TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
SON DAKİKA
Hava Durumu
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

#Dr. Haluk Uygur

İLKHABER-Gazetesi - Dr. Haluk Uygur haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Dr. Haluk Uygur haber sayfasında canlı gelişmelere ulaşabilirsiniz.

Anadolu'dan kaçırılan tarihi eserlerin yurda getirilmesi çağrısı Haber

Anadolu'dan kaçırılan tarihi eserlerin yurda getirilmesi çağrısı

İngiliz William Burckhardt Barker, Edwin John Davis ve Fransız Victor Langlois'in kaleme aldığı “Kilikya'nın Tanrıları ve Yöneticileri, Kilikya'ya Yolculuk ve Asyatik Türkiye'de Yaşam” isimli 3 kitap, Anadolu'daki tarihi eserlerin yurt dışına kaçırılmasında önemli bir delil niteliği taşıyor. Altınoran Düşünce ve Sanat Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Haluk Uygur'un girişimi, Çevirmenler Ayşe Ateşoğlu ve Hakan Yaman'ın katkılarıyla Türkçeye çevrilen kitaplarda, tarihte farklı medeniyetlerin izlerini taşıyan Anadolu'daki tarihi eserlerin yurt dışına nasıl kaçırıldıklarına dair önemli bilgiler yer alıyor. Söz konusu kitaplarda, Fransız ve İngiliz tarihçiler Victor Langlois ile William Baker tarafından Mersin'in Tarsus ilçesinden bin heykelciğin kaçırılma hikâyeleri anlatılıyor. Altınoran Düşünce ve Sanat Derneği Başkanı Dr. Haluk Uygur tarafından, Mersin Büyükşehir Belediyesi Kültür ve Sosyal İşler Dairesi Başkanlığı bünyesindeki Tarsus’a Değerler Katanlar Kurulu (TADEKA) binasında gerçekleşen etkinlikte, Tarsus'tan kaçırılan tarihi eserler konu edildi. İngiliz William Burckhardt Barker, Edwin John Davis ve Fransız Victor Langlois tarafından yazılıp, Türkçe'ye kazandırdıkları kitaplarda bahsedilen 1000 heykelciğin Tarsus'a geri getirilmesi için, 2022 yılında iade edilen Sidemara lahitinin bir parçası olan Eros başının yurda getirilmesi örnek alınarak, girişimde bulunulması gerektiğini ifade eden Dr. Uygur, "Yumuktepe ve Tarsus Gözlükule’de yapılan kazıların buluntularında geçmişi Proto-Kalkolitik ve Neolitik çağa kadar uzandığı değerlendirilen kentin tarihi eserleri, acımasızca yurt dışına kaçırılmış. Hititlerden başlayarak, Asurlular, Persler, Romalılar, Bizanslılar ve Osmanlılar gibi pek çok uygarlığın izlerini taşıyan Mersin'in tarihi ve kültürel mirası, yeniden ülkemize kazandırılmalı. Ülkemizde tarihi eseri en çok talan edilen ve en fazla tarihi eseri yurtdışına kaçırılan kent, Tarsus'tur. Tarsus'un en büyük hırsızları da Victor Langlois ve William Baker'dir. Bunlar, Fransa ve İngiltere için Tarsus'da görev yapmışlar, istihbarat toplayıp, bombalar patlatarak kaçak kazı yapmışlar ve yaklaşık 1000 adet heykelciği yurt dışına taşımışlar" dedi. Patates çuvalı içinde yurt dışına kaçırılmıştı Adana'nın en eski yerleşim yerlerinden olan Tepebağ Mahallesi’nde 1882 yılında bir binanın inşaat kazısında bulunarak yasa dışı yollarla patates çuvalı içinde yurt dışına götürülen ve New York Metropolitan Müzesi'ne hediye edildiği öne sürülen Mısırlı Hemşire Satsneferu Heykeli'nin de Türkiye'ye getirileceği gün beklediklerini ifade eden Uygur, şunları kaydetti: " İngiliz William Burckhardt Barker, Edwin John Davis ve Fransız Victor Langlois'in yazdığı söz konusu kitaplar Türkçe’ye kazandırılınca, bunların hırsızlıkları ve tarihi eser düşmanlıkları da istihbarat faaliyetleri gibi ortaya çıktı. Bizim görevimiz ise, kitapları Türkçe'ye kazandırmakla bitmiyor. Kaçırılan bu eserlerin yurda geri getirilmesi için ilk ışığı yakmak gerek. Bu kişiler, hırsızlığı sadece Tarsus'ta yapmamışlar; Samandağ'dan Anamur'a uzanan bölgede faaliyet göstermişler. Yaptıklarını da belgeleriyle kitaplarında adeta itiraf etmişler. O 1000 heykel Tarsus'a gelse, zaten tarihi açıdan bir işaret noktası olan Tarsus’un nasıl önem kazanacağı düşünülmeli. Bu konuda bakanlıklar nezdinde gerekli girişimler en kısa zamanda yapılmalı, ülkemize ait nadide eserler, geri getirilmeli."

Tarsus'un yurt dışına kaçırılan 1000 heykelciği Haber

Tarsus'un yurt dışına kaçırılan 1000 heykelciği

Mersin Büyükşehir Belediyesi Kültür ve Sosyal İşler Dairesi Başkanlığı bünyesindeki Tarsus’a Değerler Katanlar Kurulu (TADEKA) binası, Yumuktepe ve Tarsus Gözlükule’de yapılan kazıların buluntuları sonucunda geçmişi Proto-Kalkolitik ve Neolitik çağa kadar uzandığı değerlendirilen kentin tarihi eserlerinin nasıl yurt dışına kaçırıldığına ilişkin sunuma ev sahipliği yapacak. Altınoran Düşünce ve Sanat Derneği Başkanı Dr. Haluk Uygur, eski çağlardan itibaren birçok medeniyetin etkisinde kalmış, Hititlerden başlayarak, Asurlular, Persler, Romalılar, Bizanslılar ve Osmanlılar gibi pek çok uygarlığın izlerini taşıyan Mersin'in zengin tarihi ve kültürel mirası ile ilgili dikkat çeken sunum gerçekleştirecek. Dr. Uygur, yarın 17.30'da başlayacak olan konferansta, çevresindeki arkeolojik alanlar ve antik kentlerin önemine değinerek, Fransız ve İngiliz tarihçiler Victor Langlois ile William Baker tarafından Mersin'in Tarsus ilçesinden bin heykelciğin kaçırılma hikâyesini anlatacak. Dr. Haluk Uygur, etkinlik öncesi ilkhaber-gazetesi.com'a yaptığı açıklamada, çok sayıda tarihi eserin, geçmişte ülkemizden yurt dışına yasal olmayan yollarla götürüldüğünü belirterek, "Şunu hiç tereddüt etmeden söyleyebilirim ki, ülkemizde tarihi eseri en çok talan edilen ve en fazla tarihi eseri yurtdışına kaçırılan kent Tarsus'tur. Tarsus'un en büyük hırsızları da Victor Langlois ve William Baker'dir. Bunlar, Fransa ve İngiltere için Tarsus'da görev yapmışlar, istihbarat toplayıp, bombalar patlatarak kaçak kazı yapmışlar, yaklaşık 1000 adet heykelciği yurt dışına taşımışlar" dedi. "Kaçırılan eserlerin yurda geri getirilmesi için ilk ışığı yakmak gerek" Victor Langlois ve William Baker'in, yaptıklarını 'vatanseverlik edasıyla' 1852 ve 1853 yılında kitap haline getirdiklerine değinen Uygur, "Bu kitaplar o yıllarda onları Fransa ve İngiltere'de kahraman yapmış. Ama Ayşe Ateşoğlu ile birlikte 170 yıldır çevrilmemiş bu kitapları Türkçe’ye kazandırınca, hırsızlıkları ve tarihi eser düşmanlıkları da istihbarat faaliyetleri gibi ortaya çıktı. Bizim görevimiz ise, kitapları Türkçe'ye kazandırmakla bitmiyor. Kaçırılan bu eserlerin yurda geri getirilmesi için ilk ışığı da yakmak gerek" ifadelerini kullandı "Ülkemizdeki nadide eserler, geri getirilmeli" Tarsus'ta vereceği konferansta, eserlerin yeniden Tarsus'a getirilmesini konu edeceğini vurgulayan Uygur, şunları kaydetti: "Bilinmesini isterim ki; bu insanlar, hırsızlığı sadece Tarsus'ta yapmamışlar; Samandağ'dan Anamur'a uzanan bölgede faaliyet göstermişler. Yaptıklarını da belgeleriyle kitaplarında ifade etmişler. O 1000 heykel Tarsus'a gelse, zaten tarihi açıdan bir işaret noktası olan kent nasıl önem kazanır bir düşünün."

Altınoran Derneği'nden sanat ve kent kültürü üzerine etkileyici açılış Haber

Altınoran Derneği'nden sanat ve kent kültürü üzerine etkileyici açılış

Altınoran'ın yeni sezonun açılışı, 21 Eylül Cumartesi günü düzenlenecek olan konserle gerçekleşecek. Karanfilköy Villaları'nda yapılacak olan konserde Rüya ve Özgür sahne alacak. 24 Eylül 2024 tarihinde ise Başkent Hastanesi Kışla Yerleşkesi'nde Yazar ve Yönetmen Derviş Zaim’in "Tavuri" isimli belgesel filmi izlenime sunulacak. Etkinlikte Derviş Zaim de yer alacak. Altınoran'ın yeni sezonu kapsamında 28-29 Eylül 20024 tarihleri arasında da Şanlıurfa'daki Taş Tepeler’e kültür gezisi gerçekleştirilecek. Altınoran Düşünce ve Sanat Derneği Başkanı Dr. Haluk Uygur, ilkhaber-gazetesi.com'a yaptığı açıklamada, yeni sezon etkinliklerinin hem görsel sanatları hem de performans sanatlarını kapsayan geniş bir yelpazeye sahip olacağını, şehrin kültürel yaşamına yeni bir soluk getireceğini söyledi. Sanatın kent kültürünün ayrılmaz bir parçası olduğunu ve şehirlerin kültürel kimliklerini oluşturmada büyük bir rol oynadığına dikkat çeken Dr. Uygur, "Sanat, sadece estetik bir deneyim sunmakla kalmayıp aynı zamanda toplumsal bağları güçlendiriyor ve yerel kültürün gelişimine katkı sağlıyor. Altınoran etkinlikleri de bu bağlamda önem arz ediyor" dedi. Etkinlikler kapsamında sergiler açılacağını, çeşitli atölye çalışmaları düzenleneceğini dile getiren Uygur, "Ayrıca, ünlü konuk sanatçılar ve düşünürlerin katılımıyla yapılacak paneller ve konuşmalar, katılımcılara sanatın kentin ruhunu nasıl yansıttığını ve dönüştürdüğünü keşfetme fırsatı sunacak. Altınoran Düşünce ve Sanat Derneği, bu sezon boyunca da şehrin kültürel dokusunu zenginleştirmek ve sanatla buluşturmak için çaba harcayacak. Derneğimiz, sanatın, kentlerin ruhunu yücelten ve toplumsal hafızayı şekillendiren bir güç olduğuna inanarak, bu alandaki katkılarına devam edecek." ifadelerini kullandı.

'Adanalılar artık kültür merkezi değil, dünya senfoni orkestralarının çalabileceği opera salonu istiyor' Haber

'Adanalılar artık kültür merkezi değil, dünya senfoni orkestralarının çalabileceği opera salonu istiyor'

Altınoran Düşünce ve Sanat Derneği Başkanı Dr. Haluk Uygur, ilkhaber-gazetesi.com'a yaptığı açıklamada, operanın, müzik, drama ve görsel sanatların birleşimiyle oluşturulan bir sanat formu olduğunu söyledi. Tarihsel kökenleri Orta Çağ'a kadar uzanan operanın, günümüz sanat dünyasında önemli bir yer tuttuğunu ifade eden Dr. Uygur, "Bu sanat dalı, hem kültürel hem de sosyal anlamda büyük bir öneme sahiptir. Opera salonları, bu sanat formunun yaşatıldığı ve izleyiciyle buluşturulduğu mekânlardır. Bu salonlar, estetik tasarımları ve akustik özellikleri ile öne çıkar. Aynı zamanda, operanın icra edildiği bu mekânlar, sanatçıların yeteneklerini sergilemesi ve izleyicilerin unutulmaz bir deneyim yaşaması için ideal bir ortam sunar. Opera salonlarının önemi sadece sanatla sınırlı değildir. Bu mekânlar, kültürel mirası koruma ve yayma görevini üstlenir. Ayrıca, toplumları sanatla buluşturarak kültürel zenginlikleri artırır ve toplumsal birliği destekler. Opera salonları, sanatçılar için performans alanları sağlarken, izleyiciler için ise entelektüel ve duygusal bir deneyim sunar. Sonuç olarak, opera ve opera salonları, sanat dünyasında eşsiz bir yere sahiptir. Hem tarihi hem de kültürel açıdan büyük bir öneme sahip olan bu mekânlar, sanatın ve kültürün yaşatılmasında kritik bir rol oynar. Sanatın yaygınlaşması ve toplumların kültürel zenginliklerinin artması açısından opera salonları vazgeçilmezdir" dedi. "Biz Adanalılar artık kültür merkezi değil, dünya senfoni orkestralarının çalabileceği opera salonu istiyor" diyen Dr. Uygur, şunları kaydetti: "Talebimiz artık kültür merkezi değil opera salonu... Kültür merkezi adıyla şehrin çeşitli yerlerine hiç kullanılmayan o kadar çok şey yapıldı ki... Yüreğir'de,  Seyhan'da bir kasaba sinema salonu düzeyinden öteye gitmedi. İçlerinde yapılmalarının üzerinden yıllar geçtiği halde, bir kez bile etkinlik yapılmayanlar var. Üniversitede yapılan kongre merkezi tüm uyarılarımıza rağmen sahnesinin küçük olması, solonun gerilerinin sahneden uzak kalması nedeniyle kullanılamayacak şekilde yapıldı. Büyük paralar çöpe atıldı. Artık Adana’da kültür merkezi değil, dünya senfoni orkestralarının çalabileceği, en bilinen opera eserlerinin oynanabileceği, sahnesi en az salonu kadar büyük olan ve asansör sistemiyle bir ışık sönmesi zamanında izleyiciyi başka bir dekora taşıyabilen, çok amaçlı etkinliklere yönelik ek salonları olan, kafeleri, restoranları, sergi salonları ile günün her saati hizmet veren, atölyelerde çocukların yetişebilmesine olanak sağlayan bir opera salonuna ihtiyaç var. Adana Havalimanı niye gitti diye ağlamak yerine, dünyayı kentimize taşıyacak, havaalanı dışındaki etkinlikleri yapabilmemiz için bu gerekli. Opera binasının yeri neresi mi olsun? Fuar alanının karşısında Çukurova Belediyesi'nin araç parkı olan yer..."

Zamanın donduğu anlar: Fotoğraf makinelerinin tarihi yolculuğu Haber

Zamanın donduğu anlar: Fotoğraf makinelerinin tarihi yolculuğu

Fotoğrafçılığın temeli, ışığın karanlık bir ortamda küçük bir delikten geçerek ters bir görüntü oluşturduğu "kamera obscura" ilkesine dayanıyor. Ancak fotoğrafın icadı, ışığa duyarlı kimyasalların keşfi ve 1826'da Joseph Nicéphore Niépce tarafından dünyanın ilk kalıcı fotoğrafının çekilip fotoğrafçılık tarihine adını yazdırmasıyla biliniyor. İlk ticari olarak üretilen fotoğraf süreci daguerreotipinin ise gümüş kaplı bakır levhaların iyot buharına maruz bırakılmasıyla elde edildiği belirtiliyor. Bu yöntem detaylı ve keskin görüntüler sunsa da oldukça karmaşık ve zaman alıcı olsa da, yerini Negatif-Pozitif sistemiyle de daha pratik ve çoğaltılabilir fotoğraflar elde edilmesine bırakıyor. Negatif üzerindeki görüntü, pozitif bir kâğıda aktarılarak çoğaltılıyor ve o anlar böylece ölümsüzleştiriliyor.     Fotoğraf makinelerinin tarihsel süreci, fotoğrafçılığı herkes için erişilebilir hale getiren George Eastman'ın icadı olan kutu kameralarla devam ediyor. Uzun süre önceden hazırlanmış filmlerle birlikte satılan kameralarla çekilen fotoğraflar, çekim sonrası laboratuvarlarda gerekli işlemlerden geçirilerek elde ediliyor. Fotoğraf makinelerinin tarihi yolcuğu, küçük boyutlu ve hafif olan 35mm filmlerle amatör fotoğrafçılığın gelişmesiyle devam ediyor. Ardından film yerine görüntü sensörleri kullanan dijital kameralar ise fotoğrafçılıkta yeni bir çığır açıyor. Hızlı çekim, anlık görüntüleme ve kolay düzenleme özellikleriyle dijital kameraların kısa sürede yaygınlaşması, yaşamın her alanında izler bırakıyor. Yaygınlaşan akıllı telefonlarla çekilen fotoğraf ve videolar konuyu farklı mecralara taşısa da, fotoğraf sanatçılarına göre yüksek çözünürlükte elde edilen fotoğraflarla kıyaslamayı mümkün kılmıyor. Teknolojinin sürekli gelişimi ve insan merakının bir birleşimi olarak değerlendirilen fotoğraf makinelerinin tarihi yolculuğunun, insanlık tarihinin görsel bir belgesini oluşturduğu ifade edilirken, sadece bir teknik değil, aynı zamanda bir sanat dalı olan fotoğrafçılıkta kullanılan makinelerin modelleri de kronolojik olarak hafızalarda yer alıyor. Geçmişten günümüze yüzyıllar boyunca sanatçılar tarafından kullanılan fotoğraf makinelerinin oluşturduğu koleksiyonlar, koleksiyonerler tarafından ilk çekilen kareler kadar tarihi değer taşıyor. Fotoğraf Sanatçısı Dr. Haluk Uygur: Fotoğrafçılığın toplumsal etkileri, tarihsel yolculuğunda büyük rol oynamıştır  Fotoğraf sanatçılarının, ışık, kompozisyon ve perspektif gibi unsurları kullanarak duyguları ve hikâyeleri görsel olarak ifade ettiklerini belirten Altınoran Düşünce ve Sanat Derneği Başkanı ve Fotoğraf Sanatçısı Dr. Haluk Uygur, "Fotoğrafçılığın toplumsal etkileri, tarihsel yolculuğunda büyük rol oynamıştır" cümlesiyle konunun önemine değindi. Birçok olayı belgelemek, sosyal adaletsizliklere dikkat çekmek ve kültürel değişimleri gözlemlemek gibi farklı alanlarda önemli bir rol oynayan fotoğrafçılığın, yapay zekâ, sanal gerçeklik ve artırılmış gerçeklik gibi teknolojilerin gelişmesiyle de birlikte yeni ufuklara yol aldığından bahseden Dr. Uygur, şunları kaydetti: "Tarihsel yolculuğunda model olarak hepsinin ayrı bir yeri olan eski fotoğraf makineleri, günümüzde artık antika değeri taşıyor. Benim de koleksiyonumda olan tarihi fotoğraf makineleri, zaman içerisinde geçirdiği değişimi onlara dokunarak anlamamı sağlıyor. Günümüzdeki makinelerimi daha bilinçle kullanmamı sağlayan tarihi fotoğradf makineleri, koleksiyon yapmak ve obje biriktirmekten öte, bilgi biriktirmenin önemini yansıtıyor.”

Atatürk hayranı Gaston Mizrahi için imza günü Haber

Atatürk hayranı Gaston Mizrahi için imza günü

Çektiği Adana fotoğraflarıyla kent tarihinin görsel kaydının oluşmasında büyük emeği geçen Atatürk hayranı Gaston Mizrahi ile ilgili hazırlanan kitap için imza günü gerçekleştirilecek. Çukurova'nın başkenti Adana fotoğraflarıyla kent tarihinin görsel kaydının oluşmasında büyük emeği geçen Atatürk hayranı Gaston Mizrahi ile ilgili Altınoran Düşünce ve Sanat Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Haluk Uygur, Ahmet Nadir İşisağ, Ahmet Karataş ve Soner Sevgili'nin uzun süren çalışması, "Adana Fotoğraf tarihinde Öncü Bir isim; Gaston Mizrahi" adıyla kitaplaştırıldı. Selanik'te 1887 yılında dünyaya gelen, 1963 yılında yaşama veda eden Adana'nın fotoğraf ustası Gaston Mizrahi, kentin farklı yerlerinde çektiği fotoğraflarla adını günümüze kadar taşıdı. Adana’da fotoğrafçılığının yanı sıra önemli bir optikçi olarak da tarihi kayıtlara geçen Gaston Mizrahi, Yağ Cami yakınındaki mağazası Foto Rekor’un işletmeciliğini yaptığı dönemlerde hem bölgenin fotoğraflarını çekti, hem de bu eserlerini kartpostal baskısı yapıp gelecek kuşaklara aktardı. Altınoran Düşünce ve Sanat Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Haluk Uygur, Atatürk ve Cumhuriyet hayranı olan Gaston Mizrahi ile ilgili hazırlanan kitabın, 13 Haziran Perşembe günü Tuzhan İş Merkezi'ndeki Fikir Sanat Dükkânı’nda imzalanacağını duyurdu. Dr. Uygur, "Dünya fotoğraf tarihinden yola çıkarak, Adana'da 'Sanat arkeolojisi' diyebileceğimiz bir çalışmayla, ülkemize ve kentimize ait yüzlerce belge ve fotoğraf ortaya çıkardık. Dünya fotoğraf tarihine de ışık tutacak bu çalışma Adana fotoğraf tarihini, kentte yürüyen ticaret ilişkileriyle anlatıyor. 13 Haziran günü yapacağımız imza gününde, 500 sayfalık kitabı indirimli olarak edinebilirsiniz." dedi.

Adana, dünya starı usta sanatçı Etem Çalışkan'ı ağırladı Haber

Adana, dünya starı usta sanatçı Etem Çalışkan'ı ağırladı

Cumhurbaşkanlığı Sanat Onur Ödülü ve Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Fahri Doktora unvanına sahip olan Etem Çalışkan'ın bugüne kadar sergilenmeyen son eserleri, Altınoran Düşünce ve Sanat Platformu etkinliğinde sanatseverlerle buluştu. Altınoran Düşünce ve Sanat Platformu'nun 2023-2024 sezonunda ses getireceği etkinliklerine bir yenisi daha eklendi. Etkinlikler kapsamında, Cumhurbaşkanlığı Sanat Onur Ödülü ve Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Fahri Doktora unvanına sahip olan Etem Çalışkan'ın bugüne kadar sergilenmeyen son eserleri, Başkent Üniversitesi Kışla Yerleşkesi Sergi ve Toplantı Salonu'nda sergilendi. Adana Alparslan Türkeş Bilim ve Teknoloji Üniversitesi, Başkent Üniversitesi ve Altınoran iş birliğiyle hazırlanan etkinlikte, Etem Çalışkan ile ilgili belgesel sunum gerçekleştirildi, yine Etem Çalışkan'ın birçok yönüyle irdelendiği ‘Bir Yörük Öyküsü" kitabı, sergiye gelenler tarafından edinildi. Altınoran Düşünce ve Sanat Platformu Başkanı Dr. Haluk Uygur, Etem Çalışkan’ın sanatıyla ilgili söyleşi de gerçekleştirdiğini belirterek, şunları kaydetti: “Renkleri, harfleri, deyişleri, dünyasıyla Adana'dan bir dünya starı geçti. Adana da sanat konu olunca, dünya şehirlerinden biri olduğunu gösterdi. Etem Çalışkan ve Adanalılar dün gece birlikte düşündüler, Karacaoğlan örneği hep beraber ‘güzele güzel’ dediler. Altınoran, Adana Alparslan Türkeş Bilim ve Teknoloji Üniversitesi, Başkent Üniversitesi el ele verdi, Ramada Otel'den de destek aldı, Altınkoza ve Portakal Çiçeği'nin ardından yürüdüler. Adana'dan seslenerek, ‘Bir Yörük Öyküsü'nü dünyaya dinlettiler. “Adana, opera binası istiyor” Adanalı hem üretiyor hem de sahip çıkıyor. Ancak artık salonlara sığmıyoruz. Öyleyse sıra Belediye başkanlarımıza geldi. Artık sıradan Kültür Merkezleri bize yetmiyor, Adana, çok katlı sahnesi, geniş galerileri ve atölyeleriyle bir opera binası istiyor.”

En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.