TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
SON DAKİKA
Hava Durumu
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

#Cuma hutbesi

İLKHABER-Gazetesi - Cuma hutbesi haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Cuma hutbesi haber sayfasında canlı gelişmelere ulaşabilirsiniz.

Sivas'ta Cuma Hutbeleri işaret diline çevriliyor Haber

Sivas'ta Cuma Hutbeleri işaret diline çevriliyor

Sivas’ta bir camide işitme engelli vatandaşlara yönelik işaret diliyle cuma hutbe çevirisi uygulaması başladı. Bu uygulama sayesinde işitme engelli vatandaşların hutbeyi anlaması ve ibadet etmesi sağlandı. Halil Rıfatpaşa Mahallesi'nde bulunan Selim Ağa Camii imam hatibi Resul Işık, işaret dili kursu aldı. Bir süre kursa giden imam Resul Işık, kurs tamamlandıktan sonra cuma hutbelerini işaret diline çevirmeye başladı. İmam hatibin okuduğu hutbe, caminin üst katında işitme engelli vatandaşlar için ayrılan bölümde tercüme edildi. Camide başlatılan uygulama takdir toplarken, işitme engelli vatandaşlar da bu uygulamayı memnuniyetle karşıladı. “Selim Ağa Camii olarak her cuma bir görevlimiz tarafından engelli kardeşlerimize çevirilere başladık” Selim Ağa Cami imam hatibi Resul Işık, “Engelli kardeşlerimiz fabrikada çalışıyorlardı. Kendi aralarında Atölye Cami dedikleri camide işaret dili bilen biri tarafından kendi aralarında konuşuyorlardı. Biz de bu durumu Sivas Müftülüğü olarak öğrendik. Müftülüğümüz bizlere bu konu ile ilgili kurslar açtı. Bu kursu biz de Selim Ağa Camii'ne alarak kapsamını genişlettik ve duyurular yaptık. Selim Ağa Camii olarak her cuma bir görevlimiz tarafından engelli kardeşlerimize çevirilere başladık. Tepkiler çok olumlu şekilde oldu. Engelli kardeşlerimiz böyle bir hizmetten dolayı bizlere teşekkür ettiler” şeklinde konuştu. “İşaret diline çevrildiğinde daha iyi anlıyoruz” İşaret dili uygulamasının ardından hutbeleri anlayabildiğini söyleyen işitme engelli Paşa Mehmet Çakırer, “Bu uygulamayı güzel ve rahat buluyoruz. Eskiden hocamız hutbe okurken ne dediğini anlamıyorduk. İşaret diline çevrildiğinde daha iyi anlıyoruz. Çeviri yapılmadan önce masumca anlamadan oturuyorduk. İşaret diline çeviri olduktan sonra anlıyoruz” diye ifade etti.

Diyanet İşleri Başkanı Erbaş, Kahramanmaraş'ta cuma hutbesi verdi Haber

Diyanet İşleri Başkanı Erbaş, Kahramanmaraş'ta cuma hutbesi verdi

Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş, gençliğin önemine işaret ederek, "Geleceğimizin teminatı evlatlarımızı milli ve manevi değerlerine bağlı, topluma ve insanlığa faydalı nesiller olarak yetiştirmek boynumuzun borcudur. Bunu asla ihmal etmememiz lazım." dedi. Erbaş, Abdulhamithan Camisi'nde verdiği hutbede, Hazreti Muhammed'in insanları tevhit inancına davetinin ilk günleri ve Müslüman olanların sayısının gün geçtikçe arttığı dönemde, müşriklerin, Müslümanları inançlarından döndürmek için her yolu denediğini söyledi. Hazreti Muhammed'in duruşuyla insanlığa İslam'ın bir mefkuresi, bir ideali olduğunu öğrettiğini belirten Erbaş, şöyle devam etti: "Bu ideal, insanların zihnini ve gönlünü Allah'a imanla aydınlatma gayretidir. Allah'ın yüce ismini yeryüzünün dört bir tarafına duyurma kararlılığıydı. Dünyada hiçbir beşere Efendimizin dışında hiçbir Peygambere nasip olmayan kısa bir zamanda Allah'ın Resulü Hazreti Muhammed Mustafa'ya büyük zaferler nasip oldu. Son peygamber Hz. Muhammed Mustafa'nın örnek ahlakıyla insanlığı buluşturma çabası kısa zaman içerisinde sonuç verdi. Bu ideal, yeryüzünde ilim ve hikmete, sevgi ve saygıya, şefkat ve merhamete dayalı bir medeniyet oluşturma azmidir. Zulme ve kötülüğe engel olma, adalet ve iyiliği dünyaya hakim kılma iradesidir. Nitekim yüce Rabb'imiz bu iradeye sahip çıkmamız için şöyle buyurmaktadır: 'İçinizden hayra çağıran, iyiliği emreden kötülükten men eden bir topluluk, bir ümmet bulunsun. İşte feraha kurtuluşa ulaşanlar onlardır.' İslam mefkuresinin dayanağı Kur'an-ı Kerim ve Peygamber Efendimizin sünnet-i seniyyesidir. Zira Allah Resulü Efendimiz, Arafat'ta Kur'an ve sünnetini bizlere emanet etmiştir. Bu ümmete emanet etmiştir." Erbaş, Hazreti Muhammed'in emaneti olan Kur'an-ı Kerim ve sünnete sahip çıkıldığı sürece Müslümanların yolunu şaşırmayacağına, söz konusu iki kavramdan beslenildiği sürece başarının kaçınılmaz olduğuna dikkati çekti. Hazreti Ömer'in Kudüs'ün ilk fatihi olduğunu, ondan sonraki Fatih'in ise 88 yıllık Haçlı işgalinden Kudüs'ü kurtaran Selahaddin-i Eyyubi komutasındaki İslam ordusu olduğunu belirten Erbaş, şunları kaydetti: "O işgal 88 yıl sürmüştü ama bugünkü siyonist işgal inşallah 88 sene sürmeyecektir Allah'ın izniyle. Buna inancımız tamdır. Hemen 7 yıl sonra Peygamber Efendimizin vefatından 7 yıl sonra Diyarbakır surlarına İslam sancağını dikerek Anadolu'ya İslam güneşinin doğmasına vesile oldu o ilk Müslümanlar. Efendimizin ashabı. Kahraman milletimiz de İslam ile şereflendikten sonra asırlarca İslam'ın sancaktarlığını yapmış ecdadımız, bu kutlu dava uğrunda yılmadan ve yıkılmadan seferden sefere, zaferden zafere koştu. Allah'ın izni ve yardımıyla Malazgirt'te de destan yazdı. Anadolu'nun kapılarını hiç kapanmamak üzere İslam'a açtı. İçinde bulunduğumuz bu güzel beldeyi kahraman yaptı. İşte Kahramanmaraş'tayız. Allah hepsine rahmet eylesin. Maraş'ı kahraman yapan şehitlerimize rahmet eylesin. Antep'i 'gazi' yapan şehit ve gazilerimize rahmet eylesin." İstiklal Marşı mısralarından örnekler veren Erbaş, üstünde bulunulan her karış toprağın şehitlerin emaneti olduğunu vurguladı. Ecdadın, aşılmaz denen burçları aştığını, yıkılmaz denen kaleleri yıktığını ve İstanbul'u fethettiğini hatırlatan Erbaş, şunları aktardı: "Bugün bizlere düşen, İslam'ın öğrettiği yüce idealleri diri tutmaktır. Birlik ve beraberliğimize, kardeşlik ve muhabbetimize her daim sahip çıkmaktır. Ülkemize ve milletimize kurulan tuzakları boşa çıkartmak için her alanda güçlü olmaktır. Dini ve ahlaki konularda gençlerimize ve çocuklarımıza sahip çıkıp vatan, millet, ezan ve bayrak sevgisiyle onları yetiştirmektir. Alçakları, dahili ve harici düşmanları bilip ona göre tavır almak, ona göre tedbir almak her zaman bizim vazifemizdir. Ecdadına layık, ahlaklı bir gelecek için hep birlikte çalışmak zorundayız. Ülkemize ve milletimize kurulan her türlü tuzakları boşa çıkartmak için birlik beraberlik içerisinde çalışmamız lazım, kötülüğün yerine iyiliği, zulmün yerine adaleti, nefretin yerine sevgiyi hakim kılmamız lazım. Bu ulvi değerlerin yaşandığı ve öğretildiği güçlü aile yuvaları kurmamız lazım. Geleceğimizin teminatı evlatlarımızı milli ve manevi değerlerine bağlı, topluma ve insanlığa faydalı nesiller olarak yetiştirmek boynumuzun borcudur. Bunu asla ihmal etmememiz lazım." Erbaş, hutbeyi başta Gazze ve Filistin olmak üzere tüm mazlumların zafere ulaşıp aziz olacağını, işgalci zalim ve siyonistlerin mağlup olup zelil kılınacağını haber veren hadis-i şerifle bitirdi. Diyanet İşleri Başkanı Erbaş, daha sonra cuma namazını kıldırdı.

İstanbul Havalimanı’nda İşaret Dili ile Cuma hutbesi Haber

İstanbul Havalimanı’nda İşaret Dili ile Cuma hutbesi

İstanbul Havalimanı’nda İşitme engellilerin de cuma hutbesini anlayabilmesi "İşaret Dili" ile vatandaşlara anlatıldı. Hutbenin "İşaret Dili" ile anlatılması en çok işitme engelli vatandaşları mutlu etti. İmamın okuduğu cuma hutbesi İstanbul Eyüpsultan Müftülüğüne bağlı Hicret Kuran Kursu'nda görevli Kuran Kerim öğreticisi Bekir Baş tarafından engelliler için minberin yanından işaret diliyle aktarıldı. İstanbul Havalimanı’nda çalışan işitme engelliler, "İşaret Dili" ile hutbenin tercüme edilmesinin devam etmesini istiyor. “Daha önce Cuma namazından hiçbir şey anlamıyorduk” Cuma hutbesinin işaret diliyle aktarılmasının kendileri için çok önemli olduğunu söyleyen İrfan Beyhan, ”Cuma namazına geldiğimiz zaman hiçbir şey anlamıyorduk, hocamızla iletişim kuramıyorduk. Ama bir tercümanın olması, Cumanın önemini, hutbedeki ayet ve hadisleri anlamamıza vesile oldu. Çok güzel duygular hissediyoruz. Tercüman olmadan önce hiçbir yeş anlamıyorduk, çok sıkılıyorduk. Namazı kılıp çıkıyorduk hiçbir şey hissetmeden. Bugün bu duygu anlatılmaz ancak yaşanır” dedi. "Daha önce namaz kılıp çıkıyorduk” Daha önce hutbeden bir şey anlamadıklarını sadece hocayı seyrettiklerini söyleyen Günay Bozkoç, ”Cuma gelip duygusuz bir şekilde ayrılıyorduk. Hutbeden hiçbir şey anlamıyorduk. Namazı kılıp çıkıyorduk. Bu gün ilk defa bu mekanda cumanın hutbesini anlamak beni gerçekten duygulandırdı. Bunun devamını arzu ediyoruz. Hocamız çok güzel anlatıyor olabilir ancak biz işitme engelli olduğumuz için hocamızı sadece seyrediyoruz. Bir zaman sonra sıkılıyorduk. Bu hutbenin anlamını tercümanla beraber bu hutbenin anlamını öğrenebildiğimiz için bize ayrı bir anlam katıyor. Bunun sadece burada değil her camiye yayılmasını istiyoruz. Burada hutbenin çevrildiğini gören işitme engelliler bu camiye gelecekti” şeklinde konuştu.

Cuma hutbesinde söyledikleri için tutuklanmıştı! Ahmet Bostancı serbest bırakıldı, Anadolu Adliyesi'nde 'Yaşasın Şeriat' sloganları atıldı Haber

Cuma hutbesinde söyledikleri için tutuklanmıştı! Ahmet Bostancı serbest bırakıldı, Anadolu Adliyesi'nde 'Yaşasın Şeriat' sloganları atıldı

Çektiği videoyu sosyal medyada paylaşan Bostancı hakkında, Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından soruşturma başlatıldı.Soruşturma kapsamında Ümraniye'de yakalanarak gözaltına alınan Bostancı, polis merkezine götürüldü. Tutuklandı Bostancı, emniyetteki işlemlerinin ardından adliyeye sevk edildi. Şüpheli, çıkarıldığı mahkeme tarafından tutuklandı. Duruşması görüldü Cuma hutbesinde Mustafa Kemal Atatürk'ün anılmasına tepki göstermesinden sonra tutuklanan Ahmet Bostancı'nın duruşması, bugün Anadolu Adliyesi'nde görüldü.Tahliye edildi Anadolu Adliyesi'nde gerçekleştirilen duruşmada, 67 gündür cezaevinde olan Bostancı'nın tahliye edilmesine karar verildi. “Yaşasın şeriat” Sloganları atıldı Ahmet Bostancı’nın tahliyesinin ardından duruşmanın görüldüğü İstanbul Anadolu Adliyesi’nde “Yaşasın şeriat” sloganları atıldı. 20 yaşındaki Ahmet Bostancı, "Atatürk’ün hatırasına alenen hakaret" suçundan 1 yıl 6 aydan 4 yıl 6 aya kadar hapis cezası istemiyle yargılanıyordu. Ahmet Bostancı, geçen yıl 20 Aralık'ta görülen ilk duruşmada kendini şu sözlerle savunmuştu. "Ben bu hakaretlerin İslam dininde de kabul görmediğini biliyorum. İslam güzel ahlaka dayalıdır. Bu yüzden pişman oldum. Kanunlar nezdinde de çok pişmanım. Sosyal hayatıma da devam etmek istiyorum. ‘Kafir’ derken Atatürk’ü kastetmedim. Paylaşımın 10 Kasım’a denk gelmesi de planladığım bir şey değildi. Ben ondan öncesinde de bu tarz paylaşımlar yapıyordum. Herhangi bir grubu galeyana getirmek istemedim. Sadece mazlum olan Filistin halkının gündem olmasını istedim. ‘Selanikli ne azap görüyordur’ şeklindeki paylaşımımda Atatürk’ü hedef aldım. ‘Gebersin yahudu p.’ dediğim kişi de Mustafa Kemal Atatürk’tü. ‘heykelleri köpek leşi gibi sürünecek’ derken Atatürk’ü kastetmedim. Genel olarak heykellerden bahsettim”

Yılın son cuma namazı kılındı Haber

Yılın son cuma namazı kılındı

Yılın son cuma namazı ülke genelindeki camilerde kılındı. Adana'daki Cuma namazında da camiler doldu taştı. Adana genelinde camilerde 2023 yılının son cuma namazı vatandaşların yoğun katılımıyla kılınırken, bazı camilerde kalabalık cami önüne taştı. Yılbaşı ve Noel uyarısı yapılan cuma hutbesinde, şu ifadeler yer aldı: "Kıymetli müminler! Bir miladi yılın daha son günlerindeyiz. Ömür sermayemizden bir yılı daha tükettik. Kaçınılmaz son olan ölüme bir adım daha yaklaştık. Şimdi hep birlikte kendimize şu soruları soralım: Her şeyin karşılığının tastamam verileceği hesap gününe hazır mıyız? Kur’an ve sünnetin örnek olarak sunduğu bir mümin olabildik mi? Fani hayatın telaşına düştüğümüz kadar, ebedi hayatın kaygısını da taşıdık mı? Amel defterimizde görünce yüzümüzü karartacak kötülüklerden elimizi çekebildik mi? Gönül inciten, kardeşliğimizi zedeleyen kem sözlere karşı dilimize kilit vurabildik mi? Kalbimizi katılaştıran, zihnimizi kirleten her türlü olumsuz duygu ve düşünceden kendimizi arındırabildik mi? Bilerek ya da bilmeyerek işlediğimiz günahlara nedamet gözyaşlarıyla tövbe edip Rabbimizin affına sığınabildik mi? Bu soruların cevabını düşünerek bu günümüzü bir milat kılalım. Kalan ömrümüzü Rabbimizin rızası doğrultusunda geçirmeye çalışalım. İman, ibadet ve güzel ahlakla bezenmiş bir hayatla bu dünyadan ayrılmanın gayretinde olalım. Dinimizde ve kültürümüzde yer almayan yılbaşı eğlenceleri, Noel baba figür ve kıyafetleri, çam ağacı süslemeleri gibi yanlış tutum ve davranışlardan uzak duralım. Kötülüklerin anası olan alkol, ocakları söndüren kumar, umutları tüketen şans oyunları ve piyango gibi haramlarla sağlığımızı, zamanımızı ve kazancımızı heba etmeyelim. Geçtiğimiz günlerde millet olarak hepimizin yüreğine kor düştü. Menfur bir terör saldırısı sonucu kahraman evlatlarımız şehadet şerbeti içtiler. Bizler biliyoruz ki, vatanımızın bütünlüğüne, istiklalimize, kardeşliğimize ve canlarımıza kastedenler ile Filistin’de masumları katledenler aynı kirli ellerdir. Her türlü insani ve ahlaki değerden yoksun hain terör örgütleri, aynı kötülük ve cinayet şebekesinin maşalarıdır.  Biz, bir ve beraber oldukça, ülkemize ve değerlerimize sahip çıktıkça bu kirli eller ve maşaları emellerine asla ulaşamayacaktır. Bu vesileyle Yüce Rabbimden kahraman şehitlerimize rahmet; ailelerine, yakınlarına sabr-ı cemil ve hayırlı bir ömür, yaralılarımıza acil şifalar diliyorum. Aziz milletimizin başı sağ olsun."

Diyanet İşleri Başkanı Erbaş, Rize'de hutbe irat etti: Haber

Diyanet İşleri Başkanı Erbaş, Rize'de hutbe irat etti:

Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş, Rize'de Sahil Camisi'nde cuma namazını kıldırdı. Erbaş, irat ettiği hutbede, Müslümanların birbirlerine karşı ırkçılık ve kabilecilik yarışına girmesinin yanlış olduğunu söyledi. İran asıllı Selman-ı Faris'i ile Hazreti Ömer arasında geçen diyaloğu anlatan Erbaş, Müslümanların geçmişinde kardeşlik üzerine nice ibretlik hikayeler olduğunu ifade etti. Erbaş, üstünlüğün soyda veya ırkta olmadığını vurgulayarak, şunları aktardı: "Gerçek üstünlük, Allah'a layıkıyla kul olmaktır. Hakiki izzet, İslam ile şeref bulmaktır. İslam nimetine bağlı kalmaktır. Asıl kardeşlik, ümmet bilinciyle hareket etmektir. Kardeşlerim, ümmet-i Muhammed olmak, 'Doğrusu ümmetiniz tek bir ümmettir. Ben de sizin Rabb'inizim. Öyleyse bana ibadet edin.' ayetine uyarak tevhide dayalı, vahdete dayalı İslam inancına sarılmaktır. Zalimlere karşı birliğe, beraberliğe, vahdete dayalı iman kardeşliğini kuşanmaktır." Adaleti ve iyiliği bütün insanlara ulaştırmak, zulmü ve kötülüğü ortadan kaldırmak için gayret göstermek gerektiğine işaret eden Erbaş, "Allah resulü Hazreti Muhammed ümmeti olmak, tek yürek, yekvücut olmaktır. Mümin kardeşimizi düşmanın insafına terk etmemektir. Onu yalnız ve çaresiz bırakmamaktır. Nitekim Peygamber Efendimiz bu hakikati şu veciz hadisi şerifi ile bütün insanlığa ilan etmektedir, 'Müslüman, Müslüman'ın kardeşidir. Ona zulmetmez, onu düşmana teslim etmez.' Allah resulünün hadisini hayatımızın her alanına şiar edinmek, hakiki ümmet olmanın göstergesidir." diye konuştu. Erbaş, birlik ve beraberlik içinde olması gereken ümmetin parçalanmış durumda olduğunu dile getirerek, şu değerlendirmede bulundu: "Fitne, fesat ve tefrika ateşi ile yanmaktadır. 'Hepiniz toptan Allah'ın ipine, Kur'an'a, İslam'a, Peygamber'e sarılınız. Tefrikaya düşmeyiniz.' ayeti kerimesini yeniden hayata geçirmemiz lazım. Dünyanın farklı bölgelerinde Müslümanlar ayrımcılık, ötekileştirme ve türlü baskılara maruz kalmaktadır. Bunun sebebi bizim tefrika ve fitne yüzünden bir dağınıklık göstermiş olmamızdır. Bu da bizim düşmanlarımıza cesaret vermektedir." - "Ümmet olma bilincimizi her daim diri tutmamız lazım" Hak ve hukuk tanımayan zalimlerin, ümmeti Muhammed'in dağınıklığından cesaret bulduğunun altını çizen Erbaş, şunları kaydetti: "Kin ve nefretten beslenen caniler, dünyanın gözü önünde Müslümanlara hayasızca saldırmaktadır. Ümmetin sessizliğinden güç alan katiller, Filistin'de, Gazze'de kadın, erkek, yaşlı, bebek ayrımı gözetmeksizin masumların üzerine zalimce bombalar yağdırmaktadır. Bununla da yetinmeyen insafsızlar, insani yardımlara dahi engel olmakta, mazlumları bir lokma ekmekten, bir yudum sudan mahrum bırakmaktadır. Sözde insan hakları savunucuları ise İslam beldelerindeki katliam ve soykırımlara göz yumarak, insani değerlerin ayaklar altına alınmasına ses çıkarmayarak, zalimlere destek olmaktadır." Erbaş, İslam alemine şöyle seslendi: "Her türlü ihtilafı ve farklılığı bir kenara bırakarak bütün dünya Müslümanları olarak tüm İslam alemine sesleniyorum, hepimiz aramızdaki ihtilafları, farklılıkları bir kenara bırakarak, İslam kardeşliğinde birleşmemiz lazım. Tevhit bunu gerektirmektedir, vahdet bunu gerektirmektedir. İnancımız, ibadetlerimiz, ahlakımız bütün söz ve davranışlarımızla dinimizi en güzel bir şekilde temsil edelim. Ey Müslümanlar, ümmet olma bilincimizi her daim diri tutmamız lazım. Ey Müslümanlar, imanımızdan aldığımız gücümüzü, İslam'dan aldığımız izzetimizi, kardeşliğimizden aldığımız kuvvetimizi koruyalım, muhafaza edelim. İşte o zaman ümmet coğrafyamız zalimlerin zulmünden, hainlerin ihanetinden kurtulacaktır. Garipler sevinecek, yetimlerin yüzü gülecek, çaresizler çare bulacaktır." Erbaş, hutbeyi, ümmet olma mesuliyetini hatırlatan, "Birbirinizle üstünlük yarışı içine girmeyin. Birbirinize haset etmeyin. Birbirinize kin beslemeyin. Birbirinize sırt çevirmeyin. Ey Allah'ın kulları, kardeşler olun." hadisi şerifi ile tamamladı.

‘Vatan sadece bir toprak parçasından ibaret değildir’ Haber

‘Vatan sadece bir toprak parçasından ibaret değildir’

Abdurrahim SAĞ ADANA (İLKHABER)- Adana’da ekim ayının son Cuma namazı kılındı. Camileri dolduran Adanalılar kapasitesi küçük camilerde namazlarını her zaman olduğu gibi yine cami avlusunda ve çevresinde seccadelerinin üzerinde kıldı. Adana Merkez Cami’de ise vatandaşlar camilerini merkez Cami’nin içerisinde eda etti.  Namaz öncesi Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından hazırlanan Cuma hutbesi de okundu. Bu hafta ki Cuma hutbesinin konusu ‘Vatan Sevdasıyla Nice Yüzyıllara’ oldu.  Cumhuriyetin kuruluşunun 100. Yılına dikkat çekilen hutbede, “Milli Mücadelemizin zaferle taçlanışının, bağımsızlık güneşinin ülkemiz üzerine yeniden doğuşunun, Cumhuriyetimizin ilan edilişinin yüzüncü yılındayız. Cenâb-ı Hak, aziz milletimizi nice asırlar rızasına uygun işler yapmaya muvaffak eylesin. İlelebet devletimizi payidar, milletimizi bahtiyar eylesin. Yüz yıldır, bütün zorlukları Rabbimizin lütuf ve inayeti, milletimizin feraset ve basiretiyle aştık. Güçlü bir devlet olma yolunda büyük mesafeler kat ettik.    “Gevşeklik göstermeyin, üzülmeyin; iman etmişseniz üstün olan sizsiniz.” ayeti mucibince imanımızdan aldığımız güçle yılmadık, yıkılmadık. Rabbimizden ümidimizi hiçbir zaman kesmedik. “Hep birlikte Allah’ın ipine sımsıkı sarılın, bölünüp parçalanmayın.”  ayetine tabi olduk. Birlik ve beraberliğimizden ödün vermedik. Kardeşlik bilinciyle birbirimize yurt olduk. Peygamber Efendimiz (s.a.s)’in “Birbirinize haset etmeyin ve kin beslemeyin. Birbirinize sırt çevirmeyin. Ey Allah’ın kulları kardeş olun!”  hadisi gereğince birbirimize güvendik, birbirimize dayandık. El ele, gönül gönüle vererek bu günlere ulaştık” ifadelerine yer verildi. Vatanın sadece toprak parçasından olmadığı anlatılan hutbede şu ifadeler kullandı;  “Cennet vatanımız, bizim için sadece bir toprak parçasından ibaret değildir. Bu topraklar, kıyamete kadar huzur ve güven içinde yaşamaya azmettiğimiz yurdumuzdur. Aziz şehitlerimizin canlarıyla, kahraman gazilerimizin kanlarıyla, Milli Mücadelemize önderlik eden devlet büyüklerimizin azim, gayret ve kararlılıklarıyla bize bıraktıkları yüce bir emanettir. Bu emanet her birimizin canından daha azizdir. Gerektiğinde can vereceğiz, canandan geçeceğiz, bütün varımızı feda edeceğiz; ancak ecdat yadigârı vatanımızdan İstiklâl Marşı’mızda da ifade edildiği gibi asla vazgeçmeyeceğiz. Bastığın yerleri “toprak!” diyerek geçme, tanı! Düşün altındaki binlerce kefensiz yatanı. Sen şehîd oğlusun, incitme, yazıktır atanı, Verme, dünyâları alsan da, bu cennet vatanı.   Ne acıdır ki, yüz yıl önce Milli Mücadelemizde millet olarak topyekûn bertaraf ettiğimiz acıların benzerini, yıllardır Filistinli kardeşlerimiz de yaşamaktadır.  İnsaf ve vicdanını kaybetmiş, kin ve nefretin esiri olmuş İsrail, bütün dünyanın gözü önünde en vahşi saldırılarla her türlü caniliği işlemektedir. Filistin toprakları, yaklaşık bir asırdır barış ve huzura hasret kalmıştır. Minik yavruların çığlıkları, yaralı annelerin feryatları arş-ı âlâyı titretmektedir. Babalar, koklamaya kıyamadıkları evlatlarını kendi elleriyle toprağa vermektedir. İnsanlık, bombalanan binaların enkazında yitirilen canları seyrederken aslında kendi vicdanını yitirmektedir. Bu şartlar altında milletimize ve tüm Müslümanlara düşen sorumluluklar, her zamankinden daha fazladır. Bizler de bu sorumluluklarımızı yerine getirebilmek için bugün Cuma namazından sonra yardımlarımızla Filistinli kardeşlerimizin yaralarını bir nebze de olsa sarmaya çalışacağız. Asırlardır mazlumun yanında, zalimin karşısında durduğumuz gibi bundan sonra da durmaya devam edelim. “Zalimlere asla meyletmeyin.” ayeti mucibince söz ve davranışlarımızla; yiyip içtiklerimizle, giyip kullandıklarımızla zalime destek olmayalım, zulme rıza göstermeyelim. Böyle zulümlerin bir daha yaşanmaması için her alanda var gücümüzle çalışalım. İşimizi ve mesleğimizi en iyi şekilde yapmaya gayret edelim. Gelecek nesillerimizi milli ve manevi değerlerle donanmış, devletine ve milletine bağlı, topluma ve insanlığa faydalı kişiler olarak yetiştirelim. Rabbimizin, “Müminler ancak kardeştirler.”  ilahi fermanı gereği kardeş ve ümmet olma bilincimize sahip çıkalım. İşte o zaman, barış ve huzur içinde yaşadığımız bu topraklar, yüzyıllar boyunca vatanımız olmaya devam edecektir.”     Bu vesileyle, üzerinde yaşadığımız bu toprakları bize vatan kılan, yüz yıl önceki destansı mücadeleleriyle bağımsızlığımızı perçinleyen aziz şehitlerimizi ve kahraman gazilerimizi rahmet ve minnetle yâd ediyoruz. Rabbimiz, onların bıraktığı emanetlere sahip çıkabilmeyi bizlere ve nesillerimize nasip eylesin. Hutbemi bir ayet-i kerime mealiyle bitiriyorum: “Allah’a ve Resûlüne itaat edin, birbirinizle çekişmeyin. Sonra gevşersiniz ve gücünüzü kaybedersiniz. Sabırlı olun. Çünkü Allah sabredenlerle beraberdir.”

Cuma hutbesinde "Filistin ile dayanışma" çağrısı yapıldı Haber

Cuma hutbesinde "Filistin ile dayanışma" çağrısı yapıldı

"Zulümle Abat Olunmaz" konulu hutbe, cuma vakti Türkiye genelindeki camilerde okundu. İslam'a göre bütün insanların din, can ve mal dokunulmazlığına sahip olduğu vurgulanan hutbede, rahmet elçisi olarak gönderilen Hazreti Muhammed'in savaşın bir ahlak ve hukuku olduğunu tüm dünyaya öğrettiği, savaşta dahi olsa kadınlara, yaşlılara, çocuklara, mabetlere, hatta bitki ve hayvanlara asla zarar verilmemesini emrettiği anımsatıldı. Hazreti Ömer'in özgürleştirdiği ve barış yurduna dönüştürdüğü Kudüs'te, Filistin'de yine masum canların hayattan koparıldığı vurgulanan hutbede, "Mümin kardeşlerimiz, yerlerinden ve yurtlarından edilmektedir. Dünyanın en tahrip edici bombaları altında masum çocukların, kadınların ve yaşlıların feryatları, vicdanı ve insafı olan herkesi derinden yaralamaktadır." ifadeleri kullanıldı. Yaklaşık bir asır önce Filistin topraklarında barış ve huzura son verilerek fitne ve zulmün tohumları ekildiği anlatılan hutbede, şunlar kaydedildi: "İsrail, Müslüman coğrafyanın bağrına saplanan paslı bir hançer gibi işgal ettiği topraklarda Müslümanlara zulmün her çeşidini reva gördü. Barışın yurdu bu topraklara girdiği günden bu yana, uluslararası hukuku ve insan haklarını yok saydı. İnsanlığın en kadim şehirlerinden biri olan ve ilahi dinlerin kutsal kabul ettiği Kudüs'ün saygınlığına halel getirdi. İlk kıblemiz ve kutsal mabedimiz olan Mescid-i Aksa'nın dokunulmazlığını ihlal etti." - "Gazze'de tarihin en büyük zulmü yaşanmaktadır" İsrail'in Gazze'yi yıllardır dünyanın en büyük açık hava hapishanesine dönüştürdüğü belirtilen hutbede, şöyle devam edildi: "İsrail, abluka altına aldığı Gazzeli kardeşlerimizin en temel ihtiyaçlarını temin etmelerine bile engel olmuştur. Kardeşlerimiz yerinden ve yurdundan edilmiştir. Mal ve mülkleri haksız bir şekilde ellerinden alınmıştır. Onlara hiçbir şekilde hayat hakkı tanınmamıştır. Siviller, kadınlar, çocuklar, yaşlılar, topyekun bir halk korkunç silahlarla bombalarla katledilmiştir. Gazze'de bugün tüm dünyanın gözü önünde tarihin en büyük zulmü yaşanmaktadır. Bütün bu baskı ve zulümlerin karşısında Müslümanlara özgürlük mücadelesinde direnmekten başka çare kalmamıştır." Tarihin, zulümle abat olunamayacağını gösterdiği anlatılan hutbede, şunlar ifade edildi: "Ümmet-i Muhammed olarak bize düşen, birlik ve beraberlik içinde hareket etmek, kardeşlik hukukumuzu canlı tutmak ve Filistinli kardeşlerimizin haklı mücadelesinde onlara maddi ve manevi destek olmaktır. İşgal edilen topraklarına yeniden kavuşmaları için topyekun gayret göstermektir. Hak ve adalet mücadelesi verirken İslam'ın koyduğu sınırları asla aşmamaktır. Yanlış ve yanıltıcı bilgi ve paylaşımlara itibar etmemektir. Her alanda güçlü olmak ve yeryüzünde adalet ve merhametin teminatı olacak bir medeniyeti yeniden inşa etmek için var gücümüzle çalışmaktır."

Birlik beraberlik mesajları verildi Haber

Birlik beraberlik mesajları verildi

ABDURRAHİM SAĞ ADANA (İLKHABER)-Ağustos ayının son cuma namazı kılındı. Camileri dolduran milyonlarca Müslüman dualar ederek namazlarını kıldı. Camileri dolduran müslümanlar için Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından Cuma hutbesi hazırlandı. Bu hafta hazırlanan Cuma hutbesinde birlik beraberlik konularına vurgu yapıldı. Araya fitne ve fesat tohumları ekmek isteyenlere karşı uyanık olunması yönünde uyarılarda bulunulan hutbede, “Bugün bize düşen, aramıza fitne ve fesat tohumları ekmek isteyenlere karşı uyanık olmaktır. Her zamankinden daha fazla el ele, omuz omuza, gönül gönüle vermektir. Kardeşlik ahlakını kuşanmak, birlik ve beraberliğimizi daha güçlü kılmaktır. Bu toprakları asırlardır Müslüman yurdu kılan fetih ruhunu diri tutmaktır. Şanlı ecdadımızın, uğruna şehadete yürüdüğü mukaddes değerlere sahip çıkmak, bu değerleri gelecek nesillere aktarabilmektir” denildi. "Allah’ın Yardımı Aziz Milletimizle Beraberdir" başlığı altında ele alınan hutbede şu ifadelere yer verildi; “Hutbeme başlarken okuduğum ayet-i kerimede Yüce Rabbimiz şöyle buyurmaktadır: “Ey İman edenler. Eğer siz Allah’ın dinine yardım ederseniz, Allah da size yardım eder ve ayaklarınızı sabit kılar.” Okuduğum hadis-i şerifte ise Peygamber Efendimiz (sas) “Ellerinizle, dillerinizle ve mallarınızla cihad edin.” buyurmaktadır. Bizler, tarih boyunca din-i mübin-i İslam’a gönülden bağlı bir millet olduk. İ’lâ-yi kelimetullah yani Allah’ın ismini yüceltme aşkıyla yanıp tutuştuk. Hak ve hakikati, barış ve huzuru, adalet ve iyiliği yeryüzüne hâkim kılma gayesinden ayrılmadık. Sonsuz hamd ve sena olsun ki Cenabıhakk’ın yardımı, zalimin hasmı mazlumun umudu olan aziz milletimizin daima yanında oldu. Mümin gönüller,  “Allah’ın yardımı ne zaman gelecek?” diye duaya durduğunda,   “Bilesiniz ki Allah’ın yardımı yakındır.”  nidasıyla Rabbimiz, inananların yardımcısı oldu. İstiklal ve istikbalimizin teminatı olan Anadolu’yu yurdumuz kılan 26 Ağustos Malazgirt Zaferi, Allah Teâlâ’nın, aziz milletimizi nusret ve inayetinden mahrum etmediğinin şahididir. En güçlü donanmalarla vatanımızı işgal etmek isteyenleri mağlup ettiğimiz Çanakkale Zaferi buna şahittir. Bütün yokluk ve imkansızlıklara rağmen hayasızca akınlara “dur!” dediğimiz Milli Mücadele ruhu buna şahittir. Vatan aşkıyla dolu imanlı yüreklerin Anadolu’muzdan düşmanları kovduğu 30 Ağustos Büyük Taarruz Zaferi buna şahittir. Vatanımızı bölmek, milletimizi esaret altına almak isteyenler dün olduğu gibi bugün de vardır. Bu gerçeği hiçbir zaman aklımızdan çıkarmadan vatan sevgisi ile dopdolu, gözünü kırpmadan şehadete koşacak nesiller yetiştirmek en büyük idealimizdir. İstiklâl Marşı Şairimizin bir asır önce dile getirdiği şu mısralar, millet olarak bu ruhu hep taşımamız gerektiğini ortaya koymaktadır: Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki fedâ? Şühedâ fışkıracak, toprağı sıksan şühedâ! Cânı, cânânı, bütün varımı alsın da Hudâ, Etmesin tek vatanımdan beni dünyâda cüdâ. Bugün bize düşen, aramıza fitne ve fesat tohumları ekmek isteyenlere karşı uyanık olmaktır. Her zamankinden daha fazla el ele, omuz omuza, gönül gönüle vermektir. Kardeşlik ahlakını kuşanmak, birlik ve beraberliğimizi daha güçlü kılmaktır. Bu toprakları asırlardır Müslüman yurdu kılan fetih ruhunu diri tutmaktır. Şanlı ecdadımızın, uğruna şehadete yürüdüğü mukaddes değerlere sahip çıkmak, bu değerleri gelecek nesillere aktarabilmektir. Bu vesileyle Allah’ın adını yüceltme uğruna canından geçen ve bu cennet vatanı bizlere emanet bırakan aziz şehitlerimizi, ebedi aleme göç eden kahraman gazilerimizi rahmetle yâd ediyorum. Mekanları cennet, makamları âlî olsun. Hayatta olan gazilerimize ise sıhhat, afiyet ve hayırlı ömürler diliyorum. Cenabıhak, vatanımızın bekası, milletimizin huzur ve güveni için gecesini gündüzüne katarak mücadele eden peygamber ocağı kahraman ordumuzun ve emniyet güçlerimizin yardımcısı olsun. Bütün kötülüklerden ve şerlerden onları muhafaza eylesin.”

En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.