TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
SON DAKİKA
Hava Durumu
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

#Basın açıklaması

İLKHABER-Gazetesi - Basın açıklaması haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Basın açıklaması haber sayfasında canlı gelişmelere ulaşabilirsiniz.

İnsan Hakları Derneği, İdare ve Gözlem Kurulları için açıklama yaptı Haber

İnsan Hakları Derneği, İdare ve Gözlem Kurulları için açıklama yaptı

İnsan Hakları Derneği (İHD) Adana Şubesi, mahpusların tahliyelerini engelleyen İdare ve Gözlem Kurullarına karşı ülke genelinde eş zamanlı bir basın açıklaması gerçekleştirdi. Basın açıklamasını okuyan Avukat Serhat Ökmen, 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun'un 89. Maddesi'nde yapılan değişikliklerin mahpuslar üzerindeki etkilerini anlattı.  Avukat Serhat Ökmen, “5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanunun 89. Maddesinde yapılan değişiklik ile Gözlem ve Sınıflandırma Merkezleri ile Hükümlülerin Değerlendirmesine Dair Yönetmelik 29/12/2020 tarihinde 31349 sayılı Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe girmiştir. Bu yönetmelikle oluşturulan İdare ve Gözlem Kurulları ile 6 aylık periyotlarla mahpusun iyi halli olup olmadığını değerlendirmektedir. 5275 sayılı Kanunun 89 uncu maddesinin üçüncü fıkrası uyarınca iyi hâl değerlendirmesi yapacak olan kurula Cumhuriyet başsavcısı veya belirleyeceği Cumhuriyet savcısı başkanlık edeceği kararlaştırılmıştır. Bu kurulda; kurum müdürü, gözlem ve sınıflandırmadan sorumlu ikinci müdür, idare memuru, cezaevi tabibi, psikiyatrist, bir psikolog ve Psiko-Sosyal yardım servisinde görevli diğer unvandan bir personel, öğretmen, infaz ve koruma baş memuru ile kurum müdürü tarafından teknik personel arasından seçilen bir görevlinin yer alacağı da belirtilmiştir” şeklinde konuştu. Av. Ökmen, “İHD Genel Merkezi olarak, 12 Aralık 2020 tarihinde Danıştay’a “Gözlem ve Sınıflandırma Merkezleri ile Hükümlülerin Değerlendirmesine Dair Yönetmelik” hakkında yürütmenindurdurulması talebiyle açmış olduğumuz iptal davasında mahkeme tarafından henüz bir karar verilmediğini kamuoyu ile paylaşmak isteriz.  Derneğimize İdare ve Gözlem Kurulu kararlarıyla tahliyeleri engellenen mahpuslar, avukatları ve aileleri tarafından çok yoğun başvurular yapılmaktadır. Ceza ve Tevfevleri Genel Müdürlüğü veri açıklamadığı için kaç mahpusun tahliyesinin engellendiğine dair net bilgimiz bulunmamaktadır.  Bu yönetmelik doğrultusunda oluşturulan kurullar, kendilerini mahkeme yerine koyarak mahpuslar hakkında iyi halli olup olmadıklarına dair değerlendirmede bulunmakta; mahpusların koşullu salıverilme ve denetimli serbestlik haklarından yararlanıp yararlanmayacaklarına karar vermektedirler” dedi. “İnsan Hakları Derneği olarak mahpusların özgürlüğünü engelleyen İdare ve Gözlem Kurullarının iptal edilmesini talep ediyoruz” Avukat Serhat Ökmen, “Mahpusların tahliyelerinin engellenmesi, umut hakkını ortadan kaldırmakta ve hem mahpusları hem de ailelerini olumsuz etkilemektedir. İnsan Hakları Derneği olarak mahpusların özgürlüğünü engelleyen İdare ve Gözlem Kurullarının iptal edilmesini, tahliye şartları oluşan mahpusların bir an önce tahliye edilmesini talep ediyoruz” diye ifade etti.

Ömer Çelik: ''İnsanlık tarihinin en soykırımcı hükümeti yargılanmalıdır'' Haber

Ömer Çelik: ''İnsanlık tarihinin en soykırımcı hükümeti yargılanmalıdır''

Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan başkanlığında gerçekleştirilen AK Parti Merkez Yürütme Kurulu (MYK) toplantısı sonrasında, AK Parti Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Ömer Çelik gündeme ilişkin önemli açıklamalarda bulundu. Ömer Çelik: ''İnsanlık tarihinin en soykırımcı hükümeti yargılanmalıdır'' Ömer Çelik, İsrail'in Gazze'ye yönelik saldırılarına değinerek, "İnsanlık tarihinin en soykırımcı hükümeti yargılanmalıdır. İsrail, uluslararası toplumda ateşkes idaresi yükseldiğinde, bunu sabote etmek amacıyla suikastler gerçekleştiriyor. İsrail'in Dışişleri Bakanı, Hitler'in Dışişleri Bakanı gibi davranmaya devam ediyor" ifadelerini kullandı. Çelik, Türkiye'nin, Uluslararası Adalet Divanı'nda İsrail aleyhine açılan soykırım davasına taraf olduğunu ve bu davanın daha geniş bir katılımla desteklenmesini arzu ettiklerini belirtti. Çelik: ''Kılıçdaroğlu'na mektup olayı yalan'' Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın, eski CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'na görüşmek için mesaj gönderdiği iddiasına da değinen Çelik, "Cumhurbaşkanımız tarafından Kılıçdaroğlu'na gönderilmiş bir mesaj yoktur, bu bilgi doğru değildir" dedi. Çelik ayrıca, Kerkük'teki tartışmalı vali seçimi ve Can Atalay için TBMM'de yapılması planlanan oturum konularında da açıklamalarda bulundu. Çelik, Irak'taki siyasi süreçte kimsenin dışlanmaması gerektiğini vurgularken, Türkmenler ve Arapların dışlanmasının yanlış olduğunu belirtti. Ayrıca, AK Parti'nin, Meclis Başkanı'nın Can Atalay için yapılacak oturum çağrısını değerlendirdiğini ifade etti.

Ömer Çelik: İsrail bu suikast ile beraber bir bölge savaşını istediğinin ilk tetiğini çekmiştir Haber

Ömer Çelik: İsrail bu suikast ile beraber bir bölge savaşını istediğinin ilk tetiğini çekmiştir

AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, Hamas lideri İsmail Haniye’nin Tahran’da suikasta uğrayarak öldürülmesinin ardından basın toplantısı düzenledi. Çelik, Amerikan Kongresi’nde İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu’ya gösterilen desteğin bu suikasta zemin hazırladığını belirterek, "Amerikan Kongresi'nde sorgulanması gereken Netanyahu ayakta alkışlanmıştır. Oradaki her alkış bugünkü suikasta verilen destek olarak ortaya çıkmıştır. Netanyahu ve Hitler'in ekibine benzeyen ekibi dünyada görülmemiş bir soykırıma imza attılar," şeklinde konuştu. Çelik, İsrail’in Siyonist şebeke tarafından gerçekleştirilen katliamlarına devam edeceğini öngördüğünü vurguladı. Çelik: ''İsrail bu suikast ile beraber bir bölge savaşını istediğinin ilk tetiğini çekmiştir'' Çelik, uluslararası toplumun İsrail’in gerçekleştirdiği katliamlara kayıtsız kaldığını belirterek, "Dünya barışının kilidi Ortadoğu barışıdır, Ortadoğu barışının kilidi de Filistin barışıdır. İsrail bu suikast ile beraber bir bölge savaşını istediğinin ilk tetiğini çekmiştir," ifadelerini kullandı. Çelik, İsrail hükümetinin bölgedeki tüm ülkelerin milli güvenliğini tehdit ettiğini ve bu eylemi en güçlü şekilde lanetlediklerini sözlerine ekledi. Çelik, ilk gelen bilgilere göre suikastın başka bir ülkeden atılan füze ile gerçekleştirildiğini iddia ederek, "Bugün artık yeni bir zemine geçilmiştir. İsrail bölge savaşının ilk tetiğini çekmiştir," dedi. Ayrıntılar geliyor...

Hazar: Eğitim emekçileri olarak mücadeleyi kararlılıkla sürdüreceğimizi bir kez daha ilan ediyoruz Haber

Hazar: Eğitim emekçileri olarak mücadeleyi kararlılıkla sürdüreceğimizi bir kez daha ilan ediyoruz

Adana’da Valilik binası önünde ‘Çağdışı müfredata öğretmeni yok sayan meslek kanununa’ yönelik Eğitimiş sendikasının üyeleri bir araya gelerek basın açıklamasını okudu. Basın açıklamasına Birleşik Kamu-İş Konfederasyonu Genel Sekreteri Hasan Kütük’de katıldı. Basın açıklamasını Eğitimiş Adana Şube Başkanı Hatice Hazar okudu. Şube Başkanı Hatice Hazar, “İktidarın “Türkiye Yüzyılı” etiketini, bulduğu her yere yapıştırdığı bir evrede tamamlanan 2023-2024 Eğitim-Öğretim dönemi, eğitimde birçok değişikliğin yaşanmasıyla son bulmuştur. Ne yazık ki bu değişiklikler, eğitimi ve eğitimin bileşenlerinin koşullarını iyileştiren değil daha da gerileten hamleler olarak tarihe geçmiştir. Bu eğitim öğretim döneminde yaşanan gelişmelere üç ana başlık altında toplarsak şu şekilde açıklayabiliriz: Eğitimin gericileştirilmesi  MEB’in dernek maskesi takmış tarikatlarla ve Diyanet ile imzaladığı protokoller, eğitimi daha da gericileştirirken çocuklarımızı daha da savunmasız bir duruma itmiştir. “Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli” adını taşıyan yeni müfredat, bizlerin ve ilerici kamuoyunun itirazlarına rağmen eğitimin belkemiğine yerleştirilmiştir. Dini derslerin artış gösterdiği, bilimsel derslerin geriletildiği, ülke tarihinin çarpıtılarak anlatıldığı, konu ve anlam sıralaması bile yanlış şekilde yapılan bu müfredat, bilimsellikten daha da uzak bir eğitimin başlangıç düğmesi olmuştur. Laik ve çağdaş eğitim iğdiş edilmiş, iktidarın sorgulamayan nesiller yaratma gayreti bu müfredatta vücut bulmuştur. Okul öncesi eğitimi özellikle zorunlu eğitim kapsamına almayan MEB, bu alanda Diyanet’in daha da faal olmasına yol açmıştır. Diyanet’in kuran kursları, işlevinden koparılarak genel eğitim kurumları gibi lanse edilmiş, usulsüz etkinlikler düzenlenmesine zemin hazırlanmıştır.  Din derslerinin zorunlu seçmeli dersler haline getirilmesi uygulamasının bu eğitim döneminde dozu artırılmış, ‘seçmeli’ kelimesi lafta bırakılmıştır. EĞİTİMİN NİTELİKSİZLEŞTİRİLMESİ Okul ve derslik sayısındaki açık bu dönemde de kapatılmamıştır. Büyükşehirler dahil birçok ilde çocuklar kalabalık sınıflarda ders yapmak zorunda kalmıştır. Taşımalı ve ikili eğitim garabetleri azalacağı yerde artmış, öğrenciler eğitim hakkına ulaşmak, eğitimciler de mesleklerini icra etmek için adeta çile çekmiştir.  Eğitim sistemindeki öğretmen açığı, MEB’in kendi raporlarıyla itiraf ettiği ölçüde dahi kapatılmamıştır. Geçen dönemden vefat, istifa gibi nedenlerle görevinden ayrılan öğretmen sayısı kadar bile öğretmen ataması yapmayan MEB, yaptığı 20 binlik öğretmen atamasında da kontenjandaki aslan payını din dersine ayırmıştır. Bu vesileyle hem meslekte branş krizi derinleştirilmiş hem de atanmayan öğretmen ordusu daha da büyütülmüştür.   Gerici yapıları protokoller eşliğinde eğitime birer taşeron haline getiren MEB, zaten  yüzde 82’sinden fazlası personel giderlerine ayrılan, bakanlığın zorunlu ihtiyaçlarına bile yetmeyen bütçesinden 5,7 milyar TL tutarında bir kaynağı Türkiye Maarif Vakfı'na ayırarak, bu dönemde eğitimde çok başlılığın daha da artacağının somut işaretini vermiştir. Bu dönemde de eğitimin niteliksiz hale gelmesinin başlıca nedeni eğitim emekçisinin daha da değersizleştirilmeye çalışılması olmuştur. Öğretmenin uzmanlığını hiçe sayan, eğitim emekçisinin işi kolay, koşulları da rahat gibi lanse eden, kendi yeterliliğine bakmadan öğretmenlerin alanında ne kadar uzman olduğunu tekrar tekrar ve subjektif yöntemlerle ölçmeye kalkan, öğretmeni geçinemeyeceği ücretlerle kötü koşullarda çalıştıran, ücretli ve sözleşmeli öğretmen ayıbını sürdüren, atadığı liyakatsiz yöneticiler eliyle eğitim emekçisine mobbing ve keyfi disiplin cezaları uygulayan zihniyet, toplumda eğitim emekçisine olan saygın bakışı erozyona uğratmıştır. Eğitim emekçisine şiddet olaylarında korkunç bir artış görülmüş, vefatlar yaşanmıştır. Yaşananlar sendika olarak “Öğretmene Saygı” mitinglerimizin haklılığının acı bir ispatı olmuştur. EĞİTİMİN PİYASACILAŞTIRILMASI  Kamusal eğitimin bu eğitim döneminde daha da fazla geriletilmesi, eğitimin piyasalaşmasındaki ivmeyi artırmış, özel okul sayısında yükselişe neden olmuştur. “Bari bir tarikat şeyhi çocuğumun okuduğu sınıfa gelemesin” diye düşünerek bütçesinin büyük bölümünü özel okul taksitlerine ayıran milyonlar, özel okulların orantısız ve MEB tarafından denetlenmeyen fahiş zamlarıyla sarsılmıştır. Velilerden servet isteyerek kasalarını daha da dolduran özel okul patronlarının öğretmenlerin çoğunu asgari ücretle çalıştırıyor olmasına Bakanlık tarafından ses edilmemiştir. Ücretlere ve koşullara isyan eden özel okul öğretmenlerinin kiminin payına polis copu, kiminin payına işsizlik düşmüştür. Devlet okulunda çocuk okutmanın bile büyük bir masraf haline gelmesi nedeniyle, kağıt üzerinde “zorunlu eğitim”in olduğu ülkemizde birçok çocuğumuz eğitim dışı kalmış, çocuk işçilik artmıştır. Bu eğitim döneminin sadece ilk 4 ayında 689 çocuk, iş cinayetlerine kurban gitmiştir. Tepe taklak giden ekonomi nedeniyle eğitimde rastlanan acı tablo, MEB tarafından yok sayılmıştır. “Türkiye Yüzyılı”nda çocukların önüne bir tabak yemek koyulamamıştır. Çocuklar derse aç girer, musluktan su içer hale gelmiştir. Okul kantinlerinde içi neredeyse boş bir tostun, Meclis lokantasında vekillerin kebap yediği paralara satılması iktidarın da bakanlığın da umurunda olmamıştır. Çocuk işçilik, sendika olarak defalarca gündeme getirdiğimiz MESEM ve meslek okulları eliyle artırılmış, yaygınlaştırılmıştır. Zengini daha zengin yoksulu daha yoksul yapan bu ekonomik kriz ortamında, birçok yoksul aile “çocuğum bari meslek öğrensin, harçlık kazansın” diyerek evlatlarını bu kurumlara yollamış ancak Bakanlık bu öğrencilerin emeklerini sermayeye yok pahasına peşkeş çekerken eğitim haklarını da görmezden gelmiştir. Eğitimiş Adana Şube Başkanı Hatice Hazar, “Sendikamızın ayrıntılı raporunda rakamlarla da göreceğiniz üzere, 2023-2024 Eğitim-Öğretim Dönemi, eğitimin her anlamda geriletildiği, sosyal devletin elini eğitimden iyice çektiği, öğrencinin eğitim hakkının layıkıyla teslim edilmediği, eğitim emekçisinin koşullarının ve haklarının daha da kötüleştirildiği, tarikatların yüzünün daha da güldürüldüğü bir süreç olarak kayda geçmiştir. Eğitim-İş olarak vurguluyoruz ki eğitimin geldiği bu hastalıklı halin tek reçetesi, Cumhuriyet’e yakışır şekilde laik, bilimsel, çağdaş, adil ve parasız eğitim sisteminin inşasıdır. Başöğretmenin eğitim neferleri, Eğitim-İş'li eğitim emekçileri olarak bu alandaki mücadeleyi kararlılıkla sürdüreceğimizi bir kez daha ilan ediyor, ‘BU BÖYLE GİTMEZ’ diyoruz” dedi.  KÜTÜK, “BUGÜN DE ZATEN BUNUN BİR ADIMI ATILMIŞTIR” Birleşik Kamu-İş Konfederasyonu Genel Sekreteri Hasan Kütük basın açıklamasında şu ifadelere yer verdi: “Bugün önünde durduğumuz ve önünde Milli Eğitim Bakanlığı, Milli Eğitim Müdürlüğü yazan bu ülkenin bakanlıkları içerisinde iki tane bakanlık var. Birisi milli savunma, birisi milli eğitim. Özellikle son yıllarda görüyoruz ki bu milli sözcüğü yok edilerek adeta eğitim sistemi, iktidarı kendisine yandaş olan tarikatlar üzerinden hem geleceğimiz ve umudumuz olan çocuklarımız dönüştürülmeye çalışılıyor, hem de toplum dönüştürülmeye çalışılıyor. Ama eğitim iş sendikamız, konfederasyonumuzun amiral gemisini, eğitim iş sendikamız, bedeli ne olursa olsun, koşullar ne olursa olsun, bu içerisinde laikliğin olmadığı, çağdaşlığın olmadığı, bilimin olmadığı, cumhuriyetin ve Atatürk'ün demokrasinin olmadığı yasanın çıkmaması adına olabilecek bütün demokratik mücadeleyi verme konusunda kararlıdır. Bugün de zaten bunun bir adımı atılmıştır. Bundan sonraki süreçte de özellikle 14 Temmuz 1965 yılında çıkarılan ve hepimizin güvencesi olan 657 sayılı devlet memurları kanunundaki o mesleki güvencemizi elimizden alacak, diplomalarımızı geçersiz sayacak, o meslek kanununun da çıkmaması adına biz konfederasyonumuz olarak da, eğitim sendikamız olarak da bu mücadeleyi olabilecek her türlü platformuna vermeye hazırız. Bundan sonra da devam edeceğiz. Hepinize teşekkür ediyorum.”

Mourinho: Aziz Yıldırım'dan onay almadım Haber

Mourinho: Aziz Yıldırım'dan onay almadım

Fenerbahçe Başkanı Ali Koç, Portekizli teknik adam Jose Mourinho'nun basın toplantısında tercümeyi kendisi yapacağını açıkladı. Toplantıda Ali Koç ilk sözü, Sadettin Saran'ın sahibi olduğu yayın kuruluşunda çalışan Aygün Özipek'e verdi. Koç, “Daha önce böylesine bir imza töreni yaşamadık. Hayal satmıyoruz, gerçekleri anlatıyoruz. Aziz Yıldırım, 'Jose Mourinho ile anlaştım.' dedi ama işin gerçeği bu değildi.” dedi. Mourinho'nun Açıklamaları: "Fenerbahçe Teknik Direktörüyüm" Eskiden 'Ben Jose Mourinho'yum.' derdim ama şu an 'Ben Fenerbahçe Teknik Direktörüyüm.' demek istiyorum. Benimle iletişime geçen ilk isim Mario Branco'ydu. "Aziz Yıldırım'dan Onay Almadım" "Sözleşme imzalarken Aziz Yıldırım'dan onay aldınız mı?" sorusuna Mourinho, "Hayır, gerçek değil. Kimseye imza atmadan önce sormama gerek yoktu. Kimseden ne yapmamın gerektiğine dair izin almam. Aziz Yıldırım ile görüşmem olmuştu ama izin almadım." diye yanıt verdi. Mario Branco'nun Açıklamaları: Mario Branco ise, "Yanımda duran beyefendi iki yıl boyunca Fenerbahçe'nin teknik direktörü. Jose Mourinho ile bu sene Türkiye'ye gelmesi için iletişime geçen ilk kişiyim." ifadelerini kullandı. Branco ayrıca, "Transfer Şampiyonu olmak istemiyorum. Mayıs ayında şampiyon olmak istiyorum." dedi. "Aziz Yıldırım Seçilirse de Olacağım" "Aziz Yıldırım başkan seçilirse onunla çalışacak mı?" sorusuna Jose Mourinho, "Fenerbahçe Teknik Direktörüyüm. Cevap evet, Fenerbahçe için çalışıyor olacağım." yanıtını verdi. "İki Kere Düşünmem" "Jorge Jesus, 'Bu ligin sportif gerçekliği yok.' demişti. Bu ligde yaşanabilecek durumlar hakkında size bilgi verildi mi?" sorusuna Mourinho, "Avrupa'daki çoğu kişi benim gelmemle birlikte bu ligi takip edecek. Eğer Fenerbahçe'nin haklarını korumak için sesimi yükseltmem gerekirse bunu iki kere düşünmem." şeklinde yanıtladı. İsmail Kartal'a Teşekkür Mourinho, "İsmail Kartal'a başarılar dilerim, bıraktığı takım için teşekkür ediyorum. Geçen sezon hakkında yorum yapmak etik olmaz." dedi. "Oyuncularımız Umarım Erken Elenirler" Ana hedefimiz Süper Lig'i kazanmak. İnsanlar büyük düşünüyorlar, ben Avrupa'da 6 final oynadım ve 5'ini kazandım ama adım adım gitmemiz gerekiyor. Playoff'lar bizim için kolay olmayacak. Belki bunu söylemem doğru olmayacak ama EURO 2024'te olacak oyuncularımız umarım erkenden elenirler. Taraftar Sabırsız Yorumları "Fenerbahçe taraftarı sabırsızdır, onlara sabırlı olmayı öğretecek misiniz?" sorusuna Mourinho, "Bu kültürün bir parçası. Sabırlı olması gereken başkan ve teknik direktör. Taraftar talepkar olmalıdır. Eğer o baskıyı kaldıramıyorsa o futbolcu Fenerbahçe futbolcusu değildir." ifadelerini kullandı.

Eğitim-Bir-Sen'den Öğretmenlik Meslek Kanunu talebi: Ayrıştırıcı değil, kapsayıcı olmalı Haber

Eğitim-Bir-Sen'den Öğretmenlik Meslek Kanunu talebi: Ayrıştırıcı değil, kapsayıcı olmalı

Eğitim-Bir-Sen Adana Şube Başkanı Mehmet Sezer; “Öğretmenlik meslek kanunu, ayrıştırıcı değil kapsayıcı olmalı; Eğitimcileri bölmemeli, haklar yarım kalmamalı” dedi. Eğitim-öğretim ve bilim hizmetleri dalında Genel Yetkili Sendika olan Eğitim-Bir-Sen 81 ilde düzenlediği eş zamanlı basın açıklamasıyla Öğretmenlik Meslek Kanunu ile ilgili taleplerini açıkladı. Adana’daki basın açıklamasını Şube Başkanı Mehmet Sezer gerçekleştirdi. Öğretmenlik Meslek Kanunu’nun iki yıl önce çıkarıldığını hatırlatan ancak çıkarılan kanunun bütün uyarılara rağmen ihtiyacı karşılayacak şekilde düzenlenmediğini ve daha ilk uygulamasında yetersizliğinin ortaya çıktığını vurgulayan Başkan Sezer; "Bu günlerde yetersizliği açık ve iptal edilen maddeleri ile uygulama şansı kalmayan kanunun yeniden düzenlenmesi ve bu sefer kapsamı geniş, şiddete yaptırım içeren ve eğitimcilerin tamamını memnun edecek bir kanun tasarısı, TBMM gündemine gelsin istiyoruz” dedi. Anayasa Mahkemesi’nin kısmî iptal kararı sonrası, Bakanlığın girişimiyle yeni bir Öğretmenlik Meslek Kanunu tasarısı hazırlandığını, Cumhurbaşkanlığında son şekli verilen tasarının TBMM’ne sevk edileceğini hatırlatan Mehmet Sezer açıklamalarında; “taslağın görüşüldüğü süreçte, çeşitli bahanelerle eğitim çalışanları arasında ayrımcı ve dışlayıcı bakış açısının devam ettirilmeye çalışıldığını görmekteyiz” ifadelerini kullandı. Sezer açıklamalarını; "Şube müdürü veya üstü kadrolarda bulunan personelin büyük bir çoğunluğunun diğer bakanlıklardan farklı olarak öğretmen kökenli olduğu, öğretmenlik ünvanlının bu kişiler yönünden kazanılmış bir hak, hak edilmiş bir unvan, yetkinliğe sahip bir meslekî tecrübe olduğu unutulmamalıdır.  Yine söz konusu kadrolarda bulunanların eğitim-öğretim kamu hizmetinin niteliği gereği eğitim ve öğretimden ayrıştırılması mümkün bulunmayan eğitim yönetimi ve denetimi faaliyetlerini icra ettikleri, bulundukları kurumların sadece bir idarî faaliyet yürütülen yerler değil eğitim kurumlarını tamamlayan yapılar oldukları, kısaca bizatihi eğitim-öğretimin içinde bulundukları göz ardı edilmektedir" şeklinde sürdürdü. Eğitim-Bir-Sen Adana Şube Başkanı Mehmet Sezer taleplerini de sıraladı;  Eğitim-Bir-Sen Adana Şubesi olarak, hedefler ve gerçekler bağlamında eğitimciyi ayrıştırmayan bütünleştiren, farklılaştırmayan eşitleyen, engellemeyen destekleyen; eğitimi ve eğitimciyi bütüncül, eşit, adil ve hakkaniyete uygun bir bakışla ele alan bir meslek kanunu içeriğinin oluşmasının mümkün ve elzem olduğuna inanıyoruz.  Öğretmenlik Meslek Kanunu ekonomik krize kurban edilmemelidir. Ek ders ücreti artırılmalıdır. Uzman ve başöğretmenlik kıdem süreleri söz verildiği gibi 5 ve 10 yıl olmalıdır. Kariyer Basamakları tazminatı emekliliğe yansıtılmalıdır. Kademe ilerlemesinin durdurulması cezası katmerli ceza haline getirilmemelidir. Birinci dereceye gelen bütün memurlara 3600 ek gösterge hayata geçirilmelidir. Kadroya geçen öğretmenler, kadrolu öğretmenliğin özlük haklarından faydalanmalıdır. Anayasal bir hak olan aile bütünlüğü teminat altına alınmalıdır. Sözleşmeli öğretmenlik ve öğretmen alımında mülakat kaldırılmalıdır. Yardımcı Hizmetler Sınıfı kaldırılmalı, memurluğa sınavsız geçişin önü açılmalıdır. İptal edilen Toplu Sözleşme İkramiyesine çözüm üretilmelidir. Kamudaki şeflerin maaş dezavantajları giderilmelidir." Adana İl Milli Eğitim Müdürlüğü önünde gerçekleştirilen basın açıklamasına Eğitim-Bir-Sen 2 Nolu (Üniversite) Şube Başkanı Mehmet Benli, araştırmacı, şube müdürü, eğitim müfettişi, eğitim müfettiş yardımcısı, eğitim uzmanı kadrolarında görevli eğitim çalışanları ile Eğitim-Bir-Sen üyeleri katıldı.

Ömer Çelik: Savunma sanayiinde daha fazla yatırım yapacağız Haber

Ömer Çelik: Savunma sanayiinde daha fazla yatırım yapacağız

AK Parti Merkez Karar Yönetim Kurulu (MKYK) toplantısı, Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan başkanlığında sona erdi. Toplantı sonrası AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, önemli açıklamalarda bulundu. Ömer Çelik'in Açıklamaları: Savunma Sanayiinde İlerleme ve Yatırımlar Ömer Çelik, toplantıda savunma sanayisinde gelinen noktanın değerlendirildiğini belirtti. Çelik, "Son gelişmeler ışığında savunma sanayisinde geldiğimiz nokta değerlendirildi. Bu alanda daha da yatırım yapacağımızı ifade ettiler," dedi. AK Parti'nin savunma sanayisinde daha fazla yatırım yapacağını ve bu alandaki ilerlemeleri sürdüreceğini vurguladı. Cumhur İttifakı'nda Birlik ve Beraberlik Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Cumhur İttifakı'ndaki birlik ve beraberliğin korunmasının önemine dikkat çektiğini ifade eden Çelik, "Sayın cumhurbaşkanımız bunun için herkesin hassasiyetle davranmasını ifade etti," dedi. İttifakın güçlü bir şekilde devam edeceğini belirtti. İran'da meydana gelen helikopter kazasına ilişkin taziyelerini ileten Çelik, Türkiye'nin İran'ın yanında olduğunu belirtti. "İran'a taziyelerimizi sunuyoruz. Kardeş İran milletinin yanındayız. Bu süre içinde bu tip kazalar olduğunda bunlara zamanında müdahale imkan ve kabiliyet meselesi," dedi. Türkiye'nin Akıncı İHA ve helikopter göndererek arama kurtarma çalışmalarına destek verdiğini ve bu teknolojik başarıların Türkiye'nin geldiği noktayı gösterdiğini söyledi. Netanyahu'nun Tutuklanması Talebi İsrail Başbakanı Netanyahu'nun tutuklanması talebine değinen Çelik, "Netanyahu'nun tutuklanması için karar talebi önemlidir. Bu talep Netanyahu ve bakanları doğrudan savaş suçlarından sorumludurlar," dedi. Uluslararası mahkemelerin doğru bir karar vermesi ve savaş suçlarına karşı durması gerektiğini vurguladı. Gazze Meselesi Çelik, Gazze'deki insanlık dramına dikkat çekerek, "Sivillerin aç bırakılması, kasten eylemlerde bulunulmasının altını çiziyor, savaş suçu işlendiğini ifade ediyor. Bütün eylemlerin Netanyahu'nun ve hükümeti tarafından gerçekleştirildiğini görüyoruz. Gecikmiş bir talep de olsa bizim için olumludur," ifadelerini kullandı. Gazze konusunda Türkiye'nin duyarlılığını ve kararlılığını bir kez daha vurguladı. Sokak Köpekleri Düzenlemesi Ömer Çelik, sokak köpekleriyle ilgili düzenlemenin hala taslak aşamasında olduğunu belirtti. "Bu adı üstünde taslak. Toplumda zıt talepler var. Henüz üzerinde çalışılıyor. Önümüzdeki hafta Meclis'e gelmesi planlanıyor. Çalışma henüz tamamlanmadı," dedi. AK Parti'de Değişim Süreci Çelik, AK Parti'de değişim sürecine dair, "Bir değişim sürecinin başlangıcı yorumlarını gördüm. AK Parti'de değişim olağanüstü durum değil. Sürekli değişim içinde olan partiyiz. Bazı yerlerde değiştirme, bazı yerlerde görev değişimi olacak. Bugün yarın da başka illerle ilgili tasarruf olacak," şeklinde konuştu. Seferberlik Tüzüğü Seferberlik tüzüğünün değişen savaş koşulları ve gelişmeler doğrultusunda güncellendiğini belirten Çelik, "Değişen savaş koşulları ve gelişmeler doğrultusunda bu tip belgelerin güncellenmesi gerekiyor. Seferberlik meselesinde stratejik olan şu; savaş durumunda bütün milli güç unsurlarının TSK'ya destek verecek şekilde koordine edilmesi halindedir. 90'ların koşullarında hayata geçen bu belge altı yedi kere değişikliğe uğradı. 2011'den itibaren bütün kurumlardan herkesin görüşleri alındı. Daha önce değerlendirilecekti ama araya deprem gündemi girdi. En son Akıncı'nın başarısını gördük. Milli güvenlik için koordinasyon nedir buna karar verildi ve yönetmelik yayınlandı," ifadelerini kullandı.

En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.