TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
SON DAKİKA
Hava Durumu
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

#İstanbul Bilgi Üniversitesi

İLKHABER-Gazetesi - İstanbul Bilgi Üniversitesi haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, İstanbul Bilgi Üniversitesi haber sayfasında canlı gelişmelere ulaşabilirsiniz.

İstanbul Bilgi Üniversitesi öğrencisi migren ağrılarına doğal çözüm geliştirdi Haber

İstanbul Bilgi Üniversitesi öğrencisi migren ağrılarına doğal çözüm geliştirdi

İstanbul Bilgi Üniversitesi Endüstriyel Tasarım Bölümü öğrencisi Yusuf Sayın, migren hastalarının ağrılarını hafifletmek için geliştirdiği MigRelieve adlı tamamlayıcı tıbbi ürünle dikkat çekti. Mezuniyet projesi olarak sunduğu MigRelieve, sıcak kompres, soğuk kompres ve titreşim terapisi olmak üzere üç farklı mod sunarak migren ağrısını doğal yöntemlerle hafifletmeyi amaçlıyor. 15 dakikalık seanslar halinde çalışan cihaz, hastaların yaşam kalitesini artırmayı ve ilaç bağımlılığını azaltmayı hedefliyor. Yusuf Sayın, İstanbul Bilgi Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Özlem Er, Refik Burak Atatür, Suat Batuhan Esirger ve Yetkin Yazıcı’nın danışmanlığında geliştirdiği MigRelieve ile ilgili şunları söylüyor:"Cihazı tasarlarken migren hastalarıyla bireysel görüşmeler yaparak çeşitli rahatlama yöntemlerini inceledim ve kullanıcı analizi yaparak hastaların ihtiyaçlarını belirledim. Doktorlar ve uzmanlarla görüşmeler yaparak migren ağrısının fizyolojik etkilerine göre cihazımı geliştirdim. Mod seçeneklerini, soğuk kompres, sıcak kompres ve ritmik titreşim gibi migren ağrısını hafifletmede etkili olan yöntemlerden seçtim. Tasarımımın ergonomik ve kullanıcı dostu olmasına özen gösterdim." Yusuf Sayın, “Annemin migren ağrılarından yola çıktım” Projeyi tasarlarken annesinin yıllardır yaşadığı şiddetli migren ağrılarından yola çıktığını belirten Yusuf Sayın şunları söyledi: “Annem migren hastası ve onun zor anlarını büyürken gözlemledim, hayattan kopmuş gibi davranıyor ve çok fazla ilaç tüketiyordu. Bu deneyim, annem gibi şiddetli baş ağrısı çeken insanlar için ilaç kullanmadan ağrılarını hafifletebilecekleri ve günlük aktivitelerine devam edebilecekleri bir çözüm bulmayı amaçlayan bir ilham kaynağı oldu.” Sayın, önümüzdeki dönemde mühendislerle ve doktorlarla işbirliği yaparak MigRelieve’i ticarileştirmeyi arzu ettiğini belirtti. Özlem Er, “Tasarım süreci boyunca da bu kişilerden geribildirim almaya devam ediyorlar” Proje danışmanlarından İstanbul Bilgi Üniversitesi Endüstriyel Tasarım Bölümü Başkanı Prof. Dr. Özlem Er, “İstanbul Bilgi Üniversitesi Endüstriyel Tasarım Bölümü Bitirme Projeleri’nde öğrencilerimiz kendilerinin tespit ettikleri problemlerin çözümlerine yönelik tasarım önerileri geliştiriyor. Bizler ders yürütücüleri olarak onları araştırmaya ve doğru sorular sormaya yönlendiriyoruz. Her öğrenci kendi tespit ettiği problem alanında bilgisi olan, söz konusu problemi bizzat deneyimleyen kişilere ulaşıyor, onlardan bilgi ve görüş alıyor. Tasarım süreci boyunca da bu kişilerden geribildirim almaya devam ediyorlar” dedi.

İstanbul Bilgi Üniversitesi'nden Haber

İstanbul Bilgi Üniversitesi'nden "Çoklu Krizler Çağında Çocuğun İyi Olma Halini Düşünmek" Paneli

Üniversiteden yapılan açıklamaya göre, ÇOÇA, 20 Kasım Dünya Çocuk Hakları Günü'ne yaklaşılırken "Çoklu Krizler Çağında Çocuğun İyi Olma Halini Düşünmek" başlıklı bir panel düzenledi. santralistanbul Kampüsü'nde düzenlenen panelde İstanbul Bilgi Üniversitesi Sosyal ve Beşeri Bilimler Fakültesi öğretim üyeleri Prof. Dr. Pınar Uyan Semerci, Prof. Dr. Emre Erdoğan, Doç. Dr. Başak Akkan ve ÇOÇA Koordinatörü Gözde Durmuş söz aldı. TÜBİTAK 1001-Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Projelerini̇ Destekleme Programı kapsamında yürütülen "Krizler Çağında Çocuk Olmak: Türkiye'de Pandemi Sonrasında Çocukların İyi Olma Halini Yeniden Düşünmek" başlıklı proje kapsamında düzenlenen panelde savaşlar, iklim krizi, salgın ve afetler, ekonomik kriz, göçler gibi günümüzün çoklu kriz ortamında çocukların hak ve ihtiyaçları ele alındı. Projenin aşamalarının da tanıtıldığı panelde, bu alanda kapsayıcı bilgileri ve yayınları içeren internet sitesi (http://cocuguniyiolmahali.bilgi.org.tr) de tanıtıldı. - "Krizler yapısal eşitsizlikleri belirginleştiriyor" Açıklamada paneldeki konuşmasına yer verilen Doç. Dr. Başak Akkan, günümüzde farklı krizlerin bir örüntü içerisinde geliştiğini ve bu nedenle yaşanan sürecin çoklu krizler kavramıyla adlandırıldığını belirtti. Akkan, "Özellikle çocuğun iyi olma hali bağlamında baktığımızda krizlerin tüm toplumsal gruplar tarafından aynı şekilde deneyimlenmediğini görüyoruz. Eşitsizliği yaşayan daha kırılgan gruplar için krizler bir süreklilik, bir yaşam biçimi halini alabiliyor. Çocukların sınıfı, toplumsal cinsiyeti, engelli olup olmaması gibi durumlar krizi deneyimleme biçimini de belirleyebiliyor. Krizler yapısal eşitsizlikleri ve güç dengesizliklerini belirgin hale getiriyor. Biz özellikle kesişimsel eşitsizlikler bağlamından çocukların durumunu ele almak amacıyla kapsamlı bir çalışmaya odaklandık." ifadelerini kullandı. - "Çocuklar geleceği tahayyül edemiyor" Prof. Dr. Pınar Uyan Semerci de savaşların, iklim krizinin, yaşanan doğal ve doğal olmayan afetlerin ağır etkilerinin ön plana çıktığı ortamlarda en kırılgan gruplardan olan çocukların durumunu ele almanın çok hayati olduğuna dikkati çekti. Çocukların hem bugününün hem de yarınının tehdit altında olduğunu vurgulayan Semerci, içinde bulunulan belirsizlik ortamının çocukların ihtiyaçlarını ve haklarını merkeze ele alarak değerlendirilmesi gerektiğine işaret etti. Semerci, salgın döneminde yaptıkları iki araştırmada çocukların yaşam memnuniyetinde ciddi bir düşüş gözlemlediklerini belirterek, "Gelecek tahayyülünün kaybolması, çocukların geleceği düşünememesi araştırmalarımızdaki en önemli bulgularımızdan. Çocukların büyüyünce ne olacaksın sorusu dahil olmak üzere geleceği tahayyül etmekte zorlanmaları çok ciddi bir problem. Yine çocukların kaygı düzeyinin arttığını, yalnızca kendileri için değil, sevdikleri için de bir kaygı bulutu içinde yaşadıklarını görüyoruz." değerlendirmesinde bulundu. Prof. Dr. Emre Erdoğan ise dünyada kriz ve çocukluğa ilişkin yapılan akademik çalışmalarda salgınla birlikte bir artış gözlendiğini kaydetti. Erdoğan, "Bu konuda yapılan çalışmaların çoğunlukla gelişmiş kuzey ülkelerinde yapıldığı ve bu ülkelere odaklandığını görüyoruz. Oysa krizlerden en fazla etkilenenler, dünyanın gelişmekte olan bölgelerinde yaşıyorlar. Bu da özellikle çocuklar açısından kırılganlığın gerçek düzeyini anlamamızı engelliyor." açıklamasında bulundu. - "Yaşadığımız krizler çocuk hakları krizidir" BİLGİ Çocuk Çalışmaları Birimi Koordinatörü Gözde Durmuş da 20 Kasım 1989'da kabul edilen BM Çocuk Hakları Sözleşmesi (BM ÇHS) 34. yılına girerken savaşlar, iklim krizi, salgının ve depremin etkilerinin çocukların yaşam hakkı başta olmak üzere tüm haklara erişimini tehdit ettiğini aktardı. Durmuş, "Yaşadığımız tüm bu krizleri bir çocuk hakları krizi olarak ele almamız gerekiyor, çünkü bu krizlerin hepsi çocukları derinden etkiliyor. Bu dünyayı birlikte paylaşıyoruz ve çocuk hakları perspektifinden bakmak zorundayız. Bu bir yükümlülük çünkü çocuğun üstün yararı ilkesi bize bunu söylüyor." ifadelerini kullandı.

Uzmanından diyabet hastası profesyonel sporculara öneriler Haber

Uzmanından diyabet hastası profesyonel sporculara öneriler

İSTANBUL (AA) - İstanbul Bilgi Üniversitesi Beslenme ve Diyetetik Bölümü Dr. Öğr. Üyesi Hande Seven Avuk, 14 Kasım Dünya Diyabet Günü'nde diyabet hastası sporculara önerilerde bulundu.Üniversiteden yapılan açıklamada görüşlerine yer verilen İstanbul Bilgi Üniversitesi Beslenme ve Diyetetik Bölümü Dr. Öğr. Üyesi Avuk, 14 Kasım Dünya Diyabet Günü'nde diyabetli profesyonel sporcular için açıklamalarda bulundu.Dünyada her 12 kişiden birini etkileyen, kontrol altına alınamadığı durumlarda önemli sağlık sorunlarına yol açan diyabetin profesyonel spor yapmaya engel olmadığını belirten Avuk, dünyada farklı spor dallarında diyabetli pek çok profesyonel sporcunun sportif kariyerlerini başarıyla sürdürdüğünü ve bu sporcuların öncelikle diyabeti ve kendilerini iyi tanıması gerektiğini vurguladı. Avuk, diyabetin türü ne olursa olsun tedavisi sağlıklı beslenme, egzersiz ve ilaç tedavisinin birleşiminden oluştuğunu aktararak, şu değerlendirmelerde bulundu: "Yeterli ve dengeli beslenme insanların ihtiyaç duyduğu besinleri vücuda ihtiyaçları ölçüsünde almasıdır. Özellikle, besinlerin içeriğindeki karbonhidratların diyabetle ilişkisi bir hayli yakındır. Şeker, ekmek, makarna, pilav, meyve, sebze, kurubaklagil gibi besinlerde bulunan karbonhidratlar vücudun öncelikli enerji ihtiyacını karşılar. Beslenmeyle alınan bu yakıtlar sindirildikten sonra glikoza yani kan şekerine dönüşür, kanda şeker yükselir ve hücrelerimiz enerji ihtiyacını karşılar. Tip 1 diyabetli bireylerin artan kan şekerini karşılayacak insülini dışarıdan tedavi olarak alması gerekir. Bu nedenle diyabetli bir birey aslında 'hasta' değildir ve herkesin dikkat etmesi gerektiği gibi sağlıklı beslenmeli ve düzenli egzersiz yapmalıdır."- Diyabet hastalarının spor yaparken dikkat etmesi gerekenlerSeven Avuk, diyabet hastalarının spor yaparken dikkat etmesi gereken noktaların altını çizerek, diyabetli sporcuların kan şekeri takibi yapmasını, antrenmana ve ölçülen kan şekerine göre ne kadar karbonhidrat tüketmelerini çok iyi bilmeleri gerektiğine dikkati çekti. Diyet, insülin ve egzersiz programı değişkenlerinin diyabetli sporcular için düzenli olmasının en önemli kural olduğunu kaydeden Avuk, "Egzersize veya antrenmana başlamadan önce kan şekeri ölçümü yapılmalı ve kan şekeri değerlerinin normal seviyede olmasına özen gösterilmelidir. Doktor ya da diyetisyenden antrenman veya müsabaka sırasında alınması gereken insülin dozunun ne olduğunu mutlaka öğrenilmeli. Uygun bir diyet ve sporcu beslenmesi konusunda deneyimli bir diyetisyenden yardım alınmalı. Sezon öncelerinde ise mutlaka detaylı bir doktor kontrolünden geçilmeli." ifadelerini kullandı.Avuk, düşük kan şekeri olan hastaların özellikle dağcılık, dalış gibi minimum hata payı ile yapılan bireysel sporlarda dikkat ve konsantrasyon için kan şekerinin ani düşmesini önlemesi gerektiğini belirterek, "Kan şekeriniz 100 mg/dl altında ise egzersize başlamayın. Egzersiz süreniz için yeterli vakit varsa tahıllı sandviç, meyve, süt gibi besinlerden oluşan; yeterli vaktiniz yok ise basit şekerlerden oluşan bir ara öğün tüketin." açıklamasında bulundu. Hande Seven Avuk, yüksek kan şekeri olan hastaları da eğer kan şekeri, antrenman öncesi 270-290 mg/dl ise ve ayrıca idrarda keton varsa insülin etkisini gösterene kadar 1-2 saat egzersiz yapmaması konusunda uyardı.

Doğa Koleji Sürdürülebilirlik Buluşmaları İstanbul Bilgi Üniversitesi'nde gerçekleşti Haber

Doğa Koleji Sürdürülebilirlik Buluşmaları İstanbul Bilgi Üniversitesi'nde gerçekleşti

İSTANBUL (AA) - Doğa Koleji Ekoloji ve Rehberlik Bölümleri iş birliği ile "Sürdürülebilirlik Buluşmaları"nın İstanbul ayağı İstanbul Bilgi Üniversitesi’nde gerçekleştirildi.Doğa Koleji'nden yapılan açıklamaya göre, iklim değişikliği, çevre kirliliği, enerji ve su sıkıntısı, gıda kıtlığı gibi gerçeklerin yaşandıkça günlük yaşantıda çoğu davranışı değiştirmek, çocuklarda da "sürdürülebilirlik" konusunda farkında olmalarını sağlamak zorunlu hale geliyor.Çevreyi, doğayı ve canlıları korumayı görev edinen ve sosyal sorumluluk projeleriyle öğrencileri bilinçlendirmeyi amaçlayan Doğa Koleji, 270 ilkokul öğrencisi ve 50'den fazla öğretmenin katılımıyla Sürdürülebilir Buluşmaları'nı gerçekleştirdi.İstanbul Bilgi Üniversitesi'nde gerçekleşen sempozyumda "Kurumsal sürdürülebilirlik nedir?", "Kurumsal sürdürülebilirliğin çevresel, sosyal ve ekonomik boyutları nelerdir?" ve "Markaların kurumsal sürdürülebilirlik politikaları nelerdir?" sorularının cevaplarını öğrenciler konunun gerçek muhataplarından öğrendiler.Duracell, H&M ve Migros markalarının sürdürülebilirlik çalışmalarıyla ilgili yaptıklarını paylaşmak üzere, Duracell Genel Müdürü Mehmet Kerem Sinanoğlu, H&M Ülke Müdürü Müge Arpacıoğlu ve Migros Sürdürülebilirlik Sorumlusu Elif Sansarcı Sönmez öğrencilerle bir araya geldi.- "Sizler geleceğimizi değiştirecek o çocuklar olacaksınız"Açıklamada etkinlikteki konuşmasına yer verilen Doğa Koleji Ekoloji Bölüm Başkanı Merve Topçuoğlu, ekolojik okuryazar nesillerin geleceği değiştireceğini belirterek, "Sizler geleceğimizi değiştirecek o çocuklar olacaksınız. Sizlerin Ekolojik Okuryazar bireyler olmalarını önemsiyoruz. Çünkü ekolojik okuryazar nesiller, insanların doğa üzerindeki olumsuz baskısını, gezenimizin sağlığını dolayısı ile insanlığın geleceğini olumlu yönde etkileyecek olan kişiler olacaktır. Sizler doğanın egemeni değil doğanın bir parçası olarak, etkileşimli yaşam davranışları geliştirerek doğanın en güzel canlıları olacaksınız." ifadelerini kullandı.Doğa Koleji Okul Öncesi-İlkokul Rehberlik Bölüm Başkanı Büşra Aparan Akın da sürdürülebilir doğa koruma projeleri üretmenin ve üretilen projelerin ruhunun yaşanılması ve yaşatılması adına motivasyonun olmasının çok önemli olduğunu vurguladı.Duracell Genel Müdürü Mehmet Kerem Sinanoğlu ise sürdürülebilirliğin bir davranış doğurmak olduğuna dikkati çekerek, "İlk olarak üzerimize düşen görevleri yerine getirmeliyiz. Az çok demeden yapabileceklerimizi bilmeli ve uygulamalıyız. Piller, içerisinde eşsiz madenler bulunduran ve yüzde 100 geri dönüşümü yapılabilir ürünler. Asla doğaya atılmaması gerektiğini biz savunuyoruz siz gençlerimizden de bunu yaygınlaştırmanızı bekliyoruz." açıklamasında bulundu..H&M Ülke Müdürü Müge Arpacıoğlu da sürdürülebilirlik adına bireylere düşen görevlerin yanında hükümetlere ve kurumlara düşen görevlerin de olduğunu hatırlattı.Arpacıoğlu, "H&M olarak 2030'a kadar verdiğimiz sözleri yerine getirmek adına çalışıyoruz. Tekstil atıkları ve bunların değerlendirilerek yeniden kullanılmasına yönelik Take Care çalışmalarımızı devam ettiriyoruz. Sürdürülebilirlik çalışmalarında teknolojik gelişmelerin takibi de bu anlamda uçsuz bucaksız imkân sağlıyor. Bu konuda siz öğrencilerinde çalışması, düşünmesi, hayal etmesi çok değerli." değerlendirmesinde bulundu.Migros Sürdürülebilirlik Sorumlusu Elif Sansarcı Sönmez de Migros olarak, çalışmalarını sürdürdüklerini kaydederek, "Gıda güvenliği, kalite, hijyen ve tedarikçi denetimlerimizle ilgili çalışmalarımıza müşterilerimize ve paydaşlarımıza "İyi Gelecek", iklim değişikliğiyle mücadele, atık yönetimi, ambalaj atıklarının toplanması ve geri dönüşüme kazandırılması kapsamındaki çalışmalarımıza ise Dünyamıza İyi Gelecek sloganımızla sürdürülebilirlik çalışmalarımızı hızla yürütüyoruz. Sorumluluklarımız büyük siz gelecek nesillere bayrağı teslim ettiğimizde içimiz rahat olacak." ifadelerini kullandı.

Doğa Koleji ile Bilgi Üniversitesi'nden Cumhuriyet Balosu Haber

Doğa Koleji ile Bilgi Üniversitesi'nden Cumhuriyet Balosu

Doğa Koleji'nden yapılan açıklamaya göre, Doğa Koleji ile İstanbul Bilgi Üniversitesi, Cumhuriyet'in 100. yılını 110 yılık Enerji Müzesi'nde kutladı. Enerji Müzesi'nde gerçekleştirilen balonun açılışı İstanbul Bilgi Üniversitesi Mütevelli Heyet Başkan Yardımcısı-Doğa Koleji Yüksek İstişare Kurulu Başkanı Prof. Dr. M. Remzi Sanver ve İstanbul Bilgi Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. M. Ege Yazgan tarafından yapıldı. Baloya Can Holding Yönetim Kurulu Başkanı Kemal Can, Doğa Koleji Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Can, Doğa Koleji İcra Kurulu Üyesi Gökhan Alpözü, Doğa Koleji Yüksek İstişare Kurulu, Doğa Koleji yöneticileri, İstanbul Bilgi Üniversitesi akademisyenleri ve yöneticileri katıldı. Tarihi mekanın atmosferinde, Doğa Koleji öğretmenlerinin ve öğrencilerinin aylar öncesinden hazırlıklarına başladıkları drama, zeybek, vals sahne gösterileri ve müzik öğretmenlerimizin seslendirdiği "Atatürk'ün Sevdiği Şarkılar" mini konseriyle davetlilere unutulmaz anlar yaşatıldı. Baloya katılan davetliler Cumhuriyet marşlarına büyük bir coşkuyla eşlik ettiler. Açıklamada, İstanbul Bilgi Üniversitesi ve Doğa Koleji'nin Cumhuriyetin 100. yılında Cumhuriyet'in devrim ve değerlerinin korunması ve geliştirilmesi için üzerine düşen görev ve sorumluluğun bilinciyle Cumhuriyet'in kazanımlarından ödün vermeden, Cumhuriyet'in kurucu değerlerine ve devrimlerine bağlı olarak daha nice nesilleri yetiştirmeye devam edeceği kaydedildi.

Bilgi Gastronomi ve Mutfak Sanatları Bölümü ile Barry Callebaut’tan iş birliği Haber

Bilgi Gastronomi ve Mutfak Sanatları Bölümü ile Barry Callebaut’tan iş birliği

İSTANBUL (AA) - İstanbul Bilgi Üniversitesi Gastronomi ve Mutfak Sanatları Bölümü, dünyanın önde gelen çikolata ve kakao ürünleri üreticisi Barry Callebaut ile iş birliği protokolü imzaladı. Üniversiteden yapılan açıklamaya göre, öğrencilerin sektörel bilgi ve deneyimini artırmayı hedefleyen protokol kapsamında Barry Callebaut ve Chocolate Academy İstanbul iş birliğiyle çikolata yapımı dersleri ve atölyeler düzenlenecek. Öğrencilerin sektörel bilgi ve deneyimini artırmayı hedefleyen protokol kapsamında çikolata yapımı dersleri Barry Callebaut iş birliğinde yürütülecek ve bu dersler dışında da Chocolate Academy İstanbul şeflerinin katılımıyla Bilgi öğrencilerine yönelik atölyeler gerçekleştirilecek. Açıklamada görüşlerine yer verilen Bilgi Gastronomi ve Mutfak Sanatları Bölüm Başkanı Dr. Öğr. Üyesi Fikret Soner, "Öğrencilerimize yeme içme sektörünün farklı alanlarında iş hayatına atılabilecekleri donanımı hem derslerimizle hem de sektörel iş birlikleri yoluyla vermeyi hedefliyoruz. Öğrencilerin iş dünyasındaki paydaşların farkına varmaları, deneyim, bilgi aktarımı ve iletişimin öğrencilik yıllarından başlatılması amacıyla sektör lideri firmalar ile iş birlikleri gerçekleştiriyoruz. Yüksek kaliteli çikolata ve kakao ürünlerinde dünya lideri olan Barry Callebaut, ürünleri, akademisi ve şefleri ile çok özel bir uzmanlık alanında öğrencilerimiz için sektöre açılan bir pencere olacak." ifadelerini kullandı. Barry Callebaut Türkiye Genel Müdürü Ahmet Turgut ise iş birliği ile ilgili, "Çikolata sektörünün lider markası olarak 180 yılı aşan bilgi birikimimiz ve deneyimimizle sektörümüzü eğitmek ve güçlendirmek bizim için çok önemli. Geleceğin şefleri bu sınıflardan çıkıyor ve biz Barry Callebaut olarak, lezzetli çikolata, pasta ve tatlı elde etmek için sadece ürün sunmuyoruz. Aynı zamanda Chocolate Academy kuruluşlarımızdaki şeflerimiz ile teknik, teorik ve uygulamalı eğitimler vererek, çikolata profesyonellerinin en yüksek potansiyellerine ulaşmalarına yardımcı oluyor, pastacılık, dondurma, HORECA gibi ilgili tüm sektörlerin gelişimine katkıda bulunuyoruz. İstanbul Bilgi Üniversitesi Gastronomi ve Mutfak Sanatları Bölümü ile gerçekleştirdiğimiz bu iş birliğinin de hem gençlerimize hem de sektörümüze büyük katkı sağlayacağına inanıyorum." açıklamasında bulundu.

İstanbul Bilgi Üniversitesi'nden Dr. Claudine Sherrill'ın anısına sempozyum Haber

İstanbul Bilgi Üniversitesi'nden Dr. Claudine Sherrill'ın anısına sempozyum

İSTANBUL (AA) - İstanbul Bilgi Üniversitesi Engellilik Çalışmaları Mükemmeliyet Alanı ve Çocuk Gelişimi Bölümü, Otizm Dernekleri Federasyonu ile Antalya Özel Sporcular Gençlik ve Spor Derneği iş birliğiyle "Erken Müdahalede Gelişimsel Yaklaşımlar ve Motor Beceri Odaklı Müdahale" başlıklı çevrimiçi sempozyum düzenledi.Üniversiteden yapılan açıklamaya göre, bu yıl üçüncüsü yapılan sempozyumda, erken müdahalenin özel gereksinimli çocukların gelişiminde önemi, ailelerin bu alanda alabilecekleri destekler ele alındı. Sempozyum, özel gereksinimli çocuklara beden eğitmenliği yapmış, bu alanda lisans ve doktorası bulunan ve mesleğe adanmışlığı sebebiyle Emeritus Profesör unvanını alan ve 2020'de hayatını kaybeden bilim insanı Dr. Claudine Sherrill'ın anısına gerçekleşti. Sempozyuma özel gereksinimli bireylerin aileleri, sivil toplum örgütleri, öğretmenler, fizyoterapistler, ergoterapistler, akademisyenler ve öğrenciler katıldı.Bilgi Sağlık Bilimleri Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Zeynep Şimşek, Çocuk Gelişimi Bölümü Başkanı Prof. Dr. Dilara Fatoş Özer ve Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Aslı Tunç'un açılış konuşmalarıyla başlayan sempozyumda, erken müdahalenin önemi, gelişimsel yaklaşımlar, otizmde duyusal işaretler, psikososyal onarım, down sendromlu çocuklarda temel beceri yöntemi, fiziksel okuryazarlık gibi konular ele alındı. Ayrıca sempozyumda, otizm, görme, işitme yetersizliği, zihinsel ve bedensel yetersizlik, dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu, özel öğrenme güçlüğü gibi farklı gelişen çocukların motor becerilerinin desteklenmesinde yaşam boyu müdahale programlarının uygulanması konusunda karşılaşılan sorunlar ve çözüm yolları da tartışıldı.Açıklamada görüşlerine yer verilen Prof. Dr. Şimşek, dünyada yaklaşık her 10 çocuktan 1'inin özel gereksinimli olduğunun tahmin edildiğini belirterek, "Özel gereksinimli ve risk altındaki çocukların izlemlerine yönelik protokoller son yıllarda gelişmeye başladı. Türkiye'de 2015'te yüksek riskli bebek ve çocukların uzun süreli izlemine yönelik, gelişimsel programlarla 'ne şekilde izlenmeleri' gerektiğine yönelik protokoller hazırlandı. Etkili müdahale programlarının geliştirilmesi ve öğretilmesinin yeterli bilgi, beceri ve motivasyonla yetişmiş meslek elemanları ile hak temelli yaklaşım çerçevesinde gerçekleştiğini görüyoruz." ifadelerini kullandı.Prof. Dr. Dilara Fatoş Özer de özel gereksinimli çocukların eğitimlerinin planlanmasında temel ilkenin gelişimsel gereksinimlerinin belirlenmesi olduğunu aktardı. Çocuğun sosyal, duygusal, psikomotor ve bilişsel alanlarda ihtiyaçlarının belirlenmesiyle bu alanları destekleyecek meslek personellerinin de kararının verildiğini anlatan Özer, "Bu bağlamda çocuğun gelişimsel potansiyeline ulaşmasında çocuk gelişimi, özel eğitim, fizyoterapi, ergoterapi, psikoloji, uyarlanmış beden eğitimi gibi meslek alanları önemli rol oynar. Bu hizmetlerin en etkili şekilde ailelerin de dahil edildiği ortamlarda verilebileceği unutulmamalıdır. Aileleri dahil etmek ise ailelerin duygularını anlamayı ve onlarla çalışma becerilerine sahip olmayı gerektirir." değerlendirmesinde bulundu.- "Olumlu ebeveynlik becerileri erken çocukluk yıllarında etkilidir"Çocuk Gelişimi Uzmanı Birgül Bayoğlu da erken çocukluk dönemi olumlu etkilerinden ve özel gereksinimli çocukların gelişiminde etkili olan ebeveynlik modellerinden bahsetti.Gelişimsel ebeveynlik modelinin ebeveynlere odaklanarak, ebeveyn-çocuk arasındaki dinamik süreci korumaya yönelik etkileşimleri oluşturduğunu vurgulayan Bayoğlu, şunları kaydetti:"Gelişimsel ebeveynlik davranışını doğrudan desteklemek için ebeveynlerle iş birliği kurmak, ailenin diğer üyelerini etkinliklere dahil etmek, aile etkinliklerini öğrenme fırsatı olarak kullanmak gibi stratejiler büyük önem taşıyor. Olumlu ebeveynlik davranışı ise duyarlı, öğretici, cesaretlendirici ve sevecen yaklaşımların benimsendiği bir modeldir. Olumlu ebeveynlik becerileri erken çocukluk yıllarında etkilidir. Aile olumlu ebeveynlik becerilerine sahipse ve gelişimsel ebeveynlik yaklaşımıyla desteklenmişse bu ebeveynin çocuklarının okula hazır oluşu, akranlarına göre çok daha yüksektir."Dr. Öğr. Üyesi Nevin Eracar da farklı çocuğun, ailede özel ve önemli bir değişiklik yarattığını ve bu durumu aile bireylerinden önce annenin fark ettiğini aktararak, şu ifadeleri kullandı:"Anne, çocuğunun yaşıtlarının yaptığı becerileri, özellikle sosyal alanda gösterdiği reaksiyonları göstermediğini sezer. Ancak ne yazık ki biraz daha büyüyünce bu duygu geçer. 'Üzerinde durma, fazla titizlik yapma' gibi söylemlerle annelerin dikkatlerini çeken bu özelliklerin gözden uzak tutulması, inkar edilmesi durumu yaşanır. Ne yazık ki çok erken bir zamanda müdahale edilerek normal denilen seviyeye gelebilecek olan bu çocuklar, erken belirtiler ihmal edildiği zaman yerleşmiş bir psikopatolojik tabloyla hayatlarına devam etmek zorunda kalıyor. Özel gereksinimli çocukların ailelerinde inkar, utanç ve suçluluk gibi duygular gözlemleniyor. Aile terapisinde sanatla çalışmanın faydalı sonuçlarını aldık."Bilgi Psikolojik Danışmanlık Merkezi Direktörü Dr. Öğr. Üyesi Zeynep Maçkalı da sanatın çocuklarda iç ve dış gerçeklik arasında bağlantı kurmaya ve simgeleştirmeye yardımcı olduğunu belirterek, "Çocuklara somut ve eylemsel bir yol sunuyor. Otizmin doğası gereği tekrarlayan ve uyarıcı davranışlarla ilgili duyusal ihtiyaçların giderilmesi ile çocuklarda imgelemenin gelişmesi gibi zorluk alanlarını destekliyor. Sanatın sosyo-duygusal gelişimin uyarılmasına aracılık etkisiyle ortak dikkat ve sembolizasyon becerilerinde gelişme bekleniyor. Bu da yaratıcılığın ortaya çıkmasına yardımcı oluyor. Yaratıcılık ortaya çıktıkça çocuk bağımsızlaşıyor, kapasitesi gelişiyor ve kendini ifade edebiliyor. Sosyal etkileşimlerde çok daha farklı yolları deneyebiliyor." değerlendirmesinde bulundu.

İstanbul Bilgi Üniversitesi farkındalık şenliği düzenledi Haber

İstanbul Bilgi Üniversitesi farkındalık şenliği düzenledi

İSTANBUL (AA) - İstanbul Bilgi Üniversitesi, Dünya Engelliler Haftası kapsamında toplumda özel gereksinimli bireylerin kabulünü ve topluma eşit katılımlarını artırmak amacıyla "farkındalık şenliği" düzenledi. Üniversiteden yapılan açıklamaya göre, İstanbul Bilgi Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Gastronomi ve Mutfak Sanatları Bölümü ile Engelli Öğrenci Birimi iş birliğinde "Farklıyız Birlikte Mutluyuz" mottosuyla farkındalık şenliği gerçekleştirildi. Toplumda özel gereksinimli bireylerin kabulüne ve topluma eşit katılımlarına dikkat çekmek amacıyla santralistanbul Kampüsü'nde düzenlenen şenliğe; özel gereksinimli öğrenciler, ebeveynleri, öğretmenleri ile Bilgi Üniversitesi ve Doğa Koleji öğrencileri katıldı. Açıklamada, şenliğin açılışında yaptığı konuşmaya yer verilen İstanbul Bilgi Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. M. Ege Yazgan, bugün kapsayıcı bir toplum olmanın erdemini görmek adına tüm farklılıklar ile bir araya geldiklerini bildirdi. Yazgan, "Tüm öğrencilerin farklılıkları ile bir araya geldiklerini, neşe ile geçit töreninde yürüdüklerini ve bir bütün olduklarını büyük bir mutlulukla, gururla izledik. Bu topluluk farklılıkları kabul eden ve farklılıklara saygı duyan bir topluluk, tam da olması gerektiği gibi. En büyük dileğimiz bu ortamların toplumsal hayatın her alanında, okulda, sosyal ve sportif etkinliklerde, iş yerlerinde artarak çoğalması." ifadelerini kullandı. - "Önyargılar bir kenara bırakılmalı" Bilgi Çocuk Gelişimi Bölümü Başkanı Prof. Dr. Dilara Fatoş Özer ise özel gereksinimli öğrencilerin akranları ile kaynaşmalarını sağlamak amacıyla şenliği düzenlediklerini belirterek, şu açıklamalarda bulundu: "Dünya Sağlık Örgütü'nün Engellilik Raporu'na göre toplumların yüzde 15'i özel gereksinimli bireylerden oluşuyor. Türkiye'de yaklaşık 12 milyon özel gereksinimli birey bulunuyor. Özel gereksinimli bireyler eğitim, sağlık, istihdam, ulaşım, sosyal, kültürel ve sportif aktivitelere katılım gibi alanlarda sorunlar yaşıyor. Bu sorunların önemli bir kısmı özel gereksinimi olmayan insanların olumsuz tutumları ve önyargılarından kaynaklanıyor. Oysa kapsayıcı bir toplum olmanın temelini farklıkları kabul eden, farklılıklara saygı gösteren, haklara duyarlı ve farklı ihtiyaçlara cevap veren yaklaşımlar oluşturur." Özer, kendilerinin de özel gereksinimli bireylere yönelik olumsuz tutum ve önyargılardan kaynaklanan engelleri yıkmak için çalışmalar yürüttüklerini kaydederek, bu kapsamda gerçekleştirdikleri şenlikte engeli olmayan öğrencileri, özel gereksinimli akranları ile bir araya getirdiklerini anlattı. Fatoş Özer, şenlikte kurulan yakın arkadaşlıkların ve olumlu tutumların, farklılıkları kabul eden ve saygı duyan bir toplumun oluşturulmasına katkı sağlayacağını bildirdi. - Çok sayıda etkinlik düzenlendi Açıklamada verilen bilgiye göre, öğrenci, ebeveyn ve öğretmenlerin katıldığı geçit töreniyle başlayan farkındalık şenliğinde Bremen Mızıkacıları olarak anılan down sendromlu çocukların yer aldığı müzik grubu perküsyon performansı sahneledi. Yeditepe İşitme Engelliler Okulu, Tomurcuk Özel Eğitim ve Rehabilitasyon Merkezi, Türkiye Otistiklere Destek ve Eğitim Vakfı, Özel Çocuklar Eğitim ve Dayanışma Derneği, İstanbul Gedik Üniversitesi Engelsiz Yaşam Uygulama ve Araştırma Merkezi, Otistikler Derneği, Beyoğlu Doğa Koleji ve Bilgi öğrencilerinin katıldığı şenlikte yüz boyamadan çikolata yapımına, empati parkurundan deneyim atölyesine, sanat ve yaratıcılık atölyesinden masal atölyesine kadar birçok etkinlik düzenlendi. Ceren Gökçe, Deniz Köse, Mehmet Mesut Uygun, Garen Yakupyan'ın resim sergisinin de yer aldığı şenlik, Anneler Arası Paylaşım Toplantısı'nın ardından tüm katılımcıların bir araya geldiği dansla son buldu.

İstanbul Bilgi Üniversitesi ÇOÇA birimi, 15 yıldır çocuklar için çalışıyor Haber

İstanbul Bilgi Üniversitesi ÇOÇA birimi, 15 yıldır çocuklar için çalışıyor

İSTANBUL (AA) - İstanbul Bilgi Üniversitesi bünyesinde çocuk hakları alanında faaliyet gösteren, çocukların sesini duyurmak, haklarını korumak amacıyla çalışmalar yürüten BİLGİ Çocuk Çalışmaları Birimi (ÇOÇA), 15. yaşını kutladı.Kurulduğu 2007 yılından bu yana tüm çocukların seslerinin duyulduğu, görüşlerinin dikkate alındığı, kararlarda söz haklarının olduğu bir dünyaya katkıda bulunmak için çalışan BİLGİ ÇOÇA, bugüne kadar yürüttüğü çalışmalarla birçok çocuğun hayatına pozitif anlamda katkı sağladı.ÇOÇA, yeni yaşına santralistanbul Kampüsü'nde, İstanbul Bilgi Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ege Yazgan, İstanbul Bilgi Üniversitesi Sivil Toplum Çalışmaları Eğitim ve Araştırma Merkezi Müdürü Prof. Dr. Nurhan Yentürk, İstanbul Bilgi Üniversitesi Göç Çalışmaları Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü Prof. Dr. Pınar Uyan Semerci, ÇOÇA Koordinatörü Gözde Durmuş ve paydaşlarının katıldığı bir etkinlikle girdi.- "ÇOÇA 70 binden fazla çocuğa, 15 binden fazla yetişkine ulaştı"İstanbul Bilgi Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ege Yazgan etkinlikteki konuşmasında, İstanbul Bilgi Üniversitesi'nin 27 yıllık bir kurum olduğunu belirterek, şunları kaydetti:"ÇOÇA ise üniversitemizin içerisinde 15 yıldır faaliyet gösteren bir birim. Bu bile bizim üniversite olarak çocuk hakları ile ilgili çalışmalara ne kadar önem verdiğimizin bir göstergesi. Çocuk haklarına ve eğitim konusuna daha geniş perspektiften baktığımız zaman çocukların yetişkinlerden farklı olarak, özel bir şekilde muamele edilmesi gereken bireyler olduğunun anlaşılması oldukça geç bir zamana tekabül ediyor. Çocuk eğitiminde zorbalığın, şiddetin, baskının kalkması da bir hayli uzun zaman almış durumunda. Demokrasinin yeşerdiği, insan haklarının çok önemli olduğu toplumlarda bile sistematik olarak çocukların eğitiminde şiddetin yer aldığını çok yakın zamanlara kadar biliyoruz. Dolayısıyla biz üniversite olarak çocuk çalışmaları alanında öncü olmuş olmaktan gurur duyuyoruz."ÇOÇA'nın İstanbul Bilgi Üniversitesi Sivil Toplum Çalışmaları Merkezi bünyesinde kurulduğu 2007 yılından bu yana pek çok saygın projeye imza attığını bildiren Yazgan, ÇOÇA'nın bu zaman zarfında önemli gelişmeler sağladığını söyledi.Yazgan, "Hem çocukların hem yetişkinlerin çocuk haklarını öğrenmeleri için geliştirdiği eğitim materyalleri şimdiye kadar 70 binden fazla çocuğa, 15 binden fazla yetişkine ulaştı. Birçok öğrenme materyali ders içeriklerinde kaynak olarak halen kullanılıyor. İlgili bakanlıklar, yerel yönetimler, sivil toplum örgütleri, okullar ve diğer üniversitelerle şimdiye kadar birçok işbirliği yapıldı. 40'ı aşkın sosyal sorumluluk ve araştırma projesi gerçekleştirildi. ÇOÇA özellikle çocuğun katılım hakkı, çocukların seslerinin duyulması ve karar süreçlerine dâhil edilmesi konusunda hem Türkiye’de çocuk hakları alanına hem de uygulama açısından ciddi katkılar sundu." ifadelerini kullandı.İstanbul Bilgi Üniversitesi Sivil Toplum Çalışmaları Eğitim ve Araştırma Merkezi Müdürü Prof. Dr. Nurhan Yentürk, "BİLGİ Sivil Toplum Çalışmaları Merkezi 2003 yılında kurulduğunda Türkiye'de hiçbir üniversitede bu alanda çalışan bir merkez yoktu. Çocuk Çalışmaları Birimi de ilk defa Türkiye'de İstanbul Bilgi Üniversitesi bünyesinde kuruldu. ÇOÇA’nın özellikle paydaşlarla çalışma konusunda müthiş bir deneyimi ve gayreti var." değerlendirmesinde bulundu.- "Çocuklar krizlerin en çok etkilediği gruplar arasında"ÇOÇA Koordinatörü Gözde Durmuş ise ÇOÇA'nın 15 yıldır çocuk hakları eğitimi, çocuğun iyi olma hali, çocuk katılımı, toplumsal cinsiyet eşitliği, çocuk işçiliğinin önlenmesi alanında yürüttüğü faaliyetlerle ilgili bilgi verdi.Durmuş, bu 15 yıllık süre içerisinde yapılan çalışmalara işaret ederek, şunları söyledi:"Bu 15 yıllık süre içerisinde çocuk hakları alanında istatistiklerde önemli bir ilerleme kaydettiğimizi söyleyebilmeyi isterdim. Ancak bunu söylemek çok zor, çünkü ne yazık ki çoklu krizler dönemindeyiz. Çocukların ihtiyaçları değişiyor, dönüşüyor. Pandemi, iklim krizi gibi bir sürü krizin içinde çocuklar aslında en çok etkilenen ve en az sesi çıkan gruplar arasında yer alıyor. Biz hep yolculuğumuzu dalgalı bir denizde sandalla yol almak gibi tanımlarız. Deniz çok durgun değil, ancak çocuk haklarının hayata geçmesi için paydaşlarımızla birlikte yol almaya devam edeceğiz."- "İstanbul'da sahaya çıkıyoruz, 800 haneye gitmeyi planlıyoruz"Çocuk alanının disiplinlerarası çalışma gerektiren bir alan olduğunun altını çizen Durmuş, "Çocukların üstün yararını gözeten bir dünyaya kavuşmak istiyoruz. Çocukların daha çok seslerinin duyulduğu, birey olarak görüldükleri bir dünyaya kavuşmak için çalışıyoruz." dedi.Durmuş, yürüttükleri çalışmalar çerçevesinde yaptıkları pandemi araştırmasının 19 Aralık'ta sunumunu gerçekleştireceklerini bildirerek, "Çok yeni olarak da İstanbul'da sahaya çıkıyoruz. 800 haneye gitmeyi planlıyoruz, hem ebeveynlerle hem çocuklarla, çocuğun iyi olma perspektifinden, risk ve güvenlik alanlarında, eğitim alanında, maddi durum alanında gibi farklı perspektiflerde 'çocuğun iyi olma hali'ni hem ebeveynlerine hem çocuklara soracağız. Bu araştırmamızın sonuçlarını da 15. yılımızda paylaşmak, üzerine çalışmak istiyoruz çünkü çözüm bulabilmek için veri çok önemli." bilgisini paylaştı.- 40'ı aşkın projede 100'ü aşkın kurumla iş birliğiİstanbul Bilgi Üniversitesi Göç Çalışmaları Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü Prof. Dr. Pınar Uyan Semerci de şu bilgileri paylaştı:"Çocuğun üstün yararı Türkiye'de maalesef kağıt üzerinde kalan, gerçekleştiremediğimiz ve daha çok yolumuz olan bir alan. O yüzden bunun için herkesin elbirliğine, çocuğun üstün yararını gözeten bir bakış açısına ihtiyacımız var. ÇOÇA’nın varlığı Üniversitemiz için olduğu kadar Türkiye için de bir şans. Türkiye gibi gündemin sürekli başka ajandalarla dolu olduğu ülkelerde çocukları duymak, seslerinin çıkmasına yardımcı olmak çok kıymetli."Verilen bilgiye göre, bugüne kadar çocuk haklarının hayata geçmesi için çalışan ÇOÇA’nın 15 yılda öne çıkan projeleri arasında, "Söz Küçüğün Kutu Oyunu, Pusulacık, Haklar Sahnesi: Çocuk Hakları Programı, Çizgilerle Haklarım ve Çocuk Hakları Sözleşmesi Animasyon Filmi, Genç Sesler Projesi, Gençlerle İnsan Hakları" gibi projeler yer alıyor.ÇOÇA yürüttüğü 40'ı aşkın proje kapsamında 100'ü aşkın kurumla iş birliği yaptı. 70 binden fazla çocuğa, 15 binden fazla yetişkin paydaşa ulaştı.

En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.