TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
SON DAKİKA
Hava Durumu
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

#göz

İLKHABER-Gazetesi - göz haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, göz haber sayfasında canlı gelişmelere ulaşabilirsiniz.

Kapalı alanlar  Konjonktivite hastalığına zemin hazırlıyor Haber

Kapalı alanlar Konjonktivite hastalığına zemin hazırlıyor

Özel Kaşkaloğlu Göz Hastanesi Başhekimi Doç. Dr. Bilgehan Sezgin Asena, Konjonktivit hastalığının özellikle ilkbahar ve sonbahar aylarında artış gösterdiğini belirtti. Gözlerde kızarma, sulanma, ağrı, kaşıntı ve batma gibi belirtilerle kendini gösteren bu hastalığın yaşam kalitesini olumsuz etkilediğini ifade eden Asena, kapalı alanlarda konjonktivit salgınlarının yaygın olduğunu vurguladı. “Kapalı alanlar viral konjonktivitlerin salgın şeklinde görülmesine neden olur” Doç. Dr. Bilgehan Sezgin Asena, “Bunun yanısıra viral konjonktivitlerde sonbahar kış aylarında artmaktadır. Okulların açılmasıyla birlikte kalabalık, toplu yaşam alanlarına dönüş yapılması, virüslerin yarattığı konjonktivitler gözün kızarması, sulanması, çapaklanması gibi belirtilerle kendini gösterir. Bu bulaşıcı bir hastalıktır. Kapalı alanlar viral konjonktivitlerin salgın şeklinde görülmesine neden olur” şeklinde konuştu. Konjonktivit hastalığı yaşam kalitesini olumsuz etkiliyor Doç. Dr. Bilgehan Sezgin Asena, Konjonktivit tedavisinde göz damlaları kullanıldığını ve hangi damlaları ne kadar kullanacağınıza göz doktorunun karar verdiğini belirterek hastalığın yaşam kalitesini düşürdüğü bilgisini verdi. “Konjonktivit, damlalarla tedavi edilebiliyor” Asena, “Gözün beyazı olan sklera ince, soğan zarı gibi bir tabakayla kaplıdır. Konjonktiva adı verilen bu tabaka gözün yüzeyini nemlendiren maddeler salgılar. Bu tabaka içinde ince damarlar vardır ve dikkatli bakıldığında çıplak gözle dahi görülebilirler. Konjonktivada iltihap olduğunda damarlar daha belirginleşir ve göz kızarır. Konjonktivit, farklı sebeplerle görülür. En sık mikroplar, alerji ve çevredeki irritan maddeler, örneğin sigara dumanı ve hava kirliliğidir. Konjonktivit, Damlalarla tedavi edilebiliyor. Kimi durumlarda tedavi yapılmaksızın da geçebilmektedir. Burada en önemli konu göz ve el hijyenine dikkat edilmesi, kapalı ortamların havalandırılmasıdır. Vücut bağışıklığının sonbaharda havaların serinlemesiyle birlikte düştüğü için vitamin alınmasına da bu dönemde dikkat edilmelidir”

Gözde sinek uçuşmasının 3 nedenine dikkat: Gözde sinek uçuşması neyin belirtisidir? Haber

Gözde sinek uçuşmasının 3 nedenine dikkat: Gözde sinek uçuşması neyin belirtisidir?

Gözde sinek uçuşması olarak tanımlanan durumla b irçok insan sıklıkla karşılaşıyor. Genellikle ciddi bir sağlık sorunu oluşturmayan bu durum gözün içindeki vitreus jelinde oluşan küçük parçacıkların gölgesinin retinaya düşmesiyle ortaya çıkıyor. Kalıcı hale gelen gözde sinek uçmalarına birçok insan zamanla alışıyor ve daha az fark edilir hale geliyor. Ancak uçuşan cisimlerin sayısının artması ve ışık parlamaları şeklinde başlayan görmede bulanıklaşma söz konusu ise retina yırtılması ya da ayrılması söz konusu olabiliyor. Memorial Kayseri Hastanesi Göz Hastalıkları Bölümü’nden Prof. Dr. Mustafa Ataş, gözde sinek uçması olarak tanımlanan sorunla ilgili bilgi verdi. Uçuşan cisimler yaşlılıkla ortaya çıkabilir Uçuşan bu cisimler, çoğu zaman gözlerdeki jel benzeri sıvı olan vitreusun yaşlılığa bağlı olarak küçülmeye başlaması ve gözlerde küçük parçacıklar oluşturması sonucu kendini belli etmektedir. Bu lekeler gözlerinizin içinde dolaşabilmekte, retina makulasının önünde hareket ederek fark edilmektedir. Yaşlılarda daha çok görülen bu burum bir veya iki gözde gelişebilmektedir. Çoğu zaman tedavi gerekli görülmemektedir. Gözde uçuşan cisimler, zamanla gözün dibine çökmekte ve daha az fark edilir hale gelebilmektedir. Sayısı artarsa göz muayenesi gerekli Bu cisimler, açık bir gökyüzüne, boş bir kağıt parçasına veya beyaz bir duvara bakıldığında fark edilebilen düzensiz şekiller veya noktalardır. Hastalar, genellikle hareket eden siyah veya gri lekeler olarak tanımladıkları bu görüntüleri, parlak ışıkta veya beyaz yüzeylere bakarken fark ettiklerini belirtmektedir. Bu şekiller veya noktalar ‘miyodesepsi’ olarak tanımlanmaktadır. Bazen de ışık parlamaları da olabilmektedir. Özellikle yaşlılarda ve miyop hastalarında yaygın bir durumdur. Bu lekelerin sayısında ani bir artış, görme kaybı veya ışık çakmaları gibi belirtiler fark edildiğinde, detaylı bir göz muayenesi yapılması gerekmektedir. Bu belirtiler, retinada yırtılma veya ayrılma gibi daha ciddi durumların belirtisi olabilmektedir. Aslında normal olarak tanımlanan bu durum gözlerin sağlıklı olmadığı anlamına gelmez. Örümcek ve bulutlara benzetilebiliyor Bu cisimleri tanımlamanın birçok yolu bulunmaktadır. Bazı insanlar bu cisimleri örümcek, amip veya bulutlara benzetmektedir. Yapılan araştırmalarda hastaların büyük bir bölümü bu cisimleri tanımlarken aşağıdaki benzetmeleri kullanmaktadır: “Kıvırcık çizgiler, noktalar, örümcek benzeri şekiller, iplik benzeri teller, küçük gölgeli şekiller, siyah veya çok koyu lekeler.” Belirti başlangıçta tek gözde olabilir Sağlıklı gözlerde yaşlandıkça gözde uçuşan cisimler ortaya çıkabilmektedir. Koyu lekeler veya göz kırptığınızda veya başka bir yere baktığınızda varlığını sürdüren şeffaf bir iplik gibi küçük şekiller. Beyaz bir duvara, mavi gökyüzüne veya diğer düz parlak arka planlara bakıldığında en belirgin olan lekeler. Özellikle loş veya karanlık alanlarda şimşek veya kamera feneri gibi flaşlar. Göz uçuşması her iki gözde de meydana gelebilir. Ancak başlangıçta tek gözü etkileyebilirler çünkü her göz eşit olmayan bir şekilde dejenere olabilmektedir. Bir gözdeki vitreus daha hızlı büzülmekte, dolayısıyla uçuşan cisimler ilk önce o gözde fark edilmektedir. Ne zaman doktora gitmeli? Aşağıdaki durumlar söz konusu ise bir göz doktoruna vakit kaybetmeden muayene olunmalıdır: “Uçuşan cisim sayısında artış olduysa, ışık parlamaları görüyorsanız veya görmede bulanıklaşmada arttıysa, görüşü engelleyen gri bir perde varsa, periferik (çevresel) görme kaybınız oluştuysa.” Bu belirtiler ağrısız olmasına rağmen, görme yeteneğini olumsuz yönde etkileyecek bir retina yırtılması veya ayrılmasına işaret edebilmektedir. Ayrıca göz yaralanmaları veya iltihaplanma da sinek uçuşmalarına neden olabilmektedir. Göz doktoru genellikle muayene sırasında bu cisimleri teşhis edecektir. Muayene sırasında, gözlerin içini net bir şekilde görebilmek için gözler damlayla genişletilecektir. Bu işlem retinada hasar olmadığından emin olmak için yapılmaktadır. Göz doktoru doğru teşhis yapabilmek için şu soruları sormalıdır; “Uçuşan cisimleri ilk ne zaman fark ettiniz? Cisimler neye benziyor ve genellikle aynı anda kaç tane görüyorsunuz? Cisimleri ne sıklıkla yaşıyorsunuz? Hiç görüşünüzde flaşlar gördünüz mü? Geçmişte herhangi bir göz ameliyatı geçirdiniz mi? Hiç göz yaralanması geçirdiniz mi? Görüşünüzün herhangi bir kısmı kapalı mı? (Gözlerinizin önünde bir perde olduğunu düşünün) Görüşünüzün yan tarafında (çevresel) herhangi bir gölge görüyor musunuz? Herhangi bir otoimmün hastalığınız var mı? Şeker hastalığınız var mı? Ailenizde veya kişisel retina sorunları geçmişiniz var mı? Nedeni bu sorunlar olabilir Yaş: Yaşlandıkça, vitreus sıvısı büzülmeye başlamakta ve gözde uçuşan cisimler olarak bilinen vitreus sıvısında yüzen lekeler veya kalıntılar oluşturmaktadır. Zamanla, bu uçuşan cisimler gözün dibine çökecektir. Beyin ise bunları ayarlamayı ve görmezden gelmeyi öğrenecektir. Diyabetik retinopati: Bu daha az yaygın bir nedendir, ancak retinadan gelen kan vitreusa yayıldığı için koyu çizgiler görebilmektedir. Üveit hastalığı ise daha az yaygın olmasına rağmen neden olabilmektedir. Tedavi konusunda ise çoğu hastanın zamanla kendi kendine iyileştiği veya hastaların bu duruma uyum sağladığı belirlenmiştir. Nadiren, gözün içindeki vitreus jelin temizlenmesi gerekebilecek cerrahi müdahaleler de yapılabilmektedir. Ancak bu, genellikle daha ciddi vakalar için geçerli bir durumdur. Göz sağlığını korumak ve muhtemel göz sorunlarını erken teşhis etmek için düzenli göz muayenesi yaptırmak önemlidir.

Yarıyıl tatilinde artan sorun: Dijital göz yorgunluğu Haber

Yarıyıl tatilinde artan sorun: Dijital göz yorgunluğu

Günümüzde teknolojinin hızla ilerlemesi ve dijitalleşmenin yaygınlaşması, sunduğu birçok avantaja rağmen göz sağlığını olumsuz etkileyen sorunları da beraberinde getiriyor. Yaklaşan yarıyıl tatilinde çocukların televizyon, tablet ve bilgisayarlarla daha çok vakit geçirmesinin dijital göz yorgunluğuna sebep olabileceğini belirten Medicana Bursa Hastanesi Göz Hastalıkları Uzmanı Op. Dr. Cihan Büyükavşar, ebeveynlere çocuklarının göz sağlığını korumaları için önerilerde bulundu. Uzun süre ekran karşısında oyun oynamak veya ders çalışmanın dijital göz yorgunluğuna yol açabildiğine dikkat çeken Op. Dr. Büyükavşar, “Gözlerin aşırı derecede zorlanması sonucunda ortaya çıkan bu sorun, göz kuruluğu, baş ağrısı, bulanık görme ve odaklanma zorluğu gibi belirtilerle kendini gösterir. Çocuklar, özellikle yarıyıl tatilinde dijital aktivitelere daha fazla zaman ayırarak bu sorunla karşılaşabilirler. Ebeveynlerin çocuklarına dijital cihazların doğru kullanımını öğretmeleri ve ekran sürelerini sınırlamaları önemlidir. Ayrıca uzun süre bilgisayarla çalışan çocukların düzenli aralıklarla mola vermeleri ve 20 dakikada bir 20 saniye en az 6 metre uzağa bakarak gözlerini dinlendirmeleri gerekir. Doğru oturuş pozisyonu ve uygun aydınlatma da göz sağlığını olumlu yönde etkileyebilir” dedi. "6 yaş ve sonrasında ekran süresi 2 saati aşmamalı" Yarıyıl tatilinin çocuklar için bir dinlenme fırsatı olması gerektiğini belirten Op. Dr. Cihan Büyükavşar, şöyle devam etti: “Bu sürede dijital göz yorgunluğuna dikkat edilmesi, çocukların göz sağlığını korumak için atılacak önemli bir adımdır. Ebeveynler, çocuklarına bu konuda farkındalık ve sağlıklı alışkanlıklar kazandırmak üzere rehberlik etmeli. Dijital göz yorgunluğu, artık modern yaşamın bir gerçeği ancak bilinçli kullanım, düzenli molalar ve göz sağlığına yönelik basit önlemlerle bu sorunun etkileri azaltılabilir. Yarıyıl tatili, çocukların enerjilerini toplamaları için bir fırsattır. Bu süreci göz sağlıklarını koruyarak daha bilinçli bir şekilde değerlendirmeleri önemlidir. Pediatristler, çocuk psikiyatristleri ve göz hekimleri tarafından çocuğun yaşına ve gelişim seviyesine bağlı olarak belirlenen ekran süreleri değişiklik gösterir. Her çocuk bireysel ihtiyaçlara sahip olduğu için ailelerin çocuklarının özel durumlarına uygun olarak ekran sürelerini düzenlemeleri gerekir.” 2 yaşın altındaki çocukların ekrandan uzak tutulmasının çok önemli olduğunu vurgulayan Büyükavşar, “2-3 yaş televizyon dâhil 30 dakika, 4-5 yaş 1 saat, 6 yaş ve sonrası ise 2 saati geçmeyecek şekilde ekran sınırlaması yapılması önerilmektedir. 2 yaşın altında da görüntülü görüşme yapılabilir. Unutulmaması gereken, bu önerilerin genel rehberler olduğu ve her çocuğun bireysel ihtiyaçlarına göre ayarlanması gerektiğidir. Ebeveynler, çocuklarının ekran kullanımını dengelemek ve sağlıklı alışkanlıklar geliştirmek için açık iletişim kurmalı ve onların ihtiyaçlarına dikkat etmelidir” diye konuştu.

Şaşılık ve göz tembelliğinin tedavisinde 3 yaş kritik öneme sahip Haber

Şaşılık ve göz tembelliğinin tedavisinde 3 yaş kritik öneme sahip

Türk Oftalmoloji Derneği Başkanı Prof. Dr. Huban Atilla, 3 yaşa kadar göz yapısı ve görme duyusunun hızlı geliştiğini belirterek, "Tanısı çocukluk çağında konulduğunda şaşılık ve göz tembelliğini tedavi edebiliyoruz." dedi. Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Göz Hastalıkları Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi olan Atilla, 57. Ulusal Oftalmoloji Kongresi için geldiği Antalya'da, AA muhabirine, şaşılık ve göz tembelliğinin tanı ve tedavisiyle ilgili açıklama yaptı. Halk arasındaki "yenidoğan görmez" inanışının yanlış olduğunu, yenidoğanların yüzde 15-20 görebildiğini belirten Atilla, şunları kaydetti: "Görme duyusu beynin, gözlerin fiziksel gelişimiyle ve öğrenmeyle 10-12 yaşına kadar gelişiyor. Her aşaması aynı hızda değil. İlk 6 ay çok hızlı öğreniyor. 3 yaşa kadar göz yapısı ve görme duyusu çok hızlı gelişiyor. 3 yaş dönemi doğru görme duyusunun kazanılması için çok önemli. Çocuğun kendini ifade edemediği bir dönem. O yüzden gözle ilgili problemlerde objektif tanı yöntemleriyle göz kontrolü yapılarak tanı konulabiliyor. Bu dönem hem hızlı gelişim hem de problemlerin sık görüldüğü dönem. Anne babalarda 'Çocuk kendini ifade edemiyor doktora götürsek nasıl bakılacak' gibi yanlış inanış var. Halbuki her aşamada biz çocukların göz muayenesi yapıp tanı koyabiliyoruz." Gözün sinir tabanlarıyla ilgili problem varsa tespit edebildiklerini bildiren Atilla, 3 yaş döneminde dışarıdan gelen bilginin yüzde 90 kaynağının görme duyusu olduğunu aktardı. Atilla, görme duyusunun iyi gelişmesinin, çocuğun fiziksel ve sosyal gelişimindeki önemini vurgulayarak, şöyle konuştu: "3 yaşından sonra okul çağına kadar hızlı gelişiyor ve 10-12 yaşında tamamlanıyor. Çocuk bu dönemde görmeyi öğrenemediğinde maalesef biz ileri aşamada bunu tekrar öğretemiyoruz. Beynin öğrendiği bir potansiyel ve sonradan kazandıramıyoruz. Hayatın 10-12 yaşında görmenin öğrenildiği dönemde eğer görmeyi olumsuz etkileyen bir problem varsa ki bunların en sık sebepleri şaşılık, gözlük numarası farklılığı ya da kapak düşüklüğü, katarakt gibi göz yapısal problemler göz tembelliğine sebep oluyor. O yüzden çocukluk dönemindeki taramalar, kontrol muayeneleri, gözlük ihtiyacı varsa onun takılması çok büyük önem taşıyor." - "Şaşılığın yüzde 90'ı çocukluk döneminde ortaya çıkıyor" Şaşılığın yüzde 85-90'ının çocukluk döneminde ortaya çıktığını dile getiren Atilla, çocukluk döneminde ortaya çıkan şaşılıkların yüzde 50'sine göz tembelliğinin eşlik ettiğini söyledi. "Gözün birinde kayma olunca beyin o gözü kullanamadığından iki gözde de bulanık görme problemi yaşanıyor. Tanısı çocukluk çağında konulduğunda şaşılık ve göz tembelliğini tedavi edebiliyoruz." diyen Atilla, toplumda yüzde 2-3 oranında göz tembelliği görüldüğünü bildirdi. Atilla, halk arasında şaşılığın estetik bir problem olarak kabul edildiğini belirterek, bunun görme kaybıyla alakalı bir durum olduğunun unutulmamasını ve dikkatli olunmasını istedi.

Diyabetin kontrol altında tutulması göz sağlığı için de önemli Haber

Diyabetin kontrol altında tutulması göz sağlığı için de önemli

ANTALYA (AA) - AYŞE YILDIZ - Türk Oftalmoloji Derneği Tıbbi Retina Birimi Başkanı Prof. Dr. Nurten Ünlü, göz açısından sinsi hastalık olan diyabetin görme bozuklukları, erken yaşta katarakt başta olmak üzere birçok rahatsızlığa neden olabildiğini belirterek, göz sağlığı için de sağlıklı beslenme ve fiziksel aktiviteyi artırmanın önemli olduğunu bildirdi.Aynı zamanda Ankara Eğitim ve Araştırma Hastanesi Öğretim Üyesi olan Ünlü, 57. Ulusal Oftalmoloji Kongresi için geldiği Antalya'da, AA muhabirine yaptığı değerlendirmede, 14 Kasım'ın Dünya Diyabet Günü olduğunu hatırlatarak, toplumun yüzde 15'inde diyabetin görüldüğünü söyledi.Diyabetin önemli toplumsal sağlık sorunu olduğunu dile getiren Ünlü, Türkiye'nin Avrupa'daki en yüksek diyabet görülen ülke olduğunu ifade etti.Obezitenin artmasının, kötü beslenme ve fiziksel aktivitelerin azalmasının diyabeti artırdığına dikkati çeken Ünlü, şunları söyledi:"Ülkemizde diyabet önemli bir sorun. Diyabet göz açısından sinsi bir hastalık, gözün önden arkaya pek çok yapısını etkiliyor. Erken yaşta katarakt yapıyor. Kontrolsüz diyabette hastanın gözlük dereceleri hızla değişebiliyor. Yüksek miyopiye gidiş olabilir. Hasta üç-dört ayda gözlüğünü değiştirme ihtiyacı duyuyorsa uyanık olup, şekerini kontrol etmek gerekiyor. Diyabet hiç bulgu vermeden gözde belirtiler yapabiliyor. Gözden diyabet tanısı bile koyabiliyoruz. Normal göz muayenesine geldiğinde gözünün arkasını büyütüp baktığımızda diyabete ait bulgular olup, hastaya 'senin şekerin var mı' dediğimizde hasta bunun farkında olmayabiliyor. Dahiliyeye yönlendirdiğimizde diyabet tanısı konulabiliyor. Sinsi olduğu için son aşamada görmeyi azaltmadan da bulgu verebiliyor."- "Tedavide önemli gelişmeler var"Diyabetten kaynaklı göz hastalıklarının tedavisinde önemli gelişmeler olduğuna işaret eden Ünlü, "Eskiden sadece lazer tedavileri yapılıyordu ve amaç mevcuttaki görmenin korunması şeklindeydi. Ama şimdi gözün içine enjeksiyon iğne tedavileri yapılıyor. Bunlarla görmeyi koruduğumuz gibi hatta artırdığımız, önemli bir hasta oranı var." diye konuştu.Ünlü, diyabetin bazen gözde kanamalar yapabildiğini dile getirerek, bu tür durumların tedavisinde cerrahi tekniklerin ilerlemesiyle oldukça başarılı sonuçlar aldıklarını vurguladı.Gözün arkasında diyabetik retinopati ve görme noktasında makula ödemi olduğunda görmenin ciddi şekilde azaldığını anlatan Ünlü, konuşmasını şöyle sürdürdü:"Makula ödemi yaptığında artık biz aktif olarak gözün içine enjeksiyon tedavileri yaparak, gerekirse beraberinde lazer tedavileriyle bu görme kayıplarını önleyebiliyoruz. Diyabetin iyi kontrol edilmesi çok önemli. Beraberinde hastanın hipertansiyonu olabilir, lipitleri yüksek olabilir. Onun da kontrolü yine çok önemli. Diyabet vücudumuzda böbreklerimizden, damarlarımıza, gözümüze, sinirlerimize kadar pek çok organı tutan bir hastalık. Onun için dikkatli olmalıyız. Göz sağlığı için sağlıklı beslenmek, diyetine uymak, dahiliye doktoruna düzenli gitmek, ilaçlarını ayarlamak, fiziksel aktivitesini iyi yapmak ve hiçbir şikayeti olmasa dahi mutlaka senede bir göz muayenesine gitmek gerekiyor."

Yapay zeka teknolojileri göz tedavilerinde kilit rol üstlenecek Haber

Yapay zeka teknolojileri göz tedavilerinde kilit rol üstlenecek

Kapran, 57. Ulusal Oftalmoloji Kongresi için geldiği Antalya'da, AA muhabirine, teknoloji ve bilimdeki gelişmelerle bilgisayar teknolojisi ve dijital devrimin göz alanında da çok büyük ilerlemelere yol açtığını söyledi. Yapay zeka uygulamalarından oftalmolojinin önemli ölçüde faydalandığını anlatan Kapran, bu teknolojinin göz sağlığı alanında, erken teşhiste, hastalık tahmininde ve tedavi süreçlerinin iyileştirilmesi açısından önem arz ettiğini vurguladı. Göz tedavilerinin 10 yıl sonra çok daha yüksek teknolojiyle yapılacağını aktaran Kapran, "Bununla ilgili komisyonlar kurup araştırmalar yapıyoruz. Yapay zekayı biz en çok pandemi döneminde kullandık. Pandemi döneminde sanal gerçeklikle simülasyon, yani ameliyat eğitimleri yaptık. Çünkü eğitim ve ameliyatlar o zaman durmuştu. Asistanların yetişmesi gerekiyordu. Yapay zekayı burada kullandık. Asistanlar cerrahi eğitimde ameliyat yapmayı yapay zekayla orada öğrendiler. Kendilerini geliştirdiler ve sonra da hasta başında ameliyatlarını uygulayabildiler." diye konuştu. Söz konusu cihazların dünyada çok az merkezde olduğuna dikkati çeken Kapran, yüksek teknolojili cihazların çok maliyetli olduğunu ifade etti. Dernek bünyesinde Ankara, İstanbul, İzmir ve Gaziantep'te toplam 4 cihazlarının olduğunu dile getiren Kapran, şunları kaydetti: "Yapay zekayı şu anda en çok eğitimde kullanıyoruz. Yakın gelecekte şeker hastalarının gözlerini takip etmekte yapay zeka kullanacağız. Türkiye'de 15 milyon civarında şeker hastası var. Bu hastaların takibinde yapay zeka kullanılacak. Çünkü hastalar göz hekimine gitmiyorlar. Dahiliye hekimine de çok gitmiyorlar. Aile sağlığı merkezlerinde belki de muayene edilerek erken dönemde şeker hastalıkları yakalanabilir ve bunlar doktora yönlendirilebilir. Aslında ilk başta yapay zeka sanki doktorun işini yapacak gibi görülüyordu. Fakat şu anda yapay zekanın doktora ve hastaya yardımcı olduğunu ve daha önce ulaşamadığımız hastalara da ulaşmamızı sağlayan bir teknoloji olduğunu söyleyebilirim." - Kişiye özel tedavi yöntemleri oluşturulmasında kilit rol oynuyor Tıbbın bireyselleştirilmiş tıbba doğru evrildiğinin altını çizen Kapran, hastalıkların çoğunun genetik olduğunu belirtti. Genetik yapı ve bozukluklar tespit edildikten sonra herkese aynı tedavi yapılmayacağına işaret eden Kapran, "Herkese göre uygun tedaviler yapılacak. Örneğin, en fazla görme kaybı yapan yaşa bağlı makula dejenerasyonu var. Buna sarı nokta hastalığı da diyorlar. Burada farklı genetik bozukluklar var. Hastaların genetik bozukluklarını bireyselleştirilmiş yapay zeka tespit ettikten sonra iyi gelecek tedaviyi tespit edecek. Bu da tıpta büyük bir gelişme. 10 yıl sonra çok daha farklı bir yerde olacağız." ifadelerini kullandı. Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre dünyada 2 milyar 200 milyon görme yetisi azalmış insan olduğu bilgisini paylaşan Kapran, Türkiye'de yılda 450 bin civarında katarakt ameliyatı yapıldığını sözlerine ekledi.

Küçük Zeynep'in korneaları iki hastaya "ışık" oldu Haber

Küçük Zeynep'in korneaları iki hastaya "ışık" oldu

ANTALYA (AA) - GÜLSEM ADAM - Antalya'da ani kalp durması sonucu hayatını kaybeden 13 yaşındaki Zeynep Sükeyna Fidancı'dan alınan kornealar, Akdeniz Üniversitesi Hastanesinde gerçekleştirilen operasyonla iki hastaya nakledildi.Akdeniz Üniversitesi Hastanesinde bazı rahatsızlıkları nedeniyle tedavi gören Zeynep Sükeyna Fidancı'nın ani kalp durması sonucu 31 Aralık'ta beyin ölümü gerçekleşti. Zeynep'in ailesi, çocuğun organlarını bağışlama kararı aldı.Çocuğun iki böbreği, karaciğeri yılbaşı gecesi organ bekleyen 3 hastaya nakledildi.Zeynep'in kornealarının nakli de Akdeniz Üniversitesi Hastanesinde Göz Hastalıkları Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mustafa Ünal ve ekibince gerçekleştirildi.Anadolu Ajansı ekibi, büyük bir titizlikle gerçekleştirilen kornea nakillerini görüntüledi.- "Hastalar görmeye başlayınca çok duygusallaşıyor"Prof. Dr. Mustafa Ünal, AA muhabirine, nakil yapılan Didem Üçöz ve Elif Sarı'nın korneanın deformasyonuyla ilerleyen ve görmeyi azaltan "keratokonus" hastası olduklarını söyledi.Hastalığın ilerleyen evrelerde nakil gerektirdiğini belirten Ünal, iki hastanaye küçük Zeynep'ten alınan korneaları başarılı bir şekilde naklettiklerini dile getirdi.Bazı hastaların uzun süredir nakil beklediğine dikkati çeken Ünal, "Hastalarımız nakil sonrası görmeye başlayınca çok duygusallaşıyor, boynumuza sarılıyorlar. Hastamızın bu mutluluğunu görünce bütün yorgunluğumuz geçiyor." dedi.- "Nakil haberini alınca mutluluktan ağladım"Kornea nakli yapılan 35 yaşındaki beden eğitimi öğretmeni Üçöz, kendisine 10 yıl önce teşhis konulduğunu ve zamanla görme kaybının arttığını anlattı.Öğretmen olduğu için daha çok zorlanmaya başladığını belirten Üçöz, "Deftere yazı yazmakta zorlanıyordum, bulanık görüyorum. Mesela otobüs numarasını göremediğim için durakta saatlerce beklediğim oldu. Nakil haberini alınca mutluluktan ağladım, en güzel yeni yıl hediyesi oldu." diye konuştu.Güzellik uzmanı 38 yaşındaki Elif Sarı da baş ağrısı şikayetiyle doktora gittiğini ve "keratokonus" teşhisi konulduğu söyledi.Zamanla görme kaybının arttığını ve sol gözünün sadece yüzde 2 oranında görebildiğini ifade etti.Her şeyi bir bulut tabakası arkasındaymış gibi gördüğünü belirten Sarı, "Daha önce sağ gözümden nakil oldum, yüzde 35 görmeye başladım. İlk operasyondan sonra renkleri öğrendim, her şeye çok mat bakıyormuşum." dedi.Hastaneden nakil haberi telefonu alınca heyecandan konuşamadığını ve telefonu eşine verdiğini anlatan Sarı, hemen Mersin'den yola çıkarak Antalya'ya geldiğini söyledi.Zeynep'e ve organ bağışına karar veren ailesine hep dua edeceğini dile getiren Sarı, "Ben de organlarımı bağışladım. Biri bana can olduysa ben de can olmak istiyorum. Herkes organ bağışı yapsın, kornea bağışı için sıra bekleyen çok insan var. İnsanlar daha fazla bağışta bulunsun. Mustafa Hoca ve ekibine çok teşekkür ederim." ifadelerini kullandı.

Cerrahi simülasyon eğitimi göz ameliyatlarındaki başarıyı artırıyor Haber

Cerrahi simülasyon eğitimi göz ameliyatlarındaki başarıyı artırıyor

ANTALYA (AA) -AYŞE YILDIZ - Türk Oftalmoloji Derneği Başkanı Prof. Dr. Ziya Kapran, pilotluk eğitimi gibi göz hekimleri için de özel cihazlar alarak cerrahi simülasyon eğitimleri verdiklerini söyledi.Kapran, Antalya'da düzenlenen "56. Ulusal Oftalmoloji Kongresi" kapsamında AA muhabirine, göz ameliyatları ve tedavisinde her geçen gün yeni gelişmelerin yaşandığını kaydetti.Dernek olarak göz hekimliği görevine yeni başlayacak asistanların tecrübesini artırmak için çalışmalar yaptıklarını anlatan Kapran, cerrahi alanda simülasyon eğitimi için özel cihazlar aldıklarını ifade etti.Bu uygulamanın dünyada çok az ülkede kullanıldığını vurgulayan Kapran, şunları kaydetti:"Dernek olarak simülasyonla eğitim başlatmıştık. Çok yararlı olduğunu gördükten sonra eğitimi yoğun ve sistematik şekilde yapmaya karar verdik. Tıpkı uçak kullanacak pilotun simülasyon eğitimi gibi göz ameliyatı yapacak asistanlarımızın da simülasyonu var. Yapay gerçeklik prensibiyle çalışan cihazlar sayesinde asistanlarımız daha kontrollü, tekniğe uygun komplikasyonların da olmadığı ameliyatlar yapmayı öğreniyor. Burada kendisini geliştirip, tecrübe kazandıktan sonra hastayı ameliyat ediyor."Şu ana kadar 900 kişinin eğitim aldığını, gençleri desteklemek için başarılı olanları ödüllendirerek, eğitime teşvik ettiklerini aktaran Kapran, Türkiye'deki hekimlerin yanı sıra yurt dışından bu eğitimi almak için gelenlerin olduğunu ve onlara da kurslar açtıklarını bildirdi.- "Yurt dışından da yoğun talep alıyoruz"Balkanlar, Ortadoğu ve Türk Cumhuriyetlerinden de simülasyon eğitimi için yoğun talep aldıklarını ifade eden Kapran, simülasyondaki tüm programları kullanabilmenin bir hafta sürdüğünü, uzmanlar gözetiminde eğitimin verildiğini anlattı.İstanbul, Ankara, İzmir ve Adana'da özel cihazların bulunduğu, simülasyon eğitimleri veren dört merkez kurduklarını vurgulayan Kapran, yakın illerdeki uzmanların bu eğitim üstlerinden yararlandığını söyledi.Kapran, "Simülasyonda yapay zeka sayesinde gerçek bir ameliyatı yapar gibi birebir yaşıyorlar ve mükemmel sonuçlar veriyor. Sanal gerçeklikle yapılan bu eğitimler, göz ameliyatlarındaki başarı oranlarımızı da yükseltti. Eğitimcilerimiz ne kadar yararlı olduklarını bizzat deneyimliyorlar. Simülasyonla katarakt, göz arkası ameliyatları yapılıyor. Bu da göz ameliyatlarının yüzde 80'ini karşılıyor. Her yıl 20 bin prematüre bebek doğuyor. Bu cihazlar, prematüre veya diyabetli bebeklerin göz taramalarında da bize yardımcı oluyor. Bu bebeklerde ilk iki, üç ayda tarayıp tedavi etmezsek maalesef görme yeteneklerini kaybedebiliyorlar." değerlendirmesinde bulundu.

En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.