TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
SON DAKİKA
Hava Durumu
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

#Lazer

İLKHABER-Gazetesi - Lazer haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Lazer haber sayfasında canlı gelişmelere ulaşabilirsiniz.

Hakan Çalhanoğlu'nu lazer bile durduramadı Haber

Hakan Çalhanoğlu'nu lazer bile durduramadı

A Milli Futbol Takımı, EURO 2024 hazırlıkları kapsamında özel bir maçta Avusturya'ya deplasmanda 5-1 mağlup oldu. Ancak maçın en çok konuşulan isimleri, Arda Güler ve Hakan Çalhanoğlu oldu. Teknik direktör Vincenzo Montella, Macaristan ile oynanan hazırlık maçının 11'inde 9 değişiklik yaparak millileri, Avusturya karşısında sürdü. Orta alanda Salih Özcan ve Hakan Çalhanoğlu'nu görevlendiren Montella, sağ kanatta İrfan Can Kahveci, on numarada Arda Güler, sol kanatta ise Kerem Aktürkoğlu'nu 11'de sahaya sürdü. Montella'nın ileri uçtaki tercihi ise Kenan Yıldız oldu. Arda Güler, 8 maçlık aranın ardından ilk 11'de görev yaptı. Daha önce Letonya karşılaşmasında ilk kez 11'de görev alan Arda Güler, Avusturya karşısında ilk 11'de görev yapma sevincini ikinci kez yaşamış oldu. Maçın diğer dikkat çeken ismi Hakan Çalhanoğlu ise kazanılan penaltıda topu ağlara gönderdi. Kale arkasındaki Avusturyalı taraftarların lazer ışığı yapmasına rağmen sergilediği sert ve düzgün vuruşla penaltıyı gole çeviren Çalhanoğlu, bu sezon Serie A, Şampiyonlar Ligi, İtalya Süper Kupası ve Milli Takım'da kullandığı 10 penaltıdan da golle döndü. Ancak maçın sonucu milli takım adına tarihi bir mağlubiyet oldu. A Milli Takım, Avusturya'ya rakip olduğu bir maçta ilk kez 6 gol yedi ve Eylül 2021'den bu yana ilk kez bir maçta kalesinde altı gol gördü.

Prof. Dr. Sızmaz: “Lazer değil, kontrol altına alınamayan şeker kör eder” Haber

Prof. Dr. Sızmaz: “Lazer değil, kontrol altına alınamayan şeker kör eder”

ADANA (İLKHABER) - Göz Hastalıkları uzmanı Prof. Dr. Selçuk Sızmaz, diyabetin gözlere zararına ve yol açtığı “diyabetik retinopati” hastalığına dikkat çekerek diyabet hastalarının her yıl göz muayenesine gitmelerini tavsiye etti. Sızmaz, “Hastalar bazı tedavilerin körlükle sonuçlandığını düşünüyor. Ancak bu doğru değildir; görme kaybının nedeni lazer veya enjeksiyon değil, kontrol altına alınamayan şeker ve yetersiz tedavidir” dedi. Acıbadem Adana Hastanesi Göz Hastalıkları hekimi Prof. Dr. Selçuk Sızmaz, halk arasında yaygın olarak bilinen adıyla “şeker”, tıbbi literatürdeki adıyla “Diabetes mellitus” hastalığının, kanda glukoz (şeker) düzeylerinin kontrolsüz olarak yükselmesi ile seyreden bir hastalık olduğunu ifade ederek, kan şeker düzeyinin uzun süreler normalin üzerinde kalmasının damar sistemi, böbrek ve göz gibi organlarda hasar ile sonlandığını söyledi. Tüm dünyada endüstriyel gıda tüketimin artması ve bunun yanında değişen yaşam tarzına bağlı olarak bireylerin hareketlerinin azalması, obezitenin ve buna bağlı metabolik hastalıkların da yaygınlaşmasına yol açtığını belirten Prof. Dr. Sızmaz, şeker hastalığının, oluş mekanizmasına göre, Tip 1 ve Tip 2 olarak ayrı tipleri bulunduğunu; Tip 1’in genellikle genç, Tip 2’nin ise ileri yaşlarda meydana geldiğini anlattı. Prof. Dr. Sızmaz, şeker hastalığında gözün kornea, göz dışı kasları hareket ettiren sinirler ve görme siniri gibi farklı dokularında etkilenme olmakla birlikte, hastalığın gözdeki en önemli komplikasyonunun görme işlevinin ilk meydana geldiği doku olan retinada oluşan hasar olduğunu ve buna da “diyabetik retinopati” denildiğini ifade etti. “Tedavisiz kalırsa durum giderek kötüleşir” Hastalığın ilk evrelerinde retinada kanamalar ve damar yapısında bozulmalar görüldüğüne değinen Prof. Dr. Sızmaz, “Tedavisiz kalırsa, yeni damar oluşumlarının meydana gelmesi ile durum daha da kötüleşir. Tabloya hastalığın herhangi bir döneminde görme noktasında (sarı nokta) ödem oluşumu eklenebilir. Görme noktasında oluşan ödem görme düzeyinin çok ciddi şekilde düşmesine yol açacaktır. Hastalık tedavisiz kalırsa göz içine kanama, sinir tabakasında (retina) yırtılma ve ayrılma ve tedaviye dirençli göz tansiyonu yüksekliği gibi durumlar gelişebilir ve süreç kalıcı görme kaybı ile sonlanabilir” diye konuştu. Diyabetik retinopatinin Tip 1 diyabet hastalarında hastalığın başlangıcından daha uzun bir süre sonra ortaya çıkmakla birlikte daha şiddetli seyrettiğini ifade eden Prof. Dr. Sızmaz, Tip 2 diyabet hastalarında ise bu durumun tam tersi olduğunu, bulguların tanıdan nispeten kısa süre sonra ortaya çıktığını ancak daha hafif seyrettiğini anlattı. Kan şeker düzeyinin, bu hastalığın şiddeti açısından çok önemli olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Sızmaz, “Şeker düzeyleri yüksek olan hastalarda hastalık şiddetli seyretmekte ve hızla kalıcı görme kaybı meydana gelme riski bulunmaktadır. Şeker düzeyi de kontrol için tek başına yeterli değildir; hastaların kan basıncı, böbrek fonksiyonu, kan yağları (kolesterol ve trigliserit) ve kan hücreleri değerleri yönünden de sıkı kontrol altında olması gerekmektedir” dedi. “Retinopati yoksa yılda 1 kez göz muayenesi gerekir” Sızmaz, hastalığın meydana gelişinin gecikmesi ve seyrinin yavaşlaması için bahsedilen kontrollerin çok önemli olduğunu, bunlara ek olarak, şeker hastalarının düzenli göz kontrollerinin yapılmasının erken tanı ve tedavi fırsatı sunduğunu sözlerine ekledi. Retinopati görülmeyen şeker hastalarının yılda 1 kez, retinopati ortaya çıkarsa hastalığın şiddetine göre göz doktorunun önerileri doğrultusunda muayene gerektiğini belirten Prof. Dr. Sızmaz, “Her seferinde ayrıntılı göz muayenesi yapılmalıdır. Retinopati başladıktan sonra optik koherens tomografi ve retina anjiyografisi gibi tetkikler de bulguların şiddetine göre planlanmalıdır. Her iki yöntemde de X ışını kullanımı söz konusu değildir. Sistemler optik prensiplere dayanarak çalışmaktadırlar. Optik koherens tomografi ile retinanın tabakaları daha ayrıntılı incelenebilmekte, hastalığın seyrine dair net veriler elde edilebilmektedir. Retina anjiyografisi de retina damarlarının durumunu ve retinanın dolaşımını göstermektedir. Sanılanın aksine, retina anjiyografisinin tedavi edici özelliği bulunmamaktadır” diye konuştu. “Lazer ve enjeksiyon uygulamaları kör etmez” Prof. Dr. Sızmaz, hastalığın ilerleyerek körlükle sonlanmasını önlemek için hastanın hem dahili hem de göz yönünden sıkı kontrol altında olması gerektiğinin altını çizerek, damarsal oluşumlar için lazer uygulamaları, sarı noktadaki ödemin tedavisi için göze enjeksiyon uygulamalarının tercih edildiğini; özellikle takiplerini düzenli yaptıran hastaların tedavisinde başarılı sonuçlar alındığını kaydetti. Son olarak doğru bilinen yanlışlara değinen Sızmaz, “Göz içine enjeksiyon ve lazer halihazırda şekere bağlı göz tutulumunun etkin tedavi yöntemleridir. Hastalar bazen bu tedavilerin körlükle sonuçlandığına dair yanlış algılara kapılmaktadırlar. Altını çizerek söylemek gerekirse; kör eden lazer veya enjeksiyon değil, kötü şeker kontrolü ve yetersiz tedavidir. Uygun takip ve tedavi altında çalışma yaşamından kopmayan çok sayıda hastamız da vardır” dedi.

En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.