TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
SON DAKİKA
Hava Durumu
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

#Adana Ekoloji Platformu

İLKHABER-Gazetesi - Adana Ekoloji Platformu haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Adana Ekoloji Platformu haber sayfasında canlı gelişmelere ulaşabilirsiniz.

Adana Büyükşehir Belediyesi'nden Haber

Adana Büyükşehir Belediyesi'nden "Ağaç kesimiyle hiçbir ilgimiz yok" açıklaması

Adana'da, Yaşar Kemal Yürüyüş Parkuru'nda yapılan ağaç kesimi tartışmalara yol açtı. TMMOB Adana İKK ve Adana Ekoloji Platformu, ağaçların kesilmesinden dolayı Adana Büyükşehir Belediyesi'ni suçladı. Ancak belediye, yaptığı açıklamada ağaç kesimiyle hiçbir ilgilerinin olmadığını belirterek iddiaları reddetti. TMMOB ve Adana Ekoloji Platformu'ndan Yaşar Kemal Yürüyüş Parkuru'nda gerçekleştirilen ağaç katliamına tepki TMMOB Adana İKK ve Adana Ekoloji Platformu temsilcileri, İMO Adana Şubesi'nde düzenlenen basın toplantısında ağaç kesimiyle ilgili suçlamalarını dile getirmişti. TMMOB Adana İKK Sekreteri Kerem Şahin tarafından okunan açıklamada, “Ağaçların kesildiği yer, mülkiyeti Adana Büyükşehir Belediyesi’ne ait olup, Gençlik ve Spor İl Müdürlüğü’ne tahsis edilmiş bir alandır. Bu nedenle, bu katliamda Adana Büyükşehir Belediyesi neden yer alıyor, anlamakta zorlanıyoruz” ifadeleri kulllanmıştı. "Biz Yıkan Değil, Yapan ve Yaşatan Bir Belediyeyiz" Adana Büyükşehir Belediyesi'nden yapılan yazılı açıklamada, "Yaşar Kemal Yürüyüş Parkuru'nda yapılan ağaç kesimiyle belediyemizin hiçbir ilgisi yoktur. Bahse konu alan Adana Büyükşehir Belediyesi'nin yetki alanında değildir. Biz yıkan, yok eden değil, yapan ve yaşatan bir belediyeyiz. Asılsız haberlere ve iftiralara itibar etmeyin," denildi.

Gökoğlu: Sel ve kuraklık felaketlerine karşı acil önlemler alınmalı Haber

Gökoğlu: Sel ve kuraklık felaketlerine karşı acil önlemler alınmalı

Adana'nın 6 Şubat depremlerinden derin yaralar aldığı bir dönemde, Seyhan Belediyesi'nin afete yönelik çalışmaları hız kesmeden devam ediyor. Bu kapsamda düzenlenen "Seyhan Belediyesi 2025-2029 Stratejik Planı ve Afet Yönetimi Çalıştayı"nda, sivil toplum kuruluşları ve TMMOB'a bağlı odaların yanı sıra Adana Ekoloji Platformu da yer aldı. Çalıştayda konuşan Adana Ekoloji Platformu sözcüsü Yaşar Gökoğlu, olası afetlere hazırlık ve iklim krizine karşı alınması gereken önlemler üzerine görüşlerini paylaştı. Yaşar Gökoğlu, “Yaşanan iklim yıkımı ‘afet’ olarak kabul edilmelidir. Kentsel ısı adası etkisinin azaltılmasına yönelik çalışmalar yapılmalıdır. Artan sıcaklıklardan en çok etkilenecek olan yaşlılar ve kronik hastalıkları olanlar için özel bir çalışma yürütülmelidir” dedi. “Yaşanacak olan kuraklık afetine karşı önlemler alınmalıdır” Sel felaketlerine karşı belediyenin hazırlık yapması gerektiğini belirten Yaşar Gökoğlu şunları söyledi: “İklim krizi sonucu ani ve olağan dışı yağışlar sonucu oluşacak sel afetine karşı belediye araç ve ekipman hazırlığı yapmalıdır. Yaşanan ve giderek artış göstererek yaşanacak olan kuraklık afetine karşı önlemler alınmalıdır. Seyhan İlçe sınırlarında yaşayan ve tarımsal üretim yapanlarla Seyhan Belediyesi güçlü bir organizasyon ile bağ kurmalıdır. Kuraklığa dayanıklı ürünlere geçilmesi, kapalı sistem sulama gibi konularda teşvik ve ikna yoluyla üreticilerle görüşmeler yapılmalıdır.” “Kent içinde ve kırsal alanlarda yağmur suyu depolama sistemleri kurulmalı” Yaşar Gökoğlu, “Kent içinde ve kırsal alanlarda yağmur suyu depolama sistemleri kurulmalı, Seyhan Belediyesi örnek olabilecek uygulamalar yapmalıdır. Kuraklığa uygun peyzaj ile ilgili çalışmalar yapılmalı, çok fazla su isteyen çim uygulamasından vazgeçilmelidir” diye ifade etti.

Sokak hayvanları için, bebek arabasında köpeğini getirdi Haber

Sokak hayvanları için, bebek arabasında köpeğini getirdi

Adana Ekoloji Platformu’ndan Yaşar Gökoğlu, sorunu çözecek mercilerin belediyelerin olduğunu söyledi. Belediyelerin görevlerini yerine getirmesi durumunda bu yasaya gerek kalmayacağının altını çizen Gökoğlu, “Belediler sorumluluklarını yerine getirerek, kısırlaştırma yapabilirler. Bu hayvanların bakımını yapabilirler. Ancak yapılamadığı için, yada yapılanın yetersiz kaldığı için bu gün durum bu hale geldi” dedi. İlkhaber Gazetesi'nden Bayram BULUT'un haberine göre; Adana Ekoloji Platformu Üyesi Avukat Sevil Aracı Bek ise, kendilerinin merhamet değil, adalet istediklerini söyledi. Yerel yönetimlerin yapamadıklarını, yıllardır hayvanseverlerin kendi imkanları ile yaptıklarına dikkat çeken Bek, “Diğer taraftan, Türkiye'de sokakta yaşayan hayvanları gerektiği gibi yaşatmak için yıllardır elini taşın altına koymayan devlet kurumlarının ve yerel yönetimlerin yapmadıklarını, hayvan severler ve hayvan hakkı savunucuları, ekonomik ve fiziksel tüm zorluklara rağmen, kısıtlı imkanları dahilinde yapmaya çalışıyor. Biz elimizi taşın altına yıllardır koyuyoruz. Barınaklara hapsetmeyi planladığınız köpekleri, zaten evleri ağzına kadar dolu olan hayvanseverlerin kurtarmasını beklemeniz, hayvanlarla birlikte hayvanseverleri de bir kez daha hedef tahtası haline getirmenin bir başka örneğidir” diye konuştu.   Kanunla bakım evi açma ve kısırlaştırma konusunun var olduğuna vurgu yapan Bek, “Geçicibakımevi açma ve kısırlaştırma zorunluluğu 5199 sayılı kanunun çıktığı 2004 yılından beri var. Yasanın güncellendiği 2021 yılında da, nüfusu 25 bin ile 75 bin arası olan belediyelere 31 Aralık 2024, 75 binin üstündekilere ise 31 Aralık 2022'ye kadar bakımevi kurma zorunluluğu getirilmişti. Halihazırda Türkiye’de 1389 belediyenin 1130’unda geçici bakımevi yok. Birçok belediyede Veteriner İşleri Müdürlükleri bile yok. Varolanların çoğu kısırlaştırma ve rehabilitasyon görevlerini yapmadığı gibi, köpekleri dağ başlarına, ormanlara, çöplüklere atarak köpek nüfusunun artmasına, açlık ve susuzluktan travmatize olmalarına neden oluyorlar” şeklinde konuştu. Tek sorunun köpeklermiş gibi davranılmasının doğru olmadığını söyleyen Bek, “Örnek gösterilen Konya Barınağı olmak üzere Türkiye’nin neredeyse tüm barınakları, belediye çalışanları eliyle ve başkanların talimatlarıyla köpekleri kapalı kapılar ardında işkenceyle öldürüyor, hastalık ve açlık sonucu ölmelerine göz yumuyor. Barınaklarda türlü şekillerde katliam yaşanırken, şimdi milyonlarca köpeğin hapsedilmesi durumunda, yeterli bakım sağlanacağına, veteriner hekim istihdam edileceğine bize kimse inandıramaz. Türk Veteriner Hekimler Birliği Merkez Konseyi üyeleri basına verdikleri demeçlerde Türkiye’de kuduz hastalığının artmasıyla ilgili hiçbir bilimsel veri olmadığını vurgulayarak, bu söylemin hayvan düşmanlığını körüklemekten başka hiçbir işe yaramadığını söylüyor. Dahası, bugün ülkede başka hiçbir ekonomik, siyasi ve sosyolojik sorun yokmuşçasına, açlık sınırında yaşamıyormuşuz gibi, barınma en temel sorunlarımızdan biri değilmiş gibi, sokak köpekleri Türkiye’nin en önemli sorunu olarak lanse ediliyor, koskoca mecliste günlerdir sokak köpekleri konuşuluyor” ifadelerini kullandı.

Hayvanseverlerden sokak hayvanlarının uyutulmasını öngören yasa teklifine tepki Haber

Hayvanseverlerden sokak hayvanlarının uyutulmasını öngören yasa teklifine tepki

Sokak hayvanlarının uyutulmasını öngören yasa teklifine karşı çıkan hayvanseverler, hayvanlarıyla birlikte geldikleri Atatürk Parkı’nda bir açıklama yaptı. Hayvanseverler, yapılmak istenenin uyutmak değil, öldürmek olduğunu ileri sürerek, "Sokak hayvanlarının uyutulmasına izin vermeyeceğiz. Önce bizi uyutsunlar" diyerek yasanın geri çekilmesini istedi ve yasa geri çekilene kadar sokakta olacaklarını ve eylemlerini sürdüreceklerini açıkladı. Adana Ekoloji Platformu'nun çağrısıyla Atatürk Parkı’nda toplanan hayvanseverler, ellerinde hayvanlara yaşam hakkı isteyen pankartlarla toplantıya katıldı. Yaşam hakkının vazgeçilmez ve dokunulmaz bir hak olduğunu belirten hayvanseverler, herkesin üzerine düşen görevi yapmasını ve hayvanların yaşam hakkına dokunulmamasını istedi. Toplantıda grup adına açıklamayı Adana Ekoloji Platformu Sözcüsü Gamze Aktaş yaptı. Aktaş, TBMM komisyonunda görüşülmeye başlanan yasa tasarısının, sokakta yaşayan hayvanların toplanıp, öldürülmesini öngördüğünü belirterek, "Bu durum açık bir yaşam hakkı ihlalidir. Türcülüğün ırkçılıktan farkı yoktur. Tüm canlılar yaşam hakkına sahiptir. Sokak köpeklerini tamamen ortadan kaldırmak için yıllardır akla ve vicdana aykırı, kirli bir kampanya sürdürüldüğünü biliyoruz. 2000'li yılların ortalarından bu yana sokakta yaşayan hayvanları toplamak, hapsetmek ve öldürmek için şimdi, bu ırkçı ve ölümcül kampanyalarını gerçeğe dönüştürmek istiyorlar. İktidar partisinin grup toplantısında “bitirin artık bu işi” talimatının verildiğini hatırlıyoruz" dedi. Yıllardır 5199 sayılı Hayvanları Koruma Kanunu'nun "kısırlaştır, aşılat, yerinde yaşat" ilkesini temel alan 6. maddesini delmek isteyenlerle mücadele ettiklerini aktaran Aktaş, “Hayvanların haklarını korumakla yükümlü olanlar onları korumak yerine öldürmeyi hedefleyerek suç işliyor. Halkın oyları ile seçilmişler halkı kutuplaştırmaya ve halkın dengesini bozmaya çalışıyor. Provokasyon ve dezenformasyonla köpekleri ve yaşam savunucularını canavarlaştıran ama bir türlü kapatılmayan sözde dernekler de, adeta sözcülük yapıyor” ifadelerini kullandı. Yerel yönetimleri görevlerini yerine getirmemekle suçlayan Aktaş, "20 yıldır kanunda yer alan yükümlülüklerini yerine getirmeyen, yani hayvanları kısırlaştırmayan, besleme, bakım ve rehabilitasyonlarını yapmayan, onları başka ilçelere, ormanlara, çöplüklere atan ve popülasyonun artmasına sebep olan belediyelerin suçunu köpeklere atamazsınız. Hissiz birer eşyaymış gibi, hayvanların kataloglardan, internetten, merdivenaltından yasal ve yasadışı üretimine, satışına ve ticaretine izin verip hayvan terk etme fiillerine caydırıcı cezalar getirmeyen yasa yapıcıların sorumluluğunu köpeklere yıkamazsınız.” dedi. Aktaş, belediyelerin katliam planı olarak tanımladığı yasa tasarısına karşı olduklarını açık şekilde beyan etmelerini istedi. "Yerel yönetimler bölgemizdeki hayvanların korunması, beslenmesi, doğal ortamlarında, yani sokaklarda, insanlarla, bizlerle rahatça yaşamlarını sürdürebilecekleri şartları sağlayacak çalışmaları yapmak zorundalar. Yıllardır yapılması gereken tek şey kısırlaştırıp, aşılatıp, yaşatmakken ilk bütçe kesintisi her zaman ölüm kampları barınaklar oluyor. Belediyelerin sözde yüklü borçlarının cezasını her zaman olduğu gibi hayvanlar çekiyor. Bugün bu katliam yasasının çıkmasının tek sebebi görevini yapmayan belediyelerdir" ifadelerini kullandı. Sokaktaki canları asla bırakmayacaklarını anlatan Aktaş, "Bizler, hayvanlarla 12 bin yıldır devam eden ortak yaşamımızı korumaya kararlıyız. Sokaktaki her bir canı canımız pahasına savunmaktan asla vazgeçmeyeceğiz. Hayvanlarla birlikte sokakta özgürce yaşamaya devam edeceğiz. Tüm hayvanseverlerle, doğa severlerle, bütün platformlarla birlikte hayvan cinayetlerinin başlatılmak istenmesine bugün burada "Dur" dediğimiz gibi her gün her alanda, sonucu ne olursa olsun mücadele etmeye yılmadan devam edeceğiz."

Adana’da bisiklet ulaşım aracı olmalı Haber

Adana’da bisiklet ulaşım aracı olmalı

Adana Ekoloji Platformu üyesi Yaşar Gökoğlu,  Adana, bisikletin ulaşım aracı olarak yaygınlaşması gerektiği belirtti. İLKHABER Gazetesi'nden Bayram Bulut'un haberine göre; Gökoğlu, seçilecek yerel yönetimlerden beklentilerini gazetemize açıkladı. Adana, bisikletin ulaşım aracı olarak yaygınlaşması gerektiğinin altını çizen Gökoğlu, “Kent içi ulaşımda bisikletin yaygınlaşması belediyeler tarafından teşvik edilmeli ve bisiklet yolları çoğaltılmalıdır. Adana, bisikletin ulaşım aracı olarak yaygınlaşması için ideal düzlükte bir şehir özelliğine sahiptir. Yapılan bisiklet yollarının işgal edilmesi önlenmelidir” dedi. Gökoğlu, tüketici ile küçük üreticiyi buluşturan, gıda güvenliğini sağlayan ve, Bisiklet dostu yerel yönetimler istediklerini söyledi. Kırsal alanda yaşayan ve geleneksel üretim yapan küçük üretici ile kentte yaşayan tüketicilerin buluşmasını sağlayıcı pazarlar açılmalısı gerektiğini anlatan Gökoğlu, “Sağlıklı gıda üretim ve tüketim kooperatifçiliği teşvik edilmeli, belediyeler bu konuda öncü rol oynamalıdır. Bu tür girişimlerin aynı zamanda yörede işsizliği önleyici etkisi de olacaktır. Kentimizde bu konuda yaşanan bazı güzel, fakat küçük ölçekli örnekler yaygınlaştırılmalıdır” diye konuştu. Yerel yönetimlerin güvenli gıdalar sağlamada da önemli bir üstlenmesi gerektiğini işaret eden Gökoğlu, “Belediyeler sebze ve meyve hallerinde kimyasal ilaç kalıntılarını belirleyebilecek ölçüm cihazları bulundurmalıdır. Başka ülkelerin almadığı tehlikeli gıdaların halkımıza yedirilmesi önlenmelidir. Gıda güvenliği konusunda ilgili bakanlığın il müdürlüğü görevli olsa da, belediyeler sadece fiyat denetimi yapmamalı, sağlıklı gıdaya erişim hakkımızı sağlamak adına lokanta, kafeterya ve gıda ürünleri satan işyerlerini sıklıkla kontrol etmelidir” ifadelerini kullandı.

Adana’da soba dumanından kaynaklanan hava kirliliği korkutucu seviyelere yükseldi Haber

Adana’da soba dumanından kaynaklanan hava kirliliği korkutucu seviyelere yükseldi

Adana’da Ekoloji Platformu üyeleri ve vatandaşlar kış aylarında yaşanan hava kirliliğine dikkat çekerek, ücretsiz kömür yardımı yerine insanlara elektrik yardımı yapılarak kömür yakılmasının önüne geçilmesi gerektiğini söyledi. İLKHABER Gazetesi'nden Bayram Bulut'un haberine göre; Kış aylarının akşam saatlerindeki en büyük sorunlarından olan soba bacalarından çıkan dumanlar, her yıl olduğu gibi bu yılda etkisini göstermeye devam ediyor. Dünya Sağlık Örgütü standartlarına göre 20 miligram olması gereken havadaki kirlilik miktarı, Türkiye'de yayınlanan Sağlık Bakanlığı standartlarına göre de 80 miligram civarında. Adana'da ise 2018 yılında 534 mikrogram olarak ölçüldü. En son ölçülen rakam ise  170 mikrogram olarak ölçümlere yansıdı. Akşam belirli saatlerde yoğunlaşan soba dumanı vatandaşlara neredeyse nefes bile aldırmıyor. Özellikle kentte müstakil evlerin bulunduğu mahallelerde duman daha fazla hissediliyor. SUNTUR: ELEKTRİK YARDIMI YAPILSIN Adana Tabip Odası Başkanı Uzman Doktor Ahmet Suntur, Adana Ekoloji Platformu üyeleri ve vatandaşlar dağıtılan kömürler yerine soba yakan yurttaşlara elektrik yardımı yapılmasını istedi. Ekoloji Platformu Üyesi Avukat Tugay Bek, havaların soğumasıyla birlikte her kış olduğu gibi hava kirliliği oranının bu yılda arttığını söyledi. Halka ücretsiz dağıtılan kömürlere vurgu yapan Bek, “Bunun temel nedenlerinden birisinin de özellikle dar gelirlilerin, yoksulların yaşamış olduğu semtlerde belediyelerin veya merkezi hükümetin halka kömür dağıtıyor olması. Yani ısınma halen ilimizde doğal gaz olmasına rağmen kömürle çözmeye çalışan bir yoksul halk kitlesi var” dedi. BEK: ELEKTRİK ENERJİSİ ÖNERİLDİ Kendilerinin bir önerilerinin olduğunu belirten Bek, “Bizlerin önerisi şu. Evvela Devlet Sosyal Yardım adı altında belediyeler veya merkezi hükümet eğer halka kömür dağıtıyorsa bunun yerine elektrik tüketiminde kış döneminde faturalarda bir indirim veya bir miktarını karşılama şeklinde sosyal yardımı daha çevreci bir boyutta değiştirebilir diye düşünüyoruz. Çünkü kömür yerine şayet aynı evlerde elektrik yoluyla klimalar veya ısıtıcılar vasıtasıyla ısınma sorununu halk çözerse  çevre kirliliğinin kısmen hava kirliliğinin azalacağı düşüncesindeyiz” diye konuştu. GÖKOĞLU: ADANA HAVASI EN KİRLİ ÜÇÜNCÜ ŞEHİR Ekoloji Platformu Sözcüsü Yaşar Gökoğlu ise, Adana’nın Türkiye'de havası en kirli üçüncü şehir ilan edildiğine dikkat çekti. Yoksullar üşümesinler diye aralık, ocak, şubat aylarında aile başına 500 kilogram kömür dağıtıldığını anlatan Gökoğlu, “Kömürler kısa sürede yakılıyor. Sonra insanlar ne bulursa onu yakıyor. Plastik atık, araba lastikleri yakılıyor. Bunlardan çıkan gazlar Adana'nın üstüne çöküyor. Kömürün esası karbondur. Yani yüzde 90’ı karbondur. Bunu yapacaklarına madem yoksulları soğuktan korumak istiyorlar,  Aralık, Ocak ve Şubat aylarında elektrik faturalarının yarısını devlet ödesin. Yani bu kömürü maden ocağında çıkartmak onu paketlemek, onu nakletmek. Adana'da evlere kadar dağıtma masrafından daha düşük bir parayla aynı şeyi yapabilirsiniz diyoruz” şeklinde konuştu. GÖKOĞLU: ARTIK YETER Kömür kullanımına son verilmesi gerektiğine vurgu yapan Gökoğlu, “Adana Ekolojik Platformu olarak buna artık bir son verilmesi gerektiğini, Adana'nın Türkiye'nin havası en kirli şehirlerarasından çıkarılması gerektiğini düşünüyoruz. Çünkü bizim yumurtalık ilçesinde, su gözünde Zaten iki kömür santrali bir saatte bin ton kömür yakarak ortalığı zehirliyor. Kış aylarında Adana'da her aileye yarım ton kömür dağıtarak buna tuz biber ekiyorlar. Artık yeter. Adana'da yaşayan bir yurttaş olarak kışın kömür  kullanıma son verilsin istiyorum” ifadelerini kullandı. KAYA: NEFES ALAMIYORUZ Akşam saatlerinde bazı mahallelerde nefes bile alınmadığını anlatan vatandaşlardan Ahmet Kaya ise, “Akrabalarımızın yaşadığı semte gittiğimde oradaki yoğun hava kirliliğini iliklerimize kadar hissediyoruz. Ciğerlerimize kadar hissediyoruz. Kömür yakıyorlar. Oradaki o kötü koku gerçekten rahatsız ediyor nefes alamıyoruz. Doğalgaz kullanımının yaygın olduğu bir semtte oturuyorum. Kendi evimize gittiğimizde hava birden değişiyor. Bundan dolayı Adana'da elektrik tüketiminde yoksul mahallelere elektrik tüketim desteği vermelerini istiyoruz.  Sosyal yardımlaşma vakfından kömür dağıtımı yerine elektrik tüketimine destek olmalarını istiyoruz” dedi. BEK: AİLELERİN ISINMALARINA TEK BAŞINA YETEBİLECEK BİR MİKTAR DA DEĞİL Avukat Sevil Aracı Bek’de,  oluşan hava kirliliğinin Sosyal Yardımlaşma Vakfı tarafından yoksul ailelere dağıtılan kömür olduğunu düşündüğünü belirtti. Sosyal yardımlaşma vakfı aile başına 500 kilogram kadar olmak üzere her yıl kömür yardımında bulunulduğunu söyleyen Bek, “Ancak bu kömürü aslında ailelerin ısınmalarına tek başına yetebilecek bir miktar da değil” dedi. BEK: ADANA'DA HAVA KİRLİLİĞİ EN SON 534 MİLİGRAM Dünya Sağlık Örgütü standartlarına göre 20 miligram olması gereken havadaki kirlilik miktarının Türkiye'de yayınlanan Sağlık Bakanlığı standartlarına göre de 80 miligram civarında olduğunu dile getiren Bek sözlerini şöyle sürdürdü; “Adana'da ise 2018 verilerine göre 534 miligram olarak ölçülmüş durumda. Yalnız bu ölçüm aslında hatalı bir ölçüm. Çünkü bu kömür dağıtımı yapılan yerler daha çok yoksul halkın yaşadığı yerler ve oralarda oluşan hava kirliliği tek başına ölçülmediği için tüm il ve tüm ilçelerin ortalaması alınarak verildiği için böyle bir rakam gözüküyor. Aslında bizim hissettiğimiz özellikle o mahallelerde hava kirliliği çok daha yoğun. Ve insan sağlığını çok olumsuz etkiler nitelikte. Biz buna bir çözüm getirilmesi gerektiğini düşünüyoruz. Bu kömürün üretiminden,  sağlanmasından, dağıtılmasına kadar pek çok maliyete neden olan bir yakıt zaten üstelik pek çok kazalarla da gündeme geliyor.  Ülkemizde maden kazaları da çok fazla yaşanıyor ve ölümlerle sonuçlanan maden kazaları çok yaşandı. Bu nedenle aslında çıkarılmaması gereken bir maden olduğunu düşünüyoruz biz. Çok daha kolaylıkla alternatifleri üretilebilir, doğal gaz getirilebilir bu mahallelere de yine devlet katkısıyla getirilebilir” POLAT: SOBA DUMANI BELİRLİ SAATLERDE YOĞUNLAŞIYOR Vatandaşlardan Mustafa Polat’da,  akşamları soba dumanından çok rahatsız olduklarını belirterek,  “Akşam belirli saatlerde dışarıda nefes alamayacak duruma geliyoruz. Her zaman olmasa da sobaların yakıldığı belirli saatlerde duman çöküyor. Yakılan ucuz kömürlerden olduğunu düşünüyorum. Elektrikle çalışan soba ve klima çalıştıramıyoruz. Çünkü elektrik aşırı zamlandı. Soba yakıyoruz. Odun ve kömür fiyatları da aşırı yükseldi. Ne yapacağımızı bilmiyoruz. Mahallelerde çıkan soba dumanlarına bakarsanız insanların artık atacakları yakılabilinecek durumda olan eşyalarını çöpe atmak yerine parçalayarak sobada yaktıklarını anlayabilirsiniz” dedi. SUNTUR: KAPALI ORTAMLARDA OLMAYA DİKKAT ETMELİYİZ Adana Tabip Odası Başkanı Doktor Ahmet Suntur ise, soba dumanları nedeniyle havanın   kirli olduğu saatlerde özellikle kapalı ortamlarda bulunmaya dikkat edilmesi gerektiğini belirterek, “Adana şehir merkezinde özellikle güney taraflarında dağıtılan kömürlerle soba yakılmaktadır. Bu sobalardan sadece kömür değil, naylon poşet, lastik ne bulursa insanlar yakabiliyorlar. Bu da çevre kirliliğine, solunan havanın kirlenmesine neden oluyor. Solunan havanın kirlenmesi neticesinde de. Tabii ki KOAH (Kronik Obstrüktif Akciğer Hastalığı), astım gibi hastalıklar sıklıkla artmaktadır. Vatandaşlar özellikle sabahın, erken saatlerinde havanın temiz olduğu saatlerde evlerini havalandırsın. Havanın kirli olduğu saatlerde özellikle kapalı ortamlarda bulunmaya dikkat etmelidir. Kirli havalardan en çok yaşlı ve kronik hastalığı olanlar etkilendiği için mutlaka bu kişilerin bu havalarda çok dikkatli olmaları gerekiyor” diye konuştu.

Gökoğlu: Hayvan Hakları Denetleme Birimi kurulmalıdır Haber

Gökoğlu: Hayvan Hakları Denetleme Birimi kurulmalıdır

Kış ayları içerisinde bulunduğumuz şu günlerde soğuklar her geçen gün giderek artmaya devam ediyor. Soğuk havalardan insanlar kadar hayvanlar da olumsuz yönde etkileniyor. Çoğunlukla barınacak bir yeri, bir kulübesi olmayan sokak hayvanları, güneşi gördükleri yerde yatarak uyumaya başlıyor. Soğuklardan olumsuz yönde çok fazla etkilenen sokaktaki canlıların hepsi için çözüm bulunamıyor. Adana Ekoloji Platformu Sözcüsü Yaşar Gökoğlu, sokak hayvanlarının durumu ve sokak hayvanlarıyla ilgili yapılması gerekenlerle ilgili konuştu. Gökoğlu, insanların dünyanın efendisi olmadığını, doğanın bir parçası ve diğer canlı türleri gibi bir tür olduğunu vurguladı. Bu konuda en büyük sorumluluğun belediyelere düştüğünü belirten Gökoğlu, sokaktaki canlıların en başta belediyelerin himayesinde olduğunu bildirdi. GÖKOĞLU: İNSANLAR, KENDİ HAKLARINI SAVUNAMAYAN HAYVANLARIN DA HAKLARINI SAVUNMAKLA YÜKÜMLÜDÜR Hayvanların da insanlar gibi etraflarında olanları algıladığını, hissettiğini ve acı çektiğini kaydeden Gökoğlu, “İnsanlar, kendi haklarını savunamayan hayvanların da haklarını savunmakla yükümlüdür. Yerel yönetimler hayvanların doğal yaşamlarına uygun şekilde yaşayabilmeleri için imkanlar yaratmakla yükümlüdür” cümlelerini kullandı. GÖKOĞLU: BELEDİYELERDE “HAYVAN HAKLARI DENETLEME BİRİMİ” KURULMALIDIR Kent içinde yaşayan hayvanların insanlara bağımlı olduklarını ve insanlarla birlikte yaşamak istediklerini dile getiren Gökoğlu, konuşmasını şu şekilde sürdürdü: “Onları barınaklarda tecrit etmek doğru çözüm değildir. İnsanların kentleri birlikte paylaştığı sokak hayvanlarının rahat bir şekilde yaşayabilmeleri ortamını yaratmak belediyelerin görevleri arasındadır. Belediyelerde “hayvan hakları denetleme birimi” kurulmalıdır.”

Gökoğlu: Adana’yı yaşanabilir bir hale getirmeliyiz Haber

Gökoğlu: Adana’yı yaşanabilir bir hale getirmeliyiz

Adana Ekoloji Platformu Sözcüsü Yaşar Gökoğlu, kentteki içme suyu, plastik atıklar, çöp sorunu gibi konuları muhabirimize anlattı. Gökoğlu, “Plastik, kâğıt, metal, cam ve biyolojik atıkların ayrı ayrı biriktirilip toplandığı bir kent örneği şimdilik ülkemizde bulunmuyor. Adana’da pilot bir ilçe seçilerek, iyi ve kapsamlı bir hazırlık çalışmasından sonra bunun denenmesi gerekir” dedi. İLKHABER Gazetesi'nden Bayram Bulut'un haberine göre; İçme suyu insan hayatı için en önemli etkenlerden birisi halinde. Bu nedenler içme sularının temizliğine dikkat edilmesi gerekiyor. Çevre örgütleri Dünya genelinde bu konunun takipçiliğini yapıyor. Bir diğer konusu ise, dönüştürülemeyen atık çöp konusu. Geçtiğimiz dönelmede sıkça tartışma konusu olan Avrupa ülkelerinden ülkemize getirilerek gelişi güzel dökülen plastik geri dönüştürülemeyen atıklar bulunuyordu. O dönemde çevre örgütleri bu durum hakkında sıkça açıklamalar yaptı. Ancak bu çöpleri kimin döktüğü bir türlü netlik kazanmadı. Gazetemize bu konularla ilgili Gökoğlu açıklamalarda bulundu. İçme suyunun önemine dikkat çeken Gökoğlu, suyun herhangi bir ihtiyaç değil, bütün canlılar için vazgeçilmez bir hakkı olduğunu dile getirdi. Bu hakkın temini, çeşmeden akan suların içilebilir nitelikte olması ve sürekliliğinin sağlanmasının belediyelerin en temel görevleri arasında yer aldığını dile getiren Gökoğlu, ayrıca Avrupa ülkelerinden getirilen geri dönüştürülemeyen çöp konusuna vurgu yaptı. Gökoğlu, yerel yönetimlerin bu konuda hassas davranması gerektiğini aktardı.   Avrupa ve birçok dünya ülkesinde olduğu gibi, çöplerin kaynağında ayrıştırıldığını anlatan Gökoğlu, “Plastik, kâğıt, metal, cam ve biyolojik atıkların ayrı ayrı biriktirilip toplandığı bir kent örneği şimdilik ülkemizde bulunmuyor. Adana’da pilot bir ilçe seçilerek, iyi ve kapsamlı bir hazırlık çalışmasından sonra bunun denenmesi gerekir. Alınacak olumlu sonuçtan sonra uygulama kapsamı diğer ilçelere de zamanla genişletilebilir. Bu tür denemeler olmaksızın çöp sorununda ilerleme sağlanamaz. Adana merkez ilçelerinin çöplerinin toplandığı Sofulu çöplüğü artık kapatılmalıdır. Sofulu çöplüğü işletmeye alındığında nispeten şehir dışında sayılırdı. Şimdi ise etrafı konutlarla dolu hale gelmiştir. 50-100 metre mesafede bile apartmanlar bulunmaktadır. Şehir o tarafa doğru yayılmaya devam etmektedir. Sofulu çöplüğü halk sağlığı açısından tehlike taşımaktadır, kapatılmalı ve alan rehabilite edilmelidir. TMMOB ilgili odalarıyla birlikte yeni, kent dışında, kentin genişleme potansiyeli olmayan yönünde, geçirimsiz tabanı olan alternatif çöp toplama alanları için çalışma yapılmalıdır” dedi. İçme suyunun önemine dikkat çeken Gökoğlu, “Su, herhangi bir ihtiyaç değil, bütün canlılar için vazgeçilmez bir haktır. Bu hakkın temini, çeşmeden akan suların içilebilir nitelikte olması ve sürekliliğinin sağlanması belediyelerin en temel görevleri arasındadır. Bu görevin yerine getirilmesi suların fiziksel, kimyasal ve biyolojik risk unsurlarından arındırılmasını gerektirir. Şehrimizde bu çalışmaların gerektiği gibi yapılmakta olduğu konusunda açıklık yoktur. Bu konuda geçerli olan yönetmelik içme suyu analiz sonuçlarının en az üç yılda bir açıklanmasını zorunlu kılıyor. Adana’nın içme suyu Çatalan Baraj Gölü’nden sağlanmaktadır. Gölün etrafında yönetmelik gereği alınması gereken koruyucu tedbirler konusunda zafiyetler yaşandığı yıllardır bilinmesine rağmen gerekli titizlik gösterilmemektedir. Tufanbeyli ve Feke ilçelerinde atık su arıtma tesisi olmadığı için, bu iki ilçenin atık suları Göksu deresi aracılığı ile Çatalan Barajına kadar gelmektedir. Tufanbeyli ve Feke ilçelerinde atık su arıtma tesisi yapımına mutlaka öncelik verilmelidir” şeklinde konuştu.  Adanalıların çeşmeden akan suyun güvenli olduğunu duymak istediklerini dile getiren Gökoğlu, “Çatalan içme suyu tesislerinde fiziksel ve biyolojik arıtma yapıldığı bilinmektedir. Eksik olan, kimyasal kirliliğin kontrol altında olup olmadığıdır. Sağlıklı suya erişim hakkı çerçevesinde, yurttaşlar olarak talebimiz şudur: Çeşmelerden akan suyun güvenli olduğunu kanıtlayacak laboratuvar çalışmaları eksiksiz yapılmalı ve elde edilen bilgiler erişime açık olmalıdır. Bu durum sağlandığında birçok Adanalı plastik ambalajlı içme sularını kullanmaktan vazgeçer, böylece hem suyla birlikte mikroplastik yutmaktan uzaklaşır, hem de içme suyu için yüksek fatura ödemekten kurtulmuş olur. Kısacası, çeşmeden akan suyun güvenli olduğunu duymak istiyoruz, bu bizim en doğal hakkımız” ifadelerini kullandı.  Her yıl 500 bin tonu aşkın plastik atığın ülkeye getirildiğini, bu miktarın en az yarısının ise Adana’ya getirildiğini dile getiren Gökoğlu, “Plastik kirliliği bütün dünyada 1950 yılından bu yana o kadar arttı ki, günümüzde bu durumu bilim insanları “çağımızın vebası” diye adlandırıyorlar. Her yıl milyonlarca plastik üretiliyor, bir o kadar da plastik atık oluşuyor. Türkiye Avrupa’da üretilen plastik atıkların en büyük alıcısı olmaya devam ediyor. Her yıl 500 bin tonu aşkın plastik atık ülkeye getiriliyor, bu miktarın en az yarısı ise şehrimize geliyor. Çünkü en çok plastik atık işletmesi Adana’da bulunuyor. Plastik atıkların geri dönüşüm oranı yüzde onu geçmiyor. Kalan kısmı ise doğaya gelişigüzel atılıyor, gömülüyor veya yakılıyor. Yangınların sıklıkla plastik atık işletmelerinde çıkması tesadüf olamaz. Atmosfer, toprak ve su kirliliğine neden olan plastik atık konusunda Adana’da bulunan yerel yönetimler herhangi bir sorumluluk almadıkları gibi, konuyla ilgili açıklama bile yapmıyorlar” dedi. Gökoğlu sözlerini şöyle sürdürdü; “Bütün dünya bu konuyu konuşur hale geldi, Avrupa’nın çöplüğü olmamız bizleri utandırıyor, belediyelerimiz ise susuyor. Oysa, buralarda çıkan yangınlarda büyükşehir belediye itfaiyesi çalışıyor, rapor tutuyor, ama savcılığa suç duyurusunda bulunmuyorlar. Evet, bakanlık yetkili, buralara çalışma lisansı veriyor, ama yerel yönetimlerin de işyeri açma ruhsatı verdikleri, yangınlarını söndürdükleri işletmeleri denetleme yetkisi olmalıdır. Yerel yönetimleri plastik atık işletmelerinin her bakımdan kent sağlığına aykırı faaliyetlerini yakından takip etmeye, sahip oldukları yetki ne kadarsa o kadar konuya ilgili davranmaya davet ediyoruz. Öncelikle, bu işyerlerinin işyeri açma ve çalışma ruhsatlarının olup olmadığı kontrol edilmeli, olmayanlar hemen kapatılmalı, ruhsat almak isteyen işyerlerinin evlere, okullara mesafesi sorgulanmalıdır. Tek kullanımlık plastikler bütün dünyada yasaklanma sürecine girdi. Adana’da bulunan yerel yönetimleri tek kullanımlık plastikleri en azından kendi bünyelerinde kullanmamaya çağırıyoruz.”

Gökoğlu: Yerel yönetimler kent ısı adası haritası çıkartmalı Haber

Gökoğlu: Yerel yönetimler kent ısı adası haritası çıkartmalı

İlkhaber'den Bayram Bulut'un haberine göre; Adana Ekoloji Sözcüsü Yaşar Gökoğlu, yerel yönetimlerin kent ısı adası haritası çıkarılmasını ve kent içi toplu taşıma araçlarının elektrikli olması gerektiğini söyledi.  31 Mart Yerel seçimlerine hazırlıklar devam ediyor. İl ve ilçe belediye başkan adaylarının bir bölümü açıklandı ve açıklanmaya devam eden adaylar bulunuyor. Siyasetin nabzı seçimlerle atarken, kentte yaşayanların belediye başkanlarından talepleri bulunuyor. Bu taleplerden biride Adana Ekoloji Platformu’ndan geldi. Adana Ekoloji Sözcüsü Yaşar Gökoğlu, nasıl bir yerel yönetici istediklerini gazetemiz İlkhaber’e anlattı. Gökoğlu, kentte yaşayan tüm canlıların ve bulunan tüm materyallerin kendi aralarında ve hava, su, toprakla ısı, nem alışverişi ilişkisi içinde olduklarını söyledi.  ASFALT YOL YAPMA POLİTİKASINDAN DERHAL VAZGEÇİLMELİDİR Yerel yönetimlerin çalışmalarını planlarken, ekosistemin dengelerini gözetmek durumunda olduğundan bahseden Gökoğlu, “Buna ‘kent ekosistemi’ denir. Yerel yönetimler çalışmalarını planlar ve uygularken kent ekosistem dengelerini gözetmek durumundadırlar. Atmosferi, suyu, toprağı, bir bütün olarak dünyayı kirleten politika ve uygulamalardan uzak durmalıdırlar. Bu durum, her yıl sıcaklık rekorlarının kırıldığı Adana için çok daha hayatidir. Asfalt yol yapma politikasından derhal vazgeçilmelidir. Asfalt, petrolün en son kalıntısı, halk arasında ‘zift’ diye anılan, çeşitli zehirli maddeler içeren ve bunları zamanla dışarı kusan tehlikeli bir maddedir. Kentsel ısı adası oluşumunun en başta gelen sebebidir. Yaz aylarında ısı artışının sebeplerinden biridir. Gündüz ısıyı soğuran asfalt, geceleri topladığı ısıyı dışarıya salar. En önemlisi de, asfaltın su geçirgenliği yoktur, yani yağmur suyunun toprakla buluşmasına imkan vermez. Oysa, bizim kentin yüzey suyu geçirgenliğinin arttırılmasına ve adeta “sünger kent” olmaya ihtiyacımız vardır. Daha çok kentler arası yollarda ihtiyaç duyulan asfalt yolların Adana’da mahalle arası yollara kadar yaygınlaştırılması politikası anlaşılmaz bir durumdur” dedi. YEREL YÖNETİMLER KENT ISI ADASI HARİTASI ÇIKARMALI Yerel yönetimlerin kent ısı adası haritası çıkarması gerektiğini vurgulayan Gökoğlu, “Büyükşehir ve ilçe belediyelerinde enerji verimliliği birimleri kurulmalıdır. Ağaçların kent içinde termik makina gibi çalıştığı unutulmamalıdır. Bir yetişkin ağaç günde 1650 litre suyu buharlaştırarak bulunduğu bölgede birkaç derece soğutma etkisi yaratır. Yeşil alanların korunmasında titizlik gösterilmeli, yeşil alanlar üzerinde devam eden işgallere son verilmeli, imar planları yapılırken yeşil alanların çoğaltılması esas alınmalıdır. Belediyeler kendi binalarında, tesislerinde, kapalı semt pazarlarında güneş enerji sistemleri kurmalıdır. Yurttaşlar tarafından enerji kooperatiflerinin kurulmasına belediyeler öncülük etmelidir. Yeni yapılacak binaların çatıları veya cephelerinde güneş enerji sistemlerinin bulunması zorunlu hale getirilmelidir” diye konuştu. ULAŞIM SORUNUNA ÇÖZÜM ARARKEN EKOLOJİ ESAS ALINMALI Gökoğlu kentin ulaşım sorununa vurgu yaparak, “Şehrimizin ulaşım sorunu yıllardır kördüğüm halini sürdürmekte, kent ekosistemini kötü etkileyen başlıca etkenler arasında bulunmaktadır. Havamız kirlenmekte, psikolojimiz bozulmakta, ulaşım hakkımız ihlal edilmektedir. Yıllar boyunca yönetime gelen belediye başkanları sorunu çözebilmek için gereken cesaretli adımları atmaktan kaçınmakta, daha da kötüsü, birinin yanlışını düzeltme çabası uzun yıllar sürmektedir. Adına “metro” denilen Adana raylı ulaşım sistemi bunun tipik bir örneğidir. Yanlış projelendirme ve uygulamanın olumsuz sonuçlarına hepimiz katlanıyoruz. Yanlış seçilen güzergah ve projenin yarım kalması sonucunda gelir gideri karşılamıyor, bir yandan da borç ödemesi devam ediyor. Adana ulaşımının esas olarak dolmuşlara ve özel halk otobüslerine bırakılması ise, geçmiş yönetimlerden kalan yanlışlardan biri olarak sorunu büyütüyor” ifadelerini kullandı. ELEKTRİKLİ ARAÇ VURGUSU  Kentte kullanılan toplu taşıma araçlarının elektrikli olmasını dile getiren Gökoğu, “Bu durumda ilk yapılması gereken toplu ulaşıma yönelik otobüsleri arttırmak iken, yeni alınan otobüs sayısı ancak yaşlı olduğu için hizmet dışı kalan otobüslerin yerini alacak kadar olmuştur. Üstelik, yeni alınan otobüsler de elektrikli yerine, yine mazotlu olanlardan tercih edilmiştir. Her zaman olduğu gibi, bu konuda da kentte yaşayanların görüşü sorulmamıştır. Adana’da bulunan belediyeler araç filolarına yeni araç alırken elektrikli araçları tercih etmelidir. Kent içi ulaşımda yılların getirdiği bir sorun olarak var olan minibüslerin mağduriyete neden olmadan tedricen azaltılmasının bir yolunun bulunması zorunlu hale gelmiştir. Toplu taşımanın yaygınlaştırılması sonucunda, kentte yaşayanlar için özel araç sahibi olmak ihtiyaç olmaktan çıkacaktır” dedi. HAYVAN DOSTU YEREL YÖNETİMLER Hayvan dostu yerel yönetimlerin oluşması gerektiğini aktaran Gökoğlu, “İnsan dünyanın efendisi değil, doğanın bir parçası ve diğerleri gibi bir türdür. Hayvanlar da insanlar gibi algılar, hisseder, acı çeker. İnsanlar, kendi haklarını savunamayan hayvanların da haklarını savunmakla yükümlüdür. Yerel yönetimler hayvanların doğal yaşamlarına uygun şekilde yaşayabilmeleri için imkanlar yaratmakla yükümlüdür. Kent içinde yaşayan hayvanlar insanlara bağımlıdır ve insanlarla birlikte yaşamak isterler, onları barınaklarda tecrit etmek doğru çözüm değildir. İnsanların kentleri birlikte paylaştığı sokak hayvanlarının rahat bir şekilde yaşayabilmeleri ortamını yaratmak belediyelerin görevleri arasındadır. Belediyelerde “hayvan hakları denetleme birimi” kurulmalıdır” diye konuştu. Gıda güvenliği, bisiklet dostu ve tüketici ve üreticiyi buluşturan yerel yönetimlere ihtiyacın olduğunu belirten Gökoğlu sözlerini şöyle sürdürdü; TÜKETİCİ İLE KÜÇÜK ÜRETİCİ BULUŞTURULMALI “Kırsal alanda yaşayan ve geleneksel üretim yapan küçük üretici ile kentte yaşayan tüketicilerin buluşmasını sağlayıcı pazarlar açılmalı, sağlıklı gıda üretim ve tüketim kooperatifçiliği teşvik edilmeli, belediyeler bu konuda öncü rol oynamalıdır. Bu tür girişimlerin aynı zamanda yörede işsizliği önleyici etkisi de olacaktır. Kentimizde bu konuda yaşanan bazı güzel, fakat küçük ölçekli örnekler yaygınlaştırılmalıdır. GIDA GÜVENLİĞİNİ SAĞLAYAN YEREL YÖNETİMLER Belediyeler sebze ve meyve hallerinde kimyasal ilaç kalıntılarını belirleyebilecek ölçüm cihazları bulundurmalıdır. Başka ülkelerin almadığı tehlikeli gıdaların halkımıza yedirilmesi önlenmelidir. Gıda güvenliği konusunda ilgili bakanlığın il müdürlüğü görevli olsa da, belediyeler sadece fiyat denetimi yapmamalı, sağlıklı gıdaya erişim hakkımızı sağlamak adına lokanta, kafeterya ve gıda ürünleri satan işyerlerini sıklıkla kontrol etmelidir. BİSİKLET DOSTU YEREL YÖNETİMLER Kent içi ulaşımda bisikletin yaygınlaşması belediyeler tarafından teşvik edilmeli ve bisiklet yolları çoğaltılmalıdır. Adana, bisikletin ulaşım aracı olarak yaygınlaşması için ideal düzlükte bir şehir özelliğine sahiptir. Yapılan bisiklet yollarının işgal edilmesi önlenmelidir.”

En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.