TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
SON DAKİKA
Hava Durumu
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

#Hasan Aksungur

İLKHABER-Gazetesi - Hasan Aksungur haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Hasan Aksungur haber sayfasında canlı gelişmelere ulaşabilirsiniz.

İMO Adana Şubesi 25. Olağan Genel Kurulu başladı Haber

İMO Adana Şubesi 25. Olağan Genel Kurulu başladı

İnşaat Mühendisleri Odası (İMO) Adana Şubesi 25. Olağan Genel Kurulu Seyhan Belediyesi Yaşar Kemal Kültür Merkezi’nde yapıldı. Kurul; başkanlık divanının oluşturulması ile başladı. Saygı Duruşu ve İstiklal Marşı’nın okunmasının ardındansa İnşaat Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu Başkanı Hasan Aksungur’un konuşmasıyla devam etti. Açılış konuşmasının ardından konuşma yapan İnşaat Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu Başkanı Hasan Aksungur, “Gönül isterdi ki; dünyada bölgesel savaşların yaşanmadığı, yoksulluğun ve açlığın olmadığı, farklı gelişmişlik düzeyindeki ülke halklarının, sömürülmediği, vb. sorunlarla insanların muhatap olmadığı, güllük- gülistanlık bir dünya ve bunlardan ziyadesiyle etkilenmeyen Türkiye şartlarında karşınızda olalım. Maalesef bu; yaşadığımız şartlarda mümkün görünmüyor” dedi. “Hemen her kesimden insanlarımızın, yaşadığı şartlardan memnuniyetsizlikleri dile getirme isteklerine bir biçimde set çekilip, en insani taleplerine bile, bir dakikada “terörist, vatan haini”, “kökü dışarıda akımların uzantıları” yaftası yapıştırılıyor” diyen Başkan Aksungur, ülkenin içinde bulunduğu bu ahval ve şeraitten mühendis, mimarlar ve plancıların da etkilenmemesinin mümkün olmadığını söyledi. Kadim çağlardan bu yana insanların ve bulundukları toplumlarının yaşam konforunu sağlayıp, artırmaya çalışanların hep mühendisler olduğuna vurgu yapan Aksungur, “Bu nedenle; tüm dünyada inşaat mühendisleri civil engineering yani ‘medeniyet mühendisleri’ olarak isimlendirilmektedir. Ama günümüzde, özellikle inşaat mühendisleri; asli görevlerini yerine getirmeye çalışırken çok zor şartlar altında yaşamaktadır” şeklinde konuştu. “ARZ TALEP DENGESİ BOZULUNCA ORTAYA ÇIKAN ÜCRETLER DE HEMEN HER İNŞAİ SEKTÖRDE YERLERDE SÜRÜNMEYE BAŞLADI” Aksungur, bu alanda bugüne kadar yapılan hataları şu şekilde sıraladı: 1 – Hemen her şehirde açılan üniversitelere, bir de bıtrık gibi çoğalan özel vakıf üniversiteleri eklenince kontenjandaki mezun sayısı arttı. Buna karşılık yatırımlar yaşanan ekonomik krizden dolayı artmadı. Bu durum işsizlik sorununu getirdi. Özellikle 0 – 5 yıllık mühendislerde yüzde 20’nin üzerinde. Arz talep dengesi bozulunca ortaya çıkan ücretler de hemen her inşai sektörde yerlerde sürünmeye başladı. 2 – Bir de tıpta, hukukta olduğu gibi baraj puan sıralaması olmayınca + 2 matematik, + fizik sorusu çözmemiş adaylar 300 bininci sıradan inşaat mühendisliği bölümüne girdiler: Bu da mezunların nitelik sorununu gündeme getirdi.  3 – TMMOB ve ilgili Odalarının her yıl yayımladığı “ Mühendis Mim. Şeh. Plancılarının asgari ücret skalaları da, “bir ülkede bir asgari ücret olur” safsatası ile karşılaştı. 20 küsur yıldır var olan Rekabet Kurumunun müdahalesi ile karşılaştı. Ülkede fiyatlar 8 – 10 katına çıkarken hiç müdahale etmeyen Rekabet Kurumu, “serbest piyasa koşulları” gerekçesi ile Danıştay 6. Dairesinin yolunu tuttu. Açılan davalar hep aleyhimize sonuçlandı. 4 – Yine her yıl yayımladığımız “ Statik ve B. A. Proje ve Mühendislik Hizmetleri Tavsiye edilen asgari ücret” tarifeleri de aynı muameleye tabi tutuldu. TMMOB’yle birlikte ilgili odalarının bilimin üretildiği ve teknik önermelerin dile getirildiği ihtisas kuruluşları olduğunu vurgulayan Aksungur, bu durumun ilgilisi ve muhatapları tarafından özgürce kullanılıp tüketildiğini kaydetti. Aksungur, konuşmasını şöyle sürdürdü: “Bu sıralamaya çalıştığım 4 başlıkta sorunlarımız; elbette domino etkisi ile ötelenmekte, gerek özel, gerek kamuda çalışan, emekli olan her meslektaşımızı derinden etkilemektedir. Bu sıralamaya çalıştığımız ana sorunlar yaklaşık 20 küsur yılda ortaya çıktı. Yıllardır oldukça dertliyiz. Ve bunları sizlerle hep birlikte yaşadık. Daha fazlasını sıralamak istemiyorum. Fakat çözüm için azim ve kararlılıkla mücadeleye devam edeceğimizin bilinmesini isterim. Bilindiği üzere Salı günü 6 Şubat’ta depremin 1. Yılını yaşadık. Bölgede ve ilimizde çeşitli anma, unutturmama, yaşanan sefaleti dile getirme gibi etkinlikler yapıldı.” “BU İSTENMEYEN OLUMSUZ DAVRANIŞLARI ÇOĞALTMAK MÜMKÜNDÜR” Başkan Aksungur, 53 binden fazla can kaybına, 40 binden fazla binanın yıkımına yol açan, Şubat 2023 depremlerinin teknik nedenlerini de şu şekilde sıraladı: “1-Zayıf zemin koşulları 2-Malzeme zafiyetleri (beton, ba donatısı) 3-Konstrüktif (yapısal) zafiyetler 4-Yapı düzensizliklerinin yarattığı hasarlar 5-Sonradan yapılan bilinçsiz tadilat ve müdahaleler 6-Yıpranmışlık ve bakımsızlıktır” Bu nedenlerin birden fazlasının bir araya gelmesiyle hasar ve yıkım oranlarının arttığına dikkat çeken Aksungur, Adana’da faaliyet gösteren 48 yapı denim kuruluşunun 40’ından fazlasını bizzat yerinde ziyaret edip, karşılıklı sorunları tespit etmeye çalıştıklarını aktardı ve sorunları da şöyle sıraladı: •Olağanüstü artan maliyetlerin bu kuruluşlara yeterince yansıtılmaması, •Düşük ücretlere karşılık en büyük maliyet unsuru olarak gördükleri mühendis mimarların ücret ve giderlerini kısmaya çalışmakta, bu durum da denetim hizmetlerini zaafa uğratmaktadır. •Daha da vahimi Denetim Elemanları, şantiyede müteahhidinden, pompacısına, miksercisine, kalıp- demir işçilerine kadar taciz, engelleme ve hatta silahlı saldırıya uğramaktadır. •1 Şubat 2024 günü, Şantiyede denetim görevini yapan makine mühendisi arkadaşımız müteahhidin abisi tarafından silahla ayağından vurulmuştur. •Bu durum Türkiye’nin hemen her ilinde yaşanmakta olup, kabul edilemez bir durumdur •Bu istenmeyen olumsuz davranışları çoğaltmak mümkündür.” “ÖLÜMLÜ YIKIMLARDAN BÖLGEDE 150’YE YAKIN MÜHENDİS MİMAR TUTUKLU YARGILANMAKTADIR” Depremlerin hukuki yönden mühendislere etkisinden de söz eden Aksungur, konuşmasının devamında şu cümleleri kullandı: “Bu nedenlerle; İnşaat Mühendisleri Odası olarak, yapı denetim sisteminde; Proje ve Uygulama Denetiminin birbirinden ayrılmasını, kamu bünyesinde ülke genelinde ihtiyaç duyulan yer ve miktarda idari özerkliğe ve güvenceye sahip Etüt ve Proje Birimleri oluşturulmalıdır. Yapı denetim Kuruluşları doğrudan kamu tarafından görevlendirilmiş birimler olarak çalışmalıdır. Yapı denetim kuruluşları ile müteahhit  ve / veya yapı sahibi arasında herhangi bir mali ve idari bağlantı olmamalıdır. Yapı denetim ücretleri doğrudan kamu tarafından ödenmeli ve bu kuruluşlar doğrudan kamuya karşı sorumlu olmalıdır. Hazır beton üreticileri kalıpçı, demirci vb. unsurlar da bu sisteme entegre edilip yükümlülükleri ve uygulanacak yaptırımlar tanımlanmalı ve sıkı takibi yapılmalıdır. Şubat 2023 depremlerinde ölümlü yıkımlara açılan ceza ve diğer hukuk davalarında henüz net bir sorumlulukları tespit edilmemiş meslektaşlarımız vardır. Ölümlü yıkımlardan bölgede 150’ye yakın mühendis mimar tutuklu yargılanmaktadır. Maddi hatalarla dolu bilirkişi raporları ile üyelerimiz yargılanmakta ve günah keçisi ilan edilmeye çalışılmaktadır. İMO olarak halen yürütülmekte olan yargı süreçleri kapsamında hazırlanan bilirkişi raporlarında izlenmesini öngördüğümüz rasyonel ve adil yaklaşım, yıkılan binanın projesinin doğrusal elastik olmayan gerçek bina davranışını çok daha doğru bir şekilde dikkate alan Şekil Değiştirmeye Göre değerlendirme yaklaşımıdır. “2020 ŞUBAT’TAN BUYANA YÜRÜTTÜĞÜM İMO ADANA ŞUBE BAŞKANLIĞINDAN DAKİKALAR SONRA AYRILMIŞ OLACAĞIM” “Benim açımdan bir dönemin sonuna geldik” diyen Başkan Aksungur, konuşmasını şu şekilde sonlandırdı: “2020 Şubat’tan buyana yürüttüğüm İMO Adana Şube Başkanlığından dakikalar sonra ayrılmış olacağım. 48 yıllık meslek yaşamım boyunca 2 dönem yönetim kurulu üyeliği, 3 dönem Şube Başkanlığı yapmış bir meslektaşınız olarak hiçbir dönemde inşaat mühendisliğinin etik değerlerinden, TMMOB ve İMO’nun ilke yaklaşımlarından asla taviz vermedim. Bundan sonra da vermeyeceğim. Ankara’da TMMOB’de yakından tanıma ve çalışma fırsatı bulduğum efsane başkanımız merhum Teoman Öztürk’ün sözleri ile bitirmek istiyorum: ‘Yüreğimizdeki insan sevgisini ve yurtseverliği, baskı ve zulüm yöntemlerinin söküp atamayacağının bilinci içinde, bilimi ve tekniği emperyalizmin ve sömürgenlerin değil, emekçi halkımızın hizmetine sunmak için her çabayı güçlendirerek sürdürme yolunda inançlı ve kararlıyız’”

“İnşaat/Deprem Mühendisliği Açısından Şubat 2023 Depremleri Sempozyumu” yapılacak Haber

“İnşaat/Deprem Mühendisliği Açısından Şubat 2023 Depremleri Sempozyumu” yapılacak

TMMOB İnşaat Mühendisleri Odası (İMO) ve Adana Büyükşehir Belediyesi'nin iş birliğinde İnşaat / Deprem Mühendisliği Açısından Şubat 2023 Depremleri Sempozyumu düzenlenecek. Sempozyumla ilgili bilgilendirme yapmak amacıyla İnşaat Mühendisleri Odası Adana Şubesi basın açıklaması düzenledi. İMO Adana Şube Binası'nda yapılan açıklamayı İMO Adana Şube Başkanı Hasan Aksungur yaptı. Açıklamaya TMMOB Adana İKK Sekreteri Ahmet Uncu da katıldı. AKSUNGUR: SEMPOZYUMUN AMACI; ÇIKARILAN DERSLERİ VE GELECEĞE İLİŞKİN ÖNGÖRÜLERİ VE ÖNERİLERİ ORTAYA KOYMAKTIR” 18-19-20 Ocak 2024 tarihlerinde yapılacak olan sempozyum Seyhan Oteli’nde gerçekleştirilecek, Şubat 2023 depremlerinin yıl dönümü arifesinde düzenlenecek ve 3 gün sürecek olan sempozyumun amacını Aksungur, şu şekilde açıkladı: “Bu sempozyumun amacı depremleri ve meydana getirdikleri etkileri inşaat / deprem mühendisliği açısından bütün yanları ile ele alarak değerlendirmek, çıkarılan dersleri ve geleceğe ilişkin öngörüleri ve önerileri ortaya koymaktır.” Aksungur, sempozyum kapsamında deprem yer hareketlerine ilişkin sunumların yanı sıra, depremde zeminlerin ve zemin yapılarının, konut ve işyeri binalarının, hastanelerin, endüstri yapılarının, kıyı-liman yapılarının ve altyapı tesislerinin gösterdikleri performanslar, konunun uzmanları tarafından yapılacak sunumlarla değerlendirileceğini aktardı. AKSUNGUR: DEPREM SONRASI YAŞANAN ÇEŞİTLİ SORUNLARI DA ELE ALACAĞIZ Aksungur, sempozyumla ilgili şu bilgilendirmeleri yaptı: “Deprem sonrası yaşanan çeşitli sorunların da ele alınacağı sunumların yanı sıra, Şubat 2023 depremlerinin yeniden gündeme getirdiği mühendislik, mimarlık ve müteahhitlik sorunları ile afet yönetimi, yapılaşma, finansman, sigorta ve hukuk sorunları gibi temel konular, sempozyumun başında ve sonunda düzenlenecek geniş katılımlı iki ayrı panelde tartışılacaktır.” Sempozyuma ilgisi olan herkesin davetli olduğunun altını çizen Başkan Aksungur, “Etkinliğe Adana Büyükşehir Belediye Başkanı Zeydan Karalar, Adana Valisi Yavuz Selim Köşger ve Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Mehmet Özhaseki’nin de katılması bekleniyor” diye de ekledi.

Aksungur: Haber

Aksungur: "Adana'da şu an deprem olsa ağır hasarlı binaların hepsi yıkılır"

CANSU ERSOY ADANA (İLKHABER)- Adana'da depremden sonra ağır hasarlı olarak tespit edilen binaların yıkımlarına devam ediliyor. Fakat yıkımda henüz yarıya bile ulaşılmış değil. Binaların şu anki durumu, oluşturabileceği tehlikeler ve hasar tespiti henüz yapılamamış olan binalarla ilgili Adana İnşaat Mühendisleri Odası (İMO) Başkanı Hasan Aksungur, önemli bilgiler verdi. "Adana'da şu anki durumda bir deprem olsa bu ağır hasarlı binaların dayanma şansı yok. Bekli en fazla 4 şiddetinde bir depreme dayanabilirler. Ki orta hasarlı binaların da bir kısmı buna dahil. Adana'da 6 şiddetinde bir depremde bu orta hasarlılar nasıl bir performans gösterir belli değil. Ama 6 şiddette bir depremde ağır hasarlıların tamamı yıkılır, orta hasarlıların da bir kısmı muhtemelen yıkılacaktır" 6 Şubat Kahramanmaraş merkezli depremi ağır şekilde yaşayan yerlerden biri olan Adana'da enkaz kaldırma çalışmaları bitti. Fakat hasar tespit çalışmalarında 'Ağır hasarlı bina' olarak belirtilen yapıların yıkımında daha yarıya bile gelinemedi. Adana'nın tüm ilçeleri dahil 2.944 yıkılacak bina olduğu belirtildi. Bunun dışında 'Bina kilitli girilemedi, tespit yapılamadı, değerlendirme dışı' gibi sebeplerle yıkımı tamamlanamayan ve tespiti henüz yapılamayan binaların durumuyla ilgili de Adana İnşaat Mühendisleri Odası Başkanı Hasan Aksungur'la görüştük. Adana İnşaat Mühendisleri Odası Başkanı Hasan Aksungur, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği İl Müdürlüğü'nden gelen rapora göre 30.05.2023 tarihi itibariyle Adana'da toplam 24 binanın enkaç çalışmalarının tamamlandığını aktardı. 2.944 binanın ağır hasarlı olduğu için yıkılacağını belirten Aksungur, depremden sonra ağır hasarlı olduğu için acil olarak yıktırılan, enkaz kaldırma işlemi tamamlanan bina sayısının 13 olduğunu söyledi. "Adana'da yapılan tespit çalışmalarında 'Bina kilitli, girilemedi, tespit yapılamadı, değerlendirme dışı' diye bir bölüm var" Başkan Aksungur, çeşitli sebepler gösterilerek inceleme yapılamayan bina sayısının da 73.703 olduğunu aktardı ve şunları söyledi: "Adana'da yapılan tespit çalışmalarında 'Bina kilitli, girilemedi, tespit yapılamadı, değerlendirme dışı' diye bir bölüm var. Bu bölüm kullanılmayan ve boş durumda olan binalar için geçerli. Bu kategoride de 73.703 bina olduğu tespit edilmiş." "ONLAR ZATEN DEPREMDEN ÖNCE DE HER TARAFLARI DÖKÜK VE ESKİ OLAN BİNALARDI" Çok büyük ihtimalle bu binaların depremden önce de boş olduğunun üzerinde duran Aksungur, "Bu binaların çoğu da muhtemelen Sarıçam'da ya da Tepebağ Mahallesi, Döşeme Mahallesi diye adlandırdığımız Adana'da eski yerleşimin olduğu yerlerdir. Onlar zaten depremden önce de her tarafları dökük ve eski olan binalardı. Eğer içinde yaşayan birileri ya da net bir sahipleri olsaydı deprem parası olan 10 bin TL'yi almak için tespit çalışması yapılmasını isterlerdi" dedi. "DEĞERLENDİRME DIŞI BİNA SAYISI 73.703" "Kozan, Ceyhan gibi yerlerde hasar tespit çalışmalarının yapılamadığı yerler köy evi, mezra ya da ahır türü yerlerdir. Bunlar kullanılmayan, depremde yıkılması anormal bulunmayan binalar. Çünkü hiçbir mühendislik veya teknik hizmet almadan insanların kendi imkanlarıyla yaptıkları binalar" diyen Aksungur, konuşmasının devamında şu cümleleri kullandı: "Adana merkezinde olan ve incelemesi yapılamayan binaların da nerelerde olduğunu tam konum olarak maalesef bilemiyorum. Fakat bu binaların da yanındaki binalar için çok fazla olumsuzluk oluşturacak yükseklikte değiller. Bunlar 1-2 katlı gecekondu, kaçak ya da sahiplerinin terk ettiği yapılardır. Mühendislik hizmeti alınarak yapılmış birkaç katlı ve başka sebeplerden inceleme yapılamamış binaların hasar durumuyla ilgili ayrıntılı bilgimiz yok. Ama bunların sayısı dediğim gibi 73.703." "6 ŞİDDETİNDE BİR DEPREMDE AĞIR HASARLI BİNALARIN HEPSİ YIKILIR" "Adana'da şu anki durumda bir deprem olsa bu ağır hasarlı binaların dayanma şansı yok. Belki en fazla 4 şiddetinde bir depreme dayanabilirler. Ama bina bir hasar aldığı zaman onun elastikiyeti ortadan kalkmıştır. Biz buna 'Plastik sınıra gelmek' diyoruz. Plasitik de çektiğinde sağa-sola gider. Dengesi bozulmuş bir binayı ayakta hiçbir kuvvet tutamaz. Teorik olarak sinek konsa, uçak geçse yıkılır. Ağır hasarlı binalar işte bu kadar tehlike arz etmektedir. Ve bu yıkılmayı bekleyen binaların hepsi de çok katlı. Bunlar için de alınabilecek önlem maalesef şu an yok. Ki orta hasarlı binaların da bir kısmı buna dahil. Adana'da 6 şiddetinde bir depremde bu orta hasarlılar nasıl bir performans gösterir belli değil" diyen Aksungur, 6 şiddette bir depremde ağır hasarlıların tamamının yıkılacağını, orta hasarlıların da bir kısmının muhtemelen yıkılacağını aktardı. "NASIL BİNANIN YAPILMASI ANINDA BİTMİYORSA YIKIMI DA ANINDA BİTMEZ" Aksungur, "Yeni bir deprem ne zaman olur, kaç şiddetinde olur bilemeyiz. Ama ağır hasarlı binalar tehlike arz edecektir" dedi ve konuşmasının devamında şunları söyledi: "Malatya'da bazı binaları yıkmak için dinamit kullanıyorlar. Türkiye'de bu yeni yeni kullanılmaya başlandı. Dinamitle patlatma çok özel teknik ve müühendislik isteyen bir yöntem. Ama Adana'da bunu kullanamazsınız. Çünkü patlayıcı sayesinde binayı olduğu gibi aşağı indirecek bir düzenek sağlamak hem zor hem de Türkiye'de onun tam olarak şu an uzmanı yok. Bir de Adana Hatay gibi değil. Hatay'da bir binanın sağı solu da ağır hasarlı zaten. Binayı yıktığında sağa ya da sola devrimesi problem olmuyor. Ama Adana'da çok dikkat etmek gerekiyor. Çünkü özellikle Çukurova gibi merkezi yerlerde ağır hasarlı binaların çevresinde ağır hasarlı olmayan binalar da var. Bu deprem umarım buna vesile olur ve bu alanda tecrübe kazanan meslektaşlarımız yetişir. Nasıl binanın yapılması anında bitmiyorsa yıkımı da anında bitmez. Bir zamana ihtiyacı vardır." Aksungur, bina yıkım çalışmalarının imkan yetersizliği ve güvenlik önlemlerinden dolayı yavaş gittiğini de bildirdi.

Aksungur: Depremlere karşı hazırlık yapılmalı Haber

Aksungur: Depremlere karşı hazırlık yapılmalı

Bayram BULUT -Ahmet Akdeniz ADANA (İLKHABER)-İMO Adana Şube Başkanı Hasan Aksungur, Marmara depreminin ardından geçen 20 yıllık sürede hiçbir konuda yeterli hazırlığın yapılmadığının 6 Şubat 2023 depremleriyle ortaya çıktığını söyledi. İnşaat Mühendisleri Odası (İMO) Adana Şubesi tarafından  17 Ağustos 1999 tarihinde meydana gelen Marmara Depreminin 24. yılı nedeniyle basın toplantısı düzenlendi. İnşaat Mühendisleri Odası’nda düzenlenen basın toplantısında konuşan İMO Adana Şube Başkanı Hasan Aksungur, tarihin yıkıcı depremlerinden olan 17 Ağustos Marmara Depreminin üzerinden 24 yıl, 6 Şubat Depremlerinin üzerindense 6 ay geçtiğini söyledi. Söz konusu depremlerin, coğrafyanın gördüğü en büyük depremlerden olduğunu belirten Aksungur, ortaya çıkan can ve mal kayıplarının nedeni olarak depremlerin büyüklüklerini göstermenin, şimdiye kadar çoktan alınması gereken önlemleri almayan, bilime ve mühendisliğe kulaklarını tıkayan anlayışın sığındığı bahaneden öte bir anlam olmadığını savundu. Marmara depreminin ardından geçen 20 yıllık sürede hiçbir konuda yeterli hazırlığın yapılmadığının 6 Şubat 2023 depremleriyle ortaya çıktığını savunan Aksungur, bunun göstergesinin depremin üzerinden henüz 6 ay geçmesine rağmen konunun yetkili kurum ve kuruluşların ve yöneticilerin gündeminden çıkmış olmasından, verilen sözlerin çoktan unutulmuş olmasından anlaşıldığını dile getirdi. Depremin üzerinden 6 ay geçmesine rağmen bölgede yıkımı beklenen ağır hasarlı yapıların tehlike yaratmaya devam ettiğini anlatan Aksungur, kontrolsüz bir şekilde yürütülen enkaz kaldırma işlemlerinin çevreye ve insan sağlığına zarar verdiğini kaydetti. Depremlerden korunmanın yolunun riskleri azaltmaktan geçtiğini vurgulayan Aksungur, var olan yapı stokunun büyük çoğunluğunun, deprem yönetmelikleri dikkate alınarak yapılmadığını; yapıların ya mühendislik hizmeti olmadan üretildiğini ya da yeterli düzeyde mühendislik hizmeti almamış olduğunu işaret etti. TBMM’nin İzmir Depremi sonrası kurduğu Araştırma Komisyonun Temmuz 2021 tarihli raporuna göre Türkiye’de 10 milyon civarında olan yapı stokunun 6-7 milyon civarında olan kısmı riskli yapı statüsünde olduğundan bahseden Aksungur, “Bu risk ortadan kaldırılmadığı veya azaltılmadığı sürece ülkemiz büyük yıkımlarla defalarca yüzleşeceği gibi, depremler sonrası müdahalelerde de yetersiz kalmaya mahkum olacaktır. Bugün riskli yapı miktarımız istatistiksel yöntemlerle tahmin edilmektedir. Oysa, Ulusal Deprem Stratejisi ve Eylem Planına göre 2017 yılına kadar ülkemizdeki yapı stokunun envanterinin çıkartılıp bunlara müdahale edilmesi gerekmekteydi. Ne yazık ki 2023 Türkiye’sinde yapı envanterin nasıl çıkarılacağının yöntemi bile belirlenmiş durumda değildir” dedi. İstanbul’da Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığının tahminlerine göre 600 bin civarında yapının riskli olduğu belirtildiğini dile getiren Aksungur, “Yine TBMM’nin Kahramanmaraş merkezli Depremlere ilişkin çıkarmış olduğu Mayıs 2023 tarihli raporundan anlaşıldığı üzere son 11 yıl içerisinde ülke genelinde 238 bin civarında riskli yapıya “Kentsel Dönüşüm” adı altında müdahale edilerek yenilenmesi sağlanmıştır. Yani 2012 yılından bu yana riskli olduğu düşünülen yapı miktarının sadece yüzde 3-4 civarındaki kısmı yenilenebilmiştir. Aynı durum çok ciddi bir deprem tehdidi altındaki İstanbul için de geçerlidir. Bir milyon beş yüz bin civarında yapının olduğu İstanbul’da Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığının tahminlerine göre 600 bin civarında yapının riskli olduğu belirtilmektedir. Buna karşılık 81 bin 228 binanın “Kentsel Dönüşüm” kapsamında yıkılıp yenilendiği TBMM’nin Mayıs 2023 tarihli raporunda ifade edilmektedir. Buna göre İstanbul’daki riskli yapı dönüşümünün son 11 yıl içeresin de yüzde 13-14 civarında kaldığı görülmektedir. Aynı yöntemlerle devam edilmesi halinde İstanbul’un “güvenli” bir yapılaşmaya kavuşması 80 yıl gibi bir zamana yayılacaktır” şeklinde konuştu. Aksungur sözlerini şöyle sürdürdü; “İstanbul’da dönüştürülen 81 bin 228 binadaki 381 bin 214 konut ve 53 bin 942 işyerine karşılık, 702 bin 593 konut ve 64 bin 256 işyeri yapıldığı ifade edilmektedir. Yüzde 85 civarındaki yoğunluk artışı kent üzerinde ulaşım, altyapı, sosyal olanaklar gibi konularda büyük bir baskı oluşturup yaşanamaz kentler yaratırken, deprem açısından da yapısal riskleri kentsel risklere dönüştürmektedir. Deprem risklerinin azaltılması kentsel yoğunluğun azaltılmasıyla doğru orantılıdır. Rant odaklı kentsel dönüşüm projeleri riskleri azaltmadığı gibi artırmaktadır. Kaldı ki gerçekten acil olarak dönüştürülmesi gereken binalar/bölgeler rant getirisi olmadığı takdirde kaderine terk edilmektedir. Rantsal getiriden faydalanmak için son dönemlerde yapılmış ve yapısal risk taşımayan bazı binaların da kentsel dönüşümden faydalanarak yıkılıp yeniden yapıldığı bilinen bir gerçektir. 6 Şubat depremlerinin; yapı denetim hizmeti en temelde bir kamu görevi olarak ele alınması önemini,  serbest piyasa koşullarına terk edilmesinin yanlış olduğunu açıkça gösteriyor. Çünkü bir yapı, mülkiyeti ister devlette, ister gerçek kişilerde, isterse özel kuruluşlarda olsun doğrudan toplumun güvenliğini, tarihini, kültürünü, konforunu, ekonomisini ve çevresini etkileyen/ilgilendiren bir varlıktır. Bu özelliklerinden dolayı yapılar kamusal varlıklardır. Üstelik 2019 yılına kadar müteahhitlerin kendi denetim şirketlerini belirlediği bir sistem yürürlükte olmuş ve 18 yıl boyunca müteahhitlerin kendi denetçilerini seçmesiyle yapı denetimi işleri yürümüştür. 2019’dan sonra müteahhidin kendisinin denetçiyi belirleme sisteminden çıkılarak havuz sistemine geçilmesi de sorunları çözmeye yetmemiştir.” Yapıların inşa aşamasındaki mühendislik hizmetlerinin hayati önemde olduğunu anlatan Aksungur, “Deprem ve diğer afetlerin yapılarda yaratmış olduğu hasarların çok büyük bir kısmının imalat kusurlarından kaynaklandığı bilinmesine rağmen inşa sürecinin temel aktörü olan şantiye şefliğine gerekli önem verilmemektedir. Uygulamada şantiye şefliği hizmeti sadece resmi prosedürleri tamamlamak amacıyla kağıt üzerinde kalmaktadır. Dolayısıyla Şantiye Şefliği formalite olmaktan çıkarılmalı, her şantiyede tam zamanlı olmak üzere bilgili ve işin gerektirdiği deneyime sahip mühendisler vasıtasıyla yapılması sağlanmalıdır. Bugün ne yazık ki, ülkemizde bir işi yapabilme yeterliliğine haiz olmanın ölçütü, diploma sahibi olmaktan geçmektedir. Diploma, mühendis ya da mimarın o konuda eğitim almış kişi olduğunu göstermenin yanı sıra o alandaki işi yetkinlikle yapabilmenin de göstergesi sayılmaktadır.  Oysa diplomanın belgelediği eğitim her koşulda çok önemli ve gerekli ise de bir işi gerektiği gibi yapabilmenin ölçütü olarak alınamaz. Bunun, öğretici, geliştirici, olgunlaştırıcı ve nitelikli bir uygulama deneyimi ile tamamlanması, bir başka deyişle, mühendisin düzeyli bir uygulamanın içinde pişmesi gerekmektedir. İnşaat mühendisliği çok geniş bir mühendislik dalı olma niteliğinin yanı sıra uygulaması ile de tecrübenin büyük öneme sahip olduğu bir meslek alanıdır. Dört yıllık bir mühendislik lisans eğitimini tamamlamak, mühendislik yetki ve sorumluluklarını kullanmak için yeterli değildir. Bu sebeple, inşaat mühendisliğinin ilgi alanına giren konularda halkın güvenli yaşam hakkının korunması ve yatırımların ekonomik sınırlar içerisinde kalması amacıyla “Yetkin Mühendislik” sisteminin hayata geçebilmesi için yasal düzenlemelerin yapılması gerekmektedir. Dolayısıyla 1938 yılından bugüne değiştirilmemiş olan 3458 sayılı Mühendislik ve Mimarlık Kanunu değiştirilmeli Meslek Odalarının kendi meslektaşlarını yetkinliklerine göre belgelendirme ve yetkilendirme hakkı getirilmelidir. Çünkü tüm dünyada olduğu gibi meslek içi eğitim, mesleki bilgiyi-deneyimi ölçme ve değerlendirme, mesleki faaliyetlerin ve meslek etiğinin takibi gibi süreçler ancak Meslek Kuruluşları aracılığı ile yapılabilir ve sürekliliği sağlanabilir” diye konuştu. Aksungur sözlerini şöyle tamamladı; “Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı, gerek kamu kurumlarının, gerekse kamusal alanların ihtiyaç duyduğu nitelikli mühendislik hizmetlerini tanımlarken Meslek Odalarının belgelendirme sistemlerini baz almalıdır. İmar Kanunu, Yapı Denetim Kanunu, Afetlerle ilgili Kanunlar, İhale Kanunu gibi yapılaşmayı belirleyen pek çok kanun ve bağlı yönetmelik, şartname ve tebliğlerinde tarif edilmeye çalışılan mühendislik hizmetleri Meslek Odalarının vereceği belgeler ile tanımlanmalıdır.Sonuç olarak vurgulamak isteriz ki; Sağlıklı yapılaşma, nitelikli bilimsel/teknik kurallar, nitelikli eğitim, nitelikli mesleki hizmetler, nitelikli müteahhitlik ve nitelikli kamusal denetim ile mümkündür.”

“Depremlerden korunmanın yolu, riskleri azaltmaktan geçer” Haber

“Depremlerden korunmanın yolu, riskleri azaltmaktan geçer”

ALİ GÜRELİ ADANA (İLKHABER) - İnşaat Mühendisleri Odası (İMO) Adana Şube Başkanı Hasan Aksungur, 17 Ağustos 1999 tarihinde meydana gelen Marmara Depreminin 24. yılı nedeniyle önemli açıklamalar yaptı. Tarihimizin en yıkıcı depremlerinden olan 17 Ağustos Marmara Depreminin üzerinden 24 yıl, 6 Şubat depremlerinin üzerinden de 6 ay geçtiğini belirten Aksungur, söz konusu depremlerin, coğrafyamızın gördüğü en büyük depremlerden olduğunu ifade etti. Aksungur, ortaya çıkan can ve mal kayıplarının nedeni olarak depremlerin büyüklüklerini göstermenin, şimdiye kadar çoktan alınması gereken önlemleri almayan, bilime ve mühendisliğe kulaklarını tıkayan anlayışın sığındığı bahaneden öte bir anlam taşımadığını öne sürdü. Aksungur, Marmara Depreminin, ülkemizin depreme bakış açısının değişmesinde bir milat olma özelliği taşıdığını ve depremlere karşı hazırlık konusunda toplumsal farkındalığın kamuoyunca ortak bir fikre dönüşmesine rağmen; 20 yıllık zaman diliminde hiçbir konuda yeterli hazırlığın yapılmadığının 6 Şubat 2023 depremleriyle ortaya çıktığını belirtti. 6 Şubat depremin üzerinden 6 ay geçmesine rağmen bölgede yıkımı beklenen ağır hasarlı yapıların tehlike yaratmaya devam ettiğini, kontrolsüz bir şekilde yürütülen enkaz kaldırma işlemlerinin çevreye ve insan sağlığına zarar verdiğini belirten Aksungur “imar planlarının oluşturulması süreçleri aksamakta, barınma ve su gibi en temel gereksinimler bile karşılanamamaktadır” dedi. Var olan yapı stokunun büyük çoğunluğunun, deprem yönetmelikleri dikkate alınarak yapılmadığını; yapıların ya mühendislik hizmeti olmadan üretildiğini ya da yeterli düzeyde mühendislik hizmeti almamış olduğunu kaydeden Aksungur, sözlerine şöyle devam etti: “TBMM’nin İzmir Depremi sonrası kurduğu Araştırma Komisyonun Temmuz 2021 tarihli raporuna göre Türkiye’de 10 milyon civarında olan yapı stokunun 6-7 milyon civarında olan kısmı riskli yapı statüsündedir. Bu risk ortadan kaldırılmadığı veya azaltılmadığı sürece ülkemiz büyük yıkımlarla defalarca yüzleşeceği gibi, depremler sonrası müdahalelerde de yetersiz kalmaya mahkum olacaktır. Bugün riskli yapı miktarımız istatistiksel yöntemlerle tahmin edilmektedir. Oysa, Ulusal Deprem Stratejisi ve Eylem Planına göre 2017 yılına kadar ülkemizdeki yapı stokunun envanterinin çıkartılıp bunlara müdahale edilmesi gerekmekteydi. Ne yazık ki 2023 Türkiye’sinde yapı envanterin nasıl çıkarılacağının yöntemi bile belirlenmiş durumda değildir. Yine TBMM’nin Kahramanmaraş merkezli Depremlere ilişkin çıkarmış olduğu Mayıs 2023 tarihli raporundan anlaşıldığı üzere son 11 yıl içerisinde ülke genelinde 238 bin civarında riskli yapıya “Kentsel Dönüşüm” adı altında müdahale edilerek yenilenmesi sağlanmıştır. Yani 2012 yılından bu yana riskli olduğu düşünülen yapı miktarının sadece %3-4 civarındaki kısmı yenilenebilmiştir. Aynı durum çok ciddi bir deprem tehdidi altındaki İstanbul için de geçerlidir. Bir milyon beş yüz bin civarında yapının olduğu İstanbul’da Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığının tahminlerine göre 600 bin civarında yapının riskli olduğu belirtilmektedir. Buna karşılık 81 bin 228 binanın “Kentsel Dönüşüm” kapsamında yıkılıp yenilendiği TBMM’nin Mayıs 2023 tarihli raporunda ifade edilmektedir. Buna göre İstanbul’daki riskli yapı dönüşümünün son 11 yıl içeresinde %13-14 civarında kaldığı görülmektedir. Aynı yöntemlerle devam edilmesi halinde İstanbul’un “güvenli” bir yapılaşmaya kavuşması 80 yıl gibi bir zamana yayılacaktır! İstanbul’da dönüştürülen 81 bin 228 binadaki 381 bin 214 konut ve 53 bin 942 işyerine karşılık, 702 bin 593 konut ve 64 bin 256 iş yeri yapıldığı ifade edilmektedir. %85 civarındaki yoğunluk artışı kent üzerinde ulaşım, altyapı, sosyal olanaklar gibi konularda büyük bir baskı oluşturup yaşanamaz kentler yaratırken, deprem açısından da yapısal riskleri kentsel risklere dönüştürmektedir. Deprem risklerinin azaltılması kentsel yoğunluğun azaltılmasıyla doğru orantılıdır. Rant odaklı kentsel dönüşüm projeleri riskleri azaltmadığı gibi artırmaktadır. Kaldı ki gerçekten acil olarak dönüştürülmesi gereken binalar/bölgeler rant getirisi olmadığı takdirde kaderine terkedilmektedir. Rantsal getiriden faydalanmak için son dönemlerde yapılmış ve yapısal risk taşımayan bazı binaların da kentsel dönüşümden faydalanarak yıkılıp yeniden yapıldığı bilinen bir gerçektir.” “Yeni riskli yapı oluşmaması için yapı denetim sisteminin değişmesi gerekir” 6 Şubat depremlerinin; yapı denetim hizmetinin en temelde bir kamu görevi olarak ele alınmasının önemini,  serbest piyasa koşullarına terk edilmesinin yanlış olduğunu açıkça gösterdiğini söyleyen Aksungur açıklamasında şu ifadelere yer verdi; “Çünkü bir yapı, mülkiyeti ister devlette, ister gerçek kişilerde, isterse özel kuruluşlarda olsun doğrudan toplumun güvenliğini, tarihini, kültürünü, konforunu, ekonomisini ve çevresini etkileyen/ilgilendiren bir varlıktır. Bu özelliklerinden dolayı yapılar kamusal varlıklardır. Üstelik 2019 yılına kadar müteahhitlerin kendi denetim şirketlerini belirlediği bir sistem yürürlükte olmuş ve 18 yıl boyunca müteahhitlerin kendi denetçilerini seçmesiyle yapı denetimi işleri yürümüştür. 2019’dan sonra müteahhidin kendisinin denetçiyi belirleme sisteminden çıkılarak havuz sistemine geçilmesi de sorunları çözmeye yetmemiştir.” “Yapıların inşa aşamasındaki mühendislik hizmetleri hayati önemdedir” Depremlerdeki risklerin azaltılması için mühendislik hizmetlerinin önemli olduğunu vurgulayan Aksungur, şantiye şeflerinin tam zamanlı çalışmasının, yetkin mühendislik uygulamasının hayata geçirilmesinin önemine vurgu yaptığı açıklamasına şöyle devam etti: “Deprem ve diğer afetlerin yapılarda yaratmış olduğu hasarların çok büyük bir kısmının imalat kusurlarından kaynaklandığı bilinmesine rağmen inşa sürecinin temel aktörü olan şantiye şefliğine gerekli önem verilmemektedir. Uygulamada şantiye şefliği hizmeti sadece resmi prosedürleri tamamlamak amacıyla kağıt üzerinde kalmaktadır. Dolayısıyla Şantiye Şefliği formalite olmaktan çıkarılmalı, her şantiyede tam zamanlı olmak üzere bilgili ve işin gerektirdiği deneyime sahip mühendisler vasıtasıyla yapılması sağlanmalıdır. “Yetkin mühendislik şarttır” Bugün ne yazık ki, ülkemizde bir işi yapabilme yeterliliğine haiz olmanın ölçütü, diploma sahibi olmaktan geçmektedir. Diploma, mühendis ya da mimarın o konuda eğitim almış kişi olduğunu göstermenin yanı sıra o alandaki işi yetkinlikle yapabilmenin de göstergesi sayılmaktadır.  Oysa diplomanın belgelediği eğitim her koşulda çok önemli ve gerekli ise de bir işi gerektiği gibi yapabilmenin ölçütü olarak alınamaz. Bunun, öğretici, geliştirici, olgunlaştırıcı ve nitelikli bir uygulama deneyimi ile tamamlanması, bir başka deyişle, mühendisin düzeyli bir uygulamanın içinde pişmesi gerekmektedir. İnşaat mühendisliği çok geniş bir mühendislik dalı olma niteliğinin yanı sıra uygulaması ile de tecrübenin büyük öneme sahip olduğu bir meslek alanıdır. Dört yıllık bir mühendislik lisans eğitimini tamamlamak, mühendislik yetki ve sorumluluklarını kullanmak için yeterli değildir. Bu sebeple, inşaat mühendisliğinin ilgi alanına giren konularda halkın güvenli yaşam hakkının korunması ve yatırımların ekonomik sınırlar içerisinde kalması amacıyla “Yetkin Mühendislik” sisteminin hayata geçebilmesi için yasal düzenlemelerin yapılması gerekmektedir. Dolayısıyla 1938 yılından bugüne değiştirilmemiş olan 3458 sayılı Mühendislik ve Mimarlık Kanunu değiştirilmeli Meslek Odalarının kendi meslektaşlarını yetkinliklerine göre belgelendirme ve yetkilendirme hakkı getirilmelidir. Çünkü tüm dünyada olduğu gibi meslek içi eğitim, mesleki bilgiyi-deneyimi ölçme ve değerlendirme, mesleki faaliyetlerin ve meslek etiğinin takibi gibi süreçler ancak Meslek Kuruluşları aracılığı ile yapılabilir ve sürekliliği sağlanabilir. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı, gerek kamu kurumlarının, gerekse kamusal alanların ihtiyaç duyduğu nitelikli mühendislik hizmetlerini tanımlarken Meslek Odalarının belgelendirme sistemlerini baz almalıdır. İmar Kanunu, Yapı Denetim Kanunu, Afetlerle ilgili Kanunlar, İhale Kanunu gibi yapılaşmayı belirleyen pek çok kanun ve bağlı yönetmelik, şartname ve tebliğlerinde tarif edilmeye çalışılan mühendislik hizmetleri Meslek Odalarının vereceği belgeler ile tanımlanmalıdır. Sonuç olarak vurgulamak isteriz ki; Sağlıklı yapılaşma, nitelikli bilimsel/teknik kurallar, nitelikli eğitim, nitelikli mesleki hizmetler, nitelikli müteahhitlik ve nitelikli kamusal denetim ile mümkündür.”

Aksungur: Her orta hasarlı bina yıkılacak anlamına gelmez Haber

Aksungur: Her orta hasarlı bina yıkılacak anlamına gelmez

Bayram BULUT ADANA (İLKHABER)-İnşaat Mühendisleri Adana Şube Başkanı (İMO) Başkanı Hasan Aksungur, depremden sonra binaların durumlarını değerlendirerek,  “Her orta hasarlı bina yıkılacak anlamına gelmez. Türkiye Bina Yönetmeliğinin 15. bölümünde açıklanan 30 sayfalık mevzuat var. Ne yapılacağı  belli önce performans analizi yapılmalı” dedi.  Başkan Hasan Aksungur, ağır hasarlıların hepsinde yıkım kararı olduğun anlattı.  Binaların, belli bir düzen içerisinde  çevreye zarar vermeyecek şekilde yıkılmalı. 6 Şubat depreminin ardından 5 ay geçmesine rağmen orta hasarlı binaların akıbeti ne olacak, ne olmayacak belirsizlik devam ediyor. Çevre şehircilik ve iklim değişikliği bakanı geçtiğimiz haftalarda yaptığı açıklamada ağır hasarlı ve orta hasarlı binalara yönelik yerinde dönüşüm gibi bir takım kolaylıklardan bahsetti ama  bu bir  demeç düzeyindeydi. Yazılı bir karar alınmadı sanıyorum. Deprem olsun olmasın, ağır ve orta hasarlı binalar her zaman risk teşkil etmektedir. Türkiye’de kendiliğinden yıkılan bir dolu apartman var. Depremde ağır hasarlı binalar dengesini kaybetmiş binalardır. Statiğini kaybetmiş binalara sinek konsa yıkılırlar. Onun için ağır hasarlı binaların acilen ve güvenlik bir şekilde yıkılması gerekli” diye konuştu.. Orta hasarlı binalar konusuna değinen Başkan Aksungur, “Orta hasarlı binaların durumunda ise yerel ve ya genel yetkililerin vereceği kararlarla ya da önerecekleri yol haritasıyla ortaya çıkacak bir durum olacak.  Her orta hasarlı bina yıkılacak anlamına gelmez. Türkiye  bina yönetmeliğinin 15. Bölümünde açıklanan 30 sayfalık mevzuat var. Ne yapılacağı  belli önce performans analizi yapılmalı.  Bunda da 3 durum ortaya çıkar biri sınırlı hasar. 2 kontrollü hasar. 3 göçme durumu. Göçme durumu demek binanın dengesinin kaybedilmiş ve yıkılması anlamını taşır. Ama sınırlı ve kontrollü hasarda güçlendirme projelendirmesi yapılabilir” şeklinde konuştu. Orta hasarlı binaların durumlarının tespit yapıldıktan sonra eğer yapım maliyetinin toplamda bina değerinin yüzde 40- yüzde 50’sine tekamül ediyorsa yıkılması gerektiğini işaret eden Başkan Aksungur, “Bunlar maliyet unsurudur sonuçta. Toplam maliyetlerinin yüzde  40-50’sine tekamül ediyorsa bunu yapmanın bir anlamı kalmıyor. Yıkıp yenisini yapmak gerekir. Mevcut sistem bu şekilde işliyor. Deprem olmasına gerek olmadan Afet Riskli Binaların Yenilenmesi Yasasına göre bina incelenir, durumu bugün ki yönetmeliklere denk gelmiyorsa yıkım kararı alınır ve değerlendirilebilir. Deprem olmasa da bu çağdaş bir yaklaşımdır” ifadelerini kullandı.

Haber

"Yapılarımızın çoğunluğu depreme karşı dirençli değil”

Aydın GÖKÇEOĞLU ADANA (İLKHABER) - Adana Şube Başkanı Hasan Aksungur,  27 Haziran 1998 tarihinde meydana gelen Adana - Ceyhan Depreminin 25. yılı nedeniyle yaptığı açıklamada, depreme karşı dayanıklım olmayan yapılara dikkati çekti. Adana - Ceyhan Depreminin 25. Yılını; 6 Şubat Elbistan, Pazarcık merkezli depremlerin acıları da eklenerek karşıladığımızı belirten Aksungur,  ülkemizdeki yapıların büyük çoğunluğunun ruhsatsız, iskansız, kaçak olduğunu, yani mühendislik hizmeti almamış, denetimsiz, riskli ve deprem güvenliği olmayan yapılar olduğunu belirtti. “Bir deprem ülkesiyiz ve yapılarımızın çoğunluğu depreme karşı dirençli değil” diyen Aksungur, bu bir cümle içinde yer alan iki tanımlamanın, sadece kelimelerden ibaret olmadığını, ürkütücü sonuçların baş nedeni olduğunu ve 6 Şubat depremleriyle bu durumun yarattığı acı sonuçları hep birlikte yaşadığımızı ifade etti. 6 Şubat depremleriyle bir kez daha depreme dayanıksız binaların, bir doğa olayı olan depremi afete dönüştürdüğüne tanık olduğumuzu ve resmi rakamlara göre 50 binin üzerinde insanımızın hayatını kaybettiğini belirten Aksungur; bu sayının da gerçekleri yansıtmadığını herkesin bildiğini ekledi. Geçtiğimiz hafta, depremin 135’inci gününde Antakya'da enkazda, bir kadının cansız bedeninin bulunduğunu ve Hatay’da, daireleri "Cennetten bir köşe" sloganıyla satılan ‘rezidans’ çok sayıda cana mezar olurken, binadaki 55 kişiye ise henüz ulaşılamadığını da ilave eden Aksungur; daha ulaşılamayan, akıbeti kesinleştirilmeyen çok sayıda kayıp olduğunu da hatırlattı. Aksungur; deprem sonrasındaki tabloyu; binlerce insanımız yaralandığını, uzuvlarını kaybedenler olduğunu, çok sayıda insanın yaşamını, konteynerlerde, sağlıksız ve çok zor koşullarda, depremin travmasını ve yakınlarını, komşularını kaybetmenin acısını da yüreklerinde taşıyarak sürdürmeye çalıştığını belirterek tanımladı.  “Peki, bu yaşanan acıları bir daha yaşamamak, en azından daha aza indirmek için gerekli adımlar atılıyor mu?” diye soran Aksungur; açıklamasına şöyle devam etti: “Buna evet diyebilmeyi çok isterdik. Ama depremin üzerinden dört aydan fazla zaman geçmesine rağmen ağır hasarlı binalar tehlike yaratan hasarlarıyla, boş virane ürkütücü görüntüleriyle yerli yerinde duruyor.  Adana’da acil yıkım kararı olan 13 bina yıkılmıştır. Ancak son veriler itibarıyla Adana ili Merkez ve İlçelerinde tespit edilen, henüz yıkımı gerçekleştirilmeyen toplam 2 bin 944 adet ağır hasarlı bina, insanlarımızın yaşam alanlarının yanı başında tehlike yaratmaya devam ediyor.   Yine Adana ili Merkez ve İlçelerinde tespit edilen toplam 4 bin 752 orta hasarlı binaya ilişkin belirsizlikler devam etmektedir. Bilindiği gibi yasaya göre bir yıl içinde güçlendirilmesi yapılmayan orta hasarlı binalar, bir yılın sonunda ağır hasarlı kategorisine alınarak yıkılacaktır. Güçlendirmeler konusunda halk çaresizdir. Bu çaresizliği yaratan; merkezi olarak orta hasarlı binalara ilişkin vatandaşlara yol gösterici bir yönlendirmenin olmaması, etrafta taşıyıcı sistemde zafiyetler yaratacak müdahalelere neden olabilecek yetkisiz ve sorumsuz kişilerin bina raporları hazırlamak vaadiyle dolaşmaları ve elbette vatandaşın ekonomik koşullarıdır. Güçlendirme konusunda vatandaşlarımıza aydınlatıcı bilgi ve yanı sıra destek paketi sunulmalıdır. Bu vesileyle bir kez daha uyarmak isteriz ki; itirazların sonuçlandırılması ve kesinleşmesini müteakip; orta hasarlı binaların, deprem karşısında direncini gösterecek ve güçlendirme uygulamasına temel olacak olan performans analizleri, konusunda uzman inşaat mühendisleri tarafından yapılmalıdır. Vatandaşlarımız, yetkisiz ve sorumsuz kişilere karşı dikkatli olmalıdır. Bilgi almak isteyen vatandaşlarımız Şubemize rahatlıkla başvurabilirler. Biz İnşaat Mühendisleri Odası Adana Şubesi olarak Adana – Ceyhan Depreminin 25. yılında bir kez daha yinelemek isteriz ki, depremi değil ama afeti önlemek mümkündür; deprem değil, depreme dayanıklı olmayan binalar öldürür; Yapı stokumuzun deprem dirençli duruma getirilmesi için; merkezi ve yerel yönetimleriyle, tüm kamu ve sivil kuruluşlarla, vatandaşlarımızla; elbirliğiyle tüm önlemlerin, sonuç getirici uygulamaların acilen hayata geçirilmesi sağlamak için, gereken iradeyi kararlılıkla ortaya koymalıyız.”

İMO Adana Şubesi Bina Güçlendirmesi Konusunda, Kat Maliklerine bilgilendirdi Haber

İMO Adana Şubesi Bina Güçlendirmesi Konusunda, Kat Maliklerine bilgilendirdi

ADANA(İLKHABER)-İnşaat Mühendisleri Odası (İMO) Adana Şubesi deprem hasar tespitlerine ve güçlendirilmesi gereken binalara ilişkin yaptığı açıklamada; ağır hasarlıların yıkılacağının açık olduğu ancak orta hasarlı binalara ilişkin belirsizliğin korunduğu kaydedildi. İMO Adana Şube Başkanı Hasan Aksungur tarafından yapılan açıklamada, 6 Şubat depremleriyle Adana ili ve ilçeleri ile 11 ilimizde, yakın geçmişte görülmemiş can kayıpları ve yıkımların yaşandığı ifade edilerek; Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği İl Müdürlüklerince hasar tespit çalışmalarının devam etmekte olduğu, itirazların da değerlendirildiği belirtildi. Aksungur açıklamasında; depremin ardından Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı tarafından orta hasarlı binaların da yıkılacağının söylendiği ancak bu açıklamanın karara dönüştürülmediğini hatırlattı. İtirazların sonuçlandırılması ile birlikte, orta hasarlı durumunun kesinleşmesini müteakip; bu binaların, konusunda uzman inşaat mühendisleri tarafından performans analizine tabi tutulması gerektiğini ifade eden Aksungur “ Elbette ki gerek hasar durumu gerekse güçlendirme maliyetinin yüksek olması nedeniyle yıkım kararı verilecek olanlar çıkacaktır, ancak güçlendirme ile korunabilecek binalar ayrı değerlendirilmelidir” dedi Bu noktada önemli sorunlardan birinin de güçlendirme maliyetinin malikler tarafından karşılanabilmesinin şartları olduğunu belirten Aksungur,  Adana’da hasar tespitlerinin geldiği noktaya ilişkin rakamları verdi. Buna göre;  ağır hasarlı bina sayısı 2.988’dir ki bunlar yıkılacaktır. Orta hasarlı bina sayısı 4.949, az hasarlı bina sayısı 40.498’dir. Sonuç itibarıyle Adana’da 46 bin civarında binanın güçlendirilmesi gerektiğini, içlerinde yıkımına karar verilecek olanların da çıkabileceğini söyleyen Aksungur, güncel rakamların bunlar olduğunu ama itirazların neticelendirilmesi ve hasar tespit çalışmalarının bitirilmesiyle bu rakamların değişebileceğini de ekleyerek açıklamasına şöyle devam etti: “Adana için sayı bu ise, Türkiye genelini ele alacak olursak vatandaşlarımızın çoğunluğunun depreme dirençli olmayan binalarda ikamet ettikleri gerçeği ile karşı karşıyayız. Bu noktaya gelişte kontrolsüz ve plansız şehirleşme, imar afları, rant ve oy hesapları dahil pek çok neden vardır. Bunların detaylandırılması uzunca bir açıklamanın konusudur. Şu an karşımızda acil olarak çözüm bekleyen konu bu binaların deprem dirençli duruma haiz olmasını sağlamaktır. Bu sadece maliklerin vereceği kararla mümkün değildir. Devletin bina güçlendirmeleri için sadece belli şehirlerde değil, sadece sınırlı sayıda değil, tüm binaları kapsayacak bir destek paketi hazırlaması elzemdir. Bu binalarda oturan insanlarımız da haklı olarak can korkusu yaşamakta ve ne yapacağını bilemez haldedir. Bu durumu fırsata çevirmek isteyen yetkili – yetkisiz, bilgili – bilgisiz kişi ve/veya kuruluşlar; daha depremin ilk gününden itibaren bölgemize Adana’mıza akın etmişler, malik olsun – olmasın son kullanıcıların en insani duygularını istismar etmeye başlamış ve bu istismara devam etmektedirler. 6 Şubattan bugüne kadar TMMOB İnşaat Mühendisleri Odası Adana Şubesi, Niğde, Kozan, Kahramanmaraş, Adıyaman, Elbistan Temsilciliklerimiz ile Mersin, Hatay, Gaziantep, Diyarbakır Şubelerimiz ve Temsilcilikleri ile bu fırsatçıların önünü kesmeye çalışmışlardır. Öte yandan görevini yetkili olarak mesleki etik ve kurallara göre yapan kişi ve kuruluşlar bu değerlendirmenin dışındadır. Türkiye’de yürürlükte olan; -        3458 Sayılı Mühendislik, Mimarlık hakkındaki Kanun, -        6234 Sayılı Türk Mühendis Mimar Odaları Birliği Kanunu, -        3194 Sayılı İmar Kanunu, -        4708 Sayılı Yapı Denetimi Hakkında Kanun, Ve bu kanunlara atıfta bulunan diğer kanunlar ve bunların ilgili yönetmelikleri hükümleri gereği ülkede her türlü imar ve yapılaşma (bina, yol, köprü, baraj, demiryolu, havalimanı vb.) faaliyetleri, mühendis, mimar ve şehir plancıları eliyle yürütülmektedir. Çok özel durumlar hariç bu süreçte başka bir meslek disiplini tanımlanmamıştır. Buradan hareketle; binalarda depremden kaynaklı hasarların tespiti ve değerlendirilmesi, 01.01.2019 tarihinde yürürlüğe giren Türkiye Bina Deprem Yönetmeliği (TBDY), Deprem Etkisi Altındaki Binaların Tasarımı için Esaslar’da da açık ve net olarak sadece inşaat mühendislerini tanımlamıştır.  Bu tanımın dışında faaliyette bulunan meslek disiplinleri için TMMOB Disiplin Yönetmeliğinin işletilmesi için kayıtlı oldukları Odalarına bildirimde bulunulmuştur. Bu nedenlerle; hasarsız, az hasarlı ve orta hasarlı binalarda Değerlendirme – Güçlendirme projeleri sadece ve sadece İMO’ya kayıtlı SİM (Serbest İnşaat Mühendisi) ve/veya İTB (İşyeri Tescil Belgesi) Belgeli inşaat mühendisleri tarafından yapılacak ve ilgili belediyesi tarafından ruhsata bağlanacaktır. Ayrıca ruhsata bağlanmadan kaçak olarak yapılan güçlendirme faaliyetlerine karşı ilgili kurumların gerekli denetlemeyi yapması can ve mal güvenliği açısından elzemdir. Sonuç olarak; depremin ilk günlerinden itibaren ortalıkta dolaşan, yetkili ve sorumlu olmayan kişilerden, bünyesinde SİM ve/veya İTB Belgeli inşaat mühendisi olmayan tüzel kişilerden deprem mağduru vatandaşlarımızın bir daha mağdur olmamaları için uzak durması gerekmektedir. İMO Adana Şubemizden gerekli bilgiler alınabilir. Kamuoyuna, ilgililere ve yerel yöneticilere saygılarımızla duyurulur.

En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.