TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
SON DAKİKA
Hava Durumu
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

#hasta

İLKHABER-Gazetesi - hasta haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, hasta haber sayfasında canlı gelişmelere ulaşabilirsiniz.

Eczacı Yalbuzdağ: İlaç Yokluğu sorunu yalnızca eczacıların ve hastaların sorunu olmamalı Haber

Eczacı Yalbuzdağ: İlaç Yokluğu sorunu yalnızca eczacıların ve hastaların sorunu olmamalı

Adana Eczacı Odası Başkanı Ecz. Ö. Mürsel Yalbuzdağ, ülke genelinde yaşanan ilaç yokluğu sorununa dikkat çekerek, bu durumun yalnızca eczacıların ve hastaların sorunu olmaması gerektiğini, kamu otoritesinin de sorumluluk alması gerektiğini vurguladı. Yalbuzdağ, eczacıların özveriyle çalışarak hastalarına ilaç temin etmekte zorlandığını ifade ederek, "İlacın olmayışı karmaşasını çözecek kamu otoritesidir. Bu sorunla yalnızca eczacılar ve hastalar yüz yüze kalmamalıdır" dedi. “Ülkemizde ilaca erişim sorunu tüm şiddetiyle yaşanıyor”  Ecz. Ö. Mürsel Yalbuzdağ, “Bizler Türkiye’nin en ücra köşesinde bile var olan, 30 bin eczanede görev yapan eczacılarız.  Sağlığı önceleyen bakış açımızla, vatandaşlarımızın ilaca ve eczacılık hizmetlerine ulaşımı için 7/24 özveriyle çalışıyoruz. Tam da bu hassasiyetle, bugün ülkemizde ilaca erişim alanında yaşanan içler acısı tabloyu, tüm çıplaklığıyla gözler önüne sermeyi mesleğimizin bir gereği olarak görüyoruz. Bugün, şu an ve şu saatte ülkemizde ilaca erişim sorunu tüm şiddetiyle yaşanıyor” diye ifade etti. “Gerçekten hastaya verceek ilaç yok mu?” Türkiye’de 30 bin eczanede görev yapan eczacıların hastalarına ilaç temin edemediğini belirten Ecz. Yalbuzdağ şunları söyledi: “Elinde reçetesiyle gelen vatandaşlarımızın ilaçlarını bulabilmek için depolara başvuruyoruz. Aldığımız cevap “maalesef yok” oluyor. Neden yok diye sorduğunuzda firmalar depolara ilaç gönderdiğini söylüyor, depolar ise firmadan ilaç gelmiyor diyor. Sonuç? hastasına ilaç bulamayan eczacı, elinde reçetesiyle kala kalan, tedavi olamayan hasta vatandaş. Peki gerçekten ilaç yok mu?” “Eczacıyı hastasıyla sahada ilaçsız bırakanlar için gereğini yapın” Ecz. Yalbuzdağ, “İlacın olmayışı karmaşasını çözecek, bunu tespit edebilecek, bu sorunu çözebilecek kamu otoritesidir. Bu otorite sadece seyrediyor. Eczacı çaresiz, hasta mağdur. Kamu otoritesine bir kez daha sesleniyoruz: İlaç yokları sorunu yalnızca eczacının ve hastanın sorunu olmamalı. Bu işin asli sorumlusu sizlersiniz. Bir süre daha tasarruf edelim deyip, böylesi insani bir sorunu görmezden gelemezsiniz, gelmeyin, İlacın bulunabilirliğini sağlayın. İlacın ekonomik tarafı için devlet olarak üzerinize düşenleri yerine getirin ve de hastanın ilaca erişimi manipüle eden, eczacıyı hastasıyla sahada ilaçsız bırakanlar için gereğini yapın” dedi.

‘Albino' kadının Adana sıcağında yaşam mücadelesi Haber

‘Albino' kadının Adana sıcağında yaşam mücadelesi

Türkiye'nin en sıcak illerinden olan Adana'da güneşe normal vatandaşlar bile çıkmakta güçlük çekerken ‘Albinizm' hastaları için bu durum adeta işkenceye dönüşüyor. ‘Albino' Songül Eryiğit (22), Adana'nın sıcağında 3 çocuğuyla çadırda kalarak yaşam savaşı veriyor. Songül Eryiğit, Yüreğir ilçesine bağlı Güzelevler Mahallesinde brandalarla oluşturduğu çadırda, Reyhan (3), Biricik (2) ve 3 aylık İncila ile kavurucu sıcaklarda yaşama tutunmaya çalışıyor. “Güneşe çıkamıyorum, sıcak beni çok fazla etkiliyor” Sıcak havanın kendi sağlığı için tehdit oluşturduğunu dile getiren Songül Eryiğit, ”Sıcağa dayanamıyorum. Sıcak beni fazla etkiliyor. Güneşe çıkamıyorum, o yüzden çalışamıyorum. 3 çocuğum var. Çok zor. Yazın sıcak, kışın çamur. Çadırda geçinemiyorum. Peçete satıyorum mecburiyetten. Kazandığım yeterli gelmiyor. Eşim cezaevinde zaten" sözlerine verdi. “Evde yaşamak hayalim Kendisi ve çocukları için en büyük hayalinin yeniden bir evde yaşamak olduğunu paylaşan Eryiğit, "Sıcak bir yuvam olsun, bir evim olsun istiyorum. Erzak, çocuklara kıyafet istiyorum. Dolabım, makinem, televizyonum bir şeyim yok. Hiçbir şeyim yok. İki yastığım bir döşeğim var" dedi. Albinizim hastalığı nedir? Albinizm, vücuttaki melanin üretiminde soruna yol açan çeşitli durumlar sonucu ortaya çıkan bir rahatsızlıktır. Albinizm hastalığının adı Latince beyaz anlamına gelen ‘albus' kelimesinden türemiştir. Dilimizde hastalık için albinizm veya albinos tanımları kullanılır. Albinizm hastalarına ise albino adı verilir. Albinizmde hastaların saçları, gözleri ve derilerindeki renk eksikliği en dikkat çekici bulgulardan biridir. Ancak renk eksikliği her zaman çok belirgin olmayabilir. Albinolar güneş ışığına karşı çok hassastır. Bu nedenle de cilt kanserine yakalanma riskleri yüksektir. Güneşe çıkan albinolarda çil, pigmentli veya pigmentsiz benler, güneş lekeleri, lentigolar güneş yanığı gibi durumlar oluşabilir.

Beykoz'da huzurevinde hastaya şiddet uygulayan personel tutuklandı Haber

Beykoz'da huzurevinde hastaya şiddet uygulayan personel tutuklandı

Olay, 8 Haziran Cumartesi günü akşam saatlerinde, Beykoz Kavacık'ta bulunan bir huzurevinde meydana geldi. İddiaya göre; hasta bakıcı Mehmet Şakir Ö., huzurevinde kalan A.G., İ.Y., ve D.A.Ç.'ye şiddet uyguladı. Bu anlara ilişkin görüntüler, vatandaşlar tarafından kaydedildi. Sosyal medyada paylaşılan görüntüler üzerine Beykoz İlçe Emniyet Müdürlüğü Asayiş Büro Amirliği ekipleri çalışma başlattı. Yapılan çalışmada huzurevine giden polis ekipleri tarafından mağdur kişilerin ve huzurevi yöneticilerinin ifadesini aldı. Polis ekipleri, hasta bakıcı Mehmet Şakir Ö.'yü, Kavacık'ta gözaltına aldı. Emniyette ifadesi alınan şüpheli, mala zarar verme ve taksirle yaralanmaya sebep olma suçlarından adliyeye sevk edildi. Şüpheli, tutuklanarak cezaevine gönderildi. O anlar kamerada Huzurevinin penceresinden bir hasta ile hasta bakıcı arasından yaşananlar cep telefonu kamerasına yansıdı. Görüntülerde, hasta bakıcının yatağa yatırdığı hastaya bağırdığı ve vurduğu görülüyor. Bakanlıktan açıklama Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı, İstanbul'daki özel bir huzurevinde görev yapan personelin yaşlılara şiddet uyguladığı haberlerine ilişkin, olayla ilgili idari ve adli işlemlerin başlatıldığını duyurdu. Bakanlığın sosyal medya hesabından yapılan paylaşımda, "İstanbul'da özel bir huzurevi ve yaşlı bakım merkezinde meydana gelen olayın ardından il müdürlüğümüze bağlı ekipler ivedilikle merkeze giderek incelemelerde bulunmuştur. Olayla ilgili adli ve idari soruşturma başlatılarak, söz konusu olaya karışan personel M.Ş.Ö.'nün iş akdi kuruluş tarafından feshedilmiştir. Yaşanan olayın mağduru huzurevi sakinlerinin ise ifadelerinin alınmasının ardından sağlık muayeneleri yapılmıştır. Bakanlığımızca başlatılan idari inceleme sonucuna göre kuruluş hakkında gerekli süreç işletilecektir. Emniyet birimlerince gözaltına alınmasının ardından tutuklanan personelle ilgili başlatılan hukuki sürecin de yakın takipçisi olacağız" denildi.

Adana çiftçilerinden narenciye hastalığı için çağrı Haber

Adana çiftçilerinden narenciye hastalığı için çağrı

Dünyada turunçgillerin en önemli hastalıklarından biri olarak kabul edilen turunçgil yeşillenme hastalığı, bir tür böcek olan Asya turunçgil psillidi, (diaphorina citri) aracılığıyla geniş alanlara yayılabiliyor. Halihazırda dünyada 33 ülkede görülen ve en yakın Kuzey Kıbrıs’ta tespit edilen hastalık için karantina tedbirleri alınıyor. Ülkemizde de karantina tedbirlerinin uygulandığı hastalık ile ilgili 3 milyon 200 bin ton narenciyenin üretildiği Adana’da çiftçiler çağrıda bulundu. Turunçgil yeşillenme hastalığının bulaşması durumunda, Türkiye’nin ekolojik şartları göz önüne alındığında zararlının yüksek popülasyon düzeyine çıkarak yıkıcı etkileri olabileceği, ağaç ölümleri ile beraber büyük miktarda ürün ve ihracat pazarı kaybına neden olacağı belirtildi. "Akdeniz meyve sineğinden daha tehlikeli" Konuyla ilgili Yüreğir Ziraat Odası Başkanı Mehmet Akın Doğan, İhlas Haber Ajansı’na açıklamalarda bulundu. Doğan, hastalığı yayan zararlının, fidan ve aşı gözü gibi bitki üretim materyallerinin yanı sıra turunçgil bitkilerinin yeşil bölümleri ile odun ve budama artıkları ve en önemlisi de işlenmemiş meyve ticaretiyle yayıldığını söyleyerek, "Ülkemizde bu hastalık görülmedi ancak dünyada 33 ülkede görüldü. Turunçgil yeşillenmesi hastalığı vektör böcekler aracılığıyla taşınıyor bu böcekler aslında bakteri taşıyorlar. Taşınan bu bakteriler böylelikle taşınan yerde yeşillenme hastalığına sebep oluyor. Hastalık çok çabuk yayılıyor. Turunçgil yeşillenmesi hastalığı Akdeniz meyve sineğinden daha kötü, en azından Akdeniz meyve sineğini kimyasallar ile önleyebiliyoruz. Yeşillenme hastalığının bir ilacı yok önleme şansımız yok, 33 ülkede karantinaya alındı, ülkemizde de karantina tedbirleri var" ifadelerini kullandı. "Kuzey Kıbrıs’tan ürün gelmemeli" Kuzey Kıbrıs’tan Türkiye’ye narenciye ürünlerinin gelmemesi ve transit geçitlerin yapılmaması gerektiğini aktaran Doğan, şunları söyledi: "İki firma şu an Kıbrıs’tan Türkiye’ye narenciye getirmekte. Tarım Bakanlığı tarafından Kıbrıs’ta da kontroller yapılıyor, oradaki ürünler kapalı ortamda fümigasyon yapılıyor ve aletler dezenfekte ediliyor. Önlem alınıyor fakat ne kadar önlem alırsak alalım tır ve kamyonlar bahçe içerisine girdiklerinde tırın etrafına böcekler yerleşebiliyor. Onlar aracıyla böcekler ülkemize girerse bizim burada narenciyeyi kurtarma şansımız olmaz." "Böcekler ülkeye girerse bahçeleri kaybederiz" Adana’nın önemli bir narenciye üretim merkezi olduğunu, hastalığın Adana’da görülmesinin ekonomiye ciddi zarar vereceğini vurgulayan Doğan, "Sadece Adana ilimizde 850 bin dönüm alanda narenciye ekimi var. Bu seneki rekolte 3 milyon 200 bin tondu, beklediğimizden fazla rekolte oldu. Biz Türkiye narenciye üretiminin yaklaşık yüzde 50’sini üretiyoruz. Bu böcekler ülkeye girerse bakteriler meyvelere bulaşırsa 5-8 yıl içerisinde bahçemizin hepsini kaybederiz. Milyonlarca insan buradan ekmek yiyor, para kazanıyor ve biz bu ürünleri yurt dışına gönderdiğimizde de ülkemize milyarlarca dolarlık döviz girmekte. Bu yüzden Tarım Bakanlığının çok sıkı tedbirler alması gerekiyor" diye konuştu.

Toroslar Belediyesinden vatandaşların hayatını kolaylaştıran hizmet Haber

Toroslar Belediyesinden vatandaşların hayatını kolaylaştıran hizmet

Mersin Belediye personelinin yanı sıra ilçede yaşayan yaş almış vatandaşlar, kalp ve kanser hastaları, engelli bireyler ile şehit ve gazi yakınlarının sağlık kontrolleri, belediye sağlık işleri müdürlüğünce düzenli olarak gerçekleştiriliyor. Belediye, bu çerçevede 6 bin kişiyi sağlık taramasından geçirdi. Vatandaşların ikametlerine ambulans desteği sağlanarak ateş, tansiyon ve şeker ölçümü yapıldı, kalp grafiği çekildi. Sağlık işleri müdürlüğü bünyesinde verilen hasta nakil ve ambulans hizmetiyle de ilçede ikamet eden yatağa bağımlı hastalar evlerinden alıp sağlık kuruluşlarına nakil desteği sağlandığı belirtildi. Toroslar Belediyesinin Teknik ve Mesleki Eğitim Kurslarına (TORTEK) katılan kursiyerlere de uzman doktorların kontrolünde mamografi, rahim ağzı ve kolon kanserine yönelik ön taramalar yapıldığı kaydedildi. Toroslar Belediyesinin ayrıca, deprem bölgesinden Mersin’e gelen yaralı depremzedeler için ambulans ve sağlık ekibi desteği de vererek, vatandaşların her an yanında yer aldığı ifade edildi. Toroslar Belediye Başkanı Atsız Afşın Yılmaz, belediye olarak vatandaşların sağlığını önemsediklerini söyledi. Başkan Yılmaz, “Önceliğimiz vatandaşlarımızın sağlığı ve mutluluğu. Sağlık taraması ve hasta nakil hizmetimizle vatandaşlarımızın tedavi süreçlerinde yanlarında oluyoruz. Bu çalışmalarla amacımız sağlıklı yaşama destek olmak” dedi.

Bu yük bu çocuğa çok ağır geliyor Haber

Bu yük bu çocuğa çok ağır geliyor

MERSİN (İHA) - Mersin'de 8 yıl önce yakalandığı MS hastalığından sonra zor günler geçiren, 2 yıldır da yatalak olan 44 yaşındaki İsmihan Gönül, yetkililerin yardım elini uzatmasını bekliyor. Şu anda sadece gözlerini ve hafif elini oynatabilen Gönül'e, 12 yaşındaki oğlu Seçkin bakıyor. Babası cezaevine girince, teyzesinde annesinin bakımını sürdüren Seçkin, annesinin bakım evinde daha iyi şartlarda bakılmasını istiyor. Seçkin, "Lütfen annemi bakım evine yatırmaya çalışın. Yardım istiyoruz" dedi. Mersin'in merkez Mezitli ilçesine bağlı Tece Mahallesi'nde 2 gözlü ablasının evinde kalan MS hastası 44 yaşındaki İsmihan Gönül, zor günler geçiriyor. Ablası, eniştesi ve 12 yaşındaki çocuğunun bakımıyla hayatta kalmaya çalışan Gönül, yetkililerin yardım elini uzatmasını bekliyor. Annesini kendi elleriyle besleyen, bakan 12 yaşındaki Seçkin ise görenleri duygulandırıyor. Gönül'ün durumuyla ilgili bilgi veren enişte Ahmet Yeni, yatalak kadınla hiçbir akrabasının ilgilenmediğini iddia etti. Bir aydır kendi evlerinde baktıklarını belirten Yeni, "Resmen sokaktan, dışarıdan aldım geldim. Bugüne kadar hanımım ve çocuklarıyla birlikte bakıyorduk. Bugüne kadar öyle ya da böyle geldik. Kaymakamlığın bize vermiş olduğu 500 lira yardımla ve çevremdekilerin vermiş olduğu fitrelerle bugüne kadar tedavisini yaptırdık. Ancak artık her şey bitti. Kıpırdayacak durumumuz yok. Benim durumum müsait değil, ben de çocuklarımın yardımıyla ayakta duran bir insanım. Artık benim bakabilecek bir pozisyonum yok" diye konuştu. "Bu kadını sokağa atacak halimiz yok" Artık yardıma ihtiyaçları olduğunu kaydeden Yeni, "Bu kadına bir kişi, iki kişi bakamıyor. MS hastası. Doktorlar 4. ve son evresi diyorlar. Elimizden gelen her şeyi yapıyoruz. Sırtındaki yaralarla ilgili aile doktorumuza götürdük ve yaralar yüzde 80 iyi oldu. Sırtı hep yatak yarası. Kullandığı ilaçları da genel sağlık sigortası karşılamıyor. Her bir ilacın maliyeti 135 lira. Bunun dışında ekstra ilaçlar da var. Maması ve bezleri var. Benim de durumun ortada olduğu için bu kadın için birileri bir şey yapması gerekiyor. Bu kadına sokağa atacak halimiz yok. Atan atmış ama biz atamayız. 5 kardeşi var, annesi var kimse ilgilenmiyor. Sadece kapıdan bakıyorlar, Allah yardımcısı olsun deyip gidiyorlar. Şu anda zaten bir Allah var birde siz varsınız. Benim en yakın dostlarım bile telefonlara cevap vermiyor, acaba ihtiyacımız olur da gider miyiz diye. Dost bildiklerimizde uzaklaştı. Allah'a şükür bugüne kadar kimseden bir şey istemedik. Ramazan'daki bütün fitreleri baldızıma harcadık. Şu anda o para da bitti. Artık ne yapmamız gerekiyor bilmiyorum" ifadelerini kullandı. "Bu hastanın yüzü gülerse ben rahat ederim" Şu anda hem maddi olarak hem de sağlık açısından yardıma ihtiyaç olduğunu vurgulayan Yeni, "Bu bayanın teşekküllü bir yerde bakılmasına ihtiyaç var. Çünkü evde bakmak çok zor. En az 3-4 bayanla yerinden ancak oynatılabiliyor. Banyo yaptırmak lazım. 2-3 bayan lazım. Klimayı kapatmıyoruz çünkü terlediği zaman yaralar azıyor. Şimdilik o imkanımız var. Eşi şu anda cezaevinde. O beni ilgilendirmiyor. Beni ilgilendiren tek şey yatan hasta. Bu hasta rahat ederse, bu hastanın yüzü gülerse ben rahat ederim. Ancak bu hasta üzgün olduğu zaman, bakamadığım zaman rahat yatağa yatamam. Çünkü bu Allah'ın emaneti gibi oldu. Bu kadar çevresinin olmasına lakin sadece Allah yardım etsin diyorlar. 8 yıldır böyle hasta, 2 yıldır da yatalak. Eskiden tekerlekli sandalyeye filan oturuyordu, ağızdan beslenmesi vardı. Ondan sonra düştükçe düştü, pozisyon bu duruma geldi. Artık bundan sonrası Allah'a kaldı. Ben bütün işimi, gücümü bırakmışım, eşim bırakmış, sadece bu kadınla ilgileniyoruz. Tarlamla ilgilenemedim diye tarlamda sebzem, meyvem kurudu. Ben ona da göğüs geliyorum. Ancak bundan sonrasına yol gitmiyor" şeklinde konuştu. "Yeterince bakamadığım için çok üzgünüm" Abla Saliha Yeni ise kendisinin kardeşine yetirince bakamadığını belirterek, çok üzgün olduğunu söyledi. 5 kardeş olduklarını ifade eden Yeni, "Diğerleri ilgilenmiyor. Annem de bakamam diyor. Bakımı çok zor. Sabah kalkıyoruz, altını değiştiriyoruz. Sadece onu yaparken bile 3 kişi olmamız gerekiyor. Onu da tek başıma yapamadığım için üzgünüm. Üstünü bile değiştiremiyorum. Kendisi hiçbir tarafa kıpırdayamıyor. Tüp takılı, enjektörle mama veriliyor, su veriliyor. İlaçlarını da enjektörle veriyoruz. Yardım istiyoruz. Biz burada çok iyi bakamıyoruz, daha iyi bakılmasını istiyoruz. Bakılacak bir yer istiyoruz. İmkansızlıktan dolayı ancak bu kadar bakabiliyoruz" dedi. "Lütfen annemi bakım evine yatırmaya çalışın. Yardım istiyoruz" 12 yaşındaki oğul Seçkin Gönül de yetkililerden yardım istediklerini kaydetti. Huzur evine değil de bakım evine annesinin yatırılmasını isteyen Gönül, "Huzur evinde çok sağlığını kontrol etmiyorlar ama bakım evinde sağlığına daha iyi bakarlar. Orada daha iyi bakarlar. Yardım istiyoruz. Bende okuyorum. 12 yaşındayım, 7. sınıfa geçtim. Benim bir de ağabeyim var. Annem 8 yıldır bu durumda. Eskiden yürüyebiliyordu, yürütüyorduk. Bir tane sandalye geldi, ona devamlı oturunca ayaklar tam tutmaz oldu. Sonra da bu hale geldi. Emes hastası olsa bile yürüyebiliyordu. Şimdi ise durumu çok kötü. Hiç kıpırdayamıyor, sadece elini az bir kıpırdatabiliyor ve gözlerini oynatabiliyor. Lütfen annemi bakım evine yatırmaya çalışın. Yardım istiyoruz" diye konuştu. "Annemi beslemek zor olmuyor, kolay oluyor" Kendi elleriyle annesini beslediğini ifade eden Gönül, "Hap, mama, bazen meyve suyu, bazen çay veriyorum. Asitli içecek verilmesi yasak. Benim için annemi beslemek zor olmuyor, kolay oluyor. Annemin bütün ilaçlarını, yiyeceklerini genelde ben hazırlıyorum, veriyorum. Bazen teyzem de veriyor. Zaten hep enjektörle veriyoruz. Günde 2 kutu bitiyor. 2 saatte bir mama veriyorum" ifadelerini kullandı. MERSİN (İHA) - Mersin'de 8 yıl önce yakalandığı MS hastalığından sonra zor günler geçiren, 2 yıldır da yatalak olan 44 yaşındaki İsmihan Gönül, yetkililerin yardım elini uzatmasını bekliyor. Şu anda sadece gözlerini ve hafif elini oynatabilen Gönül'e, 12 yaşındaki oğlu Seçkin bakıyor. Babası cezaevine girince, teyzesinde annesinin bakımını sürdüren Seçkin, annesinin bakım evinde daha iyi şartlarda bakılmasını istiyor. Seçkin, "Lütfen annemi bakım evine yatırmaya çalışın. Yardım istiyoruz" dedi. Mersin'in merkez Mezitli ilçesine bağlı Tece Mahallesi'nde 2 gözlü ablasının evinde kalan MS hastası 44 yaşındaki İsmihan Gönül, zor günler geçiriyor. Ablası, eniştesi ve 12 yaşındaki çocuğunun bakımıyla hayatta kalmaya çalışan Gönül, yetkililerin yardım elini uzatmasını bekliyor. Annesini kendi elleriyle besleyen, bakan 12 yaşındaki Seçkin ise görenleri duygulandırıyor. Gönül'ün durumuyla ilgili bilgi veren enişte Ahmet Yeni, yatalak kadınla hiçbir akrabasının ilgilenmediğini iddia etti. Bir aydır kendi evlerinde baktıklarını belirten Yeni, "Resmen sokaktan, dışarıdan aldım geldim. Bugüne kadar hanımım ve çocuklarıyla birlikte bakıyorduk. Bugüne kadar öyle ya da böyle geldik. Kaymakamlığın bize vermiş olduğu 500 lira yardımla ve çevremdekilerin vermiş olduğu fitrelerle bugüne kadar tedavisini yaptırdık. Ancak artık her şey bitti. Kıpırdayacak durumumuz yok. Benim durumum müsait değil, ben de çocuklarımın yardımıyla ayakta duran bir insanım. Artık benim bakabilecek bir pozisyonum yok" diye konuştu. "Bu kadını sokağa atacak halimiz yok" Artık yardıma ihtiyaçları olduğunu kaydeden Yeni, "Bu kadına bir kişi, iki kişi bakamıyor. MS hastası. Doktorlar 4. ve son evresi diyorlar. Elimizden gelen her şeyi yapıyoruz. Sırtındaki yaralarla ilgili aile doktorumuza götürdük ve yaralar yüzde 80 iyi oldu. Sırtı hep yatak yarası. Kullandığı ilaçları da genel sağlık sigortası karşılamıyor. Her bir ilacın maliyeti 135 lira. Bunun dışında ekstra ilaçlar da var. Maması ve bezleri var. Benim de durumun ortada olduğu için bu kadın için birileri bir şey yapması gerekiyor. Bu kadına sokağa atacak halimiz yok. Atan atmış ama biz atamayız. 5 kardeşi var, annesi var kimse ilgilenmiyor. Sadece kapıdan bakıyorlar, Allah yardımcısı olsun deyip gidiyorlar. Şu anda zaten bir Allah var birde siz varsınız. Benim en yakın dostlarım bile telefonlara cevap vermiyor, acaba ihtiyacımız olur da gider miyiz diye. Dost bildiklerimizde uzaklaştı. Allah'a şükür bugüne kadar kimseden bir şey istemedik. Ramazan'daki bütün fitreleri baldızıma harcadık. Şu anda o para da bitti. Artık ne yapmamız gerekiyor bilmiyorum" ifadelerini kullandı. "Bu hastanın yüzü gülerse ben rahat ederim" Şu anda hem maddi olarak hem de sağlık açısından yardıma ihtiyaç olduğunu vurgulayan Yeni, "Bu bayanın teşekküllü bir yerde bakılmasına ihtiyaç var. Çünkü evde bakmak çok zor. En az 3-4 bayanla yerinden ancak oynatılabiliyor. Banyo yaptırmak lazım. 2-3 bayan lazım. Klimayı kapatmıyoruz çünkü terlediği zaman yaralar azıyor. Şimdilik o imkanımız var. Eşi şu anda cezaevinde. O beni ilgilendirmiyor. Beni ilgilendiren tek şey yatan hasta. Bu hasta rahat ederse, bu hastanın yüzü gülerse ben rahat ederim. Ancak bu hasta üzgün olduğu zaman, bakamadığım zaman rahat yatağa yatamam. Çünkü bu Allah'ın emaneti gibi oldu. Bu kadar çevresinin olmasına lakin sadece Allah yardım etsin diyorlar. 8 yıldır böyle hasta, 2 yıldır da yatalak. Eskiden tekerlekli sandalyeye filan oturuyordu, ağızdan beslenmesi vardı. Ondan sonra düştükçe düştü, pozisyon bu duruma geldi. Artık bundan sonrası Allah'a kaldı. Ben bütün işimi, gücümü bırakmışım, eşim bırakmış, sadece bu kadınla ilgileniyoruz. Tarlamla ilgilenemedim diye tarlamda sebzem, meyvem kurudu. Ben ona da göğüs geliyorum. Ancak bundan sonrasına yol gitmiyor" şeklinde konuştu. "Yeterince bakamadığım için çok üzgünüm" Abla Saliha Yeni ise kendisinin kardeşine yetirince bakamadığını belirterek, çok üzgün olduğunu söyledi. 5 kardeş olduklarını ifade eden Yeni, "Diğerleri ilgilenmiyor. Annem de bakamam diyor. Bakımı çok zor. Sabah kalkıyoruz, altını değiştiriyoruz. Sadece onu yaparken bile 3 kişi olmamız gerekiyor. Onu da tek başıma yapamadığım için üzgünüm. Üstünü bile değiştiremiyorum. Kendisi hiçbir tarafa kıpırdayamıyor. Tüp takılı, enjektörle mama veriliyor, su veriliyor. İlaçlarını da enjektörle veriyoruz. Yardım istiyoruz. Biz burada çok iyi bakamıyoruz, daha iyi bakılmasını istiyoruz. Bakılacak bir yer istiyoruz. İmkansızlıktan dolayı ancak bu kadar bakabiliyoruz" dedi. "Lütfen annemi bakım evine yatırmaya çalışın. Yardım istiyoruz" 12 yaşındaki oğul Seçkin Gönül de yetkililerden yardım istediklerini kaydetti. Huzur evine değil de bakım evine annesinin yatırılmasını isteyen Gönül, "Huzur evinde çok sağlığını kontrol etmiyorlar ama bakım evinde sağlığına daha iyi bakarlar. Orada daha iyi bakarlar. Yardım istiyoruz. Bende okuyorum. 12 yaşındayım, 7. sınıfa geçtim. Benim bir de ağabeyim var. Annem 8 yıldır bu durumda. Eskiden yürüyebiliyordu, yürütüyorduk. Bir tane sandalye geldi, ona devamlı oturunca ayaklar tam tutmaz oldu. Sonra da bu hale geldi. Emes hastası olsa bile yürüyebiliyordu. Şimdi ise durumu çok kötü. Hiç kıpırdayamıyor, sadece elini az bir kıpırdatabiliyor ve gözlerini oynatabiliyor. Lütfen annemi bakım evine yatırmaya çalışın. Yardım istiyoruz" diye konuştu. "Annemi beslemek zor olmuyor, kolay oluyor" Kendi elleriyle annesini beslediğini ifade eden Gönül, "Hap, mama, bazen meyve suyu, bazen çay veriyorum. Asitli içecek verilmesi yasak. Benim için annemi beslemek zor olmuyor, kolay oluyor. Annemin bütün ilaçlarını, yiyeceklerini genelde ben hazırlıyorum, veriyorum. Bazen teyzem de veriyor. Zaten hep enjektörle veriyoruz. Günde 2 kutu bitiyor. 2 saatte bir mama veriyorum" ifadelerini kullandı.

Beynindeki tümör Haber

Beynindeki tümör "konuşarak" çıkarıldı

Gölcük’te yaşayan 52 yaşındaki İlkay Şirin, 1 yıl önce kol kasılması ve istemsiz hareket sorunları yaşamaya başladı. Birçok doktor ve hastaneye başvuran Şirin’e beyin tümörü tanısı konuldu. Kocaeli Şehir Hastanesi’ne yönlendirilen Şirin’in çekilen MR görüntülemeleri neticesinde, el ve kollarının hareket merkezi üzerinde tümör tespit edildi. Riskli noktada yer alan, felç ve ölüme götürebilecek tümörün, ikinci evresinde olduğu anlaşıldı. Kocaeli Şehir Hastanesi’nde görevli Beyin ve Sinir Hastalıkları Uzmanı Op. Dr. Aykut Gökbel ve ekibi tarafından Şirin’e nadir olarak kullanılan bir yöntem uygulandı. Ameliyatta önce uyutulan Şirin, beyindeki tümör bölgesine ulaşıldığında anestezi ekibince uyandırıldı. Her tümör parçası alındığında hastadan el ve kollarının hareketliliği hususunda bilgi istendi. Bu sayede Şirin’in bir güç kaybı yaşayıp yaşamadığı tespit edildi. Kocaeli’de ilk kez yapılan ameliyat başarıyla gerçekleştirildi. "Bana ’Ya ameliyat olacaksın ya da felç kalacaksın, sağ kolun tutmaz’ dediler" Uzun zamandır tümör sebebiyle günlük hayatında sorunlar yaşadığını kaydeden İlkay Şirin, "Günlük hayatımda kol kasılması sorunları yaşıyordum. Mesela belediye otobüsüyle gidiyordum, bir kadına elim çarpıyordu. İstem dışı hareketler oluyordu bende. Çok zor bir durum. Umuttepe Hastanesindeki başhekim bana, beynimin motor alanında lezyon olduğunu söyledi. Meğerse tümörmüş, tümör olduğunu bilmiyordum. Başka bir doktor bana, ‘İlkay bey eğer ameliyat olmazsanız bu sizi felç bırakır’ dedi. Doktorlarla konuştum. bana ‘Ya ameliyat olacaksın, ya da felç kalacaksın, sağ kolun tutmaz’ dediler. Kim olursa olsun o riski alırdı. Ya ölecektim, ya olacaktım" dedi. "Ameliyattan çıktıktan sonra rahatlık hissetim" Ameliyat esnasında uyandırıldığını belirten Şirin, "Ben zorlu ameliyat olduğunu bilmiyordum. Tahmini olarak 2 saat ameliyat masasında kaldım. Kafama dikiş atılırken hissetim. ’Herhalde kafa tasımı kesiyorlar’ dedim. Daha önce televizyon kanalında izlemiştim. Doktor hastayı ameliyat ediyor ve ona sorular soruyordu. Bende bunu yaşadım. Ameliyattan çıktıktan sonra rahatlık hissetim, o kasıntılar geçti. Doktorum Aykut Gökbel. Allah razı olsun. Başka doktorlar bana ’Kesin felç kalırsın’ demişti en son Aykut Gökbel hocamızı buldum" diye konuştu. "Kocaeli’de yapılan ilk ameliyat oldu" Tümörün yeri ve uygulanan teknik itibariyle beyin cerrahisinin zor ameliyatlarından birisi olduğu ifade eden Beyin Cerrahı Uzmanı Dr. Aykut Gökbel, "Bildiğim kadarıyla Kocaeli’de daha önce hiç yapılmamıştı, uyguladığımız bu teknikle Kocaeli’de yapılan ilk ameliyat oldu. Hastamız bize nöbet, kol ve bacakta titreme şikayetiyle geldi. 13-14 ay önce bu şikayetlerle başka merkezlere başvurmuş, orada çekilen MR’larında hastanın hareket merkezi dediğimiz motor alanında bir tümör saptanmıştı. Tümör yer itibariyle çok zor bir alandaydı çünkü çıkartılırken veya müdahale edilirken hastada bir takım geçici veya kalıcı felç bulguları yapma ihtimali vardı. Bundan dolayı takip edelim diye söylenmiş, bu takip sırasında hastanın nöbetleri sıklaşmış, bundan sonra çekilen MR’larında da tümörün yaklaşık 2 katına kadar büyüdüğü söylenmiş. Fakat yeri kollarını oynatan bir merkezin üzerine olduğu için ameliyatı çok riskli görülmüş ve tekrardan takip önerilmiş. Hastamız bize başvurdu, hastanemize geldi. Hastamızla konuştuktan sonra cerrahi önerdik. Anestezi ekibimizle birlikte bu tekniği birlikte konuştuk. Hastanemizde bunu yapabileceğimize karar verdiğimizde, hastaya bunu anlattık. Ameliyat esnasında yeni bir teknik uygulayacağımızı, bunun nasıl olacağını, onunla birlikte detaylarını net olarak konuştuk. Hastamızın tüm riskleri kabul edip ve bize de güvenmesi üzerine ameliyatı planladık ve ortaya koyduk, gerçekleştirdik" ifadelerini kullandı. "Tümör çıkarılma aşamasına geldiğinde tekrar, anestezi ekibi tarafından uyandırılıyor" Ameliyatın uyumlu ekip çalışmasıyla gerçekleştirildiğinin altını çizen Dr. Aykut Gökbel, sözlerini şöyle noktaladı: "Ameliyat zor bir teknik çünkü ameliyat esnasında hasta uyutulup, tümör çıkarılma aşamasına geldiğinde tekrar anestezi ekibi tarafından uyandırılıyor. Tümör çıkarma aşamasına geldiğinde anestezi ekibimizle konuşarak onların hastayı uyandırıp, komutlarımıza yani uyaranlara, uyabilmesini sağlıyor. Anestezi ekibine burada büyük bir iş düşüyor ekibim bunu çok güzel bir şekilde gerçekleştirdi. Hastaya ameliyat esnasında kolunu kaldırmasını, ayağını kaldırmasını, konuşmasını istedik, tam anlamıyla bunları gerçekleştirdi. Biz bu aşamada tümörün tamamını çıkarabildiğimiz yerlere kadar çıkarmaya çalıştık. O esnada bir arkadaşımız hastaya sürekli komut verdi. Bu sayede hastada bir güç kaybı olmadığını gördük. Bu ameliyat tekniğiyle daha güvenli oluyoruz. Hasta uyanık olmadığı zaman ameliyatta, ne kadar çıkardığımızı, beynin neresine dokunduğumuzu, dünyada gösterebilecek bir cihaz daha yok. Bu teknikle anlık, hastada bir kuvvet kaybı olup olmadığını görüyoruz. Hasta açısından da çok şanslıydık hastamız gerçekten bilinçliydi. Ameliyat esnasında strese girip genel durumu bozulabilirdi fakat hasta verdiğimiz komutlara harfiyen uydu. Elini kaldırdığımızda kaldırdı. Bacağını çektirdiğimizde çekti ve konuştu, nasılsın dediğimizde bütün sorularımıza cevap verdi"

En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.