Nihat Köse; Et ve süt üretiminde 2010 depremi yaşanmasın

Son yıllarda süt üretimindeki azalmaya dikkat çeken Adana Veteriner Hekimleri Odası Başkanı Nihat Köse, çiğ süt üreticisi ürettiği sütü maliyetinin altında satmaya, süt veren damızlık hayvanlarını kesime göndermeye başladığını söyledi.

Haber Giriş Tarihi: 11.08.2024 14:26
Haber Güncellenme Tarihi: 11.08.2024 14:26

Son yıllarda süt üretimindeki azalmaya dikkat çeken Adana Veteriner Hekimleri Odası Başkanı Nihat Köse, çiğ süt üreticisi ürettiği sütü maliyetinin altında satmaya, süt veren damızlık hayvanlarını kesime göndermeye başladığını söyledi.

İlkhaber Gazetesi'nden Serhat ŞANLI'nın haberine göre; Köse, “2020 yılında 23 milyon 503 bin ton olan süt üretimimiz, 2023’te 21 milyon 480 bin tona geriledi. Çiğ süt üreticisi ürettiği sütü maliyetinin altında satmaya, süt veren ise damızlık hayvanlarını kesime göndermeye başladı. Üretici bu şekilde zarar etmeye devam edecek olursa 2010 yılındaki gibi et ve süt krizi yaşanacağı hatta depremi kaçınılmaz olacaktır.” dedi.

Her geçen gün artan nüfusa paralel olarak tüm dünyada gıda ihtiyacı da artarak devam ederken, beslenmede önemli yer teşkil eden ve et, süt, süt ürünleri gibi birçok ihtiyacın kaynağı olan hayvancık çok önemli bir alan olarak karşımıza çıkıyor. Hayvansal gıda üretimi ile beslenmenin yanında hayvancılığa dayalı sanayi sektörüne ham madde sağlama yem sanayi, süt ve süt ürünleri sanayi, dericilik, veteriner ilaç ve hayvancılık ekipmanları vs. gibi istihdam olarak büyük rol oynuyor.

Tüm bunlarla beraber hayvancılıkta maliyetlerdeki artış, üreticinin para kazanamaması sektörden uzaklaşmaya neden oluyor. Özellikle son yıllarda süt üretimindeki artış beraberinde süt ürünlerinin de yükselmesiyle sonuçlanıyor.

Yaşanan bu değişimlerin etkisi ile ilgili gazetemize önemli açıklamalarda bulunan Adana Veteriner Hekimleri Odası Başkanı Nihat Köse, “2008 yılında aynı şimdiki gibi çiğ süt fiyatları yüzde 40 düşmüştü. Fiyatlarının düşmesiyle birlikte zarar etmeye başlayan süt üreticileri, ellerindeki damızlık hayvanlarını daha fazla zarar etmemek için o dönem kesime gönderdiler.

Çiğ süt fiyatlarının düşmeye başlamasından 2 yıl sonra, yani 2010 yılına gelindiğinde sütü sağılan hayvan sayısı ciddi oranda azalmış, buna bağlı olarak doğumlar da azaldığı için besilik erkek hayvan sayısı da düşmüştü. 2010 yılına gelindiğinde Türkiye’de ciddi bir çiğ süt ve et krizi yaşanmıştı. Çiğ süt fiyatları nedeniyle kesime giden damızlık süt ineklerinin yerine 2010’da çözüm yolu olarak dünyanın her yerinden gebe düve ithalatına izin verildi.” Dedi.

Nihat Köse, “Şöyle baktığımızda 2020 yılında 23 milyon 503 bin ton olan süt üretimimiz, 2023’te 21 milyon 480 bin tona geriledi. Çiğ süt üreticisi ürettiği sütü maliyetinin altında satmaya, süt veren ise damızlık hayvanlarını kesime göndermeye başladı. Üretici bu şekilde zarar etmeye devam edecek olursa 2010 yılındaki gibi et ve süt krizi yaşanacağı hatta depremi kaçınılmaz olacaktır.” Diye konuştu.

İthalata giden paranın kendi üreticimize verilmesinin üretime yapacağı katkıya değinen Nihat Köse, “Ayrıca 2010 yılında et ihtiyacının karşılanması için önce lop et ile kesime hazır kasaplık hayvan ve daha sonrasında besilik erkek hayvan ithalatına izin verildi. Sonuç olarak o yıl milyarlarca dolarlık gebe düve, et ve kasaplık hayvan ithal ederek başka ülkelerin çiftçilerini desteklemiş olduk. Aynı şimdiki günlerde olduğu gibi o yıllarda da üreticinin sattığı hayvanların kesim fiyatları düştü fakat tüketicinin kasaptan aldığı et fiyatları düşmedi.

2024 YİNE AYNI SENARYO

Yıl 2024.. Yani aradan yaklaşık 15 yıl geçmiş ve yine aynı senaryo yaşanıyor. Çiğ süt üreticisi ürettiği sütü maliyetinin altında satmaya, süt veren ise damızlık hayvanlarını kesime göndermeye başladı. Kesim fiyatları ciddi anlamda düştüğü halde tüketici kasaptan eti yine pahalı almaya devam ediyor.

Çiğ süt üreticisi bu şekilde zarar etmeye devam edecek olursa 2008 yılında olduğu gibi hayvanlarını kesime gönderecek.  2024 yılında aynı 2010 yılındaki gibi Türkiye’de süt ve et krizi yaşanacağı kaçınılmaz olacaktır.” Açıklamalarını yaptı.

Çözüm yollarına da değinen Adana Veteriner Hekimleri Odası Başkanı Nihat Köse, şöyle konuştu; “Şimdi ülkemizde çiğ süt üretimi son 6 yılın en düşük seviyesinde.. Türkiye İstatistik Kurumu’nun bugün yayınladığı verilere göre, çiğ süt üretimi 2023 yılında 21 milyon 481 bin 567 ton oldu. Geriye dönük bakıldığında ise Türkiye’nin çiğ süt üretimi 2020 yılında 23 milyon 503 bin ton, 2021’de 23 milyon 200 bin ton, 2022’de 21 milyon 563 bin ton, 2023’te 21 milyon 481 bin ton.. Yani hep azalma görmekteyiz.

Burada dikkat edilmesi gereken, çiğ süt üretimindeki düşüşte sadece inek kesimi değil anaç koyun kesiminin de etkisi var. Çünkü 2023 yılında koyun sütü üretiminde de yüzde 12,5 oranında azalma var.

SÜT TÜKETİMİNDE DE GERİDEYİZ

Ülkemizde süt tüketiminde de gerideyiz. Türkiye’nin kişi başı yıllık süt tüketimi 137 litre ve bununla dünyada 56. sıradayız. Avrupa’da kişi başı süt tüketimi ise yıllık 350 litre.. Şu an Türkiye’de hayvancılık büyük oranda süt hayvancılığına dayalı olarak yapılmak ve artan girdi maliyetleri karşısında çiğ süt fiyatı artmayınca, üretici zarar ediyor ve ineklerini kesmek zorunda kalıyor.

Çözüm yolu olarak ülkemize yüz binlerce gebe düve ithal edilecektir. Böylelikle başka ülkelerin hayvan yetiştiricilerine milyarlarca dolar destekleme yapılmış olacaktır. Bir yıl sonra milyarlarca dolarlık gebe düve ve et ithalat yaparak başka ülkelerin hayvancılarını desteklemek yerine bu paranın kendi çiğ süt üreten hayvancılarımıza verilmelidir. 2010’da yaşananların günümüzde de yaşanmaması için devletin acilen çiğ süt desteklemesini üreticinin zarar etmeyecek şekilde yeniden belirlenmesi gerekmektedir.

Ayrıca üreticinin zarar ederek sattığı ürünler son tüketim noktalarında ucuzlamamakta yurttaşlarımız ucuza hayvansal ürünleri satın alamamaktadır. Bu durum sağlıklı beslenmenin temeli olan hayvansal proteine ulaşımında neredeyse olanaksız duruma getirdiği için geleceğimizin garantisi olan çocuklarımızın da yetersiz proteinli tüketimi nedeniyle, sağlık sorunları ile karşılaşmaları ihtimalini doğuracaktır.

Hayvancılık, temelinde ticari bir iştir. Hem üretenler yeterince kazanacak, hem de halkımız ucuza hayvansal proteine ulaşabilecek ve bu da ancak üreticinin yeterince desteklenmesi ile mümkün olacaktır.

Bugün giderinin yaklaşık yüzde 70-75’nin beslenme gideri olduğu bir sektör ne kadar dayanabilir bu açıklanabilir mi? Hayvancılıkta devamlı artan döviz fiyatlarına bağlı olarak artan maliyetler üreticiyi çaresiz bırakıyor. Yüksek maliyetler nedeniyle sektörden kopmalar var. Yani yüksek maliyetler hayvancılık sektörünü vurdu.

Günümüzde bir takım destekler veriliyor ama bunun yeterli olmadığını görüyoruz. Eğer yurttaşlarımız hayvancılıktan para kazansalardı, üretir ve ithalat yapmak zorunda da kalmazdık. İstatistikler göstermiştir ki, hayvancılığı bırakan insanlar tekrar hayvancılığa dönmezler. Çünkü zor bir iştir, meşakkatlidir ve ne tatili ne de bayramı hatta cenazesi yoktur.

Her gün onunla ilgilenmek zorundasınız. Bu kadar zor ve stratejik bir de zarar etmişse, o üretici asla bir kez daha o işi yapmaz. Hayvancılıkta uzun vadeli projeler yapmak zorundayız. Günlük, haftalık projelerle bu işi yürütmemiz mümkün değildir. 20 yıllık, 30 yıllık, 50 yıllık projeksiyonlarla geleceğimizi görmek zorundayız. O nedenle de veteriner fakülteleri, Veteriner Hekimler Birliği Merkez Konseyi ve Veteriner Hekim Odaları bu işle ilgili bütün bilgi birikimini aktarmaya ve birlikte çalışmaya hazırız.

Ayrıca buzağı ölümlerini azaltmalıyız. Çünkü ülkemizde buzağı ölümleri çok fazla ve buzağı ölümleriyle ilgili önlem alınırsa ithal ete, ithal hayvana gerek kalmayacak.”