Avcılığın yasaklanması için 235 sivil toplum kuruluşunun ortak kampanyasında 155 bine yakın imza
Çevreciler ve doğayı koruma derneklerinin temsilcileri, 1 Eylül 2024 itibarıyla yaban keçisi, kızılgeyik, çengel boynuzlu dağ keçisi ve anadolu yaban koyunu türlerinin avlanmasına izin verilmesi kararının, yaban hayatını koruma çabaları ile çelişki yarattığını belirtti. Türkiye’nin canlarının av turizmine feda edilmemesi gerektiğini ifade eden çevreciler, ”Son 50 yılda omurgalı canlı popülasyonları yüzde 69 azaldı. İklim krizi, bozulan besin zinciri, artan ormansızlaşma, kaçak avcılık, kirlilik, madencilik ve yapılaşma faaliyetlerinin yıkıcı etkileri ile mücadele eden canlıların yaşam alanları her geçen gün daha hızlı yok oluyor.” dedi.
Bu türlerin avlanmasının, ekosistemin dengesini bozabileceğine dikkat çeken çevreciler, “Avlanma, bu türlerin yok olma riskini artırabilir. Yaban keçileri ve diğer türlerin korunması gereken bu dönemde, onları korumak yerine avlamak, doğanın döngüsünü riske atmaktadır. Yaban hayatının korunması ve sağlıklı bir ekosistemin devamı için bu tür kararların gözden geçirilmesi şart. Ortak evimizi, gezegenimizi, paylaştığımız canlıları korumazsak kaybederiz.” İfadelerini kullandı.
235 sivil toplum kuruluşu bir araya geldi
Avcılığın yasaklanması için bir araya gelen 235 sivil toplum kuruluş, change.org üzerinden bu konuda ortak kampanya başlattı. Kampanyada 155 bine yakın imzaya ulaşıldı. Kampanya ile ilgili şunlar kaydedildi:
“Başka bir canlıyı öldürmenin sporu, turizmi, hobisi, ihalesi olamaz! Bu dünya üzerindeki yaşamı paylaştığımız öbür canlılardan bahsediyoruz, onlar uzak ve yakın komşularımız. Komşularımızı birer rakam ve kotaya indirgeyen Merkez Av Komisyonu’na da kararlarına da karşı çıkıyoruz.
Tarım Orman Bakanlığı, Doğa Koruma Milli Parklar Genel Müdürlüğü, hangi canlının kaç birey, ne koşullarda, nerelerde öldürüleceğine karar vermek yerine, onları koruyan kararlar almalıdır. Geçtiğimiz 16 yıl içinde yaklaşık 17 bin avcılık kursu açılmış ve yaklaşık 500 bin kişi avcılık sertifikası almıştır. Doğanın korunmasından sorumlu kurumlar, silah endüstrisinin ve avcıların doğamızı yok etmesine ne yazık ki seyirci kalmakta, daha da üzücüsü bu durumu teşvik etmektedir.
Oysa Türkiye, taraf olduğu Biyolojik Çeşitlilik Sözleşmesi’nin 6. ve 8. maddeleri uyarınca nesli tehlike altındaki türleri korumayı taahhüt etmiştir. Buna rağmen, bu hükümler ve taraf olunan öbür uluslararası sözleşmelerin, ülkemiz mevzuatı sayılan hükümleri görmezden gelinerek, nesli tehlike altındaki kimi türler bile ava açılmaktadır. Bu kabul edilemez!
Doğamızı günbegün yok edecek olan bu kararların bir an önce durdurulması gerekmektedir. Kara Avcılığı Kanunu’nun ivedilikle değişmesini, Doğa Koruma Kanunu olarak yeniden düzenlenmesini ve doğa ihtisas mahkemelerinin kurulmasını talep ediyoruz.
Şimdi, yaşam hakları ve alanları ellerinden alınan tüm canlıların sesi olma zamanı. Çünkü yaşam hakkı bütün canlılar için pazarlık edilemez en doğal hak. Hepimizin yaşamı birbirine bağlı. İnsan diliyle kendi haklarını savunamayan tüm canlıların sesi oluyoruz. Avcılık yasaklansın.”