Küçükcan: Hasan Alpargün en ağır cezayı almalı

Adana'da, 6 Şubat depremlerinde yıkılan Hasan Alpargün Apartmanı'nın enkazında damadı Ekrem Ekinci (43) ile kızı Gül (38) ve ikiz torunları Başak ve Irmak Ekinci'yi (12) kaybeden Selver Küçükcan (67) Müteahhit Hasan Alpargün’ün en ağır cezayı almasını istedi.

Haber Giriş Tarihi: 11.02.2024 18:02
Haber Güncellenme Tarihi: 11.02.2024 18:02

Kahramanmaraş merkezli 6 Şubat depremlerinde 96 kişinin hayatını kaybettiği Alpargün Apartmanı duruşmasında bilir kişi raporunun alınması için duruşma 27 Haziran tarihine ertelendi.  Acıları bir türlü dinmek bilmeyen Alpargün Apartmanı’nda hayatlarını kaybeden kişilerin yakınları sanık müteahittin en ağır ceza ile cezalandırılmasını istiyor. Bu kişilerden biride Selver Küçükcan. Hasan Alpargün Apartmanı'nın enkazında damadı Ekrem Ekinci (43) ile kızı Gül (38) ve ikiz torunları Başak ve Irmak Ekinci'yi (12) kaybeden Küçükcan, duruşmaları yakından takip ederek sanığın en yüksek cezayı almasını talep ediyor.

İlkhaber gazetesinden Bayram BULUT'un haberine göre; Son yapılan duruşmanın ardından gazetemize konuşan Selver Küçükcan, acılarının çok büyük olduğunu söyledi. Sanığın yaptığı diğer binalarında hasarlı olduğunu savunan Küçükcan, “Müteahhit Hasan Alpargün iftirayla kendini kurtarmaya çalışıyor. Hiçbir şey yapamaz. Yukarıda ilahi adalet var. Biz adalete de güveniyoruz.  Bunun yaptığı bütün apartmanlar hep hasarlı. Binamız  tuz gibi dağıldı zaten. Tuzla buz oldu. 96 kişi öldü. Öbür apartmanlarında da hiç kimse yok şu anda. Hepsi boş. Yaptığı evlerin. Kendini kurtarmak için elinden gelen her şeyi yapıyor. Yapsın biz de elimizden geleni yapacağız. Bunun arkasını asla bırakmayacağız. Sonuna kadar gideceğiz. Çünkü burada 96 kişi öldü. Hepimizin canı çok yandı. Nereye kadar giderse oraya kadar biz de gideriz. İnşallah hak ettiği cezayı alır. Yaşını ileri sürüyor. Hastalığını ileri sürüyor. Yakınlarımızı kaybettik hepimiz, hangimiz sağlam kaldık. Ben şu anda ölü gibiyim. Herkes benim gibidir” dedi.

Deprem gününü Küçükcan şöyle anlattı;

“Torunlarıma ben bakıyordum. 5 Şubat'ta torunum Başak geldi. Dolaba baktı. ‘Neden tatlın yok anneanne?’ dedi. Bana tatlı yaptı. Akşam ezanıyla eve gitti. Evlerimizin arası 200 metre zaten. Apartmanın çöktüğünü penceremden gördüm. Telefon ettim ama cevap veren olmadı. Bir baktım ki kızımın evi yok. Hemen oraya gittik. Ses seda yoktu. Bizim feryatlarımız vardı sadece. Torunlarımı ellerimle yıkadım. Saçlarındaki, burun, ağız ve kulaklarındaki kumları tek tek temizledim. Kum yığını apartmanın enkazından çıkardım onları.”

Avukat Oya Tekin, Alpargün davası ile ilgili değerlendirmelerde bulundu. Türkiye’nin üzerinde bulunduğu toprakların, milyonlarca yıldır deprem gerçeği ile yaşadığına dikkat çeken Tekin, “Deprem gerçeğini bu topraklarda yaşayan insanların alın yazısı olarak düşünmek yerine gerekli önlemleri almak hem insani bir borç, hem de insani bir görevdir. 6 Şubat depremlerinin etkilediği 11 İl’den biri olan Adana’da , 96 insanımızın yaşamını yitirdiği Alpargün Apartmanı davasının, ikinci duruşması 12. Ağır Ceza Mahkemesinde görüldü. Duruşma öncesi 5 ve 6 Şubat’ta başta Alpargün’de yakınlarını kaybedenler olmak üzere Çukurova ilçemizde yıkılan binaların enkazları önünde anmalar yapıldı ve bizlerde vatandaşlarımızla birlikte bu anmaların bir parçası olduk” diye konuştu.

Dava sürecinden bahseden Tekin, “Depremlerin ilk gününden itibaren gerek kendi ilimizde, gerekse Hatay’da depremzede yurttaşların yardımına koşup, onların dertlerine elverdiğince derman bulmaya çalışan bir hak arayıcısı olarak, Alpargün Apartmanı davasının kitleler tarafından dikkatle takip edilmesi , ailelerin davanın etkin yürütülmesi ve cezasızlıkla sonuçlanmaması konusundaki gösterdikleri dayanışma hak arayışının iyi örneklerinden biriydi. Sorumluluğu müteahhit üzerinden alma çabaları ile ailelere binada kolon kesilip kesilmediği soruluyor, söz alan aileler herhangi bir kolon kesilmediğini beyan ediyorlar. Binanın zemin katında bulunan iki işyerinde tadilat yapılıp yapılmadığı soruluyor. Özellikle kiracı ve kiralayan apartman sakininden, sadece boya tadilatı yapıldığı cevabı alınıyor.

Depremden birkaç saat sonra enkaza gelip arama kurtarma çalışmalarına katılan gönüllü beyanında ise, ”arama kurtarma çalışmalarında enkazda boşluk bulduğumuzda ilerleyebiliyoruz, bu boşlukları ise binanın kolonları sağlar. Alpargün Apartmanında boşluk bulduğumuzda ilerleyemiyorduk. Çünkü anında kumlarla doluyordu boşluklar. Kumlar deniz kumu gibiydi, deniz kabukları gördük.”  Arama kurtarmaya katılan diğer bir gönüllü ise ,”binada yaşam alanı oluşmamıştı. Sigorta kutusu aradık-genellikle kapı girişlerinde olur-bulamadık. Kat denkliği de yoktu, çıkan eşyalardan anlıyorduk. Eşyanın birisi 5.katın iken diğeri 7.katın olabiliyordu. Vinç blok betonları kaldırmaya çalıştığında ise blok dağılıyordu. Deniz kumuna benziyordu. Deniz kabuğu gördük!..”

Bu toprakların insanı depremle birlikte yaşamış ve bu gerçek hayatının ayrılmaz bir parçası olmuş. Bu gerçeğin bedeli tarih boyunca on binlerce insanın hayatını kaybetmesiyle unutulmayan ızdıraplara dönüşmüş” diye konuştu.

Geçmiş dönemde depremlerden yargılanan müteahhitlerden örnekler veren Tekin, “Unutulmamış ama hiçbir tedbir, hiçbir önlem de alınmamış ve gelinen noktada bir insanlık dramına dönüşmüş…

1999 depreminin sembolü Veli Göçer’in yargılandığı davadan, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) kararını son söz olarak bırakarak, inşaat süreçlerindeki tüm sorumlular yargılanmalıdır diyelim ve halen neden inşaat süreçleri etkin denetlenmiyor? Halen neden sadece müteahhitler yargılanıyor? diye soralım. Kararı buraya bırakıyorum. AİHM 17 Kasım 2015 kararında; Devletin yurttaşların yaşam hakkını koruma yükümlülüğünün, sadece cinayet gibi kasten işlenen suçlar da değil deprem gibi felaketlerde de ölümüne sebep olanları yargılama sorumluluğu olduğunu hatırlatmıştır. Hem mevzuatlara uygun olmayan dayanıksız binaların yapımına müsaade edenleri, hem de binaları yapan sorumluları yargılamayan devlet görevlilerinin hata yaptığını belirterek, Türkiye’yi para cezası ödemeye mahkum etmiştir” ifadelerini kullandı.