TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
SON DAKİKA
Hava Durumu
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

#Cahit İncefikir

İLKHABER-Gazetesi - Cahit İncefikir haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Cahit İncefikir haber sayfasında canlı gelişmelere ulaşabilirsiniz.

Cahit İncefikir: Tarım  kuraklık ile karşı karşıya Haber

Cahit İncefikir: Tarım kuraklık ile karşı karşıya

Türkiye'de yaşanan kuraklığın, özellikle tarımda ciddi endişelere yol açtığına dikkat çeken Adana Tarım Platformu Sözcüsü Cahit İncefikir, “Ülkemizde kuraklık endişemiz artıyor. Bu yıl ülke genelinde Haziran ayındaki yağışlar geçen yıla göre yüzde 80 oranında azaldı. Kasım ayındayız. Bölgemizde narenciye hasat ve buğday ekimi dönemindeyiz ama ne yağış var ne de soğuk.. Bu durum narenciyede meyvelerin gelişememesine, gerekli boyutlara ulaşmamasına neden oluyor. Yağış olmadığı için üreticilerimiz buğdayını ekemiyor. Yani ciddi bir kuraklık ile karşı karşıyayız.“ dedi. İlkhaber Gazetesi'nden Serhat ŞANLI'nın haberine göre; Her geçen gün artan dünya nüfusuyla birlikte buna paralel olarak gıda ihtiyacı da artarken, öte yandan ise küresel ısınma, su kaynaklarının kıtlığı, tarım arazilerinin amaç dışı kullanılması ile tarım alanlarında ciddi oranda azalma meydana geliyor. Uzmanlar Türkiye’de son 50 yılda ortalama sıcaklığın 1,5 derece arttığını ve bunun devam etmesinin beklendiğine dikkat çekerken, su kaynaklarının etkin kullanımı ve sürdürülebilir tarım uygulamalarının üreticiler tarafından benimsenmesi gerektiği vurgulanıyor. Gazetemize kuraklığın tarım üzerindeki etkileri hakkında konuşan Adana Tarım Platformu Sözcüsü Cahit İncefikir, “Son yıllarda dünyanın dört bir yanında küresel ısınmanın etkilerini görebiliyoruz. Bu yıl ülkemizde de bu ciddi etkileri gördük ve görmeye de devam ediyoruz. Yaşanan meteorolojik kuraklık, zamanında yeterli yağışların olmaması beraberinde tarımda rekolte düşüşlerine neden olmasının yanında bazı türlerin ise neredeyse yetiştirilememesi sonucunu doğuruyor. Bunu herkes ciddi bir şekilde dikkate almalı ve gerekli çalışmalar ivedilikle yapılmalıdır” dedi. İncefikir, “Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı Meteoroloji Genel Müdürlüğü’nün, 2024 yılı Haziran ayı yağışlarını içeren alansal raporuna göre Türkiye genelinde bu yılın Haziran ayı yağışları, son 23 yılın en düşüğü olarak kaydedildi. Kıyı Ege, Akdeniz'in bazı bölgeleri ile Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nde önemli düşüşler yaşandı. Ülke genelinde bu yıl Haziran ayında yağışlar geçen yıla göre yüzde 80 oranında azalmış. Ciddi bir sorundan bahsediyoruz.” Diye konuştu. Tüm yetkililerin bu konuda çalışmalara biran önce başlayarak, su kaynaklarının etkin kullanımı ve sürdürülebilir tarım uygulamalarının benimsenmesi için harekete geçmesi gerektiğini belirten Adana Tarım Platformu Sözcüsü Cahit İncefikir, şu açıklamalara yer verdi; “İklimlerdeki tüm bu değişim ile birlikte su kaynaklarının azalması ve tarım alanlarının kuraklaşması ile hepimizi karşı karşıya bırakmış durumda.. O nedenle ülke ekonomimizin tarım ve su kaynakları alanında yaşanan sorunlarla nasıl başa çıkabileceğine dair stratejiler geliştirmeliyiz. Aslında son 20-25 yıldır küresel iklim değişikliği konusunda bilim adamları uyarıda bulunuyor fakat maalesef ne yazık ki ortada yapılan bir şey yok. Şimdi ise işin ciddiyeti ortaya çıktı. Zaten tarım sektöründe kuraklığın anlamı, diğer sektörlerden daha farklıdır. Suya en çok gereksinim duyan sektör tarımdır. Bitkiler için yıl içerisinde yağan toplam yağıştan çok, büyüme dönemlerinde bitki kök bölgesinde var olan su önemlidir. Dolayısıyla bitkilerin çıkış ve gelişme döneminde ihtiyaç duydukları suyun toprakta bulunamaması, tarımsal kuraklıktır. Tarımsal kuraklığın olumsuz etkilerini azaltmak, kuraklık olmadan önceki dönemlerde alınacak tedbirler ve kuraklığın yaşandığı dönemlerde yapılacak doğru planlamalarla mümkün olacaktır. Ayrıca kuraklıktan önceki dönemde alınacak tedbirler ve kuraklık yaşanırken atılacak adımlar ayrı ayrı planlanmalı, yağışların devamlılığını sağlayarak, su arzını artırmak elimizde olmasa da kuraklıktan kaynaklanan olumsuz etkileri azaltmak gerekir. Günümüzde bazı çiftçiler salma sulamam dediğimiz teknikle; tarlaya su basarak, ya da suyu paralel hendeklerden akıtarak sulamakta ve suya yön vermek için yerçekiminden yaralanmaktadır. Bu durumda bitkiler suyun çok azını emmekte geri kalanı ise toprağa karışmaktadır. Bu uygulama birçok yerde suyun boşa gitmesine ve kirlenmesine yol açmaktadır. Ayrıca salma sulama ile toprağın aşınma, suyla dolma ve tuzlanması sonucunda verimini yitirmesine neden olur. Halbu ki günümüzde su gereksinimini neredeyse yarıya indiren çok daha verimli ve çevreye çok daha az zarar veren yöntemler vardır. Bunlara bakacak olursak; sulama tekniklerinden en verimli olanı yağmurlama ve damlatmalı sulama sistemidir. Yağmurlama veya damlatmalı sulama sistemi, su kullanımını yüzde 70 azaltırken, ürün miktarını ise yüzde 90 artırmaktadır. Unutmayalım! Dünya nüfusu durmadan artıyor. Şuan 8 milyarı bulan nüfus, 2050 yılında 9 milyara ulaşacağı öngörülüyor. Bu nüfusu beslemek için dünya gıda üretiminin de paralel artması gerekiyor. Hep bunlar tartışılıyor ancak yapılan bir şey yok. Öncelikle sürdürülebilir arazi/toprak yönetimi, sürdürülebilir toprak ekosistem bağıntıları ve hizmetleri, arazi bozulumunun azaltılması/dengelenmesi, bozulmuş alanların geri kazanımı ile gelecek kuşaklar için arazi kaynaklarının güvence altına alınması gerekir. Günümüzde etkileri giderek daha şiddetli bir şekilde hissedilen iklim değişikliğinin etkilerini azaltmak ve tarımsal gıda üretiminin çevresel sürdürülebilirliğini güvence altına almak için küresel ve ulusal düzeylerde eylemler, planlar hayata geçirilmelidir. Ayrıca yağışların devamlılığını sağlayarak, su arzını artırmak elimizde olmasa da, kuraklıktan kaynaklanan olumsuz etkileri azaltmak elimizdedir. Zaten ülkemiz düzensiz bir yağış rejimine sahiptir. Yağışlardaki değişkenlikler anlamlı bir seyir takip etmemektedir. Bu da ülkemizin, şiddeti değişmekle birlikte zaman zaman kuraklık riskiyle karşı karşıya olduğunu göstermektedir. Bugün sulamanın en önemli problemi çok pahalıya mal olmuş büyük tesisler ile suyun kullanılması arasındaki dengesizliktir. Bu durumu düzeltmek için su dağıtma kanalları ile tarla içi sulama tesisleri yapmaya önem vermek gerekmektedir. Tarımsal kuraklığın olumsuz etkilerini azaltmak, kuraklık olmadan önceki dönemlerde alınacak tedbirler ve kuraklığın yaşandığı dönemlerde yapılacak doğru planlamalarla yapmak mümkün.. Su, tüm canlılar için yaşam kaynağıdır. Ayrıca biz de su fakiri bir ülkeyiz. Çevremizi, su ve toprak kaynaklarımızı, korumak ve geliştirmek hepimizin asli görevidir. Artık su yönetiminde etkin bir kamu yönetimi kurulmalı, merkezi yönetim görev ve yetkilerine sahip çıkmalıdır. Su gereksinimini neredeyse yarıya indiren çok daha verimli ve çevreye çok daha az zarar veren yöntemler hayata geçirilmeli, açık kanallar ile yapılan taşıma sistemleri acilen kapalı sistemlere dönüştürülmeli ve sulama işi basınçlı-kapalı sistem şeklinde yapılmalıdır. Ayrıca sulama tekniklerinden en verimli olan yağmurlama ve damlatmalı sulama sistemleri kullanılmalı, tüm tarım alanlarında bu zorunlu hale getirilmelidir.”

Cahit İncefikir; Akdeniz Meyve Sineği ile mücadele ciddiye alınmalı Haber

Cahit İncefikir; Akdeniz Meyve Sineği ile mücadele ciddiye alınmalı

Akdeniz Meyve Sineği (AMS) ile mücadelenin üreticiler için önemine dikkat çeken Adana Tarım Platformu Sözcüsü Cahit İncefikir, “Yaz mevsiminin aşırı sıcak olmasıyla birlikte başta bölgemiz ve ülkemiz için büyük katma değer sağlayan narenciyenin yanı sıra nar, hurma, kayısı, muz, nektarin, şeftali gibi çeşitlerin korkulu rüyası olan Akdeniz Meyve Sineğininin dönemindeyiz.. Bu ürünler AMS’ye konukçuluk eden türler ve bu yıl ikinci toplu mücadele yapılacak. Üreticilerimiz bunu çok ciddiye almalı ve tüm paydaşlarımız el birliği ile mücadele etmeli.” Dedi. İlkhaber Gazetesi'nden Serhat ŞANLI'nın haberine göre; Yaz döneminde yüksek sıcaklıklarla beraber narenciye üreticilerinin korkulu rüyası haline gelen Akdeniz Meyve Sineği (AMS) ile mücadele kapsamında yılın ikinci toplu mücadele çağrısı yapıldı. “Akdeniz Meyve Sineği Mücadelesi Eylem Planı" çerçevesinde Adana ili genelinde turunçgil bahçeleri ve diğer konukçu olabilecek tüm alanlarda 28 Temmuz 2024 ve 31 Temmuz 2024 tarihlerini kapsayan 4 günlük süreçte ilaçlama yapılacak. Akdeniz Meyve Sineği ile mücadele hakkında gazetemize konuşan Adana Tarım Platformu Sözcüsü Cahit İncefikir, tüm paydaşlar ile ortak çalışmanın önemine dikkat çekti. İncefikir, “Son yıllarda Çukurova’da bitkisel üretim alanları, Akdeniz Meyve Sineğine konukçuluk eden nar, hurma, kayısı, erkenci narenciye çeşitleri, nektarin, şeftali gibi çeşitler yönünden arttı. Yaz dönemlerinin de aşırı sıcak geçmesi ve zararlıya konukçuluk eden ürünlerin artması türün artışına da neden oldu. Yapılması gereken el birliğiyle mücadele etmek ce bunu ciddi şekilde yapmak gerekir. Bu yıl ikinci toplu mücadele yapılacak. Hepimizi buna dikkat edelim ve gerekli çalışmalarımızı yapalım” diye konuştu. Yapılan çalışmalara da değinen İncefikir, “Adana Tarım ve Orman Müdürlüğü tarafından turunçgillerin en önemli zararlılarından, dış karantinaya tabi, ihracatta toleransı sıfır olan Akdeniz Meyve Sineği ile mücadele, Bakanlık koordinasyonunda üreticiler ve paydaşları işbirliğinde “Tamamlayıcı Mücadele Metodu" ile titizlikle yürütülüyor. Akdeniz meyve sineğinin il genelinde turunçgil üretim alanlarında erkenci çeşitler başta olmak üzere diğer tüm ürünlerde zarar oluşturmaması adına tamamlayıcı mücadele metodu kapsamında; hayvan gübreliklerinin ve evsel atıkların ilaçlanması, yere dökülen meyvelerin toplanıp güneşte bekletilerek imha edilmesi, turunçgil ve diğer konukçu meyve bahçelerinde yer ilaçlamaları yapılacak. Bu kapsamda Adana İli genelinde turunçgil bahçeleri ve diğer konukçu olabilecek tüm alanlarda 28.07.2024 ve 31.07.2024 tarihlerini kapsayan 4 günlük zehirli yem kısmi dal uygulaması metodu ile toplu mücadele kararı alındı. İl genelinde Akdeniz Meyve Sineğine karşı alınan bu toplu mücadele kararına tüm üreticilerimiz hassasiyet göstersin” sözlerine yer verdi. Üreticilerin Akdeniz Meyve Sineği ile mücadeleyi ciddiye alması ve doğru şekilde yapmasının önemine dikkat çeken Adana Tarım Platformu Sözcüsü Cahit İncefikir, şu açıklamalara yer verdi; “Daha önce bölgemiz sadece narenciye ağırlıklı ürünüyle öne çıkıyordu. Son 8-10 yıllık süreçte ise nar, hurma, kayısı, erkenci narenciye çeşitleri, nektarin ve şeftali gibi çeşitler ekildi. Çünkü Çukurova’mız bilindiği gibi bereketli topraklarıyla sadece ülkemizin değil, dünyanın sayılı bölgesi. Ürün çeşitliliği bakımından çok zengin topraklarımız var ve bunu da iyi değerlendirmemiz lazım.. Değerlendiriyor muyuz? Evet! Çok çalışkan üreticilerimiz var. Çalışkan, üretken ve teknolojiyi de takip eden üreticilerimiz.. Akdeniz Meyve Sineği (AMS) konusuna gelecek olursak, Çukurovalı üreticiler olarak aslında tecrübeliyiz. Çünkü 2017 yılında AMS popülasyonunda adeta patlama olması oldu. Biz üreticiler olarak tüm paydaşlarımızla birlikte hummalı bir çalışma yaptık, mücadele ettik ve büyük bir başarı elde ettik. Bunu her yıl yapmaktayız. Sonuçta ekmeğimiz, aşımız.. Şimdi baktığımızda özellikle küresel iklim kriziyle beraber her yıl rekor sıcaklıklar görüyoruz ve bu artarak devam ediyor. İşte kurak geçe kış ayları, dengesiz yağışlar, çok kurak geçen yaz mevsimi vs. büyük bir değişim olmakta.. Bu değişim beraberinde değişik zararlıların da meydan çıkmasıyla sonuçlanıyor. O bakımdan yaşanan bu değişimlere ayak uydurmaktan başka çaremiz yok. Ürünlerimizi en iyi şekilde yetiştirmeli, korumalı ve piyasaya sürmeliyiz. Çünkü gelişen ve globalleşen dünyamızda artık tüm ülkeler bizim için birer Pazar ve bu pazarları kaybetmemek için en iyisini yapmalıyız. Şu an bölgemizde, nektarin, şeftali, kavun, karpuz, muz gibi ürünlerin hasadı var. Önümüzdeki Ağustos ayında erkenci narenciye çeşitleri, arkasından nar hasadı ve tüm narenciye türlerinin hasadı başlayacak. Bu saydığımız hasadı yapılan ürünler Akdeniz Meyve Sineği için konuklama türleri.. O bakımdan mutlaka ama mutlaka tedbir alalım. İlk olarak Haziran sonu toplu mücadele yapıldı ve şimdi de Adana İli genelinde turunçgil bahçeleri ve diğer konukçu olabilecek tüm alanlarda 28 Temmuz 2024 ve 31 Temmuz 2024 tarihlerini kapsayan 4 günlük zehirli yem kısmi dal uygulaması metodu ile toplu mücadele kararı alındı. İl genelinde Akdeniz Meyve Sineğine karşı alınan bu toplu mücadele kararına tüm üreticilerimiz hassasiyet göstersin. Gerekli önlemlerini alsın. Bu bağlamda AMS (Akdeniz Meyve Sineği) ile mücadelede üretici, üretici bitlikleri, Kamu ve STK, ziraat odaları el birliği içerisinde olacağız. Daha önce olduğu gibi bu yıl da üreticilerimiz ile başarılı olacağımıza inanıyorum. Hepimiz irtibat içerisinde olacağız ve çalışmaları titizlikle sürdüreceğiz diye düşünüyorum. Unutmayın! AMS mücadelesini aksatırsak, çok zarar edebiliriz.  Aksatmalar olursa sıkıntı yaşarız. Türkiye’de yaklaşık 1 milyon 200 bin dekarlık alanda narenciye üretimi yapıyor ve bu alandan da yıllık ortalama 4 milyon tonluk ürün alınıyor. Alınan ürünün yarısını da ihraç ediyoruz. Yaptığımız ihracatın yüzde 40-50’sini yani büyük bir bölümünü Rusya, bir kısmı Avrupa ve geri kalanı da Orta Doğu ülkelerine yapmaktayız. Ülke ekonomisine de yaklaşık 1 milyar dolarlık bir katkı sağlanıyor. Sadece bir adet üründe çıkacak sorun, tüm konteynırı, kamyonu, TIR’ı vs. hepsini geri çevirir. Bu da pazarlarımız için bizim konumuzda güvensizlik verir. Gerekli ilaçlamaları yapalım. Hasat yapılan yerlerde vuruklu, ezilmiş, bozuk ve yere düşen meyveleri mutlaka toplayıp imha edelim. Ağaç üzerinde uzun süre bekletilen veya toplanmayan meyveler AMS popülasyon miktarının oldukça yüksek olmasına neden olur. Yere düşen ve ezilen meyveler, vuruklu, çürük olanlar yine bu zararlının yerleşmesine olanak sağlar. Ayrıca ağaç üzerinde kalan vuruklu meyveler AMS için, ürünün yetiştiği yıl değil, takip eden sonraki yılda önemli bir konukçusu konumuna geçip, bu konukçu üzerinde zararlının Mayıs-Haziran ayları arasında iki dölünü tamamlayarak yüksek popülasyonlara ulaştığı gözlemlenmiştir. Tüm bunlarla beraber köylerde de yemişlik olarak dikilen meyve ağaçlarının da kontrol edilmesi ve bu zararlıyla mücadele etmesi gerekir. Eğer kontrol altına alınmazsa AMS’nin ciddi anlamda konukçusu durumuna geçecek ve mevcut içinde olunan yıl ve takip eden yıl için tüm bölgede ciddi tehlike oluşturacaktır. Bereketli bir sezon dileğiyle.”

Cahit İncefikir; Akdeniz Meyve Sineği ile mücadelede aksama olmamalı Haber

Cahit İncefikir; Akdeniz Meyve Sineği ile mücadelede aksama olmamalı

Her yıl özellikle yaz dönemlerinde yüksek sıcaklıklarla beraber narenciye üreticilerinin korkulu rüyası haline gelen Akdeniz Meyve Sineği (AMS) ile mücadeleye dikkat çeken Adana Tarım Platformu Sözcüsü Cahit İncefikir, “Yaz mevsiminin aşırı sıcak olması, başta bölgemiz ve ülkemiz için büyük katma değer sağlayan narenciyenin yanı sıra son yıllarda Akdeniz Meyve Sineğine konukçuluk eden nar, hurma, kayısı, muz, nektarin, şeftali gibi çeşitlerin de arttığını görmekteyiz.. Yani AMS tehlikesi de arttı. Yapmamız gereken tüm paydaşların ortak çalışma ile yaptığı mücadeleyi devam ettirmesi ve kesinlikle aksamaya mahal vermemek, bu zararlıya karşı başarı sağlayacak eylem ve yöntemleri eksiksiz sürdürmektir.” Dedi. İlkhaber Gazetesi'nden Serhat ŞANLI'nın haberine göre; Ülkemizde özellikle 2018 yılında yüksek populasyon artışıyla narenciye ve sert çekirdekli ürünlerde önemli derecede kalite ve ürün kaybına neden olan ve her yıl yapılan toplu mücadele ile başarı elde edilerek kontrol altına alınan Akdeniz Meyve Sineği tehlikesi havaların ısınmasıyla birlikte yeniden gündeme geldi. Son yıllarda artan Akdeniz Meyve Sineği ile mücadele için narenciye üretiminin yaygın olduğu Adana’da ilaçlama çalışmaları devam ederken, üreticilerin kendi mücadelelerinin yanı sıra bölgedeki İl Tarım ve Orman müdürlükleriyle belediyeler de zararlıyla mücadeleye destek veriyor. Bölgedeki AMS ile mücadele hakkında gazetemize konuşan Adana Tarım Platformu Sözcüsü Cahit İncefikir, özellikle ihracatta sorun yaşamamak için Akdeniz Meyve Sineğiyle mücadelenin önemli olduğunu söyledi. Bahçelerde vuruklu, ezilmiş, bozuk ve yere düşen meyvelerin mutlaka toplanıp imha edilmesinin önemine değinen İncefikir, “Ağaç üzerinde uzun süre bekletilen veya toplanmayan meyveler AMS popülasyon miktarının oldukça yüksek olmasına neden olur. Yere düşen ve ezilen meyveler, vuruklu, çürük olanlar yine bu zararlının yerleşmesine olanak sağlar. Hatta ağaç üzerinde kalan vuruklu meyveler AMS için, ürünün yetiştiği yıl değil, takip eden sonraki yılda önemli bir konukçusu konumuna geçip, bu konukçu üzerinde zararlının Mayıs-Haziran ayları arasında iki dölünü tamamlayarak yüksek popülasyonlara ulaştığı gözlemlenmiştir. O bakımdan üreticilerimizin yanı sıra köylerde mahallelerde yemişlik olarak dikilen meyve ağaçlarının da kontrol edilmesi ve bu zararlıyla mücadele etmesi gerekmektedir. Kontrol altına alınmadığı taktirde, AMS’nin ciddi anlamda konukçusu durumuna geçecek ve mevcut içinde olunan yıl ve takip eden yıl için tüm bölgede ciddi tehlike oluşturacaktır. Ağaçların altındaki yere düşen vuruklu, vuruksuz meyveler, ezik, çürükler toplanıp imha edilmeli.. Ayrıca hayvancılık ile ilgilenen büyük ve ya küçük ölçekte kim olursa olsun hepsi ahırların etrafı ve hayvan dışkılarının biriktirildiği yerleri kontrollü olarak ilaçlamalıdır” dedi. İhracata giden ürünlerde Akdeniz Meyve Sineği bağlantılı bir etki görüldüğünde geri gönderildiğini belirten Adana Tarım Platformu Sözcüsü Cahit İncefikir, şu açıklamalara yer verdi; “Ülkemiz özellikle narenciyede dünyada söz sahibi olan önemli bir ülkedir. Ülke narenciye yetiştiriciliğine önemli yere sahip olan Çukurova’mızın da bu konuda öncü olduğu bir gerçek.. İhracatta da ülkelerin ne kadar hassas olduğunu biliyoruz. Bugün ihracata giden ürünlerden tek bir meyvenin dahi bu zararlı ile bulaşık olması tüm ürünün geri çevrilmesine sebep olmaktadır. Yani bu zararlının ihracatta toleransı sıfırdır. Gönderilen ürünlerin sadece birinde oluşturduğu etki, koca kamyonu geri gönderir ve hatta göndericiyle ilişiği dahi kesebilir. . Yani AMS, ülke ve bölge ekonomisi açısından önemli bir yere sahip olan turunçgillerin en önemli zararlılarından biridir. Biz Çukurova’daki üreticiler olarak aslında bu konuda tecrübeliyiz. Önceki yıllarda gayet iyi mücadele ettik. Bu yıl yine aynı kararlığı göstereceğimizden eminim. Şuanda Tarım ve Orman müdürlükleri, belediyelerimiz birlikte çalışıyoruz. AMS (Akdeniz Meyve Sineği) ile mücadelede üretici, üretici bitlikleri, Kamu ve STK, ziraat odaları el birliği içerisinde olmakla beraber, çalışmaları titizlikle sürdürüyoruz. Tarım il müdürlüğümüz zararlıyla mücadelede ekipler sahada çalışıyor. Gerek bahçelerde gerekse zararlının konakçı olduğu hayvansal işletmelerdeki gübreliklerin ilaçlanmasını sağlıyor, çiftçilere ilaç ve ekipman desteği veriyorlar. Bu çok önemli bir destektir. Bu yıl önceki yıllardan çok farklı neden derseniz, hem narenciye hem sert çekirdekliler dalında kaldı. Üreticilerimiz ürünlerini satamadı ve hatta ağaçlarını kesenler ve yerine başka ürünler ekenler oldu. Dalında kalan ürünler nedeniyle Akdeniz meyve sineğinde ciddi bir popülasyon artışı bekliyoruz. Ayrıca bölgemizde büyük önem taşıyan kavun ve karpuzda hasat devam ediyor. Şeftali, domates hasadı var. Bu süreçte çürümeler normalde AMS popülasyonunun daha fazla artmasına neden olacaktır. O nedenle daha ciddi tedbirler almak lazım.. İlaçlamanın yanı sıra dalında kalmış meyvelerin toplatılması, toplanan meyvelerin de imha edilmesi gerekiyor. Turunçgillerde her ne kadar dekar başına 4 adet tuzak tavsiye ediliyor olsa da, yoğun popülasyonlarda tuzakların dekar başına 5 adet asılması daha uygun olacaktır. Hatta şeftali, nektarin, kayısı gibi sert çekirdeklilerde dekar başına 8 adet asılması daha iyi olur. Hasattan sonra ağaçta meyve bırakılmamalı, ağaçların altına düşen meyveler de mutlaka toplanıp yok edilmelidir. Ağustos ayında narenciyenin bazı çeşitlerinde hasat başlayacaktır. O nedenle kimyasal mücadele devam etmeli, Ağustos ayı sonu Eylül ayı başlarında turunçgil bahçelerine, özellikle erkenci çeşitler olgunlaşmadan önce mutlaka tuzak asılarak Akdeniz meyve sineği çıkışı kontrolü yapılmalıdır. Narenciye hepimiz için çok önemli biri üründür. Yaptığımız ihracatın yüzde 40-50’sini Rusya, bir kısmı Avrupa ve geri kalanı da Orta Doğu ülkelerine yapıyoruz. Ürünlerimizin geri dönmemesi ve emeğimizin karşılığını almak için çok iyi çalışmalıyız. Zaten tarım artık tüm dünya için stratejik öneme sahip bir sektördür. Dünyanın en verimli topraklarını barındıran Çukurova’mızın bunu iyi değerlendirmesi gerekir.”

Dünyayı tavuğa doyuran firmalar  devletten destek bekliyor Haber

Dünyayı tavuğa doyuran firmalar devletten destek bekliyor

İnsan beslenmesinde büyük önem taşıyan kümes hayvancılığı sektörünün desteklenmesi gerektiğine dikkat çeken Adana Tarım Platformu Sözcüsü Cahit İncefikir, “Türkiye, yumurta ve et üretiminde çok önemli bir noktada. Örneğin dünyada tavuk eti üretiminde 9, yumurtada ise 10. sırada olmamızın yanında beyaz et ihracatında da dünya beşincisiyiz. O bakımdan tavukçuluk sektörü devlet tarafından mutlaka ve yeterli şekilde desteklenmelidir. Aksi durumda özellikle artan girdi maliyetleri nedeniyle yerli firmalar kepenk kapatmakla karşı karşıya kalacaktır” dedi. Tavuk eti üretiminin ihracatta da önemli olduğunu belirten İncefikir, “Kırmızı ete nazaran, kasaplık et tavukçuluğu, kısa üretim süresi, yemin ete dönüşme oranının yüksekliği ve kırmızı et ile kıyaslandığında tavuk etinin ucuz, yağ oranının düşük, sindirimi kolay, besin değeri açısından da iyi bir protein kaynağı olması nedeniyle hayvancılık sektöründe önemli bir yer tutuyor.. İlkhaber Gazetesi'nden Serhat ŞANLI'nın haberine göre;  Ayrıca Türkiye kanatlı eti üretiminde dünyada sayılı ülkeler arasında yer alıyor. 2023 yılında Türkiye'den başta Irak, İran, Birleşik Arap Emirlikleri, Bahreyn, Kuveyt ve Katar gibi ülkeler olmak üzere yaklaşık 100'den fazla ülkeye 1 milyar dolardan fazla kanatlı eti ve yumurta ihracatı yapıldı.” Diye konuştu. Son yıllarda tavukçuluk sektöründe girdi maliyetlerinin yüksekliği nedeniyle yaşanan sorunlara dikkat çeken Adana Tarım Platformu Sözcüsü Cahit İncefikir, bu bağlamda desteklemenin sektörü ayakta tutması için önemli olduğuna vurgu yaparak şua açıklamalara yer verdi; “Yumurta ve tavuk eti hepimiz için çok önemli bir gıda.. Sağlıklı beslenmede büyük önem taşıyan başta yumurta, içeriğinde A, B5, B6, B9(folik asit), B12, D, E, K vitaminlerini yüksek oranda içeren yumurta fosfor, selenyum, kalsiyum, çinko minerallerinden de oldukça zengin bir gıda.. Ayrıca unutmamak lazım ki, tavukçuluk sektörünün ekonomiye katkısı yadsınamaz. Ekonomiye katma değer kazandırmasının yanında, yüz binlerce kişiye de istihdam sağlıyor. Türkiye kanatlı et ihracatında son 10 yılda önemli bir artış gösterdi. Dünyada tavuk eti üretiminde 9, yumurtada ise 10. Sıradayız ve beyaz et ihracatında dünya beşincisiyiz. O bakımdan tavukçuluk sektörü devlet tarafından mutlaka ve yeterli şekilde desteklenmelidir. Aksi durumda özellikle artan girdi maliyetleri nedeniyle yerli firmalar kepenk kapatmakla karşı karşıya kalacaktır. Zaten Türkiye’de kırmızı et, yüksek maliyet, ekonomik krizler gibi nedenlerle üretiminin azalması sonucu günlük hayvansal protein ihtiyacını karşılamada yetersiz kalırken, tavuk eti ve yumurtası ihtiyaç duyulan proteinin karşılanmasında önemli yer tutuyor. Ancak özellikle kış dönemlerinde yumurta ve beyaz et fiyatlarında büyük artışlar görüyoruz. Çünkü olağandışı artan maliyetler yüzünden yumurta fiyatları da, et fiyatları da artıyor. Maddi anlamda yaşanan sıkıntı nedeniyle alım gücü sürekli düşen tüketiciler, daha fazla olumsuz etkileniyor. O bakımdan hayvancılık sektörlerine büyük önem verilmelidir. Hayvancılıkta da en büyük girdi yemdir. Küresel ikim değişikliği vs. derken yaşanan kuraklık nedeniyle rekolte kaybı endişesiyle iç piyasada buğday ve arpa fiyatları ve artan döviz kurları her geçen gün yem fiyatlarını yükseltmektedir. Ayrıca ülke olarak yem hammaddesinde ithalata bağımlı haldeyiz. Çünkü yaklaşık yüzde 50 gibi hammaddeyi ithal ediyoruz. Süt yemleri, besi yemleri, tavukçuluktaki etlik piliç ve yumurta yemlerinin imalatında en çok kullanılan ve en çok ithal edilen hammaddelerin son 5 yıldaki dövize bağlı olarak arttı. Sonuçta hayvansal gıda üretim sektörü stratejik bir konudur. Devletin aktif olarak üretim kapasitesi planlaması, dış pazarlara açılma ve ürünlerin dış pazarlarda rekabet etmesi için aktif olarak yardım etmelidir. Ürünlerin toptan ve perakende fiyatları arasında uçurum olmamasına dikkat edilmelidir. Bu nedenle minimum toptan fiyat uygulaması ya da destek alımları ile fiyat regülasyonu politikasının acilen oluşturulması gereklidir. Yoksa sektöre yatırım yapan yerli iş adamları ya iflas ederek ya ulusal olmayan firmalara tesislerini satarak sektörden çıkabilir. Bu durum yerli üreticimizin yararına değil, zararına olacaktır. Kanatlı eti üretim maliyeti, yem fiyatlarının yüksek olması nedeniyle pahalıya mal olmaktadır. Yem hammaddesinin ana bileşeni olan soyanın nerdeyse tamamına yakını ithal edilmektedir.  Yemde önemli ürün olan Soya üretiminin arttırılması ve işleme teknolojisinin de desteklenmesine yönelik tedbirler alınmalıdır. Yem katkı maddelerinin büyük bir kısmı da ithal edilmektedir. Bu maddelerin ülke içerisinde üretimini teşvik edecek önlemler alınmalıdır. Sektörde enerji maliyetlerinin yüksekliği tavuk eti maliyetlerin artmasına neden olmaktadır. Bu da ihracatta rekabetçi konumda olmamızı zorlaştırmaktadır. İşletmeler enerji fiyatları konusunda desteklenmelidir. Günümüzde yem fiyatlarının arttığı, bunun karşısında tavuk fiyatlarının ise aynı oranda artmadığı görüyoruz. Bu durumda tavuk firmaları maliyetlerinin altında satış yapmak durumunda kaldılar. Bu bir firma için sürdürülebilir değil.. Ülke olarak yeterince tavuk üretemezsek ileride tüketecek sağlıklı tavuk da bulamayabiliriz. Yapılması gereken; öncelikle planlı, sürdürülebilir fiyat istikrarının sağlanması, market ve perakende kar marjı yüzde 5-10 aralığında tutulmalı, üreticiye ödeme en geç 10 günde yapılmalıdır. Tavukçuluk sektörü devlet tarafından mutlaka ve yeterli şekilde desteklenmelidir. Genç nüfusuyla büyük bir potansiyele sahip bir ülkeyiz ve bu potansiyeli iyi kullanmamız ve gerekli alt yapıyı hazırlayıp projeler üreterek hayvancılığı geliştirmeliyiz. Özellikle doğu ve güneydoğu, İç Anadolu ve daha birçok yer meralar için çok uygun olmakla buraları da iyi değerlendirmek gerekir.

İncefikir: TMO mevcut piyasayı düşürdü Haber

İncefikir: TMO mevcut piyasayı düşürdü

TMO tarafından açıklanan buğday fiyatı hakkında konuşan Adana Tarım Platformu Sözcüsü Cahit İncefikir, “Bu yıl Adana’nın Yüreğir bölgesinde aşırı yağışlardan dolayı rekoltenin düşük olduğu söyleniyor. Bununla beraber yüksek maliyetleri de düşünürken, TMO’nun buğdayın kilogram alım fiyatını 9.25 TL açıklaması, piyasayı düşürdü.” Dedi. İlkhaber Gazetesi'nden Serhat ŞANLI'nın haberine göre; Geçtiğimiz Mayıs ayında hasadına başlanılan buğdayda üreticilerin beklediği fiyatlar Tarım Mahsulleri Ofisi (TMO), tarafından açıklandı. TMO’dan yapılan açıklamaya göre; makarnalık buğday fiyatı ton başına 10 bin TL, ekmeklik buğday fiyatı ise 9 bin 250 TL olarak belirtildi. Bununla birlikte Çiftçi Kayıt Sistemi’nde (ÇKS) yer alan çiftçilere buğdayda ton başına bin 750 TL, arpada ise 750 TL destekleme verilecek. Buğday fiyatı hakkında konuşan Adana Tarım Platformu Sözcüsü Cahit İncefikir, “Toprak Mahsulleri Ofisi (TMO) buğday fiyatını açıkladı. Bunda nakliye var. Nakliyesinin yanında stopajı, SGK’sı var. Ayrıca TMO, üreticiye 45 gün sonra para ödüyor. TMO 45 gün sonra bir ödeme yaptığı için çiftçinin mağduriyeti söz konusu oluyor.” Dedi. İncefikir, “Yani bir buçuk ay sonra bu ödemeden 9.25 TL, çiftçinin eline 8.2 TL gibi geçecek eline. Fakat ilginç olan piyasalar şu anda tarlada tüccarın gelip tarladan çiftçiden aldığı buğdayın 9 liraydı. Yani hiçbir şeye karışmıyordu. Peşin parayla alım yapıyordu. TMO’nun 9.25 TL açıklaması, bu bahsettiğim masraflarla beraber 8 liranın biraz üstüne çekmesi yani piyasayı düşürdü. Toprak Mahsulleri Ofisi mevcut olan piyasayı düşürdü. Şimdi Tarım Bakanlığı’nın stratejisinde son dönemlerde tarla ziraatine ağırlık verilmesi isteniyordu. Ağaç ziraatinden çok tarla ziraatine yönelme. Tarla ziraatinden neyi kast ediyoruz?  Planlı ekimle buğday, mısır ekiminin arttırılmasını öneriyordu. Tarım Bakanlığı, üreticiyi, çiftçiyi son dönemlerde ağaç ziraatinin özellikle Çukurova'da narenciyeden, diğer ağaç ürünlerinden planlı bir ekime gidilmesini, bu planlı ekimle beraber buğday ve mısır ekimine yönlendiriyordu. Fakat gördüğümüz rakamlar bırakın oraya yönlenmeyi, çiftçiyi üretimden bir şekilde kaçırıyor. Yani tarla ziraatinde bu koşullarda insanlar, üreticiler, çiftçiler nasıl yönlenecekler? Yani geçen yılla bugün arasında sadece yüzde 20 olan bir artışla, geçen yılki buğday artışıyla bu yılki artış arasında yüzde 20’lik bir yükseklik var. Türkiye'deki enflasyon sadece TÜİK'in rakamlarına göre yüzde 75’in üstü. Üretici Enflasyonu bunların çok daha üstündeyken yüzde 20’lik bir artış buğdaya kabul edilemez. Onun dışında ağaç ziraatini insanlar bir şekilde devam etmek mecburiyetinde hissedebilirler. Ayrıca hasasın bittiği bir dönemde sadece Güneydoğu'da kaldığı bir dönemlerde böyle bir açıklamanın gelmesi de 9 TL gibi tarladan satın alınan buğdayı bir şekilde düşürdü. Adana’da bazı bölgelerde rekolte düşük Bu yıl Adana’nın Yüreğir bölgesinde aşırı yağışlardan dolayı bizlerin duyumu o bölgelerdeki rekoltenin dönüm birimde düşük olduğu yani üretici bir şekilde buğday eken o bölgelerde veya diğer bölgelerde o Yüreğir özellikle çok sıkıntıda ama varsayalım ki dönüm birimden normal varsaydığımız tonajı alan üreticide para kazanamaz. Çünkü bahsettiğimiz bu 9 lira gibi bir rakam zaten üreticinin kendi maliyetiydi. Bu maliyetin içerisinde bir yıllık emek var. Dolayısıyla üretici çiftçi mağdur.“ açıklamalarına yer verdi.

Narenciyede rekolte endişesi Haber

Narenciyede rekolte endişesi

Adana’nın narenciye üretiminde önemli rol üstlendiğine değinen İncefikir,” Dünya narenciye üretiminin yüzde 90’ı Türkiye’nin de aralarında bulunduğu Akdeniz Bölgesi’nde yetiştiriliyor. Türkiye, yıllık ortalama 5 milyon ton narenciye üretimi ile dünyada 7’inci ve Avrupa’da ise 2. sırada yer alırken, Adana ili 1.5 milyon tonluk narenciye rekoltesiyle ülkemizin önemli üreticisi konumunda bulunuyor. ADANA 2023’TE ÜRETİMDE BİRİNCİ KENT OLDU İlkhaber Gazetesi'nden Serhat ŞANLI'nın haberine göre;  Bununla birlikte kentte mandalina ve portakalın yüzde 25’i, limonun yüzde 20’si, greyfurtun ise yüzde 75’i üretilirken Adana, 2023 yılında toplam 3 milyon 113 bin ton narenciye üretimiyle Türkiye üretiminin yüzde 40’ını karşılayarak birinci kent oldu.” Sözlerine yer verdi. Narenciye üretiminin zorluklarına dikkat çeken Cahit İncefikir, “Narenciye üretimi kolay değil. Birçok sorunla karşı karşıya kalmakta.. Son yıllarda küresel iklim krizi ile birlikte Akdeniz Meyve Sineği nedeniyle üreticiler dönem dönem sıkıntılar yaşarken, son bir iki yıldır yeni bir zararlı türü olan Narenciye Psillidi çıktı. Üreticilerimiz kolay üretmiyor. Her türlü zorluklarla karşı karşıya kalıyor” diye konuştu. Bu yıl narenciyede yaşanan sorunların rekoltede sıkıntıya neden olacağına dikkat çeken Adana Tarım Platformu Sözcüsü Cahit İncefikir, şu açıklamalara yer verdi; “Adana, adeta narenciyede ülkemizin lokomotifi..  Adana’nın 2023 yılında toplam 3 milyon 113 bin ton narenciye üretimiyle Türkiye üretiminin yüzde 40’ını karşılayarak birinci kent olduğunu belirtmiştik. Bu denli önemli bir olmasının yanında, birçok sorunla karşılaşan üreticilerimiz, yılmadan çalışmakta ve ülke ekonomisine katkı sunmaktadır. Başta gidi maliyetlerinin yüksekliği üreticilerimiz için büyük bir sorundur. Yetmedi, iklimsel sorunlar ile uğraşmaktayız. Bu yıl çiçeklenme dönemi neredeyse geride kaldı ancak çok az çiçek olduğunu görüyoruz. Bunun nedeni öncelikle geçtiğimiz sezon narenciyenin büyük bir bölümü dalında kaldı. Neden? Çünkü öncelikle para etmedi, talep olmadı. Pazar bulunamadı. Ardından toplanması için işçi soruna yaşandı. Yani bahçelerde üretilen ve rekoltenin yüksek olduğu narenciye ürünlerinde tüccarlar ve çiftçiler, ürünlerini hasat edecek işçi bulamadı. Bu sadece Adana için değil Akdeniz Bölgesi’ndeki tüm narenciye üreticileri için yaşandı. Özellikle erkenci türler Pazar bulamadı. Bir yıl çok, bir yıl az rekolte olur. Yani Periyodise dediğimiz bir yıl az, bir yıl olacak. Bu sorunlarla beraber ağaçlardaki meyveler toplanamayınca, büyük bir yük oldu, dinlenemedi. Dolayısıyla çiçeklerin döllenmesi gerçekleşmedi.   İşte meyvelerin toplanamaması yada geç toplanması, ağacın yapısal olarak çalışacağı dönemlerde döllenme yapması sıkıntı yarattı. O bakımdan özellikle erkenci türlerde bu yıl rekoltede düşüş bekliyoruz. Bundan sonra ise önümüzde aşırı sıcakların olduğu Yaz Mevsimi var. Nasıl bir hava olacağını bilemiyoruz. Son yıllarda yaşanan iklim krizi nedeniyle havalardaki anormalliğin meydana getirdiği olumsuz sonuçları hepimiz yaşamaktayız. Önümüzdeki süreçte oluşabilecek aşırı sıcaklar, poyrazlar vs. olumsuz hava koşulları, zaten az çiçeklenme yapan ürünlerde döküm yaratabilir. Yani mevcut görünen rekoltenin daha da düşmesi mümkün. Örneğin geçtiğimiz yıl limon dalında kaldı. Ürün toplanmadığından dolayı ağaçlara ciddi bir yük verdi. Ürünü hasat edilemeyen ağaçlar bu yükün altındayken, Ocak ve Şubat aylarında hava sıcaklıkları eksi dereceleri görmüştü. Ayrıca ürünler satılamadığından dolayı özellikle mayer ve enterdonat türü limonlarda Mart ayına geldiğimizde 10 gün arayla 2 kez ciddi zirai don meydana geldi ve konumuna göre eksi 3 ile eksi 6 gibi soğukları gördük. Bu ağaçlarda çok ciddi deformasyon, yaprak kuruması dal kuruması meydana getirdi. Bir taraftan toplanmayan ürün ağaçlara yük oluştururken, diğer taraftan zirai don ciddi tahribata neden oldu. Kimi üreticilerimiz bahçelerini söktü ve başka ütüne yöneldi. Kimi ise ürünlerini toplatıp imha etti yani fazladan masraf çıktı ancak geliri olmadı. Sonuçta tarım hava koşullarına bağlı bir alan ve ne olacağını önceden görmeniz mümkün değil. Binbir emekle, birçok masrafla hayatını, yıllarını, yaşamından feragat ederek ürünü yetiştiren üreticilerimiz, bu konuda desteklenmeli.. Çünkü ülkemiz ekonomisine katkı sağlayan, bilimsel yöntemlerle ürün yetiştiren üreticimize destek vermek zorundayız. Yoksa belirli bir süre sonra bunları yetiştiremeyecek. Onun için üretim ekonomisini, kamusal çıkarları, tasarrufları, planlı kalkınmayı hedefleyen anlayış bir an önce benimsenmeli, tarım sektörüne yönelik kısa, orta ve uzun vadeli tarımda yapısal sorunlarını gideren planlamalar acil olarak gündeme alınmalıdır. Gıda egemenliği, gıda güvenliği ve gıda güvencesi ülke gündemindeki yerini almalı, kendine yeter üretim için planlamalar yapılmalıdır. Tarımsal üretimde önemli bir işgücü konumunda bulunan geçici, gezici olarak çalışan kadın ve erkek mevsimlik tarım işçilerinin karşılaştıkları sosyal güvenlik, emeklilik vb. sorunlar ile tarımda çocuk işçiliğinin önlenmesine yönelik kalıcı çözümler geliştirilmeli, şehirlerarası nakil ve barınma koşulları dahil üretim sezonu öncesi gerekli önlemler alınmalı, çalışma ve sosyal hayatları ivedilikle iyileştirilmelidir. Çünkü narenciyede işçi sorunu yaşayan üreticiler için bu büyük önem taşımaktadır. Yetiştirilen ürünler toplanamadığında hem ürün bozulacak, hem üretici zarar edecektir. Yerli üretim ve üreticinin korunması gerekir. Bu da somut olarak girdi maliyetlerini düşürmek, destekleri yerinde ve zamanında vermekten geçer. ÜRETİCİLER BAKIMLARI İYİ YAPMALI Burada üreticilerimize seslenmek istiyorum. Üreticilerimiz, bahçelerinin gerekli bakımlarını iyi yapmalı ve gerekli takviye bakımlarını yapmalıdır. Önümüz yaz ve sıcakların zamanı geldi. O bakımdan sulama işini zamanında vermelidir.”

İncefikir: Yumurtada gün günü tutmuyor Haber

İncefikir: Yumurtada gün günü tutmuyor

İlkhaber'den Serhat Şanlının haberine göre; Son günlerde yumurta fiyatlarındaki artışa dikkat çeken Adana Tarım Platformu Sözcüsü Cahit İncefikir, “Yumurtada her gün yeni bir fiyat görüyoruz. 30’luk bir kep yumurta fiyatı kimi yerde 110, kimi yerde 130 TL. Gezen tavuk adı altında 15’li yumurta kepini 95 liraya satanlar var, değirmen yemli diye 10’lu yumurtayı 74 liraya satanlar var. Gün günü tutmuyor. Yapılması gereken; planlı, sürdürülebilir fiyat istikrarının sağlanması, market ve perakende kar marjı yüzde 5-10 aralığında tutulmalı, üreticiye ödeme en geç 10 günde yapılmalı.. Ayrıca üreticiye yem desteği verilmelidir” dedi. Sağlıklı beslenmede büyük önem taşıyan yumurta, anne sütünden sonra insanın ihtiyacı olan tüm besin öğelerini bulunduran bir besin kaynağı olarak karşımıza çıkıyor. İçeriğinde A, B5, B6, B9(folik asit), B12, D, E, K vitaminlerini yüksek oranda içeren yumurta fosfor, selenyum, kalsiyum, çinko minerallerinden de oldukça zengin bir gıda.. Geleceğimiz olan çocuklarda büyüme ve gelişmeyi destekler. Yani sağlıklı bir gelecek için çocuklarımızın her gün mutlaka yumurta tüketmeleri çok önemli. İncefikir,''Tavuk eti ve yumurtası ihtiyaç duyulan proteinin karşılanmasında önemli yer tutuyor'' Ayrıca yumurta, içerisindeki besin maddelerinin biyolojik değeri dikkate alındığında, mevcut fiyat artışlarına rağmen, en ucuz gıdalardan biri olduğunu söylemek mümkündür. Günde tüketilecek 2 adet yumurta, bir insanın ihtiyacı olan hayvansal proteinin yarısını karşılayabiliyor.  Gazetemiz İlkhaber’e ülkemizdeki yumurta üretimi ve önemi hakkında konuşan Adana Tarım Platformu Sözcüsü Cahit İncefikir,” Türkiye’de kırmızı et, yüksek maliyet, ekonomik krizler gibi nedenlerle üretiminin azalması sonucu günlük hayvansal protein ihtiyacını karşılamada yetersiz kalırken, tavuk eti ve yumurtası ihtiyaç duyulan proteinin karşılanmasında önemli yer tutuyor.  ''ÜRETİCİYE YEM DESTEĞİ VERİLMELİ'' Yumurtada her gün yeni bir fiyat görüyoruz. 30’luk bir kep yumurta fiyatı kimi yerde 110, kimi yerde 130 TL. Gezen tavuk adı altında 15’li yumurta kepini 95 liraya satanlar var, değirmen yemli diye 10’lu yumurtayı 74 liraya satanlar var. Tek yumurta isterseniz 5 liraya satılıyor. Böyle giderse çok değil kısa sürede tanesi 7 lirayı bulur. Gün günü tutmuyor.  Yapılması gereken; planlı, sürdürülebilir fiyat istikrarının sağlanması, market ve perakende kar marjı yüzde 5-10 aralığında tutulmalı, üreticiye ödeme en geç 10 günde yapılmalı.. Ayrıca üreticiye yem desteği verilmelidir” dedi. Döviz artışıyla birlikte çoğu dışarıdan ithal edilen yem fiyatlarından dolayı yumurta da olağandışı artışlar olduğunu o nedenle üreticilere yapılacak desteklerin önemine dikkat çeken Adana Tarım Platformu Sözcüsü Cahit İncefikir şu açıklamalara yer verdi; “Bugün dünyada yumurta endüstrisinde dikkat çekici bir büyüme ve dönüşüm yaşandığını görüyoruz. Çünkü yüksek besin değeri, kullanım alanının genişliği ve uygun fiyatıyla yumurta, hepimiz için temel bir gıda ve protein kaynağı olarak karşımıza çıkmaktadır. Yumurta, unlu mamullerden işlenmiş gıdalara kadar birçok çeşitli alanlarda kullanılıyor. Uluslararası Yumurta Komisyonu’nun (IEC) gerçekleştirdiği “Vision 365” (Vizyon 365) programı kapsamında; Dünya’da yumurta tüketiminin 2032’ye kadar yılda kişi başı günde bir adete çıkarılması hedefleniyor. Kahvaltıların vazgeçilmezi yumurta popüler bir protein ve temel besin kaynağı olmakla beraber, küresel yumurta endüstrisinin büyüklüğü 2022 yılında 248 milyar dolara yükselirken, 2027'de bu rakamın 275 milyar dolara çıkması bekleniyor. Aslında ülke olarak da yumurtada dünya pazarında üretim hacmi olarak öz sıralarda yer almaktayız. 2022 verilerine göre ülkemizde 20 milyar adet tavuk yumurtası üretimi gerçekleşmiştir. Son yıllarda yaşanan döviz artışıyla birlikte çoğu dışarıdan ithal edilen yem fiyatlarından yumurta da nasibini almış.  Olağandışı artan maliyetler yüzünden yumurta fiyatları da artıyor. Maddi anlamda yaşanan sıkıntı nedeniyle alım gücü sürekli düşen tüketiciler, daha fazla olumsuz etkileniyor. Yumurtaların fiyatının yüksek olmasının temel sebebi yem girdi maliyetlerinin yükselmesi, üretici ile tüketici arasındaki uçurumun büyük olmasından kaynaklanıyor. Öncelikle market-perakende kar marjı yüzde 5-10 aralığında olmalı.. Üreticilere ödeme 10 gün içerisinde olmalı, yem, enerji, ısınma, arıtılmış su desteği verilmeli. Çünkü maliyetlerde 2-3 kat artışlardan bahsediliyor.  Yumurta üretimi artan yem fiyatları ve azalan ihracat nedeniyle son 3 yıldır azalışta.. Artan kuluçkalık yumurta ve yem fiyatları, Türkiye yumurta sektörünün büyümesinde de engel oluşturuyor.  Unutmamak gerekir ki; yumurtanın kaynağı olan kanatlı yetiştiriciliği büyük bir istihdam sağlamaktadır. Yoğun istihdam gerçekleştiren ve tarımı destekleyen yapısıyla ülke ekonomisine önemli ölçüde katma değer sağlayan kanatlı yetiştiriciliği sektöründe, hammadde üreticisi çiftçi, sektörle ilgili esnaf, yem, ilaç-aşı, yan sanayi, nakliye, pazarlama vs. milyonlarca kişiye iş sağlamaktadır. O bakımdan tavukçuluk mutlaka desteklenmesi gereken önemli bir sektördür. Tavukçuluk sektörü devlet tarafından mutlaka ve yeterli şekilde desteklenmelidir. Devletin aktif olarak üretim kapasitesi planlaması, dış pazarlara açılma ve ürünlerin dış pazarlarda rekabet etmesi için aktif olarak yardım etmelidir. Ürünlerin toptan ve perakende fiyatları arasında uçurum olmamasına dikkat edilmeli, minimum toptan fiyat uygulaması ya da destek alımları ile fiyat regülasyonu politikasının acilen oluşturulması gerekir.  Yem hammaddesinin ana bileşeni olan soyanın nerdeyse tamamına yakını ithal edilmektedir. Soya üretiminin arttırılması ve işleme teknolojisinin de desteklenmesine yönelik tedbirler alınmalıdır. Yem katkı maddelerinin büyük bir kısmı da ithal edilmektedir. Bu maddelerin ülke içerisinde üretimini teşvik edecek önlemler alınmalıdır.  Sektörde enerji maliyetlerinin yüksekliği tavuk eti maliyetlerin artmasına neden olmaktadır. Bu da ihracatta rekabetçi konumda olmamızı zorlaştırmaktadır. İşletmeler enerji fiyatları konusunda desteklenmelidir. İhracattaki teşvikler arttırılmalı ve ülke bazlı destekler verilmelidir.”

Tonlarca narenciye ürünü alıcı bekliyor Haber

Tonlarca narenciye ürünü alıcı bekliyor

Girdi fiyatlarının yükselmesi sonucu artan üretim maliyetlerini karşılamakta zorlanan Adana ve Mersin'deki narenciye üreticileri, ürünlerini elden çıkarmada zorlanıyor. Üreticiler, sosyal medya platformunda da ürünlerini pazarlamaya çalışıyor. Türkiye'nin limon üretiminin yüzde 78,3’ü, greyfurt üretiminin yüzde 91,6'sı, portakal üretiminin yüzde 34'ü, mandalina üretiminin yüzde 47,5'i, turunç üretiminin de yüzde 66,6’sının, narenciyenin ana üretim merkezi kabul edilen Adana ve Mersin'de yapılıyor. Diğer ürünlerde de olduğu gibi zirai mücadele, biyolojik mücadele ve biyoteknik mücadele maliyetinin yüksek rakamlara ulaşması, bu yıl rekoltenin fazla olması ve ihracatta yaşanan sıkıntılar, üreticileri kara kara düşündürüyor. Özellikle limonun dalında kaldığını ifade eden üreticiler, "Limon, talep yokluğu nedeniyle ihraç edilemediği için iç piyasada kaldı ve bu da ürünün fiyatının 0,5 TL'ye kadar düşmesine yol açtı. Birçok üretici, bahçesindeki limonunu bu fiyata bile satamadı. Limon dalında kalınca gelecek yıllara dair yaşanan endişe, ağaçların kepçeyle sökülmesine yol açmaya başladı." diyor. Adana Tarım Platformu Sözcüsü Cahit İncefikir de "Sadece limon değil, portakal ve mandalina ağaçlarının da kesildiğine tanık oluyoruz. Narenciye ağaçlarının dalında meyve varken sökülmesi çok üzücü bir durum. Narenciye ağaçlarının sökülmesi demek, bu ürünün gelecek yıllarda raflarda bulunamayacak olması anlamına geliyor. Yaşanan sıkıntılara dair çözümler üretmeli ve üretim planlaması yapılmadı." diye konuştu. CHP’Lİ BARUT, KONUYU TBMM’DE GÜNDEME GETİRDİ Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Adana Milletvekili Ayhan Barut da narenciye üretiminde yaşanan sorunlara TBMM'de değindi. TBMM Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu Üyesi Ayhan Barut, şunları kaydetti: "Şu limonun kiloda 6 lira, 7 lira maliyeti var. Üretici, limonu bedavaya satmaya çalışıyor ama yine alan yok. Dolayısıyla işçi parası vererek ağaçları yerine başka bir ürün ikame etmek için kestiriyor. Çiftçimize, üreticilerimize destek vermek gerekiyor. Limon bu yıl üreticisinin tansiyonunu maalesef yükseltti. Limon üreticisine, narenciyeye hiç değilse yağlı tohumlarda olduğu gibi ton başına, üreticiye tonda 3 bin lira destek ya da ihracatçıya destek verelim ki çiftçinin tansiyonu biraz düzelsin."

İncefikir, Seyhan’dan Meclis Üyesi Aday Adayı olacak Haber

İncefikir, Seyhan’dan Meclis Üyesi Aday Adayı olacak

Seyhan Belediyesi Meclis Üyeliği için Seyhan Ziraat Odası’ndan ayrılma kararı alan İncefikir, bu göreve seçilmesi hâlinde kentin sorunları için çalışacak. Seyhan Ziraat Odası Yönetim Kurulu’nda üye olan Cahit İncefikir, yaklaşan yerel seçimlerle birlikte meclis üyeliğine soyunacak. Meclis üyeliği için Seyhan Ziraat Odası’ndan ayrılma kararı aldığını belirten İncefikir, “Bu güne kadar kentimizin tarımsal kalkınmasına yönelik çabalarımı, bu göreve seçilmem durumunda bundan sonra da sürdüreceğim. Türkiye’nin sanayileşen ilk kentlerinden olan Adana’mız için çabalarım sadece tarım sektörüne yönelik değil, imar düzenlemelerinden çevre sağlığına, yerel kaynakların artırılmasından sosyal ve kültürel alanlara kadar yaşamın her noktasında devam edecek.” dedi. Cahit İncefikir, şunları kaydetti: “Yıllarca Seyhan Ziraat Odası, Adana Valiliği’ne bağlı olan Hal-Hakem Heyeti Başkan Vekilliği, Adana Tarım Platformu Sözcülüğü, Seyhan Kent Konseyi Yönetim Kurulu Üyeliği ve Türkiye Yazarlar Sendikası Üyeliği gibi alanlarda yer alarak birikimlerimi paylaşmakla beraber, 2 dönem başkan vekilliği yaptığım Hal-Hakem Heyeti hariç, diğer kurumlarda hâlen aktif olarak çalışmalarımı sürdürüyorum. Ayrıca 2 dönem CHP Tarım Politikalarından Sorumlu Adana İl Başkan Yardımcılığı yaptım. Seyhan Belediyesi Meclis Üyeliği için yıllardır aktif olarak görev aldığım Seyhan Ziraat Odası’ndan üzülerek de olsa ayrılmak durumundayım. Seyhan Ziraat Odası’ndan ayrılsam da yine çiftçimizin ve üreticimizin sorunlarını yerel ve ulusal platformlara taşıyarak çözüm arayacağım. Eleştiri ve önerilerimi de kamuoyuyla paylaşmaya devam edeceğim. Türkiye’nin birçok ilinden daha fazla nüfusa sahip Seyhan’ın sorunlarıyla yakından ilgileneceğim. İlgili kurum ve kuruluşların temsilcileriyle her mecrada buluşup, sorunları istişare ederek çözüm arayışında olacağım.”

En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.