TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
SON DAKİKA
Hava Durumu
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

#Danıştay

İLKHABER-Gazetesi - Danıştay haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Danıştay haber sayfasında canlı gelişmelere ulaşabilirsiniz.

Çevreci kuruluşlarda 'Maden Yönetmeliği iptali' sevinci Haber

Çevreci kuruluşlarda 'Maden Yönetmeliği iptali' sevinci

Danıştay 8. Dairesi’nin, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı tarafından yayımlanan ve zeytinlik sahalarını madencilik faaliyetlerine açan tartışmalı Maden Yönetmeliği'ni iptal etmesi, doğanın korunmasına yönelik faaliyetlerde bulunan çevreci kuruluşlar tarafından sevinçle karşılandı. Muğla'nın Milas ilçesi İkizköy Akbelen Ormanı’nda bilirkişi keşfinin yapılacağı gün olan 1 Mart 2022’de Maden Yönetmeliği’nde zeytinlik sahaları madene açan değişikliğe karşı, dernekler ve kooperatifler hukuk mücadelesi başlatmıştı. Danıştay 8. Dairesi, dava sonunda Maden Yönetmeliği’nde yapılan değişiklik ile eklenen 115. Maddenin 4. Fıkrasının iptaline karar verdi. Danıştay kararında, yönetmelikteki değişikliğin Zeytin Kanunu’na aykırı olduğu belirtilerek, şu ifadelere yer verildi: "Değişikliğin, zeytinlik alanlardaki zeytinlerin sökülüp taşınması, başka yere dikilmesi, taşınmanın mümkün olmaması halinde ise doğrudan madencilik faaliyetine başlanılarak faaliyetin sonunda sahanın rehabilite edilip eski haline getirilmesi yönünde madencinin vereceği taahhütname ve davalı bakanlığın izniyle madencilik faaliyeti için yeterli olduğunu açıklayarak düzenlemenin Zeytin Kanunu’na aykırı olduğunu, yönetmelik değişikliği ile zeytinlik alanlarda madencilik faaliyetine idarenin izni ve madencinin taahhütnamesi ile olanak sağlayan düzenlemenin hukuka uygun olmadığı gerekçesiyle değişikliği iptal etmiştir." Danıştay 8. Dairesi'nin bu kararı ise doğanın korunmasına yönelik faaliyetlerde bulunan çevreci kuruluşların yöneticileri tarafından sevinçle karşılandı. WWF-Türkiye (Doğal Hayatı Koruma Vakfı)  tarafından yapılan bir paylaşımda, zeytinlik sahaları maden faaliyetine açan yönetmeliğe karşı açılan davanın kazanılmasındaki memnuniyet vurgulandı. "Bu davada yanımızda yer alan ve doğa koruma mücadelemizde bizimle yürüyen herkese teşekkürler." ifadesi yer alan WWF-Türkiye paylaşımında, şunlar kaydedildi: "Bin yıllardır Anadolu topraklarında varlığını sürdüren zeytinlikler, sayısız türde memeli, amfibi sürüngen, kuş ve bitkiye ev sahipliği yapıyor. Doğa ve insan için alınan bu olumlu kararın, bugünümüz ve yarınlarımız için örnek olmasını diliyor, insan faaliyetleri sebebiyle yaşanan doğa kayıplarının son bulmasını umut ediyoruz. Doğa koruma mücadelemiz hız kesmeden devam edecek. Zeytinlikleri korumazsak kaybederiz."

Özel Hastaneler Yönetmeliği dava konusu oldu Haber

Özel Hastaneler Yönetmeliği dava konusu oldu

Türk Tabipleri Birliği (TTB), 6 Nisan 2024 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan Özel Hastaneler Yönetmeliği’nde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik’in bazı maddelerinin iptali istemiyle Danıştay’da dava açtı. TTB'nin söz konusu yönetmelikle ilgili iptal davası dilekçesinde, muayenehane hekimlerinin, hastalarının tanı ve tedavi işlemlerini vakıf üniversiteleri hastanelerinde yürütme düzenlemesinin, Özel Hastaneler Yönetmeliği’nin ek 5. maddesinde yapılan ve mesleğin serbest icrasını kısıtlayan düzenlemenin devamı niteliğinde olduğu belirtildi. Hasta hakları ve üniversite özerkliğinin ihlali iddiası Dilekçede düzenlemenin 1219 sayılı kanuna aykırı olmasının yanı sıra hekimlik mesleğinin kamu veya özel her türlü otoriteden bağımsız yapılabilmesi hakkını, hekimlerin maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkını, hasta haklarını ve üniversite özerkliğini ihlal ettiği de ifade edildi. Dilekçede ayrıca kadro dışı çalışan 60 yaş üstü hekimler ile en az yüzde 60 oranında engelli olan hekimlerin birden fazla yerde çalışma hakkını kısıtlayan düzenlemenin de anayasal güvence altında olan çalışma hakkı ve kanun önünde eşitlik ilkelerini ihlal ettiği gerekçesiyle iptali talep edildi. Söz konusu düzenlemelerin hem hekimler hem de hastalar açısından geri dönüşsüz olumsuz sonuçlara, telafisi olanaksız maddi ve manevi zararlara yol açacağı vurgulanan dilekçede yürütmenin durdurulması da istendi.

Danıştay'a ‘Seferberlik ve Savaş Hali Yönetmeliği’ iptali başvurusu Haber

Danıştay'a ‘Seferberlik ve Savaş Hali Yönetmeliği’ iptali başvurusu

Adana Barosu avukatlarından İsmail Hakkı Atal, müvekkili Serkan Öz ve kendisi adına, Cumhurbaşkanlığı’nın 22.05.2024 tarih ve 32553 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan 21.05.2024 tarih ve 8510 karar sayılı “Seferberlik ve Savaş Hali Yönetmeliği” iptali için Danıştay'a başvuruda bulundu. Çevrenin korunmasına yönelik faaliyetleriyle dikkati çeken Avukat İsmail Hakkı Atal'ın Danıştay'a yaptığı başvuru dilekçesinde, söz konusu yönetmeliğin yasal bir düzenleme olmadığı ve kamu yararına hizmet etmediği öne sürüldü. Başvurudaki iptal taleplerini destekleyen gerekçeler arasında, yönetmeliğin Anayasa'ya aykırı olduğu iddiası yer aldı. Davacıların, yönetmeliğin hukuka aykırı olduğunu savunduğu başvuru dilekçesinde, özellikle usul ve şekil açısından sıkıntılar olduğu ifade edildi. Anayasa'nın 5. Maddesine dayanarak, devletin temel amaç ve görevlerinin korunmasının önemi vurgulandı ve bu doğrultuda yönetmeliğin iptali talep edildi. Yönetmeliğin, Milli Güvenlik Kurulu'nun karar alma sürecini devre dışı bıraktığı ve tek bir kişiye tüm karar alma yetkisinin verildiğini iddia edilen başvuruda, tek bir kişinin takdirine dayalı olarak geniş bir çerçevede karar alma yetkisini içermesi ve denge-denetim kurumlarının devreden çıkarılması nedeniyle yönetmeliğin hukuka uygun olmadığı savunuldu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Danıştay'ın FETÖ'den ihraç edilen 450 yargı mensubunu göreve iade kararına sert tepki gösterdi Haber

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Danıştay'ın FETÖ'den ihraç edilen 450 yargı mensubunu göreve iade kararına sert tepki gösterdi

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Danıştay 5. Dairesi'nin FETÖ ile bağlantılı oldukları gerekçesiyle ihraç edilen 450 yargı mensubunu göreve iade kararına sert tepki gösterdi. Mısır'daki temaslarını tamamlayarak Türkiye'ye dönen Erdoğan, uçakta gazetecilere açıklamalarda bulundu. Erdoğan, konuyla ilgili olarak, "Bu karara sessiz kalmamız mümkün değil. Nasıl ki Anayasa Mahkemesi'nin aldığı bazı garip kararlarda Cumhur İttifakı olarak tepkisiz kalmıyorsak, bunda da sessiz kalamayız. Ayrıca Anayasa Mahkemesi'nin almış olduğu bu kararları hazmedemiyorum" dedi. Danıştay 5. Dairesi'nin kararıyla ilgili olarak Erdoğan, FETÖ ile bağlantılı oldukları gerekçesiyle meslekten ihraç edilen isimlerin göreve iade edilmesi ve tazminat ödenmesi kararını eleştirerek, bu tür kararlara tepkisiz kalmayacaklarını ifade etti. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın bu açıklamaları, Türkiye'de hukuki kararların siyasi gündemde nasıl yankı uyandırdığını bir kez daha gözler önüne serdi. Kararın detayları ve hukuki boyutu kamuoyu tarafından merakla beklenirken, siyasi çekişmelerin de etkisiyle tartışmaların sürmesi bekleniyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye'ye dönüş yolunda uçakta gazetecilerin sorularına verdiği yanıtlar şekilde; SORU: Mısır'da Refah bölgesindeki sivillerin durumunu konuştuğunuzu söylediniz. İsrail'in oraya saldırı planı var. Çin'den Birleşik Krallık'a kadar, AB ve ABD'ye kadar uyarılar geliyor ama İsrail dinlemiyor. Acaba ikili görüşmenizde bu konu ele alındı mı? Bunun haricinde Gazze'ye ulaştırılabilen yardımlar da çok kısıtlı. Yardımlar konusunda nasıl bir adım atılacak? İnsani yardımların Gazze'ye ulaştırılması ile ilgili bazı olumlu gelişmeler söz konusu. Bu gelişmeleri özellikle Mısır Cumhurbaşkanı Sayın Abdulfettah es-Sisi ile de görüştük. İsrail'i bu konuda sıkıştırmaya devam edeceklerini söylediler. Dışişleri Bakanımız Hakan Fidan da gerekli görüşmelerini sürdürüyor. Bizler de ağırlıklı olarak gerek Sayın Sisi'yle gerek Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Antonio Guterres'le görüşmeler yapacağız. Amerika Birleşik Devletleri yetkilileri de bu konuda İsrail'e baskı yapmaya devam edeceklerini söylüyorlar. Gazze'ye ulaşan yardım tırı sayısı 200-250'ye kadar çıktı ancak bu yetersiz. Su sayının 500-600 tır düzeyine çıkacağı söyleniyor. Bu rakama ulaşabilirsek ihtiyaçlar noktasında ancak çözümden söz edebiliriz. Diğer taraftan İsrail'in Refah bölgesine saldırıları her zamanki vicdansızlıkları. Konuyu sayın Sisi ile de görüştük. "Oradaki insanların güvenliğinden taviz vermemiz mümkün değil" ifadesini kullandık. Düşünün, sivillere "şu bölgeye gidin orası güvenli" deyip oraya bomba yağdırmanın insani değerlerle, savaş hukukuyla, uluslararası hukuk ve insan hakları ile bağdaşır bir yönü var mı? İnsanlık, bu çığlığı bir an önce duymak zorundadır. Bu soykırıma sessiz kalmanın vebali de hesabı da çok büyük. Tarih, o insanların göz göre göre katledilmesine göz yumanları yargılayacaktır. Bu soykırıma imza atanlar ise zaten şimdiden tarih önünde suçlu ilan edilmiştir. SORU: Gazze'de ateşkes ve kalıcı barış için Türkiye'nin ortaya koyduğu yaklaşım ve perspektifi Birleşmiş Milletler başta olmak üzere çok sayıda kurum, kuruluş ve ülke biliyor. Küresel çapta Türkiye politikasının nasıl yankılandığını sormak istiyorum. Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'nda İsrail'in yalnızlığını gerek bizim, gerek dostlarımızın, gerekse dünyanın çeşitli yerlerindeki halkların tepkileri sağladı. Fakat gelinen aşamada akan kan durmuş değil. Hala İsrail'in vahşi saldırıları devam ediyor. Bizim bu saldırıların başladığı günlerde kurmaya başladığımız ve sürekli tekrarladığımız cümleleri, özellikle Batılı bazı ülkelerin yetkilileri yeni yeni dillendirme noktasına geldiler. Barış çağrıları ne yazık ki Amerika Birleşik Devletleri'nin olumsuz yaklaşımları sebebiyle sonuçsuz kalıyor. Amerika bazı üst düzey yetkililerini güya bu işi çözmek üzere bölgeye gönderdiğini söylüyor ama netice alınamıyor. Durum her ne kadar böyle olsa da biz yine ateşkesi ve barışı sağlamak için çalışmaya devam ediyoruz. Çünkü başka çıkış yolumuz yok. Batı'dan da birileri bizimle irtibat kurduğu zaman onlara da bu konuları özellikle ifade ediyoruz. Onlara da "bazı girişimlerde bulunalım, belki oralardan bazı neticeler alırız" diyoruz. Sürecin başında İsrail'in yanında yer almış bazı ülkelerin şimdi nasıl bir nedamet içerisinde olduklarını da görüyoruz. Biz kalıcı barış için gayretlerimizi sürdürüyoruz. Çözümün 1967 sınırları temelinde, bağımsız, egemen, coğrafi bütünlüğe haiz ve başkenti Doğu Kudüs olan Filistin devletinin kurulması olduğu gerçeğini, dünya artık görmezden gelemez. Türkiye sadece Filistinli kardeşlerini değil, insan haklarını, barışı, uluslararası hukuku da müdafaa etmektedir. Türkiye, bu konudaki samimiyetini en net biçimde ortaya koymuştur. Artık küresel sistemin yeni katliamların önünü açan bu çarpık yapısı değiştirilmeli ve etkin denetim mekanizmaları kurulmalıdır. SİSİ TÜRKİYE'YE GELİYOR SORU: Mısır ziyaretinizde Devlet Başkanı Sisi ile görüşmeniz dünyada ilgiyle takip edildi. Artık Türkiye-Mısır ilişkilerinde yeni bir dönem başladı diyebilir miyiz? Türkiye ve Mısır bölgenin iki önemli ülkesidir. 12 yıldan bu yana irtibatlarımız kesilmişti. Dünya Kupasında Sayın Katar Emiri Şeyh Temim'in devreye girmesiyle orada bir araya geldik ve normalleşme sürecini başlatmış olduk. Mısır'a bu ziyaretimiz Sayın Sisi'nin çok ısrarlı davetiyle gerçekleşti. Ben de kendilerine Yüksek Düzeyli Stratejik Konsey Toplantımızın gerçekleştirilmesini, bu adımın atılmasını teklif ettim. Kendileri de bunu kabul ettiler. Dışişleri Bakanlarımız irtibatlarını devam ettirecekler. Büyük ihtimalle Sayın Sisi Nisan veya Mayıs'ta Ankara'ya gelerek iade-i ziyareti gerçekleştirmiş olacak. Mısır ile hem kültürel hem tarihsel anlamda birlikteliğimiz, köklü bağlarımız bulunuyor. Biz Mısır ile sadece aynı tarihi değil, aynı denizi de paylaşıyoruz ve o denizin küresel denklemdeki önemi her geçen gün daha da artıyor. Diğer yandan dış politika, karşılıklı çıkar eksenli inşa edilir ve o zeminde yönetilir. Dolayısıyla iki ülkenin birlikte ve aynı istikamette senkronize adımları kuşkusuz çıkarınadır. Bizler de, Mısır tarafı da bu gerçekliğin farkında ve yeni dönem bu sağlam zemin üzerine bina ediliyor. Önümüzde çok kritik sınamalar var ve gelecekte dünyayı hangi öngörülemeyen zorlu süreçler bekliyor bilmiyoruz. Bu nedenle bugünden hem bölgemizde hem dünyada barışı ve huzuru korumak için bir arada olmak zorundayız. Önümüzde iki ülkeyi de kalkındıracak iş birliği alanları mevcuttur ve sırası geldikçe adımlar atılacaktır. TERÖRLE MÜCADELE OPERASYON SORU: Kuzey Irak Bölgesel Yönetimi Başbakanı Mesrur Barzani ile görüştüğünüzü ifade ettiniz. Biz de merak ediyoruz çünkü Ankara bir süredir Süleymaniye'yi PKK/YPG terör örgütü konusunda uyarıyor. Fakat hem Süleymaniye hem Bafel Talabani terör örgütüne desteğini sürdürüyor. Süleymaniye'nin bu tutumuna Türkiye nasıl karşılık verecek? Son dönemde Sayın Hakan Fidan, Sayın İbrahim Kalın ve Sayın Yaşar Güler'in peş peşe ziyaretleri oldu. Bu ziyaretlerin perde arkasını merak ediyoruz. Barzani ile görüşmeniz çerçevesinde Irak'la birlikte terör örgütüyle ortak bir mücadele söz konusu olacak mı? Türkiye dosta dosttur. Dışişleri Bakanımız Hakan Fidan, Milli Savunma Bakanımız Yaşar Güler, MİT Başkanımız İbrahim Kalın arka arkaya seri bir şekilde Irak'a ziyaret gerçekleştirdiler. Bu ziyaretler Irak'taki bu olumsuz gelişmelerin oluşturduğu havayı yumuşattı ve Türkiye-Irak arasında gerek merkezi yönetim gerekse Kuzey Irak'la ilgili adımların atılması noktasında güzel gelişmeler oldu. Dürüstlük ve mertlikten taviz vermedikten sonra, özellikle sınırlarımızın dibinde bir teröristan kurulmasına müsaade edilmedikten sonra, biz bu bölgede her türlü adımı komşularımızla beraber atarız. Irak ve Suriye'nin toprak bütünlüğü noktasında bizim göstereceğimiz saygıyı kimse göstermez. Süleymaniye'nin bu olumsuz yaklaşımı ile ilgili defalarca uyarılar yaptık. "Burada yeni yeni, farklı bazı oluşumlar görüyoruz, bunlara fırsat vermeyin, yoksa yalnız kalırsınız." dedik. Zira Süleymaniye her an her zaman elimizin üzerinde olduğu, soydaşlarımızın bulunduğu bir yer. Erbil yönetimiyle terörle mücadele konusunda yakaladığımız ivme olumlu bir istikamette ilerliyor. Fakat Süleymaniye, yani KYB yönetimi defalarca uyarmamıza rağmen terör örgütü PKK/YPG/PYD'ye kol kanat germeye maalesef devam ediyor. Şimdi yaptığımız görüşmede biz bu konuyu da gündeme getirdik ve uyarımızı yaptık. Kimse bizden farklı bir duruş beklemesin, gereken tepkiyi veririz. Bu meseleyi es geçemeyiz. Elimizden gelen adımları atıyoruz, atacağız. Birçok konuya tahammülümüz olabilir ancak konu bekamız ve milli güvenliğimiz ise müsamaha kapılarını sonuna kadar kapatır, gereği neyse yaparız. Amaç bize düşmanlık beslemek ise ona da verecek tepkimiz, alacağımız tedbirler vardır, daha sıkı adımlar atmaktan da çekinmeyiz. SORU: Bu ziyarette Kalkınma Yolu projesiyle ilgili somut yani "Şu takvimle ilerleyelim" diye bir sonuç çıktı mı? Kalkınma Yolu Projesi BAE yönetimiyle Irak'ın ve bizim de içinde yer aldığımız dev bir proje. Bu projede Kuzey Irak'ın hassasiyeti var. Bizim hassasiyetimiz var. Onun için de adımlarımızı atıyoruz. Biz Abu Dabi yönetimiyle bir araya geldiğimizde konu başlıklarından bir tanesi mutlaka bu oluyor. İnşallah bunu da en ideal şekilde yoluna koyacağız. Birleşik Arap Emirlikleri Devlet Başkanı Muhammed bin Zayed Al Nahyan bizim bir önceki görüşmemizde "60 gün gibi bir süre belirleyelim ve bütün arkadaşlarımız, ilgili birimlerimiz planlama çalışmalarından öteye geçip, projelendirme çalışmalarına başlasınlar" teklifini yaptı. Bizim de şu anda Ulaştırma Bakanımız Abdulkadir Uraloğlu muhataplarıyla görüşmelerini devam ettiriyor. İnşallah bu çalışmalar projeden, plandan uygulamaya geçecek ve bu konunun baş aktörleri Türkiye, Birleşik Arap Emirlikleri ve Irak olacak. Bu şekilde çalışmalarımızı devam ettireceğiz. Bu yol, bölgemizin yeni bir İpekyolu haline gelecek ve bölgesel barışa da hizmet edecektir. Basra Körfezi'nin ve çeperindeki ülkelerin Türkiye üzerinden Avrupa pazarına erişimini sağlayacak bu yol, tam anlamıyla bir kazan kazan projesidir. SORU: Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin iki yıl aradan sonra ilk defa Batılı bir gazeteciye röportaj verdi. Röportajda Türkiye'nin arabuluculuğunda Ukrayna ile yaşananları anlatırken "tam anlaşmaya varıyorduk İngiltere Başbakanı Boris Johnson girdi devreye Ukrayna'yı yanlış yönlendirdi ve barış olmadı" dedi. Türkiye'deki barış görüşmelerinin önemini ne kadar kritik olduğunu anlattı. Bu konuda Türkiye'den beklentiler ve bir girişim var mı? Sayın Putin'in bu açıklamalarında açık söylemem gerekirse samimiyet var. İstanbul süreci diye değerlendireceğimiz bu görüşmelerde bizler, her türlü samimi adımları attık. Bu konuda ilgili bakan arkadaşlarım Rusya tarafıyla görüşmelerini yaptılar. Biz sonuç odaklı çalıştık ancak barış bir şekilde tesis edilemedi. Fakat biz, buradan netice alamadık diye bırakıp gidemeyiz. Barış arayışının peşini bırakmayacağız. Barışın sağlanması için elimizden ne geliyorsa bunu yapmaya devam edeceğiz. İngiltere'nin eski Başbakanı Boris Johnson barış çabalarından elini çekmeden önce beraber çalışmalar yaptık, çabalarımıza devam ettik, olmadı. Geçenlerde İngiltere Dışişleri Bakanı David Cameron ziyaretimize geldi, onunla da bu meseleleri ele aldık. Sayın Putin'in bu süreç içerisinde bizimle birebir görüş alışverişi olur veya Rusya'nın ilgili bakanları burada ayrıca devreye girerlerse onlarla da bu süreci takip eder, netice almaya çalışırız. Şu ana kadar Ukrayna-Rusya savaşında barışa hizmet eden somut sonuçları biz sağladık. Esir takasından tahıl koridoruna kadar birçok önemli gelişme yaşandı. Hatta tarafları Türkiye'de birden fazla kez buluşturduk. Bunu yine yapabilir ve dış etkilerden arındırılmış, çözüm odaklı bir süreç yönetimi ile barışın kapısını aralayabiliriz. Hem Sayın Putin, hem Sayın Zelenski ile görüşmelerimizde bu arayışlarımızı sürdürüyoruz. Biz en başından itibaren adil barışın savaştan daha iyi olduğunu savunuyor ve bütün adımlarımızı bu anlayışla atmaya gayret ediyoruz. Yeter ki barışı isteyelim, oraya ulaşan bir yolu muhakkak buluruz. F-16 TEDARİK SÜRECİ SORU: Türkiye'nin İsveç'in NATO üyeliğine onay vermesinin ardından ABD'nin F-16 tedarik sürecinde adım atmasıyla birlikte Türkiye-ABD ilişkilerinde uzun bir süreden sonra olumlu hava yakalandığı yorumları yapılıyor. Gerçekten de Ankara-Washington arasında olumlu bir atmosferden söz edebilir miyiz? Eğer öyleyse bu olumlu havanın FETÖ, PKK/YPG, S-400, F-35 gibi ihtilaflı meselelere de pozitif bir yansıması olur mu? ABD ile aramızda bu son attığımız adımlar neticesinde olumlu bazı gelişmelerden söz edebiliriz. Şu anda Kongre'deki hava olumlu. Aynı şekilde Senato'dan da olumlu sesler geliyor. ABD ile benzer düşündüğümüz ya da üzerinde uzlaştığımız konuların sayısı artıyor diyebiliriz. Şu anda olumsuz bir gidiş yok, tam aksine olumlu bir gelişme var. Bu konuyla ilgili olarak ilgili bakanlar da bizdeki muhataplarına olumlu gelişmelerin olduğunu söylüyorlar. Gerek Dışişleri Bakanı Hakan Fidan'a, gerek MİT Başkanı İbrahim Kalın'a, gerek Dış Politika ve Güvenlik Başdanışmanımız Akif Çağatay Kılıç'a bu konularda bu bilgileri veriyorlar. "Biz elimizden geleni yapıyoruz. Sayın Biden'ın ıslak imzalı mektubunu burada gördünüz" diyorlar. Biz de "Bizim de ıslak imzalı onay belgesini gördünüz. Hepsinden öte parlamentomuzdan çıkan kararı duydunuz ve bize de teşekkür üstüne teşekkürler ettiniz. Biz bundan sonrasını sizden bekliyoruz" dedik ve yola devam ediyoruz. Aynı şekilde İsveç Başbakanı'nın bizi arayarak bu konudaki teşekkürü, attığımız adımın olumlu istikamette gittiğinin işaretidir. DEPREM KONUTLARI SORU: 6 Şubat depremlerinin üzerinden 1 yıl geçti. Siz de yıl dönümünde bir kez daha deprem bölgesindeydiniz. Orada vatandaşlarla bir araya geldiniz, biten konutların teslimatını yaptınız. Bir yıl sonunda yaraların sarılması, konutların, şehirlerin yeniden inşa ve ihyası anlamında gelinen noktayı değerlendirebilir misiniz? Bir de orada vatandaşlarla sohbetinizde devletin bu süre zarfında yaptıklarıyla ilgili size ifade ettikleri neler oldu? Deprem bölgesinde yaptığımız ziyaretlerde vatandaşlarımız bize iktidarımızın onları dışarıda bırakmadığını, sözünde durduğunu ifade ettiler. Biz bölgede yapımı devam eden konutları tamamlamaya çalışıyoruz. İnşaatlar bitip konutlar tamamlandıkça da sahiplerine teslim ediyoruz. Sözümüzü tutarak benzeri görülmemiş bir inşaat seferberliğini başlattığımızı ortaya koyduk. Bunu aslında muhalefet de çok iyi biliyor. Hatay'da geçen gün muhalefetin belediye başkanlarını, genel başkanlarını halk orada yuhaladı. Meydana bile sokmadı. "Biz size inanmıyoruz. Siz bizi aldattınız. Şimdi utanmadan yine karşımıza çıkıyorsunuz." dediler. Bölgede konutları, köy evlerini, ahırları peyderpey yapmaya devam ediyoruz. İnşallah bitirdikçe de bunları vatandaşlarımıza teslim ediyoruz. Konutlar altyapısıyla, üst yapısıyla güven veriyor. Depremzede kardeşlerimizi en kısa sürede güvenli, huzurlu ve dayanıklı yuvalarına kavuşturmak için gece-gündüz koşturuyoruz. Sadece ziyaret ettiğimiz beş ilimizde kuralarını çekerek hak sahiplerine teslim ettiğimiz konuk ve köy evi sayısı 31 binin üzerindedir. İnşallah iki ay içinde deprem bölgesi genelinde 75 bin konutun teslimini gerçekleştireceğiz. Takip eden dönemde de her ay 15-20 bin civarında konut ve köy evini hak sahipleriyle buluşturacağız. Böylece temel atmanın üzerinden bir sene geçmeden inşaatları bitirme sözümüzü önemli ölçüde yerine getirmiş olacağız. Yılsonuna kadar hedefimiz, 200 bin evi vatandaşlarımıza teslim etmektir. Ardından bu sayıyı süratle 390 bine ulaştıracağız. Yola devam ediyoruz. Hedefimiz, halkımıza hizmetlerimizi daha etkin bir biçimde ulaştırabilmek için yerel yönetimlerde halkımızın desteğiyle çok ciddi bir başarı kazanmak. Buralarda da çalışmalarımızı en güzel şekilde sürdürüyoruz. TOPRAK ALTINDAKİ 9 İŞÇİ ARANIYOR SORU: Erzincan'da meydana gelen madendeki göçükle alakalı daha ilk andan itibaren çok yoğun çalışmalar başlatıldı. Hala devam ediyor. Adli soruşturmaları da devam ediyor. Tüm bunlara genel olarak bir değerlendirmeniz olur mu? Burada da maalesef böylesine büyük boyutta bir heyelan yaşandı. 600 civarında madencinin çalıştığı bu yerde 9 vatandaşımız maalesef şu anda toprak altında. Arama kurtarma çalışmaları devam ediyor. İlk andan itibaren valimiz bölgedeydi. İçişleri Bakanımız Ali Yerlikaya bizzat AFAD'la birlikte olaya müdahil oldu. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Alparslan Bayraktar bizimle beraberdi. Yurda dönmesinin olay yerine geçmesinin faydalı olacağını düşündük ve onu da hızlıca bölgeye gönderdik. Bugün itibarıyla İçişleri ile Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanımız olayları yakından takip ediyorlar, çalışmaların koordinesini üstlenmiş durumdalar. Bu heyelanın teknik incelemeleri, soruşturmaları başladı. Soruşturmaların neticesine göre adımlar mutlaka atılacaktır. Bu aşamada önceliğimiz madencilerimize ulaşabilmek. "MÜLTECİ MESELESİNDEN EKMEK ÇIKMAZ" SORU: Her seçim döneminde olduğu gibi seçimlere yaklaşırken belirli odaklar toplumsal huzuru bozma adına saldırıya geçti. Adeta aynı anda tuşlara basıldı. Farklı yapıdaki terör örgütleri saldırılar gerçekleştiriyor. Bu konuda tespitleriniz nelerdir? Bunlar her dönem, her seçim öncesi maalesef yaşadığımız olaylar. Öyle veya böyle ne yaparlarsa yapsınlar, her şey olacağına varacak. Şurada seçimlere iki ay bile yok. Artık geri sayım başladı. MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli de partisinin grup toplantısında çok açık, net bazı hususları ortaya koydu. Aynı kanaatleri ben de paylaşıyorum. Muhalefet özellikle mülteci meselesini gündeme getiriyor. Bunların hiçbirinden onlara ekmek çıkmaz, boşuna uğraşıyorlar. 31 Mart kesinlikle bazılarının siyaset sahnesinden tamamen silindiğini göreceğimiz gün olacaktır. Nasıl ki 28 Mayıs'ta bazıları silindiyse, bazıları şu anda yarım yamalak ayakta durmaya çalışıyorsa bunların neticesi de benzer olacak. Bu bakımdan biz teşkilatlarımızla yoğun bir şekilde gerek büyükşehirlerde gerek illerde, ilçelerde Cumhur İttifakı olarak çalışmalarımızı yapıyoruz. Şimdi de meclis üyeleriyle ilgili çalışmaları arkadaşlarımız Ankara'da genel başkan vekillerimiz ile birlikte yürütüyorlar. İnşallah biz de kendilerine katılacağız. Malum benim Samsun mitingim var. Samsun bizim için çok çok önemli. Ondan sonra Giresun, Ordu mitinglerimizi yapacağız. Böylece Karadeniz'i şöyle bir toparlayalım istiyoruz. DANIŞTAY'A GÖREV İADESİ TEPKİSİ SORU: FETÖ'yle irtibatlı olduğu gerekçesiyle 450 hakim ve savcı ihraç edilmişti. Danıştay 5. Dairesi bu 450 hakim ve savcıyı göreve iade etti. Bu skandala HSK'nın bir itirazı vardı. Danıştay bu itirazı değerlendirmeye almadı. Bu skandal kamuoyunda da çok ciddi tepki gördü. Bu konuda düşüncelerinizi ve tavrınızı merak ediyoruz. FETÖ denen bu şer şebekesinin, terör yapılanmasının belini kırdık. FETÖ bataklığını kuruttuk ancak sinekleri temizleme işimiz daha devam ediyor. Biz FETÖ'nün iç yüzünü anlatmaya, onlarla her alanda mücadele etmeye devam edeceğiz. Mücadelemiz bitmiş değil. Son kukla da Türkiye'ye zarar veremez hale getirilene kadar devam edeceğiz. Yüzlerindeki değişik maskeleri yırtıp atıyoruz ve bunlar böylece meydana çıkıyor. Her kılığa giren bu iradesiz şarlatanların ensesinde olacağız. Fakat Danıştay'ın aldığı bu karara da sessiz kalmamız mümkün değil. Nasıl ki Anayasa Mahkemesi'nin aldığı bazı garip kararlarda Cumhur İttifakı olarak tepkisiz kalmıyorsak, bunda da sessiz kalamayız. Ayrıca Anayasa Mahkemesi'nin almış olduğu bu kararları hazmedemiyorum. Danıştay zaman zaman yapıyor, bu tür kararlarla bizi rahatsız ediyor ama Anayasa Mahkemesi'nin sık sık bu tür kararları alması bizi ciddi manada rahatsız ediyor. Mesela Anayasa Mahkemesi bir de BTK'yla ilgili bir karar almış. Hani bunun neresinden gireceksin? Nasıl böyle bir karar alınır? Biz de bu işin üzerine üzerine giriyoruz, gideceğiz. Danıştay'da da bu işin yine aynı şekilde takipçisi olacağız.

Danıştay, Atatürk Havalimanı Millet Bahçesi ihalesini iptal etti Haber

Danıştay, Atatürk Havalimanı Millet Bahçesi ihalesini iptal etti

Danıştay, İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin (İBB) Atatürk Havalimanı'nın Millet Bahçesi'ne dönüştürülmesi projesinin ihalesine yaptığı itiraz üzerine kararını verdi. Danıştay'ın değerlendirmesi sonucunda, 29 Nisan 2022'de gerçekleştirilen ihale sürecinde "ivedilik" şartının yerine getirilmediği belirlendi ve ihale iptal edildi. İBB, Kamu İhale Kanunu'na uygun olmadığı gerekçesiyle ihaleye itiraz etmiş, ancak Ankara 16. İdare Mahkemesi ihaleyi onaylamıştı. Danıştay'ın kararıyla ise bu süreç tersine çevrildi. Danıştay 13. Dairesi, Ankara 16. İdare Mahkemesi'nin kararını iptal ederek, ihale sürecinde hukuki bir geçerlilik bulunmadığına hükmetti. Danıştay'ın özellikle vurguladığı nokta, projenin Cumhurbaşkanlığı icraat programında yer almasının "ivedilik" şartını sağlamak için yeterli olmadığıydı. İptal kararı, Atatürk Havalimanı arazisinin spor sahalarına dönüştürülme sürecine de etki ediyor. Atatürk Havalimanı, 2019 yılından bu yana sivil ve kargo uçuşlarına kapatılarak, sadece iş jetlerine hizmet veriyor. İhalenin iptali, havalimanı arazisinin kullanımı ve şehircilik ilkeleri konusunda önemli bir gelişmeyi temsil ediyor. İBB'nin Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı tarafından hazırlanan imar planına itirazı da, havalimanı arazisinin gelecekteki kullanımı açısından belirleyici olabilir. Bilirkişi raporunda, havalimanının şehircilik ilkelerine uygun olmadığı ve kamu yararına hizmet etmediği ifade edilmişti. İBB'nin bu dava süreci, havalimanı arazisinin gelecekteki projelerini de etkileyebilir. ATATÜRK HAVALİMANI'NIN GEÇMİŞİ VE MİLLET BAHÇESİ DÖNÜŞÜMÜ Atatürk Havalimanı, uzun yıllar İstanbul'un en yoğun havalimanlarından biri olarak hizmet verdi. Ancak genişleme imkanlarının sınırlı olması ve artan hava trafiği talebiyle yeni bir havalimanına taşınma kararı alındı. Atatürk Havalimanı'nın Millet Bahçesi'ne dönüştürülmesi projesi ise kamuoyunda ve medyada yoğun tartışmalara neden oldu. Atatürk Havalimanı, İstanbul'un ve Avrupa'nın en yoğun havalimanlarından biri olarak uzun yıllar hizmet vermiştir. 2013'ten itibaren Avrupa'nın en yoğun beş havalimanı arasında yer alarak, 2017'de Sabiha Gökçen Havalimanı ile birlikte 100 milyonun üzerinde yolcuya ev sahipliği yapmıştır. Ancak havalimanının şehir tarafından üç yönden çevrelenmiş olması ve Marmara Denizi ile sınırlanmış olması genişleme imkanlarını sınırlamıştır. Bu nedenle, İstanbul'un artan hava trafiği talebini karşılamak amacıyla yeni bir havalimanı yapılması kararı alınmıştır. Yeni İstanbul Havalimanı'nın inşası 2014-2018 yılları arasında gerçekleşmiş ve tüm programlı ticari yolcu uçuşları 6 Nisan 2019'da Atatürk Havalimanı'ndan İstanbul Havalimanı'na taşınmıştır. Bu taşınma ile birlikte Atatürk Havalimanı'nın IATA havalimanı kodu IST de yeni havalimanına transfer edilmiştir. İstanbul Havalimanı, 2022'de 64 milyondan fazla yolcuya hizmet vererek Avrupa'nın en yoğun ve dünya genelinde uluslararası yolcu trafiği açısından beşinci en yoğun havalimanı olmuştur. Atatürk Havalimanı'nın kapatılmasının ardından gündeme gelen Millet Bahçesi projesi, kamuoyunda ve medyada yoğun bir ilgi ve tartışma konusu olmuştur. İhalenin iptali ve ardından gelen hukuki süreçler, projenin geleceği üzerinde belirsizlikler yaratmıştır. Danıştay'ın "ivedilik" şartının karşılanmadığı gerekçesiyle ihaleyi iptal etmesi, sürecin sona erdiği noktayı oluşturmuştur. Sözleşmeler imzalanmadan başlanan yıkım çalışmaları, kamuoyunda tartışmalara neden olmuştur. Bu gelişmeler, Atatürk Havalimanı'nın geçmişi ve geleceği konusunda dikkat çekici bir süreci işaret etmektedir.

Fransa yana dursun Danıştay, kadın futbolcuların maçlarda başörtüsü takma yasağına onay verdi Haber

Fransa yana dursun Danıştay, kadın futbolcuların maçlarda başörtüsü takma yasağına onay verdi

İbrahim Baysal (Haber Merkezi)- Silahlı saldırı nedeniyle karışan Fransa mahallesinde arabalar yanarken ve barikatlar kurulurken, ülkenin en yüksek idari mahkemesinden Fransa'nın en popüler sporu olan futbolu başörtüsüyle oynayamayacağına dair bir haber aldı. Perşembe günü, Conseil d'Etat, Fransız Futbol Federasyonu'nun, ülkenin temel ilkesi olan laiklik veya laiklik ilkesine uygun olarak, herhangi bir bariz dini sembol giyme yasağını onadı. Geçen sezon bir kulüp takımında futbol oynamayı kural nedeniyle bırakan 25 yaşındaki Diakité, "İnsan haklarının ülkesi olduğu varsayılan ülke tarafından ihanete uğramış hissediyorum" dedi. "Kendimi güvende hissetmiyorum çünkü kim olduğumu kabul etmiyorlar." Son yıllarda yapılan araştırmalar, ırk ayrımcılığının Fransa'da, özellikle de polis arasında ne kadar yaygın olduğunu netleştirdi. 2017'de Fransa'nın sivil özgürlükler ombudsmanı Défenseur des Droits tarafından yapılan bir soruşturma, "Siyah veya Arap olarak algılanan genç erkeklerin", nüfusun geri kalanına kıyasla polis tarafından kimlik kontrollerine tabi tutulma olasılığının 20 kat daha fazla olduğunu ortaya çıkardı . Geçen hafta, Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Yüksek Komiserliği sözcüsü, Fransa'yı "yasa uygulamalarında derin ırkçılık ve ayrımcılık sorunlarını ciddi şekilde ele almaya" çağırdı . Fransa Dışişleri Bakanlığı suçlamayı "tamamen asılsız" olarak nitelendirdi ve Fransız polisinin "ırkçılık ve her türlü ayrımcılığa karşı kararlı bir şekilde mücadele ettiğini" söyledi. Aynı zamanda, 2015'ten bu yana bir dizi korkunç terör saldırısı sonucunda birçok Fransız'ın tutumu sertleşti. Diğerleri düzenli olarak hedef alındığını hissediyor ve sadece kimliklerini taşımadıkları için geceleri hapiste geçiriyorlar. Çoğu genç olan bu sakinlerin, duygusal gelişimin özellikle hassas bir döneminde, benlik algılarını oluştururken bir gayrimeşruluk mesajını içselleştirdiklerini söyledi. “ Fransa'da zorunlu bir şey ama kimse kimliğini taşımıyor. Université Paris 8'de profesör olan Bay Truong, beyazsanız ve Paris'in merkezinde yaşıyorsanız ve bagetinizi almak için dışarı çıkıyorsanız, kimliğinizi taşımazsınız, dedi. olmayacağını biliyorsun. Ama o çocuklar, öyle olabilirler ve başkalarının olmayacağını biliyorlar.” Eleştirmenler, bunun bazen Müslümanları, özellikle de başörtülü kadınları kamusal yaşamdan dışlamak için bir silah olarak kullanıldığını söylüyor. Fransa futbol federasyonu, oyuncuların başörtüsü veya diğer dini semboller takarak maçlara katılmasını tarafsızlık ilkesi kapsamında yasakladı. Kendilerine Hicabeuses veya başörtüsü takanlar diyen farklı takımlardan bir grup genç Müslüman oyuncu, bunun ayrımcı olduğunu ve Müslüman kadınları spordan dışladığını öne sürerek 2021'de kurala yasal olarak itiraz etti. Ülkenin en yüksek idari mahkemesinin uzman danışmanı geçen hafta onlarla aynı fikirdeydi ve futbolun, sahaya çıkmadan önce haç çıkarma alışkanlığı olan birçok oyuncu gibi, dini ve siyasi sembollerle dolu olduğuna dikkat çekti. Fransa'da ana akımdaki birçok kişi, İslami başörtüsünü en iyi ihtimalle kadınlara yönelik baskının arkaik bir sembolü ve en kötü ihtimalle başarısız entegrasyon ve dini radikalizmin bir işareti olarak görüyor. Sadece başörtüsü görüntüsü bile gerilimi artırabilir . (Kaynak:The New York Times)

En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.