TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
SON DAKİKA
Hava Durumu
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

#Jeoloji

İLKHABER-Gazetesi - Jeoloji haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Jeoloji haber sayfasında canlı gelişmelere ulaşabilirsiniz.

İTÜ ve Çinli Bilim İnsanları Malatya Fayında İnceleme Yapıyor Haber

İTÜ ve Çinli Bilim İnsanları Malatya Fayında İnceleme Yapıyor

İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) Jeoloji Mühendisliği Bölümünden Doç. Dr. Cengiz Zabcı, Doç. Dr. Taylan Sançar ve Çin’den gelen uzman bir ekip, Malatya fayı üzerinde kapsamlı bir araştırma yürütüyor. TÜBİTAK ve Çin Bilim Akademisi’nin desteğiyle başlatılan çalışmalar, Malatya Jeoloji Mühendisleri Odasının katkılarıyla sürdürülüyor. Ekip, saha çalışmalarına Mayıs ayında Doğanşehir Sürgü'den başlayarak, Akçadağ’da devam ettirdi. Şu anda çalışmalarını fayın geçtiği Arguvan Kızık’ta sürdürüyorlar. İlk etap çalışmaların tamamlanmasının ardından detaylı bir rapor hazırlanacak ve ikinci etap çalışmalara geçilecek. Üç yıl sürecek olan bu proje, fayın durumu hakkında ayrıntılı bilgi sağlamayı amaçlıyor. İTÜ Jeoloji Mühendisliği Bölümünden Doç. Dr. Cengiz Zabcı, konuyla ilgili yaptığı açıklamada, “Şu an sizin de bulunduğunuz yer Malatya fayının tam üzeri. 6 Şubat 2023 depremleri ülkemizde çok ağır hem can hem de mal kaybına yol açtı. Depremin ilk olduğu andan beri sürekli sahada veya bilgisayar başında bu depremin etkilerini veya bundan sonra olabilecekler üzerine kafa patlatarak çalışmaya çaba gösteriyoruz. Bunlardan bir tanesi de bu, Malatya fayı üzerinde” dedi. Zabcı, çalışmaların yaklaşık üç yıl süreceğini belirterek, “TÜBİTAK ve Çin Halk Cumhuriyeti’nden Çin Bilim Akademisi’nin yaptığı ortak bir uluslararası bilimsel çağrı sonucunda kabul edilmiş bir araştırma. İlk ayak mayıs ayında ölçümlerle başladı. Yer bilimlerinin bütün disiplinlerini kullanarak çalışmaya çaba gösteriyoruz. Çin Deprem Dairesi’nden gelen arkadaşlar jeolog ve jeofizikçiler. Bir ekip daha eş zamanı olarak Adıyaman’ın Kahta ilçesi ile Sivas Kangal arasında ölçüm yapıyorlar. Amacımız 3 sene sonucunda Malatya fayının depremselliğiyle ilgili daha elle tutulur veri üretmek ve parametreleri sağlamak. Bunun sayesinde bölgede ve çevrede daha sağlıklı, depreme dirençli kentleşme konusunda adım atılmasını sağlamak” ifadelerini kullandı. Malatya Jeoloji Mühendisleri Odası Başkanı Yunus Gülmez ise, “İlk etap çalışmaları mayıs ayında başlandı ve cihazlar konuldu. Mayıs ayında veri alınmaya başlandı. Daha önce de bu bölgede bir çalışma yapıldı ama detaylı değildi. Daha detaylı şekilde şu anki çalışmayla neticelendirilecek. Bu tek etap değil birkaç etap olacak. Bu çalışma eylül ayına kadar devam edecek sonra bir raporlama olacak. Oradan gelen verilerle paleosismolojik ve kazı çalışmaları da olacak” diye konuştu.

Kayseri 8 santim batıya kaydı Haber

Kayseri 8 santim batıya kaydı

Jeoloji Mühendisi Adnan Evsen, 6 Şubat’ta meydana gelen Kahramanmaraş merkezli depremlerin ardından Kayseri’nin 8 santimetre batı ve 3 santimetre yukarı doğru kaydığını söyleyerek, “Kayma, sınırlar açısından hukuki sorunlara yol açacaktır” dedi. Depremlerin ardından Türkiye’de 3 ile 9 metre arasında yer değiştirmenin meydana geldiğini söyleyen Adnan Evsen, “6 Şubat depremlerinden sonra Türkiye’deki fay hatları bir kez daha gündeme geldi. Türkiye’de önemli birkaç tane fay hatlarından bir tanesi Kuzey Anadolu Fayı ve bu fay yaklaşık bin 600 kilometre uzunluğunda ve sağ yönlü bir fay. Bununla birlikte Doğu Anadolu Fayı söz konusu, ki 6 Şubat depremleri de bu fay üzerinde meydana gelmişti. Doğu Anadolu Fay Zonu da sol yönlü bir fay. Yani birisi sağ, birisi de sol yönlü. Bunların sağ ya da sol yönlü olmasının da hiçbir esprisi, anlamı yok. Sadece hareket yönlerinin sağ ya da sola meyilli olduğunu göstermek amacıyla kullanılan bir terimdir. 6 Şubat tarihinden sonra Doğu Anadolu Fay Zonu üzerinde meydana gelen yer değiştirmenin yaklaşık 3 ile 9 metre arasında olduğu yüzey kırıklarından net bir şekilde anlaşılıyor. Ancak bunların hassas GPS ile yapılan ölçümlerine göre 4 metre 60 santimetreden 2 santimetreye kadar değiştiği hassas bir şekilde belirlenmiştir. GPS ölçüm cihazlarına göre en büyük değişiklik Ekinözü merkezinde meydana gelmiştir 4 metre 60 santimetre ile” dedi. Evsen, Kayseri’de de 8 santimetre batı ve 3 santimetre yukarı yönlü bir hareket olduğunu söyleyerek, “Kayseri’de de yaklaşık 8 santimetre batı yönlü, 3 santimetre de yükseklik olmak üzere bir hareket söz konusudur. Bu hareketlerin zaten Kayseri’deki ve diğer fayların Türkiye’nin batıya doğru seyri ile ilgili bir uyumluluk söz konusu olup, jeolojik açıdan beklenen bir sonuçtur. Ancak burada hukuki açıdan problemler çıkar. 4 metre 60 santimetre sola doğru meyleden bir bina, bir tarla ya da bir gayri mülk söz konusudur. Burada vatandaşların arazilerinin birbirine karışması söz konusudur. Bunların ayıklanması gerekmektedir. Hukuki açıdan ve diğer açılardan bunların incelenip vatandaşların herhangi bir hak kaybı ya da mağduriyete uğramaması yönünde çalışmaların yapılması gerekir. Söylediğim gibi jeolojik açıdan Türkiye genelinde uyumlu bir hadise söz konusudur” ifadelerini kullandı.

"24 şehir ve 110 ilçe fay hattı üzerinde" Haber

"24 şehir ve 110 ilçe fay hattı üzerinde"

Jeoloji Mühendisi Aysun Aykan; 5.1 büyüklüğündeki Gemlik depremini değerlendirerek, Türkiye’nin karşı karşıya olduğu ’deprem’ gerçeğini anlattı. Mühendis Aykan, “Marmara Denizi’nde, Gemlik Körfezi açıklarında olan 5,1 büyüklüğünde bir deprem meydana geldi. Deprem başta Bursa, Balıkesir, İstanbul gibi birçok ilde hissedildi. Bu depremin, Kuzey Anadolu Fayı’nın kuzey kolu üzerinde beklenen Büyük Marmara Depremi ile ilgisi yok; farklı bir kolda, Kuzey Anadolu Fayı’nın güney kolu üzerinde oldu. Bu depreme öncü bir deprem ya da Kuzey Anadolu Fayı’nın kuzey kolunu tetikler diyemeyiz. Zaman zaman Kuzey Anadolu Fayı’nın güney kolunda depremler meydana geliyor, bu depremler ile güney kolun aktif olduğunu söyleyebiliriz. Kuzey Anadolu Fayı’nın güney kollarında hem karada hem de deniz içerisinde deprem oluşturabilecek birçok fay zonları var. Tarihsel ve aletsel dönem içerisinde Kuzey Anadolu Fayı’nın güney kolunda 7’nin üzerinde meydana gelmiş önemli depremler var. Bunlardan, 1953 yılında Yenice-Gönen Depremi 7.2 büyüklüğünde oldu. Yine güney kol üzerinde Manyas Depremi 1964 yılında 7 büyüklüğünde oldu. Bu önemli depremlerin yaşandığı Balıkesir il ve ilçeleri dünyanın sismik yönden en aktif faylarından biri olan Kuzey Anadolu Fayı’nın güney koluna ait fay segmentleri üzerinde konumlanmıştır. Bu nedenle tarihsel/aletsel dönemlerde kentin birçok depremde yıkıldığı can ve mal kayıplarının yaşandığı bilinmektedir. Bu depremlerden öne çıkanlar; 1672, 1845, 1867, 1577, 1897, 1898, 1935, 1944, 1953, 1964 depremleridir ve bu depremlerde can ve ekonomik kayıplar yaşandı. Balıkesir ve ilçelerini etkileyecek yaklaşık 20 fay segmenti bulunmaktadır ve çoğu 7 ve 7.2 büyüklükte deprem üretme potansiyeline sahiptir. Tarihsel ve aletsel dönemlerde meydana gelen can ve ekonomik kayıplara neden olan depremlere baktığımız zaman, Balıkesir’in deprem tehlikesinin yüksek olduğunu rahatlıkla ifade edebilirim. Bu yüzden depreme karşı güvenli kent oluşturmamız gerekiyor ve gerekli önlemleri hiç vakit kaybetmeden almamız gerekiyor" dedi. 24 şehir fay hattı üzerinde Türkiye için değerlendirme yapan Aykan, "Türkiye dünyanın en aktif tektonik kuşaklarının üzerinde bulunuyor. Ülkemizde 24 kentimiz, 110 ilçemiz, 500’ü aşkın mahallenin, MW= 5.5 ve üzeri büyüklükte deprem üreten fay zonları üzerinde yer aldığı bilinmektedir. Bu fayların sakınım bandı üzerinde 100 bine yakın bina bulunduğu ve bir milyona yakın insanımızın da bu binalarda yaşadığı düşünüldüğünde, ülkemiz ve ülke insanımızın karşı karşıya kaldığı risklerin ne derece büyük olduğu, yaşadığımız bu depremler ile gözler önüne serilmektedir. Ülkemizde, Kocaeli, Bursa, Balıkesir, Bolu, Burdur, Bingöl, Aksaray, Aydın, Denizli, Eskişehir, Erzurum, Erzincan, Hakkari, Hatay, Kahramanmaraş, Kayseri, Konya, Kütahya, Manisa, Muğla, Sakarya, Tokat, Osmaniye, İzmir illerimiz diri fay üzerindedir. Özellikle sismik boşluk olarak tanımladığımız yani kırılma zamanı gelmiş olan, yerleşim yerlerinden geçen diri faylar büyük risk oluşturmaktadır. Türkiye’de yaklaşık 20 yerde sismik boşluk olarak tanımladığımız, yani kırılma zamanı gelmiş, fay parçaları var. Bilimsel çalışmalara göre, özellikle Marmara Denizi içinden geçen kuzey kolu, Kuzey Anadolu Fayı başı olan Bingöl, Balıkesir, Kahramanmaraş taraflarındaki fay segmentleri sismik boşluk sınıfında tanımlandığından buralarda yakın gelecekte deprem olacağını gösteriyordu ve yakın gelecekte depremin olabileceğini ifade ettiğimiz bir yerde, Kahramanmaraş’ta Mw= 7.8 büyüklükte deprem oldu. Bu deprem beklenen bir depremdir" şeklinde konuştu. Aykan, sözlerine şöyle devam etti: "Özellikle sismik boşluk olarak değerlendirdiğimiz yani deprem üretme zamanı gelmiş Kuzey Anadolu Fayı’nın kuzey kolu olan, Marmara Denizi içerinden geçen kolda olacak bir deprem, Marmara Denizi’ne kıyısı olan tüm illeri; İstanbul, Balıkesir, Bursa, Yalova, Çanakkale, Kocaeli, Tekirdağ gibi 7 ilimizi ağır bir şekilde etkileyecektir. Fayın deprem üretme zamanı gelmiş, o yüzden her an olabilir anlamına geliyor. Marmara Bölgesi, nüfus yoğunluğu, sanayi, ekonomi, tarihsel birikim bakımından en yoğun olan bölgedir." Depreme karşı yapılacak hususlara vurgu yapan Aykan, "Deprem master planları yapılması gerekiyor. Kentsel dönüşüm çalışmalarına hız vermemiz gerekiyor. Yapıları deprem etkilerine karşı sağlam yapmamız gerekiyor. Türkiye’nin en büyük sorunlarından bir tanesi zemine uygun yapı yapılmamasıdır. Ülkemizde meydana gelen depremlerde yıkımların çoğunun zemin ile binanın uyumsuz olmasından kaynaklandığını görüyoruz. Sadece binanın sağlam olması yetmiyor; zemin özelliklerinin dikkate alınarak zemine uygun bina yapılması gerekiyor" dedi.

Uzmanından rahatlatan "deprem" açıklaması Haber

Uzmanından rahatlatan "deprem" açıklaması

Türkiye’de 7 büyüklüğünde deprem olma ihtimali olan iller arasında Kayseri’nin de olması vatandaşları paniğe sevk etti. Jeoloji Mühendisi Adnan Evsen, söz konusu rapora ilişkin, "Son günlerde Jeoloji Mühendisleri Odası tarafından gündeme geldiği iddia edilen raporla ilgili bize de çok sayıda ulaşan ve cevap bekleyen oldu. Yapmış olduğum araştırmada odanın web sitesinde bu tür bir beyanata ben rastlayamadım. Odanın 2020 yılından itibaren yapmış olduğu bir çalışma var. Bu çalışma çerçevesinde 2020 yılından itibaren Türkiye’de aktif fay zonunun araştırılması, deprem büyüklüklerinin ortaya çıkarılması, fayların ortaya çıkarılması gibi konuları konu alan bir dizi iş ve işlemleri raporlayıp o şehrin yöneticilerine göndermektedirler. Bu anlamda Kayseri’nin de 2021 yılında yapılmış bir raporu var. Bu raporu incelediğimizde aktif fayların net olarak belirlenmesi, bunların haritalara işlenmesi, imar planlarının revize edilmesi, sıvılaşma alanlarının netleştirilmesi, mikro bölgeleme çalışmalarının netleştirilmesi gibi hususları içeren öneri ve tavsiyelerinin yer aldığı bir rapor var. Kamuoyunda bize yansıyan haliyle Kayseri’nin de içerisinde yer aldığı 24 tane şehrin 7 ve üzerinde deprem üretebileceği şeklinde bir beyanatın olduğu bize iletilmektedir. Yapmış olduğum incelemelerde ben böyle bir duruma ulaşamadım. 2021 yılında Kayseri için yapılan raporu incelediğimizde sadece 6.3 büyüklüğünde ihtimal bir depremden bahsediliyor ve "gerçekleşmiş bir deprem değildir" deniliyor" ifadelerini kullandı. "Kayseri’de yaptığımız çalışmalarda 7 ve üzerinde gerçekleşecek herhangi bir deprem yok" Kayseri’nin depremsel tarihinde de 7 büyüklüğünde bir depremin meydana gelmediğini dile getiren Evsen, "Şehrimizin depremselliğini incelediğimizde tarihi ve aletsel dönem kayıtlarına bakıyoruz. Tarihi dönem kayıtlarında 3 tane deprem kaydına rastlıyoruz. Bunlardan bir tanesi 1205 yılında, bir tanesi 1717 yılında bir diğeri ise 1835 yılında. Bu depremleri 6.2 büyüklüğünde gerçekleşmiş deprem olarak tanımlıyoruz. Aletsel deprem kayıtları da var ve 1930 yılından itibaren başlar. İlki 1940 yılında Develi’de ve Yeşilhisar merkezli gerçekleşmiş olan 5.3 ve 5.2 büyüklüğündeki depremlerde 6’dan küçük. Tarihi dönem kayıtları da 6.2. 7 büyüklüğündeki deprem Kayseri’de nerede olur, hangi zamanda olur, hangi şartlarda olur bunu bilmiyoruz ve şaşırıyoruz, şaşkınlık içerisindeyiz. Ne odanın raporunda, nede bizim Kayseri’de yaptığımız çalışmalarda 7 ve üzerinde gerçekleşecek herhangi bir deprem yok. Kayseri’yi etkisini altına alan Ecemiş Fay Zonuna bağlı olarak Yeşilhisar, İncesu, Sarıoğlan ve Erkilet segmenti gibi segmentler var. Bunların dışında Sarız fayı var. Bu fay 2012 yılından önce bilinmeyen ama bu yıldaki Türkiye diri fay haritasında yerini alan ve geçmişi çok fazla bilinmeyen bir fay. Diğer fay zonlarının da geçmiş kaydı çok iyi bilinmediği için bu geçmiş kayıtlarının ortaya çıkarılması, tekrarlama süresinin belirlenmesi ve şehirde yapılacak imar çalışmalarında buna göre revize edilmesi anlamında odanın önerileri mevcut, bizde aynı şeyleri söylüyoruz. Kafa karışıklığını gidermek adına dünden bugüne kadar geçtiğimiz son 1 yıl içerisinde Kayseri’yi etkisini alan faylarda çalışılmış reel bir durum yok. Böyle bir durum olursa kamuoyu ile paylaşacağız ve herkesi bilgilendireceğiz" diye konuştu.

Dr. Şevkin’den, deprem, sel ve heyelana karşı kanun teklifi Haber

Dr. Şevkin’den, deprem, sel ve heyelana karşı kanun teklifi

ADANA (İLKHABER) - CHP Adana Milletvekili, Jeoloji Yüksek Mühendisi Dr. Müzeyyen Şevkin, 17 Ağustos Marmara Depremi’nin yıldönümünde deprem vergilerini hatırlattı, dere yataklarına, sel ve heyelan bölgelerine dikkat çekti, kanun teklifi sundu Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Adana Milletvekili, Jeoloji Yüksek Mühendisi Dr. Müzeyyen Şevkin, dere yataklarının, birinci derece sel ve heyelan bölgelerinin imara açılmaması için kanun teklifi hazırladı. Neredeyse her yıl ölümlü deprem afetinin yaşandığı Türkiye’de ne yazık ki gereken yasal, teknik ve idari düzenlemelerin hâlâ hayata geçirilmediğini dile getiren Dr. Şevkin, “Devlet Su İşleri (DSİ) taşkın alan sınırını belirler. Bu sınırlar imar planına işlenir ve yapı yasaklı olması gerekir. Son yıllarda buna riayet edilmediğini görüyoruz. Dolayısıyla dere yataklarının imara açılması ile afetin de önünün açıldığı görülmektedir, gerekli dersler çıkarılmamaktadır” dedi. Can ve mal kayıplarının durması için “Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasını” öngören kanun teklifini meclise sunan Dr. Şevkin, geçmişten bu yana doğa olayları, sel ve heyelan bölgeleri ile dere yataklarındaki yapılaşma nedeniyle birçok vatandaşın hayatını kaybettiğini, yanı sıra mal kayıpları yaşandığını vurguladı. MARMARA DEPREMİ VE SONUÇLARI… 18 binden fazla insanın hayatını kaybettiği, on binlerce insanın yaralandığı ve büyük mal kaybının da yaşandığı 17 Ağustos Marmara Depremi’nin üzerinden geçen 24 yıl boyunca Türkiye’de depremlere karşı sürdürülebilir bir önlem alınmadığını kaydeden Dr. Şevkin, 6 ay önce yaşanan ve 50 binden fazla vatandaşın yaşamını yitirdiği 6 Şubat Kahramanmaraş merkezli depremlerin Türkiye’de önleme dair hiçbir çalışma yapılmadığını gözler önüne serdiğini söyledi. “Depremlerde yaşamını yitiren tüm insanlara Allah’tan rahmet, yaralılara acil şifalar dileyen, 1999 Marmara Depremi’nden sonra geçici olmasına rağmen bugüne kadar ‘Özel İletişim Vergisi’ adı altında alınan deprem vergilerinin 36.5 milyar doları geçtiğini dile getiren Dr. Şevkin, “Depreme önlem için toplanan paraların akıbeti ne yazık ki belli değil. Söz konusu  bu parayla ve 20 yılda geliştirilecek yeni teknolojilerle, bilim ve aklın ışığında Türkiye’nin neredeyse tüm kentlerinde yerinde dönüşüm, deprem dirençli, sağlıklı kent modelleri oluşturulabilirdi” diye konuştu. “İMARA AÇMAYIN!” Depremlerde, sel ve heyelanlarda acı ve gözyaşı ile birlikte ülke ekonomisinin ağır darbe almaya devam ettiğini ifade eden Dr. Şevkin, “Deprem Türkiye’nin bir gerçeği. Önlem alındığı takdirde can ve mal kayıplarını en aza indirebiliriz. Ayrıca Türkiye’nin tüm bölgelerinde dere yataklarının, birinci derece sel ve heyelan bölgelerinin imara açılmaması, can ve mal kayıplarının yaşanmaması için kanun teklifi de hazırladık. Yetkilileri duyarlılığa davet ediyoruz” dedi. Türkiye’de değişen iklim şartları göz önüne alınarak yerleşimi tamamlanmış tüm ilçelerde yeni hesaplamaların yapılması gerektiğini belirten Dr. Şevkin, kanun teklifini şu gerekçelere dayandırdı: “Vatandaşların canını ve malını riske atan yerler tespit edilmeli, dönüşüm ve rehabilite çalışmaları yapılabilecek yerlerde daha fazla vakit kaybedilmeden harekete geçilmeli, aksi durumların yaşandığı bölgelerde vatandaş daha güvenli alanlara taşınmalıdır. Ülkemizde doğal afetlere uygun yapılar yapılmaması, özellikle dere yataklarının, birinci derece sel ve heyelan bölgelerinin geçmişten bu yana imara açılması ya da kaçak yapılarla doldurulması önü alınamaz felaketleri beraberinde getirmiştir. Türkiye, daha fazla can ve mal kaybı yaşamadan iklim değişikliğinin taşkınları arttıracağını bilerek yeni önlemler almalıdır. Bilinmelidir ki küresel iklim değişikliği sadece kuraklık sorunu değildir. Yağış rejimlerinin değişmesi nedeniyle son aylarda neredeyse 5 ayda yağacak yağışın bir ya da iki günde yağdığı ve sonucunda taşkınlar oluştuğu görülmektedir. “SEL VE TAŞKINLAR 200 VATANDAŞIMIZI CANINDAN ETTİ” Son 2 yılda doğal afetler, heyelan, sel ve taşkınlar nedeniyle 200’e yakın vatandaşımız hayatını kaybetmiştir. Unutulmamalıdır ki; işgal edilen, yapılaşmaya açılan dere yatakları, yataklarını mutlaka geri almaktadır. 2023 yılı içerisinde yurdun bir çok kentinde meydana gelen sel ve heyelan felaketleri de doğa olaylarının insan eliyle afete dönüştüğünü göstermiştir. Normal koşullarda dere yataklarında beş yüz yıllık yağış rejiminin ve akış rejiminin göz önünde bulundurulması gerekmektedir. Dere yataklarının imara açılması mühendislik ve imar planı açısından kabul edilebilir bir durum değildir. Otoyolların dahi dere yatakları içerisinde yapılması ve yolların yarısının göçmesi felaketin boyutlarının iyi irdelenmesi gerektiğini ortaya koymaktadır. Türkiye, bilimsel ve mühendislik disipliniyle akış ve yağış rejimini ve debiyi tespit ederek öngörüde bulunmalıdır. Kanun teklifimiz; dere yataklarının, birinci derece sel ve heyelan bölgelerinin imara açılması ve jeolojik-jeoteknik etütlerin yapılmaması sonucu insan yaşamının yitip gitmesine seyirci kalınmamasını amaçlamaktadır.” CHP’li Dr. Müzeyyen Şevkin’in meclise sunduğu kanun teklifi şöyle: “AFET RİSKİ ALTINDAKİ ALANLARIN DÖNÜŞTÜRÜLMESİ HAKKINDA KANUNDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA İLİŞKİN KANUN TEKLİFİ MADDE 1- 16/5/2012 tarihli ve 6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanununun ek 1 inci maddesinin birinci fıkrasından sonra gelmek üzere aşağıdaki fıkra eklenmiş ve diğer fıkralar buna göre teselsül ettirilmiştir. “(2) Cumhurbaşkanınca riskli alan olarak belirlenen yerlerden; dere yatağında olanlar ile birinci derece sel ve heyelan bölgelerinin imarına ve yapılaşmasına izin verilmez.” MADDE 2- Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer. MADDE 3- Bu Kanun hükümlerini Cumhurbaşkanı yürütür.”

Sevkin: 100 il, bin ilçe yapmadan önce  kentleri depreme dirençli hale getirin Haber

Sevkin: 100 il, bin ilçe yapmadan önce kentleri depreme dirençli hale getirin

ANKARA – Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Adana Milletvekili, Jeoloji Yüksek Mühendisi Dr. Müzeyyen Şevkin, sorunları görmezden gelinen 11 ildeki depremzedelerin unutulduğunu vurguladı. TBMM’de ‘Deprem Bölgesindeki Vatandaşların Yaşadığı Sorunların Araştırılması’ önerisi üzerine CHP Grubu adına konuşan Dr. Şevkin, Kahramanmaraş merkezli depremlerin üzerinden 5 ay geçtiğini, bu süre zarfında çadırlarda, konteynerlerde kalan vatandaşların sorunlarının çözülemediğini belirtti. Başta konut olmak üzere, enerji, su, yol, gıda kriziyle baş başa kalan depremzede vatandaşların şimdi de sıcaklarla mücadele etmek durumunda kaldığına dikkat çeken Dr. Şevkin, “Enerji şirketleri çadırlara, konteynerlere elektrik enerjisi vermiyor. Şirketler faturaların derdine düşmüş. Çocuklar sağlıksız ortamlarda kalıyor” diye konuştu. Deprem bölgesini kapsayan 11 ilin toplam nüfusunun 14 milyon 13 bin 196 kişiden oluştuğuna dikkat çeken Dr. Şevkin, “AFAD’ın açıkladığı toplamda 300 bin 809 çadırın barınma sorununu çözmeye yetebileceğini düşünmek insafsızlıktır” dedi. “DEPREMZEDELER BİR DE FATURA DERDİYLE UĞRAŞIYOR” Depremin net olarak devlet olarak da millet olarak da Türkiye’nin böyle büyük bir doğa olayına karşı hiçbir hazırlığı olmadığını gösterdiğini vurgulayan Dr. Şevkin, “Resmi açıklamalara göre depremde 50 bin 500 vatandaşımızı kaybettik ama kayıplarımızla  ilgili net açıklama yok. Biz biliyoruz ki sadece Hatay'da Rönesans'ta 58 ila 80 kadar vatandaşımız hâlâ, beş ay geçmiş olmasına rağmen kayıp. Daha geçen hafta Adıyaman’daki bir enkazdan genç bir kızımızın cenazesi çıkarıldı. Hayatta kalan vatandaşlarımızın dramı bu 5 aylık süre zarfında  bitmek bilmedi. Sel, yağmur, çamurla mücadele eden depremzedeler sıcakların başlamasıyla birlikte başka sorunlarla karşı karşıya kalmaya başladı. Bütün bunlara çözüm üretmek bizlerin görevidir. Cenazelerini yıkayamayan, aylarca barınmak için bir çadır, bir bardak temiz içme suyu bile bulamayan, kışın ısınamayan, günlerce karnının açlığını bile hissedemeyen depremzede vatandaşlarımızın varlığını kimse ama kimse aklından çıkarmasın” diye konuştu. Depremzedelerin iş, aş, ekmek sarmalında savrulurken bir de fatura derdiyle baş başa bırakılmaması gerektiğini dile getiren CHP’li Dr. Şevkin, “Hayata tutunmaya, psikolojik sorunlarını aşmaya çalışan depremzedelerin su, elektrik, doğalgaz gibi faturaları elbette ki kamu kaynakları kullanılarak karşılanabilir. Türkiye Cumhuriyeti, bunu yapacak güce sahiptir. Sosyal devlet olmanın gereği budur” dedi. “DEPREM DİRENÇLİ KENTLER OLUŞMALI” Deprem bölgesinde tüm bunlar yaşanırken hükümetin 100 il 1000 ilçe çıkışıyla göz boyamaya çalıştığını ifade eden Dr. Şevkin, şunları söyledi: “Yine, bu kentlerde kamu borçları tahsil edilmeye başlandı. İller Bankası, deprem bölgesindeki belediyelerin borçlarını almaya başladı. 11 ilimizde kamu borçlarının da mutlaka silinmesi gerekmektedir. Tüm bunlar yaşanırken 100 tane ilçe ve 100 il yapılmasıyla uğraşılıyor. Bizim yapmamız gereken önce kentleri afetlere karşı dirençli hale getirmektir, depremlere karşı dirençli hale getirmektir. Devlet olmanın gereği budur.” Konuşmaların ardından ‘Deprem Bölgesindeki Vatandaşların Yaşadığı Sorunların Araştırılması’ önerisi AKP ve MHP milletvekillerinin oylarıyla reddedildi.

JMO’dan “Zemin Kontrolü” uyarısı    Haber

JMO’dan “Zemin Kontrolü” uyarısı  

ADANA (İLKHABER) - Yaşanan depremlerin ardından vatandaşın yükselen “Zemin ve Bina Güvenli mi?” sorularını yüksek sesle dillendiren TMMOB Jeoloji Mühendisleri Odası (JMO) Yönetim Kurulu Üyeleri, zemin etütlerine dikkat çekerek “Kontroller işin uzmanı Jeoloji Mühendislerince Yapılması” Çağrısında bulundu. Adana ve bölgesinde geçmişte olduğu gibi gelecekte de depremden etkileneceğini vurgulayan Jeoloji Mühendisleri Yönetim Kurulunca yayınlanan açıklamada, farklı bölgelerde, heyelanların olduğunu ve olabilecek potansiyel alanların bulunduğu aktarıldı. ADANA’DA HASARLI BİNA SAYISI AKTARILDI Depremin, doğanın engellenemeyecek bir gerçeği olduğunun vurgulandığı açıklamada şu görüşlere yer verildi: “Depremi engelleyemediğimiz gerçeği karşısında vatandaşımızın “zemin ve bina güvenli mi?”  sorusuna cevap vermesi mümkün değildir. Bu işlem ancak kamu tarafından; bilime, akla ve uzmanlık alanlarına sahip kontrollerin yapması ile sağlanabilir. Çevre Şehircilik ve İklim değişikliği Bakanlığına ait verilere göre Adana’da 2 Bin 944 ağır hasarlı, 4 Bin 752 Orta hasarlı,41 Bin 054 az hasarlı Bina bulunmaktadır.  “BAZI BELEDİYELERDE JEOLOJİ MÜHENDİSİ OLMADAN KONTROLLER YAPILIYOR” Merkez ilçe belediyelerimizden Çukurova, Sarıçam, Seyhan ve Yüreğir ilçelerimizde zemin etütleri Jeoloji Mühendislerince kontrol ediliyor. Ceyhan, Kozan, Feke, İmamoğlu, Karataş, Yumurtalık, Saimbeyli ve Tufanbeyli belediyelerince kontroller yapılmamakta veya bazı yerlerde istihdam edilmediği için Jeoloji Mühendislerinin katılımı olmadan yapılmaktadır. Merkez ilçelerden Çukurova, Sarıçam ve Yüreğir belediyelerinde bu kontrolü yapan sadece bir Jeoloji Mühendisinin bulunması ve iş yoğunluğunun fazla olması nedeniyle bu kontrollerin yapılmasında zorluklara sebebiyet vermektedir. “ZEMİN ETÜT KONTROLLERİ JEOLOJİ MÜHENDİSLERİNCE YAPILMALIDIR” Deprem gerçeği ile yüzleşen Halkımızın güvenli alanlarda yaşaması için Zemin Etüt kontrollerinin yapılamadığı belediyelerde acil olarak Jeoloji Mühendisi istihdam edilerek bu kontrolün yapılması sağlamalıdır. Merkez belediyelerin ise daha sağlıklı kontrollerin yapılabilmesi ve iş yükünün hafifletilmesi bakımından mevcut jeoloji Mühendislerinin sayısının artırılmasının kamu yararına olacağını kamuoyuna saygıyla duyurulur.”

En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.