SON DAKİKA
Hava Durumu

# İklim Değişikliği

İLKHABER-Gazetesi - İklim Değişikliği haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, İklim Değişikliği haber sayfasında canlı gelişmelere ulaşabilirsiniz.

Adana’da ‘Suyun Geleceği’ Paneli: İklim değişikliğinin su kaynakları üzerindeki etkileri tartışıldı Haber

Adana’da ‘Suyun Geleceği’ Paneli: İklim değişikliğinin su kaynakları üzerindeki etkileri tartışıldı

Adana’da, 22 Mart Dünya Su Günü kapsamında İnşaat Mühendisleri Adana Şubesi’nde ‘Suyun Geleceği’ isimli bir panel düzenlendi. Abdullah Bakır’ın moderatörlüğünü üstlendiği panelde, su kaynaklarının korunması ve iklim değişikliğinin etkileri üzerine önemli açıklamalar yapıldı. Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) Adana İl Koordinasyon Kurulu (İKK) Sekreteri Kerem Şahin, su kaynaklarının sürdürülebilir yönetiminin önemine dikkat çekerek, dünya nüfusunun büyük bir kısmının temiz suya erişimde zorluk yaşadığını belirtti. Şahin, iklim değişikliğinin su kaynakları üzerindeki etkileri konusunda uyarılarda bulundu.  “İklim değişikliği su kaynakları üzerinde ciddi etkiler yaratıyor"  Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) Adana İl Koordinasyon Kurulu (İKK) Sekreteri Kerem Şahin, dünya nüfusunun yaklaşık üçte birinin her yıl belirli dönemlerde temiz suya erişim sağlamakta zorlandığını belirterek şunları söyledi:  “Dünya nüfusunun yaklaşık üçte biri her yıl belli dönemde temiz su kaynaklarına erişim sağlayamamaktadır. Su kaynaklarının korunması, suyun sürdürülebilir yönetimi kamunun temel görevidir. Buzulların erimesi, kar yağışlarının azalması, yağış rejimlerinin ve rüzgâr düzenlerinin değişmesi, yüksek buharlaşma gibi sonuçlara sebep olan iklim değişikliği, bazı bölgelerde kuraklık, bazı bölgelerde ani sel baskınları yaratmaktadır. Bununla birlikte yeraltı suları, baraj ve göl gibi tatlı su kaynaklarında yağış rejimlerine bağlı olarak meydana gelen değişimler insan yaşamı ve ekonomi için bir risk oluşturmaktadır. Tarım, endüstri, turizm ve kentsel alanlar gibi su tüketiminin ciddi seviyelerde olduğu alanlarda su miktarında ve kalitesinde meydana gelen değişimler sağlık ve ekonomi açısından ciddi bir sorun teşkil etmektedir.”  "Doğaya uyumlu yaşam i̇çin bilime uygun plan ve projeler gerekli  Şahin, doğayla mücadele etmek yerine doğaya uyumlu yaşamanın gerektiğine dikkat çekerek, doğanın metalaştırılmasının bir insanlık suçu olduğunu ifade ederek, “Doğa ile mücadele ederek değil, doğaya uyumlu yaşamak gerekir. Doğaya uyum için plan, proje ve tarımsal üretimler başta olmak üzere tüm faaliyetler bilime uygun olmalıdır. Mühendislik ve mimarlık çalışmaları yürütürken bilimi, tekniği kamu çıkarlarını önceliklendirerek planlamayı faaliyetlerinin merkezine koymuş olan TMMOB ve bağlı meslek odalarının görüş ve önerileri dikkate alınmalıdır. Üzülerek görüyoruz ki tüm uyarılarımıza rağmen, içilebilir su kaynaklarımızın tükenmesine ve doğal afet kaynaklı yıkımların artmasına sebep olan merkezi ve yerel yönetim politikalarında ısrar edilmektedir. Doğanın metalaştırılmasının bir insanlık suçu olduğunu, sağlıklı ve temiz bir dünyada yaşamanın ekonomik kaygılardan bağımsız bir hak olduğunu bir kez daha vurgulamak istiyoruz” şeklinde konuştu.

‘Yalancı bahar' sendromu: Çiftçi kara kara düşünüyor, fotoğrafçı kadraja alıyor Haber

‘Yalancı bahar' sendromu: Çiftçi kara kara düşünüyor, fotoğrafçı kadraja alıyor

Küresel ısınmanın tetiklediği iklim değişikliği, doğanın dengesini alt üst etmeye devam ediyor. Akdeniz ikliminin hakim olduğu bölgelerde olduğu gibi Hatay'da da yaşanan "yalancı bahar", bu durumun acı bir örneği olarak kendini gösteriyor. Hava sıcaklıklarının mevsim normallerinin üzerinde seyretmesi, ağaçların erken çiçek açmasına neden oluyor. Ağaçların zamanından önce çiçek açması çiftçilerde verim düşüşü endişesi yaratırken, fotoğrafçılar için ise eşsiz bir manzara sunuyor. Yalancı baharın nedeni küresel ısınma sınma Uzmanlar, yalancı baharın küresel ısınmanın bir sonucu olduğunu belirtiyor. İklim değişikliği nedeniyle artan sıcaklıklar, doğanın mevsimsel döngüsünü bozuyor. Ağaçlar, sıcak havanın etkisiyle bahar geldiğini sanarak erken çiçek açıyor. Ancak bu durum, özellikle badem gibi bazı ağaç türlerinde verim düşüşüne neden olabiliyor. Hatay Altınözü'nde çiftçilik yapan Muhammet Bozkurt, "Şu günlerde yağmur ve kar yağışı olması gerekirken ağaçlarımız çiçek açtı. Önümüzdeki günlerde beklenen yağışlar, bu çiçeklere zarar verebilir ve meyveye dönüşme şansını yok edebilir" diyerek endişesini dile getiriyor. Öte yandan, ağaçların erken çiçek açması, fotoğraf sanatçıları için eşsiz bir fırsat yaratıyor. Hatay'ın doğal güzelliklerini görüntülemek isteyen fotoğraf sanatçıları, çiçek açan ağaçların arasında birbirinden güzel kareler yakalıyor. Ancak, çiftçilerin endişelerini duyan fotoğrafçılar, doğanın dengesizliğine üzüldüklerini dile getiriyor.

Mersin, iklim eğitimi ve çevre çalışmalarını uluslararası işbirliği ile güçlendiriyor Haber

Mersin, iklim eğitimi ve çevre çalışmalarını uluslararası işbirliği ile güçlendiriyor

Mersin Büyükşehir Belediyesi İklim Değişikliği ve Sıfır Atık Dairesi; iklim değişikliği, çevre, atık yönetimi ve sürdürülebilirlik konusundaki çalışmalarını, uluslararası boyutta imzaladığı projelerle devam ettiriyor. O projelerden biri olan ve geçen şubat ayında açılış toplantısı Mersin’de yapılan ‘İklim Eğitimi ve İklim Diyaloğu Güçlendirme Projesi’ çerçevesinde Almanya’dan gelen ekiplerle Mersin’de bir çalıştay düzenlendi. Mersin Büyükşehir Belediyesinden yapılan açıklamaya göre, çevre ve iklim eğitimi kapsamında fikir alışverişi yapılan çalıştayda, taraflar neler yapabilecekleri noktasında da notlar aldı. Mersin’e düzenlenen çalıştaya; kardeş şehir Almanya’nın Oberhausen kentinden İklim Koruma Birimi yetkililerinden Markus Wertngen-Orman, Maik Ballmann, Andy Fiedler, Birte Trampnau, Stephanie Stiehm ve Desbina Kallinikidou katıldı. İki şehir arasında uluslararası işbirliği devam ediyor Oberhausen Belediyesi ile Mersin Büyükşehir Belediyesi arasında deneyim aktarılması için böyle bir projeyi başlattıklarını kaydeden Afet İşleri Dairesi Başkanı Dr. Kemal Zorlu, “Bu proje kapsamında, Oberhausen Belediyesi İklim Koruma Biriminden uzman arkadaşlarımız buraya daha önce de bir ziyaret yapmışlardı. Bizler de ekip olarak Oberhausen Belediyesine ziyaret gerçekleştirdik. Bu iki ziyarette iklim, çevre ve iklim eğitimi konusunda her iki belediyenin yapmış olduğu çalışmaları yerinde inceleme şansı bulduk ve bu çalışmaların iyi uygulama örneklerinin belediyelere aktarılması için çalışmalar gerçekleştirdik” dedi. Yapılan çalışmalar kapsamında çalıştay ile kapanış toplantısını da gerçekleştirdiklerini belirten Dr. Zorlu, “Mersin’deki çevre konusunda duyarlı olan sivil toplum örgütlerinin temsilcileri, akademik camiadan hocalarımız ve Büyükşehir Belediyemizin birimlerinden katılan arkadaşlarımızla birlikte oldukça verimli, güzel bir çalıştay oldu. İyi uygulama örnekleri; çalıştaya katılan katılımcılara sunuldu ve onların bu çalışmalarla ilgili yorumları alınarak, bundan sonraki iklim ve çevre konusundaki çalışmalara yön vermek için not edildi” ifadelerini kullandı. Mercan Bilim Merkezi, iklim eğitiminde yeni bir dönem açıyor Oberhausen Belediyesinin ölçek olarak Mersin’den küçük olduğunu belirten Zorlu, “Orada uygulanan iklim ve çevre konusundaki çalışmalarla, bizim çalışmalarımızın ölçekleri birbirinden farklı. Ama şunu söyleyebiliriz; bu projenin çalıştayının gerçekleştirildiği Mercan 100. Yıl İklim ve Çevre Bilim Merkezimizde çocuklara yönelik farkındalık eğitimleri, Oberhausenlı dostlarımızın gerçekten çok ilgisini çekti. Biz yaklaşık olarak 100 bininci ziyaretçiyi burada ağırladık. 100 bin kişi Oberhausen’un toplam nüfusunun yarısı. Burada iklim, çevre, yenilenebilir enerji, atık dönüşüm konularında eğitimler verdik” diyerek, projenin en önemli noktasının çocuklar olduğuna dikkat çekti. “Anlamlı bir bilim merkezimizde bu toplantıyı kapattık” İklim Değişikliği ve Sıfır Atık Dairesi Başkanı Arda Alp ise “Bugün iklim adaptasyonuna yönelik, belediyelerimiz arasında görüş alışverişi gerçekleştirdik. Oberhausen kardeş belediyemizle ortak yürüttüğümüz projemizin kapanış toplantısı için Mercan Bilim Merkezimizde buluştuk. Mercan Bilim Merkezimizde, iklim değişikliğine yönelik çocuklarımıza farkındalık eğitimleri vermekteyiz. Anlamlı bir bilim merkezimizde bu toplantıyı kapattık” diye konuştu.

Türkiye’de kuraklık alarmı: Barajlar tehlikeli seviyelerde Haber

Türkiye’de kuraklık alarmı: Barajlar tehlikeli seviyelerde

Türkiye, özellikle Trakya bölgesinde yaşanan kuraklık nedeniyle su krizinin eşiğine geldi. Kırklareli, Edirne ve Tekirdağ’daki barajlardaki su seviyeleri, içme suyu kaynaklarını tehdit edecek şekilde kritik düzeylere geriledi. Kırklareli'ndeki barajlarda doluluk oranı yüzde 30’un altına inerken, Edirne’ye içme suyu sağlayan Kayalıköy Barajı’ndaki su seviyesi de yüzde 9 azaldı. Su kaynaklarının durumu, bölgedeki tarımsal üretim ve içme suyu temininde ciddi endişelere yol açıyor. HaberGlobal'e konuşan Su Politikaları Derneği Başkanı Dursun Yıldız, Eylül ayında Türkiye’nin Orta ve Batı bölgelerinde yağışların normalin altında kaldığını belirtti. Yıldız, "Son 5 yıldaki meteorolojik kuraklık haritalarına göre, 2023 yılı hariç, Trakya, Ege, Orta Anadolu, Akdeniz ve Güneydoğu Anadolu’nun bazı bölgelerinde şiddetli kuraklıklar yaşanıyor," dedi. Bu durum, özellikle İzmir ve çevresindeki barajların doluluk oranlarının tehlikeli seviyelere inmesine yol açtı. İZMİR'DE DURUM KRİTİK İstanbul’un barajlarındaki doluluk oranı yüzde 32 seviyesinde kalırken, Ankara’daki barajların doluluk oranı ise yüzde 33’tür. Yıldız, "İstanbul ve Ankara'nın su güvenliği, gelecek yağışlara bağlı. Ancak İzmir’de durum çok daha kritik; yeraltı suyu takviyesine ihtiyaç duyulabilir," uyarısında bulundu. BAKAN KURUM'DAN UYARI: SUYA ERİŞİM GİDEREK ZORLAŞACAK İklim değişikliği ve kuraklık konularında yapılan uyarılar, Bakan Murat Kurum’un başkanlığında gerçekleştirilen İklim Değişikliği ve Uyum Koordinasyon Kurulu (İDUKK) toplantısında da gündeme geldi. Kurum, iklim krizinin tüm üretim ve tüketim zincirini etkilediğine ve suya erişimin giderek zorlaştığına dikkat çekti. Türkiye’nin iklim değişikliği ile mücadele konusundaki kararlılığını vurgulayan Bakan, 2053 yılı için net sıfır emisyon hedeflerinin belirlediğini açıkladı.

İklim değişikliği Türkiye'yi vuruyor: Su kaynakları tehlikede Haber

İklim değişikliği Türkiye'yi vuruyor: Su kaynakları tehlikede

Tarım ve Orman Bakanlığı Su Yönetimi Genel Müdürü Afire Sever, iklim değişikliğinin Türkiye üzerindeki etkilerini ve su yönetimi stratejilerini açıkladı. Sever, iklim değişikliği nedeniyle sıcak günler sayısında artış olacağını, karla kaplı günler sayısında ise azalmalar yaşanacağını belirtti. Türkiye’nin, iklim değişikliği nedeniyle su stresi yaşayan ülkeler arasında yer aldığını vurgulayan Sever, suyun korunması ve verimli kullanılması için çeşitli adımlar atıldığını ifade etti. İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ VE SU YÖNETİMİ STRATEJİLERİ Sever, değişen iklim şartları altında suyun verimli kullanılması gerektiğine dikkat çekerek, “Türkiye yarı kurak bir iklimin hakim olduğu bir ülke ve bu değişen iklim şartlarından en fazla olumsuz olarak etkilenecek ülkelerden biri. 2016 yılında modellerle ülkemizin 2030, 2050, 2070 ve 2100 yıllarında nasıl etkileneceğini ortaya koyduk. İklim değişikliği etkileriyle beraber sıcak günler sayısında artış olacak, karla kaplı günler sayısında ise azalışlar yaşanacak. Ayrıca ani ve şiddetli yağışlarla beraber taşkın ve kuraklık gibi olayları da yaşayacağız,” dedi. ADAPTASYON VE VERİMLİ SU KULLANIMI Taşkınlar ve kuraklık gibi iklim değişikliği etkileriyle başa çıkabilmek için adaptasyon ve uyum kapasitesinin artırılması gerektiğini belirten Sever, “İklim değişikliği gerçeğinden uzaklaşamayız. Adaptasyon ve uyum kapasitemizi artırmamız gerekiyor. Bunu nasıl yapabiliriz? Suyu verimli kullanarak. Hayatımızdan suyu çıkarmıyoruz; sadece aynı hizmeti ve ürünü elde etmek için daha az su kullanıyoruz,” şeklinde konuştu. VERİMLİ SU KULLANIMI İÇİN STRATEJİLER Su yönetiminin doğru yapılmasının önemine değinen Sever, çeşitli yöntemlerle suyun verimli kullanılabileceğini vurguladı: “Arıtılmış atık suları yeniden kullanabilirsiniz. Yağmur hasadı yapabilecek sistemlere geçebilirsiniz. Lavabolarınızda kullandığınız suyun basıncını azaltarak az akmasını sağlayabilirsiniz. Basit yöntemlerle bile suyu verimli kullanarak az su harcamış olacaksınız.” KURAKÇIL PEYZAJA GEÇİŞ VE SEKTÖR ÖNERİLERİ Su kazanımının maksimum düzeyde sağlanması gerektiğini aktaran Sever, turizm sektöründe su kazanım oranlarının artırılabileceğine dikkat çekti: “Örneğin, çim alanlarda kurakçıl peyzaj uygulamasına geçmek önemli bir konu. Kurakçıl peyzaj, daha az su tüketir, sulama sıklığı daha azdır ve kuraklığa daha dayanıklıdır. Yeşil alanların sulanmasında arıtılmış atık suların kullanılması ve gün batımından sonra sulama yapılması önemlidir.” Tarım ve Orman Bakanlığı’nın suyun korunması ve verimli kullanılması için güçlü mevzuatlar ve stratejiler geliştirdiği ifade edildi.

Yüreğir Ziraat Odası Başkanı Doğan: Tarımda planlama ve iklim dostu uygulamalar şart Haber

Yüreğir Ziraat Odası Başkanı Doğan: Tarımda planlama ve iklim dostu uygulamalar şart

Yüreğir Ziraat Odası Başkanı Mehmet Akın Doğan, tarımda plansız üretim ve iklim değişikliği gibi sorunların üstesinden gelmek için tarımsal üretimde planlamaya dayalı bir model benimsenmesini ve çiftçilerin piyasa taleplerine uygun üretim yapmalarının teşvik edilmesi gerektiğini söyledi. Doğan, tarım sektörüne katkı sunan çiftçilerin, bir yandan fazla ekilen ürünlerin pazar değerinin düşmesiyle zarar ederken, diğer yandan artan sıcaklıklar ve aşırı hava şartları nedeniyle ürün kayıpları yaşadıklarını hatırlatarak, “Bu durum, çiftçilerin gelirlerinde büyük düşüşlere yol açıyor ve tarım sektörünün sürdürülebilirliği açısından ciddi tehditlerle karşı karşıya kalınıyor” diye konuştu. Plansız üretim ve iklim değişikliği tarımı nasıl etkiliyor? Tarım sektörünün son yıllarda yaşanan plansız üretim ve iklim değişikliğinin olumsuz etkileriyle karşı karşıya olduğunu kaydeden Doğan, sözlerine şöyle devam etti: "Türkiye'de tarım sektöründe uzun yıllardır süregelen plansız üretim, çiftçilerin en büyük sorunlarından biri haline gelmiştir. Özellikle belirli ürünlerde, piyasa talebinin üzerinde bir üretim gerçekleştirildiğinde, ürün fazlası meydana gelmekte ve bu durum pazar fiyatlarının ciddi şekilde düşmesine neden olmaktadır. Örneğin, bu yıl fazladan ekilen bazı ürünler, çiftçilerin beklediği geliri elde edememesiyle sonuçlanmıştır. Ürün fazlası nedeniyle pazar doygunluğu oluşmuş, fiyatlar düşmüş ve çiftçiler emeğinin karşılığını alamamıştır. Plansız üretim yalnızca ekonomik kayıplara neden olmakla kalmıyor, aynı zamanda doğal kaynakların verimsiz kullanılmasına da yol açıyor. Özellikle su ve toprak gibi kaynakların gereksiz yere tüketilmesi, tarımsal üretimin uzun vadede sürdürülebilirliğini tehdit ediyor. Bu da, ülkenin tarımsal potansiyelini zayıflatıyor ve gıda güvenliğini riske atıyor.” Doğan, bölgede çiftçilerin, iklim değişikliğinin getirdiği zorluklarla da başa çıkmak zorunda kaldığını ifade ederek, “Özellikle son yıllarda artan sıcaklıklar ve aşırı hava olayları, tarımsal üretimi olumsuz yönde etkiliyor. Bu yıl, Çukurova’da sıcaklıkların mevsim normallerinin üzerinde seyretmesi nedeniyle ekinler yandı ve çiftçiler büyük ürün kayıpları yaşadı. Aşırı sıcaklar, bitkilerin büyüme sürecini olumsuz etkileyerek verimliliği düşürdü ve hasat döneminde beklenen ürün miktarı elde edilemedi. Ayrıca, iklim değişikliği yalnızca sıcaklık artışıyla sınırlı kalmıyor; aynı zamanda yağış rejimlerinde de düzensizliklere yol açıyor. Beklenmedik kuraklıklar veya ani sağanak yağışlar, tarımsal faaliyetleri sekteye uğratıyor ve çiftçilerin planlarını altüst ediyor. Bu durum, tarımda belirsizliği artırarak çiftçilerin risklerini yönetmelerini zorlaştırıyor" dedi. "Pamuk üreticileri zor durumda destekler yetersiz kalıyor" Doğan, mısıra ve buğdaya verilen desteğin pamukta yetersiz kaldığını belirterek, "Pamuk üreticileri zor durumda kaldı. Pamuk üreticileri, artan maliyetler ve düşük piyasa fiyatları karşısında yeterli gelir elde edemediler. Desteklerin dengesiz dağılımı, bazı bölgelerde pamuk üretiminin azalmasına ve çiftçilerin alternatif ürünlere yönelmesine neden oldu. Pamuk, Türkiye ekonomisi için stratejik öneme sahip bir ürün olmasına rağmen, çiftçilerin bu üründen elde ettiği gelirler son yıllarda azalma eğiliminde. Desteklerin yetersizliği, pamuk üreticilerini zor durumda bırakmakta ve bu durum, pamuk üretimindeki sürekliliği tehlikeye atmaktadır. Çiftçilerin pamuk üretiminden uzaklaşması, hem yerli sanayiye ham madde teminini zorlaştıracak hem de ülkenin pamuk ithalatına bağımlılığını artıracaktır" ifadelerini kullandı. Çiftçilerin geleceği için ne yapılmalı? Doğan, tarım sektöründe yaşanan zorlukların çiftçilerin geleceğe dair kaygılarını artırdığını ifade ederek, "Plansız üretim, iklim değişikliği ve yetersiz destekler gibi sorunların çözüme kavuşturulması, tarım sektörünün sürdürülebilirliği için hayati önem taşımaktadır. Tarımda plansız üretim ve iklim değişikliği gibi sorunların üstesinden gelmek için, öncelikle, tarımsal üretimde planlamaya dayalı bir model benimsenmeli ve çiftçilerin piyasa taleplerine uygun üretim yapmaları teşvik edilmelidir. Bunun yanı sıra, iklim değişikliğinin etkilerini hafifletmek için tarımsal faaliyetlerde iklim dostu uygulamaların yaygınlaştırılması büyük önem taşımaktadır. Devlet desteklerinin çiftçi zarar etmeyecek şekilde dağıtılması, çiftçilerin ekonomik istikrarını sağlamada kilit rol oynayacaktır. Pamuk gibi stratejik ürünlerde desteklerin artırılması, çiftçilerin bu alanda faaliyet göstermeye devam etmelerini teşvik edecektir. Bu sayede, hem tarım sektörünün sürdürülebilirliği sağlanacak hem de ülke ekonomisi güçlendirilecektir" şeklinde konuştu.

Denizlerin milyonlarca yıllık türü olan kaplumbağalar, iklim değişikliğine uyum sağlamaya çalışıyor Haber

Denizlerin milyonlarca yıllık türü olan kaplumbağalar, iklim değişikliğine uyum sağlamaya çalışıyor

Milyonlarca yıl dünya denizlerinde yaşayan ve tarih boyunca birçok kültürde uzun yaşam, üretkenlik, dayanıklılık ve kötülüklerden korunmanın sembolü olan deniz kaplumbağaları, insan faaliyetleri ve iklim değişikliği gibi nedenlerle tehlike altında bulunuyor. Yaşamlarının büyük bir bölümünü kıtalararası denizlerde geçiren dişi deniz kaplumbağaları, yuvalamak için kumsala çıktıkları her seferde ortalama 100-150 yumurta bırakıyor. Kumsaldaki yengeç, çakal, deniz kuşları gibi sayısız avcının besin kaynakları arasında yer alması sebebiyle bırakılan her 1000 yumurtadan çıkan yavrulardan ancak bir veya ikisi erişkinliğe ulaşabiliyor. Birçok tehditle karşı karşıya kalan deniz kaplumbağası türlerinin sağlıklı olarak yaşamını sürdürebilmesi için, yuvalama kumsalları ve kışlama alanları başta olmak üzere yaşam alanlarındaki insan kaynaklı tehlikelerin en aza indirilmesi gerektiği belirtilirken, iklim değişiklikleri de bu canlı türüm üzerinde olumsuz etkilere yol açıyor. İklim değişikliği dünya genelinde birçok canlı türünü etkilerken, deniz kaplumbağaları da bu değişikliklerden önemli ölçüde etkileniyor. Son yıllarda yapılan araştırmalar ise deniz kaplumbağalarının iklim değişikliğine uyum sağlamaya çalıştığını ortaya koyuyor. İklim değişikliğinin etkisiyle, deniz kaplumbağalarının yuvalama alanları batı Akdeniz’e kaydığını belirten Prof. Dr. Oğuz Türkozan, özellikle İtalya ve İspanya’da, yuvalama yerlerinin ve yuva sayısının arttığını söyledi. Türkiye’de de farklı bölgelerde yuvalama faaliyetleri kaydedildiği bilgisi veren Prof. Dr. Oğuz Türkozan, "Bu değişiklikler, deniz kaplumbağalarının iklim değişikliği karşısında nasıl adapte olmaya çalıştığını gösteriyor. Deniz yüzeyi sıcaklığındaki artış, deniz kaplumbağalarının üreme dönemlerinde 27 günlük bir sapmaya yol açabilir. Bu, yavru kaplumbağaların çıkış zamanını etkileyerek, popülasyonların dinamiklerini değiştirebilir. Ayrıca, yüksek sıcaklıklar yavru çıkış başarısını düşürebilir ve daha fazla dişi birey ağırlıklı popülasyonların oluşumuna neden olabilir" dedi. Prof. Türkozan, iklim değişikliğinin bir diğer etkisinin de deniz kaplumbağalarının beslenme ve kışlama alanlarındaki değişiklikler olduğuna dikkati çekerek, şunları kaydetti: "Deniz kaplumbağalarının bu alanlardaki değişikliklere uyum sağlamakta zorlanabileceği öngörülüyor ve bu da onların hayatta kalma stratejilerini etkileyebiliyor. Tarih boyunca çeşitli iklim değişikliklerine uyum sağlamış türler olan deniz kaplumbağaları, bu konuda çeşitli stratejiler geliştirmeye çalışıyor. Ancak bu süreç, hem türlerin hayatta kalma şansını hem de deniz ekosistemlerinin sağlığını etkileyen önemli bir konu olmaya devam ediyor."

Barut: Türkiye sanılanın aksine su zengini değil, üstelik su fakiri olma yolunda hızla ilerliyor Haber

Barut: Türkiye sanılanın aksine su zengini değil, üstelik su fakiri olma yolunda hızla ilerliyor

CHP Adana Milletvekili ve TBMM Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu Üyesi Ayhan Barut, Türkiye'nin su zengini olmadığına dikkat çekerek, ülkenin hızla su fakiri olma yolunda ilerlediğini belirtti. Barut, "Ne yazık ki tüm yaşanan vahim tablo karşısında çok ciddi bir seferberlik ve acil eylem planı hazırlanmıyor. İçme suyundan tarımsal sulamaya dek çok fazla acil adım atılması gereken hususlar var. Bunlardan biri de kuşkusuz gıda egemenliğimiz için tarımsal sulama sorunudur. Her gün daha da ağırlaşan maliyet yükü altında ezilen ve ürünü para etmeyen çiftçimiz, bir yandan da iklim değişikliğiyle ilgili ulusal ve bölgesel planlama yapamayan iktidarın yanlışlarıyla sürekli olarak mağdur ediliyor" dedi. Ayhan Barut, "Türkiye sanılanın aksine su zengini değil, üstelik su fakiri olma yolunda hızla ilerliyor. Ne yazık ki tüm yaşanan vahim tablo karşısında çok ciddi bir seferberlik ve acil eylem planı hazırlanmıyor. İçme suyundan tarımsal sulamaya dek çok fazla acil adım atılması gereken hususlar var. Bunlardan biri de kuşkusuz gıda egemenliğimiz için tarımsal sulama sorunudur. Her gün daha da ağırlaşan maliyet yükü altında ezilen ve ürünü para etmeyen çiftçimiz, bir yandan da iklim değişikliğiyle ilgili ulusal ve bölgesel planlama yapamayan iktidarın yanlışlarıyla sürekli olarak mağdur ediliyor" diye konuştu. "Yağış yetersizliği ve aşırı sıcaklar, bölgemizde tarımsal üretime ve çiftçiye zarar verdi"  Ayhan Barut Türkiye ve dünyanın en önemli tarımsal üretim alanlarının başında gelen Çukurova Bölgesi'nde yaşanan susuzluk hakkında şunları söyledi: "Çukurova Bölgesi'nde her yıl olduğu gibi bu sene de küresel iklim değişikliğiyle beraber artan sıcaklar ve bununla alakalı susuzluk tarıma ve çiftçimize darbe vurmuştur. Yağış yetersizliği ve aşırı sıcaklar, bölgemizde tarımsal üretime ve çiftçiye zarar vermiş, narenciyeden ayçiçeğine, mısırdan pamuğa bir çok üründe ciddi verim kaybı yaşanmıştır."  "Ülke ekonomisi, tarımı ve çiftçisine yapılanlar kabul edilemez”  Barut, "Yaşanan sorunlarla ilgili tüm uyarı ve önerilerimize rağmen şimdi çiftçimizi susuz bıraktılar. İş bilmezliğin, plansızlığın ve beceriksizliğin bedelini tarıma ve üreticiye ödetiyorlar. Daha önce emeğiyle üreten çiftçiye suyu rotasyonlu vermeye çalışarak üreticiyi ve üretimi baltalayanlar, şimdi ise çiftçi ve tarımsal üretim için büyük bir kriz yarattılar. Küresel iklim değişikliği ve kuraklık, aşırı sıcaklar ve afet riskine karşı defalarca uyardık, kapalı sulama sistemi yatırımları için çağrı yaptık. Sulama krizine karşı önlem alın, plan yapın, hazırlıklı olun dedik, söz dinletemedik. Ülke ekonomisi, tarımı ve çiftçisine yapılanlar kabul edilemez. Bu tarihi vebalin sorumluları çiftçiye hesap vermelidir. Üretim kaybını önlemek, çiftçi zararını derhal karşılamak ve zararın büyümesini engellemek için acil adım atılmalıdır. Bugüne kadar meydana gelen aşırı sıcak, kuraklık, verilmeyen sulama suyu nedeniyle oluşan çiftçi zararı tüm yönleriyle tespit edilip karşılansın. Üreticilerimize üretimin sürmesi, tarlaların boş kalmaması, ülke gıda güvenliğinin tehlikeye girmemesi için ayni ve maddi destek verilsin” diye ifade etti.

Kavurucu sıcaklar, yılda sadece birkaç gün süren eyyam-ı bahuru aratmadı Haber

Kavurucu sıcaklar, yılda sadece birkaç gün süren eyyam-ı bahuru aratmadı

İklim değişikliğinin etkileri her geçen gün daha da belirginleşirken, dünyanın birçok bölgesi aşırı sıcaklar, şiddetli yağışlar ve beklenmedik meteorolojik olaylarla mücadele ediyor. Bu durum, hem insan hayatını hem de ekosistemleri olumsuz yönde etkiliyor. Özellikle haziran ayı başından itibaren başlayan ve yaşamı zorlaştıran kavurucu sıcaklar, yılda sadece birkaç gün süren eyyam-ı bahuru aratmıyor. İklim değişikliğinin etkileri her geçen gün daha da belirginleşirken, dünyanın birçok bölgesi aşırı sıcaklar, şiddetli yağışlar ve beklenmedik meteorolojik olaylarla mücadele ediyor. Bu durum, hem insan hayatını hem de ekosistemleri olumsuz yönde etkiliyor. Özellikle kavurucu sıcaklar, yaşamı zorlaştırırken, aynı zamanda tarım ve su kaynakları üzerinde de ciddi baskılar oluşturuyor. Son yıllarda yaşanan aşırı sıcakların, bir zamanlar sadece birkaç gün süren eyyam-ı bahuru anımsatır hâle geldiğini belirten uzmanlar, "İklim değişikliğinin tetiklediği bu olgu, birçok bölgede hayatı olumsuz etkilemeye devam ediyor." diyor. Kavurucu sıcakların, özellikle yaz aylarında kendini daha belirgin hissettirirken, sağlık sorunlarından tarımsal verim kayıplarına kadar geniş bir yelpazede sıkıntılara yol açtığına dikkati çeken uzmanlar, şu değerlendirmelerde bulunuyor: "Kavurucu sıcakların etkileri; ısı çarpması, sıvı kaybı ve solunum güçlüğü gibi sağlık sorunlarına neden olabilir. Özellikle yaşlılar, çocuklar ve kronik hastalığı olan bireyler, sıcak hava dalgalarından daha fazla etkileniyor. Yüksek sıcaklıklar, bitkilerin su ihtiyacını artırırken, kuraklığa neden olarak tarımsal üretimi olumsuz etkiliyor. Bu durum, gıda fiyatları üzerindeki baskıları da artırarak beslenme güvenliğini tehdit ediyor. İklim değişikliği, bunların yanı sıra, su kaynaklarının azalmasına,  serinlemek için klima kullanımının artmasıyla enerji tüketimini yükseltmesine, şiddetli yağışlarla oluşan sele, dolu ve süper hücre fırtınası gibi meteorolojik olayların sıklığı ve şiddetini de artırmasına yol açıyor." "Ürünler, düzensiz sıcaklardan kavruluyor" Doğa Derneği’nin iklim değişikliğine vurgu yapılan paylaşımında ise şu ifadelere yer veriliyor: "Eyyam-ı bahur sıcaklarının artık ne zaman başladığını anlayamıyoruz. Eyyam-ı bahur, ağustosun genellikle ilk haftasındaki yılın en sıcak günlerine verilen isim. Yılın en sıcak günleri artık sadece bu dönem değil, yaz boyunca ara ara serinlese de kavuran sıcaklar eyyam-ı bahuru aratmadı. Bu sıcaklara 'ham erdiren' sıcakları da deniyor. Üzüm, domates ve incir gibi meyvelerin hamlarını olgunlaştıran bu sıcaklar, bazen bir hafta ya da iki hafta devam ediyor. Bu sene yaşadığımız gibi sıcakların zamanından önce gelmesi meyve ve sebzeyi olumsuz etkiliyor. Üzüm, ceviz ve daha birçok gıda ürünü düzensiz sıcaklardan kavrulabiliyor. Bu durum sadece insanlar için değil doğadaki diğer türlerin de gıdaya erişimini engelleyebiliyor."

Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
logo
İLKHABER-Gazetesi En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.