Fatih Altaylı: Türkiye’nin Adana gibi olmaya ihtiyacı var

Gazeteci Fatih Altaylı, köşe yazısında Adana Portakal Çiçeği Karnavalı'nda yaşadığı deneyimleri paylaşarak Türkiye'nin Adana gibi olmaya ihtiyacı olduğunu vurguladı.

Haber Giriş Tarihi: 23.04.2024 11:06
Haber Güncellenme Tarihi: 23.04.2024 11:06

Gazeteci Fatih Altaylı, son köşe yazısında, Adana Portakal Çiçeği Karnavalı deneyimlerini paylaşarak Türkiye'nin Adana gibi olmaya ihtiyacı olduğunu vurguladı.

Altaylı, Adana ziyaretinde kentteki atmosferin güzelliklerine tanıklık ettiğini ve uzun zamandır özlemini duyduğu Türkiye'nin ruhunu burada bulduğunu ifade ediyor. Kentin insanlarının özgürce yaşadığı, birlikte güldüğü ve eğlendiği bir ortamın olduğunu belirtiyor.

Karnavalın halk tarafından sahiplenildiğini ve belediyelerin yanı sıra Kültür Bakanlığı'nın da destek verdiğini aktaran Altaylı, kortej ve konserlerle dolu geçen etkinliklerin kentteki mutlu mesut bir atmosferi yansıttığını dile getirdi.

Altaylı, Adana'da pahalılık ve işsizlik gibi sorunların varlığına rağmen özgürlük duygusunun ön planda olduğunu vurguluyor. Kentteki insanların birbirine karışmadan, özgürce eğlenebildiğini ve mutlu olabildiğini belirtiyor.

Türkiye'nin Adana gibi olmaya ihtiyacı olduğunu ve iktidarların halkını mutlu etme gayreti içinde olduğu bir Türkiye'nin ne zaman gerçekleşebileceğini sorguladı.

İşte Alyatlı'nın köşe yazısının tamamı:

''Biraz da güzel şeylerden bahsedelim.

Hafta sonu Adana’daydım.

Adana Portakal Çiçeği Karnavalı’nda.

Adana sevgimi birkaç zamandır yazıyorum.

Kente, daha doğrusu kentin insanlarının tarzına, tavrına bayıldığımı, kimsenin kimseye karışmadığı, her türlü yaşam tarzına saygı gösterilen, kadınların özgürce yaşadığı, seküler bir yaşamın içselleştirildiği şahane bir toplumsal doku olduğunu yazıp söyledim defalarca.

Bu kez de sevgili arkadaşım, dostum Ali Haydar Bozkurt’un yıllardır yinelediği davetini kırmayarak Adana Portakal Çiçeği Karnavalı için Adana idim.

İyi ki gitmişim.

Özlediğim Türkiye’yi Adana’da buldum

Birlikte gülen, birlikte eğlenen mutlu mesut görünen bir kent.

3 gün boyunca bütün kent sokaklarda idi.

Yenildi içildi, şarkılar söylendi, konserler verildi.

En ufak bir olay olmadan, kimsenin burnu kanamadan.

Kimse kimseye karışmadan.

Ali Haydar Bozkurt’un başlattığı, belediyelerin sahip çıktığı karnavala bu yıl Kültür Bakanlığı da destek vermeye başlamış.

Ama karnavalın sahibi halk.

Cumartesi günü, belki 500 bin kişinin katıldığı bir kortej vardı.

Sonrasında bütün kent sabaha kadar eğlendi.

Gece 1’de Adana’da trafik kilitlenmişti, sokaklar insan doluydu.

Adana’nın ünlü lokantalarından birinin sahibine durumdan duyduğum şaşkınlığı anlatınca “Burası böyle. Ramazan’da iftarını açanla, rakısını içen aynı kebapçıda oturur birbirine afiyet olsun der” dedi.

Gerçekten kentte böyle bir kültürün olduğu çok belli idi.

Adana’da pahalılık. Yok muydu, Adana’da işsizlik, enflasyon yok muydu!

Vardı elbette ama hepsinden fazla özgürlük duygusu vardı.

Kimsenin kimseye karışmadığını bilen ve eğlenen insanlar vardı.

Türkiye’nin eğlenmeye, mutlu olmaya, eğlenmek ve mutlu olmanın ayıp sayılmadığı, günah sayılmadığı bir anlayışa ihtiyacı vardı.

Türkiye’nin Adana gibi olmaya ihtiyacı vardı.''