TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
SON DAKİKA
Hava Durumu
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

#Çisem Gündüz

İLKHABER-Gazetesi - Çisem Gündüz haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Çisem Gündüz haber sayfasında canlı gelişmelere ulaşabilirsiniz.

Çisem Gündüz: Diyet programları kişiye özel olmalı Haber

Çisem Gündüz: Diyet programları kişiye özel olmalı

Beslenme ve Diyet Uzmanı Çisem Gündüz, herkesin bünyesinin, kültürel alışkanlıklarının, sevdiği yiyeceklerin, hastalıklarının farklı olduğuna dikkat çekerek, diyet programlarının da kişiye özel olması gerektiğini, herkese uyan standart bir diyet programının olmadığını söyledi. Kilo verme ve sağlıklı yaşam alanında her geçen gün yeni diyet metotları ve yeni beslenme trendlerinin ortaya çıktığına dikkat çeken Acıbadem Adana Hastanesi Beslenme ve Diyet Uzmanı Çisem Gündüz, “Aralıklı oruç, ketojenik diyet, vejetaryen diyet, yüksek proteinli diyetler gibi popüler diyet akımlarının ardından giden kitleleri hiç söylemiyorum bile Peki hiç düşündünüz mü bu kadar diyet akımı varken nasıl oluyor da kilolu insanların sayısı da her geçen gün artmaya devam ediyor; obezite ve yağ dokusunun fazlalığına bağlı hastalıkların sayısı artıyor” dedi. Kişiye özel diyetlerin önemi Dünya üzerinde herkese iyi gelen tek bir diyet metodu olmadığının altını çizen Diyetisyen Gündüz, kişilerin bireysel özellikleri ve alışkanlıkları ihmal edilmeden hazırlanan diyetler için diyetisyene başvurmak gerektiğini ifade etti. Diyet programına başlayan kişilerin kendine hedefinin ne olduğunu sormasını tavsiye eden Diyetisyen Gündüz, “Hedefiniz kilo kaybı olabilir, sağlığınızı iyileştirmek ve hastalıklardan kaçınmak olabilir ya da yaşlanmanın önüne geçmek gibi birçok sebebi olabilir. Tahmin edersiniz ki, kolesterolü yüksek bir kalp hastasının uygulayacağı diyet ile kan şekerleri yüksek takip eden bir diyabet hastasının diyet programları birbirinden farklı olacaktır” diye konuştu. Diyet programlarının kişiye özel olmasının önemini vurgulayan Gündüz, bu noktada diyetisyenlerin, kişiyi iyi analiz etmesi, günlük yaşam alışkanlıkları ve öğün saatlerinin konuşulması, günlük alınması gereken mikro ve makro besin ögelerinin anlatılıp kısıtlayıcı diyetlerden uzak durularak tokluk seviyelerinin belirlenmesinin faydalarını anlattı. Bireylerin çalışma ortamları, var olan hastalıkları, kullanılan ilaçlar ya da takviye ürünler göz önünde bulundurularak bireylere özel hazırlanan diyetlerin başarı oranının daha yüksek olacağını söyledi. Diyetisyene gitmek için beklemeyin Diyet programını hazırlarken bireylerin sevdiği ve sevmediği yiyecekler, var olan kültürel alışkanlıklar, sofra modelleri, evde hazırlanan yemek çeşitleri dikkate alınarak diyet programları oluşturulması gerektiğinden bahseden Diyetisyen Gündüz, “Kişilerin günlük çalışma tempoları, adım sayıları ve haftalık aktivite düzeyleri konuşulmalıdır. Bu şekilde oluşturulan bir diyete uyma ihtimaliniz ve sürdürülebilirliği daha yüksek olacaktır. Sağlığınız için kendinize bir hedef belirlediğinizde ve diyetisyeninizle uyum içerisinde çalışınca işlerin ne kadar da kolay olabileceğini göreceksiniz. Beslenme danışmanlığı almak, besinlerin içerikleri ve biyoyararlılıkları üzerine bilgi sahibi olmanızı sağladığı gibi, bu süreçte motivasyon sağlayıp sürecin keyifle ilerlemesine yardımcı olacaktır” dedi. Diyetisyene gitmek için herhangi bir sağlık sorunu olmadan da diyetisyene başvurmanın doğru olduğunu belirten Gündüz, kişiye iyi gelecek, sağlığına katkıda bulunacak ve uzun süreli sürdürülebilir bir beslenme programı için danışmanlık alınabileceğini sözlerine ekledi.

Çisem Gündüz: Kahvaltı yapmayan çocuklarda dikkat eksikliği ve halsizlik görülebilir Haber

Çisem Gündüz: Kahvaltı yapmayan çocuklarda dikkat eksikliği ve halsizlik görülebilir

Uzman Diyetisyen Çisem Gündüz, okulların açılmasıyla birlikte anne babalara seslenerek, “Kahvaltı yapmayan çocuklarda halsizlik, baş ağrısı, dikkat eksiklikleri oluşabiliyor. Çalışan ebeveyn bile olsanız çocuğunuzun performansının artması ve konsantrasyon sorunu yaşamaması için mutlaka kahvaltı yaptırın” dedi. Acıbadem Adana Hastanesi Uzman Diyetisyen Çisem Gündüz, büyüme ve gelişimin en hızlı ilerlediği okul dönemindeki çocukların besin ihtiyaçlarını karşılamaya yönelik önemli bilgiler paylaştı. Hem sağlıklı gelişimin devam etmesi ve hastalıklara karşı bağışıklık sisteminin güçlendirilmesi, hem de gelişim için tüm besin öğelerini içeren bir beslenme düzeni gerektiğini vurgulayan Diyetisyen Gündüz, aynı zamanda gelecekteki yeme alışkanlığının da çocukluk döneminden itibaren oluşmaya başladığını da ifade etti. Bu dönemde gerekli olan enerjiyi sağlamak için karbonhidratlar ve yağların son derece önem taşıdığını belirten Diyetisyen Gündüz, büyüme ve gelişme için olmazsa olmaz bir diğer besin kaynağının proteinler olduğunun altını çizdi. Vücut dokusunun korunması, onarılması için ihtiyaç duyulan protein ihtiyacının karşılanması gerektiğini; bunun için de çocukların günde 2-3 porsiyon et, balık, yumurta, süt ve süt ürünleri tüketilmesi gerektiğini sözlerine ekledi. "Kahvaltı yapmayan çocuklarda dikkat eksikliği gelişebilir" Günün en önemli öğününün sabah kahvaltısı olduğuna işaret eden Gündüz, “Akşam yemeğinin ardından gece boyu 8-12 saat aralığında aç kalan metabolizmayı canlandırmak için sabah kahvaltı yapmamız gerekiyor. Bu, beyin için gerekli olan glikozun sağlanmasında da son derece önem taşıyor. Yapılan araştırmalar, sabah kahvaltı yapmayan çocuklarda halsizlik, baş ağrısı, dikkat eksiklikleri oluşabildiğini ve sonuçta okul başarısının da olumsuz yönde etkilenebildiğini gösteriyor. Dolayısıyla çalışan ebeveynler bile olsanız çocuğunuzun okuldaki performansının artması ve konsantrasyon sorunu yaşamamaları için mutlaka kahvaltı yapmasını sağlayın” diye konuştu. Kahvaltının günlük enerji ihtiyacının üçte birini karşılayacak besinlerden oluşmasının önemine değinen Diyetisyen Gündüz, “Bunun için çavdar ya da tam buğday ekmeği gibi sağlıklı tahıllar, yüksek protein kaynağı yumurta, süt ve süt ürünleri, C vitamini açısından zengin meyvelerden oluşan bir kahvaltı menüsü oluşturmaya çabalayın. Bu sayede çocukların okul kantinlerinden sağlıksız ve kalorisi yüksek olan tost, sandviç ve meyve suyu gibi ürünleri tüketmelerinin de önüne geçmiş olursunuz” dedi. "Yumurta, süt ve meyveleri ihmal etmeyin" Yumurtanın anne sütünden sonra en kaliteli protein olduğuna dikkat çeken Diyetisyen Gündüz, Vitamin A, B, D ve E'den ve çinko mineralinden zengin olan yumurtanın kolin içeriği sayesinde beyin fonksiyonlarının düzenli çalışmasını sağladığını söyledi. Taze meyvelerin içerdiği vitamin ve mineraller sayesinde çocuğun bağışıklık sistemini güçlendirmeye yardımcı olacağını, bu nedenle beslenme çantasına her gün farklı renk ve çeşitlilikte meyve konulmasını tavsiye etti. "Sağlıksız atıştırmalıklar yerine kuruyemiş tüketin" Beslenmede yeri büyük olan sağlıklı yağlardan zengin kuruyemişlerin de okul çağı çocukları için faydasından bahseden Gündüz, kalori değerleri yüksek olduğundan bu gıdaları porsiyon kontrolü yaparak tüketilmesini; örneğin gün içinde 10-15 adet çiğ badem veya 2-3 adet ceviz tüketilmesini önerdi. Kalsiyumdan zengin süt ve süt ürünlerinin büyüme ve gelişme ile beraber kemiklerin güçlenmesini sağlamak için de mutlaka tüketilmesi gerektiğini vurgulayan Diyetisyen Gündüz, diş sağlığının korunmasının yanında, gelecekte oluşabilecek osteoporoz riskini azaltmak için de çocukların gün içinde mutlaka süt ve süt ürünleri tüketmesi gerektiğini anlattı. "Ebeveynler çocuklara rol model olmalı" Çocukların ebeveynlerini kendileri için rol model olarak kabul ettiğinden bahseden Diyetisyen Gündüz, “Dolayısıyla sizin oluşturduğunuz beslenme alışkanlıklarınız çocuklarınıza da yansıyor. Bu nedenle onların sağlıklı beslenmesini istiyorsanız bu konuda örnek ve yol gösterici olmanız gerektiğini unutmayın. Evde sağlıklı yemekler ve atıştırmalıklar hazırlayın. Hatta bunları çocuğunuzla birlikte yapın. Bununla birlikte, kahvaltıyı birlikte yapmaya ve akşam yemeklerinde de aynı masada olmaya özen gösterin” diye konuştu. Akşamları beslenme çantasını beraber hazırlanılmasını tavsiye eden Gündüz, “Böylece okula götürdüğü ara öğünlere daha sempatik yaklaşacaktır. Aynı zamanda hangi gıdanın kendisi için nasıl bir yarar sağladığını da anlatabilir ve sağlıklı beslenme alışkanlığını küçük yaşlardan itibaren kazanmasına yardımcı olabilirsiniz” dedi. “Sağlıksız atıştırmalıklardan muhakak kaçının” Çocukların evden uzakta geçirdiği sürede yağ oranı yüksek ve besin değeri düşük atıştırmalıkları yemek istediğini hatırlatan Diyetisyen Gündüz, şunları dile getirdi: “Sağlıklı ürünlerden oluşan ana öğünler çocukların atıştırmalık ihtiyacının azalmasına yardımcı olacaktır. Bu nedenle evde ya da okulda ana öğünlerin atlanmamasına özen gösterin. Ayrıca, sağlıklı atıştırmalıkların miktarının da ana öğünlere göre daha az olmasına ve yemeklerden en az iki saat önce alınmasına özen gösterin.”

Çisem Gündüz: Yulaf sağlıklı beslenmenin olmazsa olmazı Haber

Çisem Gündüz: Yulaf sağlıklı beslenmenin olmazsa olmazı

Beslenme ve Diyet Uzmanı Çisem Gündüz, zengin içeriği ve faydaları sayesinde sağlıklı beslenme diyetlerinin önemli bir parçası olan yulafın diğer tahıllardan daha posalı olduğunu, uzun süre tokluk hissi verdiğini ve sindirim sistemine katkıda bulunduğunu söyledi. Acıbadem Adana Hastanesi Beslenme ve Diyet Uzmanı Çisem Gündüz, besin değeri açısından faydalı ve düşük kalorili olması sebebiyle genellikle sağlıklı beslenme ilkesini benimsemiş, spor ve diyet yapan kişilerce tercih edilen yulaf ile ilgili bilgi verdi. "Kan şekerinin hızlı yükselmesine engel olur, tokluk hissi verir" Yulafın diğer tahıllara göre yüksek oranda çözünür posa içeriğine sahip olmakla birlikte mide ve bağırsakların düzenli çalışmasını sağladığını belirten Diyetisyen Gündüz, “Yulaf Tip 2 diyabet hastaları için de önemli bir besindir. Çünkü kan şekerinin hızlı yükselmesine engel olur. Bunun yanında zayıflama diyetlerinde çokça kullanılan yulafın uzun süre tokluk hissiyatı oluşturma özelliği de vardır. Yulaf, selenyumdan zengin bir besindir. Selenyum, metabolizmayı hızlandırdığı gibi vücut için de önemli bir antioksidandır. Sağlıklı beslenmede yulafın payı büyüktür” dedi. Yulafın faydalarına da değinen Gündüz, yulafın çözünebilir lif içeriği ile bağırsaklardaki hareketleri düzenleyerek sindirim sisteminin çalışmasına ve kabızlık sorunlarının çözümüne katkıda bulunduğunu ve aynı zamanda kan şekerini daha kontrollü yükselttiğini ifade etti. "Porsiyonlar çok büyük olmamalı" Günlük 3-4 yemek kaşığı yulafın kilo kontrolünü sağlamaya yardımcı olduğunun altını çizen Gündüz, yavaş sindirilen yulafın kandaki şekeri yavaş yükselterek tokluk süresinin uzamasına yardımcı olduğunun altını çizdi. Bu konuda porsiyon kontrolünün çok önemli olduğuna dikkat çeken Diyetisyen Gündüz, “Fazla miktarda yulaf tüketildiğinde glisemik yük de artar. Porsiyonlar çok büyük olmamalı. Buna dikkat etmeliyiz. Örneğin 4 yemek kaşığı probiyotikli yoğurt ile 3-4 yemek kaşığı yulaf ezmesi, 8-10 badem ve 1 porsiyon mevsim meyvesi ile sağlıklı ve ferah bir kase hazırlamış oluruz” diye konuştu. Yulafın B vitamini ve mineral yönünden zengin olduğunu, enerji üretimi, sinir sistemi ve cilt sağlığı için değerli bir besin olduğunu vurgulayan Gündüz, yüksek lif içeriği sayesinde kolesterol seviyelerinin düşmesine katkıda bulunduğunu ve bu özelliğiyle kalp sağlığını desteklediğini de dile getirdi. Gündüz buna ek olarak, yulafın glutensiz yapısı nedeniyle kilo verme amaçlı gluten kısıtlı diyet yapanlar için alternatif bir karbonhidrat seçeneği olduğuna dikkat çekti.

Beslenme Uzmanı Çisem Gündüz'den bayram sonrası beslenme tavsiyeleri Haber

Beslenme Uzmanı Çisem Gündüz'den bayram sonrası beslenme tavsiyeleri

Ramazan ayı boyunca değişen beslenme alışkanlığı Ramazan Bayramıyla tekrar eski haline dönmeye başlayacak. Acıbadem Adana Hastanesi’nden Beslenme ve Diyet Uzmanı Çisem Gündüz, Ramazan sonrası beslenme uyarılarında bulundu. "Porsiyonları kontrol etmek gerek" Diyetisyen Gündüz, bayramlarda hazırlanan büyük kahvaltı sofralarından bahsederek, “Bayram kahvaltılarında o güzel, keyifli sofrada porsiyonlara dikkat etmemiz gerekiyor. Bayram kahvaltılarını hazırlarken yumurta alternatiflerinden yararlanabiliriz. Mutlaka bir omlet çeşidi olabilir. Omlet çeşitlerinizi zenginleştirebilirsiniz, peynirli, zeytinli, kurutulmuş domatesli, sevdiğiniz yeşil yapraklı sebzelerle, mantarla ve mevsim sebzeleri ile zenginleştirebilirsiniz veya menemen alternatifini düşünebilirsiniz. Peynir çeşitleri, zeytin çeşitleri ve mutlaka olmazsa olmaz bir söğüş tabağı hazırlamanızı istiyorum. Bu peynir ve zeytin çeşitlerini tercih ederken mutlaka az tuzlu olanları tercih etmeye çalışalım” diye konuştu. "Her ikram edilen çikolatayı da tüketmememiz gerek" Sahur ve iftar yapılan iki öğünlü beslenme planından yavaş yavaş çıkıp üç öğünlü beslenme düzenine geçmek gerektiğinin altını çizen Beslenme ve Diyet Uzmanı Gündüz, “Bu noktada ara öğünleri yapmak oldukça önemli. Ara öğünlerde bayramlaşmaya gittiğimiz yerlerde tabi ki çikolata veya çay, kahve ikramı olacaktır. Fakat vücudumuzun su dengesi açısından her içtiğimiz çay ve kahvenin yanında mutlaka bir büyük bardak su tüketmeye özen göstermeliyiz. Aynı zamanda her ikram edilen çikolatayı da tüketmememiz gerekir. Bayramın olmazsa olmazı tatlılar tabi ki, bayram da bu tatlıları tüketirken sütlü ve meyveleri tatlılara öncelik vermemiz gerekiyor. Şerbetli tatlıları, kızarmış ürünleri, kızarmış tatlıları ikinci plana atmamız gerekiyor, çok tüketmek istiyorsak da porsiyona dikkat etmek gerekiyor” dedi. "Zeytinyağlı alternatifler olmalı" Gündüz, akşam yemeğini planlarken mutlaka bir protein alternatifini sofranın başına koymak gerektiğini belirterek, “İkinci önemli olan konu ise mutlaka zeytinyağlı alternatifleri olsun istiyoruz. Çünkü iki öğün beslenmede Ramazan sürecinde kabızlık görülebiliyor. Bu sorunu yaşayanlar özellikle dikkat etmeli. Bağırsakların daha düzenli çalışabilmesi için, bağırsak sorunlarının, hazımsızlığın giderilmesi için mutlaka bir zeytinyağlı alternatifi olabilir. Taze fasulye, barbunya, bamya gibi bağırsak hareketleriniz hızlandıracak, şişkinlikten uzak tutacak sebzeler tercih etmek avantaj olacaktır” şeklinde konuştu.

Günde, her 1 kilo için 30 mililitre su içmeliyiz Haber

Günde, her 1 kilo için 30 mililitre su içmeliyiz

ADANA (İLKHABER) - Beslenme ve Diyet Uzmanı Çisem Gündüz, “Su içmek için susamaya gerek yok. ‘Günde 2 ya da 2 buçuk litre su içilmeli’ demek yanlış. 1 kiloya 30 mililitre su içmek lazım. Yani 60 kilo olan bir kişi günde 1,8 litre su içmeli” dedi. Acıbadem Adana Hastanesi Beslenme ve Diyet Uzmanı Çisem Gündüz, su tüketiminin sağlığımız açısından ne kadar önemli olduğuna dair tüm önemli bilgileri İhlas Haber Ajansı’na anlattı. Suyun hayat olduğunu ve oksijenden sonra insan hayatı için gerekli olduğunu ve vücudumuzun yaklaşık yüzde 55- 60’ının su olduğunu hatırlatan Diyetisyen Gündüz, “Su, vücudumuzun optimal sağlığı için hayati önem taşır. Yetişkin bir birey, gün içerisinde böbrekler, sindirim ve solunum sistemleri nedeniyle 2- 2,5 litre su kaybeder” ifadelerini kullandı. “Günlük ne kadar su içmeliyiz” Günlük ne kadar su tüketmek gerektiğini hesaplarken herkes için standart 2 ya da 2,5 litre ölçüsü getirmek yerine vücut ağırlığımıza göre ihtiyacımızın ne olduğunu tespit etmemiz gerektiğinin altını çizen Diyetisyen Gündüz, “Kilomuz ile 30 mililitreyi çarptığımız zaman günlük su ihtiyacımızı hesaplamış oluruz. Örneğin 60 kilo bir kadının günlük su ihtiyacı 1 litre 800 milim olarak hesaplanır. Ancak gün içerisindeki tükettiğiniz yiyecekler ve içecekler ya da egzersiz yapmanız gibi faktörler bu hesaplamanın değişmesine neden olacaktır” diye konuştu. “İdrar renginden su ihtiyacımızın olup olmadığını anlayabiliriz” İdrar renginden, vücudun ne kadar su ihtiyacı olduğunun anlaşılacağını belirten Diyetisyen Çisem Gündüz, daha sonra şunları söyledi: “İdrar renginiz ne kadar koyu ise o gün yeterli miktarda su içmediğinizi gösterir. Eğer idrar renginiz açık renkte ise gün içerisinde vücudunuzun ihtiyacı kadar su içmişsiniz demektir. Vücudun susamadan bu ihtiyacın giderilmesi, genel sağlığımızın korunması açısından oldukça önemlidir. Bu yüzden su içmek için susamayı beklemeyiniz.” “İnsanların su içme alışkanlığı kazanması gerekiyor” Su alışkanlığını kazanmak isteyen kişilere tavsiyelerde bulunan Gündüz, “İç organlarınızın ve sindirim sisteminizin iyi çalışması için güne bir bardak su ile başlayın. Çalışma masanıza su şişesi koyabilirsiniz. Sularınızı mevsim meyveleri ile renklendirebilirsiniz. Örneğin, C vitamininden zengin kivi, portakal ve limon ilave edebilirsiniz. Evde televizyon karşısına geçmeden önce yanınıza suyunuzu almayı ihmal etmeyin. Yemeklerden önce bir bardak su içebilirsiniz. Kahve ve çay içtikten sonra bir bardak su içerseniz, vücudunuzu bu içeceklerin diüretik etkisinden koruyabilirsiniz. Yatmadan önce bir bardak su içerseniz kalp sağlığınızı korumak için önemli bir çaba göstermiş olursunuz”şeklinde konuştu.

Uzman Diyetisyen Gündüz: “D vitamini seviyesini besinlerle yükseltmek pek mümkün değil” Haber

Uzman Diyetisyen Gündüz: “D vitamini seviyesini besinlerle yükseltmek pek mümkün değil”

ADANA (İLKHABER) – Ülkemizde D vitamini eksikliğinin yaygın görüldüğüne dikkat çeken Uzman Diyetisyen Çisem Gündüz, “D vitamini seviyesini besinler ile yükseltmek pek mümkün değildir. Eğer D vitamini eksikliği yaşıyorsanız, halsizlik ve yorgunluktan yakınıyorsanız mutlaka hekiminize danışınız” dedi. Acıbadem Adana Hastanesi Uzman Diyetisyen Çisem Gündüz, kış aylarında güneş ışınlarına daha az maruz kalmamızla beraber D vitamini seviyelerinin düştüğüne değinerek yaz aylarında güneş kremi kullanmanın, kolları ve bacakları kapayacak şekilde kıyafet giymenin, yaşlılarda güneş görme süresinin azalmasına bağlı olarak da D vitamini eksikliğinin artabileceğini belirtti. D vitamininin başlıca görevinin, kalsiyum metabolizmasını düzenlemek olduğunu dile getiren Gündüz, “D vitamini ülkemizde olduğu gibi dünyada da sık görülen eksikliklerden biridir. D vitaminin sentezi ve emilimi, güneşlenme süresi, yaşanılan coğrafya, deri pigmentasyon miktarı, yaş ve hastalıklar gibi birçok faktörden etkilenmektedir” dedi. D vitamininin yumurta sarısı, peynir, somon balığı, tuna balığı, moringa balığı gibi gıdalarla alınabileceğini ifade eden Gündüz, “Ancak D vitamini seviyesini besinler ile yükseltmek pek mümkün değildir. D vitamininin temel kaynağı güneştir. Ancak gerek giydiğimiz kıyafetler gerekse çalışma ortamımızda yeterince güneş ışınlarından faydalanamayabiliriz. Eğer D vitamini eksikliği yaşıyorsanız mutlaka hekiminize danışınız” diye konuştu. “6 ayda bir rutin ölçüm ile takip edilir” Vücuttaki D vitamini eksikliğini tespit etmek için ise rutin yapılan kan tahlillerine bakılması gerektiğini vurgulayan Gündüz, “Kişinin eğer D vitamini düşükse; halsizlik, yorgunluk, baş ağrısı, kemik ve eklemlerde ağrı, depresyona meyilli ruh hali, kilo vermede güçlük gibi belirtiler ortaya çıkabilir. Ancak şunu da belirtmeliyim ki kişinin geçmeyen halsizlik ya da güçsüzlük problemine dayanarak bunun D vitamini eksikliğinden kaynaklandığını söyleyemeyiz. Mutlaka hekim izlemi ve kan tahlilleri esastır” dedi. Gündüz, hekimin takviye ürün önermesi halinde belirtilen süre kullanıldıktan ve ideal D vitamini seviyesine geldikten sonra 6 ayda bir rutin ölçümler yaptırmanın yeterli olduğunu sözlerine ekledi. Vücut ağırlığı ile D vitamini arasındaki ilişkiye işaret eden Gündüz şunları söyledi: “Obezitede sadece D vitamini düzeyi değil, D vitamininin biyoyararlılığı da azaldığı bilinmektedir. D vitamin düzeyi eksik hafif kilolu ve obez bireyler üzerinde yapılan bir çalışmada 3 ay boyunca D vitamini kullanan bireylerin vücut ağırlıklarının azaldığı görülmüştür. Bunun yanında bel çevrelerinde de incelme görülmüştür.”

Pirinç yerine bulgur tercih edin Haber

Pirinç yerine bulgur tercih edin

Beslenme ve Diyet Uzmanı Çisem Gündüz: İnsan vücudunda en çok bulunan 4. mineral magnezyum, bu mineral metabolizma için hayati bir rol üstleniyor. Günlük beslenmemizde beyaz ekmek yerine tam buğday ekmeği ya da pirinç yerine bulgur tercih edersek magnezyum alımımızı desteklemiş oluruz   ADANA (İLKHABER) - İnsan vücudunda en çok bulunan 4. mineralin magnezyum olduğunu ve bu mineralin metabolizma için hayati bir rol üstlendiğine dikkat çeken Beslenme ve Diyet Uzmanı Çisem Gündüz, " Günlük beslenmemizde beyaz ekmek yerine tam buğday ekmeği ya da pirinç yerine bulgur tercih edersek magnezyum alımımızı desteklemiş oluruz"dedi.   Acıbadem Adana Hastanesi Beslenme ve Diyet Uzmanı Çisem Gündüz, İnsan vücudunda hayati önem taşıyan minerallerden biri olan ve vücutta en bol bulunan 4. mineral olan magnezyum hakkında önemli bilgiler verdi. Diyetisyen Gündüz, insan vücudunda yüzde 50-60 kemiklerde, yüzde 20 iskelet kasında, yüzde 19 diğer dokularda ve yüzde 1’in altında hücre dışı sıvılarda bulunan magnezyumun vücudumuz için bu kadar önemli olmasının sebebinin 300’den fazla enzimin çalışması için etken bir rol üstlenmesi olduğunu vurguladı. Organizmadaki durumuna göre emilim değişikliği gösteren magnezyumu vücut kendi başına üretmediği için gıdalar ve gerektiğinde de takviyeler vasıtasıyla alınması gerektiğini dile getirdi.   “6 ayda bir değerlerinizi gözden geçirin”   Vücudumuza günlük aldığımız magnezyum miktarı azaldıkça emiliminin arttığını, optimal seviyede alındığında ise emilimin yavaşladığını belirten Gündüz, “Vücutta magnezyum eksikliğinde, bulantı, kusma, baş ağrısı, kas zayıflığı gibi semptomlar görülebilir. 6 ayda bir yaptırmamız gereken kan tahlillerinde magnezyum değerinizi de gözden geçirmeyi unutmayınız”diye konuştu.   Sağlıklı bir bireyin Dünya Sağlık Örgütü (WHO) verilerine göre, günde ortalama 280 ila 350 mg aralığında magnezyum alması gerektiğine değinen Gündüz insanların genellikle gıdalardan yeteri kadar magnezyum aldıklarını ve takviyeye gerek kalmadığını kaydetti.  “Sofranızdan bunları eksik etmeyin”   Günlük beslenmemizde beyaz ekmek yerine tam buğday ekmeği ya da pirinç yerine bulgur tercih edersek magnezyum alımımızı desteklemiş olacağımıza dikkat çeken Gündüz bu nedenle öğütülmemiş tahıl tüketimini de arttırmak gerektiğini söyledi.   Magnezyum bakımından zengin beslenmek için sofralardan eksik etmemek gereken besinleri de aktaran Gündüz," “Ispanak, pazı, roka gibi koyu yeşil yapraklı sebzeler. Fındık, fıstık, ceviz, badem gibi kuruyemişler. Bütün tohumlar ve öğütülmemiş tahıllar, kuru fasulye, nohut, börülce gibi baklagiller. Soğan, kuşkonmaz, havuç, kereviz, pırasa, siyah turp gibi sebzeler. Hurma, muz gibi meyvelerdir” şeklinde konuştu.  “Diyabet hastaları dikkat etmeli”   Diyabeti olan kişilerin rutin kan tahlillerinize magnezyumu da ekleyebileceğini de belirten Gündüz “Magnezyum, insülin hormonunun salınımı ve aktivitesine etki eder. Eksikliği gibi fazlalığı da vücut için tehlike oluşturabilir. Bu nedenle herhangi bir magnezyum eksikliğiniz bulunmuyorsa, doktorunuza danışmadan takviye kullanmanız önerilmez” diyerek sözlerini tamamladı.

En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.