TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
SON DAKİKA
Hava Durumu
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

#kış

İLKHABER-Gazetesi - kış haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, kış haber sayfasında canlı gelişmelere ulaşabilirsiniz.

Kışlık hazırlıkları nasıl yapılmalı? Haber

Kışlık hazırlıkları nasıl yapılmalı?

Ağustos ayında başlayan ve Sonbaharda da devam eden kışlık hazırlıkları devam ediyor. Kış hazırlığı için kolları sıvayan ev hanımları sofralarımızın vaz geçilmezi salça, konserve, turşu, sos ve kurutmalıklar için hummalı çalışma içerisine girerken, uzamanlar bazı durumlarda oluşabilecek riskler için uyarıda bulunuyor. İLKHABER Gazetesi'nden Serhat Şanlı'nın haberine göre; Her yıl annemizin ya da babaannemizin özenle hazırladığı konserveler, salçalar veya turşular ev hanımları için adeta hayat kurtarıyor.  Geçmişten günümüze yemek kültürümüzde önemli bir yeri olan özellikle ev salçası, konserve, turşu, şalgam, pekmez, reçel, kurutmalık sebze ve meyveler vb. birçok ürünü hazırlayıp kış mevsiminde de yazın doğal, mis gibi kokan ürünlerini tüketmek isteyenler hummalı bir çalışma içerisine girdi. Tüm bunlarla beraber kışlık ürünleri hazırlarken dikkat edilmesi gereken kurallar var. Sağlık açısından önem arz eden gıdaların hazırlanmasında doğru yol izlenmediğinde riskli olma ihtimalide var. Gazetemize kışlık hazırlıkları konusunda önemli açıklamalarda bulunan TMMOB Gıda Mühendisleri Odası Adana Şube Başkanı Şehmus Alparslan, gıdanın erken bozulabileceğini, uygun şekilde hazırlanmadığında ise çok büyük sağlık riskleriyle karşı karşıya kalınabilir dedi. Ağustosta başlayan ve Eylül ayı ile birlikte devam eden kışlık ürünlere değinen Alparslan, “Vatandaşların yaz mevsimi ürünlerini kış mevsiminde de tüketmek için hummalı bir çalışma içerisine girdiğini görmekteyiz.  Yaz mevsimine ait taze, doğal güneşte yetişmiş ürünleri kış döneminde bulmayı hepimiz isteriz. İnsanlar kendi yaptıkları konservelerin katkısız ve daha vitaminli olduğunu dile getirirken, maliyet olarak da daha karlı olduğunu belirtiyor. Ayrıca kış mevsiminde birçok ürünü bulmanın zor olduğu kadar yazın verdiği tadı da bulmak zor diyorlar. Ancak gıda çok önemli ve bozulmaya da müsait. O bakımdan işin usulünü bilmek ve doğru şekilde hazırlamak çok önemli. Unutmamak gerekir ki kışlıkların hazırlanmasında yapılacak en ufak bir hata, büyük sorunlara neden olabilir” diye konuştu. Kışlıkların doğru hazırlanmasının önemine dikkat çeken TMMOB Gıda Mühendisleri Odası Adana Şube Başkanı Şehmus Alparslan şu açıklamalarda bulundu; “Soğuk kış günlerinde severek tükettiğimiz ve kültürümüzde büyük yeri olan, sofralarımızın vazgeçilmezi konserve, salça, turşu, kurutma için meyve-sebze, reçel vb. ürünler; insanlığın varoluşundan beri var ve var olmaya da devam ediyor. Gelişen teknoloji ile birlikte şuan günümüzde her ne kadar dört mevsim bazı ürünlere ulaşılabilse de yine de kültürümüzde büyük yeri olan ve çok tüketilen bu ürünleri hazırlama önemli bir iş.. Çetin doğa koşullarında hayatlarını idame ettirebilmek için daha çok deneme yanılma yöntemiyle geliştirilen çeşitli yöntemlerle başlamış ve günümüze kadar devam etmiş bir uygulamadan bahsediyoruz. Bu yöntemler kısmen de olsa temini mümkün ve kolay olduğu mevsimden gıdaları alıp, zorlaştığı veya mümkün olmadığı mevsime taşımayı sağlar. Tüm bunların yanında evlerde hazırlanan kışlık Özellikle ölçü-tartının göz kararı ile hazırlanması doğru değil. Aksine büyük risk oluşturur. Ev koşullarında genellikle ısıl işlemde sıcaklık-süre, tartı gibi parametrelerde göz kararı, el yordamı, alışkanlık, tecrübe gibi ölçütler kullanılması ve herhangi bir ölçü aletinin kullanılmamasının ürünlerde bazı riskleri beraberinde getirmektedir. Genellikle her yıl Ağustos ayı sonlarına doğru çalışmalar başladı ve Eylül ayı sonuna kadar da devam edecek. Yapılan iş aslında gıdaların içeriğinde bulunan suyun uzaklaştırılması ve dolayısı ile gelişim göstermek için suya ihtiyaç duyan mikroorganizmalar için ortamı elverişsiz hale getirmedir. Örnek verecek olursak; kurutma, salamura, fermantasyon, şeker ilavesi ile suyu bağlama, kıvam arttırma (pekmez), tuzlama vb. Diğer yöntemler ise konserve, dondurma yöntemleri olarak sıralayabiliriz. Kurutma: Sebze-meyveler, salça, pastırma. Salamura, fermantasyon: Turşu, sirke, et sucuğu, peynir. Şeker ilave: Reçel, marmelat vb. Kıvam arttırma: Pekmez, konsantre meyve suları. Konserve: Sebze, meyve konserveleri. Dondurma: Sebze, et, bazı süt ürünleri… Burada önemli olan gerekli malzemenin doğru seçilmesi ve evde yapılan konservelerin mutlaka basınçlı tencerelerde hazırlanmasıdır. Çünkü Botulizm veya botulismus, Clostridium botulinum bakterisi riski var ve özellikle konserve gıdalarda ürettiği toksinden kaynaklanan bir zehirlenme türüdür. Çoğunlukla evde hazırlanmış ve uygun şekilde sterilize edilmemiş konservelerden kaynaklanmaktadır. Mikroorganizma tehdidinin tamamen ortadan kaldırılması edilmesi için en az 120 °C 15 dk sıcaklıkta kaynatılması gerekmektedir. Bu sıcaklığa ise ancak düdüklü tencere ile veya endüstriyel kazanlarla ulaşılabilmektedir.  Yapılması gereken ilk iş konserve ve turşuların hazırlanmasında kullanılan malzemelerin, satın alınmasından tüketime kadar tüm aşamalarda hijyen koşullarına dikkat edilmelidir. Burada konuya gıda bilimi ışığında yaklaşmamız gerekir. Tehlikeli sonuçlar doğurabilen bir etkenin tespiti ve yok edilmesinin zorluğu karşısında ev şartlarında sebze konservesi üretimini asla önermemekteyiz. Bunda ısrar edecek olan yurttaşlarımıza aşağıdaki hususları hatırlatmakta fayda var. Öncelikle konserve hazırlamadan önce mutfağımızı, kullanacağımız (bıçak, tencere, doğrama tahtası vb.) alet ve ekipmanların temizliğine dikkat etmeliyiz. Ayrıca hazırlayacak olan kişinin kişisel temizliği sağlaması önemlidir. Özellikler elinde yara olan kimsenin konserve hazırlamaya yeltenmemesi gerekir. Kullanılacak kavanozların da kapakları daha önce kullanılmamış olması gerekmektedir. Konserveler kavanozlara sıcakken doldurulmalı çünkü kapakların içinde bulunan ve çoğunlukla dikkatten kaçan contanın yıpranmamış olması oldukça önemlidir. Contanın işlevini sağlayabilmesi ve diğer taraftan kapakta bulunan bazı mikroorganizmaların ısı etkisi ile yok olması için konserveler sıcak doldurulduktan sonra ters çevrilmelidir. Konserveler mümkün olduğunca hızlı bir şekilde soğutulmalı, soğuduktan sonra serin ve güneş görmeyen ortamda muhafaza edilmeli. Konserve, tüketilmeden önce gözle kontrol edilmeli, kapağında şişme, sızıntı varsa ayrıca ürün içerisinde hava kabarcıkları oluşmuşsa, kapağı açıldığında normal olmayan kötü bir koku hissedilirse kesin olarak tüketilmemelidir. Et sucuğu yapımında kullanılan baharatlar güvenilir olmalı, tazeliğine dikkat edilmelidir. Pekmez ve reçel yapılırken aşırı kaynatma yapılmamalı, dolum yapılacak olan kapların temiz olmasına dikkat edilmeli, doldurmadan önce mümkünse kapakları ile birlikte kaynatılmalı, ürün sıcak olarak doldurulmalıdır. Diğer önemli husus da kullanılan kavanoz, bidon, torba, tepsi, leğen gibi ekipman ve ambalajların gıda ile temasında sakınca bulunmayan malzemeden üretilmiş olmasıdır. Burada renkli plastik kullanılmamalıdır. Ayrıca geleneksel olarak hazırlanan kışlık yiyeceklerde son zamanlarda öğrenilmiş bazı yanlış uygulamaları da görebiliyoruz. Buna en çarpıcı örnek ev şartlarında hazırlanan turşularda halk arasında “Turşu Tozu” tabir edilen madde kullanımıdır. Buna en çarpıcı örnek ev şartlarında hazırlanan turşularda halk arasında “Turşu Tozu” tabir edilen madde kullanımıdır. Turşunun bozulmasını önleyici olarak kullanılan bu maddenin bazı sanayi ürünü gıdalarda “koruyucu” olarak kullanılan potasyum sorbat, sodyum benzoat gibi kimyasal ürünler olduğu bilinmelidir. Gıda sanayinde bazı ürünlerde kontrollü olarak kullanılan bu tür koruyucuların ev şartlarında ölçüsüz olarak, el yordamıyla kullanılması ciddi sağlık sorunlarına neden olur. Bilinilmelidir ki ister sanayi ürünü olsun ister el yapımı olsun gıda için en önemli kriter “güvenilir” olmasıdır” DONDURMAK DAHA İYİ Aslında ev koşullarında konserve yapımı ciddi risk oluşturmaktadır. Biz, konserveye alternatif olarak sebzelerin dondurularak saklanmasını öneriyoruz. Ayrıca gıdaların yetecek miktarlarda porsiyonladıktan sonra dondurulması ve kullanılmak üzere çözündürülen dondurulmuş ürünlerin tekrar dondurulmaması gerekir. Derin dondurucuda saklanıldığı zaman gıdaları kışın aynı tazelikte yemek mümkün. Tabi derin dondurucu için hazırlamada önemli. Sebzeleri 1-2 dakika haşlayıp, suyunu süzüp, soğuk sudan geçirdikten hemen sonra pişirilecek miktarlarda ambalajlayıp dondurmak gerekir. Ayrıca biber, domates, kayısı gibi ürünler kurutularak da saklanabilir.”

Karbonmonoksit: Kokusuz ve renksiz bir tehlike Haber

Karbonmonoksit: Kokusuz ve renksiz bir tehlike

Kış aylarının gelmesiyle birlikte kullanımı artan sobalardan sızan karbonmonoksit gazından onlarca kişi hayatını kaybediyor. Gizli katil olarak bilinen zehirlenmenin önüne geçmek için uzmanlar, gazın insan kanında oksijen taşıyan hücreleri durdurması sonucu boğularak ölümlere sebebiyet verdiğin söyledi. “Hastaneye yetişseniz bile çoğu vakada geri döndürülmesi zor bir zehirlenme türü” Vatandaşların yanlış uyguladığı ısınma teknikleri olduğunu ifade eden Konya Büyükşehir Belediyesi İtfaiye Daire Başkanlığı İtfaiye Müdahale Müdürü Mehmet Yıldırım, “Kömür, odun gibi katı yakıtlı bir sobanın 15 metrekareden daha küçük yerlerde kurulmaması gerekiyor. Yani 15 metrekare 3 metreye 5 metre olan bir odada soba kurulması tehlikeli. Bundan daha küçük ebatlar zaten tehlikeli. Nedeni ise içerideki oksijenin tükenmesiyle dış hava basıncıyla odanın içerisindeki hava farklı oluyor. Odanın içerisine doğru gaz sızmalarına sebep olabiliyor. Ya da sobanın ısısından dolayı eşyalarda tutuşmalar olabiliyor. Karbonmonoksit çok sinsi bir gaz kömür yakan vatandaşlarımıza özellikle gece vaktinde bir kömür kokusu alırsak pencereyi açarız, kurtuluruz. Böyle bir şey değil karbonmonoksit tamamen kokusuz, renksiz bir gaz ve her yanan şey karbonmonoksit üretiyor. Kombilerin bacaları, ocakta pişirdiğiniz yemeğin altında yanan alev, sobanın içerisindeki yanan kömürün ürettiği karbonmonoksit yanan bir şey varsa karbonmonoksit var. Karbonmonoksit Sıvılaştırılmış Petrol Gazı (LPG) yerde birikirken karbonmonoksit ortamın yukarısında birikiyor. Bu gaz belli bir miktar olduğu zaman özellikle küçük çocuklar daha hızlı nefes alıp verdikleri için, daha fazla karbonmonoksite maruz kalıyorlar ve bu gaz insanların kanında oksijen taşıyan hücreleri bloke ettiğinden boğularak ölümlere sebebiyet veriyor. Hastaneye yetişseniz bile çoğu vakada geri döndürülmesi zor bir zehirlenme türü” dedi. “Karbonmonoksit, ortamda çoğaldığı zaman hissedilmesi mümkün değil” Karbonmonoksit zehirlenmesiyle karşılaşmamak için yapılması gerekenleri anlatan İtfaiye Müdahale Müdürü Mehmet Yıldırım, “Soba yaktığınız odanın bir yerden havalanması gerekiyor. İçeriye bir miktar soğuk girebilir ama bu orada zehirlenerek hastanelik olmaktan iyidir. Allah korusun bir yerde şömine yakıyorsanız veya farklı ısınma sistemleriniz varsa bunların karbonmonoksit ürettiğini, kombinizin balkonda karbonmonoksit oluşturabileceğini, kombinin bacasında en ufak bir çatlak, oynama çıkma olduğunda bunun karbonmonoksiti sızdırabileceğini bilmek gerekiyor. Özellikle bazı banyolarda şofben banyo içerisinde kuruluyor. Bunların da yine karbonmonoksit ürettiğini bilmek lazım. Karbonmonoksit ortamda çoğaldığı zaman hissedilmesi mümkün değil. Bir uyuşukluk, bir uyku hali gelir. Daha sonra zehirlenmeyle bilinç kaybına ve istemediğimiz durumlara neden olur. Bunun için en güzel çare, bacaların ilk önce inşaat yapılırken binanın çatı yüksekliğinden bir metre daha yukarıda olması gerek. Çatıların nizami inşaat standartlarına göre yapılması çatılarımızdaki bacaların nizami olması ve her 6 ayda bir temizletilmesi gerekmektedir. Bunu evde kendimiz yapabileceğimiz gibi endüstriyel tesislerde veya iş yerlerinde bunu bacaları temizleyen kurumlar var. Bunları profesyoneller tarafından temizletmemiz çok daha uygun olacaktır” şeklinde konuştu. “Bacalar tutuştuğu zaman yaklaşık 800 derece üzerinde ısı üretebiliyor” Bacalarda biriken kurumların tutuşması sonrası 800 dereceye kadar sıcaklığın çıktığını belirten Yıldırım, “Evlerde ve iş yerlerinde bu ısınma maksadıyla kullanılan cihazların bacaları, insanlar için bazen tehlike arz edebiliyor, bu da bilinçsiz kullanımlardan kaynaklanıyor. Örneğin katı yakıtlar yakıyoruz, yani odun ve kömür gibi ürünler bacaların içinde zift biriktiriyor. Bu zift bacanın fazla ani ısınmasıyla baca içeride tutuşuyor, tutuştuğu zaman yaklaşık 800 derece ve daha üzerinde ısı üretebiliyor. Bu bacalar çatıya kadar uzandığı için çatı yangınlarına sebep oluyor. Bacaların kesinlikle temizlenmesi gerekiyor. Vatandaşlar bazen bacaları yanlış kullanabiliyor. Çatı yüksekliğinden daha aşağıda olan bacalar da, halk arasında baca basması olarak bilinen zehirlenmelere de sebebiyet verebiliyor. Bacaların temiz olması, bacaların çatıdan daha yüksek olması, her 6 ayda bir bacaların temizlenmesi ve bacaların sürekli açık tutulması ısınmanın en verimli olduğu noktalar olarak bilinmesi gerekiyor” diye konuştu.

Kış aylarında düşme ile sakatlanma riskine dikkat Haber

Kış aylarında düşme ile sakatlanma riskine dikkat

SANKO Üniversitesi Tıp Fakültesi Ortopedi ve Travmatoloji Ana Bilim Dalı Başkanı Dr. Öğr. Üyesi Cenk Cankuş, buzlu ve karlı hava şartlarında düşme ve sakatlanma riskinin arttığını söyledi. Dr. Öğr. Üyesi Cankuş, “Kış mevsiminde karlanma, buzlanma, vb. durumlarda genellikle ileri ve orta yaştaki hastalarda ayak bileği kırıkları görülmektedir. Kırık ve çıkıklara karşı tedbirli olunması gerekir” dedi. Nörolojik sorunlar, denge sorunu ya da başka rahatsızlıklar yaşayan yaşlı hastaların kaygan zeminlerde baston veya yürüme yardımcıları kullanmasının, denge sağlamada ve düşme riskini azaltmada yardımcı olabileceğine vurgu yapan Dr. Öğr. Üyesi Cankuş, birinden destek alarak veya kaymayı önleyen malzemeler kullanmayarak hareket etmenin ayak ya da el bileğinde kırıklara neden olabileceğini hatırlattı. Genelde ayak bileğinde burkulma, düşme veya kayma biçiminde yaşanan travma sonucu oluşan ayak bileği kırıklarının, basit ve orta enerjili olduğuna dikkat çeken Dr. Öğr. Üyesi Cankuş, hastaların özellikle hareket ettiğinde aniden ya da buzlu yerlerde yürürken dikkatsizliğe bağlı kayma sonucunda burkulma vb. ters hareketlerle ayak bileğinden gelen ses şikayetiyle acil servislere başvurduğunu bildirdi. Yine bu mevsimde el bileği kırıklarıyla ilgili yaralanmaların da olduğunun altını çizen Dr. Öğr. Üyesi Cankuş, şu bilgileri paylaştı: “Sert ve kaygan zeminde el bileği üzerine düşülmesi sonucu yaşanan el bileği kırıkları, ileri yaşlarda ileri derecede kemik erimesiyle bağlantılı parçalı kırıklar şeklinde görülebilir. Genellikle cerrahi yöntemle tedavi edilir. Kırıklar ayak ve el bileğinde şişlik ve ödemle belirti verir.” Dr. Öğr. Üyesi Cankuş, karlı ve buzlu havalarda alınacak önlemleri şöyle özetledi: “Ayakkabılar hava şartlarına uygun olmalı, küçük adımlar atılmalı. Eller yürürken cepte olmamalı, güneş gözlüğü kullanarak, karın parlamasına karşı daha rahat görüş sağlanmalı. Bina içerisinde kayma ihtimaline karşı, girişte ayakkabıların altı iyice temizlenmeli.”

Kış Tatili için kayak otellerine ve termal tesislere yoğun ilgi Haber

Kış Tatili için kayak otellerine ve termal tesislere yoğun ilgi

Kar yağışlarının Ocak ayının ortasında kendini göstermeye başlamasıyla birlikte kayak tutkunları tatil planları için harekete geçti. Neredekal.com'un verilerine göre, Aralık ayının sonlarından itibaren kayak tatili aramalarında artış gözlendi. En çok tercih edilen kayak destinasyonları arasında Uludağ, Erciyes ve Palandöken öne çıkıyor. Bu artışta, okulların 19 Ocak'ta başlayacak yarıyıl tatili etkili oldu. Türkiye Otelciler Federasyonu (TÜROFED) açıklamasına göre, yarıyıl tatili rezervasyonları geçen yıla göre artış gösterdi. Neredekal.com CEO'su Gökhan Sivrikaya, bu dönemde en çok kayak ve termal otel aramalarında bir canlılık yaşandığını belirtti. Çocuklu aileler için özel tatil programları sunan kayak otelleri ve termal tesislerin ilgi çektiğini vurguladı. Sivrikaya, kış mevsiminin soğumasıyla birlikte hem kayak hem de termal tatil aramalarında artış yaşandığını söyledi. Şu an, İstanbul'a yakın bölgelerdeki seçeneklerin daha fazla ilgi gördüğünü ifade etti. Termal otellere olan ilginin devam ettiğini, özellikle Yalova, Sapanca, Denizli ve Afyonkarahisar gibi lokasyonların ön plana çıktığını belirtti. Aralık ayında oda fiyatlarının bir önceki yıla göre %87 arttığını gösteren Neredekal.com verilerine göre, en çok fiyat artışının İzmir, Çanakkale ve Ankara gibi illerde yaşandığı görüldü. Tatilciler arasında Aralık ayında en çok tercih edilen bölgelerin Şile-İstanbul, Kapadokya-Nevşehir ve Sapanca-Sakarya olduğu belirlendi. Geçen seneyle kıyaslandığında, Aralık ayında yılbaşı tatili için yapılan aramalarda tercihlerin benzer kaldığı ve en çok aranan konaklama türlerinin bungalovlar, pansiyonlar ve apart oteller olduğu görüldü.

Kışın cilt bakımında bu hatalardan kaçının! Haber

Kışın cilt bakımında bu hatalardan kaçının!

Dermatoloji Uzmanı Prof. Dr. Dilek Bıyık Özkaya, kış mevsiminin kendine has özelliklerinin yanı sıra günlük yaşam alışkanlıklarla birlikte bazı yanlış davranışların da eklendiğine dikkati çekerek, cildimizle ilgili önemli uyarılarda bulundu. Cildin her zamankinden daha fazla yıpranarak daha hızlı yaşlanmasının önüne geçilmesi için bazı kurallara dikkat edilerek kış aylarında da sağlıklı ve ışıltılı bir cilde sahip olmanın mümkün olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Özkaya,kışın cilt bakımında dikkat edilmesi gereken kuralları anlattı. Prof. Dr. Özkaya'nın önemli uyarılar ve önerileri şöyle: DOĞRU BESLENİN Sağlıklı ve dengeli beslenmek cildimiz için kritik önem taşıyor. Şekerli ve işlenmiş gıdalardan kaçınarak, mevsim sebzeleri ve meyveleri başta olmak üzere cildimiz için gerekli vitaminleri ve mineralleri içeren besinler tüketmeye özen gösterin.   BOL SU İÇİN Kış aylarında susamayı beklemeden su içmek gerektini vurgulayan Prof. Dr. Dilek Bıyık Özkaya, yetersiz su tüketiminin cildin en büyük düşmanları arasında olduğunu vurgulayarak günde mutlaka iki litre su tüketilmesi gerektiğini söylüyor. CİLDİNİZİ TEMİZLEMEDEN YATMAYIN Kış aylarının yorucu şartları nedeniyle kimi geceler makyajı temizlemeden uyunabiliyor. Ancak makyajla uyumak gece boyu cildin hava almasını engelleyerek yaşlanmayı hızlandırdığı ve gözenekleri tıkayarak enfeksiyona yol açabildiği için yatmadan önce mutlaka yüzü temizlemek gerekiyor.    SICAK SUDAN KAÇININ Dermatoloji Uzmanı Prof. Dr. Özkaya “Yüzümüzü ve ellerimizi sıcak suyla yıkamak cildimizde daha fazla kurumaya yol açtığından sıcak su yerine ılık suyla yıkamalıyız. Duş alırken de aynı kurala uymak gerekir. Kışın uzun sıcak banyolar cildimize iyi geliyor gibi gözükse de aksine cildimizi kurutarak daha hassas hale getirmektedir. Banyolar ılık suyla ve 5-10 dakikayı geçmeyecek şekilde yapılmalıdır” diyor. NEMLENDİRİRKEN DİKKAT EDİN Ciltte kuruluğun arttığı kış aylarında cilt bakımı ve yaşlanma karşıtı amaçlı kullanılan retinoik asit, salisilik asit ve glikolik asit gibi ürünlerle sert içerikli temizleyicilerin cildi daha da kurutarak tahrişe neden olabildiğini belirten Prof. Dr. Özkaya şöyle konuşuyor: “Cildimizde kuruma, soyulma, kızarıklık olduğunu farkettiğimizde, deriyi soyan ürünler varsa bunları kullanmaya ara vermeliyiz. Yazın cildimiz için yeterli olan hafif bir nemlendirici kışın yeterli olmayabilir. Daha yoğun kıvamlı nemlendiriciler kullanmak kış mevsiminde daha iyi nem sağlayabilmektedir.” DIŞARI ÇIKARKEN YÜZÜNÜZÜ KORUYUN Soğuk ortamda cildi koruyucu kıyafetler giyilmezse kuruluk, çatlama, kızarıklık ve soyulma gibi olumsuzluklar ortaya çıkabiliyor. Kış aylarında eldiven, atkı, şapka hatta güneş gözlüğünü ihmal etmemek gerektiğini vurgulayan Prof. Dr. Dilek Bıyık Özkaya egzama, kaşıntı ve mantar gibi enfeksiyonları tetikleyebildiğini dolayı yünlü ve sentetik giysilerle çok dar ve hava aldırmayan kıyafetlerden uzak durulmasında fayda olduğunu söylüyor. EL VE DUDAKLARI SIK NEMLENDİRİN Kışın olumsuz şartlarından ellerimiz ve dudaklarımız fazlasıyla etkilendiğinden gün içerisinde sık nemlendirmek gerekiyor. Kışın nemlendirici seçerken daha yağlı ürünlerin tercih edilmesini, vazelinin çatlamış dudaklarda iyileşmeye yardımcı olduğunu ve kurumayı önlediğini belirten Prof. Dr. Özkaya “Kurumuş dudakları farketmeden yalamak, derisini koparmak ve ısırmak da daha fazla kuruluğa neden olur. Bu davranışlardan mutlaka kaçınmalıyız” diyor. GEREKSİZ YERE DEZENFEKTAN KULLANMAYIN Ellerimizi gün içerisinde yıkadıktan sonra mutlaka nemlendirici sürmek, ev temizliği yaparken ya da bulaşık yıkarken kimyasallardan korumak için eldiven kullanmak, gereksiz yere dezenfektan ve kolonya sürmemek gerekiyor. Ellerinize nemlendirici sürdükten sonra bir süre pamuklu eldivenler giyip bekleyerek nemi daha iyi emmesini sağlayabilirsiniz.   GÜNEŞ KORUYUCUYU İHMAL ETMEYİN Çoğu kişi kış mevsiminde güneş koruyucu kullanmak gerektiğini bilmezken, bilenler de ihmal edebiliyor. Oysa kar tatilinde yükseklikle ve karın yansıtıcı etkisiyle güneş yanığıyla sık karşılaşıldığını belirten Prof. Dr. Dilek Bıyık Özkaya “Kardan yansıyan güneş ışınları cildimizde hasara yol açabilmektedir. Kışın yüksek faktörlü olması gerekmese de (kar tatili hariç) mutlaka güneş koruyucu kullanılmalıdır. SPF içeren nemlendiriciler hem nem sağlamaya hem de cildimizi UV’nin zararlı etkilerinden korumaya yardımcı olacaktır” diyor.

En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.