Hazar: Eğitim emekçileri olarak mücadeleyi kararlılıkla sürdüreceğimizi bir kez daha ilan ediyoruz

Adana Valilik binası önünde toplanan Eğitim İş sendikası üyeleri, “Çağdışı müfredata öğretmeni yok sayan meslek kanununa” karşı bir basın açıklaması düzenledi. Şube Başkanı Hatice Hazar, eğitimdeki olumsuz değişikliklere dikkat çekerek, mücadelenin kararlılıkla devam edeceğini vurguladı.

Haber Giriş Tarihi: 14.06.2024 16:53
Haber Güncellenme Tarihi: 14.06.2024 16:53

Adana’da Valilik binası önünde ‘Çağdışı müfredata öğretmeni yok sayan meslek kanununa’ yönelik Eğitimiş sendikasının üyeleri bir araya gelerek basın açıklamasını okudu. Basın açıklamasına Birleşik Kamu-İş Konfederasyonu Genel Sekreteri Hasan Kütük’de katıldı. Basın açıklamasını Eğitimiş Adana Şube Başkanı Hatice Hazar okudu.

Şube Başkanı Hatice Hazar, “İktidarın “Türkiye Yüzyılı” etiketini, bulduğu her yere yapıştırdığı bir evrede tamamlanan 2023-2024 Eğitim-Öğretim dönemi, eğitimde birçok değişikliğin yaşanmasıyla son bulmuştur. Ne yazık ki bu değişiklikler, eğitimi ve eğitimin bileşenlerinin koşullarını iyileştiren değil daha da gerileten hamleler olarak tarihe geçmiştir.

Bu eğitim öğretim döneminde yaşanan gelişmelere üç ana başlık altında toplarsak şu şekilde açıklayabiliriz:

Eğitimin gericileştirilmesi

 MEB’in dernek maskesi takmış tarikatlarla ve Diyanet ile imzaladığı protokoller, eğitimi daha da gericileştirirken çocuklarımızı daha da savunmasız bir duruma itmiştir.

Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli” adını taşıyan yeni müfredat, bizlerin ve ilerici kamuoyunun itirazlarına rağmen eğitimin belkemiğine yerleştirilmiştir. Dini derslerin artış gösterdiği, bilimsel derslerin geriletildiği, ülke tarihinin çarpıtılarak anlatıldığı, konu ve anlam sıralaması bile yanlış şekilde yapılan bu müfredat, bilimsellikten daha da uzak bir eğitimin başlangıç düğmesi olmuştur. Laik ve çağdaş eğitim iğdiş edilmiş, iktidarın sorgulamayan nesiller yaratma gayreti bu müfredatta vücut bulmuştur. Okul öncesi eğitimi özellikle zorunlu eğitim kapsamına almayan MEB, bu alanda Diyanet’in daha da faal olmasına yol açmıştır. Diyanet’in kuran kursları, işlevinden koparılarak genel eğitim kurumları gibi lanse edilmiş, usulsüz etkinlikler düzenlenmesine zemin hazırlanmıştır.  Din derslerinin zorunlu seçmeli dersler haline getirilmesi uygulamasının bu eğitim döneminde dozu artırılmış, ‘seçmeli’ kelimesi lafta bırakılmıştır.

EĞİTİMİN NİTELİKSİZLEŞTİRİLMESİ

Okul ve derslik sayısındaki açık bu dönemde de kapatılmamıştır. Büyükşehirler dahil birçok ilde çocuklar kalabalık sınıflarda ders yapmak zorunda kalmıştır. Taşımalı ve ikili eğitim garabetleri azalacağı yerde artmış, öğrenciler eğitim hakkına ulaşmak, eğitimciler de mesleklerini icra etmek için adeta çile çekmiştir.  Eğitim sistemindeki öğretmen açığı, MEB’in kendi raporlarıyla itiraf ettiği ölçüde dahi kapatılmamıştır. Geçen dönemden vefat, istifa gibi nedenlerle görevinden ayrılan öğretmen sayısı kadar bile öğretmen ataması yapmayan MEB, yaptığı 20 binlik öğretmen atamasında da kontenjandaki aslan payını din dersine ayırmıştır. Bu vesileyle hem meslekte branş krizi derinleştirilmiş hem de atanmayan öğretmen ordusu daha da büyütülmüştür.   Gerici yapıları protokoller eşliğinde eğitime birer taşeron haline getiren MEB, zaten  yüzde 82’sinden fazlası personel giderlerine ayrılan, bakanlığın zorunlu ihtiyaçlarına bile yetmeyen bütçesinden 5,7 milyar TL tutarında bir kaynağı Türkiye Maarif Vakfı'na ayırarak, bu dönemde eğitimde çok başlılığın daha da artacağının somut işaretini vermiştir. Bu dönemde de eğitimin niteliksiz hale gelmesinin başlıca nedeni eğitim emekçisinin daha da değersizleştirilmeye çalışılması olmuştur. Öğretmenin uzmanlığını hiçe sayan, eğitim emekçisinin işi kolay, koşulları da rahat gibi lanse eden, kendi yeterliliğine bakmadan öğretmenlerin alanında ne kadar uzman olduğunu tekrar tekrar ve subjektif yöntemlerle ölçmeye kalkan, öğretmeni geçinemeyeceği ücretlerle kötü koşullarda çalıştıran, ücretli ve sözleşmeli öğretmen ayıbını sürdüren, atadığı liyakatsiz yöneticiler eliyle eğitim emekçisine mobbing ve keyfi disiplin cezaları uygulayan zihniyet, toplumda eğitim emekçisine olan saygın bakışı erozyona uğratmıştır. Eğitim emekçisine şiddet olaylarında korkunç bir artış görülmüş, vefatlar yaşanmıştır. Yaşananlar sendika olarak “Öğretmene Saygı” mitinglerimizin haklılığının acı bir ispatı olmuştur.

EĞİTİMİN PİYASACILAŞTIRILMASI

 Kamusal eğitimin bu eğitim döneminde daha da fazla geriletilmesi, eğitimin piyasalaşmasındaki ivmeyi artırmış, özel okul sayısında yükselişe neden olmuştur. “Bari bir tarikat şeyhi çocuğumun okuduğu sınıfa gelemesin” diye düşünerek bütçesinin büyük bölümünü özel okul taksitlerine ayıran milyonlar, özel okulların orantısız ve MEB tarafından denetlenmeyen fahiş zamlarıyla sarsılmıştır. Velilerden servet isteyerek kasalarını daha da dolduran özel okul patronlarının öğretmenlerin çoğunu asgari ücretle çalıştırıyor olmasına Bakanlık tarafından ses edilmemiştir. Ücretlere ve koşullara isyan eden özel okul öğretmenlerinin kiminin payına polis copu, kiminin payına işsizlik düşmüştür. Devlet okulunda çocuk okutmanın bile büyük bir masraf haline gelmesi nedeniyle, kağıt üzerinde “zorunlu eğitim”in olduğu ülkemizde birçok çocuğumuz eğitim dışı kalmış, çocuk işçilik artmıştır. Bu eğitim döneminin sadece ilk 4 ayında 689 çocuk, iş cinayetlerine kurban gitmiştir. Tepe taklak giden ekonomi nedeniyle eğitimde rastlanan acı tablo, MEB tarafından yok sayılmıştır. “Türkiye Yüzyılı”nda çocukların önüne bir tabak yemek koyulamamıştır. Çocuklar derse aç girer, musluktan su içer hale gelmiştir. Okul kantinlerinde içi neredeyse boş bir tostun, Meclis lokantasında vekillerin kebap yediği paralara satılması iktidarın da bakanlığın da umurunda olmamıştır. Çocuk işçilik, sendika olarak defalarca gündeme getirdiğimiz MESEM ve meslek okulları eliyle artırılmış, yaygınlaştırılmıştır. Zengini daha zengin yoksulu daha yoksul yapan bu ekonomik kriz ortamında, birçok yoksul aile “çocuğum bari meslek öğrensin, harçlık kazansın” diyerek evlatlarını bu kurumlara yollamış ancak Bakanlık bu öğrencilerin emeklerini sermayeye yok pahasına peşkeş çekerken eğitim haklarını da görmezden gelmiştir.

Eğitimiş Adana Şube Başkanı Hatice Hazar, “Sendikamızın ayrıntılı raporunda rakamlarla da göreceğiniz üzere, 2023-2024 Eğitim-Öğretim Dönemi, eğitimin her anlamda geriletildiği, sosyal devletin elini eğitimden iyice çektiği, öğrencinin eğitim hakkının layıkıyla teslim edilmediği, eğitim emekçisinin koşullarının ve haklarının daha da kötüleştirildiği, tarikatların yüzünün daha da güldürüldüğü bir süreç olarak kayda geçmiştir.

Eğitim-İş olarak vurguluyoruz ki eğitimin geldiği bu hastalıklı halin tek reçetesi, Cumhuriyet’e yakışır şekilde laik, bilimsel, çağdaş, adil ve parasız eğitim sisteminin inşasıdır. Başöğretmenin eğitim neferleri, Eğitim-İş'li eğitim emekçileri olarak bu alandaki mücadeleyi kararlılıkla sürdüreceğimizi bir kez daha ilan ediyor, ‘BU BÖYLE GİTMEZ’ diyoruz” dedi. 

KÜTÜK, “BUGÜN DE ZATEN BUNUN BİR ADIMI ATILMIŞTIR”

Birleşik Kamu-İş Konfederasyonu Genel Sekreteri Hasan Kütük basın açıklamasında şu ifadelere yer verdi: “Bugün önünde durduğumuz ve önünde Milli Eğitim Bakanlığı, Milli Eğitim Müdürlüğü yazan bu ülkenin bakanlıkları içerisinde iki tane bakanlık var. Birisi milli savunma, birisi milli eğitim. Özellikle son yıllarda görüyoruz ki bu milli sözcüğü yok edilerek adeta eğitim sistemi, iktidarı kendisine yandaş olan tarikatlar üzerinden hem geleceğimiz ve umudumuz olan çocuklarımız dönüştürülmeye çalışılıyor, hem de toplum dönüştürülmeye çalışılıyor. Ama eğitim iş sendikamız, konfederasyonumuzun amiral gemisini, eğitim iş sendikamız, bedeli ne olursa olsun, koşullar ne olursa olsun, bu içerisinde laikliğin olmadığı, çağdaşlığın olmadığı, bilimin olmadığı, cumhuriyetin ve Atatürk'ün demokrasinin olmadığı yasanın çıkmaması adına olabilecek bütün demokratik mücadeleyi verme konusunda kararlıdır. Bugün de zaten bunun bir adımı atılmıştır. Bundan sonraki süreçte de özellikle 14 Temmuz 1965 yılında çıkarılan ve hepimizin güvencesi olan 657 sayılı devlet memurları kanunundaki o mesleki güvencemizi elimizden alacak, diplomalarımızı geçersiz sayacak, o meslek kanununun da çıkmaması adına biz konfederasyonumuz olarak da, eğitim sendikamız olarak da bu mücadeleyi olabilecek her türlü platformuna vermeye hazırız. Bundan sonra da devam edeceğiz. Hepinize teşekkür ediyorum.”