SON DAKİKA
Hava Durumu

#Doğa Derneği

İLKHABER-Gazetesi - Doğa Derneği haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Doğa Derneği haber sayfasında canlı gelişmelere ulaşabilirsiniz.

Tepeli Pelikanlar, Gediz Deltası’ndaki habitat kaybı nedeniyle azalıyor Haber

Tepeli Pelikanlar, Gediz Deltası’ndaki habitat kaybı nedeniyle azalıyor

Gediz Deltası’ndaki Tepeli Pelikan sayısında, habitat kaybı nedeniyle önemli bir azalma yaşanıyor. Küresel popülasyonunun yaklaşık yüzde 10’u için Türkiye’ye bağımlı olan Tepeli Pelikanlar, özellikle Gediz Deltası’ndaki üreme alanlarının kaybı nedeniyle tehlike altında bulunuyor. Gediz Deltası, ülkenin beş önemli Tepeli Pelikan üreme alanından biri olarak kritik bir öneme sahipken, Homa Lagünü ve Marmara Gölü’ndeki habitat kaybı, bu kuşların yaşamını tehdit ediyor. Homa Lagünü'nde alan kaybı yüzde 80 Homa Lagünü, tarihsel olarak büyük pelikan popülasyonlarını desteklemiş bir bölge olmakla birlikte, son yıllarda önemli bir habitat kaybı yaşandı. 1999 yılından itibaren, adaların toprak erozyonu ve yükselen su seviyeleri nedeniyle, Homa Lagünü'ndeki alanın yüzde 80’i azaldı. 2022 yılı itibarıyla, Homa Lagünü’nde bu türün üreme faaliyetleri tamamen durdu. Pelikanlar, üreme alanlarını kaybederek, kıyı bataklıkları ve yapay adalara yönelmek zorunda kaldı. Marmara Gölü’nün kuruması Marmara Gölü’nde kuraklık, kuşların bölgedeki beslenme alanlarının azalmasına yol açtı. Marmara Gölü’ndeki kayıp, pelikanların üreme sayıları üzerinde doğrudan olumsuz bir etki yaptı. Bu kayıplar, 2013 sonrası dönemde daha belirgin hale gelirken, beslenme alanlarının azalması, bu kuşların üreme başarısını ciddi şekilde düşürdü. Üreme çift sayısında ciddi düşüş Gediz Deltası’nda yapılan 2016-2023 yılları arasındaki izlemelere göre, üreyen pelikan çift sayısı büyük bir düşüş gösterdi. 2017 yılında 183 olan üreyen çift sayısı, 2023’te 117'ye geriledi. Bu azalma, habitat kaybı, beslenme alanlarının yok olması ve çevresel tehditlerle bağlantılı olarak sıralandı. Homa Lagünü'nde 2022 itibarıyla sıfır üreme çifti tespit edildi. Pelikanların yeni alanlara kayıyor Habitat kaybı nedeniyle, pelikanlar üreme alanlarını kaydırarak yapay adalar ve kıyı bataklıklarını tercih etmeye başladı. 2002 ile 2017 yılları arasında ada alanı ile pelikan çiftleri arasında negatif bir ilişki gözlemlenirken, 2023 yılına kadar devam eden habitat daralmasıyla birlikte bu ilişki pozitif bir korelasyona dönüştü. Bu değişim, habitat kaybının etkilerini ve pelikanların bu yeni alanlarda hayatta kalma çabalarını yansıttı. Doğa Derneği'nin uyarıları Doğa Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Dicle Tuba Kılıç, Gediz Deltası’ndaki habitat kaybının acil önlemler gerektirdiğini söyledi. Kılıç, “Gediz Deltası, Türkiye'nin beş önemli Tepeli Pelikan üreme alanından biri olarak büyük bir öneme sahip. Ancak son yıllarda yaşanan habitat kaybı ve çevresel tehditler, bu türün popülasyonunu ciddi şekilde tehlikeye atmaktadır. Bu durum sadece pelikanları değil, tüm ekosistemi tehdit etmektedir. Sulak alanların korunması, restorasyonu ve bölgedeki biyolojik çeşitliliğin sürdürülebilirliği için acil önlemler alınmalıdır. Doğa Derneği olarak , Gediz Deltası ve Marmara Gölü’ndeki bu kritik alanların korunması adına çeşitli projeler yürütüyoruz. Pelikan üreme kolonilerini desteklemek ve ekosistem dengesini sağlamak için uzun vadeli izleme çalışmalarına, sulak alanların korunması ve restorasyonuna acil ihtiyaç var. Yerel halk ve yetkililerle iş birliği yaparak bu değerli alanları koruma altına almak, gelecekte daha sağlıklı bir ekosistem yaratmamıza yardımcı olacaktır” dedi.

Ankara’nın doğasındaki kömür ocağı projesine tepki Haber

Ankara’nın doğasındaki kömür ocağı projesine tepki

Doğa Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Dicle Tuğba Kılıç, Ankara’nın Gölbaşı ilçesindeki Kırıklı ve Selametli köyleri sınırlarında, bir holding yöneticileri tarafından kömür madeni açılmak istenmesine karşı uyarılarda bulundu. Açılmak istenen Karagedik Kömür Madeni’nin, doğa ve yaşam için ciddi bir tehdit oluşturacağını ifade eden Kılıç, “Yaklaşık 11 bin dönüm alanda düşük kaliteli linyit kömürü çıkarılması hedefleniyor. Şirket, yalnızca 25 hektarlık bir alan için ruhsat alarak, projeyi Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) sürecinden muaf tutmak istiyor. Bu büyüklükteki bir proje, su kaynaklarını kirletecek, toprağı zehirleyecek ve Ankara’nın doğasını geri dönülmez biçimde tahrip edecek. Proje sahası, Çöl Gölü-Çalıkdüzü, Mogan Gölü ve Beynam ormanları olmak üzere 3 ayrı Önemli Doğa Alanı (ÖDA) arasında yer alıyor. Bölge 83 kuş türüne ve 47’si endemik olmak üzere toplam 493 bitki türüne ev sahipliği yapıyor” dedi. Söz konusu alanın, Ankara'nın bir miktar çeperinde kalan bir bölge olduğunu dile getiren Kılıç,  projeye karşı başlatılan hukuki mücadelesinin devam ettiğini, sivil toplum kuruluşları ve bölgedeki köylülerin de müdahil olduğu davanın bilirkişi keşfinin de geçtiğimiz günlerde yapıldığını belirtti.   Dünya fosil yakıtlardan hızla çıkış yaparken, Türkiye’de kömür yatırımlarının artırmasını eleştiren Kılıç, “Bu durum hem Paris İklim Anlaşması hem de iklim değişikliğinin etkileriyle mücadele hedefleriyle çelişiyor. Söz konusu projenin tamamen iptal edilmesini talep ediyoruz” ifadelerini kullandı. Kırsal Çevre ve Ormancılık Sorunları Araştırma Derneği Kurucusu Orman Mühendisi Ahmet Demirtaş da, “Beş paralık linyitin enerjiye dönüştürülmesi ve bundan birilerinin para kazanması uğruna hem gıdamızdan olacağız hem tarım topraklarımızı kaybedeceğiz. Kömür ocağı açıldığından itibaren bu çevredeki köylüler burada artık yaşayamazlar. Hem tarım yapamazlar hem de burası yaşayamaz hale gelir. Çünkü buradan çıkacak toz, gürültü, sarsıntı ve çevreye yayılacak o taşıtların verdiği güvensizlik ortamında burada yaşanması artık mümkün olmayacak” diye konuştu.

Göksu Deltası'ndaki yangına çevreciler sessiz kalmadı Haber

Göksu Deltası'ndaki yangına çevreciler sessiz kalmadı

Mersin’in Silifke ilçesi Kum Mahallesi’nde bulunan ve Uluslararası Ramsar Sözleşmesi ile koruma altında olan Göksu Deltası'nda çıkan yangın, çevrecilerin büyük tepkisine neden oldu. Henüz bilinmeyen bir nedenle sazlık alanda çıkan yangın nedeniyle bölgeye çok sayıda ekip sevk edildi. Arazinin bataklık olması, müdahaleyi olumsuz etkiledi.  Yangın saatler sonra rüzgarın etkisini yitirmesiyle söndürüldü. Fotoğraf sanatçısı ve kuş gözlemcisi Nadir Köksoy tarafından yanan bölgenin görüntüleri ise yürekleri dağladı. Yaklaşık 8 dönümlük alanın yandığı belirtildi.  Sakar meke, akbalıkçı, saz horozu, yaz ördeği, sucum kuşlarının yumurtlama dönemi olduğunu belirten Köksoy, her yıl bu dönemlerde yangın çıktığına dikkat çekerek çıkış nedeninin tespit edilmesi gerektiğini söyledi. Doğa Derneği yöneticileri de koruma altında olan deltanın, dünya çapında öneme sahip bir Önemli Doğa Alanı olduğunu ve 330 kuş türüne ev sahipliği yaptığını belirterek, yanan alanın rehabilite edilmesi gerektiğini söyledi. Deltadaki sazlıkların her yıl sürekli yakıldığını öne süren Doğa Derneği yöneticileri, “Geçtiğimiz iki ay içinde dört kez yangın çıkarıldı. Son çıkan yangının da alanda tarım alanı açmak, hayvan otlatmak ve rahatça balık tutmak amacıyla çıkarıldığı düşünülüyor. Bu yangınlar kuşların üreme ya da göç dönemlerine denk geliyor. Bu nedenle, pek çok hayvan ciddi zarar görüyor. Her yıl Göksu deltasında kasıtlı olarak çıkarılan yangınların sorumlularının tespit edilmesi, ağır cezalar alması, yanan alanlarda hiçbir koşulda tarımsal faaliyetlere izin verilmemesi gerekiyor” ifadeleriyle tepkilerini dile getirdi.

Marmara Gölü çevresindeki kum ocaklarının kapatılması isteniyor Haber

Marmara Gölü çevresindeki kum ocaklarının kapatılması isteniyor

Manisa'nın Gölmarmara ilçesinde bulunan Marmara Gölü’nün hızla kuruduğu belirtiliyor. Bir zamanlar Ege Bölgesi’nin önemli sulak alanlarından biri olan gölde, su seviyesinin ciddi şekilde azalması hem bölgedeki tarım faaliyetlerini hem de gölde yaşayan canlıları tehdit ediyor. Uzmanlara göre Gölmarmara ilçesinde bulunan Marmara Gölü’nün kurumasının başlıca nedenleri arasında iklim değişikliği, bilinçsiz su kullanımı ve yanlış tarım politikaları yer alıyor. Gölü besleyen su kaynaklarının azalması ve yer altı sularının aşırı tüketilmesi, göldeki su seviyesini kritik derecede düşürüyor. Çevrecilere göre, göl çevresinde bulunan kum ocaklarının da ciddi tehdit oluşturduğu ifade ediliyor. Doğa Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Dicle Tuba Kılıç, Marmara Gölü’nü tarım uygulamalarına açan protokol ve sulak alan sınır revizyonu kararının, açılan dava sonucunda iptal edildiğini anımsatarak, “Salihli Çevre Derneği, Akhisar Çevre Derneği ve Turgutlu Çevre Derneği ile birlikte Marmara Gölü’nün ana besleme kaynağı Gördes Çayı üzerindeki yeni kum ocağı projesine verilen ÇED Gerekli Değildir Kararı’na karşı da dava açtık. Kum ocakları, Marmara Gölü’nün hakkı olan suyu kullanıyor ve nehir yatağında ciddi tahribata yol açıyor" dedi. Kılıç, şunları kaydetti: "Var olan kum ocakları pek çok soruna neden olurken, bölgeye yeni bir kum ocağı açılması planlanıyor. Bu durum, göl üzerindeki baskıyı daha da artıracak ve ekosistemi tehlikeye atacak. Marmara Gölü’nün yaşamaya devam edebilmesi için kum ocaklarının faaliyetlerinin durdurulmasını, nehir yatağındaki su akışının yeniden sağlanmasını ve Gördes Barajı’ndan Marmara Gölü’ne su bırakılmasını talep ediyoruz” dedi.

Dağ ceylanlarının korunmasında ‘su ve nohut’ stratejisi Haber

Dağ ceylanlarının korunmasında ‘su ve nohut’ stratejisi

Dünya Doğa Koruma Birliği (IUCN) kriterlerine göre küresel ölçekte tehlike altında olan dağ ceylanlarının özellikle İsrail’deki popülasyonun ciddi bir düşüş eğilimde olduğu belirtiliyor. Bu durum, 2025 yılı envanterine göre, dünyada yaklaşık 3 bin bireylik dağ ceylanı popülasyonunun bin 504 bireyini barındıran Hatay’daki popülasyonun önemini daha da artırıyor. Bir zamanlar Adana, Kahramanmaraş, Gaziantep ve Halep gibi geniş bir alanda bulunan dağ ceylanları, günümüzde yalnızca Hatay il sınırlarında, İncirli Tepeleri Önemli Doğa Alanı’nda, Kırıkhan ve Reyhanlı ilçeleri arasında yer alan “Dağ Ceylanı Yaban Hayatı Geliştirme Sahası”nda yaşamını sürdürüyor. Doğa Derneği, ceylanların korunması amacıyla Hatay Tabiatı Koruma Derneği (TAKODER) ile birlikte yürütülen proje kapsamında türün popülasyonunu güçlendirmeyi, yaşam alanlarını korumayı, rehabilite etmeyi ve farkındalık yaratmayı hedefliyor. Ceylanlar için su ve nohut 2024 Ağustos ayında Dünya Doğayı Koruma Birliği Türümüzü Kurtarın Fonu (IUCN Save Our Species) ve Segre Vakfı (Foundation Segré) Koruma Eylem Fonu desteğiyle başlatılan proje kapsamında, dağ ceylanlarının suya erişimini artırmak için üç yeni su kaynağı oluşturuldu. Ayrıca, dağ ceylanlarının protein ihtiyacını karşılamak amacıyla 10 dönümlük bir pilot alana nohut ekimi yapıldı. Bölgedeki 11 tarihi su sarnıcı, ceylanlar ve diğer yaban hayvanları için risk oluşturuyordu. Düşme sonucu yaralanma ve ölüm vakalarının önüne geçmek için sarnıçların çevresi ekolojik parmaklıklarla güvenli hale getirildi. Bunun yanı sıra ceylanlar için şap hastalığı gibi tehditler oluşturan büyükbaş ve küçükbaş hayvanlar için her alan bölgedeki dört su kaynağının da restorasyonun gerçekleştirilmesine başlandı. Türün genetik çeşitliliğini artırmaya yönelik stratejik bir plan Doğa Derneği Koruma Programı Koordinatörü Şafak Arslan, ilkhaber-gazetesi.com’a yaptığı açıklamada, ceylanların geleceğini güvence altına almak için, türün genetik çeşitliliğini artırmaya yönelik bir plan hazırlandığını söyledi. İzole ve sınırlı alanlarda yaşayan küçük popülasyonlarda genetik çeşitliliğin düşük olmasının, hastalıklara ve diğer tehditlere karşı dirençlerini zayıflattığını ifade eden Arslan, “Bu nedenle, yeni yaşam alanları oluşturularak ceylan nüfusunun güçlendirilmesi hedefleniyor. Proje yalnızca saha çalışmalarıyla sınırlı kalmıyor. Yerel halk, çiftçiler ve çobanlarla yürütülen farkındalık çalışmaları kapsamında bugüne kadar 300’ü aşkın öğrenciye eğitim verildi ve bilgilendirici materyaller dağıtıldı. Ayrıca, yetkililerle yapılan toplantılar ve sosyal medya içerikleri ile dağ ceylanlarının korunmasına yönelik daha geniş bir destek ağı oluşturuluyor” dedi. “Hatay’daki dağ ceylanlarının korunması türün geleceğinin korunması demektir” Arslan şunları kaydetti: “Hatay, Türkiye’deki dağ ceylanı popülasyonuna ev sahipliği yapan tek bölge. Dünya’da sadece iki bölgede kalan bu ceylan türünü korumak onun dünya üzerindeki neslinin devam etmesi için kritik öneme sahip. Yerel ortağımız Hatay Tabiatı Koruma Derneği (TAKODER) ile Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü uzun yıllardır ceylanlar için bölgede başarılı çalışmalar yürütüyor. Biz de bu çalışmaların uluslararası doğa koruma alanında tanınması ve desteklenmesini sağlıyoruz. TAKODER ile yürüttüğümüz koruma çalışmalarına ek olarak Hatay dışında, geçmişte dağ ceylanlarının yaşadığı alanları araştırıyoruz. Dağ ceylanlarının tekrar bu alanlarda yaşaması için uygun habitatlar sunup sunmadığını belirliyoruz. Gelecekte, belirlediğimiz alanlara dağ ceylanlarını naklederek popülasyonlarını artırmayı hedefliyoruz.”

Zeytinliklerin korunması için büyük kazanım: Danıştay’dan iptal kararı Haber

Zeytinliklerin korunması için büyük kazanım: Danıştay’dan iptal kararı

Doğa Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Dicle Tuba Kılıç, 1 Mart 2022 tarihinde yapılan değişiklikle zeytinliklerin enerji amaçlı madencilik faaliyetlerine açılmasının ardından, Doğa Derneği olarak 9 dernek, 7 kooperatif ve 11 kişiyle birlikte dava açtıklarını anımsattı. Kılıç, zeytinliklerin madenciliğe açılmasına izin veren yönetmeliğin iptali için açtıkları davada, Danıştay'ın verdiği iptal kararının onandığını söyledi. Dicle Tuğba Kılıç, “Danıştay 8. Dairesi, Maden Yönetmeliği’ne eklenen 115. Maddenin 4. Fıkrasının iptaline karar verdi. Danıştay’ın aldığı iptal kararı şimdi kesinleşti ve bu, doğa için önemli bir zaferdir. Zeytinliklerin korunmasına yönelik bu hukuki zafer, doğa ve çevre savunucularının mücadelesinin güçlü bir yansımasıdır. Zeytinliklerin korunması ve bu alanlarda madencilik faaliyetlerinin engellenmesi, çevre ve toplum sağlığı açısından büyük önem taşıyor" dedi. Kılıç, şunları kaydetti: "Danıştay’ın almış olduğu iptal kararı; Değişikliğin, zeytinlik alanlardaki zeytinlerin sökülüp taşınması, başka yere dikilmesi, taşınmanın mümkün olmaması halinde ise doğrudan madencilik faaliyetine başlanılarak faaliyetin sonunda sahanın rehabilite edilip eski haline getirilmesi yönünde madencinin vereceği taahhütname ve davalı bakanlığın izniyle madencilik faaliyeti için yeterli olduğunu açıklayarak düzenlemenin Zeytin Kanunu’na aykırı olduğunu, yönetmelik değişikliği ile zeytinlik alanlarda madencilik faaliyetine idarenin izni ve madencinin taahhütnamesi ile olanak sağlayan düzenlemenin hukuka uygun olmadığı gerekçesiyle değişikliği iptal etmiştir. Yaşamı savunmak için mücadelemize hep birlikte devam edeceğiz.”

Türkiye’nin iki ceylan türü için koruma çalışmaları devam ediyor Haber

Türkiye’nin iki ceylan türü için koruma çalışmaları devam ediyor

Ceylanlar üzerine yapılan taksonomik araştırmalarda zaman zaman karışıklıklar yaşansa da, son bilimsel veriler doğrultusunda Hatay’da yerleşik olan Hatay Dağ Ceylanı ile Şanlıurfa Sahası’nda görülen Kum Ceylanı’nın Türkiye’de yaşadığı kesinleşmiş durumda. Ancak bu iki türün de nesli tehdit altında. Doğa Derneği Tür Koruma Programı Koordinatörü ve Yaban Hayatı Uzmanı Şafak Arslan, bu kritik duruma dikkat çekerek, koruma ve araştırma çalışmalarının sürdüğünü, özellikle Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü personellerinin büyük özveriyle çalıştığını vurguluyor. Ceylanların geleceği için transfer çalışmaları Ceylanların neslinin korunması adına en önemli adımlardan biri de popülasyonun uygun alanlara transfer edilmesi ve yeniden yerleştirme çalışmaları. Arslan, bu konuda yapılan çalışmalara değinerek şu bilgileri paylaştı: "Özellikle Kum Ceylanlarının, Şanlıurfa Kızılkuyu’dan Şırnak’taki Gabar Dağı eteklerine ve birkaç farklı noktaya transfer edilmesi, türün geleceği açısından kritik öneme sahip. Bu tarz transfer çalışmaları, ceylanların daha geniş bir alanda güvenli bir şekilde yaşamasını sağlayacaktır." Hatay’daki Dağ Ceylanları için de benzer bir sürecin gerekli olduğuna dikkat çeken Arslan, bu popülasyonun uygun yaşam alanlarına yeniden yerleştirilmesinin neslin devamı açısından büyük önem taşıdığını belirtti. "Popülasyonları güvence altına almak zorundayız" Şafak Arslan, Türk bilim insanları, araştırmacılar, sivil toplum kuruluşları ve ilgili devlet kurumlarının iş birliğiyle bu türleri koruma altına almak için önemli çalışmalar yürütüldüğünü ifade etti. Arslan, "Umuyoruz ki bu çalışmaların ardından Hatay Dağ Ceylanları için de benzer bir süreci başlatabilir ve popülasyonlarını güvence altına alabiliriz. Bu türlerin yok olmasını önlemek için koruma projelerinin hız kesmeden devam etmesi gerekiyor" diye konuştu. Türkiye’nin doğal mirası olan bu iki ceylan türünün korunması için yapılan çalışmaların, gelecekte daha kapsamlı projelerle desteklenmesi bekleniyor.

Yaban hayatı koruma çalışmaları Türkiye'de daha fazla destek istiyor Haber

Yaban hayatı koruma çalışmaları Türkiye'de daha fazla destek istiyor

Dünya Yaban Hayatı Günü kapsamında, yaban hayatının korunmasının önemi bir kez daha vurgulandı. Doğa Derneği Koruma Programı Koordinatörü ve Yaban Hayatı Uzmanı Şafak Arslan, yaban hayatı üzerinde tehdit oluşturan faktörlere dikkati çekerek, bu tehditlerin azaltılmasına yönelik yapılan çalışmaları paylaştı. Arslan, "Dünya Yaban Hayatı Günü'nde, ekosistemlerin korunmasına olan ihtiyacımızı bir kez daha hatırlıyoruz. Ancak yaban hayatı, özellikle yaşam alanlarının yok edilmesi ve iklim değişikliği gibi tehditlerle karşı karşıya. Bu tehditler, türlerin popülasyonlarını zor duruma sokabiliyor ve her geçen gün daha fazla koruma çalışmasına ihtiyaç duyulmasına sebep oluyor" dedi. Yaban hayatının korunması için çeşitli kurumlar ve organizasyonların özverili bir şekilde çalışmalarını sürdürdüğünü ifade eden Arslan, “Sivil toplum kuruluşları, akademisyenler, doğa koruma personeli ve milli parklar çalışanları, yaban hayatını tehdit eden faktörleri azaltmak için birlikte hareket ediyor. Dağ ceylanları ile ilgili yaptığımız çalışmalar, küçük akbaba ve leylek gibi göçmen kuş türlerinin korunmasına yönelik elektrik şirketleriyle gerçekleştirdiğimiz izolasyon çalışmaları, bu çabaların örneklerinden sadece birkaçıdır" şeklinde konuştu. Arslan, başarılı yaban hayatı koruma çalışmalarının, sivil ve kamu personellerinin birlikte yürüttüğü uzun vadeli projelerle mümkün olduğuna da dikkat çekti. Yaban hayatı konusunda başarılı olan ülkelerde bu tür ortak çalışmaların büyük bir öneme sahip olduğuna dikkati çeken Arslan, Türkiye'deki yaban hayatının daha iyi bir noktaya gelmesi için de benzer şekilde odaklı ve geniş katılımlı projelere ihtiyaç duyulduğunu bildirdi. “Yaban hayatının korunması sadece bugün değil, her gün hepimizin sorumluluğudur. Bu sorumluluğu yerine getirerek, gelecek nesillere daha sağlıklı ve sürdürülebilir bir dünya bırakmak adına birlikte çalışmalıyız" diyen Arslan, doğa ve yaban hayatı koruma çalışmalarına katılım çağrısında bulundu.

Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
logo
İLKHABER-Gazetesi En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.