TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
SON DAKİKA
Hava Durumu
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

#Adalet

İLKHABER-Gazetesi - Adalet haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Adalet haber sayfasında canlı gelişmelere ulaşabilirsiniz.

Taşkın: Kamu çalışanları vergi yükü altında eziliyor Haber

Taşkın: Kamu çalışanları vergi yükü altında eziliyor

Anadolu Sağlık Sen Genel Başkanı Necip Taşkın, kamu çalışanlarının yüksek oranda vergi ödediklerine dikkat çekerek, kamu çalışanlarının insanca yaşayabilecekleri bir ücret politikası ile vergide adaletin sağlanarak maaşlardaki reel kayıpların önlenmesi gerektiğini söyledi. “Dar ve sabit gelirli kamu çalışanları ile bunların emeklilerinin ücretlerinde reel artış sağlanmalıdır” Necip Taşkın, ““Devletin vergi politikası ivedilikle gözden geçirilip adil bir vergilendirme sistemi getirilmelidir. Ayrıca kamu çalışanlarının ücret politikası da yeniden gözden geçirilmelidir. Özellikle dar ve sabit gelirli kamu çalışanları ile bunların emeklilerinin ücretlerinde reel artış sağlanmalıdır” diye ifade etti. “Az kazanandan az, çok kazanandan çok vergi alınmak suretiyle vergide adalet sağlanmalıdır” Taşkın, “Devlet, kaynaktan kesinti yapmak suretiyle kamu çalışanları ile emeklilerinden vergi topluyor. Buna karşılık vergi almadığı ve/veya alamadığı, vergisini sildiği, vergi muafiyet ve istisnaları getirdiği başka bir kesim var. Dolayısıyla gelir adaletsizliği, vergilendirmede ki adaletsizlik, maaşlarda reel artış sağlanmaması, düzenli vergi ödeyen namuslu vatandaşlar ve çalışanlar aleyhine bir duruma neden olmaktadır. 2024 yılında kaynaktan kesilen vergi oranlarını incelediğimiz zaman; 0 TL - 110.000 TL: / 110.001 TL - 230.000 TL: %20 / 230.001 TL - 580.000 TL: %27 / 580.001 TL - 3.000.000 TL: %35 / 3.000.001 TL ve üzeri: %40, ücretli çalışanların gelirlerine göre vergilerini zamanında ve eksiksiz ödediği, ayrıca OECD ülkeleri içinde ülkemizde dolaylı vergilerin toplam vergi gelirlerine oranının ortalama %68 olduğu dikkate alındığında, ülkemizde ücretli çalışan dar ve sabit gelirlilerin hem gelir vergisi tarifesi üzerinden vergilendirilerek hem de dolaylı vergi ödemek suretiyle vergi yükü altında ezildiği görülmektedir. Ülkemizde toplanan vergi gelirleri içindeki dolaylı ve dolaysız vergilerin oransal olarak büyüklüğü dar ve sabit gelirli çalışanları için ciddi yüktür. Dolaysız vergiler de gerçek kişilerin geliri üzerinden alınan verginin oranı artan oranlı olarak  -40 aralığında iken,  bankalar, 6361 sayılı Kanun  kapsamındaki şirketler, elektronik ödeme ve para kuruluşları, yetkili döviz müesseseleri, varlık yönetim şirketleri, sermaye piyasası kurumları ile sigorta ve reasürans şirketleri ve emeklilik şirketlerinin kurum kazançları üzerinden kurumlar vergisi %30 oranında olmasıdır. Az kazanandan az, çok kazanandan çok vergi alınmak suretiyle vergide adalet sağlanmalıdır. Vergideki adaletsizlik çalışanların kısa sürede üst vergi dilimlerine geçerek daha fazla vergi ödemeye başlamasıyla ciddi sorun oluşturmaktadır” şeklinde konuştu. “Vergi yükünün tavana yayılması sağlanarak dar ve sabit gelirliler üzerindeki vergi yükü hafifletilmelidir” Necip Taşkın alınan vergi ve zamların sabitlenmesi gerektiğini belirterek şunları söyledi: “Devlet, bütçe açığının kapatılması ve kamu gelirlerinin artırılması için düzenleme yaparken; dolaysız vergilerle daha fazla vergi toplarken, kamu çalışanlarının vergilendirilmesinde vergi oranlarını düşürmeyerek veya yıllardır talep ettiğimiz gibi ’te sabitlenmesi önerilerimiz dikkate alınmayarak ciddi bir mağduriyet oluşturmaktadır. Devletin gelirlerinin %60’tan fazlasını kamu çalışanlarından ve emeklilerinin bordrosundan kestiği vergiler oluşturmaktadır. Kamu çalışanlarının maaşlarına her yıl yapılan zam kadar vergi dilimi yükseltilmeli, vergi oranı ’te sabitlenmelidir. Dar ve sabit gelirli kamu çalışanları ve emeklilerinin ödediği verginin, devletin topladığı vergideki payı da her geçen artmaktadır. Bunlar göstermektedir ki kamu çalışanlarının vergi oranındaki yükseklik nedeniyle her yıl ödediği vergi artmakta ve geliri paralel olarak düşmektedir. Bu nedenlerle ısrarla vergi yükünün tavana yayılması sağlanarak dar ve sabit gelirliler üzerindeki vergi yükü hafifletilmelidir.”

Cumhurbaşkanı Erdoğan: Haber

Cumhurbaşkanı Erdoğan: "Narin kızımızın hesabını adalet önünde soracağız"

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde gerçekleştirilen kabine toplantısının ardından yaptığı "Millete Sesleniş" konuşmasında önemli açıklamalarda bulundu. Erdoğan, Diyarbakır Bağlar'da yaşanan Narin cinayetine değinerek, "Narin kızımızın canını alanlardan bunun hesabını adalet önünde mutlaka soracağız. Masum bir yavruyu öldüren canilerin en ağır cezaya çarptırılması için konunun bizzat takipçisi olacağım" dedi. Erdoğan: "Narin kızımızın canını alanlardan bunun hesabını adalet önünde mutlaka soracağız" Narin cinayetinin takipçisi olacaklarını söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, ”Diyarbakır Bağlar'dan gelen acı haber sebebiyle buruk karşıladık, buruk geçirdik. Narin yavrumuzun hunharca katledilmesi, hepimizin yüreğine kor bir ateş düşürdü. Narin kızımızın canını alanlardan bunun hesabını adalet önünde mutlaka soracağız. Masum bir yavruyu öldüren canilerin en ağır cezaya çarptırılması için konunun bizzat takipçisi olacağım. Burada şunun da bilinmesini isterim: Sadece Narin evladımızın değil; tüm çocuklarımızın gözlerindeki ışıltıyı söndüren ister bölücü teröristler olsun, ister zehir tacirleri ve çeteler olsun, ister yanındaki-yöresindeki vicdan fukaraları ahlaksızlar olsun, bütün canilerle mücadelemizi kararlı bir şekilde sürdüreceğiz. Bugünkü ilk dersin 'Çanakkale'den Gazze'ye Bağımsızlık Ruhu ve Vatan Sevgisi' olması, şüphesiz çok önemli mesajlar içeriyordu. Millî Mücadele'de dönemin emperyalist güçlerine karşı direniş destanını yazmış bir millet olarak Filistinli kardeşlerimizin yanındayız. Bugün Gazze'de, Ramallah'ta verilen mücadelenin ne manaya geldiğini en iyi biz anlarız” diye konuştu.

Dr. Güneş: Vergi adaletsizliği giderek derinleşiyor Haber

Dr. Güneş: Vergi adaletsizliği giderek derinleşiyor

Adana Tabip Odası ile SES iş birliğiyle düzenlenen ‘Vergide Adalet İstiyoruz’ eylemleri 21. Haftasına girdi. İncirlik Aile Sağlığı Merkezi önünde bir araya gelen Adana Tabip Odası (ATO) ile Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES) yönetici ve üyeleri TBMM’ne çağrıda bulunarak “Sizleri emeğiyle geçinen halkın ve çalışanların haklarını korumaya çağırıyoruz” dedi. “21. Defa vergide adalet demek için ülkemizin dört bir yanında bir araya geliyoruz” Katılımcı kurumlar adına basın metnini okuyan Adana Tabip Odası Yönetim Kurulu üyesi Dr. Hakan Güneş, “Bugün 31 Temmuz 2024  21. defa vergide adalet demek için ülkemizin dört bir yanında bir araya geliyoruz. Bu yıl ilk defa Meclisimiz Temmuz ayında çalışıyor. Ancak bu ay içinde meclisten görüşülen ve kabul edilen yasa teklifleri ne yazık ki hepimizi derinden üzmüş ve yaralamıştır. Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek vergide adalet basın açıklamalarımızı duymuş ve ‘vergide adalet’ sağlayacağını söylediği bir yasa teklifini Meclisin gündemine taşımıştır” diye ifade etti. “Sabit gelirli olan bizler, yeni düzenlemelerle daha fazla vergi yükü altına giriyoruz” Güneş, “Türkiye'de tüm sabit gelirliler olarak yaşadığımız vergi adaletsizliği, yeni vergi yasası ile daha da derinleşmiştir. Sabit gelirli olan bizler, yeni düzenlemelerle daha fazla vergi yükü altına girerken, yüksek gelirliler ve vergi kaçıranlar hakkında yeterli önlem alınmaması büyük bir adaletsizliktir” dedi.

Bakan Tunç: “Yargı Reformu Strateji Belgemizin hazırlık çalışmaları tamamlanmak üzere” Haber

Bakan Tunç: “Yargı Reformu Strateji Belgemizin hazırlık çalışmaları tamamlanmak üzere”

Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, Türkiye Adalet Akademisi'nde düzenlenen Meslek İçi Eğitim Değerlendirme ve Önerileri Toplantısı'na katıldı. Toplantının ardından Adalet Akademisi bünyesinde bulunan ‘Kanuni Kütüphanesi’ni gezen Bakan Tunç, gerçekleştirdikleri toplantıda akademideki eğitimler ve bundan sonra yapılacak çalışmalarla alakalı istişarelerde bulunduklarını dile getirdi. Tunç, Adalet Akademisi’nin güven veren bir adalet için önemli bir kurum olduğuna dikkat çekerek, adalet uygulayıcılarının bu eğitimlerden geçmesinin çok önemli olduğunu vurguladı. Tunç, Yargı Reformu Strateji Belgesi’yle hakim ve savcıların birinci sınıfa ayrılmalarıyla ilgili olarak Adalet Akademisi'nde üç kez eğitim alma zorunluluğunu getirdiklerini söyleyerek, bununla ilgili yönetmelik çalışmalarının da devam ettiğini bildirdi. Bakan Tunç, gezdiği Kanuni Kütüphanesi’nin yapımının da tamamlandığını aktararak şöyle devam etti: “Şimdi önümüzde bir Yargı Reformu Strateji Belgemiz var. Bunun hazırlık çalışmaları da tamamlanmak üzere. Sayın Cumhurbaşkanımız tarafından kamuoyuyla paylaşıldıktan sonra oradaki hedefleri gerek yasamasıyla, gerek yürütmesiyle, gerek yargısıyla gerçekleştirmenin gayreti içerisinde olacağız. Mevzuatımızın daha da iyileştirilmesi anlamında önemli kanun değişiklikleri, önümüzdeki süreçte Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde milletvekillerimizin destekleriyle inşallah gerçekleşecek.” Adalet Akademisi’nin aynı zamanda yayınlar yaparak da önemli görevleri yerine getirdiğini ifade eden Tunç, şunları söyledi: “Türkiye Adalet Akademimiz hakim ve savcı adaylarımızın, 2024 yılından itibaren de hakim ve savcı yardımcılarımızın meslek öncesi eğitimlerini gerçekleştirmek, hakim ve savcılarımızın da meslek içi eğitimlerini gerçekleştirmek anlamında idari, bilimsel, mali özerkliğe sahip önemli bir kurumumuz. Bu kurumun daha da güçlendirilmesi anlamında gayret gösteren başta sayın başkanımız, Hakimler ve Savcılar Kurulu üyelerimiz, akademide eğitim veren Yargıtay üyelerimiz, uygulayıcılarımıza çok teşekkür ediyorum." Akademide düzenlenen toplantıya Bakan Tunç'un yanı sıra hakim ve savcı adayları katıldı.

Adalet Peşinde Aileleri Platformu adliye önünde adalet aradı Haber

Adalet Peşinde Aileleri Platformu adliye önünde adalet aradı

6 Şubat depremlerinde yakınlarını yitirenler 11 aydır sürdürdükleri adalet mücadelesinde karşılaştıkları hukuk sorunlarına dikkat çekmek ve yakınlarına adalet talep etmek için Adana Adliyesi önünde bir araya geldi. İLKHABER Gazetesi'nden Bayram Bulut ve Ahmet Akdeniz'in haberine göre; Adalet Peşinde Aileleri Platformu olarak bir araya gelen yakınlarını kaybeden vatandaşlar ve avukatlar adliye önünde açıklama yaptı. Adalet Platformu adına konuşan Avukat Mehtap Akyüz Özcan, yapı denetim sorumlularından kamu görevlilerine kadar tüm sorumluların da yargıya tabi tutulması gerektiğine dikkat çekti. 50 binden fazla insanın yaşamını yitirdiği 6 Şubat depremlerinde yaşanan yıkımlarla ilgili davalarda yıkıma sebep olanların tamamının adalet karşısına çıkarılarak hesap vermediğini anlatan Özcan, yapı denetim sorumlularından, belediye yetkililerine ve ilişkili bakanlık görevlilerine kadar,  sorumluların her bina için ayrı ayrı tespiti ve yargılamaya tabi tutulmaları gerektiğini vurguladı. 11 ildeki soruşturma dosyalarında bazı evrakların eksik olduğu, binaların ruhsat evraklarının olmadığı belirtiliyor. Bu evrakların nerede olduğu sorusunu hatırlatan Özcan, “Enkazlardan detaylı ve yeterli delil neden toplanmadı? Enkazlar daha depremin üzerinden 1 ay geçmeden temelleriyle beraber neden kaldırıldı? Bilirkişi raporları neden hala sonuçlanmadı ? Sonuçlanan bilirkişi raporları neden izaha muhtaç? Yaşamını yitiren insan sayısının yanı sıra, yaralanan insan sayısı, kayıp insan sayısı neden hala net bir şekilde tespit edilmedi ?” diye konuştu. Özcan, “Şüphelilerin çoğunlukla bilinçli taksirle adam öldürme suçundan yargılanıyor.  Bazı dosyalarda şüpheliler tutuklu yargılanırken bazılarında sadece yurt dışı çıkış yasağı gibi yetersiz tedbir kararları veriliyor. 11 ay geçmesine rağmen neden hiçbir kamu kurum ve kuruluşu için verilen bir soruşturma izni yok? İhmali bulunan kamu görevlileri için soruşturma izinlerinin çıkmasını, halen kaçak olan bazı şüphelilerin yakalanmalarını, tutuklu olanların adil bir yargısal sürece tabi tutulmasını bekledik ve hala bekliyoruz” dedi. Açıklamaya Adana Baro Başkanı Semih Gökayaz avukatlar da katıldı.

Depremde yaşamını yitiren vatandaşların yakınları: Adalet istiyoruz Video Galeri

Depremde yaşamını yitiren vatandaşların yakınları: Adalet istiyoruz

ALİ GÜRELİ ADANA (İLKHABER) - Kahramanmaraş merkezli depremde yıkılması sonucu 96 kişinin yaşamını yitirdiği Adana'daki Alpargün Apartmanı'nın tutuklu müteahhidi ve teknik uygulama sorumlusu Hasan Alpargün'ün yargılanmasına, 09 Ekim 2023 tarihinde Adana 12. Ağır Ceza Mahkemesi'nde başlanacak. Çukurova ilçesi Güzelyalı Mahallesi'ndeki Alpargün Apartmanı'nın müteahhidi ve teknik uygulama sorumlusu Hasan Alpargün hakkında, Adana Cumhuriyet Başsavcılığı Deprem Soruşturma Bürosunca yürütülen soruşturma kapsamında iddianame hazırlanmıştı. Alpargün'ün "Bilinçli taksirle birden fazla kişinin ölümüne ve yaralanmasına neden olma" suçundan 22 yıl 6 aya kadar hapisle cezalandırılması talep edilen iddianame, Adana 12. Ağır Ceza Mahkemesince kabul edildi. Hasan Alpargün'ün yargılanmasına, 09 Ekim 2023 tarihinde başlanacağı belirtildi. Alpargün Apartmanı sakini 96 deprem şehidinin yakınları, tutuklu müteahhidin yargılanması öncesi açıklama yaptı. Alpargün Apartmanı'nın bulunduğu alanda toplanan vatandaşlardan Gizem Çetin, yıkılan binada babası ve kardeşini kaybettiğini söyledi. Gizem Çetin, "Depremde diğer apartmanlarda, karşıda gördüğünüz Cağ Sitesi bu binadan daha eski iken pek bir çatlak dahi yaşamadı. Yaşanan depremde insanlar enkazların içinden çıkabilip nefes alabilmişlerken neden biz yakılarımızı çıkaramadık? Müteahhit olarak kendini adlandıran Hasan Alpargün, 'mukadderat' diyerek akıl tutulması yaşamıştır." dedi. Hasan Ölçer de yıkılan binada kayınvalidesi Hülya Yürk ve kayınbabası Zafer Yürk'ün, diğer 94 kişi ile birlikte yaşamını yitirdiğini ifade etti. Hasan Ölçer, müşteki olarak katılacakları duruşmada, sanık Hasan Alpargün'ün en ağır ceza ile cezalandırılmasını talep edeceklerini söyledi. Apartmanın yıkılmasıyla ilgili hazırlanan bilirkişi raporunda, 'binanın 1975 deprem yönetmeliği yükümlülüklerini karşılamadığı, kusurlu imalattan yapı müteahhidi ve teknik uygulama sorumlusu Hasan Alpargün'ün sorumlu olduğu kanaatine varıldığı' ifadelerine yer verildiğini belirten Hasan Ölçer, "Bir yaşlı kadının yaralı olarak kurtarıldığı bu bina eğer yönetmeliklere uygun yapılmış olsaydı, yakınlarımız da dahil toplam 96 kişi yaşamını kaybetmemiş olacaktı. Adalet istiyoruz." diye konuştu. İDDİANAMEDEN Tüm dosya kapsamına göre sanığın dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırı davrandığı belirtilen iddianamede, özetle şu ifadeler yer aldı: "Alpargün Apartmanı'nın yıkılmasında zemin kaynaklı bir neden bulunmadığı, binanın 1975 deprem yönetmeliği hükümlerini karşılamadığı, yapılan kusurlu imalattan yapı müteahhidi ve teknik uygulama sorumlusu inşaat mühendisinin sorumlu olduğu, apartmanda görsel ve deneysel olarak tespit edilen teknik yetersizlikler olduğu, hem uygulama sorumluluğunu üstlenen hem de binanın yapı müteahhidi olan teknik uygulama sorumlusu Hasan Alpargün'ün işin bitimine kadar gerek malzeme, gerekse işçilik yönünden TSE'ye uygun hareket etmekle yükümlü olduğu fakat denetim görevini yerine getirmediği anlaşılmıştır. Binada kullanılan betonun, yapım tarihindeki standartları içermediği, yetersizlikler olduğu, öngörülebilen bu netice bakımından dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırı davranan sanığın 1 kişinin yaralanmasına, 96 kişinin de ölmesine neden olduğu gerekçesiyle 'Bilinçli taksirle birden fazla kişinin ölümüne ve yaralanmasına neden olma' suçundan cezalandırılması kamu adına iddia ve talep olunur." DEPREM GÜNÜ KKTC'YE GİTTİĞİ TESPİT EDİLMİŞTİ Soruşturma kapsamında hakkında yakalama kararı çıkarılan ve 6 Şubat'ta KKTC'ye gittiği tespit edilen Hasan Alpargün, Lefkoşa Emniyet Müdürlüğüne teslim olmuş, Adana'ya getirilmiş ve 13 Şubat'ta tutuklanmıştı. Alpargün'ün 990 bin dolar, 890 bin avro ve 500 bin TL'sini Türkiye'den KKTC'ye transfer etmeye çalıştığı ve Lefkoşa'da daire satın almak için girişimde bulunduğu iddia edilmişti. Tutuklu müteahhit Hasan Alpargün, savcılıkta "Deprem nedeniyle yıkılan inşaatta herhangi bir eksikliğimiz ve hatamız bulunmamaktadır. Önceden planlanan bir program dahilinde 6 Şubat'ta aile dostlarımızı ziyaret amaçlı oğlumla KKTC'ye gittik. 3 gün sonra söz konusu apartmanın yıkıldığını öğrendim. Oğlumu olayları öğrenmesi için hemen Türkiye'ye gönderdim. Kesinlikle kaçmak gibi bir niyetim yoktu." şeklinde ifade vermişti.

’İmza’ deyip geçmeyin, alelacele karaladığınız kağıt hayatınızı karartabilir Haber

’İmza’ deyip geçmeyin, alelacele karaladığınız kağıt hayatınızı karartabilir

(İLKHABER)- Kişiye özel olan imza, hayatın her aşamasında sıklıkla kullanılıyor ancak çoğu zaman rastgele karalanan kağıtlar istenmeyecek durumlara sebep olabiliyor. Yalnızca ismin veya soy ismin baş harfleriyle oluşan ’paraflar’ yerine ad ve soyad yazılarak imza atılması gerektiğini öneren uzmanlar, imza atılan kalem kadar kullanılan mürekkebin, kağıt üzerinde oluşturulan el baskısının ve kaligrafik harflerin, kişilere güvenlik önlemi oluşturduğuna dikkat çekiyor. "Çeklerde imza inkarı çok yaşanıyor" Kocaeli’de ikamet eden Kartepe 2. Noteri emekli hakim Yaşar Bedir, imza atarken dikkat edilmesi gereken hususlara ilişkin vatandaşlara önemli uyarılarda bulundu. İmzanın en çok senetlerde ve çeklerde kullanıldığını söyleyen Bedir, "Özellikle halkın ’senet’ dediği çeklerde imza inkarı çok yaşanıyor. Sahte imza olayları yaşanıyor. Bunlara karşı ne yapılıyor? İtiraz ediliyor. Yasal yollara başvuruluyor. Bizi önümüze böyle bir şey geldiği zaman bunu ilk önce ya Emniyet Genel Müdürlüğü Kriminal Dairesine veya İstanbul Adli Tıp Başkanlığına gönderiyorduk. Tabii ondan önce ilgilinin başka yere attığı imzalar, yazılar var mı toparlıyorduk. Mesela ilgilinin yaşadığı memleketinde banka işlemleri, askerlik şubesinde veya noterliklerde var ise imzalarını istiyorduk. Örnek teşkil edecek imzaları varsa asıllarının gönderilmesini istiyorduk. Ondan sonra biz de duruşmada ayakta ve oturarak sağ elle ve sol elle imzalarını alıyorduk. Adını, soyadını yazdırıyorduk, adresini yazdırıyorduk. Bunları toparlayıp buralara gönderiyorduk. Onlar ’Bu imza onundur veya değildir’ derler. İtiraz edildiğinde bir başka uzmanlık yerine gönderiyorduk. Onların raporları çelişkili olduğu zaman İstanbul Teknik Üniversitesi’ne gönderiyorduk. Çoğunluğun raporuna göre karar veriyorduk" dedi. "Mahkemeler çok yoğun" İmza ile ilgili birçok problemin yaşandığının altını çizen Bedir, "Mesela icra tetkik mahkemeleri, asliye hukuk mahkemeleri, ticaret mahkemeler çok yoğun. Ayrıca ceza mahkemeleri de öyle. Mesela sahte senet düzenlemek veya bonoda tahrifat yapmak suçtur. O yüzden ben senetle ilgili özellikle söylüyorum, bunların doldurma usullerine çok dikkat etmek lazım. Bir imza kalemi edinmek lazım. Özel bir mürekkep karışımı da bir güvence sağlar diye düşünüyorum. Kendiniz karıştırabilirsiniz. ’Gidip çok özel mürekkep alın’ demiyorum zaten. O çok anlamlı değil. Benim de özel mürekkebim var. Onu karıştırıyorum" diye konuştu. "İnsanların el baskıları yazarken ve imzalarken farklıdır" İmza uzmanlarca incelenirken tüm detayların düşünüldüğüne dikkat çeken Yaşar Bedir, "Spektral analiz diye bir çalışmaları da var o dairelerin. Mürekkeplerdeki uçucu maddelere, renk kombinasyonlarına da bakıyorlar. Ayrıca el baskılarına bakıyorlar. İnsanların el baskıları yazarken ve imzalarken farklıdır. Onlardan da hareket ederek eğim, spesifik harfleri oluşturma biçimi, kaligrafik şekillerine bakıyorlar. Yasalarımızda açık bir şekilde imza tanımı yok. Türk Dil Kurumunda var. Yalnız Soyadı Kanunu’nun 2. maddesinde ad önce yazılır imzada, soyad sonra yazılır demektedir. Yani dolaylı bir tanım yapmaktır orada. Ona göre ad soyadı yazmak lazım" şeklinde konuştu. "Doğrulama imzası atın" Emekli hakim Yaşar Bedir, vatandaşların yazarak ve kaligrafik şekiller oluşturarak imza oluşturmaya dikkat etmesi gerektiği uyarısında da bulundu. Bedir, "Örneğin bankaya gittiniz ve kredi alacaksınız. Ya da herhangi bir finans kurumunda işiniz var. Kendi kaleminizi çıkardığınız zaman kabul etmezler. Uçucu mürekkepler var. Kendi kalemleriyle imza atmanızı isterler. Olabilir, imza atın ama kendi kaleminizi de çıkarıp, altına doğrulama imzası atın. İyi bir kalem, iyi bir mürekkep kombinasyonu ve sık çalışılan bir imza epey güvenlik önlemi oluşturabilir" ifadelerini kullandı. Alelacele karalamayın İmzanın alelacele atılmaması gerektiğini belirten Bedir, tanık olduğu bir dava örneğinden bahsederek, "Bir kişinin imzası taklit edilmiş. 5 milyar dolarlık doldurma yapılmış. Şimdi mahkemede yargılanıyor. Bunlar önemli konular. İmzanın alelacele karalanmaması gerekiyor. İmza sizi temsil eden, tespit eden, ifade eden önemli bir şeydir. O nedenden dolayı yani imzaya çalışılması gerektiğini düşünüyorum. Özel kalem, özel mürekkeple ve sürekli aynı imzayı kullanacaksınız. Değiştirmeyeceksiniz. Adınızı, soyadınızı yazın ama süsleyin. Çizgilerle, dairelerle, aralıklarla süsleyin. İmzanın tespitinde baskıya bakılır. Herkesin farklı baskı derecesi vardır kağıt üzerinde. Ona bakılır. Yazının eğikliğine bakılır, kaligrafik yapısına bakılır, şekline bakılır, büyüklüğüne, küçüklüğüne bakılır. Mürekkep ve kalem bunu destekler diye düşünüyorum ben" dedi. "Kötü niyetle imza atıp, sonra inkar edenler de var" Hayatı boyunca çek ve senet kullanmadığını, kullanmayı da düşünmediğini vurgulayan Yaşar Bedir, sözlerini şöyle noktaladı: "Çek benim hayatımda yok. Sadece insanlara deneyimlerimi aktarmak açısından bunları anlatmak istiyorum. Sahte imza yapabilecekleri gibi kötü niyetle imza atıp, sonra inkar edenler de var. Bunlara çok dikkat etmek lazım bence. Mesela benim senetle işim olmaz ama diyelim birinden bono alacağım. Yanımda doldurturum. ’Adını, soyadını yaz. İmza at’ derim. Kişi büyük ihtimalle kağıda paraf atabilir. O yüzden ben imzaya tamamlatmak için ’Adını, soyadını yaz, adresini yaz, miktarı sen yaz, vadeyi sen yaz’ derim. Yazıyla ortaya çıkar imzanın ona ait olduğu. Kişi karalayıp çıkar, ’O bana ait değildir’ diyebilir ve uğraştırır"

En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.