Kerem Şahin, “Ülkemizin çevre sorunlarına karşı acil ve etkili önlemler alması gerekmektedir”
Adana’da TMMOB Adana İl Koordinasyonunda 5 Haziran Dünya Çevre Günü'nü için basın açıklaması düzenlendi. Düzenlenen basın açıklamasında çok sayıda katılımcı katıldı. Basın metnini TMMOB Adana İl Koordinasyon Sekreteri Kerem Şahin, Çevre Mühendisleri Adana Şube Başkanı Deniz Orhan okudu.
Şahin, “Ülkemiz, coğrafi konumu ve biyolojik çeşitliliği ile önemli bir doğal mirasa sahiptir”
TMMOB Adana İl Koordinasyon Sekreteri Kerem Şahin basın açıklamasında konuşmasına başlarken şu ifadelere yer verdi: “Bugün, tüm dünyada çevre bilincinin artırılması ve doğanın korunması için önemli bir gün olan 5 Haziran Dünya Çevre Günü'nü kutluyoruz. Bu özel günde, Türkiye’nin çevre sorunlarına dikkat çekmek ve sürdürülebilir bir gelecek için atılması gereken adımları vurgulamak istiyoruz. Ülkemiz, coğrafi konumu ve biyolojik çeşitliliği ile önemli bir doğal mirasa sahiptir.”
İl Koordinasyon Sekreteri Kerem Şahin 5 Haziran Dünya Çevre Günü kapsamında bazı durumlara değinerek şunları söyledi: “Ancak bu mirasa ne kadar sahip çıktığımızı birazdan bahsedeceğim veriler ile daha iyi anlayacağız;Türkiye'de 2023 yılı itibarıyla hava kalitesi indeksi ortalama olarak 63'tür, bu da Dünya Sağlık Örgütü’nün belirlediği sınırların üzerindedir. 5 büyük kentimizde partikül madde oranı yıllık ortalaması Dünya Sağlık Örgütü'nün önerdiğinin 2 katından fazladır. Yaygın bilinen bir yanlış olarak ülkemiz su zengini bir ülke değildir. Kişi başına yıllık 1500 m³ su ile “su stresi” yaşayan ülkeler arasındayız. 2021 yılından bugüne kadar yaklaşık 3 yıl içerisinde 178 bin hektar orman alanının kaybını yaşadık. Orman yangınlarının yanında bir de imar alanları için feda ettiklerimizin yerini doldurmak ise uzun yıllarımızı alacaktır. Geri dönüşüm oranımız ise çok daha vahim. seviyesindeki geri dönüşüm oranımız sürdürülebilir bir yaşam için yeterli olmaktan çok uzak olmakla beraber üzerine geri dönüşümü zor atıkların ithalatını yapıyor olmamızın izahı olamaz. Ülkemizin tüm atık istatistiğinin içerisinde “Hanehalkı” olarak geçen bireysel tüketim %25’e yakındır. İmalat Sanayi, Termik Santral, Maden İşletmeleri ve Organize Sanayi Bölgelerinin atıkları ise yurdumuzun toplam atık miktarının %75’inden fazladır. Bir yandan dünyanın ve ülkemizin enerji sorunu sürerken diğer taraftan ülkemizin enerji ihtiyacının sadece %25’i yenilenebilir enerji kaynaklarından sağlanmaktadır.”
“Atık Su Tesislerinin Kullanımı Arttırılmalıdır”
Kerem Şahin, “Ülkemizin çevre sorunlarına karşı acil ve etkili önlemler alması gerekmektedir. Hava kalitesinin iyileştirilmesi için bireysel önlemlerin yanında ülkemizin sanayisinin emisyonlarının sıkı bir şekilde denetlenmesi ve temiz enerji kullanımına teşviki arttırılmalıdır. Su tasarrufu bilincinin arttırılması ile beraber atık su tesislerinin kullanımı arttırılmalıdır. Tarımda kullanılan su miktarının verimliliği için modern tarım sulama tekniklerine ivedilikle geçilmelidir. Atık su arıtma tesislerinin kullanımının ülkemizde yaygınlaşması gerekmektedir” diyerek ifade etti.
Şahin, basın açıklamasında plastik kullanımının azaltılması gerektiğine değinerek şu ifadeleri kullandı: “Endüstriyel atıkların doğaya bilinçsizce salınımını önlemek için daha sıkı denetimlere ihtiyaç vardır. Plastik kullanımının azaltılarak alternatiflerinin kullanımı teşvik edilmelidir. Bugün, çevremizi korumak için atılacak her adımın, geleceğimiz için ne kadar değerli olduğunu bir kez daha vurguluyoruz. Türkiye’nin doğal güzelliklerini ve zengin biyolojik çeşitliliğini korumak için hep birlikte çalışmalıyız. Dünya Çevre Günü'nde, herkesin çevre bilincini artırarak doğaya daha duyarlı ve sürdürülebilir yaşam alışkanlıkları geliştirmesi gerektiğini bir kez daha hatırlatıyoruz. Unutmayalım ki, sağlıklı bir çevre, sağlıklı bir toplum demektir.”
Ekokırım
Orhan, “Deniz Ve Orman Ekosistemlerini De Yok Ederek Tarihe Kara Bir Leke Olarak Kazınmıştı”
Çevre Mühendisleri Adana Şube Başkanı Deniz Orhan, “Geçtiğimiz yüzyıl, doğaya karşı yapılan yıkımların ve vahşetin izlerini taşıyor. Bu vahşet, "ekokırım" olarak adlandırılan ve geri dönüşü imkânsız zararlara yol açan bir dizi eylemle kendini gösteriyor. Nükleer Silahlar ve Kimyasal Savaşlar: İlk ekokırım örnekleri, Pasifik Okyanusu'nda yapılan nükleer silah denemeleri ve Vietnam Savaşı'nda ABD'nin ormanları kurutmak için kullandığı kimyasal silahlardır. Bu barbarca eylemler, sadece insan hayatını değil, deniz ve orman ekosistemlerini de yok ederek tarihe kara bir leke olarak kazınmıştı” diyerek basın açıklamasına başladı.
Deniz Orhan basın açıklamasında ekokırımın tanımına değinerek şu ifadelere yer verdi: “Ekokırım tanımına ve günümüzdeki tezahürlerine bakacak olursak; ekokırım kelimesi, ilk kez Pasifik'teki nükleer silah denemelerinin yarattığı yıkımı tanımlamak için kullanılmıştır. Tanımların ışığında, okyanusların plastik kirliliği, denizlerin aşırı avlanma sonucu tükenmesi, ormanların ve yağmur ormanlarının yok edilmesi, nehirlerin ve göllerin zehirli atıklarla kirletilmesi, madencilik faaliyetlerinin yarattığı tahribat, petrol sızıntıları, fosil yakıt kullanımı, radyoaktif sızıntılar, kimyasal ve endüstriyel emisyonlar ve hava kirliliği gibi birçok eylem ekokırım kapsamına girmektedir. Kapitalist sistemin sürekli doymak bilmeyen iştahı, doğanın sistematik bir şekilde yok edilmesine yol açmıştır ve daha da devam etmektedir. Doğal kaynaklar sömürülürken, ekolojik dengenin korunması gözetilmemekte ve geri dönüşü imkansız zararlar verilmektedir.”
Orhan, basın açıklamasında Türkiye’deki ekokırımın son durumuna değindi: “Son yıllarda "ekokırım" kavramını ülkemizde de sıklıkla duymaya başladık. Peki, Türkiye'de ekokırım işleniyor mu? İkizdere’den Datça’ya, Mersin’den Aliağa’ya, Gürpınar’dan Kazdağları’na, Salda’dan, Marmara’ya; Munzur`dan İliç`e, Maraş`tan Antakya`ya, Adıyaman`dan Adana`ya dağlardan derelere, ovalardan göllere, nehirlerden denizlere, toprağa ve havaya kapitalizmin korkunç boyutlara ulaşan doğa talanları ile sınanıyoruz.”
Deniz Orhan, “Hava kirliliği, su kirliliği ve toprak kirliliği gibi birçok sorun bu santrallerden kaynaklanıyor”
Çevre Mühendisleri Adana Şube Başkanı Deniz Orhan, “Endüstriyel ve tarımsal atıkların nehirlere deşarj edilmesi sonucu Ergene, Büyük Menderes ve Gediz nehirleri simsiyah bir halde akıyor ve Ege Denizi'ne dökülüyor. Bu nehirlerdeki canlılar yok olmanın eşiğinde ve bölgedeki insanlar bu kirli sudan etkileniyor. Tarımda bu sular kullanılarak halk ve çevre sağlığı hiçe sayılıyor. Bu durum açıkça bir ekokırım suçu değil mi? Yatağan ve Afşin-Elbistan'daki kömürlü termik santraller, yıllardır bölgede kirlilik ve ekolojik yıkım saçıyor. Hava kirliliği, su kirliliği ve toprak kirliliği gibi birçok sorun bu santrallerden kaynaklanıyor. Adana`daki termik santraller Maraş`tan farklı mı? Ceyhan bölgesinde santrallerin faaliyete geçmesinden sonra, bilirkişi raporlarına da yansıyan ve ortaya çıkan 60 farklı kanser türü sizce tamamen tesadüf mü? Bu durum da bir ekokırım değilse nedir? Bu ve benzeri ekokırımlar için ne yazık ki herhangi bir ceza uygulanmıyor. Üstüne Kanal İstanbul ve İzmir Çeşme Turizm Projesi gibi "çılgın" projeler, Kazdağları'nda ve Cerrattepe'de ve Munzur`da yaşananlar ve zeytinlik alanların madencilik ve endüstrileşmelere açılması gibi yeni ekokırımların önünü açıyor. Deprem atıkları ile ortaya çıkan asbest tehlikesi, kurşun tehlikesi, havadaki diğer kimyasallar ve tozlar, bizlere facianın boyutlarının ne kadar ciddi olduğunu göstermiyor mu?” dedi.
Deniz Orhan, “Sorumluları görmezden gelmek, gelecek nesiller için felaket anlamına gelir”
Deniz Orhan basın açıklamasını sonlandırırken ekokırımın sadece doğya değil aynı zamanda insanlara da zarar verdiğine değinerek şu ifadeleri kullandı: “Ekokırımlar, sadece doğaya karşı değil, insanlığa ve dünya üzerindeki tüm canlı varlıklara karşı da işlenen suçlardır. Bu vahşete karşı sessiz kalmak ve sorumluları görmezden gelmek, gelecek nesiller için felaket anlamına gelir. Ekosistemleri korumak ve doğayla barışık bir şekilde yaşamak için acil önlemler alınması ve kapitalist sistemin doğaya karşı saldırganlığına son verilmesi gerekmektedir. Doğayı korumak hepimizin görevidir. Ekokırımlara karşı sesimizi yükselterek ve bilinçli bir şekilde davranarak doğamızı ve geleceğimizi koruyabiliriz. “