medya Sanatları ve Bilimleri alanında LG Kariyer Geliştirme Profesörlüğü görevini yürütmekte olan Dağdeviren, aynı zamanda MIT Media Lab'de kendi araştırma grubu olan Conformable Decoders’ı yönetmektedir. Bu grup, malzeme bilimi, mühendislik ve biyomedikal mühendisliğinin kesişim alanlarında çalışarak, algılama, enerji hasadı ve mekanik uyarlanabilir sistemler üzerine araştırmalar yapmaktadır. Eğitim ve Kariyer Dağdeviren, İstanbul'da doğup büyüdükten sonra, ilk ve orta öğrenimini Kocaeli'de tamamlamıştır. 2007 yılında Hacettepe Üniversitesi Fizik Mühendisliği bölümünden mezun olmuş, ardından Sabancı Üniversitesi Malzeme Bilimi ve Mühendisliği programında yüksek lisans yapmıştır. 2009 yılında Fulbright bursu ile ABD'nin Illinois Üniversitesi'ne (UIUC) giderek, Malzeme Bilimi ve Mühendisliği alanında doktora yapmaya başlamıştır. Doktora sırasında, esnek ve katlanabilir, giyilebilir elektronik cihazlar üzerine çalışmıştır ve bu alanda önemli buluşlara imza atmıştır. 2014 yılında doktorasını tamamlayan Dağdeviren, özellikle medikal teknolojiler üzerine yaptığı çalışmalarla dikkat çekmiştir. Pil gerektirmeyen, giyilebilir kalp çipleri ve cilt kanseri teşhisi yapan cihazlar geliştirmiştir. Bu projeleriyle büyük takdir toplamış ve Forbes'un "30 Yaş Altı Bilim İnsanı" listesine girmiştir. Yenilikçi Çalışmaları Dağdeviren'in çalışmaları, özellikle piezoelektrik malzemelerin biyomedikal uygulamaları üzerine yoğunlaşmaktadır. Piezoelektrik malzemeler, üzerine uygulanan basınçla elektrik enerjisi üretebilen malzemelerdir ve Dağdeviren, bu malzemeleri insan organlarının üzerine yerleştirerek organ hareketlerini elektrik enerjisine dönüştüren cihazlar geliştirmiştir. Bu yenilikçi buluşları, tıp dünyasında önemli bir devrim yaratmıştır. Öne Çıkan Başarıları Dağdeviren, Harvard Üniversitesi'nin Genç Akademi üyeliğine (Junior Fellow of Harvard) seçilen ilk Türk bilim insanı olma unvanına sahiptir. Ayrıca MIT Technology Review tarafından her yıl yayınlanan "35 Yaş Altı Mucitler" listesinde yer almıştır. Başarılı çalışmaları, Forbes dergisi tarafından "30 Yaş Altı 30 Bilim İnsanı" listesinde de takdir edilmiştir. Dağdeviren, aynı zamanda Illinois İnovasyon Ödülü gibi birçok prestijli ödül kazanmıştır. Dağdeviren, bilimsel çalışmalarını sadece akademik dünyada değil, aynı zamanda sosyal medya aracılığıyla genç bilim insanlarına ilham vermek amacıyla da paylaşmaktadır. Facebook, Twitter ve Instagram gibi platformlar üzerinden, özellikle STEM (Bilim, Teknoloji, Mühendislik, Matematik) alanında kariyer yapmak isteyen genç kadınlara destek olmaktadır. 2018 yılında, Birleşmiş Milletler tarafından Uluslararası Bilimde Kadın ve Kızlar Günü kutlamaları kapsamında konuşmaya davet edilmiştir. Ödülleri Forbes 30 Yaş Altı Bilim İnsanı (2017) Harvard Üniversitesi Genç Akademi Üyeliği (Junior Fellow of Harvard) MIT Technology Review'un 35 Yaş Altı Mucitler Listesi Illinois İnovasyon Ödülü (Illinois Innovation Prize)

Meme kanserinde erken tanı hayat kurtarıyor Haber

Meme kanserinde erken tanı hayat kurtarıyor

Genel Cerrahi Uzmanı Doç. Dr. Nazmi Özer, meme kanserinin yüzde 99’unun kadınlarda, yüzde 1’inin erkeklerde görüldüğünü belirterek, “Tüm yaşamları boyunca kadınların yaklaşık yüzde 12’si meme kanserine yakalanmaktadır. Erken tanı ve tedavi, meme kanserini tamamen tedavi etme şansı sağlamaktadır. Bu nedenle rutin meme muayenesi ve görüntüleme tetkikleri büyük önem arz etmektedir” dedi. Tüm yaşamları boyunca kadınların yaklaşık yüzde 12’sinin meme kanserine yakalanabileceğinden bahseden Medical Park Adana Hastanesi Genel Cerrahi Uzmanı Doç. Dr. Nazmi Özer, “Meme kanseri, tüm dünyada kadınlarda en sık görülen kanser türü olup, kansere bağlı ölümlerin de en sık sebebidir. Meme kanseri, yüzde 90 oranda duktuslardan (duktal kanser, karsinom) veya yüzde 10 oranda lobüllerden gelişir (lobüler kanser, karsinom). Major olarak, memenin yapısında bulunan terminal duktal lobüler ünit (TDLU) adlı anatomik yapılar, meme kanserinin geliştiği alanlardır” şeklinde konuştu. "Belirtiler ve tanı yöntemleri" Meme kanserlerinin genellikle hastanın memesinde bu kitleyi fark etmesi ve doktora başvurması ile teşhis edilebileceğini söyleyen Doç. Dr. Özer, “Meme kanseri, meme dokusunu oluşturan hücrelerin kontrolsüz çoğalması sonucu ortaya çıkan, genellikle düzensiz sınırlı ve tahta gibi sert kitlelerdir. Yeterince büyümüşse, elle muayene ile hissedilebilir” diye konuştu. "Meme kanseri istatistikleri ve risk faktörleri" Meme kanserinin 40 yaşın altında meme ultrasonografisi, 40 yaş ve üzerindeki hastalar ise mamografi tetkikleri ile takip edilebildiğini vurgulayan Doç. Dr. Özer, belirtileri şu şekilde sıraladı: “Memede kitle: Meme kanserinin en sık görülen belirtisidir. Meme kanserleri ağrısız, düzensiz sınırlı (pütürlü), sert kitlelerdir. Nadiren düzgün yüzeyli, yumuşak ve ağrılı olurlar. Meme kanserinde kitlelerin yüzde 33’ünü hasta kendisi tespit eder. Memede şişlik: (Memenin bir bölümünde-tamamında) ya da asimetri (kitle ele gelmediği halde). İnvaziv lobüler karsinom bu şekilde olur.Dimpling: Gamze, meme cildinde çekinti demektir. Muhtemelen tümörün, cilde bağlı olan cooper ligamanını (dokulardaki bantları) tutması ve çekmesine bağlıdır.Meme başı retraksiyonu: Meme başının içe çökmesi ya da dönmesidir. Areola arkasındaki meme kanserinin, meme başına giden süt kanallarına invaze olması ve süt kanallarının meme başını çekmesi nedeniyledir. "Özellikle kanlı akıntı" Meme cildinde eritem (kızarıklık) ya da ülser: Kanserin cilde invazyonunu gösterir. Meme başı ve areolada egzama, kaşıntı, sulanma: Memenin Paget Hastalığı’nda olur. Portakal kabuğu görünümü (peau d’orange): İnflamatuar meme kanseri ya da lokal ileri diğer meme kanserleridir. Lenfatik ağın tutulumuna bağlıdır. Meme cildi ödemlidir, çöküntülerin nedeni uzayamayan ve cildi çeken ter bezi kanallarıdır. "Koltukaltında kitle” “Meme kanserinin tedavisi, meme kanserinin evresine göre değişir” Meme kanserinde tedavi yollarına değinen Doç. Dr. Özer, hastalığın evresine göre uygulanabilecek yöntemleri, “cerrahi tedavi, radyoterapi, kemoterapi, hormonoterapi (hormon tedavisi), akıllı ilaçlar” olarak sıraladı. "Erken tanı için rutin kontroller" Meme kanserinde uygulanan cerrahi tekniklerden bahseden Özer, cerrahi teknikleri de şöyle sıraladı: “Meme koruyucu cerrahi (Breast-conserving surgery, breast conservation), Skin-sparing mastektomi, Nipple- Sparing Mastektomi, Simple (total) mastektomi, Extended simple mastektomi (genişletilmiş), Modifiye Radikal Mastektomi, Radikal Mastektomi, Lenf Nodu Cerrahileri, Sentinel Lenf Nodu Biyopsisi (SLNB), Aksiller Lenf Nodu Diseksiyonu (ALND).” “Günümüzde meme cerrahileri minimal invaziv cerrahi (küçük kesi, az doku çıkarılması, erken iyileşme) prensibine uygun olarak yapılmaktadır” diyen Doç. Dr. Özer, “Erken tanı ve tedavi meme kanserini kür olarak yani tamamen tedavi etme şansı sağlamaktadır. Bu nedenle rutin meme muayenesi ve görüntüleme tetkikleri büyük önem arz etmektedir” diyerek açıklamalarını sonlandırdı.

Ümit Turan: Meme kanserinde erken teşhis hayat kurtarıyor Haber

Ümit Turan: Meme kanserinde erken teşhis hayat kurtarıyor

Medline Adana Hastanesi Genel Cerrahi Uzmanı Doç. Dr. Ümit Turan, meme kanserinin önemli belirtilerini ve hastalığın yaygınlığını vurgulayarak, erken teşhisin önemine dikkat çekti. Meme kanserinin belirtileri ve görülme sıklığı Meme kanseri, kadınlarda kansere bağlı ölümlerin en önemli sebeplerinden biri olarak öne çıkıyor. Doç. Dr. Ümit Turan, memede kitle, meme başında çökme, kanlı akıntı, kaşıntı veya pullanma gibi belirtilerin, ayrıca meme derisinde kızarıklık veya portakal kabuğu görünümünün meme kanserinin önemli işaretleri olduğunu belirtti. Gelişmiş ülkelerde kadınlarda en sık görülen kanser türü olan meme kanseri, her 8 kadından 1’inde rastlanıyor ve tüm kadın kanserlerinin %24’üne, kanserden ölümlerin ise yaklaşık ’ine karşılık geliyor. Tarama programlarının önemi Doç. Dr. Turan, meme kanseri ile ilişkili risk faktörlerinin bazı değiştirilemez olduğunu, ancak bu faktörlere sahip olmanın kansere yakalanma garantisi taşımadığını ifade etti. Riskli grupta yer alan kadınların, meme kanseri için belirlenmiş tarama programlarından yararlanarak erken tanı ve tedavi alabileceği belirtildi. Bununla birlikte, risk faktörleri bulunmayan kadınların da bu hastalığın ortaya çıkabileceği hatırlatıldı. Genetik risk ve kişisel farkındalık Ailesinde meme kanseri öyküsü bulunan kadınların, hastalığa yakalanma riskinin %50'nin üzerinde olduğunu belirten Doç. Dr. Turan, bu kadınların bile tarama programlarına katılmasının önemini vurguladı. Kişisel risk faktörleri düşük olsa bile, bilgi sahibi olmak ve düzenli muayeneleri ihmal etmemek gerektiğini açıkladı. Belirtiler fark edildiğinde hızla harekete geçilmeli Meme sağlığında fark edilen belirtilerle ilgili olarak Doç. Dr. Turan, bu durumları gözlemleyen kadınların zaman kaybetmeden bir uzmana başvurmalarını önerdi. Erken teşhis için öneriler Doç. Dr. Turan, erken teşhis için önerilerini şöyle sıraladı: “Ailesinde meme kanseri öyküsü olmayan ve standart risk grubunda yer alan kadınlar, 20 yaşından itibaren her ay düzenli olarak kendi kendine meme muayenesi yapmalı. 35 yaşından itibaren yıllık klinik muayenelerin yapılması, 40 yaşından sonra 2 yılda bir ve 50 yaşından itibaren her yıl mamografi taraması yapılması hayati öneme sahiptir.” Meme kanserinde erken teşhis, hayati bir fark yaratıyor; bu nedenle kadınların kendi sağlıklarını önemsemeleri büyük bir gereklilik taşıyor.

Meme kanserine karşı erken teşhis hayat kurtarır Haber

Meme kanserine karşı erken teşhis hayat kurtarır

Genel Cerrahi Uzmanı Prof. Dr. Orhan Demircan, kadınların meme kanserine karşı kendilerini kontrol etmeye 20 yaşından sonra başlaması gerektiğini belirterek, “40 yaşından sonra mutlaka düzenli olarak da mamografi yaptırılmalılar” dedi. Ekim ayının Meme Kanseri Farkındalık Ayı olması nedeniyle ‘Meme Kanserinde Doğru Bilinen Yanlışlar” başlıklı bir söyleşi gerçekleştirildi. Moderatörlüğünü Pembe İzler Kadın Kanserleri Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Seral Çelik’in yaptığı söyleşinin uzman konukları Acıbadem Adana Hastanesi doktorları Prof. Dr. Orhan Demircan, Prof. Dr. Sinan Yavuz, izleyicilere erken teşhisi için neler yapılması gerektiğine dair bilgiler verdi. 5 yıl önce meme kanseri tanısı alan muhtar Nevin Dinçer ise hastalık deneyimini anlattı. Çok sayıda izleyicinin katıldığı farkındalık söyleşine Adana Büyükşehir Belediye Başkanı Zeydan Karalar ve eşi Nuray Karalar da katıldı. Kontrol ve tarama süreçleri hayati Söyleşide meme kanseri ile ‘doğru bilinen yanlışlar’ olduğuna dikkat çeken Genel Cerrahi Uzmanı Prof. Dr. Orhan Demircan, meme kanserinden ilk adımın, düzenli tarama testleri yaptırılması olduğunu belirterek, şunları söyledi: “Meme kanseri, sık görülen bir kanser türü. Her 8 kadından biri, bu hastalıkla tanışıyor. Bu yüzden düzenli taramalar yapılması çok önemli. Taramalar, meme kanserinin erken teşhisini sağlıyor. Erken teşhis edilen meme kanserinin ise tedavi başarısı çok yüksek. Fakat toplumda doğru sanılan yanlışlar çok yaygın. Örneğin, mamografi yaptırırsam çok radyasyon alırım. Oysa alınan radyasyon miktarı, Amerika’ya uçuş sırasında alınan radyasyon kadar. Mememde kanserli bir kitle varsa mamografi çektirirken uygulanan bu kitlenin tüm vücuda dağılmasına yol açar gibi yanlış inanışlar çok. Bunlar tarama testlerinden uzaklaştıran yanlış bilgiler. Bilgi, doğru kaynaklardan öğrenilmeli.” Kadınlara her ay düzenli olarak kendi kendine meme kontrolü yapmalarının meme kanseri teşhisinde önemli rol oynadığını söyleyen Prof. Dr. Demircan, “Her ay kadınların kendi kendine yaptıkları meme kontrolü, kadınların bedenini iyi tanımalarını sağlıyor. Böylece memede gördükleri bir farklılığı daha çabuk fark edebiliyorlar. Kendi kendine kontrolün 20 yaşından sonra başlamalı. 40 yaşından sonra mutlaka düzenli olarak da mamografi yaptırılmalı. Mamografi, çok küçük bir odağın bile erkenden tespit eden bir tarama yöntemidir. Böylece, kanser odağı yayılmamışken tespit ediliyor ve tedavisinde çok büyük başarı sağlanıyor” dedi. Kalıtsal faktörler ve sağlıklı yaşam Meme kanserine karşı alınacak önlemler olduğunu ama yüzde yüz korunmanın mümkün olmadığını söyleyen Tıbbı Onkoloji Uzmanı Prof. Dr. Sinan Yavuz, “Meme kanserine karşı bizi yüzde yüz koruyacak sihirli bir formül yok. Sağlıklı beslenme, egzersiz gibi meme kanseri riskini düşürecek bazı önlemler alabiliriz” dedi. Meme kanserinin kalıtsal geçişli bir hastalık olduğunu belirten Prof. Dr. Sinan Yavuz, “Bazen aileden geçen genler, bu hastalığa yol açabiliyor. Ama tüm meme kanserleri arasında bu oran, sadece yüzde 10-15 kadar. Yani, ailesinde hiç meme kanseri olmayan kadınların bu hastalığa yakalanma oranı çok yüksek. O nedenle kadınlar ailemde meme kanseri yok, taramalarımı geciktirsem bir şey olmaz diye düşünmesinler” diye konuştu. Meme kanserinin oluşmasında rol oynayan bazı genlerin bilindiğine de dikkat çeken Prof. Dr. Yavuz, bu genlerin tespit edilebildiği de belirtti. Kanserin tedavisinin muldisipliner bir yaklaşımla yapılması gerektiğine dikkat çeken Prof. Dr. Yavuz, “Kanserin tedavisi, patoloji, radyoloji, genel cerrahi, tıbbi onkoloji, radyasyon onkolojisi gibi birçok uzmanın birlikte çalışmasını gerektiriyor. Bu uzmanlar hastanın tanısından tedavisine kadar her aşamasında hasta için en iyi yöntemi belirliyor. Böylece tedavi başarısının ve hastanın yaşam kalitesinin yükseltilmesi sağlanıyor. Bugün bu tip multidisipliner yaklaşımla çalışan meme merkezlerinin sayısı artıyor” dedi. Kendi deneyimini paylaştı 2019 yılında kendi kendini muayene ederken eline bir kitle geldiğini belirten Nevin Dinçer, hastalık deneyimini şöyle anlattı: “Eşimle İstanbul’a gitmiştik. Duş sırasında mememde bir kitle fark ettim. Hemen eşimle doktora gittik, muayeneler, mamografi, biyopsi derken bir meme kanseri olduğu tespit edildi. Tedaviyi memleketimde Adana’da olmak istedim. Tekrar geri döndük. Hocalarımızla tanıştık. Hocalarım da bu süreci o kadar iyi anlattılar ki, ben de adapte oldum ve büyük bir sorun olarak görmedim. ‘Atlatacağım, iyileşeceğim’ diye düşündüm. Öyle de oldu. Sosyal hayattan hiç kopmadım. Bankadan emekli olmuştum, şimdi Kurtuluş mahallesinin muhtarlığı yapıyorum. Kadınlara korkmayın, kontrollerinizi ihmal etmeyin, hastalanırsanız da umudunuzu asla yitirmeyin diyorum” diyerek düşüncelerini ifade etti. “Bilgi, en büyük güç” Dernek olarak 10 yıl önce meme ve jinekolojik kanserler konusunda toplumsal farkındalığı artırmak ve bu hastalıklarla mücadele eden kadınlarla yol arkadaşlığı yapmak için yola çıktıklarını söyleyen Pembe izler (Pİ) Kadın Kanserleri Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Seral çelik, izleyenlere bilginin en büyük güç olduğunu belirterek şunları söyledi: “Birçok kadın meme kanseriyle tanışıyor. Ülkemizde genç yaşta meme kanseri hasta sayısı da yüksek. Bu hastalıklara karşı bilgi, en büyük güç. Derneğimizdeki pek çok hastalık deneyimi olan kadının hikayesi, bir yakınının ‘mamografi çektirdin mi?’ uyarısıyla ya da meme kanseriyle ilgili bir yazıyı okumasıyla, bir videoyu izlemesiyle başladığını biliyoruz. Biz dernek olarak erkek ya da kadın tüm topluma bu hastalıklarla ilgili uzmanlarımızla birlikte bilgi vererek, erken teşhise dikkat çekmeye çalışıyoruz. Çünkü bir hastalık, yalnızca hastayı değil, ailesini, arkadaşlarını yani çevresindeki pek çok kişinin hayatını etkiliyor. Hasta yakınları da hastalar için elinden geleni yapmaya çalışıyor. Bunun için tüm toplumun bilgilenmesi, hem erken teşhisinde hem de bu hastalıklarla mücadele edilmesinde çok önemli bir rol oynuyor.” Söyleşi sonrasında Adana Büyükşehir Belediye Başkanı Zeydan Karalar’ın eşi Nuray Karalar, tüm katılımcılara teşekkür ederek, konuşmacılara çiçek verdi.

Kanseri yenen Havva Öğretmen, keçe sanatıyla hayata tutundu Haber

Kanseri yenen Havva Öğretmen, keçe sanatıyla hayata tutundu

Adana’da önce lösemiye ardından da tiroit ve meme kanserine yakalanan Havva öğretmen, unutulmaya yüz tutmuş keçe sanatıyla hayata tutundu. Kanserleri atlatan Havva öğretmen, ilk sergisini doktorlarının da katılımıyla açtı. Sanat, hastalıkla mücadelenin anahtarı oldu 51 yaşındaki el sanatları öğretmeni, 2 çocuk annesi Havva Kutun, çocukken lösemiye yakalandı. İlik nakli olan ve lösemiyi atlatan Kutun, 17 sene önce de tiroit kanserine yakalandı. Ailesinin ve doktorlarının desteğiyle zorlu tedaviler gören Kutun, bu kanseri de atlattı. Günlük yaşamına devam eden Havva Kutun, 2022 yılında gittiği doktorda meme kanserine yakalandığını öğrendi. Dünyası başına yıkılan Kutun, kemoterapi görmeye başladı. Bu sırada çok sevdiği öğretmenlik mesleğini de asla bırakmayan Havva Kutun, keçe sanatıyla da ilgilenmeye başladı. Keçeyi ilmek ilmek işleyen Kutun, yaklaşık 1 sene boyunca onlarca eser yapıp kanseri adeta sanatla yendi. ‘İlmek İlmek Umut: Küllerinden Yeniden Doğmak’ sergisi büyük ilgi gördü Kanseri yendikten sonra Havva Kutun, geçtiğimiz gün Meme Kanseri Farkındalık Ayı kapsamında Seyhan İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü’nde eserlerin yer aldığı ‘İlmek İlmek Umut: Küllerinden Yeniden Doğmak’ isimli sergisini açtı. Sergiye Kutun’un meslektaşlarının yanı sıra doktorları da katıldı. "Kansere yakalananlar umutsuzluğa kapılmasın" Havva Kutun, "Ben önce lösemi, sonra tiroit sonra da meme kanserine yakalandım. Bu süreçler çok zorlu geçti. Bazı günler kolumu kaldıracak halim olmuyordu. Ancak keçe sanatıyla tanıştım ve bu sanatla eserler yaptım. Sanatla hayata tutundum adeta. Bugün de sergimi açtım ve çok mutluyum. Ben 3 kere kanseri yendim. Kansere yakalananlar asla umutsuzluğa kapılmasın" dedi.

 Klinik Psikolog Fulda Karaçiçek'ten önemli tavsiyeler Haber

 Klinik Psikolog Fulda Karaçiçek'ten önemli tavsiyeler

Klinik Psikolog Fulda Karaçiçek, meme kanserinin bazı hastalarda bedensel etkilerin yanı sıra psikolojik sorunları da beraberinde getirebildiğini söyledi. Tüm kanser türlerinde olduğu gibi meme kanseri tedavisinde de hastaya verilecek psikolojik desteğin önemine değinen Medline Adana Hastanesi’nden Klinik Psikolog Fulda Karaçiçek, bu tarz yaklaşımların tedavide başarıyı artıran önemli bir faktör olduğunu söyleyerek yapılması gerekenleri anlattı. "İletişimde ısrarcı olmamak gerek" "Tedavisine başlanacak her hastanın hayatında ilk defa karşılaştığı bu durum ona özel ve benzersiz bir deneyimdir. Meme kanseri tanısı almış bir kadının bu durumu kendisini hazır hissettiğinde çevresi ile paylaşması, değilse paylaşmaması önemlidir" diyen Psikolog Karaçiçek, bundan dolayı hastanın kararına saygı gösterilerek ısrarcı olunmaması gerektiğini belirtti. "Beden ve ruh eşzamanlı tedavi edilmeli" "Meme, tarih boyunca doğurganlığı ve bereketi sembolize etmiş. Hal böyleyken meme kanserine yakalandığını öğrenen bir kadının yaşadığı şok, inkâr, korku ve üzüntü gibi duyguların hastanın hatta hasta yakınlarının psikolojik sorunlar yaşamasına neden olabileceğini" ifade eden Psikolog Karaçiçek, kanserle savaşta beden kadar ruhun da tedavi edilmesi gerektiğinin altını çizerek gerekirse bu konuda profesyonel destek alınmasını önerdi. Meme kanseri tedavisi, genellikle cerrahi ve medikal olarak gerçekleştiriliyor ve bu durum hem fiziksel hem de duygusal olarak zorlu bir dönemi beraberinde getiriyor. Psikolog Karaçiçek, “Süreç içerisinde kadınlar, duygusal ve psikolojik zorluklarla karşı karşıya kalabiliyorlar. Özellikle beden imajı ile ilgili kaygılar, depresyon ve anksiyete yaşayabiliyorlar. Bu noktada hastalara verilecek psikolojik destek, hastaların bu gibi durumlarla başa çıkmasına yardımcı olacaktır” dedi. Meme kanseri tanısı almasının ardından psikolojik sıkıntılar yaşayan kadınların karşılaştıkları sorunların başında; mutsuzluk, isteksizlik, hayattan keyif alamama, uykusuzluk, yorgunluk, iştahsızlık, kadın kimliği beden algısında ve cinsel fonksiyonlarda değişimler, panik atak, öfke nöbetleri ve hatta ölüm kaygısı geldiğini anlatan Psikolog Karaçiçek, bu süreçte hastaya gerekli desteğin verilmemesinin, uygulanan medikal tedaviyi de olumsuz etkileyebileceğini kaydetti. Yapılmış birçok araştırmanın sonuçlarına göre, kanser hastaları için yapılan psikolojik destek çalışmalarının başarılı olmasının medikal tedaviyi desteklediğini kaydeden Psikolog Karaçiçek, “Bu çalışmalar, hasta ve hasta yakınlarının içinde bulundukları zorlu sürece daha kolay uyum sağlamalarına yardımcı olacaktır. Böylece sosyal olarak tekrar aktif olan hastaların yaşam kaliteleri de yükselmiş olacak, kazandıkları moral gücü sayesinde hastalığı yenme azimleri artarak devam edecektir” diye konuştu. "Grup terapileri" Meme kanseri ile ilgili kurulmuş destek gruplarının yardımı ile benzer deneyimlere sahip kişilerle bir araya gelmenin de hastalara yalnız olmadıklarını hissettirerek motivasyonlarını artırabileceğini ifade eden Psikolog Karaçiçek, bunun için gerekirse söz konusu hastalık ile ilgili kurulmuş, kâr amacı gütmeyen derneklerden yardım alınabileceğini söyledi.

Uzm. Dr. Menteş: Kimse meme kanseri olmasın kanseri erken tanıyalım Haber

Uzm. Dr. Menteş: Kimse meme kanseri olmasın kanseri erken tanıyalım

Meme kanseri, dünya genelinde kadınlar arasında en yaygın kanser türlerinden biri olarak öne çıkıyor. Ancak erken teşhis, tedavi sürecinde büyük fark yaratıyor. Bu nedenle, her yıl "1-31 Ekim Meme Kanseri Farkındalık Ayı" kapsamında kadınlar, düzenli kontroller ve erken teşhis konusunda bilinçlendirilmeye çalışılıyor. Türk Kanser Araştırma ve Savaş Kurumu Derneği Adana Başkanı Uzman Doktor Selahattin Menteş, meme kanseri hakkında önemli uyarılarda bulunarak, düzenli muayenelerin ve erken teşhisin hayat kurtarıcı olduğunu vurguladı. “Meme kanserleri kadınlarda en sık karşılaşılan kanserlerden bir tanesi” Türk Kanser Araştırma ve Savaş Kurumu Derneği Adana Başkanı Uzman Doktor Selahattin Menteş, “Ekim ayı meme kanseri farkındalık ayı. Meme kanserleri kadınlarda en sık karşılaşılan ve en çok ölüme neden  olan kanserlerden biridir. 20 Yaş üstü kendi kendine muayene etmeyi öğrenmemiz şart ve yılda bir defa doktora gideceğiz. 40-69 ise mamografi iki yılda bir yaptırmaya devam etmeliyiz.  Sigara içenlerden, alkol alanlarda, obez olanlarda, 35 yaş sonrası doğum yapmış olanlarda, emzirmemişlerde ve hiç doğum yapmamış risk fazla. O yüzden ihmal etmeyeceğiz. Ekim ayı boyunca bizler çeşitli etkinlikler yapacağız.   KETEM’lerde bütün bunları yaptırabilirsiniz. Kimse kanser olmasın kanseri erken tanıyalım” şeklinde konuştu.

Dyt. Oturakçıibogil: Meme kanseri riski ve obezite sağlıklı beslenme ile önlenebilir Haber

Dyt. Oturakçıibogil: Meme kanseri riski ve obezite sağlıklı beslenme ile önlenebilir

Meme kanseri kandınlarda en sık görülen kanser türü olarak öne çıkıyor. Obezite nedeniyle vücuttaki yağ dokusunun artmasının kadınlardaki östrojen hormonunun artışına yol açarak meme kanserine yakalanma riskini yükselttiğini belirten Medline Adana Hastanesi Beslenme ve Diyet Uzmanı Dyt. Selva Oturakçıibogil, "Bu hastalıktan kaçınmak için doğru ve sağlıklı beslenme bir yaşam tarzı olmalıdır" diye konuştu. Oturakçıibogil, "Kanser, dünyada ve ülkemizde en çok ölüme neden olan hastalıklar arasında ilk sırada yer alıyor. Yapılan araştırmalar, kanser hastalığına yüzde 90-95 oranında genetik etkenler ile çevresel faktörlerin yol açtığını bize gösteriyor. Yine araştırmalara göre bu çevresel faktörlerin yüzde 30’unu beslenme alışkanlıklarımız oluşturuyor. Hatalı beslenme alışkanlıklarımız ise obeziteye yol açarken obezitenin özellikle meme kanser ile doğrudan ilişkisi bulunuyor. Meme kanseri kandınlarda en sık görülen kanser türü olarak öne çıkıyor. Obezite nedeniyle vücuttaki yağ dokusunun artmasının kadınlardaki östrojen hormonunun artışına yol açarak meme kanserine yakalanma riskini yükseltiyor. Bu hastalıktan kaçınmak için doğru ve sağlıklı beslenmenin bir yaşam tarzı olmalıdır" dedi. Obezite Türkiye'de yaygınlaşıyor Oturakçıibogil şöyle devam etti: "Günümüzde bir halk sağlığı sorunu halini almış olan obezite, vücutta aşırı yağ birikimi sonucu ortaya çıkan ciddi ve kronik bir hastalıktır. DSÖ (Dünya Sağlık Örgütü) verilerine göre dünya genelinde obezite sıklığı son on yılda yaklaşık üç kat artış göstermiştir. Yine DSÖ’nün ‘Avrupa Bölgesi Obezite Raporu’nun 2022 yılı verilerine göre obezite sıklığının en yüksek olduğu ülke Türkiye olarak bildirilmektedir. Buna göre ülkemizdeki yetişkin nüfusun yüzde 66,8i fazla kilolu, yüzde32,1i ise obez olarak tanımlanmaktadır. Östrojen hormonunun rolü Yüksek oranda yağlı gıdalarla beslenme alışkanlığı, hareketsizlik, genetik ve hormonal faktörlerin meme kanseri ile ilişkili olduğu bilinmektedir. Yanlış beslenme nedeniyle gelişen obzezite, vücuttaki yağ dokusunun artmasına yol açarak kadınlarda salgılanan östrojen hormonunun artışını destekler. Östrojen hormonu ise meme kanseri gelişme riskini artıran önemli bir faktördür. Beden kitle indeksi ve risk  Yapılan araştırmalarda obez kadınlarda artış gösteren östrojen seviyesinin kanser ile doğrudan ilişkisi olduğu belirlenmiştir. Beden Kitle İndeksi (BKİ) 40’tan büyük olan kadınlarda meme kanseri nedeniyle ölüm riski, BKİ 18-24,9 arasında olan kadınlara göre iki kat artış gösterir. Obezitenin önüne geçilmesi ve tedavi edilmesi günümüzde küresel bir sağlık sorunu halini almış durumdadır. Bu nedenle obezitenin meme kanseri açısından önlenebilir bir risk faktörü olması göz önünde bulundurularak, toplumda obezite ile yapılacak etkili mücadele sayesinde kadınlarda rastlanan meme kanseri görülme oranları azaltılabilir." Obezitenin tedavisinin kişiye özel olarak planması ve doktor, diyetisyen ve psikolog gibi sağlık profesyonellerinin iş birliği ile yürütülmesi gerektiğini ifade eden Dyt. Selva Oturakçıibogil, obeziteden korunmak için ise şu önerilerde bulundu. "Kilo kontrolünüzü sağlayın. Fazla kilolarınızdan kurtulmak için gerekirse bir uzmandan yardım almaktan çekinmeyin ve uygun bir tedavi planı belirleyin. Her besin grubundan dengeli bir şekilde beslenin. Sebze ve meyveleri mevsiminde ve taze olarak tüketin. Raf ömrü uzun, bol kalori içeren hazır gıdalardan uzak durun. Fast-Food tarzı beslenmeden kaçının. Doğal olmayan şeker tüketmeyin ve günlük tuz alınımınızı sınırlandırın. Yemeklerinizi pişirirken haşlama-fırınlama gibi sağlıklı yöntemleri tercih edin. Yemeklerinizi yavaş yavaş yemeyi tercih edin. Gün içerisinde yeterli miktarda su tüketin ve bunun için susamayı beklemeyin. Doymuş yağları mümkün olduğu kadar az tüketmeye özen gösterin. Fiziksel aktivite düzeyinizi artırarak düzenli egzersiz yapmayı alışkanlık yapın."

En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.