SON DAKİKA
Hava Durumu

#Kimyasal

İLKHABER-Gazetesi - Kimyasal haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Kimyasal haber sayfasında canlı gelişmelere ulaşabilirsiniz.

Uzmanı son yıllarda gençlerin saçlarının neden beyazladığını açıkladı! Bu ürünlerden uzak durun! Haber

Uzmanı son yıllarda gençlerin saçlarının neden beyazladığını açıkladı! Bu ürünlerden uzak durun!

Saç beyazlaması, son yıllarda genç yaşlarda bile artan bir problem haline geldi. Dermatoloji Uzmanı Doç. Dr. Özlem Ekiz, bilinçsizce kullanılan kimyasal içerikli saç boyaları, açıcılar ve bakım ürünlerinin, saçların erken beyazlamasına neden olduğunu belirtti. Saç sağlığını korumak ve beyazlamayı önlemek için doğru ürün seçiminin önemine dikkat çeken Ekiz, kimyasal içeriklerin saçın melanosit hücrelerine zarar verdiğini vurguladı. "Kimyasal Ürünler, Melanosit Hücrelerine Zarar Veriyor" "Kimyasal ürünler, melanosit hücrelerine zarar veriyor" diyen Doç. Dr. Ekiz, saç beyazlamasının genetik faktörlerin yanı sıra, çevresel etkenler ve yanlış ürün kullanımından kaynaklandığını belirtti. “Melanin pigmenti, saç telimizin rengini belirler. Ancak son yıllarda genç yaşlarda bile saç beyazlaması görüyoruz. Bu, özellikle kimyasal içerikli ürünlerin melanosit hücrelerine zarar vermesi nedeniyle erken beyazlamaya sebep oluyor,” şeklinde uyarılarda bulundu. Sülfat ve Silikon İçeren Ürünlerden Uzak Durun Saç bakım ürünlerinde bulunan silikon ve sülfatların uzun vadede saç sağlığını olumsuz etkileyebileceğini belirten Doç. Dr. Ekiz, “Sülfat içeren şampuanlar saçın doğal yağ dengesini bozar ve kökleri zayıflatır. Silikonlu ürünler ise saçları geçici olarak parlak yapar ancak uzun vadede hava almasını engeller,” dedi. Ayrıca amonyak ve peroksit içeren saç boyalarının, sadece renk değişikliğine değil, erken beyazlamaya da yol açabileceğini vurguladı. Doğal ve Organik Ürünler Tercih Edin Doç. Dr. Ekiz, saç sağlığını korumak için doğal ve organik ürünlerin tercih edilmesini öneriyor. Ayrıca, sık saç yıkamanın da zararlı olduğunu belirten uzman, haftada 2-3 kez yıkamanın yeterli olacağını söyledi. Stresin de saç sağlığını etkileyebileceğini belirten Doç. Dr. Ekiz, dengeli beslenmenin ve gerektiğinde vitamin desteği almanın saç sağlığı için çok önemli olduğunu ifade etti. Erken Beyazlama Sağlık Sorunlarına İşaret Ediyor Saç beyazlamasının yalnızca estetik bir sorun olmadığını belirten Doç. Dr. Ekiz, ani ve hızlı beyazlamanın sağlık problemlerinin habercisi olabileceğine dikkat çekti. B12 vitamini eksikliği, tiroit hastalıkları ve otoimmün hastalıklar gibi rahatsızlıkların da saç beyazlamasına yol açabileceğini belirtti ve uzman yardımı alınmasını tavsiye etti.

Prof. Dr. Canan Karatay, filtre kahvenin tehlikelerine dikkat çekti: “En tehlikeli zehirlerden biri” Haber

Prof. Dr. Canan Karatay, filtre kahvenin tehlikelerine dikkat çekti: “En tehlikeli zehirlerden biri”

Kahve, dünya genelinde en yaygın tüketilen içeceklerden biri olarak, sağlığa etkileri konusunda çeşitli tartışmalara yol açıyor. Türk kahvesinin faydalarını sıkça vurgulayan Prof. Dr. Canan Karatay, son açıklamasında filtre kahve ile ilgili önemli uyarılarda bulundu. Filtre kahve hazırlarken kullanılan kağıt filtrelerin, bromür gibi zararlı kimyasallar içerdiğini belirten Karatay, bu maddelerin sıcak suyla vücuda geçebileceği konusunda kahveseverleri uyardı. Karatay, kağıt filtrelerin sağlık açısından ciddi riskler taşıdığını ve bunun "en tehlikeli zehirlerden biri" olabileceğini ifade etti. Filtre Kahve Tehlikeli mi? Prof. Dr. Canan Karatay, filtre kahve hazırlanırken kullanılan kağıt filtrelerin içinde bromür gibi zararlı kimyasallar bulunduğunu belirtti. Karatay, sıcak suyun bu maddeleri içinden geçirerek vücuda geçmesine yol açtığını ve bunun sağlık açısından büyük bir risk oluşturduğunu vurguladı. Bu kimyasalların özellikle kahve tiryakileri için tehlikeli olabileceğine işaret eden Karatay, bu durumun "en tehlikeli zehirlerden biri" olarak tanımlanabileceğini ifade etti. Karatay, filtre kahve içerken vücuda geçen bu kimyasalların uzun vadede sağlık sorunlarına yol açabileceğini söyledi. Özellikle vücutta birikmeye meyilli olan bu maddelerin, organlara zarar verebileceği uyarısını yaptı. Karatay: ''Türk Kahvesi Daha Sağlıklı'' Prof. Dr. Canan Karatay, Türk kahvesinin sağlık üzerindeki faydalarını da dile getirdi. Türk kahvesinin doğru şekilde tüketildiğinde bağırsak sağlığını desteklediğini ve metabolizmayı hızlandırdığını belirtti. Karatay, Türk kahvesinin yüksek antioksidan içeriği ile vücutta biriken zararlı maddeleri temizlediğini ve böylece detoks etkisi yarattığını söyledi. Türk kahvesinin sağlık açısından daha güvenli bir seçenek olduğunu ifade eden Karatay, özellikle sabahları aç karnına içildiğinde kabızlık gibi sorunları önleyebileceğini belirtti. Ayrıca, Türk kahvesinin sinir sistemini güçlendirdiği ve beyin fonksiyonlarını artırdığı da Karatay’ın vurguladığı faydalar arasında yer aldı. Filtre Kahve ile İlgili Öneriler Karatay, filtre kahve içmenin doğru bir şekilde yapılması gerektiğini de ekledi. Sıcak suyun kahveye eklenmesiyle yapılan filtre kahve, kimyasalların vücuda geçmesine olanak tanıyabilir. Ancak Prof. Dr. Karatay, filtre kahve hazırlarken kağıt filtre kullanılmasının sağlık açısından sakıncalı olduğuna dikkat çekiyor. Bunun yerine, daha sağlıklı bir yöntem olan metal filtrelerin tercih edilmesini öneriyor. Karatay, ayrıca "her kahve aynı değildir" diyerek, Türk kahvesinin yapılış biçiminin önemine de değindi. Türk kahvesinin sade şekilde içilmesi gerektiğini ve üzerine eklenen süt tozu veya şekerin sağlık açısından zararlı olabileceğini belirtti. Kimyasal Kahvelere Dikkat! Prof. Dr. Canan Karatay, dışarıda satılan hazır eriyen kahvelerin de tehlikeli olduğuna dikkat çekti. Bu kahvelerin genellikle kimyasallar içerdiğini ve vücuda zarar verebileceğini ifade etti. Bu tür kahvelerin içeriği hakkında bilgi sahibi olmadan tüketilmesinin sağlık açısından büyük bir risk oluşturduğunu belirten Karatay, kahve tüketiminin daha dikkatli yapılması gerektiğini vurguladı. Kahve Tüketiminde Dikkatli Olunmalı Prof. Dr. Canan Karatay, kahve tüketiminde dikkat edilmesi gereken noktalara değinerek, özellikle filtre kahve yaparken kullanılan kağıt filtrelerin sağlık açısından tehlikeli olabileceğine dikkat çekti. Filtre kahve yerine Türk kahvesi gibi daha sağlıklı alternatiflerin tercih edilmesi gerektiğini belirtti. Karatay, kahve içerken kullanılan malzemelere, kahvenin hazırlanma biçimine ve tüketim sıklığına dikkat edilmesinin önemini vurguladı. Ayrıca, kahve tüketiminin aşırıya kaçmaması gerektiği konusunda uyarılarda bulundu.

BMHCA nedir ve neden yasaklandı? Hangi Eyüp Sabri Tuncer ürünleri toplatıldı? AB tarafından yasaklanan diğer markalar hangileridir? Haber

BMHCA nedir ve neden yasaklandı? Hangi Eyüp Sabri Tuncer ürünleri toplatıldı? AB tarafından yasaklanan diğer markalar hangileridir?

Avrupa Birliği (AB), Eyüp Sabri Tuncer markasının 2022 öncesi üretilen bazı ürünlerinde kullanılan 2-(4-tert-butylbenzyl) propionaldehyde (BMHCA) adlı maddenin sağlık riskleri nedeniyle toplatılmasına karar verdi. BMHCA nedir, içeriği nedir, neden yasaklandı? İşte detaylar... BMHCA Nedir? BMHCA, kimya endüstrisinde kullanılan "Butylphenyl Methylpropional" anlamına gelen bir kısaltmadır. Kozmetik ve kişisel bakım ürünlerinde koku verici bir bileşen olarak kullanılır ve aynı zamanda "Lilial" olarak da bilinir. Ancak, BMHCA’nın bazı sağlık riskleri nedeniyle kullanımı Avrupa Birliği (AB) ve diğer bazı ülkelerde kısıtlanmış veya yasaklanmıştır. BMHCA Neden Yasaklandı? BMHCA’nın yasaklanma gerekçesi, bu maddenin sağlık üzerinde olumsuz etkiler oluşturma potansiyelidir. Özellikle, hamile kadınlar ve anne karnındaki bebekler üzerinde üreme sistemi üzerinde zararlı etkiler yapabileceği ve alerjik reaksiyonlara yol açabileceği endişeleri nedeniyle yasaklanmıştır. AB, bu maddeyi 2022 yılından itibaren kozmetik ürünlerde kullanılmasını tamamen yasaklamıştır. Hangi Eyüp Sabri Tuncer Ürünleri Yasaklandı? Avrupa Birliği, Türkiye'nin ünlü kolonya markası Eyüp Sabri Tuncer’in 2022 öncesinde üretilen bazı ürünlerinde BMHCA maddesinin bulunduğunu belirleyerek toplatma kararı aldı. Toplatılan ürünler arasında şu ürünler yer alıyor: Bodrum Mandalinası (1L, 400ml, 200ml, 150ml) Combative for Men (250ml) Doğal Zeytinyağlı Duş Jeli (600ml) Doğal Zeytinyağlı Sıvı Sabun (750ml) El ve Vücut Losyonu Almond (300ml) Empress (50ml) Gardenya (1L, 400ml, 200ml, 150ml) Hatıralar (1L, 400ml, 200ml, 150ml) Klasik Limon (1L, 400ml, 200ml, 150ml) Love Kisses (50ml, 250ml) Okyanus (1L, 400ml, 200ml, 150ml) Peaceful for Men (250ml) Pure Love (50ml, 250ml) Tıraş Kolonyası No 2 (250ml) Tütün (1L, 400ml, 200ml, 150ml) Warm Sugar (50ml, 250ml) Wild Beauty (50ml, 250ml) Yasemin (1L, 400ml, 200ml, 150ml) Şirketin Tepkisi Eyüp Sabri Tuncer yönetimi, AB’nin kararına sert tepki gösterdi. Şirket, BMHCA’nın 2022 öncesinde dünya genelinde serbestçe kullanılan bir madde olduğunu ve yasaklamanın ardından ürünlerin geri çağrıldığını belirtti. Şirketin Yönetim Kurulu Başkanı Engin Tuncer, bu yasaklamanın markayı karalamaya yönelik bir adım olduğunu ifade ederek, ürünlerinin kalite ve güvenliğine vurgu yaptı. Ayrıca, "Sadece biz değil, marketler de ürünleri iade etti. Ürünler yasak geldikten sonra geri çağrıldı" dedi. Avrupa Birliği Tarafından Yasaklanan Diğer Markalar Hangileridir? Avrupa Birliği, Eyüp Sabri Tuncer’in yanı sıra L’Oreal, Schwarzkopf, Unilever, Palmolive, Nivea ve Dove gibi diğer kozmetik markalarının da ürünlerinde BMHCA nedeniyle toplatma kararı almıştır. Bu kararlar, kozmetik endüstrisinde sağlık güvenliğinin sağlanması amacıyla alınan düzenlemeleri kapsamaktadır.

Hazır yemek tüketimi ile ilgili doktor uyardı! Vücudumuz kimyasalların saldırısı altında Haber

Hazır yemek tüketimi ile ilgili doktor uyardı! Vücudumuz kimyasalların saldırısı altında

Son yıllarda artan dışarıdan hazır yiyecek ve içecek tüketimi ile iş yerlerinden veya evlere yapılan siparişlerde kullanılan ambalajların içerdiği tehlikelere dikkat çeken Prof. Dr. Vedat Göral, bu konuda yapılan önemli bir araştırmaya vurgu yaparak, "Yurt dışında yapılan bir araştırmaya göre, dışarıda yemek yiyenlerin evde yemek yiyenlere göre kimyasallara maruz kalma oranı %35 daha fazla. Özellikle çocuklar, gençler ve hamile bayanlar daha büyük risk altında. Plastik kaplar kullanılıyor ve maalesef plastikler yiyeceklere geçiyor, biz de bunları tüketiyoruz. En tehlikelisi ise PFAS olarak adlandırılan kalıcı kimyasallar. Vücudumuz, bu kimyasal ve plastik saldırısına maruz kalarak ilerleyen yıllarda hastalık olarak geri dönebilir" dedi. Hazır gıda tüketimindeki artışın dünya genelinde olduğu gibi ülkemizde de yaygınlaştığını belirten uzmanlar, hijyen endişelerinin yanı sıra saklama kaplarının uzun vadede birçok sağlık sorununa yol açabileceğine dikkat çekiyorlar. Medipol Mega Üniversite Hastanesi Gastroenteroloji Bölümü'nden Prof. Dr. Vedat Göral, dışarıdan sipariş edilen yiyeceklerin paketlendiği, suyu ve yağı geçirmeyen, ısıya dayanıklı kimyasallarla desteklenmiş kaplar, kahve bardakları ve kullanılan eldivenlerin sağlık açısından risklerini anlattı. Prof. Dr. Göral, yurt dışından kaynaklanan araştırmalarda "kalıcı kimyasallar" olarak adlandırılan PFAS maddelerinin bu ürünlerle vücuda geçtiğini ve kişileri ciddi sağlık sorunlarıyla karşı karşıya bıraktığını vurguladı. Araştırmaların kimyasallara maruziyetle ilgili önemli veriler sunduğunu belirten Prof. Dr. Göral, “Yurt dışında yapılan araştırmaya göre, dışarıda yemek yiyenlerin evde yemek yiyenlere göre %35 daha fazla kimyasal maruziyet yaşadığı ortaya çıktı. Dışarıda yediğimizde daha fazla kimyasala maruz kalıyoruz, kalitesiz yağlar ve ekstra maddelerle karşılaşıyoruz. Özellikle çocuklar, gençler ve hamile bayanlar daha fazla risk altında. Hazır gıdalarda, özellikle işlenmiş etlerde ve ambalaj malzemelerinde yüksek oranda kimyasal maddeler bulunmakta. Gençler ve özellikle üniversite öğrencileri genellikle dışarıda yemek yiyorlar ve ev yemeği deneyimini yaşamadan büyüyorlar. Vücuda giren kimyasallar, ilerleyen yıllarda kanser gibi ciddi hastalıklara neden olabilir veya oluşumlarını tetikleyebilir. Ayrıca üreme organlarında ve endokrin sistemde çeşitli sorunlara yol açabilirler. Kimyasal maruziyetin olduğu anlarda vücut akut tepkiler verebilir. Bu kimyasalların en tehlikelisi PFAS adı verilen kalıcı kimyasallardır ve vücutta uzun süre kalabilirler. Çevreden temizlenmedikleri için doğada da kalıcı olabilirler. Bu tür kimyasalların birikimi balinaların karnında plastik poşetlerin bulunması gibi sonuçlar doğurabilir. Bu nedenle, vücudumuz kimyasalların ve plastiklerin saldırısı altında ve bu durumu azaltmalıyız, çünkü ilerleyen yıllarda bize hastalık olarak geri dönebilir" dedi. "Kimyasallardan, plastik olan şeylerden uzak durmamız lazım" Dışarıdan alınan ya da sipariş edilen ürünlerin verildiği kapların birçok tehlikeyi barındırdığını aktaran Prof. Dr. Göral, şöyle devam etti: “Getirilen malzemeler plastik bir tabak içerisinde getiriliyor veya karton kutuda kullanılıyor. Karton bardaklarda bile plastik var, oradaki sıcak su karton bardaktaki plastiği eritiyor. Plastik zaten içeceğimiz sıcak su veya çaya geçiyor o yüzden mümkünse cam bardak, porselen bardakların kullanılması lazım. Gıdanın taşınmasında, sarılmasında, soğumasını engelleyen birtakım plastikler kullanılıyor bunlar da sakıncalı. Özellikle çiğ köfte yoğurmada veya bazı restoranlarda biraz da show amaçlı eldivenler kullanılmakta. Eldivenler de aslında masum değil, onlarda da kimyasal maddeler var. Mümkün olduğu kadar kimyasallardan, plastik olan şeylerden uzak durmamız lazım, bunlar ileride bize hastalık olarak geri dönüyor. Plastik tabaklar kullanılıyor maalesef yemeğe geçiyor ve biz de onu bir şekilde afiyetle yiyoruz. Ağızdan alındıktan sonra bağırsaklara geliyor, bunu fark etmiyoruz, bunlar emiliyor sonra kan yardımıyla bütün organlara gidiyor. Özellikle çocuklarda davranış, gelişme bozuklukları, yetişkinlerde endokrin, hormonal bozukluklar hatta kansere kadar giden değişimler meydana gelebiliyor. Bunlar masum değiller, o dokularda hasar meydana getirebilir. Örneğin; şeker, böbrek hastalıkları, karaciğer hastalığı oluşabilir. Plastikler biriktiği organa zarar verebiliyor. Hazır kahvelerde, kasaptaki etin saklanmasında, etin sarılmasındaki poşetlerde, evlerimizde, giyimimizde, çoraplarımıza kadar her yerde plastik var. Çocuklar okulda yesin diye yemekler götürülüyor ve plastik tabaklarda; plastik kaşık, bıçaklar veriliyor bu son derece yanlış. Hamilelikte eğer dikkat edilmezse çocuk maalesef çocuk plastikle maruziyetle doğmuş olur. Plastikten, hazır gıdalardan, asitli içeceklerden, fast food, işlenmiş gıdalardan uzak durmamız lazım. Yürüyüş, spor çok önemli. Obezitenin en büyük sebebi de işlenmiş gıdalar, bunlarla beslenenler yanında bir asitli içecek getiriyorlar bunlar obeziteyi tetikleyen en büyük faktörler"

Siyanürün Havaya Karışma Riski ve Etkileri Haber

Siyanürün Havaya Karışma Riski ve Etkileri

Siyanürün havaya karışıp karışmayacağı ve vücutta birikebileceği konuları önem taşırken, bu kimyasal maddenin etkileri de ciddi sağlık riskleri oluşturabilir. Siyanürün Havaya Karışma Durumu Hidrojen Siyanür (HCN): HCN gazı, havaya kolayca karışabilen ve keskin badem kokusu olan bir gazdır. Solunması veya cilt tarafından emilmesi ölümcül olabilir. Siyanür Tuzları: NaCN ve KCN gibi katı siyanür tuzları havaya karışmazlar ancak toz halinde solunabilirler ve su kaynaklarına karışabilirler. Siyanür Kompleksleri: Siyanür, bazı metallerle kompleksler oluşturabilir. Bu kompleksler genellikle havada kolayca karışmazlar. Havada siyanür bulunması ciddi sağlık riskleri oluşturur. HCN gazının solunması veya cilt tarafından emilmesi ölümcül olabilir. Siyanür tuzlarının solunması da zehirlenmelere neden olabilir. Siyanürün Havaya Karışma Riskini Azaltma Yöntemleri Siyanür bileşiklerinin güvenli bir şekilde saklanması, Kullanım sırasında kişisel koruyucu ekipmanların kullanılması, Siyanür atıklarının uygun şekilde bertaraf edilmesi. Siyanürün Vücutta Birikme ve Etkileri Siyanür, hücrelerin oksijen kullanmasını engelleyen bir madde olarak bilinir. Bu durum, hücre ölümüne ve organ yetmezliğine neden olabilir. Siyanür, vücutta birikebilir ve maruz kalma miktarına ve süresine bağlı olarak etkileri değişir. Düşük dozlarda siyanür, vücut tarafından atılabilirken yüksek dozlarda ölümcül olabilir. Siyanür zehirlenmesinin belirtileri arasında baş ağrısı, bulantı, kas krampları ve bilinç kaybı gibi semptomlar bulunur. Tedavi, siyanürün vücuttan atılması ve oksijen seviyelerinin yükseltilmesine odaklanır. Siyanür zehirlenmesinin etkisi maruz kalma miktarına bağlıdır. Düşük dozlarda tedavi ile iyileşmek mümkünken, yüksek dozlarda ölümcül olabilir.

Uzmanlar uyardı: “Filistin’i salgın hastalıklar ve büyük bir engelli popülasyonu bekliyor” Haber

Uzmanlar uyardı: “Filistin’i salgın hastalıklar ve büyük bir engelli popülasyonu bekliyor”

Havada kimyasal gaz oranı artışı oluyor bu ciddi solunum yolu problemlerine neden oluyor. Hele hele burada çocuklar varsa astım, kronik akciğer hastalıkları olanlar varsa bunlar çok ciddi boğularak ölecekler anlamına geliyor. Oldu da savaş bitti diyelim yaşananlardan dolayı çok geniş bir engelli popülasyon Filistin halkını bekliyor. Evleri yıkılmış, su yok, gıda yok, bu ölüme mahkum etmektir, bir an önce güvenli bir bölgeye çekilmeleri gerekir” dedi. Hamas-İsrail arasındaki çatışmalar sürerken bölgede can kaybı sayısı artmaya devam ediyor. Gazze’de el-Ehli Baptist Hastanesi’ne yapılan ve çok sayıda insanın ölümüne neden olan saldırıya tüm dünya tepki gösterirken uzmanlar, İsrail’in Filistin’de bombaladığı noktalarda oluşabilecek sıkıntılara dikkat çekti. Bölgede insani kayıplar ve yaralanmaların yanı sıra kanalizasyon sistemlerinin tahrip olması ve pis suların sokağa akması, elektrik ile su kesintileri nedeniyle yaşanan sıkıntılar, çöplerin toplanamaması, yarası bulunan vatandaşlara müdahale edilememesi gibi birçok nedenle bölgede bulaşıcı hastalıkların baş gösterebileceğine dikkat çekiliyor. Gazze Şeridi’ndeki Sağlık Bakanlığı da İsrail’in 7 Ekim’den bu yana bombaladığı bölgede salgın hastalıkların yayılmasından endişe duyduklarını duyurmuştu. Beykent Üniversitesi Hastanesi’nden Enfeksiyon ve Klinik Mikrobiyoloji Uzmanı Dr. Fatma Çuhadar ve İç Hastalıkları Uzmanı Emel Yiğit Karakaş bölgede oluşabilecek sağlık problemlerine yönelik bilgi verdi. “Bu ölüme mahkum etmektir oradaki kişileri” Bölgede vatandaşların birçok sağlık problemiyle karşı karşıya kalabileceğini aktaran Enfeksiyon ve Klinik Mikrobiyoloji Uzmanı Dr. Fatma Çuhadar, “Bölgede özellikle su ve elektrik yok, binalar tahrip olmuş durumda. İnsanlar hijyen şartları uygun gıdaya erişmekte zorluk çekiyorlar, bu durum çeşitli enfeksiyon hastalıklarına yol açabilir. Özellikle su kaynaklı dizanteri, amipli dizanteri, basilli dizanteri, kolera, çeşitli parazitel enfeksiyonlar, giardiasis, Hepatit A ve E enfeksiyonları görülebilir. Yaralanmalara bağlı aşıya büyük bir ihtimalle kişiler ulaşamıyor tetanos enfeksiyonları, yaraların enfeksiyonları ve buna bağlı ölümler görülecektir çünkü ellerinde yeterince antibiyotik olduğunu zannetmiyorum. Toplu yaşam şartları birçok enfeksiyonun ortaya çıkmasına neden olur özellikle uyuz salgınları görülebilir çünkü kişiler yıkanamıyor. Kızamık, suçiçeği gibi salgınlar ortaya çıkabilir. Menenjit, grip enfeksiyonları pnömoni salgınları ortaya çıkabilir. Özellikle 5 yaşın altındaki çocukları, yaşlıları, kronik hastalıkları olanları gebeleri etkileyecektir. İlaçlarına ulaşamıyorlar, muayenelerini olamıyorlar, takipleri yapılamıyor bunlar da bir sorun. Temiz su kaynaklarına bu kişilerin ulaşımı sağlanmalıdır. Crush sendromu ayrı bir konu zaten böbrek rahatsızlıkları ortaya çıkıyor, tedavisi normal şartlarda bile oldukça güç, biz bunu depremde, kazalarda yaşıyoruz. Sonuçta sepsise yol açacak ve kişinin ölümüne yol açacak. Bu ölüme mahkum etmektir oradaki kişileri, uzun vadede hiçbir şeye erişemeyen insan, hijyenini sağlayamayan, gıdaya erişemeyen bir insan çok uzun süre yaşayamaz. Tahrip olmuş bir coğrafyadan bahsediyoruz evleri yıkılmış su yok, gıda yok ne kadar uzun süre dayanabilirler ki bu hayata bir an önce güvenli bir bölgeye çekilmeleri gerekir” dedi. “Kimyasal gaz oranı artışı oluyor, boğularak ölecekler anlamına geliyor” Hijyen şartlarının gözetilemediği durumların birçok problemi doğuracağını söyleyen İç Hastalıkları Uzmanı Emel Yiğit Karakaş, “Çok kötü içler acısı bir çatışma var, çatışan taraflardan bir bölgenin; Gazze halkının suya, elektriğe erişimi yok, kaçma şansları yok. Bir insan susuzluğa 3-5 gün dayanabilir bu da en iyi şartlarda. Susuzluk onlar için büyük bir problem yine suyun olmadığı yerde hijyen şartları olmadığı için enfeksiyon hastalıklarının artışı bu da yine bir problem. Suyun kuyulardan temin edildiği söyleniyor enfeksiyon hastalıklarına meyil oluşturuyor bu da çok ciddi bir problem. Sadece su değil gıdaya erişimleri de yok. Gazze’ye ilk yardım ve sağlık yardımı gidemiyor kendi imkanlarıyla onların bu durumlarla mücadelesi çok zor. Mermilerden, saldırılardan sağ çıksalar bile açık yaralanmalara zamanında ve yeterli müdahale edilmediği için çok büyük ihtimalle 3-5 gün içinde de septik şokla kaybedilecekler. Havada kimyasal gaz oranı artışı oluyor bu onlarda ciddi solunum yolu problemlerine neden oluyor. Hele hele de burada çocuklar varsa astım, kronik akciğer hastalıkları olanlar varsa bunlar çok ciddi boğularak ölecekler anlamına geliyor” “Çok geniş bir engelli popülasyon Filistin halkını bekliyor” Sözlerini sürdüren Uzm. Dr. Karakaş, “Fosfor bomları kullanıldığını görüyoruz. Savaş mağdurları bunu soluduklarında içten dışa doğru bir yanma gerçekleşiyor, kesinlikle durdurulamıyor. Yanmadan kurtulsalar karaciğer ve böbrek yetmezliği ile karşı karşıya kalıyor. İçinde bulundukları durum çok dramatik. Dünya Sağlık Örgütü’nün ve tüm insanların hekimlerin bu konuda bir şeyler yapması gerekiyor, bu savaşa dur dememiz gerekiyor. Kendi depoladıkları su ve yiyecek kaynakları bittikten sonra en fazla 1 hafta içerisinde toplu bir ölüm gerçekleşecek demek oluyor. Oldu da savaş bitti diyelim yaşananlardan, fiziksel yaralanmalardan dolayı çok geniş bir engelli popülasyon Filistin halkını bekliyor. Organ yaralanmaları olacak, bazıları kalıcı olacak. Engelli bir vatandaş topluluğu onların hayatında olacak. Aynı şekilde belki maruz kaldıkları kimyasallar nedeniyle ömür boyu sağlık ve ilaç desteğine ihtiyacı olan yine engelli vatandaşlar olacak. En önemlisi de nüfusunun yüzde 40’ının 16 yaşın altında olduğunu düşünürsek çok büyük ve çok ciddi bir travmaya maruz kalmış çocukları olacak" ifadelerini kullandı.

Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
logo
İLKHABER-Gazetesi En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.