TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
SON DAKİKA
Hava Durumu
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

#kriz

İLKHABER-Gazetesi - kriz haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, kriz haber sayfasında canlı gelişmelere ulaşabilirsiniz.

Gürer: Ekonomik krizin etkisi ile ucuz ve güvencesiz çalışma hortlamıştır Haber

Gürer: Ekonomik krizin etkisi ile ucuz ve güvencesiz çalışma hortlamıştır

Sosyal güvenlik sistemlerinin sürdürülebilirliği, çalışan nüfus ile emekli nüfus arasındaki dengenin korunmasına bağlı olduğunu belirten CHP Milletvekili Ömer Fethi  Gürer, “ Dünyada çoğu ülkede genel kabul olarak ‘4 çalışan 1 emekliye bakar’ yönündedir. Ülkemizde, bu denge olumsuz biçimde bozulmuştur. Ekonomik krizin etkisi ile ucuz ve güvencesiz çalışma hortlamıştır. Çalışan nüfusun emekli nüfusa oranda bozulan denge kayıt dışı ile mücadelenin artırılmasını gerektirmektedir.” şeklinde konuştu. “Türkiye'de toplam 25 milyon 193 bin 80 aktif sigortalı bulunmaktadır” CHP Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer, sosyal güvenlik sitemine ilişkin verileri üzerinden konuşmasını sürdürerek şunları söyledi: “Sosyal Güvenlik Kurumu'nun (SGK) Mart 2024 tarihli verilerine göre, Türkiye'de toplam 25 milyon 193 bin 80 aktif sigortalı bulunmaktadır. Bu sigortalıların 18 milyon 482 bin 440'ı Sosyal Sigortalar Kurumu (SSK) 4a statüsünde, 3 milyon 59 bin 331'i Bağ-Kur 4b statüsünde ve 3 milyon 651 bin 309'u Emekli Sandığı (4c) statüsünde yer almaktadır. Buna karşın, pasif sigortalı olarak sınıflandırılan ve emeklilik, malullük, ölüm aylığı ile dul ve yetim maaşı alan toplam 15 milyon 430 bin 717 kişi bulunmaktadır. Bu kişilerden 10 milyon 397 bin 414'ü SSK'li, 2 milyon 722 bin 464'ü Bağ-Kur'lu ve 2 milyon 310 bin 839'u Emekli Sandığı'ndan faydalanmaktadır.” “Sosyal güvenlik sisteminin sürdürülebilirliğini sağlamak için aktif sigortalı sayısı artırılmalıdır” Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer, “2020 yılına kıyasla, çalışan sayısı 1 milyon 848 bin 533 kişi artarken, pasif sigortalı sayısı 2 milyon 940 bin 3 kişi artış göstermiştir. Sosyal güvenlik sisteminde toplam 25 milyon 193 bin 80 çalışan, 15 milyon 430 bin 717 emekli ve hak sahibini finanse ederken, aktif sigortalıların pasif sigortalılara oranı 2020 yılında 1,93 iken 2024 yılında bu oran 1,63 düzeyine gerilemiştir. Aktif sigortalıların pasif sigortalılara oranının olumsuzluğu dikkat çekicidir. Sistemin finansal yüküne olumsuz yansıması sorun üretecektir. Sosyal güvenlik sisteminin sürdürülebilirliğini sağlamak için aktif sigortalı sayısı artırılmalıdır. Kayıt dışında gözle görülür bir artış dengeyi bozmaktadır. Göç ve mülteci olarak gelenlerin hizmet ve tarım sektöründe sigortasız çalıştığı ve özel sektörde kayıt dışına yönelişin artmaktadır. Hizmet sektörü ve tarım sektöründe çalışanlarda SGK’lı sayısı düşmektedir. Kayıt dışı çalışma Sosyal Güvenlik Sistemini çökertme noktasına doğru gitmektedir. Göç ve mülteci sorunu SGK içinde risk yaratmaktadır. SGK da dengeler bozuldukça emekli için tehlike çanları çalmaktadır. SGK açığı artması sistemin sorunlarının ve dengesinin bozulmasına yol açmaktadır” dedi. “İstihdamın artırılması ve genç işsizliğin azaltılması öncelikli hedefler arasında yer almalıdır” Gürer, “Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı tarafından öğrenci sayılarak yaşlılık sigortası kapsamına alınmayan bu grup, TÜİK tarafından işçi olarak değerlendirilmektedir. Bu nedenle, stajyer ve çıraklar değerlendirme dışı bırakıldığında, her bir emekliye düşen çalışan sayısı 2 kişinin de altındadır. Bu oran, sosyal güvenlik sisteminin sürdürülebilirliği açısından büyük bir tehdit oluşturmaktadır ve sistemin tıkanmasına yol açma riski taşımaktadır. Dolayısıyla, istihdamın artırılması ve genç işsizliğin azaltılması öncelikli hedefler arasında yer almalıdır” diyerek belirtti. “Kayıt dışı istihdamın önlenmesi ve göçmen işçilerin kayıt altına alınması gerekiyor” Ömer Fethi Gürer, “Türkiye'de kayıt dışı istihdama bakıldığında özellikle göçmenler ve mülteciler arasında kayıt dışı çalışanların sayısı oldukça fazladır. Bu durum, hem ekonomik hem de sosyal açıdan ciddi sorunlara yol açmaktadır. Kayıt dışı istihdamın boyutlarını tam olarak belirlemek zor olsa da, tahminlere göre on milyona yaklaşan bir nüfustan söz edilmektedir. Bu nüfus, tatil bölgelerinde ve tarım sektöründe yoğunlaşmakta ve bu kişiler hizmet ve tarım sektörü başta olmak üzere farklı alanlarda kayıt dışı olarak çalışmaktadır. Kayıt dışı istihdamın önlenmesi ve göçmen işçilerin kayıt altına alınması için ciddi politikaların hayata geçirilmesi gerekmektedir. Özel sektörün ekonomik krizinde etkisi ile ucuz işgücü yönelmesi sorunu derinleştirmektedir.” ifadelerini kullandı. Gürer, “Gıda sektöründe çalışanların sağlık taramalarının düzenli olarak yapılmaması, bulaşıcı hastalıkların yayılma riskini artırmaktadır. Özellikle portör ve akciğer filmi gibi sağlık kontrollerinin yetersizliği, gıda güvenliğini tehdit etmektedir” diyerek ifade etti. “Ülkenin sosyal güvenlik sisteminin çökmesine ve yeni ekonomik yüklerin ortaya çıkmasına yol açabilir” Kayıt dışı istihdamın SGK'ye bildirilmesi konusunda yeterli yöntemlerin geliştirilmediği sürece, sosyal güvenlik sistemi gelecekte sürdürülemez bir boyuta ulaşacağı konusunda uyarılarda bulunan CHP Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer konuşmasına şu şekilde devam etti “İktidarın katı ve kuralcı tedbirler alması gerekmektedir. Aksi takdirde, SGK'nın geleceği pek parlak görünmemektedir. Bu durum, ülkenin sosyal güvenlik sisteminin çökmesine ve yeni ekonomik yüklerin ortaya çıkmasına yol açabilir. İktidarın, kayıt dışı istihdamla mücadelede etkili adımlar atması ve bu konuda ciddiyetle hareket etmesi, ülkenin sosyal ve ekonomik durumu için acil bir gerekliliktir. Yalnızca söylem düzeyinde değil, somut politikalarla bu sorunu kökten çözmeye odaklanması gerekmektedir. Aksi halde, kayıt dışı istihdamın negatif etkileriyle mücadele etmek çok daha zor hale gelecektir.” ...

Şevkin, “İktidar kaşıkla verdiğini kepçeyle değil artık kazanlarla geri alıyor” Haber

Şevkin, “İktidar kaşıkla verdiğini kepçeyle değil artık kazanlarla geri alıyor”

ADANA (İLKHABER)- Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Adana Milletvekili Dr. Müzeyyen Şevkin, Cumhurbaşkanı’nın bir gece yarısı kararıyla yürürlüğe giren vergi ve harç artışlarına, zamlara tepki gösterdi. Yüzde 18 uygulanan KDV oranının yüzde 20’ye, yüzde 8 uygulanan KDV oranının yüzde 10’a çıkarıldığını, harç tutarlarının yüzde 50 oranında artırıldığını, yurt dışından cep telefonu getirenlerin ödedikleri harç tutarının 6 bin TL’den 20 bin TL’ye çıkarıldığını, tüketici kredilerindeki banka ve sigorta muameleleri vergisinin yüzde 10’dan yüzde 15’e yükseltildiğini kaydeden Dr. Şevkin, “AKP iktidarı derin krizin ağır yükünü vatandaşın sırtına bindirmeye devam ediyor” dedi. Motorlu taşıtlar vergisini iki katına çıkaran, akaryakıt fiyatlarına her gün zam yapan, kurumlar vergisini yüzde 20’den yüzde 25’e çıkaran ve kamu  araçlarının sayısının 120 bine dayandığını dile getiren Dr. Şevkin, "Çalışanlara, asgari ücretlilere, emeklilere kaşıkla verdiğini artık kepçeyle değil kazanlarla geri alan iktidar, topladığı vergileri de nereye harcadığını açıklamıyor” diye konuştu. Mali disiplini sağlamanın öncelikli yolunun tasarruf ve üretimden geçtiğini ancak AKP iktidarının vergi ve harçlardaki artışları, zamları tercih ettiğini dile getiren Dr. Şevkin, “Seçim öncesi milletimize bol keseden dağıtma vaadinde bulunan iktidar seçim sonrası gerçek niyetini ortaya koymuş oldu. Türkiye’nin bütçe açığı her geçen gün artıyor. Üretim ekonomisinden tamamen vazgeçen iktidar, 21 yıldan bu yana ülkeyi tam olarak ithalat cennetine çevirdi. Üretim, istihdam ve ihracat yerine ithalatı seçen, kamu kurumlarını, fabrikaları, üretim tesislerini bir bir elden çıkaran AKP iktidarı, yurtdışından gelen ithal ürünlere eklediği fahiş vergi ve zamlarla ekonomiyi düzlüğe çıkarabileceğini sanıyor” ifadelerini kullandı. Cumhurbaşkanının her zaman olduğu gibi gece yarısı ani kararıyla vatandaşın kullanmak zorunda olduğu sabun, şampuan, deterjan, dezenfektanlar, ıslak mendil, tuvalet kağıdı, kağıt havlu, kağıt mendil ve peçete gibi onlarca üründe KDV oranının yüzde 20’ye çıkarıldığını, diş fırçası ve macunu, diş ipliklerinin KDV oranının yüzde 10’a yükseltildiğini ifade eden Dr. Şevkin, “İktidar, ne yazık ki, aziz Türk milletine zulüm etmeye devam ediyor” ifadelerini kullandı.

Zafer Şanlı; Tarım arazilerini beton değil, gıda için kullanalım Haber

Zafer Şanlı; Tarım arazilerini beton değil, gıda için kullanalım

Serhat ŞANLI  ADANA (İLKHABER) – Dünyada her geçen gün artan nüfus ile birlikte tarımın önemi daha da artarken, son yıllarda yaşanan küresel iklim değişikliği, tarımsal doğal kaynakların hızla bozulması, açlık, yoksulluk, küresel ekonomik kriz vb. nedenler tarımsal üretimin sürdürülebilirliğini tehdit ediyor.  Son yıllarda özellikle küresel iklim değişikliği ile birlikte çoraklaşan verimli tarım arazileri ve tatlı suların kirlenmesi, sürdürülebilir tarım için büyük bir tehlike oluştururken, ülkemiz için su ve iklim gibi tarımsal doğal kaynaklar bakımından zengin bir yer olarak görülse de küresel ısınmanın etkileri sonucu su fakiri ülkeler içerisine girebileceğini gösteriyor.  Türkiye’de ise Çukurova, tarımsal üretimle ülke ve bölge ekonomisine ciddi katkılar sağlamasının yanında zengin ürün deseniyle de öne çıkıyor. Yılda 2 ve hatta 3 ürüne kadar ekimin yapılabildiği bölgede tarım arazilerin korunmasının önemine dikkat çeken Ziraat Mühendisi Zafer Şanlı, uyarılarda bulunuyor.  Gazetemize son yıllarda artan gıda ihtiyacı ile birlikte tarımsal üretimin önemi hakkında açıklamalarda bulunan Zafer Şanlı, “Türkiye'nin tarımsal üretiminde önde çıkan kentlerinden olan Adana’nın tarımsal üretimi devam ediyor hem de tohum, gübre ve akaryakıt gibi girdi fiyatlarının sürekli artmasına rağmen.. Zorluklar içerisinde arazilerini eken yani işini devam ettiren üreticilerimiz, girdi maliyetleri karşısında zorlansa da yılmadan, yorulmadan devam etmektedir. Buna bir de verimli arazilerin betonlaşmasını gördüğümüzde, bu geleceğimiz için önemli bir sorun oluşturuyor.” Dedi.  Zafer Şanlı, “Adana’nın bereketli toprakları, yılın 12 ayı yörenin ve ülkenin tarımsal üretiminde büyük rol oynuyor. Bölgede yapılan üretimle ülke ihracatına da ciddi katkı sağlarken, verimli tarım arazilerinin üzerinde yükselen beton bloklar ise tarımsal faaliyet alanlarını her geçen gün daraltmaktadır. Bu, aslında ülke olarak hepimiz için büyük kayıptır” diye konuştu.  Her geçen gün artan nüfus ile birlikte, gıda ihtiyacının da artacağını ve bununla birlikte tarımsal üretim için, mevcut arazilerin değerinin bilinmesi gerektiğine dikkat çeken Ziraat Mühendisi Zafer Şanlı şu bilgilere yer verdi;  “Ülke olarak tarım toprakları bakımından, iklim ve konum itibariyle zengin bir yapıya sahibiz. Dört mevsimi aynı gün yaşayabiliyoruz. Türkiye’nin içinde bulunduğu Ortadoğu coğrafyası yarı-nemli, yarı-kurak, kurak ve çok kurak iklim rejimi içerisinde yer almaktadır.   Türkiye coğrafyasının çağlar boyunca çeşitli medeniyetlere ev sahipliği yapmış olması sebebiyle ülke toprakları arazi tahribatı ve kuraklığa karşı hassas bir konumdadır. Dolayısıyla, Türkiye kurak ve yarı kurak özellik gösteren bir ülke olup, toprakları erozyona karşı hassastır. Bunun yanı sıra iklim değişikliği ve insan faaliyetlerinden kaynaklanan yanlış uygulamalar gibi sebeplerle, çölleşme tehdidi altındadır.  Her geçen gün artan Dünya nüfusunun 2040-2050 yıllarında 10 milyarı bulacağı tahminleri ile bu nüfus ile birlikte tüm dikkatler tarım sektörüne çevrildi. Her zaman olduğu gibi gelecekte de en stratejik öneme sahip sektörlerin başında yer alacak olan tarımın yapılması için hem tarım topraklarının korunması, hem de tatlı su kaynaklarının korunup bilinçli kullanılmasını büyük önem arz etmektedir.   Hal böyleyken mevcut tarım arazilerinin korunması çok önemli.. Ülke olarak bu konuda çalışmaların yapılması sevindirici bir durum.. Son 3 yılda 72 ilde 440 bölge ‘büyük ova koruma alanı’ alanı olarak ilan edildi. Böylelikle büyük ova koruma alanlarının toplam büyüklüğü 9,38 milyon hektara ulaştı. Alansal olarak bakıldığında 1 milyon 677 bin hektarı aşkın alanla Konya ilk, 937 bin 573 hektarla Şanlıurfa ikinci ve 445 bin 189 hektarla Adana üçüncü sırada yer almakta.. Ayrıca ova sayısı açısından 21 ovayla Malatya birinci, 17 ovayla Balıkesir ikinci ve 15 ovayla Çanakkale üçüncü sırada bulunuyor.  Toprakların korunması, arazi kullanımı ve koruma dengesinin sağlanması için büyük ova koruma alanlarının sayılarının artırılması için çalışmalar devam ederken, 2023 yılında büyük ovaların sayısının 500'e ulaşması hedefleniyor. Güzel bir gelişme..  Bugün artık bariz bir şekilde yaşanan küresel iklim değişikliği ve kuraklık gibi doğal afetlerin yanı sıra, gelişmiş ülkelerin tarımsal ürün ticaretindeki korumacı politikaları, gıdaya olan talebin artması, tarımda girdi fiyatlarının yükselmesi, tarım sektöründen uzaklaşma, yeterli yatırımın yapılmaması ve daha birçok etkenden dolayı dünyada açlık ve yetersiz beslenme ile karşı karşıya bir durum söz konusu..    İnsanlar düşünmeden, duyarsızca ve doymak bilmeyen istekleri ile adeta koca dünyayı hızla tüketiyor. Ayıca hızla artan nüfus, kirlenen sularımız, erozyon, yapılaşma, toprak kayıpları vb. gibi nedenlerle mevcut tarım arazileri küçülüyor. Doğada oluşturduğumuz değişim ile birlikte erozyon artıyor, doğanın kendisini yenilemesine dahi izin vermiyoruz. Bu durum gösteriyor ki, yakın gelecekte açlığın, gıda ve su sorununun ilk öncelikli konu olacağını bir gerçeği var.   Geç kalmadan, hemen şimdi önlemini almazsak kötü bir geleceğin insanoğlunu beklediğini söyleyebiliriz. Yaklaşık 8 milyar olan insan nüfusu gezegenimizde bulunan 3 milyar 200 milyon hektar işlenebilir tarım arazisi içerisinde yapılan 1 milyar 475 milyon hektarında yapılan işlemeli tarım ile yaşamını sürdürüyor. Ancak son yıllarda bu azalmaya başladı ve böyle giderse daha da azalacak.  Yani sorunumuz büyük ve geç kalmadan önlemini almaktan başka çaremiz yok. Toprak oluşumu kolay değil.. Yüzyıllar, bin yıllar gibi zaman isteyen bir süreç.. O nedenle tüm dünya olarak mevcut tarım arazilerini korumak zorundayız.   Ülke olarak da bizler ovalarımızı, tarım arazilerimizi devamlı denetim altında tutmalı, yeni yapılaşmaya karşı korumalıyız. Koruma ovası ilan edilen alanları sıkı denetlemeli, yapılaşma ve benzeri kaçak uygulamalar takip edilerek, bunların önüne geçmek için gerekli girişimleri hızlı bir şekilde yapmalıyız.   Ayrıca sanayi, ulaşım, enerji vb. yatırımlar doğru planlanmalı, tarım arazileri ve su kaynaklarına yakın yerlerden uzak yapılmalıdır. Yani bu gibi yatırımlar ovalardan uzakta, nitelikli tarım arazisi olmayan yerlerde yapılmalıdır.  Sürdürülebilir arazi/toprak yönetimi, toprak ekosistem bağıntıları ve hizmetleri, arazi bozulumunun azaltılması/dengelenmesi, bozulmuş alanların geri kazanımı ile gelecek kuşaklar için arazi kaynaklarının güvence altına alınması açısından son derece önemlidir.   Sonuç olarak, bugün gıda sistemleri yeterli, güvenilir, çeşitli ve besleyici bakımdan zengin gıdayı sunmakta zorluk çekmektedir. Topraklar yenilenebilir kaynaklar değildir, bu yüzden toprakların korunması, gıda güvenliği ve sürdürülebilir gelecek için büyük önem taşımaktadır.   Mutluluk, beton yığınları arasında değil, doğaya ve toprağa saygı ile mümkündür. Tarım arazilerimizi öldürerek geleceğimiz yok etmeyelim, aç kalmayalım. Onları koruyalım ki, o da bize sağlıklı bir yaşam sağlasın. Toprağımız koruyalım. Tarım arazilerini beton değil, gıda üretimi için kullanalım.”

En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.