SON DAKİKA

#Antalya Diplomasi Forumu

İLKHABER-Gazetesi - Antalya Diplomasi Forumu haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Antalya Diplomasi Forumu haber sayfasında canlı gelişmelere ulaşabilirsiniz.

Antalya Diplomasi Forumu’nda Adana ve Ukrayna arasındaki ticaret ve kültürel bağlar güçlendirilecek Haber

Antalya Diplomasi Forumu’nda Adana ve Ukrayna arasındaki ticaret ve kültürel bağlar güçlendirilecek

Körfez Savaşları sonrasında Irak’ın yeniden inşasında büyük projelere imza atan Adanalı müteahhitler ve iş adamlarının, 3 yıldır süren savaş sonrası Ukrayna'da da önemli bir rol üstlenebileceği vurgulandı. 4’üncü Antalya Diplomasi Forumu, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın himayesinde ve Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanlığının ev sahipliğinde, 11-13 Nisan 2025 tarihlerinde Antalya’da gerçekleştirildi. Forumda, 21 devlet ve hükümet başkanı, 5 devlet ve hükümet başkan yardımcısı, 2 meclis başkanı, 2 özerk yönetim lideri, 64 bakan, 61 uluslararası kuruluşun üst düzey temsilcisi, ayrıca çok sayıda düşünce kuruluşu temsilcisi, diplomatlar, bilim adamları ve iş adamları olmak üzere 155 ülkeden 6 bini aşkın katılımcı ağırlandı. Adana ve Ukrayna arasındaki ticaret ve kültürel bağlar güçleniyor Forumda Ukrayna Dışişleri Bakanı Andrii Sybiha, Türkiye’deki Ukrayna Fahri Konsolosları ile özel bir toplantı gerçekleştirdi. Ukrayna’nın Adana Fahri Konsolosu Ömer Faruk Sakarya'nın da katıldığı bu toplantıda, Ukrayna’daki mevcut durum, Türkiye-Ukrayna arasındaki sosyal, kültürel ve ticari ilişkiler tartışıldı. Ayrıca, fahri konsolosların bölgelerinde yapılabilecek işbirlikleri üzerine de görüşmeler yapıldı. Sybiha, Ukrayna ile ilgili çalışmalarından dolayı Ömer Faruk Sakarya ve oğlu Demir Sakarya'ya hediye takdim etti. Sakarya ise, Bakan Sybiha'ya 2014'te Adana’da bulunan ve binlerce yıllık geçmişe sahip At Üzerinde Balık Avlayan Eros Mozaiği'nin yer aldığı vazo hediye etti. Bu vazonun, Sakarya’nın "Marka Kent Adana" hedefiyle özel girişimiyle yaptırıldığı belirtilerek, Ukrayna’daki çalışma ofisinde yer alacağı ifade edildi. "Adanalı İş adamlarının Ukrayna'da yatırım beklentisi büyük" Antalya’daki toplantıyı değerlendiren Fahri Konsolos Ömer Faruk Sakarya, Adana’daki iş adamlarının Ukrayna’da çalışma yapmalarına yönelik ciddi beklentilerin bulunduğunu belirterek şunları söyledi: “Uzun ve çok verimli bir toplantı geçirdik. Sayın bakan ile birlikte fahri konsolosların bölgelerinde yapılabilecek iş birlikleri de görüşüldü. Irak’ı ayağa kaldıran Adanalı iş adamları ve müteahhitlerin savaşın bitmesiyle birlikte tecrübelerini Ukrayna’nın yeniden imarına da aktarabileceklerini ilettik. Adana’dan bir heyeti en kısa sürede Ukrayna’da görmek istiyorlar. Sayın bakan Adanalı iş adamlarının Ukrayna’da yapacakları yatırımlar ve Ukrayna ile Türkiye arasında gerçekleşecek ticaretle ilgili her türlü desteği vereceklerini dile getirdi. Bu çerçevede, Adana’dan bir heyetle Ukrayna iş dünyasını bir araya getirecek bir organizasyon gerçekleştireceğiz.”

Hakan Fidan'dan ABD'ye Gazze tepkisi: Biden döneminde soykırım Amerika'nın desteğiyle sürüyor! Haber

Hakan Fidan'dan ABD'ye Gazze tepkisi: Biden döneminde soykırım Amerika'nın desteğiyle sürüyor!

Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Antalya Diplomasi Forumu'nun kapanışında yaptığı açıklamada, "An itibariyle muhatap olduğumuz bütün arkadaşlar şu konuda hem fikirler, İsrail üzerinde savaş dışında etki kullanacak tek ülke Amerika Birleşik Devletleri'dir. Özellikle Biden döneminde başlayan politikalarla mevcut soykırımın devam etmesi Amerika'nın desteğiyle mümkün olmuştur. Sayın Trump iktidara gelirken yaptığı girişimle bir ateşkes sağlanmasına vesile olmuştur. Beklentimiz şu anda başkanlık ofisindeyken, kalıcı barışın sağlanmasına yönelik de adımlarının atılması" ifadelerine yer verdi. Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Antalya Diplomasi Forumu'nun son gününde düzenlediği basın toplantısında forumun çıktıları, bölgesel diplomatik gündemler ve Türkiye'nin çok taraflı dış politika yaklaşımı hakkında kapsamlı açıklamalarda bulundu. Forumun bu yıl da yoğun diplomasi trafiğine ev sahipliği yaptığını belirten Fidan, "Dördüncüsünü düzenlediğimiz Antalya Diplomasi Forumu bu yıl da diplomasinin nabzını tutmuştur. Zengin ve çok katmanlı bir istişare platformu olarak hepinizin de katkılarıyla öne çıkmıştır" dedi. Üç gün süren forumda 50 oturum düzenlendiğini, 155 ülkeden 6 binin üzerinde konuğun ağırlandığını ifade eden Bakan Fidan, bu kapsamda 21 devlet ve hükümet başkanı, 5 başkan yardımcısı, 64 bakan ve 61 uluslararası kuruluşun üst düzey temsilcisinin katılım sağladığını söyledi. Fidan, "Karadeniz'den Orta Doğu'ya, Afrika'dan Balkanlara krizlerin odağında yer alan pek çok aktörü aynı çatı altında buluşturmuş olduk" dedi. Forum kapsamında Filistin konusuna özel önem verdiklerini belirten Dışişleri Bakanı Fidan, "Cuma gününü neredeyse bir tam günümüzün Filistin meselesine ayırdık. Bölgemizdeki acıları dindirmek için diplomasinin gücüne olan inancımızı yineledik" dedi. Fidan, Türkiye'nin Orta Doğu'daki barış arayışlarında aktif rol üstlendiğinin altını çizerek, "Orta Doğu'da iki devletli çözüm vizyonunu ve Filistin halkına yönelik süregelen zulme karşı vicdani ve siyasi sorumluluklarımızı bir kez daha vurguladık" şeklinde konuştu. Antalya Diplomasi Forumu marjında Türkiye, Hırvatistan ve Bosna Hersek Dışişleri Bakanlarının üçlü toplantı gerçekleştirdiğini, İslam İşbirliği Teşkilatı-Arap Ligi Temas Grubu toplantısının genişletilmiş formatta yapıldığını da aktaran Fidan, Irak'la yüksek düzeyli güvenlik mekanizması toplantısının da bugün gerçekleştirileceğini bildirdi. TRUMP'IN TÜRKİYE'YE ZİYARETİ GÜNDEMDE, TARİH NET DEĞİL Basın toplantısında eski ABD Başkanı Donald Trump ile olası görüşmeye ilişkin bir soru üzerine de açıklama yapan Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, konuya dair planlamaların sürdüğünü ifade etti. Fidan, "Trump'ın Türkiye'ye ziyareti kapsamında şu an da kesinleşen bir husus yok. Bu konularda çalışmalarımız devam ediyor. Görüşme Türkiye'de mi Amerika'da mı olacak? Ne zaman olacak? Bunlar hâlâ bakanlıklarımız arasında çalışması devam eden konular" dedi. "DÜNYANIN NEREDEYSE TAMAMINA YAKINININ HEMFİKİR OLDUĞU BİR KONU AMA DURDURULAMIYOR" Fidan, Gazze'deki krize ilişkin olarak uluslararası meşruiyet sorunu vurgusu yaparak, şu ifadelere yer verdi: "Bütün görüşmelerde herkesin açıkçası İsrail'in bu yaptığı soykırıma değişen derecelerde bir itirazı var. Kimisi açıktan söyleyebiliyor, kimisi kapalı kapılar ardında söyleyebiliyor, kimisi Birleşmiş Milletler'de yapılan geçen seneki oylamada olduğu gibi 156 devlet el kaldırarak söylüyor ama sonuçta büyük bir itiraz var. Şimdi temel sorun şu, dünyanın neredeyse tamamına yakınının hemfikir olduğu bir konu ama durdurulamıyor." ABD'nin İsrail üzerindeki etkisine dikkat çeken Fidan şöyle devam etti: "An itibariyle muhatap olduğumuz bütün arkadaşlar şu konuda hem fikirler; İsrail üzerinde, savaş dışında etki kullanacak tek ülke Amerika Birleşik Devletleri'dir. Özellikle Biden döneminde başlayan politikalarla mevcut soykırımın devam etmesi Amerika'nın desteğiyle mümkün olmuştur. Sayın Trump iktidara gelirken yaptığı girişimle bir ateşkes sağlanmasına vesile olmuştur. Beklentimiz şu anda başkanlık ofisindeyken kalıcı barışın sağlanmasına yönelik de adımlarının atılması. Amerika'daki yeni yönetimin bu konuda daha fazla bilgilendirilmesi, devam eden bu savaşın risklerinin daha fazla anlatılması gerekiyor." SURİYE MESAJI: "ÇATIŞMASIZLIK İÇİN TEKNİK GÖRÜŞMELER YÜRÜTÜLÜYOR" Bakan Fidan, Suriye'deki güvenlik denklemine ilişkin de kapsamlı bir değerlendirme yaptı. Türkiye'nin istikrar ve güvenlik arayışında olduğunu kaydeden Fidan, "Bizim Suriye'deki bir numaralı önceliğimiz istikrar ve güvenliğin teminidir. Bu noktada gerek Suriye'nin içindeki aktörlerin gerek Suriye'nin dışındaki aktörlerin ihtimamı, özelliğini göstermesi gerekiyor. Her türlü provokasyondan kaçınmalıyız. Türkiye'nin Suriye'deki güvenlik ihtiyacına yaptığı katkının boyutları bellidir. İsrail'in uzun zamandır Suriye içinde yaptığı operasyonların aslında çok fazla istikrara değil, istikrarsızlığa hizmet ettiği de ortada. Bununla birlikte Suriye'de tarafların İsrailli olsun, Amerikalı olsun, Türkiye, Rusya hiçbir şekilde karşı karşıya gelmemesi için teknik düzeyde, askeri düzeyde özellikle hava, çatışmasızlık kurallarının belirlenmesi gerekmekte. Bu çerçevede Bir kazaya meydan vermemesi için yürüyen görüşmeler var" açıklamalarına yer verdi. Fidan ayrıca, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Suriye'ye bir ziyaret gerçekleştirme niyeti olduğunu ve bu konuda uygun şartlar ve tarihler üzerinde çalışıldığını da ifade etti. Afrika'daki ulus-devletlerin bağımsızlık ve egemenlik mücadelelerine Türkiye'nin her zaman destek verdiğini belirten Fidan, Türkiye'nin Afrika politikalarının uzun yıllara dayanan birikimle sürdürüldüğünü vurguladı. Avrupa Güvenlik Mimarisi bağlamında da Türkiye'nin aktif bir aktör olduğunu belirten Fidan, Avrupa Birliği ile yürütülen teknik konuların ötesinde stratejik boyutta yeni bir vizyon ihtiyacına dikkat çekti.

Antalya Diplomasi Forumu’nda ırkçılıkla yüzleşme çağrısı: İslamofobi, yalnızca Müslümanların değil, insanlığın sorunu Haber

Antalya Diplomasi Forumu’nda ırkçılıkla yüzleşme çağrısı: İslamofobi, yalnızca Müslümanların değil, insanlığın sorunu

Antalya Diplomasi Forumu'nda düzenlenen "21. Yüzyılda Ayrımcılık ve Irkçılıkla Yüzleşmek" oturumunda, demokrasilerde derinleşen temsiliyet sorunu ve yapısal ırkçılık tartışmaya açıldı. İİT Temsilcisi Mehmet Paçacı, İslamofobinin yalnızca dini bir önyargı değil, küresel bir insan hakları sorunu olduğunu vurguladı. Paçacı, "Müslüman zıttı ırkçılık sadece Müslümanların değil, tüm insanlığın sorunudur" ifadelerini kullanırken, Leeds Üniversitesi'nden Prof. Dr. Salman Sayyid ise "Hiç kimse kendine ırkçıyım demiyor ama pek çok kişi gururla ‘İslamofobikim' diyebiliyor" dedi. Antalya Diplomasi Forumu'nun son gününde gerçekleşen "21. Yüzyılda Ayrımcılık ve Irkçılıkla Yüzleşmek" başlıklı oturumda, günümüz toplumlarında giderek yapısallaşan ayrımcılık ve ırkçılık sorunu farklı perspektiflerden ele alındı. Avrupa'dan Güney Asya'ya, ABD'den Orta Doğu'ya uzanan bir çerçevede Müslüman zıttı nefret, yapısal eşitsizlik, temsiliyet sorunu ve ifade özgürlüğüyle ırkçılık arasındaki gerilim masaya yatırıldı. AGİT, İİT ve Avrupa Komisyonu temsilcilerinin yanı sıra akademisyenler de oturumda kapsamlı değerlendirmelerde bulundu. "MÜSLÜMANLARIN YARISI HER GÜN AYRIMCILIĞA YA DA TACİZE UĞRUYOR" Evren Dağdelen Akgün, Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı'nın (AGİT) Müslümanlara Karşı Hoşgörüsüzlük ve Ayrımcılıkla Mücadele Özel Temsilcisi olarak yaptığı konuşmada, Avrupa Birliği Temel Haklar Ajansı'nın raporlarına işaret etti. Akgün, "13 AB ülkesinde yapılan araştırmalara göre, Müslümanların yarısı her gün ayrımcılığa ya da tacize uğruyor. Bu durum yalnızca bireyleri değil, toplumu ve demokrasiyi aşındırıyor" dedi. Müslüman zıttı nefretin semptomları değil, nedenleriyle yüzleşilmesi gerektiğini vurgulayan Akgün, "Bu nefret gerçek bir olgu. Adı ne olursa olsun, bu bir ırkçılıktır. Ceza hukukunun konusu olmalı. Cezasızlık, söylemleri meşrulaştırıyor ve ayrımcılığı derinleştiriyor" uyarısında bulundu. Akademik verilerin ırkçılığın demokratik kurumlara sızdığını gösterdiğini ifade eden Akgün, "Bu süreç hedef alınan toplulukların demokratik sürece katılımını da engelliyor. Bu da sistemin meşruiyetini sorgulatıyor" dedi. "İSLAMOFOBİ BİR GÜVENLİK KİSVESİYLE YENİDEN ÜRETİLDİ" İslam İşbirliği Teşkilatı'nın (İİT) İslamofobi ile Mücadele Özel Temsilcisi Mehmet Paçacı, modern ırkçılığın kültürel kimlik ya da güvenlik kaygıları üzerinden yeniden inşa edildiğini söyledi. "Batı toplumlarında Müslümanlara yönelik önyargılar yalnızca dışlamaya değil, toplumlar arası bölünmeye de neden oluyor" diyen Paçacı, bu nefretin sistematik ve küresel bir yapıya dönüştüğüne dikkat çekti. Paçacı, yalnızca 2024 yılında ABD'de Müslüman zıttı önyargıya dair 9 bin şikâyet alındığını, Avrupa'da ise bir yıl içinde vakaların %43 artarak 6 bini geçtiğini belirtti. Avustralya ve Uzak Doğu'da da son iki yılda vakaların ikiye katlandığını vurgulayan Paçacı, özellikle kadınların çevrimiçi ve fiziksel saldırılarda orantısız şekilde hedef alındığını belirtti. "Bu rakamlar yalnızca istatistik değil; inançları nedeniyle korku içinde yaşayan insanların, ailelerin gerçek hikâyeleridir" diyen Paçacı, İslamofobinin bir insan hakları meselesi olduğunu, toplumsal barış ve çoğulculuğun da bu nefretin hedefinde olduğunu ifade etti. "DEMOKRASİ BİR ETİKET DEĞİL, HER GÜN YENİDEN KAZANILIR" Avrupa Komisyonu'nun Müslüman Zıttı Nefretle Mücadele Koordinatörü Marion Lalisse, ayrımcılığın yalnızca bireyler arasında değil, yapısal düzeyde üretildiğini söyledi. "Demokrasiye sahip olmak, bir kez elde edilen bir etiket değildir. Her gün yeniden mücadeleyle korunur" diyen Lalisse, Avrupa'nın pek çok yerinde Müslümanlara, Romanlara, siyahilere ve Asyalılara yönelik ayrımcılığın devam ettiğini vurguladı. Lalisse, medya kuruluşlarının bazılarının Müslümanları yalnızca terör ya da göç kapsamında sunarak sosyal gerginlikleri artırdığını söyledi. Lalisse, şu ifadelere yer verdi: "Müslümanlar hakkında konuşmak değil, Müslümanları konuşmanın içine dâhil etmek gerekiyor." Irkçılıkla mücadelede yasal önlemlerin yanında "çeşitlilik sözleşmeleri" ve "şehir ödülleri" gibi yumuşak araçların da etkili olduğunu belirten Lalisse, AB içinde ırkçılıkla mücadele eden ECCAR gibi yerel organizasyonların desteklenmesinin önemini vurguladı. "HİÇ KİMSE IRKÇIYIM DEMİYOR AMA IRKÇILIK SÜRÜYOR" Leeds Üniversitesi'nden Prof. Dr. Salman Sayyid, İslamofobinin yalnızca Batı'ya özgü olmadığını ve giderek küreselleşen siyasal bir strateji haline geldiğini söyledi. Sayyid, "Bugün kimse kendine ırkçıyım demiyor ama pek çok kişi gururla ‘İslamofobikim' diyebiliyor. Bu, liberalizmin en büyük çelişkilerinden biri" dedi. İslamofobinin yalnızca Müslümanları değil, tüm vatandaş-devlet ilişkilerini dönüştüren bir mekanizma haline geldiğini belirten Sayyid, "Fransız bilim insanlarının bile vize engeline takıldığı bir düzende, İslamofobi artık yalnızca bir tepki değil, bir yönetim biçimi" ifadesini kullandı. "TEMSİLSİZLİK YALNIZCA SAYI DEĞİL, YAŞAM HAKKI SORUNU" Koç Üniversitesi'nden Prof. Dr. Şener Aktürk ise temsil krizine dikkat çekti. Aktürk, Avrupa'da Müslüman nüfusun oranla parlamentolarda yalnızca üçte biri kadar temsil edildiğini ve başörtüsü takan, Camiide kampanya yürüten vekillerin sistematik biçimde dışlandığını söyledi. Aktürk, "Sadece seçilme değil, günlük dini yaşamın kamusal alanda görünürlüğü de engelleniyor" dedi. Aktürk, minare yasağından sünnet sınırlamalarına kadar birçok düzenlemenin özellikle Müslüman ve Yahudi inançlarını hedef aldığını belirterek, "Bu sadece azınlıkları değil, çoğunlukları da etkileyen bir temsiliyet krizidir. Suriye örneğinde olduğu gibi, çoğunluğun temsilsizliği dahi yıkıcı sonuçlar doğurabiliyor" şeklinde konuştu. Aktürk ayrıca, "yerli" ve "göçmen kökenli" gibi ayrımların tarihi fikrinden kopuk olduğunu belirterek, "Cezayir 1830'dan 1962'ye kadar Fransa'nın bir parçasıydı. Bu durumda o topraklardan gelen Müslümanlar nasıl hâlâ ‘göçmen' sayılabilir?" diye sordu. Avrupa'nın Yahudi ve Müslüman halklarla birlikte şekillendiğini vurgulayan Aktürk, kıtanın çok kültürlü tarihine sahip çıkılması gerektiğini söyledi.

Antalya'da zorunlu göç masaya yatırıldı: Rohingya çocuklar umutsuz, Suriyeliler için güvenlik şart! Haber

Antalya'da zorunlu göç masaya yatırıldı: Rohingya çocuklar umutsuz, Suriyeliler için güvenlik şart!

Antalya Diplomasi Forumu’nda zorla yerinden edilmenin küresel etkileri konuşuldu. Bangladeşli danışman Md. Touhid Hossain, Myanmar’daki çatışmalar nedeniyle ülkelerine dönemeyen binlerce Rohingya çocuğun "gelecekten umudunu kestiğini" belirtirken, Dış İlişkiler Direktörü Murat Yeşiltaş ise Suriyelilerin gönüllü dönüşünün ancak Suriye’de güvenlik, siyasi istikrar ve ekonomik yeniden yapılanmayla mümkün olabileceğini vurguladı. "Zorla Yerinden Edilme ve Uluslararası Sorumluluk Paneli"nde, çatışma, kriz ve iklim değişikliği nedeniyle sayısı giderek artan zorunlu göçlerin küresel etkileri masaya yatırıldı. Antalya Diplomasi Forumu kapsamında düzenlenen oturumda, yükün sadece belirli ülkelere bırakılmasının sürdürülemez olduğu belirtilerek, uluslararası dayanışmanın artırılması çağrısında bulunuldu. "ÜÇ BUÇUK YILDIR MYANMAR’DA İÇ SAVAŞ DEVAM EDİYOR" Panelde konuşan Bangladeş Halk Cumhuriyeti Danışmanı Md. Touhid Hossain, Myanmar’daki çatışmaların bölgesel etkilerine dikkat çekerek, "Üç buçuk yıldır Myanmar’da iç savaş devam ediyor. Rahanlar da bu savaşa dahil oldular ve durum son derece belirsiz. O bölgeyi kontrol edenler devlet dışı aktörler. Askeri rejim bölgede hâkimiyet kurmuş durumda, etnik gruplar ise boyun eğmiyor. Şu an onları geri göndermek çok zor. Tarihte bu tür çatışmaların müzakereyle çözüldüğüne dair örnek yok; genelde çatışmayla çözülüyor. Erk sahibi olanlar bazen suç işliyor. Yıllar geçtikçe sorun daha da karmaşıklaşıyor" dedi. "BİNLERCE ERKEK ÇOCUK, TÜNELİN SONUNDA UMUT GÖRMÜYOR" Bölgede büyük kamplarda kontrolün kaybedilmeye başlandığını ifade eden Hossain, "Bazıları terörist gruplar, bu yüzden kümülatif çözüm gerekiyor. Binlerce erkek çocuk, tünelin sonunda umut görmüyor. Sessizleşiyorlar, gelecekten beklentileri kalmıyor. Uluslararası toplum bu kişileri layıkıyla geri göndermezse, tablo bu şekilde kalacak. Ne olursa olsun bunun üstesinden geleceğiz" ifadelerini kullandı. "SUÇ KURULUŞLARI BU PİYASADAN ÇOK PARA KAZANIYOR" Uluslararası Göç Politikaları Geliştirme Merkezi (ICMPD) Genel Direktörü Michael Spindelegger ise göç akınlarının arkasındaki suç şebekelerine dikkat çekti. Spindelegger, "Suç kuruluşları bu piyasadan çok para kazanıyor. Bu insanların bir kısmı göçmen. Ne gibi örgütler var diye araştırdık, büyük yapılar olduğunu düşündük ama küçük küçük yapılardan oluşuyor. Asıl sorun şu: Çözümü nasıl sunabiliriz?" dedi. Göçmenlerin Avrupa’ya giderken yanlış vaatlerle hareket ettiğini belirten Spindelegger, "Göç kaynak merkezleri kurduk, orada gerçekçi bir tablo sunuyoruz. Gidecekleri yerin cennet olmadığını görüyorlar artık. İkinci yol olarak yasal göçmenlik süreçlerinin geliştirilmesi gerekiyor. Avrupa yaşlanıyor, genç nesle ihtiyacımız var. Üçüncü yol ise, göç kaynak bölgelerindeki insanları çeşitli kurumlarla eşleştirerek onları doğru şekilde yönlendirmek. Eğer bu insanları misyon dahilinde gönderirseniz, bir daha geri dönecekler. İnsan kaçakçılarının altındaki halıyı çekmemiz lazım" diye konuştu. "TÜRKİYE GERÇEKTEN İSTİSNAİ BİR DURUM" Güvenlik ve Dış Politikalar Kurulu üyesi ve SETA Dış Politika Araştırmaları Direktörü Murat Yeşiltaş ise Türkiye'nin göç meselesindeki özgün konumunu vurgulayarak, "Türkiye gerçekten istisnai bir durum. Gerekli uluslararası desteği bulmakta zorlandık. Türkiye’ye gereken desteğin verilmemesi, dirençli göçmenlik olarak geri döndü. Bu yük neden adil olmayan düzeyde paylaşılmıyor? Büyük aktörlerin bazı konulara yol vermesi, aksaklıklara neden oluyor" dedi. Suriye krizine dikkat çeken Yeşiltaş, "2011’den bu yana 3 buçuk milyon göçmenden bahsedebiliriz. Türkiye, stratejik zorluklarla karşı karşıya kaldı. Esad rejiminin çökmesi, Türkiye’ye yeni fırsatlar sundu ama uluslararası anlaşmaların hukuki çerçeveleri de sıkıntı oluşturuyor. Türkiye’de göçmen zıttı söylem bazı siyasal yapılarca kullanılıyor. Göçün kök sebeplerini anlayarak iletişim kurulması gerekiyor" ifadelerini kullandı. "TAHMİNİ OLARAK 50 BİN KADAR SURİYELİNİN TÜRKİYE’DEN AYRILDIĞINI SÖYLEYEBİLİRİZ" Suriye’ye dönüş sürecinde henüz net bir tablonun olmadığını kaydeden Yeşiltaş, "Tahmini olarak 50 bin kadar Suriyelinin Türkiye’den ayrıldığını söyleyebiliriz. Ancak bu süreç yeni başlıyor. Güvenliğin tam anlamıyla sağlanması, anayasa yazımı, altyapının yeniden kurulması ve uluslararası ambargoların kaldırılması gibi çok yönlü bir çabaya ihtiyaç var. Uluslararası yaptırımlar kalkmadan Suriye'de kalkınma mümkün değil" diye konuştu. Yeşiltaş, son olarak Gazze’de yaşananlara da değinerek, "Gazze’de bir savaş var ve İsrail soykırım yapıyor. Bu nasıl müzakereyle çözülecek? Mülteci problemini önce burada çözmemiz gerekiyor. Şiddetin mantığıyla ilgili uluslararası bir kabul geliştirilmeden çözüm mümkün değil. Bu sadece bölgesel değil, küresel bir problem" değerlendirmesini yaptı. Panelde, sürdürülebilir geri dönüş politikalarının oluşturulması, güvenliğin sağlanması ve uluslararası hukuk çerçevesinde dayanışma mekanizmalarının güçlendirilmesi gerektiği vurgulandı.

Gazze için Antalya'da tarihi buluşma: "İki devletli çözüm" vurgusu uluslararası çağrıya dönüştü Video Galeri

Gazze için Antalya'da tarihi buluşma: "İki devletli çözüm" vurgusu uluslararası çağrıya dönüştü

Antalya Diplomasi Forumu öncesinde düzenlenen "İki Devletli Çözüm ve Orta Doğu'da Kalıcı Barış" temalı Antalya Bakanlar Toplantısı'nda, Filistin için kalıcı ateşkes, insani yardım erişimi ve bağımsız devlet vurgusu öne çıktı. Uluslararası topluma "barış için harekete geçin" çağrısı yapılan toplantıda; Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, "İki devletli çözüm, yalnızca Filistin'in değil, İsrail'in güvenliğinin de teminatıdır" diyerek diplomasiye alan açılması gerektiğini vurguladı. Antalya Diplomasi Forumu öncesinde düzenlenen "İki Devletli Çözüm ve Orta Doğu'da Kalıcı Barış İçin Antalya Bakanlar Toplantısı", Türkiye Dışişleri Bakanı Hakan Fidan'ın ev sahipliğinde Cornelia Diamond Otel'de gerçekleştirildi. Türkiye'nin ev sahipliğinde yapılan toplantı, Orta Doğu'da barış arayışlarının en sıcak gündemle masaya yatırıldığı, yüksek diplomatik katılıma sahne olan bir oturum olarak dikkat çekti. Toplantıya Suudi Arabistan, Filistin, Bahreyn, Endonezya, Katar, Mısır ve Ürdün dışişleri bakanlarının yanı sıra, İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) ve Arap Ligi Genel Sekreterleri, Birleşik Arap Emirlikleri, Çin, Rusya, İrlanda, İspanya, Norveç, Slovenya, Nijerya ve Avrupa Birliği'nden temsilciler katıldı. Bakan Hakan Fidan, toplantının açılışında mevkidaşlarını tek tek karşıladı. Ardından toplantının birinci oturumuna geçildi. Geniş güvenlik önlemleriyle gerçekleşen toplantıyı yerli ve yabancı çok sayıda basın mensubu takip etti. Toplantının ardından Dışişleri Bakanı Fidan ve diğer bakanlar kameraların karşısına geçerek ortak açıklamalarda bulundu. "FİLİSTİNLİLERİ ANA VATANLARINI TERK ETMEYE ZORLAYAN HER TÜRLÜ PLANI REDDEDİYORUZ" Dışişleri Bakanı Hakan Fidan yaptığı açıklamada, toplantıda Gazze'deki insani kriz, işgal altındaki topraklardaki gelişmeler, kalıcı ateşkesin sağlanması ve iki devletli çözümün hayata geçirilmesi için uluslararası toplumun atabileceği somut adımların ele alındığını ifade etti. Fidan, "İsrail'in giderek artan saldırganlığının bölgesel düzeydeki sonuçlarını değerlendirdik. Kalıcı barışın sağlanması ve iki devletli çözümün tesisi amacıyla atılabilecek adımları görüştük" dedi. Türkiye olarak, Mısır, Katar ve Amerika'nın öncülük ettiği ateşkes sürecini desteklediklerini ifade eden Fidan, insani yardımların Gazze'ye kesintisiz girmesi gerektiğini vurguladı. "Filistinlileri ana vatanlarını terk etmeye zorlayan her türlü planı reddediyoruz. Arap Ligi tarafından kabul edilen Gazze'nin yeniden inşasına dair planı destekliyoruz. 1967 sınırları temelinde, başkenti Doğu Kudüs olan bağımsız ve egemen Filistin Devleti'nin kurulmasını destekliyoruz" dedi. "FİLİSTİNLİ KARDEŞLERİMİZİN HAKLARINI HER PLATFORMDA GÜNDEME GETİRMEYE DEVAM EDECEĞİZ" İsrail'in Filistinlilere karşı uzun süredir yürüttüğü şiddet politikasının başarısız olduğunu ve Filistin halkının bu baskılara rağmen davalarından vazgeçmediğini vurgulayan Fidan, "İki devletli çözüm, sadece Filistinlilerin değil, İsrail'in güvenliğinin de teminatı olacaktır. İsrail'e bir an önce ateşkes ilan etmesi ve Filistinlilerle barışması çağrısında bulunuyoruz. Türkiye olarak Filistinli kardeşlerimizin haklarını her platformda gündeme getirmeye devam edeceğiz" ifadelerini kullandı. "FİLİSTİNLİLERİN ANAVATANLARINDAN ZORLA ÇIKARILMASI GÖNÜLLÜ GÖÇ DEĞİL, AÇIK BİR TEHCİRDİR" Toplantıya katılan ülkelerin dışişleri bakanları da Gazze'deki duruma ve Filistin meselesine dair açıklamalarda bulundu. Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı Prens Faisal bin Farhan, Gazze'de derhal kalıcı ateşkes sağlanması gerektiğini belirterek, "Sivil yardımların girişi herhangi bir siyasi şarta bağlı olmamalıdır. Bu, uluslararası hukuka aykırıdır. Bu, Filistin halkını temel haklarından mahrum bırakmaktır" dedi. "İNŞALLAH ÖZGÜR FİLİSTİN'İ KURDUĞUMUZDA SİZLERİ ORADA AĞIRLAYACAĞIZ" Filistin Dışişleri Bakanı Riyad al-Maliki ise konuşmasında Filistin'in BM'ye tam üyeliği için yürütülen çabalara teşekkür etti. Maliki, Gazze'de ateşkesin sağlanmasının mutlak öncelik olduğunu, ardından Gazze'nin yeniden inşası ve siyasi çözüm sürecinin başlaması gerektiğini vurguladı. Riyad al-Maliki, "Filistin'i hâlâ tanımayan tüm ülkelere çağrımızdır: Filistin Devleti'ni tanıyın. Özgür Filistin için çalışıyoruz, Batı Şeria ile Gazze'yi birleştirme yönündeki çabalarımız sürecek. İnşallah özgür Filistin'i kurduğumuzda sizleri orada ağırlayacağız" ifadelerini kullandı. "KAHİRE'DE DÜZENLENECEK TOPLANTIDA GAZZE'NİN YENİDEN İNŞASINI KONUŞACAĞIZ" Mısır Dışişleri Bakanı ise basın toplantısında, ülkesinin Katar'la birlikte sürdürdüğü ateşkes arayışlarına dikkat çekti. Mısırlı Bakan, "İsrail ateşkese uymalıdır. 19 Ocak'ta sağlanan ateşkes İsrail tarafından ihlal edilmiştir. Kahire'de düzenlenecek toplantıda Gazze'nin yeniden inşasını konuşacağız. Bu konferans, Filistin halkının kendi vatanında onurlu bir yaşam sürmesi için önemli bir adımdır" dedi. Ayrıca "tehcir" konusunun kırmızı çizgileri olduğunu vurgulayan Mısır, Ürdün ile birlikte Filistinlilerin ana vatanlarından zorla göç ettirilmesine kesinlikle karşı olduklarını ilan etti. Toplantıda, Arap Ligi'nin hazırladığı Gazze'nin yeniden inşası planının desteklenmesi, insani yardımların önündeki tüm engellerin kaldırılması ve uluslararası toplumun daha aktif devreye girmesi gerektiği konusunda fikir birliği oluştu. Antalya'da düzenlenen bu üst düzey toplantının, aynı gün açılışı yapılacak Antalya Diplomasi Forumu'nun diplomatik atmosferini belirlemesi bekleniyor. Bakan Fidan'ın da ifade ettiği üzere, Filistin konusuna dair birçok toplantı ve görüşmenin Forum kapsamında sürdürüleceği öğrenildi.

Erdoğan’dan ADF 2025’te çarpıcı mesajlar: İsrail terör devletidir, dünya 5’ten büyüktür Haber

Erdoğan’dan ADF 2025’te çarpıcı mesajlar: İsrail terör devletidir, dünya 5’ten büyüktür

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 4. Antalya Diplomasi Forumu'nun (ADF 2025) resmi açılış konuşmasını yaparak önemli açıklamalarda bulundu. Forumun temasını oluşturan küresel sorunlara dikkat çeken Erdoğan, Türkiye'nin barış ve diyalog odaklı dış politika vizyonunu vurguladı. "ÇATIŞMA YERİNE DİYALOG, KUTUPLAŞMA YERİNE ORTAK AKLI TERCİH EDİYORUZ" Antalya Diplomasi Forumu'nun önemine değinen Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Çatışmaların yerine diyaloğu, kutuplaşmanın yerine ortak aklı ve küresel vicdanı tercih ettiğimizi bir kez daha ilan ediyoruz" ifadelerini kullandı. Erdoğan, sıkça dile getirdiği "Dünya 5'ten büyüktür, çünkü insanlık 5'ten büyüktür" sözünü yineleyerek, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin yapısındaki adaletsizliğe dikkat çekti. Türkiye'nin coğrafyasındaki rolüne vurgu yapan Erdoğan, "Biz bu coğrafyanın sadece sakinleri değiliz, aynı zamanda sahipleriyiz. Bin yıldır buradayız. İnşallah daha nice asırlar boyunca yine burada olacağız. Komşularla iyi ilişkiler tesis ederek, çatışan taraflar arasında diyalog köprüleri kurarak ülkemiz etrafında barış ve güvenlik kuşağı oluşturma çabasındayız" şeklinde konuştu. "REFAHIN EGEMEN OLDUĞU BİR BÖLGE VE DÜNYA İSTİYORUZ" Türkiye'nin temel amacının bölgesinde ve dünyada barışın hakim olması olduğunu belirten Erdoğan, "Biz çatışmanın değil uzlaşmanın, kan, gözyaşı, acı ve gerilimin değil refahın egemen olduğu bölge görmek, evlatlarımıza böyle bir dünya bırakmak istiyoruz" dedi. ERDOĞAN'DAN İSRAİL'E SERT TEPKİ: "TERÖR DEVLETİDİR, SOYKIRIM UYGULUYOR" Konuşmasının önemli bir bölümünü İsrail-Filistin meselesine ayıran Erdoğan, İsrail'in Gazze'deki eylemlerini en sert şekilde kınayarak, "İsrail'in katliamlarına sessiz kalmak bu suça ortak olmaktır. İsrail 1,5 senedir en temel insan haklarını hiçe sayarak, uluslararası hukuku ayaklar altına alarak Filistin halkına karşı apaçık bir soykırım uyguluyor" ifadelerini kullandı. Erdoğan, "Savaşta dahi olsa meşru bir devlet böyle hareket eder mi? Bunun adı devlet terörü değil midir? Onun için İsrail terör devletidir" diye konuştu. "FİLİSTİN HALKININ MÜCADELESİ KARALANAMAZ" Filistin halkının mücadelesine destek veren Erdoğan, "Bu zulme itiraz etmek, olabilecek en güçlü tepkiyi vermek bizim sadece kardeşlik değil aynı zamanda insanlık vazifemizdir. Filistin halkının işgal karşısındaki kahramanca mücadelesini kimse 'terörizm' yaftası vurarak karalayamaz" dedi. Türkiye'nin geçmişte Yahudilere kucak açtığını hatırlatan Erdoğan, "500 sene önce topraklarından kovulan İsrail halkını, Yahudileri bu topraklarda misafir ettik. O günkü Türkiye neyse bugünkü Türkiye'de aynısıdır" şeklinde konuştu. Erdoğan, uluslararası topluma da çağrıda bulunarak, "Başta BM Güvenlik Konseyi olmak üzere uluslararası toplumun tüm üyelerini bir kez daha akan kanı durdurmaya, Filistin halkının yanında olmaya davet ediyorum" dedi. SURİYE'DE KALICI İSTİKRAR VURGUSU Suriye meselesine de değinen Erdoğan, "8 Aralık devrimiyle sadece Suriye'de değil, tüm bölgemizde kalıcı istikrarın tesisine yönelik yakalanan fırsatın heba edilmesine izin veremeyiz. Soğuk kanlılığımızı, meseleleri diyalog yoluyla çözme tavrımızı kimse yanlış anlamamalı, sükunetimiz birilerini hatalı heveslere sürüklememeli" uyarısında bulundu. Erdoğan, "Suriye'nin toprak bütünlüğünün muhafazasında Trump ve Putin başta olmak üzere, bölgede nüfuz sahibi aktörlerle anlayış birliği ve yakın diyalog halindeyiz" bilgisini paylaştı. GAZZE'DE ATEŞKES ÇABALARINA VURGU İsrail'in Gazze'deki tutumuna eleştirilerini sürdüren Erdoğan, "İsrail'in Gazze'deki devlet terörü devam ettikçe, ateşkes çabaları sabote edildikçe, masumların üzerine bomba yağdıkça kalıcı barışın gelmesi oldukça zordur" ifadelerini kullandı. “KIBRIS TÜRKLERİNİN EGEMENLİĞİNİ TANIYANA KADAR MÜCADELE SÜRECEK” Kıbrıs meselesine de değinen Erdoğan, "Kıbrıs Türk halkının egemen eşitliği, eşit uluslararası statüsünün tescili için çabalarımızı artırdık. Adalet tecelli edene kadar bunu sabırla sürdüreceğiz" açıklamasını yaptı. Avrupa güvenliği konusuna da değinen Erdoğan, "Türkiye olmadan Avrupa güvenliğinin düşünülemeyeceği bir kez daha ortaya çıkmıştır. Türkiye, Avrupa güvenliği için gelecekte de sorumluluk almaya hazırdır" dedi.

3. Antalya Diplomasi Forumu, Küresel Liderleri Belek'te Haber

3. Antalya Diplomasi Forumu, Küresel Liderleri Belek'te

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın himayesinde ve Dışişleri Bakanlığının inisiyatifiyle gerçekleşecek Antalya Diplomasi Forumunun bu sene üçüncüsü düzenleniyor. Antalya Diplomasi Forumunda toplam 148 ülkenin devlet ve hükümet başkanları, bakanları, diplomatları, iş insanları, akademisyenleri ile düşünce kuruluşları, gençlik ve medya temsilcileri geniş kapsamlı görüş alışverişinde bulunmak üzere bir araya gelecek. Bu yılın ana teması "Krizler Döneminde Diplomasiyi Öne Çıkarmak" olarak belirlendi. Geçen yıl Kahramanmaraş'taki depremler nedeniyle ertelenen forum, bu yıl düzenleniyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkmenistan Milli Lideri ve Halk Maslahatı Başkanı Gurbangulu Berdimuhammedov ile bir araya geldi. Görüşmede, Türkiye ile Türkmenistan arasındaki ikili ilişkilerin yanı sıra bölgesel ve küresel konular ele alındı. Forum, Orta Doğu'dan Asya-Pasifik'e, Afrika'dan Latin Amerika'ya uzanan farklı coğrafyalarda önemli konuları ele alacak. İklim değişikliğinden teröre, gıda güvenliğinden uzay diplomasisine kadar birçok küresel mesele tartışılacak. Özellikle Gazze konusunun da gündeme geleceği forumda, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın eşi Emine Erdoğan'ın himayelerinde "Kadın, Barış ve Güvenlik" konulu yüksek düzeyli bir oturum düzenlenecek. 1-3 Mart tarihleri arasında gerçekleştirilecek Antalya Diplomasi Forumu 3 gün sürecek. Fotoğraflar: AA

Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
logo
İLKHABER-Gazetesi En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.