SON DAKİKA
Hava Durumu

#İklim krizi

İLKHABER-Gazetesi - İklim krizi haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, İklim krizi haber sayfasında canlı gelişmelere ulaşabilirsiniz.

Dünya Saati 2025: Gezegeni korumak için bir saatlik farkındalık Haber

Dünya Saati 2025: Gezegeni korumak için bir saatlik farkındalık

22 Mart 2025'te, WWF Türkiye’nin çağrısıyla milyonlarca kişi gezegenimizi korumak için bir saat ışıkları kapatarak Dünya Saati etkinliğine katıldı. Etkinlik, çevre bilincini artırmak ve iklim krizine dikkat çekmek amacıyla düzenlendi. WWF Türkiye, katılımcılara doğa ile iç içe olma, su kaynakları hakkında bilgi edinme ve çevreye duyarlı davranma konusunda ilham verdi. Etkinliğe kurumsal ve kişisel katılım sağlayanları bir saatliğine binaların ışıklarını kaparak farkındalık yarattı.  WWF Türkiye Genel Müdürü Ömür Kula, her yıl milyonlarca kişinin bu küresel farkındalık hareketine katıldığını belirterek, “Bu yıl da saat 20.30’da, dünya genelinde ışıklar kapatılarak doğaya ve iklim değişikliğine karşı duyarlılık gösterildi. Dünya Saati, doğayı koruma sorumluluğumuzu hatırlatan önemli bir etkinlik haline geldi. Tüm katılımcılara teşekkür ediyoruz” dedi. Geçmiş yıllarda yapılan Dünya Saati  WWF’in 150’den fazla ülkede düzenlediği dünyanın en büyük çevre hareketi Dünya Saati uygulaması geçmiş yıllarda da büyük ilgi gördü. Başta iklim değişikliği olmak üzere gezegenin karşı karşıya olduğu çevre sorunlarına dikkat çekmek amacıyla Türkiye’den pek çok Valilik, Belediye, şirket ve onbinlerce kişi katılım kararlılığı gösterdi. Boğaz Köprüleri, Galata Kulesi gibi pek çok sembolik yapının ışıkları da 20.30-21.30 arasında kapatılarak, Dünya Saati’ne destek sağlandı.  

Okay: Türkiye su kıtlığı yaşayan bir ülke Haber

Okay: Türkiye su kıtlığı yaşayan bir ülke

Adana Ekoloji Platformu, 22 Mart Dünya Su Günü dolayısıyla Abidin Dino Parkı’nda bir araya gelerek basın açıklaması yaptı. Açıklamayı platform adına Nejat Okay okudu. Su krizine dikkat çeken Okay, Türkiye’nin su kriziyle karşı karşıya olduğunu belirten Okay, su kaynaklarının korunması gerektiğini belirtti.  “Su kaynaklarının yağmalanmasına son verilmeli”  Nejat Okay , Türkiye’nin su stresi ve su kıtlığı yaşayan bir ülke olduğunu ifade ederek, “Türkiye su stresi, su kıtlığı yaşayan bir ülkedir, giderek artan doğa ve emek sömürüsü, altın madenciliği, su ve güvenli gıdaya erişimi olumsuz etkiliyor. İklim krizi derinleştikçe, kuraklık yıllarının suyu olan yeraltı suyu kaynakları giderek daha kritik hale gelecektir” şeklinde konuştu.  "Sağlıklı i̇çme suyu herkes i̇çin ücretsiz olmalı"  Nejat Okay, sağlıklı içme suyunun yüzey ve baraj sularından elde edilmesi gerektiğini vurgulayarak, “Sağlıklı içme suyu yüzey suyudur, baraj suyudur. Sağlıklı içme suyunun herkes için erişilebilir olması ve vatandaşa parasız sunulması gereklidir. Merkezi ve yerel yönetimler topluma güvenli, içilebilir ve ekonomik musluk suyu sağlamakla yükümlüdür. Su hizmetlerinin özelleştirilmesi, alınır satılır ve ticari amaçlarla işletilebilir bir kaynak olarak görülmesi kabul edilemez. Su temini, arıtılması, dağıtımı, atık suyun toplanması ve arıtılması genel ve yerel yönetimlerin önemli görevleri arasındadır” diye ifade etti.  "İklim krizi kış aylarında daha belirgin hissediliyor"  Küresel ısınmanın etkilerine dikkat çeken Okay, bilimsel çalışmaların iklim krizinin derinleştiğini ve kuraklık riskinin arttığını gösterdiğini belirterek şunları söyledi:  “Çok sayıda bilimsel çalışma, küresel ölçekte hem gözlenen hem de öngörülen gelecek dönemler için iklim krizinin derinleştiğini ve kuraklık riskinin arttığını gösteriyor. Kış aylarında küresel ısınma etkilerinin hissedilir derecede arttığını belirten uzmanlar kış mevsiminin normallerine göre yaklaşık 0 ila 2-2,5 derece daha sıcak geçtiğini söylüyor. Sonbahar ve kış ayları  kurak ve sıcak geçti. Önümüzdeki bahar ve yaz aylarının da 2023 ve 2024’te olduğu gibi kurak geçeceği öngörülüyor.”                         "İklim krizi ve kuraklık kapıda"  Nejat Okay, yeni bir kurak dönemin başladığını belirterek çağrıda bulundu: “Yeni bir kurak dönemin içindeyiz, kurak yıllar başladı. Toplumcu, kamucu su politikalarıyla su kaynakları kamu yararına kullanılmalı, su havzalarında madencilik yapılması yasaklanmalı, yer altı su kaynaklarının yağmalanması önlenmeli, su kaynaklarında özelleştirme uygulamalarından vaz geçilmelidir. İklim krizi ve kuraklık etkilerinden doğanın, toplumun korunabilmesi için gerekli önlemler merkezi ve yerel yönetimler tarafından alınmalıdır.”

Şahika Ercümen, Baykal Gölü'nde 50 metreye dalıp buzulların korunmasına dikkat çekti Haber

Şahika Ercümen, Baykal Gölü'nde 50 metreye dalıp buzulların korunmasına dikkat çekti

Serbest Dalış Dünya Rekortmeni ve Uluslararası çevre aktivisti Şahika Ercümen, iklim krizine ve buzulların erimesine dikkat çekmek amacıyla, Rusya'daki bin 637 metre derinliğiyle dünyanın en derin gölü olan Baykal Gölü'ne daldı. Etrafı ve üstü buzlarla kaplı olmasına rağmen su sıcaklığı 1 derecedeki göle tek nefes ile 50 metrelik başarılı dalış gerçekleştiren Şahika, Türk Bayrağı ile iklim krizi mesajı verdi. “Buzulların erimesi, iklim krizinin kısır döngüsünü derinleştiriyor” Dalış sonrası bir açıklama yapan Şahika Ercümen, "Bu dalıştaki amacım iklim krizine dikkat ve eriyen buzullara dikkat çekmekti. Dalış sonrasında farklı ülkelerden gelen başarılı dalgıçlarla bir araya gelip bu konunun önemini paylaştığımız bir seminer de vereceğiz. Hem bir milli sporcu, hem de çevre aktivisti olarak; gezegenimizin korunması için kendimi borçlu hissediyorum. Tam da bu günlerde Birleşmiş Milletler tarafından 21 Mart Dünya Buzul Günü ilan edildi. Bunun en büyük sebebi ise; tüm dünyada buzulların büyük tehlike altında olması. İklim krizinin etkilerini her gün yaşıyoruz. Deniz buzlarının azalması ise bu süreci iyice kısır döngüye soktu. Buzullar parlak beyaz yüzeyi ile güneş ışığı ve ısıyı yansıtmada oldukça etkili. Bu şekilde gezegenin soğumasına yardımcı oluyor. Deniz buzunun olmaması demek, güneşten gelen bu ısının, koyu mavi okyanus tarafından emilmesi ve dünyanın ısınma sürecinin hızlanması anlamına geliyor" şeklinde konuştu. Birleşmiş Milletler, 2025’i Uluslararası Buzulların Korunması yılı ilan etti Birleşmiş Milletler (BM), bu endişe verici gelişmelere karşı, 2025'i ‘Uluslararası Buzulların Korunması Yılı' ilan etti. Ayrıca, 21 Mart, BM'nin kararıyla bu yıldan itibaren her yıl, Dünya Buzul Günü olarak kabul edilecek.

Dr. Şevkin’den İklim Kanunu Teklifi’ne tepki: İklim Kanunu, çevreyi korumaktan çok sanayiyi kolluyor Haber

Dr. Şevkin’den İklim Kanunu Teklifi’ne tepki: İklim Kanunu, çevreyi korumaktan çok sanayiyi kolluyor

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Adana Milletvekili Dr. Müzeyyen Şevkin, Türkiye'nin ilk "İklim Kanunu Teklifi"nin görüşüldüğünü ancak teklifin çelişkilerle dolu olduğunu vurguladı. Çevre Komisyonu’nda kabul edilen teklifle ilgili görüşlerini aktaran Jeoloji Yüksek Mühendisi Dr. Müzeyyen Şevkin, kanun hazırlayıcılarının sunumlarında defalarca “enerji” ve “sanayi” kelimelerini kullandığını ancak teklifin öncelikle Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu’nda görüşülmesi gerektiğini kaydetti.  Teklifte, "Adil geçiş", "Birincil piyasa", "Denkleştirme", "Emisyon Ticaret Sistemi (ETS)", "Gömülü sera gazı emisyonları" ile "Gönüllü karbon piyasaları", "İklim adaleti" gibi tanımlarının yer aldığını dolayısıyla ismine “Emisyon Ticaret Sistemi Kanunu” denmesinin daha doğru olacağını belirtti. “Sivil toplum ve akademisyenler süreçten dışlandı” 2021 yılında 860 sayfalık bir iklim krizi raporu hazırlandığını ve son derece de önemli üretim gerçekleştiğini, 76 sayfasının önermeleri içerdiğini dile getiren Dr. Şevkin, İklim Kanunu Teklifi içerisinde bu önermelerin birçoğunun yer almadığını kaydetti. Kurumların sorumluluklarının kanun teklifinde yeterince belirtilmediğine işaret eden Dr. Şevkin şunları söyledi: “Kanun teklifi içerisinde gerek yerel yönetimlerin gerekse sivil toplum örgütleri, akademisyenler, sendikalar, meslek örgütleri, meslek odaları ve yerel bileşenlerle ilgili bir ibare görmüyoruz; tam tersi, dikey bir yapılanmayı burada öngörüyorsunuz. Örneğin, yerel yönetimlerin yaptığı bir üretimi valilik denetimine bağlıyorsunuz ve tamamen sivil toplum örgütlerinin, demokratik kitle örgütlerinin, odaların devre dışı bırakıldığı bir kanun oluşturuyorsunuz. Bu da tabii ki demokratik katılımcılığın önündeki engeldir. Umuyorum, bu kanun Meclise ininceye kadar bu düzenleme yapılır.” Dr. Şevkin’den kanun teklifine tepki! Yerel yönetimlerin baypas edilmesinin kabul edilemeyeceğini belirten Dr. Şevkin, kanun teklifinin beklentilere ve ihtiyaçlara cevap vermediğini vurguladı. Teklifin, sermayenin bir kurtuluş reçetesi haline dönüştürüldüğünü ifade eden Dr. Müzeyyen Şevkin, termik santrallerden kaç yıl içerisinde vazgeçileceğine dair bir ibare olmadığını, hem karbon salınımından bahsedildiğini ancak Adana Ceyhan Hunutlu Termik Santrali’nde olduğu gibi termik santral yapımının alabildiğine devam ettiğini vurguladı. “Yeraltı sularımız, ormanlarımız, tarım alanlarımız yok ediliyor” Dr. Müzeyyen Şevkin, “Örneğin, Elbistan Termik Santrali'ne "ÇED Artırım" raporu veriyorsunuz ve alabildiğine vahşi bir şekilde kömür madenciliği ülkemizde devam ediyor. Yani redevans sistemi uygulanıyor, insanlar hayatlarını kaybediyor ama kömür üretiminden, fosil yakıtlara dayalı enerji üretiminden vazgeçilmiyor bu ülkede, en ufak bir azalma görmüyoruz buna dair. Hani neyi hedefliyorsunuz, nasıl bir karbon azaltmayı hedefliyorsunuz, buna dair bir modellemeniz nedir? Buna dair bir şey göremiyoruz. Akbelen Ormanları vahşice katlediliyor. AKP döneminde altın madenciliğinde siyanürle altın zenginleştirme tercihi nedeniyle topraklarımız, sularımız, sulak alanlarımız, yer altı sularımız yok ediliyor ve 20 altın madeni şu anda Türkiye'de üretime geçmiş vaziyette. Yani bu ne ikiyüzlülüktür? Ormanlar katledilip sulak alanlar, tarım alanları, meralar, her tür alan yok edilip; bize sadece atığı, posası, pisliği ve ölümünün kaldığı ve yüzde 85'inin yabancı firmalara sermaye olarak aktarıldığı bir süreçte biz kalkmışız karbon salınımında vergi gümrükleri alınacak diye, bir cezai müeyyide uygulanacak diye böyle bir kanun çıkarmaya uğraşıyoruz. Bu ülkede sulak alanlar, yer altı suyunun korunması, su alanlarının koruma havzasına ilişkin kanunlar var. O havzaları korumaya dair ne yaptık? Ormanları korumaya dair ne yaptık? Milyonlarca metreküp ağaç katledilirken siz yutak alanlarından bahsediyorsunuz. Bunları korumadıktan sonra, bunları gerçekten hayata geçirmedikten sonra ben sadece ikiyüzlü bir politika olarak görüyorum. “Yeşil enerji, yenilenebilir enerji" diyorsunuz, sadece kurulu gücü daha da büyütmeye dönük enerji üretim kapasitesini artırmak amacıyla teklif hazırlıyorsunuz. Bu bakış açısı ve yönetimiyle ekolojik tahribatı artırmak ve çevre ve iklim adaletsizliğine neden olmaktan başka bir şey yapmıyorsunuz. Karbon yutak alanları alabildiğine yok edilirken doğayı metalaştıran, sömüren, hem iklim krizini hem de ekolojik krizi oluşturan bir ortam yaratılmaktadır. Uluslararası mevzuata göre 2030 ve 2053 hedefleri metinde yer almıyor. Orta vadede emisyon hedeflerini hangi metotlarla, nasıl azaltacağınıza dair hükümler net olarak teklif içerisinde yer almıyor. İklim değişikliği konusunu denetleyecek ve izleyecek bağımsız bir bilimsel kuruluştan bahsedilmiyor. Yine bu kanun teklifinde bir bağımsız kuruluş yer almıyor. Kanun teklifinde yeşil büyümenin kendisiyle ilgili bir tanıtım bulunmamakta ve ne yazık ki iklim krizinin bir fırsata dönüştürülmeye çalışıldığı açıkça görülmektedir. Âdeta bir rant alanına dönüştürülüyor. Paris İklim Anlaşması'na göre birtakım taahhütlerimiz var ama buna dair gerçekçi çözümler almak gerekiyor. Bizim burada amacımız bağcıyı dövmek değil, üzüm yemek. Yani bu ülke gerçekten eğer karbon emisyonundan çıkacaksa buna dair sahici önlemlerin alınması gerekiyor. Bağımsız denetimcilerle ve yerel yönetimler, sivil toplum örgütleri, akademilerin de bu sürece katılması gerekiyor, insanların ortaklaştırılması gerekiyor” diye ifade etti. “Sanayi atıkları nehirleri zehirliyor!” Dr. Şevkin, “Bugün elden çıkmış bir Ergene havzası var. Simsiyah akan bir Ergene havzası var, aynı tehlike şu anda Ceyhan Nehri'nde de var, siyah akmaya başladı; pırıl pırıl akan nehrimiz simsiyah akıyor, vahşi bir kirletilmeyle karşı karşıya. Defalarca hem Mecliste dile getirdik hem her alanda söylüyoruz, buna dair bir koruma yok. İçilebilir nitelikte olan nehirlerimiz ne yazık ki bu sanayi atıklarının vahşi atık politikası nedeniyle yok edilmekle karşı karşıya. "Su savaşları çıkacak." deniliyor, sadece sloganda kalan birtakım düzenlemeler yapılıyor ne yazık ki. Enerji Piyasaları İşletme AŞ’yi (EPİAŞ) karbon salınımında iş birliği içerisinde olan bir kurum hâline dönüştürüyorsunuz; emisyon ticaret sisteminin denetimini de bu kuruma veriyorsunuz. Bu, kurumun tarafsız ve şeffaf olacağına dair endişelerimiz var; taraflı bir kurumdur EPİAŞ. Enerjiyle ilgili her denetimin bağımsız, çıkar ve çatışma ilişkileri içerisinde olmayan, hesap verebilir bir kuruluş ya da yapı tarafından denetlenmesi gerekiyor. İklim adaleti ancak adil, şeffaf, katılımcı bir yönetimle, bu anlayışla sağlanabilir; bunu sağlarsak iklim adaletinden bahsetmemiz mümkün. Yeşil büyüme, aşırı üretim, daha fazla karbon salınımı demektir; bu anlayışla daha fazla karbon salınımı demektir. Toplumun temel ihtiyaçlarını öncelemeyen, doğayla uyumlu bir üretim ve tüketim modeli uygulamayan, sadece büyümeyi hedef alan bu yaklaşımın yanında olmamızı beklemeyin.  Vatandaşın ve yargı denetiminin zayıflatıldığı bir düzenlemeden bahsediyoruz. Teknolojik dönüşüm kapsamında Bakanlık kömür ve fosil yakıt yatırımlarını sürdürebilecek politikaları benimsemekte, Paris Anlaşması'nın gerektirdiği emisyon azaltımı için gerekli adımları atmaktan kaçınmaktadır. Her ne kadar karbon yutak alanlarının korunmasından söz edilse de bu alanların korunmasına ilişkin herhangi bir düzenleme bulunmamaktadır. Türkiye'de korunan alan yüzde 8,7 oranında kalırken bu oranın yüzde 30'lara çıkması gerekmektedir ancak buna dair de herhangi bir çalışmanın olmadığını görüyoruz. Afetlere dair, kentsel planlamaya dair, sulak alanların korunmasına dair, ormanların, tarım alanlarının korunmasına dair gereken tedbirler alınmıyor bu ülkede” şeklinde konuştu. “İklim krizinin sağlık üzerindeki etkileri göz ardı ediliyor” Dr. Müzeyyen Şevkin iklim krizinin sağlık üzerine yarattığı etkilere değinerek şunları söyledi: “İklim krizinin sağlık üzerinde yarattığı etkileri de yeterince irdelemediğimiz görülüyor ve buna ilişkin kadınların, yoksulların, dezavantajlı kesimlerin ne tür şeylere maruz kaldığına dair araştırmaların yapılmadığı ve bir fon sisteminin oluşturulmasına dönük bir çalışmanın olmadığını görüyoruz. Sonuç olarak, kapsamlı ve kapsayıcı olmayan, yeni sorunlar yaratmaya dönük bu yasa teklifinin -bizim istirhamımız- burada, yeniden, bu kadar milletvekilinin önerisiyle, bakın, bu kadar çevre kuruluşları var bunların da önerisiyle, gerçekten bu ülkenin ve dünyamızın yararına düzenlenmesi konusunda önerimi tekrar ediyorum. Bütün emeği geçenlere teşekkür ediyorum.”

Adana'da iklim krizi eğitimi verildi Haber

Adana'da iklim krizi eğitimi verildi

Türkiye ve AB arasında “Yeşil bir gelecek için şehir eşleştirme” hibe programı kapsamında; İzmir Buca Belediyesi tarafından hazırlanan ve Adana Büyükşehir Belediyesi, Stuttgart Belediyesi, Pülümür Belediyesi ile Yuva Derneğinin ortak yürüttüğü ve 21 ilçe belediyesinin de iştirakçi belediye olarak bulunduğu projenin Adana’daki çalışması 3 gün boyunca sürdü. Adana Büyükşehir Belediyesi İklim Değişikliği ve Sıfır Atık Daire Başkanlığı teknik personeli, Kadın ve Aile Hizmetleri Daire Başkanlığı, İtfaiye Daire Başkanlığı, Yumurtalık ve Karataş ilçe Belediyelerinin de katılımı ile, 45 kişiye “eğitici-eğitimi” verildi. Adana'da iklim kriziyle mücadelede yeni kadrolar eğitilecek Adana Büyükşehir Belediyesinde düzenlenen eğitici eğitiminde Çukurova Üniversitesi Çevre Mühendisliği Bölümü’nden Prof. Dr. Mesut Başıbüyük ve proje danışmanları Ege Üniversitesi’nden Çevre Müh. Dr. Hasan Sarptaş ve Elektrik Müh. Doç. Dr. Mete Çubukçu tarafından, “İklim Krizi ve Çevresel Afetler”, “Yenilenebilir Enerji Kaynakları ve Azaltım Çözümleri ”ne yönelik sunumlar ile iklim Krizi Mücadelesi Eğitici Eğitimleri verildi. “İklim Krizi Mücadelesinde Biz de Varız” konulu projenin temel amacının; Adana ve ilçelerinde, iklim krizi ve bu kriz ile ilgili mücadele konusunda eğitim verecek kadroların oluşturulması ve şehrin tamamında söz konusu eğitimin verilerek, farkındalığın artırılması olduğu vurgulandı. Karalar: Adana’nın geleceği için çevre dostu yatırımlar devam ediyor Söz konusu proje ve eğitimle Adana genelinde, iklim krizi ile oluşabilecek olumsuzlukları en aza indirmek ve olası sorunlardaki kırılganlık düzeyini düşürebilmek amaçlanıyor.Küresel ısınma, su tasarrufu ve çevrenin korunması konuların üst seviyede hassasiyet gösteren ve ilçe belediye başkanlığı döneminden bu yana konuyla ilgili toplantı, organizasyon, çalıştay ve projelere dahil olarak, önemli katkı sağlayan Adana Büyükşehir Belediye Başkanı Zeydan Karalar, Adana Büyükşehir Belediyesi bünyesinde İklim Değişikliği ve Sıfır Atık Daire Başkanlığını da kurdu.

'Beyaz altın' pamuk üretimi, iklim krizinin pençesinde Haber

'Beyaz altın' pamuk üretimi, iklim krizinin pençesinde

Tekstil endüstrisinin en değerli ham maddelerinden biri olarak bilinen ve "beyaz altın" olarak adlandırılan pamuk üretimin en çok yapıldığı ülkeler, Çin, Hindistan, ABD, Brezilya, Avustralya, Türkiye, Pakistan, Özbekistan Arjantin ve Yunanistan olarak sıralanıyor. Ancak iklim krizi, pamuk üretimi üzerindeki etkilerini her geçen gün daha belirgin bir şekilde hissettiriyor. İklim değişikliği nedeniyle dünya genelinde artan sıcaklıklar ve kuraklık, pamuk üretimini zorlaştırıyor. Suya bağımlı bir bitki olan pamuğun üretimini, kuraklık ve su kaynaklarının tükenmesi sürdürülemez hâle getiriyor. Tarımsal sulamaya yönelik su kaynakları giderek azalırken, birçok üretici, çırçır, tekstil, yağ, yem ve kağıt sanayileri ile petrole alternatif olarak çekirdeğinden elde edilen yağ bakımından biodizel yapımında da ham madde olarak kullanılan pamuğun ekim alanlarını küçültmek ya da alternatif ürünlere yönelmek zorunda kalıyor. Dünya genelinde pamuk üretimini etkileyen bir diğer faktörler arasında fırtınalar, sel felaketleri ve düzensiz yağışlar yer alırken, Türkiye de bu hava olaylarından nasibini alıyor. Türk sinemasında filmlere konun olan ve 'beyaz altın' olarak nitelendirilen pamuk üretimini, iklim krizi dışında, girdi fiyatlarının sürekli artması, alım fiyatlarının maliyetin altında kalması ve destekleme kriterlerinin yeterli olmaması da olumsuz etkiliyor. Yüreğir Ziraat Odası Başkanı Doğan: İklim krizi pamuk verimini de olumsuz etkiliyor Yüreğir Ziraat Odası Başkanı Mehmet Akın Doğan, ilkhaber-gazetesi.com'a bu konuda  yaptığı değerlendirmede, iklim krizinin sadece ekim alanlarını değil, pamuk verimini de olumsuz etkilediğini söyledi. Örneğin, Türkiye'nin en sıcak bölgelerinden olan Çukurova'daki sıcaklık artışının bitki büyümesini yavaşlatarak daha az ürün elde edilmesine yol açtığını ifade eden Doğan, "Ayrıca, böcek ve zararlı istilalarının artması, üreticilerin pestisit kullanımını artırmasına neden oluyor. Bu durum hem maliyetleri yükseltiyor hem de çevresel etkileri ağırlaştırıyor. Sonuç olarak, pamuk fiyatlarında dalgalanmalar yaşanırken, pamuk üreticileri ciddi ekonomik kayıplar yaşıyor" dedi. Alternatifler ve sürdürülebilir tarım uygulamaları İklim krizinin pamuk üzerindeki etkilerinin birçok üreticiyi daha sürdürülebilir tarım yöntemleri aramaya yönelttiğini dile getiren Doğan, şunları kaydetti: "Damlama sulama sistemleri, daha az su tüketen hibrit pamuk türleri ve organik tarım gibi uygulamalar, pamuk üretiminde çevresel etkileri azaltma çabalarının bir parçası olarak öne çıkıyor. Ayrıca, tekstil endüstrisinde pamuk yerine geri dönüştürülebilir veya daha az su tüketen malzemelere olan ilgi artıyor. Sonuç olarak, iklim krizi pamuk üretimi üzerinde derin bir tehdit oluşturuyor. Bu durum, yalnızca üreticileri değil, küresel tekstil endüstrisini ve pamuk bazlı ürünlere dayanan ekonomileri de yakından ilgilendiriyor. Sürdürülebilir çözümlerin geliştirilmesi ve uygulanması, bu tehdidi azaltmanın en önemli yolu olarak görülüyor.”

Portakal Çiçeği Karnavalı’nın 'Sürdürülebilirlik Adası' farkındalık yaratıyor Haber

Portakal Çiçeği Karnavalı’nın 'Sürdürülebilirlik Adası' farkındalık yaratıyor

Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından düzenlenen Türkiye Kültür Yolu Festivali'ne dahil edilen 12. Uluslararası Portakal Çiçeği Karnavalı'ndaki ‘Sürdürülebilirlik Adası’, çevre kirliliği ve iklim kriziyle mücadelede farkındalık yaratıyor. Adana'nın Nisan ayını renklendiren Uluslararası Portakal Çiçeği Karnavalı, yerli ve yabancı konukların yoğun ilgisiyle sürüyor. Kültür, sanat ve sportif etkinliklerin yer aldığı Portakal Çiçeği Karnavalı, bu yıl ilklere de imza atıyor. Karnavalın bu yılki ilklerinden biri de "Sürdürülebilirlik Adası" oldu. Atatürk Parkı Karnaval Alanı’nda yer alan Sürdürülebilirlik Adası, karnavalın dünyada ilk defa sürdürülebilirlik vizyonunu ortaya koyan etkinlik olarak öne çıktı. Alanında uzman kişilerle farklı yaş gruplarına hitap eden atölye çalışmalarında, çocuklar, gençler ve yetişkinlere çevre ve iklim kriziyle mücadele kapsamında bilgiler aktarılıyor. Yaklaşık 3 yıldır üzerinde çalışılan etkinlik, Atatürk Parkı’ndaki 5 dönümlük alanda pilot çalışma olarak yürütülüyor. Karnavalın İklim Eylemi ve Sürdürülebilirlik Danışmanı Prof. Dr. Canan Madran liderliğinde yürütülen pilot çalışma, 5 ana başlıktan oluşuyor. Yalnızca doğa dostu malzemelerle üretilmiş ürünlerin yer aldığı, tek kullanımlık ıslak mendiller yerine, geri dönüşümlü rulo peçete ve kolonyanın kullanıldığı atık yönetimi ilk sırada yer alıyor. Prof. Dr. Madran, sürdürülebilirlik vizyonu kapsamda Atatürk Parkı’ndaki stantlarda plastik şişede su satılmadığını, atıkların kaynağında ayrıştırıldığını, enerji verimliliği yapıldığını, bazı alanlarda yenilenebilir enerji kullanıldığını, su ayak izini düşürmek ve su tasarrufu için çeşitli etkinlikler yapıldığını söyledi. Prof. Dr. Canan Madran, aynı zamanda stantlarda yüzde 50 kadın çalışan kotası önerildiğini, sağlıklı yaşam/spor uygulamaları gibi çeşitli etkinlikler gerçekleştirildiğini kaydetti.

İklim krizine karşı dünyada ışıklar 1 saat kapatıldı Haber

İklim krizine karşı dünyada ışıklar 1 saat kapatıldı

Dünya Saati'nde her yıl olduğu gibi bu yıl da milyonlarca insan 1 saatliğine ışıkları kapatarak, karar vericileri ve toplumları iklim krizine ve doğal varlıkların kaybına karşı harekete geçmeye davet etti. İsviçre merkezli Dünya Doğayı Koruma Vakfı (WWF) tarafından 2007 yılında iklim krizine farkındalık yaratmak için başlatılan ve yıllar içinde giderek yayılan 1 saatliğine ışıkları kapatma etkinliğinde Türkiye bu yıl da yer aldı.  Geçen yıl asrın felaketi olarak tanımlanan Kahramanmaraş merkezli deprem felaketinde yaşamını yitirenlerin anısına ve iklim krizine karşı yapılan etkinlik, bu yıl 23 Mart'ta saat 20.30'da başladı.  Sultanahmet Camii, Fener Rum Patrikhanesi, Ali Sami Yen Spor Kompleksi, Atakule, İstanbul Boğazı'ndaki köprüler, bazı zincir oteller, çevre dernekleri binaları ve evlerde, geçen yıl olduğu gibi bu yıl da 1 saat süreyle ışıklar kapatıldı. Çevre dernekleri tarafından konuyla ilgili yapılan paylaşımda, şu ifadelere yer verildi: "Dünyanın dört bir yanında milyonlarca saat, gezegenimiz için ayrıldı. Dünyanın en büyük çevre kampanyaları arasında yer alan Dünya Saati hareketi, bu yıl artan doğa kayıpları ve derinleşen iklim krizine dikkat çekmeyi amaçladı. 2030’a yaklaşırken, 2024 Dünya Saati insanlara yaşam tarzları ve ilgi alanlarına göre Dünya için neler yapabileceklerini keşfetmeleri konusunda ilham verdi." Müze Gazhane’de Dünya Saati etkinliği Dünya Saati etkinliği kapsamında Müze Gazhane’de de etkilik düzenlendi. Etkinlikte, İBB Kültür A.Ş. ve Yaban İstanbul iş birliği ile İstanbul’un yaban hayatı, göçmen kuşları, yunusları, köpek balıkları, ağaçları üzerine uzmanlar tartafından sunum yapıldı. Çocuklar için boyama etkinlikleri, Tohumlu Kâğıt Atölyesi ve Korhan Başaran'ın özel dans performansı gerçekleştirildi.

Dünya Saati'nde tüm ışıklar 1 saat kapanacak Haber

Dünya Saati'nde tüm ışıklar 1 saat kapanacak

Dünya Saati’nde her yıl olduğu gibi bu yıl da 190’dan fazla ülkede, dünya için harekete geçmek ve iklim krizine karşı farkındalık yaratmak için milyonlarca insan bir araya gelecek, ışıklar 1 saat kapanacak.  İsviçre merkezli Dünya Doğayı Koruma Vakfı (WWF) tarafından 2007 yılında iklim krizine farkındalık yaratmak için başlatılan ve yıllar içinde giderek yayılan 1 saatliğine ışıkları kapatma etkinliğinde Türkiye bu yıl da yer alacak.  Geçen yıl asrın felaketi olarak tanımlanan Kahramanmaraş merkezli deprem felaketinde yaşamını yitirenlerin anısına ve iklim krizine karşı yapılan etkinlik, bu yıl 23 Mart 2024 saat 20.30'da başlayacak. Sultanahmet Camii, Fener Rum Patrikhanesi, Ali Sami Yen Spor Kompleksi, Atakule, İstanbul Boğazı'ndaki köprüler, bazı zincir oteller, çevre dernekleri binaları ve evlerde, geçen yıl olduğu gibi bu yıl da 1 saat ışıklar kapanacak. WWF'nin konuyla ilgili duyurusunda, "Dünyanın dört bir yanında milyonlarca saat gezegenimiz için ayrılacak. Dünyanın en büyük çevre kampanyaları arasında yer alan Dünya Saati hareketi bu yıl, artan doğa kayıpları ve derinleşen iklim krizine dikkat çekmeyi amaçlıyor. 2030’a yaklaşırken, 2024 Dünya Saati insanlara yaşam tarzları ve ilgi alanlarına göre Dünya için neler yapabileceklerini keşfetmeleri konusunda ilham verecek. 23 Mart 2024 saat 20.30 da farkındalık için ışıkları kapat, bir saati gezegenimiz için faydalı bir aktivite yaparak Dünya Saati’ne katıl." ifadeleri yer aldı.

Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
logo
İLKHABER-Gazetesi En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.