SON DAKİKA
Hava Durumu

#iklim

İLKHABER-Gazetesi - iklim haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, iklim haber sayfasında canlı gelişmelere ulaşabilirsiniz.

Dünya 2024'te en sıcak yazı yaşadı Haber

Dünya 2024'te en sıcak yazı yaşadı

Avrupa Birliği'nin (AB) Copernicus uydu izleme sistemi, 2024 yazının dünya genelinde "en sıcak yaz" olarak kayıtlara geçtiğini duyurdu. Copernicus'tan yapılan açıklamaya göre Ağustos 2024, 1991-2020 referans ortalamasının 0,71 derece üzerine çıkarak küresel olarak en sıcak ağustos ayı oldu. Haziran-Ağustos 2024 için dünya genelinde ölçülen sıcaklık, 1991-2020 ortalamasını 0,69 derece, Haziran–Ağustos 2023'teki rekoru 0,66 derece geçti. Böylece bu yaz, küresel ölçekte "en sıcak yaz" olarak nitelendi. 2024 yazı, aynı zamanda Avrupa için de 1991-2020 ortalamasını 1,54 derece, 2022'deki önceki rekoru 1,34 derece aşarak "en sıcak yaz" oldu. Avrupa ve diğer bölgeler Bu yaz Avrupa'da sıcaklıklar, güney ve doğuda ortalamanın üstünde olsa da İrlanda ve İngiltere'nin kuzeybatı kesimlerinde, İzlanda'da, Portekiz'in batı kıyısında ve Norveç'in güneyinde ortalamanın altında seyretti. Avrupa dışında sıcaklıklar, Antarktika'nın doğusu, Texas, Meksika, Kanada, Afrika'nın kuzeydoğusu, İran, Çin, Japonya ve Avustralya'da ortalamanın üstünde kayıtlara geçti. Rusya'nın doğusu ve Alaska, ABD'nin doğusu, Güney Amerika'nın güneyi, Pakistan ve Sahel bölgesinde sıcaklıklar ortalamanın altında kaydedildi. 2024 yazı Avrupa'nın batısı ve kuzeyinde ortalamadan daha yağışlı geçerken Akdeniz bölgesinin büyük kısmı, Avrupa'nın doğusu sezon boyunca ortalamadan daha kuru koşullar gördü. "Daha yıkıcı sonuçlar doğuracak" Raporda Copernicus İklim Değişikliği Servisi (C3S) Müdür Yardımcısı Samantha Burgess'in şu ifadelerine yer verildi: "Son üç ayda, dünya en sıcak haziran ve ağustos aylarını, kayıtlardaki en sıcak günü ve kayıtlardaki en sıcak yazını yaşadı. Bu rekor sıcaklıklar dizisi, 2024'ün kayıtlardaki en sıcak yıl olma olasılığını artırıyor. Sera gazı emisyonlarını azaltmak için acil önlem almazsak bu yaz tanık olduğumuz sıcaklıkla ilgili aşırı olaylar, insanlar ve gezegen için daha yıkıcı sonuçlar doğuracak." 2024 "en sıcak yıl" olabilir Copernicus'un raporunda, 2024'ün kayıtlardaki "en sıcak yıl" olma olasılığının giderek arttığı da kaydedildi.

Mersin Büyükşehir Belediyesinin 'İklim Eğitimi ve İklim Diyaloğu Güçlendirme Projesi' sürüyor Haber

Mersin Büyükşehir Belediyesinin 'İklim Eğitimi ve İklim Diyaloğu Güçlendirme Projesi' sürüyor

Mersin Büyükşehir Belediyesi ile Almanya'nın Oberhausen Belediyesi arasında imzalanan ve açılış toplantısı geçtiğimiz şubat ayında Mersin'de yapılan ‘İklim Eğitimi ve İklim Diyaloğu Güçlendirme Projesi'nin ikinci adımı, Oberhausen'a yapılan teknik gezi ile gerçekleştirildi. Kardeş şehir Almanya'nın Oberhausen kentine düzenlenen teknik geziye Mersin Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreter Yardımcısı Ali Rıza Özdemir, İklim Değişikliği ve Sıfır Atık Dairesi Başkanı Kemal Zorlu, İklim ve Çevre Bilim Merkezi Şube Müdürü Onur Sevin, İklim ve Çevre Bilim Merkezi Şefi ve Kimya Mühendisi Özge Karaer, Proje Sorunlusu ve Çevre Mühendisi Şeyda Töp ile Proje Sorumlusu Cansu Nisa Özgökçeler katıldı. ATIK YÖNETİMİ VE YEŞİLLENDİRME KONUSUNDA ÖNEMLİ BİLGİLER EDİNİLDİ Yürütülen proje kapsamında yapılan teknik gezide ekip, Oberhausen Gündem Ofisi ve GMVA Atık Yakma Tesisinde incelemelerde bulundu. Atık Yakma Tesisinde atık ayrıştırma süreçlerine dair detaylı bilgi alan ekip, saha dışındaki dış cephe yeşillendirme projesini de inceledi. Ekip, Bahnhofstrae Projesi ile çevre ve iklim eğitimi için hayata geçirilen ‘LEALI' projesi hakkında da bilgi aldı. Fraunhofer Enstitüsü iş birliğiyle düzenlenen çalıştaya da katılarak, Klimaneutrales Oberhausen STK ağı ile şehir ve STK'lar arasındaki işbirliği konusunda fikir alışverişinde bulunan ekip, Rathaus Oberhausen Meclis Odasında iş birliği için imzaları da atarak projeyi resmileştirdi. İklim, çevre, atık yönetimi ve sürdürülebilirlik konusunda önemli kazanımların edinildiği ve iş birliğinin güçlendirildiği gezi sonunda, projeye dair atılacak yeni adımlar da konuşuldu. ‘İKLİM EĞİTİMİ VE İKLİM DİYALOĞU GÜÇLENDİRME PROJESİ' NEDİR? ‘İklim Eğitimi ve İklim Diyaloğu Güçlendirme Projesi', Mersin ve Oberhausen kardeş belediyeleri arasında iklim iletişiminin geliştirilmesi ve iklim eğitimi hizmetlerinin iyileştirilmesi için tecrübe paylaşımlarının yapıldığı bir proje.

Antalya Uluslararası Bilim Forumu'nda iklim değişikliği masaya yatırıldı Haber

Antalya Uluslararası Bilim Forumu'nda iklim değişikliği masaya yatırıldı

Büyükşehir Belediyesi ile çeşitli kurum ve kuruluşların işbirliğiyle gerçekleştirilen "İklim Değişikliği, Çevre Krizi ve Göç" ana başlıklı foruma 8 ülkeden alanında uzman 60 konuşmacı katılıyor. Antalya Vali Yardımcısı Erol Tanrıkulu, program açılışındaki konuşmasında, iklim krizinin küresel bir sorun olduğunu söyledi. İnsanoğlunun doğuşundan itibaren kimi faaliyetlerle çevreye zarar verdiğini belirten Tanrıkulu, "Bu zararların sonucu olarak çevre krizi meydana geliyor. Bu olgu insanların başka yere göçünü mecbur kılıyor. Çevreye zarar vermemiz sonucu çevresel veya iklim mültecisi kavramları ortaya çıkıyor. Göç, gerek göç eden insanlara gerekse ülkelerde bazı problemlere neden oluyor." dedi. Tanrıkulu, ülkelerin de dünyaya zarar verdiğini, Çernobil faciası, savaşlar, Suriye'deki çatışmalar ve İsrail'in Filistin'e yönelik saldırıları gibi olayların çevresel sorunlara ve göçe neden olduğunu vurguladı. İklim krizine yönelik ise yaşanılabilir bir çevre oluşturulması gerektiğini anlatan Tanrıkulu, bu kapsamda şehir planlamalarının doğru yapılmasının önemine dikkati çekti. Akdeniz Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Şükrü Özen de çevre, iklim krizi ve göç konularının önemli olduğunu söyledi. Üniversite olarak bu kapsamda çalışmalar yürüttüklerini aktaran Özen, "Üniversiteler, kamu kurum kuruşları ve sivil toplum kuruluşları olarak çok hızlı bir şekilde eyleme geçmemizi gerektiren verilerle karşı karşıyayız. " dedi. - "İklim değişikliğini göç ve çevresel krizler bağlamında değerlendireceğiz" Akdeniz Üniversitesi Sosyal Politika ve Göç Çalışmaları Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü ve Forum Başkanı Prof. Dr. Erol Esen ise forumun disiplinler arası bir buluşma olduğunu dile getirdi. Forumda, sosyal ve fen bilimleri alanında uzman isimlerin bir araya geleceğini söyleyen Esen, "Amacımız öncelikle iklim değişikliğini anlamak. İklim değişikliğini göç ve çevresel krizler bağlamında değerlendireceğiz. Kriz birçok faktörle geliyor ve birçok sonucu var. Bilimsel çalışmalar, iyi uygulamalar, hukuki düzenlemeler, uyum çabalarını, iklim değişikliğinin neden olduğu göç hareketleri, çevresel değişikliklere yönelik stratejik ve olası çözümleri değerlendireceğiz. Çeşitli ülkelerdeki iyi uygulamaların tespiti ve yaygınlaştırılmasını desteklemek, işbirliği oluşumları sağlamayı hedefliyoruz." ifadelerini kullandı. Esen, forumda uzman konuşmacıların 60'a yakın bildiri sunacağını kaydetti. Forum, 1 Aralık'ta sona erecek.

İklim dostu Sarıçam’da, yeşil yakalı personeller sertifikalarını aldı Haber

İklim dostu Sarıçam’da, yeşil yakalı personeller sertifikalarını aldı

ADANA (İLKHABER)- Dünyayı tehdit eden iklim değişikliğine uyum ve gelecekte yaşanması muhtemel iklim krizi ve beraberinde gelecek olumsuzluklarla mücadele konusundaki çalışmalarını sürdüren Sarıçam Belediyesi’nin Adana Alparslan Türkeş Bilim ve Teknoloji Üniversitesi ve Sarıçam Halk Eğitimi Merkezi işbirliğinde düzenlenen “Çevre ve İklim Değişikliği Farkındalık” eğitimleri devam ediyor. 7 seans üzerinden kurslara katılan Belediye çalışanı 550 personele sertifikaları Başkan Bilal Uludağ’ın katıldığı törenle takdim edildi. Sarıçam Belediyesi hizmet binası Ömer Çelik Toplantı Salonunda gerçekleştirilen sertifika töreninde bir konuşma yapan Başkan Bilal Uludağ, iklim krizi ile mücadelede bilinçli çalışmanın önemine vurgu yaptı. Bölgede ilk kez Sarıçam Belediyesi olarak böyle bir çalışma yürütüldüğünü Belirten Başkan Uludağ, şu ana kadar toplamda 550 personelin eğitimlere katılarak sertifika almaya hak kazandıklarını belirtti. Konuşmasında değişen dünya koşulları ile birlikte, beraberinde yaşanan sorunların bugün artık küresel ölçekte bir iklim krizine doğru gittiğinin altını çizen Başkan Uludağ, ilerde yaşanabilecek olumsuzluklara karşı şimdiden önlem alarak bilinçli mücadelenin önemli olduğu söyledi. “HEDEFİMİZ TÜRKİYE'NİN İLK İKLİM DOSTU YEREL BELEDİYESİ OLMAK” Başkan Uludağ konuşmasında şu ifadelere yer verdi “Son yıllarda dünyamız çok ciddi bir tehlike ile karşı karşıya. Dünya ölçeğinde bugün yaşanan ani iklim değişiklikleri, atmosferin ısınması, buzulların erimesi ve çevre kirliliği gibi bir takım etkenler, her geçen gün bizleri adım adım bir iklim krizine doğru sürüklemektedir.  Bizler de Sarıçam Belediyesi olarak bu tür sorunların önüne geçmek için, Adana Alparslan Türkeş Bilim ve Teknoloji Üniversitesi ve Sarıçam Halk Eğitimi Merkezi ile birliğinde 4 Nisan’da personellerimize  ‘Çevre ve İklim Değişikliği Farkındalık’ eğitimlerini başladık. Alparslan Türkeş Bilim ve Teknoloji Üniversitesinden Doç.Dr. Tuğçe Demirdelen hocamızın verdiği kurslar sayesinde şu ana kadar 550 personelimiz ‘Çevre ve İklim Değişikliği Farkındalık’ eğitimini tamamlayarak  ‘Yeşil Yakalı Personel’ sertifikalarını almış oldular. Periyodik aralıklarla devam edecek kurslarımız sayesinde Sarıçam Belediyesi personellerimizin tamamına bu kursu vermeyi ve onları da sertifikalandırmayı amaçlıyoruz. Bundan sonraki hedefimiz Belediyemizin ilk İklim Dostu Yerel Belediye olmasıdır.” diye konuştu. Daha sonra söz alan Sarıçam Halk Eğitimi Merkezi Müdürü Alpaslan Akıllı’da yapılan bu tür çalışmalardan dolayı duyduğu memnuniyeti dile getirerek “Sarıçam Belediyemiz ile birlikte işbirliği içerisinde çalışmaya, her alanda birlikte hizmet etmeye devam edeceğiz. Çok önemli olan Çevre ve İklim Değişikliği Farkındalık kursunu başlatan Bilal başkanımı ve kursu tamamlayarak sertifikalarını alan tüm katılımcıları tebrik ediyorum. Hayırlı olsun” dedi.  Konuşmaların ardından Sarıçam Belediyesi çalışanlarından oluşan kursiyerlere sertifikaları Başkan Bilal Uludağ ve Sarıçam Halk Eğitimi Müdürü Alpaslan Akıllı tarafından takdim edildi.

İncefikir: Ayçiçeğinden üreticiler oldukça umutlu Haber

İncefikir: Ayçiçeğinden üreticiler oldukça umutlu

Serhat ŞANLI  ADANA (İLKHABER) – Bu yıl mevsim şartlarının olumlu geçmesi ile birlikte üreticilerin ayçiçeğinde yüksek rekolte beklediğini belirten Adana Tarım Platformu Sözcüsü Cahit İncefikir, "Bugün Adana’da ayçiçeğinde 800 bin dekara yaklaşan bir ekim alanı var ve ekim alanları her yıl giderek artıyor. Ayrıca bu yıl dönüm başına ise 400 kiloya kadar verim elde edilebilir. Yani üreticiler oldukça umutlu.” dedi. Özellikle yemek yağı ve çerezliğin yanında endüstriyel birçok alanda kullanılan, ekonomik değeri yüksek bitki olmasından dolayı dünyanın birçok ülkesinde olduğu gibi Türkiye'de de tarımsal üretimde önemli yer tutan ayçiçeği önemli tarım bitkisi olarak göze öne çıkıyor. Üretimdeki yetersizlik, küresel iklim krizi, Ukrayna-Rusya savaşı derken özellikle geçtiğimiz yıl küresel piyasalarda Ayçiçek yağında kriz yaşandı. Ülkemizde de çerez olarak tüketilmesinin yanında, en çok yemek yağı yapımı için kullanılan ayçiçeği büyük önem taşıyor. Türkiye’de üretilen yaklaşık 2 milyon ton ayçiçeğinin 200 bin tona yakını yani yüzde 10’u Adana’da yetiştirilirken, bu yıl üretici iklim koşullarının uygun gitmesiyle birlikte rekoltede artış bekleniyor. Sevindiren haber ise bu yıl 800 bin dekara yaklaşan bir ekim alanı olan ayçiçeğinde Adana’da ekim alanlarının giderek artış göstermesi.. Gazetemize ayçiçeği hakkında konuşan Adana Tarım Platformu Sözcüsü Cahit İncefikir, ithalatın önüne geçmek için ayçiçeği akim alanlarının artırılması gerektiğine dikkat çekerek, “Ayçiçeği yağı ithalatının önüne geçmek için ekim alanları mutlaka artırılmalı. Çiftçilere destek primlerinin artırılarak, üretim alanlarının genişletilmesi gerekmekte.. O zaman kendi kendimize yeterliliğe ulaşabiliriz” dedi. Olumlu hava koşulları ile birlikte üreticilerin rekoltede iyi bir beklenti içerisinde olduklarını belirten İncefikir, “Bu yıl Adana’mızda üreticilerimizin umutlu bir bekleyişi var. Neden derseniz; iklim koşullarının iyi gitmesi ile birlikte beklentimiz gayet iyi bir rekolte..  İlimizde bu yıl ayçiçeği ekim alanlarının giderek arttığı görüyor. Zaten bu yıl 800 bin dekara yaklaşan bir ekim alanı var. Yani ülke geneli olarak yüzde 10’u ilimizde karşılanıyor ve ayçiçeği ekim alanlarında artışın olması sevindirici" diye konuştu. Dünyada ayçiçeğinin ekonomik değeri yüksek bitki olmasından dolayı birçok ülkede olduğu gibi Türkiye'de de tarımsal üretimde önemli yer tuttuğuna değinen Adana Tarım Platformu Sözcüsü Cahit İncefikir, üretimde artışın önemli olduğunu ve bu bakımdan desteklemelerin yeterli ölçüde verilmesi gerektiğine değinerek şu açıklamalarda bulundu; “Ülkemizin bitkisel ham yağ ve yem sanayisinin önemli bir ihtiyacını karşılayan ayçiçeği öneli bir ürün olarak karşımıza çıkıyor. Çukurovalı çiftçilerimiz verim, maliyet, mevsim şartları gibi etkenlerden dolayı ayçiçeğini çokça tercih ediyor. Adana ilimizin birçok bölgesinde ayçiçeği tarlalarına rastlamak mümkün ve ekim alanları da giderek artıyor. Bu yıl 800 bin dekara yaklaşan bir ekim alanı var ve dekar başına 400 kiloya kadar verim elde edilebilir. Üreticiler oldukça umutlu. Şöyle baktığımızda Adana toplamda yaklaşık 250 bin ton rekolteye sahip. Yani Türkiye’nin ayçiçeği ihtiyacının yüzde 10’u Adana’dan karşılanmış oluyor. Üretici ayçiçeği ekiminde isterse gübre ve ilaç kullanmayabiliyor. Bu da cazip geliyor. Ayçiçeği aynı zamanda münavebe dediğimiz ekim nöbetinde tercih edilen bir ürün. Buğday ve mısırla nöbetleşe ekiliyor. Ayrıca dönüm başına bakanlık tarafından 109 liralık gübre ve mazot desteği veriliyor. Eğer bölgeniz kıraçsa, sulama olanağınız yoksa bunun için de dönüm başına 50 liralık ek destek var. Ülkemizde günebakan olarak da anılan ve çerez olarak tüketilmesinin yanında en çok yemek yağı yapımı için kullanılan ayçiçeği, özellikle mutfaklarda başköşede yer alan ve yemeklerin vazgeçilmezi olan ayçiçek yağı, içerisinde Omega 6 ve Omega 9 yağ asitlerine ek olarak A, D, E ve K vitaminleri bol miktarda bulunduran önemli yağlar arasında yerini almaktadır.. Bu da çok önemli bir ürün olduğunu gösteriyor. Ancak ithalata bağlı olmamız dışarı döviz kaybımız iyi bir şey değil. O bakımdan üretimi artırmamız çok önemli.. Ülke olarak ayçiçeği tüketimimiz yılda 4 milyon tonun üzerinde ve bunun 2 milyon tonunu ürettiğimize göre ürettiğimiz kadarını da dışarıdan almaktayız. Yani yağlı tohumlarda dışa bağımlı bir ülkeyiz. Oysaki Adana gibi toprakları bereketli olan her yerde yetişen bu ürünün üretiminin arttırılması gerekir. Bugün Çukurova’da son yıllarda ayçiçeği üretiminin arttığını görüyoruz.  Nisan başı, Mayıs ortasında ekilen ayçiçeği, Ağustos sonu ve Eylül ayında hasat edilecek. Çukurova'da ise ayçiçeği hasadı Temmuz ayı sonunda başlıyor ve Ağustos ortalarına kadar devam ediyor. Turfanda olarak en erken ilimizde hasadı yapılıyor. Yani bu konuda şanslı bir iliz. Ülkemizde, Trakya ve Konya çevrelerinde yoğun olarak ayçiçeği üretilse de aslında tüm yurt genelinde ekime uygun bir ürün.. Bu da yurt genelinde ekim alanlarının genişletilmesinni rahat olabileceğini gösteriyor. Ayrıca Dünyada ayçiçeği üretiminin yüzde 2,6’sının çerezlik olarak tüketildiğini görüyoruz.  Ayçiçeği, sadece yağlık ve çerezlik değil aynı zamanda hayvancılık alanında da önemli yer teşkil eder. Ayçiçeğinden yüzde 40-45 oranında elde edilen küspe yüzde 30-40 oranında da protein içermekte olup, değerli bir yem olarak hayvan beslenmesinde de kullanılmaktadır. Ayçiçeği yağı sabun ve boya sanayiinde de değerlendirilmekte ve sapları da yakacak olarak kullanılabiliyor. Unutmamak gerekir ki, tarımımızın kurtuluşu sürdürülebilir tarıma bağlı. Biz üreticilerin bunu sağlaması için para kazanması gerekir. Ürün planlaması ve yağlı tohum üretimine yönelik etkin bir politikanın oluşturulmaması nedeniyle ülkemiz yağlı tohum üretimi yeterli değildir. Bu nedenle ithalata bağımlı bitkisel yağ sektörü, dünya pazarında ki dalgalanmalardan da etkilenmekte.. Tarımda üretim, tüketim, ithalat ve ihracat verileri üzerine oturan bir üretim planlaması yapılması çok önem arz ediyor. Bununla beraber üreticiye verilen destekler artırılmalı, üretimi artıracak, dışa bağımlılığı azaltacak politikalar uygulanmalıdır. Üretimimizin artırılabilmesi için potansiyel ekim alanlarımız dikkate alınarak değerlendirilmeleri sağlanmalı, sulanabilen alanlarında ayçiçeği tarımı yaygınlaştırılmalı, sulu tarım arazilerinde ayçiçeği tarımının artırılması için de teşvikler artırılmalıdır.”

İklim değişikliğinin tarıma etkisi Haber

İklim değişikliğinin tarıma etkisi

Serhat ŞANLI / ÖZEL HABER ADANA (İLKHABER) – İklim değişikliği ve yaşamımız üzerinde etkilerini yıllardır yapmış olduğumuz tarım haberlerinde dile getirdik. İklim değişiminin yaşam üzerinde etkilerini artık tüm insanlık iyi biliyor. Çünkü hepimiz, bu değişimi bariz bir şekilde hissediyor ve sonuçlarını yaşıyoruz. Yıllardır yaptığımız haberleri göz önüne aldığımızda; mevsimlerdeki değişim ile birlikte kurak geçen kış mevsimi, bahar ve yaz aylarında karşı karşıya kaldığımız dengesiz/aşırı yağışlar, sel, dolu gibi durumlar karşısında yaşanan felaketler ile karşı karşıya olduğumuz bir süreç yaşamaktayız. Bu değişim, ister istemez tüm canlıları derinden etkiliyor. Çok değil, 2000’li yılların başında  havadaki değişimler ön plandaydı. Özellikle en çok karşımıza çıkan aşırı sıcak ve kurak geçen yaz aylarıydı. Son birkaç yıldır ise yaşamımızın vazgeçilmezi olan sağlıklı gıda ve gıdanın tedariği tartışılmaya başlandı. Çünkü kurak geçen mevsimler, dengesiz iklim, kaybedilen tarım arazileri, sulardaki kirlilik ve daha birçok neden ile birlikte gıdada yaşanan üretim sorunları ile karşı karşıya kaldık. İlkbahar mevsiminde yaşanan aşırı sıcaklar veya tam tersi dengesiz yağışlar, dolu gibi durumlar çiçek veya tomurcuklarda dökümlerle beraber verimde büyük oranda kayıplara neden oluyor. Bu, yapılan araştırmaların bariz bir şekilde gösterdiği sonuç.. Sonuçta bütün tarım ürünlerinin büyümesi için toprak, su, güneş ışığı ve sıcaklığa ihtiyaç duyulmakta.. İşte iklim, tüm bunlara etki eden önemli bir bileşen olarak karşımıza çıkıyor. Bundan yaklaşık 250 yıl öncesine kadar gittiğimizde, sanayi devrimi ile artan enerji ihtiyacının neredeyse tamamını fosil yakıtlar yakarak karşıladığımız için atmosferdeki sera gazı miktarı arttı hâlen kullanmaya devam ettiğimiz için karbon miktarı artmaya devam ediyor. Yapılan araştırmalar gösteriyor ki, 1750’lerde yani sanayi devrimi öncesi 280 ppm (milyonda bir birim) olan karbon yoğunluğu günümüzde 410 ppm’ye kadar çıkmış.. İşte bu durum, bugün karşı karşıya kaldığımız küresel iklim değişimine neden olan faktör.. İklim değişikliğinin etkilerinin, tarım uygulamaları ve teknolojideki değişiklikler gibi, tarımsal üretimi etkileyen diğer gelişen faktörlerle birlikte dikkate alınması gerekmekte.. İklim değişikliğinin etkisi ile oluşan doğal afetleri son yıllarda bariz bir şekilde yaşıyoruz. Özellikle seller, fırtınalar, sıcak hava dalgaları gibi aşırı hava olayları, tarımsal üretime ve hayvancılığa büyük zarar vermektedir. Her ne kadar gelişmiş ülkeler bu konuda bazı önlemler alabiliyor olsa da, az gelişmiş ülkelerdeki çiftçiler halen geleneksel yöntemleri kullanmaya devam ettikleri için ülkelerindeki iklimsel değişikliklere karşı savunmasız kalmaktadırlar. Ayrıca atmosferdeki sera gazlarının sebep olduğu iklim değişikliğiyle birlikte tarımsal verimlilik üzerinde etkili olan sıcaklık, yağış miktarı ve güneşlenme süresi değişmekte, deniz seviyesindeki yükselmelere bağlı bazı bölgeler sular altında kalma riskiyle karşı karşıya kalmaktadır. ÇİÇEKLER ERKEN AÇIYOR Küresel iklim değişimiyle beraber, sıcaklıklardaki artış bitkilerde çiçeklerin de erken açmasına neden oluyor. Bu, bilim adamları tarafından yapılan araştırmada da ortay çıkmış durumda.. Ve hatta küresel ısınma sonucunda çiçeklerin düşünülenden sekiz kata kadar daha hızlı açtığını ortaya çıkarmış. Bilim adamları hava sıcaklığındaki her bir derecelik artışın, bitkilerin yapraklanmasını ve çiçek açmasını yaklaşık 1 hafta öne çekeceğini düşünüyor. Aslında bu değişimi, tarımsal olarak ülkemizin önemli yeri olan Çukurova’da da görmekteyiz. Küresel iklim değişikliğiyle beraber, mevsimlerde yaşanan anormal durum, Kış aylarında gel-git şeklinde yüksek sıcaklıklara tanık olmaktayız. Örneğin Şubat aylarında yaşanan aşırı sıcaklar nedeniyle bitkilerin yeşermesinin yanında çiçeklenmeye ve hatta tomurcuklanmaya başladığını görebiliyoruz. Bitkileri yanıltmaya yönelik yaşanan bu değişim, aynı zamanda o sezon büyük rekolte kayıplarına da neden oluyor. Çok değil, son yıllarda bunu bariz bir şekilde görmekteyiz. Örneğin 2012, 2014, 2016, 2018, 2019 yıllarında bunu ülke olarak yaşadık. 2016 yılında Karadeniz Bölgesi, son 60 yılın en sıcak şubat ayını yaşadı. Mevsim normallerinin 10-15 derece üstünde seyreden hava sıcaklıkları bazı meyve ağaçlarının çiçeklerinin erken uyanmasına neden oldu. 2019 yılında bu Akdeniz Bölgesi’ndeki narenciye için de aynı şekilde yaşandı. Şubatta yüksek sıcaklıklar nedeniyle ağaçların çiçeklenmesi ve arıdan kış mevsimin normal zirai don ve dolu ile beraber o çiçeklerin veya tomurcukların dökümü, beraberinde büyük rekolte kayıplarına neden oluyor. Bu durumdan tüm dünya etkilenmiş durumda.. 2022 yılında İngiltere’de yapılan bir araştırmaya göre iklim değişikliği, bitkilerin ortalama bir ay daha erken çiçek açmasına neden olduğu, bunun da vahşi yaşam ve tarım için kötü sonuçlar doğurabileceği belirtildi. Araştırmaya göre, bu durumun biyoçeşitlilik kaybına yol açabileceği, meyve ağaçlarının ılıman bir kıştan sonra erken çiçek açması halinde, çiçeklerin daha sonra geç dona maruz kalması durumunda tüm mahsullerin düşük ev hatta yok olabileceğine dikkat çekildi. Sadece bu mu? Hayır! Artan sıcaklıklar aynı zamanda bitki hastalıklarını artırmakta, bölgesel çeşitliliği de değiştirmektedir. Örneğin karasal iklim olan yerler, küresel iklim değişimi ile beraber daha ılıman bir havayla beraber sıcak yerlerde yetişen bitkiler için uyumlu hale gelmektedir. Ülkemizin güney illerinde tropikal meyvelerin artışı zaten bu değişimin doğurduğu bir sonuçtur. Normalde Afrika ülkelerinde yetişen Muz, avokado, mango, papaya, pitaya (ejder meyvesi), guava, kivi ve daha bir kaç türü şimdi Akdeniz Bölgesi’nde görebilirsiniz. Bununla beraber bazı türler de yok olmaktadır. Yani Dünyamız, doğal dengenin bozulduğu ve bozulmalardan kaynaklı olumsuz etkilerin giderek arttığı bir döneme girmiştir. Bu değişimin güvenli gıdaya yansımasını zaten son ir kaç yıldır bariz bir şekilde yaşamaktayız. Son 3 yıla yakın süredir yaşadığımız koronavirüs pandemisi, Rusya-Ukrayna savaşı, gıdada yaşanan krizi daha da artırmış, tüm ülkelerin kendi kendine yeterlilik sorununu bir daha karşımıza çıkarmıştır. Ayrıca küresel iklim değişimiyle beraber, tarımsal topraklardaki azalış, tatlı su kaynaklarının ve toprağın hızla kirlenmesi vs. tüm bu değişimler gelecek için tehlike çanlarının çalması anlamına gelmektedir. Özetle bakacak olursak; İklim değişikliğinin günümüzde etkisi giderek arttırmaktadır. Bu değişim, tarım, orman ve bitki örtüsü, temiz su ve hava kaynakları, insan sağlığı ve biyolojik çeşitliliği doğrudan veya dolaylı olarak etkilemektedir. Tarımsal üretim azalmakta, bununla da sağlıklı gıdaya ulaşım tehlikeye girmektedir. Canlı çeşitliliği tehlikeye girmektedir. Günümüzde Dünyada bir milyardan fazla insanın temel besin kaynaklarına ulaşamamaktan dolayı yetersiz beslendikleri düşünüldüğünde, bu değişimin ilerleyen yıllarda daha kötü sonuçlara doğurabileceği unutulmamalıdır. Onun için yarın değil, hemen şimdi çözüm üretilmeli, günümüzün öne çıkan yenilenebilir enerji alanlarına yönelmeli, tarımda akıllı su ve sürdürülebilir tarım projeleri hayata geçirilmelidir. Hava, su ve toprağı en çok kirleten fosil yakıtlardan vazgeçilmelidir.

En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.