TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
SON DAKİKA
Hava Durumu
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

#Adana Emek ve Demokrasi Güçleri

İLKHABER-Gazetesi - Adana Emek ve Demokrasi Güçleri haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Adana Emek ve Demokrasi Güçleri haber sayfasında canlı gelişmelere ulaşabilirsiniz.

Adana'da Narin Güran için adalet talep edildi Haber

Adana'da Narin Güran için adalet talep edildi

Adana Emek ve Demokrasi Güçleri, Diyarbakır’da kaybolduktan 19 gün sonra cansız bedeni bulunan 8 yaşındaki Narin Güran için bir araya geldi. İnönü Parkı’nda toplanan grup, sloganlarla Atatürk Parkı’na kadar yürüyüş düzenledi ve ardından basın açıklaması yaptı. Helin Kaya’nın yaptığı açıklamada, Narin’in ölümüyle birlikte ülkede bir şekilde kaybolan çocuklar meselesine dikkat çekilerek, adaletin sağlanması talep edildi. “Yastayız ancak isyandayız da” Helin Kaya, “21 Ağustos 2024 tarihinde Diyarbakır’ın Bağlar ilçesinde kaybolan Narin Güran’ın cansız bedeni, 19 gün sonra bir dere yatağında bulundu. Bu dere yatağının daha önce defalarca arandığı ve Narin’in evine yalnızca 2-3 kilometre uzaklıkta olduğu bilgisi kamuoyuna yansıdı. 8 yaşındaki Narin’in ölümü münferit bir olay değil küçük ve herkesin birbirini tanıdığı bir köyde organize işlenen bir cinayettir. Yastayız ancak isyandayız da!” şeklinde konuştu. “Acımız büyük, üzüntülüyüz, öfkeliyiz” Kaya yaptığı açıklamada Narin’in diğer çocuklar gibi hayattan koparıldığına değinerek şunları söyledi: “Narin, yaşam hakkını elinden alan acımasız ve vahşi karanlık bir sürece kurban edilmiştir; Eylül gibi, Leyla gibi, Irmak gibi, Müslime gibi ve kayıp olup akıbetleri hala belli olmayan binlerce çocuk gibi. Ne yazık ki bu ülkede çocukların, kadınların, işçilerin katledilmeği tek bir gün bile yok! Acımız büyük, üzüntülüyüz, öfkeliyiz!” “2008 ve 2016 yılları arasında kaybolan çocuk sayısı 104 bin 531” Helin Kaya basın açıklamasında 2016 yılındaki TÜİK verilerine değindi. Helin, “2016 yılından bu yana kayıp çocuk verisi açıklamayan TÜİK’in  verilerine göre Türkiye'de hakkında resmi olarak kayıp müracaatı yapılan ve güvenlik birimleri ya da vatandaşlar tarafından bulunarak güvenlik birimlerine getirilen çocuk sayısı 2008 ve 2016 yılları arasında 104 bin 531’dir. Buna göre belirtilen tarih aralığında yılda ortalama 10 bin, günde 32 çocuk kaybolmuştur” diye ifade etti.  “Narin için adalet sağlanana kadar başta çocuk ve kadın kurumları olmak üzere tüm hakları dayanışmaya davet ediyoruz” Kaya, “Narin Güran’ın faillerinin bulunması ve cezalandırılmaları için ivedilikle etkin ve şeffaf bir soruşturma yürütülmelidir. Tüm soruların ve şüphelerin aydınlığa kavuşturulması gerekmektedir. Narin Güran’ı saygıyla anıyor bu suça ortak olan herkes hesap verene kadar mücadele edeceğimizin sözünü veriyoruz. Narin için adalet sağlanana kadar başta çocuk ve kadın kurumları olmak üzere tüm hakları dayanışmaya davet ediyoruz” dedi. Basın açıklaması bittikten sonra Narin için 5 dakika oturma eylemi yapıldı.

İliç faciasına Adana Emek ve Demokrasi Güçleri tepki gösterdi Haber

İliç faciasına Adana Emek ve Demokrasi Güçleri tepki gösterdi

Erzincan İliç'te 9 işçinin toprak altında kaldığı facianın ardından Adana Emek ve Demokrasi Güçleri basın açıklaması yaptı. Türk Tabipler Birliği 2. Başkanı Ali İhsan Ökten 2021 yılında yaşanan siyanür zehirlenmelerinde İliç’te yaptıkları incelemelerde rapor hazırlamış ve hazırladıkları raporu yayınladıklarına dikkat çekti. İLKHABER Gazetesi'nden Bayram Bulut'un haberine göre; İsmet İnönü Parkı içerisinde bir araya gelen Adana Emek ve Demokrasi Güçleri üyeleri adına KESK Adana Dönem Sözcüsü Belgin Işık hazırlanan basın metnini okudu. Faciada 9 işçinin, toprak altında ve kayıp olduğunu belirten Işık, “Kayan toprakla birlikte siyanürün Fırat nehrine ulaştığına ilişkin endişeler var. Yaşanacak can kaybının yanı sıra büyük bir doğa katliamı söz konusu. Bu felaket, tüm uyarılara, meslek odalarının itirazlarına, İliç yöre halkının mücadelesine rağmen yerli ve yabancı tekeller eliyle gerçekleştirilen bir katliamdır. Bütün yaşam alanları, doğal zenginliklerimiz; barajlar, santraller, madenler ile nefessiz bırakılıyor. Doğu Anadolu’nun ve bölge halkının sağlığı için olumsuz sonuçları olacak bir ekolojik kıyımla karşı karşıyayız” dedi.  Türk Tabipler Birliği 2. Başkanı Ali İhsan Ökten ise, 2021 yılında yaşanan siyanür zehirlenmelerinde İliç’te yaptıkları incelemelerde rapor hazırlamış ve hazırladıkları raporu yayınladıklarına dikkat çekti. Yaşanan durumun olabileceğini bildirdiklerini dile getiren Ökten, “2021 yılında yaptığımız açıklamada madenin tüm aşamalarında doğa ve insan sağlığı için tehditler içerdiği, biyolojik çeşitlilik, farklı su varlığı ve insan sağlığını tehdit edecek seviyede toksik kimyasal olan siyanürlü işleme işleminin yasaklanmasını ve siyanürün yasaklanmasını talep etmiştir. Ancak çevreciler ve TMMOB’nin de yaptığı uyarılar iktidar tarafından dikkat alınmadı. TTB olarak heyetimizi bugün sabahtan itibaren incelemeye başlamıştır. Raporu en kısa zamanda açıklayacağız” ifadelerini kullandı.

Adana Emek ve Demokrasi Güçleri açıklama yaptı Haber

Adana Emek ve Demokrasi Güçleri açıklama yaptı

CANSU ERSOY ADANA (İLKHABER) –Adana Emek ve Demokrasi Güçleri, Yargıtay 3. Ceza Dairesi’nin kararı sonrasında İnönü Parkı’nda basın açıklaması yaptı. Açıklamayı kurum adına Çağdaş Hukukçular Derneği Adana Şube Başkanı Av. Baran Taygun Metin okudu. Av. Metin, yaşadığımız coğrafyada geçtiğimiz günlerde iki hukuk ihlalinin meydana geldiğini vurguladı. Bunlardan birinin kamuoyunda dezenformasyon yasası olarak bilinen düzenlemeyle Türk Ceza Kanunu’nun 217 A maddesine ekleme yapılarak halka yanıltıcı bilgiyi alenen yayma suçunu oluşturan maddesiyle ilgili CHP’nin Anayasa Mahkemesi’ne yaptığı başvuru Anayasa Mahkemesi tarafından reddedilmesi olduğunu söyleyen Av. Metin, “Türkiye Cumhuriyeti yargısının uluslararası sözleşmeleri sürekli ihlal ettiğini her zaman dile getirmekteyiz. Ancak yaşadığımız son süreçte yargı, kendi iç hukukunu da ihlal edecek hale gelmiştir. Anayasa Mahkemesi bu ret kararıyla hem Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın ifade özgürlüğünü düzenleyen 26. Maddesini, hem de ulusal hukukun üzerinde kabul edilen Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 9. Ve 10. Maddelerini açık bir şekilde ihlal etmiştir. Bu kararla hem gazetecilerin üzerindeki yargı baskısının arttırılmasına hem de halkın haber alma hakkının ihlaline neden olmuştur” dedi. “ANAYASA MAHKEMESİ ÖZGÜR DEĞİLDİR” “Ancak bizler şunu çok iyi biliyoruz, Anayasa Mahkemesi özgür değildir” diyen Av. Metin, konuşmasını şöyle sürdürdü: “Yani bu coğrafyadaki yargı sisteminin en üst mahkemesini hatta bir yanıyla da Yüce Divanı oluşturan Anayasa Mahkemesi büyük bir siyasi baskı altındadır. Hatta şunu da çok iyi biliyoruz ki iktidar ve ortağının temsilcileri defalarca Anayasa Mahkemesi’nin kapatılmasını dile getirmiş ve getirmeye devam etmektedirler. Akp- Mhp koalisyonu uzun zamandır muhalif sesleri bastırmak için gerek hukuki düzenlemeler ile gerekse de hukuk dışı kararlar ile yargıyı sopa olarak kullanmaktadır. Bugün yargı makamları, güç çatışmalarına da sahne olmaktadır. Yine Anayasa Mahkemesi’nin ne kadar büyük bir baskı altında olduğu Yargıtay 3. Ceza Dairesi’nin bir kararıyla geçtiğimiz günlerde bir kez daha ortaya çıktı. Anayasa Mahkemesi’nin, Hatay Milletvekili Can Atalay’ın yaptığı başvuruyla ilgili olarak hak ihlali kararı vermesinden sonra hem Yerel Mahkeme hem de Yargıtay bu kararı tanımadığını açıklamıştır.” “BU DURUM TÜRKİYE’DE HUKUK SİSTEMİNİN İŞLEMEDİĞİNİ VE KUVVETLER AYRILIĞININ BİTTİĞİNİN GÖSTERGESİDİR“ Av. Metin, AYM’nin ilgili ihlal kararının öncelikle İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’ne gönderilmiş olduğuna değindi ve sözlerine şöyle devam etti: “Yerel mahkeme, tahliye konusunda karar vermeyerek dosyayı Yargıtay 3. Ceza Dairesi’ne göndermiştir. Yargıtay 3. Ceza Dairesi ise tam anlamıyla bir “hukuk darbesine” kalkışmıştır. İlgili kararda daire, Anayasa Mahkemesinin Can Atalay hakkında vermiş olduğu ihlal kararına uyulmamasına, milletvekilliğinin düşürülmesi için TBMM’ye gönderilmesine ve ihlal kararı veren Anayasa Mahkemesi üyeleri hakkında suç duyurusunda bulunulmasına dair karar vermiş ve bu akıl almaz karar ile Türkiye Hukuk tarihine kara bir leke daha eklemişlerdir. Yargıtay 3. Ceza Dairesinin Anayasa Mahkemesi üyeleri hakkında suç duyurusunda bulunması, Yargının siyasallaşmasının bir eseridir. Bu durum Türkiye’de hukuk sisteminin işlemediğini ve kuvvetler ayrılığının bittiğinin göstergesidir. Adana Emek ve Demokrasi Güçleri olarak buna karşı tavır alacağımızı Yasama Yürütme Yargı organları arasındaki görev ayrımının sonuna kadar hatırlatacağımızı tüm kamuoyuna bildiriyoruz.

Adana Emek ve Demokrasi Güçleri: İsrail’in Gazze’deki saldırıları insanlık suçudur Haber

Adana Emek ve Demokrasi Güçleri: İsrail’in Gazze’deki saldırıları insanlık suçudur

SERHAT AKARSU ADANA (İLKHABER) - Adana Emek ve Demokrasi Güçleri, İsrail'in Gazze'deki El-Ehli Baptist Hastanesi'ne yönelik saldırısını İnönü Parkı'nda düzenledikleri bir basın açıklaması ile protesto etti. Platform adına Türk Tabipleri Birliği (TTB) 2. Başkanı Doç. Dr. Ali İhsan Ökten tarafından yapılan konuşmada İsrail'in Gazze'deki Filistin topraklarındaki hastaneler dahil olmak üzere soykırıma varan saldırıları lanetlendi. Hamas'ın saldırısını fırsat bilip Gazze'yi tamamen işgal etmeyi hedefleyen İsrail'in gerçekleştirdiği saldırıların soykırım boyutuna ulaştığını ifade eden Ökten, İsrail'in, bu saldırılarla insanlık suçu işlemeye devam ettiğini belirterek, El-Ehli Baptist Hastanesi'ne yönelik bombalı saldırının ilk belirlemelerde en az 800 kişinin yaşamını yitirdiğini ancak her geçen saat bu sayının arttığını açıkladı. Dünya savaşları dahil olmak üzere hiçbir savaşta hastaneler, ambulanslar veya sağlık birimlerinin hedef alınmadığını vurguladı. İsrail'in sivil yerleşim yerlerini ayrım gözetmeksizin hedef aldığını ve bu saldırıları aralıksız olarak sürdürdüğünü belirten Ökten, bu durumu savaş suçu olarak nitelendirdi. İsrail'in uluslararası hukuku hiçe sayarak sivilleri hedef alan saldırılarını asla kabul etmediklerini ve şiddetle kınadıklarını dile getirdi. İsrail'e seslenerek tüm saldırıları durdurma, yaralılara müdahale için insani yardım koridorunu açma çağrısı yapan Ökten, aynı zamanda tüm dünya ülkelerine İsrail'in bu saldırılarına son verme ve yaptırım uygulama çağrısında bulundu. Gazze'ye acil sağlık, gıda, barınma desteği sağlanması ve yaralıların tedavisi ve nakli için yaşam koridoru açılması gerektiğini belirtti. İsrail'in Filistin'deki acımasız saldırılarına karşı tepkisiz kalmayacaklarını ve barış için ellerinden gelen her türlü eylemi yapacaklarını vurgulayan Ökten, savaşın, bir halk sağlığı sorunu olduğunu söyleyerek insanlık suçlarına karşı durulması gerektiğini belirtti ve tüm uluslararası kurumları bu insanlık trajedisini durdurmaya çağırdı.

10 Ekim Ankara Gar Katliamı Adana'da da unutulmadı Haber

10 Ekim Ankara Gar Katliamı Adana'da da unutulmadı

CANSU ERSOY ADANA (İLKHABER) -Üzerinden 8 yıl geçen 10 Ekim Ankara Gar Katliamı Adana'da da unutulmadı. Adana Gar önünde konuyla ilgili açıklama yapıldı. Açıklamayı Adana Emek ve Demokrasi Güçleri adına KESK Dönem Sözcüsü M. Eser Demirçin okudu. "10 Ekim Ankara Gar Katliamı üzerinden 8 yıl geçti" diyen Demirçin, "10 Ekim 2015’te düzenlediğimiz “Emek, Barış Ve Demokrasi Mitingi”ne yapılan saldırıda 104 arkadaşımızı yitirdik, 500’e yakın arkadaşımız ise yaralandı. Aradan geçen 8 yılda patlamadan kaynaklı çok sayıda arkadaşımız farklı organ kayıplarıyla hayatlarını devam ettirmeye çalışmaktadır" dedi. 8 yılın herkesi aynı şekilde etkilemediğinden bahseden Demirçin, "Yüreğimiz kan ağlarken birileri statlarda  barış karanfillerimizi yuhalattı, insanlık suçları işleyen cani bir örgüte selam yolladı! Bizler ülkemizin geleceğine kara bir leke olarak düşen katliamda yitirdiklerimizi birer birer toprağa defnettiğimiz sıralarda katliamı önlemek bir yana adeta yol veren iktidar anketlerle oy hesabı derdine düştü. Katliam milyonların ruhunda, yüreğinde derin yaralar açarken, acının bir nebze olsun hafiflemesi için katliamın gerçek sorumlularının yakalanmasını beklerken yetkililer 'kokteyl örgüt' diyerek ilk karartmayı yaptılar. Barış karanfillerimizin aileleri, yakınları, avukatları ve biz mücadele arkadaşları katliamın gerçek suçlularının açığa çıkması için kılı kırk yararak belge ve delil ararken idareciler delilleri “dolaplarda unuttular”, kimisini de imha ettiler" diye belirtti. "GELİNEN AŞAMADA ORTAYA ÇIKAN GERÇEKLER BU KATLİAMIN ÖNÜNÜN AÇILDIĞI GÖSTERİLMEKTEDİR" Demirçin, "10 Ekim katliamından önce aynı merkezden planlandığı düşünülen 5 Haziran 2015 Diyarbakır ve 20 Temmuz 2015 Suruç katliamları yaşandı. Her üç katliamın sadece planlaması değil sözümüz ona 'ihmaller zinciri' de büyük benzerlikler taşımaktadır. Her ne hikmetse her üç katliamın öncesinde güvenlik güçleri ortadan kaybolmuş, arama noktaları kaldırılmıştır! Her üç katliamın dava süreci de birkaç maşaya ceza verilerek kapatılmak istenmektedir. Ve katliamlar zincirinin iktidarı sarsılan AKP’nin yeniden çoğunluğu sağlamasıyla bıçakla kesilir gibi kesilmesi sürecin politik arka planı için kafalardaki en önemli soru olarak varlığını korumaktadır" dedi ve konuşmasını şu şekilde sürdürdü: "10 Ekim Ankara Gar Katliamı, Türkiye devletinin başkentinin ortasında, bütün güvenlik bürokrasinin gözleri önünde gerçekleşti. Katliamı gerçekleştiren canilerin istihbarat tarafından takip edildiği, canlı bomba ihbarının olduğu, katliam sorumlularının istihbarat görevlileri ile katliam öncesinde ve sonrasında görüştüğü çok sayıda belge ile kanıtlandı. Katliamı gerçekleştiren IŞİD katilleri, patlama malzemeleri ile binlerce kilometre yolu adeta elini kolunu sallayarak, her hangi bir kontrole tabi olmadan geçti. Gelinen aşamada ortaya çıkan gerçekler bu katliamın önünün açıldığı göstermektedir. Sadece katliamın önü açılmamış, yüzlerce insan bir nefesle yaşama tutunmaya çalışırken, binlerce insanın yardım çığlığı yeri göğü inletirken, kamu görevlisi sıfatını taşıyanlardan bazıları alana gelen ambulansları durdurmuş, bazıları yerde yatan yaralılara biber gazı sıkarak, yardım etmeye çalışanlara saldırmıştır. Ambulanslardan önce TOMAlar, zırhlı araçlar alana gelmiştir!" "SAVCILIĞIN ALIĞI KISITLILIK KARARIYLA DOSYA GİZLENMEKTEDİR" "Katliam sorumlusu olmasına karşın kimliği tespit edilemediği iddia edilen, fotoğraf ve videolarda apaçık görünen ve X-Y diye kodlanan kişiler hakkındaki dosyada 5 yıldır tek bir işlem yapılmamıştır" diyen Demirçin, "Katliamla bağlantılı oldukları tespit edilen ve açık kimlikleri bilinen IŞİD militanları hakkında bir işlem yapılmadığı gibi, bütün evraklar avukatlarca sunulmasına karşın savcılığın aldığı kısıtlılık kararıyla dosya gizlenmektedir. Katliamın planlayıcısı ihbar edildiği, katliamdan bir gün önce kimlik bilgileri tespit edildiği halde hakkında hiçbir işlem yapmayan kamu görevlileri ve yargılama boyunca delilleri gizleyerek, evrak göndermekten imtina ederek görevini yapmayan kamu görevlileri hakkında tek bir işlem yapılmamıştır. Kamu görevlilerinin sorumluluklarını ortaya seren mülkiye müfettişleri raporunun elde edilmesi için açılan ve kazanılan davaya rağmen bugün hala evraklar katılan avukatlarına verilmemiştir" de diyerek 8 yıldır katliamın aydınlatılması, gerçek faillerin açığa çıkarılması için talep edilen esaslı bilgi ve belgelerin neredeyse tamamının reddedildiğini söyledi. "10 EKİM KATLİAMININ UNUTULMASINA İZİN VERMEYECEĞİZ" Barış Karanfillerinin bu ülkenin eşitlikçi, laik, insan haklarına dayalı, demokratik bir hukuk devleti olması için mücadele eden herkesin yüreğinde olduğunu belirten Demirçin, açıklamasına şu şekilde son verdi: "Hiçbir canımızın hatırasına gölge düşürülmesine, 10 Ekim Katliamının unutulmasına izin vermeyeceğiz. Adalet mücadelemiz bu katliamda katillere yol verenler ve katliamın asıl sorumluları yargı önüne çıkarılıncaya ve cezalandırılıncaya kadar devam edecektir. Bugün; 42 ilde defnettiğimiz canlarımızın, yüzlerce yaralımızın ve on binlerce yoldaşımızın sözü işçilerin, kamu emekçilerinin eylemlerinde ve grevlerinde, kadınların özgürlük mücadelesinde, ekoloji savunusunda yaşıyor. Bizler IŞİD’e ve IŞİD zihniyetine, gericiliğe, laiklik karşıtı faaliyetlere, halklarımızın düşmanlaştırılmasına teslim olmadık, olmayacağız. Ülkemizde, bölgemizde ve dünyada bedeli ne olursa olsun barış politikasından ısrar etmeye devam edeceğiz. Yitirdiğimiz arkadaşlarımızın bizlere bıraktığı en değerli miras olan emek, barış, demokrasi mücadelesini hep beraber, kol kola omuz omuza büyütmeye kararlıyız. Er ya da geç, sorumlular cezalandırılacak; emek kazanacak, demokrasi kazanacak, barış kazanacak." Yapılan açıklamanın ardından karanfiller bırakıldı.

En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.