Türkiye'de yaşanan kuraklığın, özellikle tarımda ciddi endişelere yol açtığına dikkat çeken Adana Tarım Platformu Sözcüsü Cahit İncefikir, “Ülkemizde kuraklık endişemiz artıyor. Bu yıl ülke genelinde Haziran ayındaki yağışlar geçen yıla göre yüzde 80 oranında azaldı. Kasım ayındayız. Bölgemizde narenciye hasat ve buğday ekimi dönemindeyiz ama ne yağış var ne de soğuk.. Bu durum narenciyede meyvelerin gelişememesine, gerekli boyutlara ulaşmamasına neden oluyor. Yağış olmadığı için üreticilerimiz buğdayını ekemiyor. Yani ciddi bir kuraklık ile karşı karşıyayız.“ dedi.
İlkhaber Gazetesi'nden Serhat ŞANLI'nın haberine göre; Her geçen gün artan dünya nüfusuyla birlikte buna paralel olarak gıda ihtiyacı da artarken, öte yandan ise küresel ısınma, su kaynaklarının kıtlığı, tarım arazilerinin amaç dışı kullanılması ile tarım alanlarında ciddi oranda azalma meydana geliyor.
Uzmanlar Türkiye’de son 50 yılda ortalama sıcaklığın 1,5 derece arttığını ve bunun devam etmesinin beklendiğine dikkat çekerken, su kaynaklarının etkin kullanımı ve sürdürülebilir tarım uygulamalarının üreticiler tarafından benimsenmesi gerektiği vurgulanıyor.
Gazetemize kuraklığın tarım üzerindeki etkileri hakkında konuşan Adana Tarım Platformu Sözcüsü Cahit İncefikir, “Son yıllarda dünyanın dört bir yanında küresel ısınmanın etkilerini görebiliyoruz. Bu yıl ülkemizde de bu ciddi etkileri gördük ve görmeye de devam ediyoruz. Yaşanan meteorolojik kuraklık, zamanında yeterli yağışların olmaması beraberinde tarımda rekolte düşüşlerine neden olmasının yanında bazı türlerin ise neredeyse yetiştirilememesi sonucunu doğuruyor. Bunu herkes ciddi bir şekilde dikkate almalı ve gerekli çalışmalar ivedilikle yapılmalıdır” dedi.
İncefikir, “Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı Meteoroloji Genel Müdürlüğü’nün, 2024 yılı Haziran ayı yağışlarını içeren alansal raporuna göre Türkiye genelinde bu yılın Haziran ayı yağışları, son 23 yılın en düşüğü olarak kaydedildi. Kıyı Ege, Akdeniz'in bazı bölgeleri ile Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nde önemli düşüşler yaşandı. Ülke genelinde bu yıl Haziran ayında yağışlar geçen yıla göre yüzde 80 oranında azalmış. Ciddi bir sorundan bahsediyoruz.” Diye konuştu.
Tüm yetkililerin bu konuda çalışmalara biran önce başlayarak, su kaynaklarının etkin kullanımı ve sürdürülebilir tarım uygulamalarının benimsenmesi için harekete geçmesi gerektiğini belirten Adana Tarım Platformu Sözcüsü Cahit İncefikir, şu açıklamalara yer verdi;
“İklimlerdeki tüm bu değişim ile birlikte su kaynaklarının azalması ve tarım alanlarının kuraklaşması ile hepimizi karşı karşıya bırakmış durumda.. O nedenle ülke ekonomimizin tarım ve su kaynakları alanında yaşanan sorunlarla nasıl başa çıkabileceğine dair stratejiler geliştirmeliyiz.
Aslında son 20-25 yıldır küresel iklim değişikliği konusunda bilim adamları uyarıda bulunuyor fakat maalesef ne yazık ki ortada yapılan bir şey yok. Şimdi ise işin ciddiyeti ortaya çıktı. Zaten tarım sektöründe kuraklığın anlamı, diğer sektörlerden daha farklıdır.
Suya en çok gereksinim duyan sektör tarımdır. Bitkiler için yıl içerisinde yağan toplam yağıştan çok, büyüme dönemlerinde bitki kök bölgesinde var olan su önemlidir. Dolayısıyla bitkilerin çıkış ve gelişme döneminde ihtiyaç duydukları suyun toprakta bulunamaması, tarımsal kuraklıktır.
Tarımsal kuraklığın olumsuz etkilerini azaltmak, kuraklık olmadan önceki dönemlerde alınacak tedbirler ve kuraklığın yaşandığı dönemlerde yapılacak doğru planlamalarla mümkün olacaktır. Ayrıca kuraklıktan önceki dönemde alınacak tedbirler ve kuraklık yaşanırken atılacak adımlar ayrı ayrı planlanmalı, yağışların devamlılığını sağlayarak, su arzını artırmak elimizde olmasa da kuraklıktan kaynaklanan olumsuz etkileri azaltmak gerekir.
Günümüzde bazı çiftçiler salma sulamam dediğimiz teknikle; tarlaya su basarak, ya da suyu paralel hendeklerden akıtarak sulamakta ve suya yön vermek için yerçekiminden yaralanmaktadır. Bu durumda bitkiler suyun çok azını emmekte geri kalanı ise toprağa karışmaktadır. Bu uygulama birçok yerde suyun boşa gitmesine ve kirlenmesine yol açmaktadır.
Ayrıca salma sulama ile toprağın aşınma, suyla dolma ve tuzlanması sonucunda verimini yitirmesine neden olur. Halbu ki günümüzde su gereksinimini neredeyse yarıya indiren çok daha verimli ve çevreye çok daha az zarar veren yöntemler vardır.
Bunlara bakacak olursak; sulama tekniklerinden en verimli olanı yağmurlama ve damlatmalı sulama sistemidir. Yağmurlama veya damlatmalı sulama sistemi, su kullanımını yüzde 70 azaltırken, ürün miktarını ise yüzde 90 artırmaktadır.
Unutmayalım! Dünya nüfusu durmadan artıyor. Şuan 8 milyarı bulan nüfus, 2050 yılında 9 milyara ulaşacağı öngörülüyor. Bu nüfusu beslemek için dünya gıda üretiminin de paralel artması gerekiyor. Hep bunlar tartışılıyor ancak yapılan bir şey yok.
Öncelikle sürdürülebilir arazi/toprak yönetimi, sürdürülebilir toprak ekosistem bağıntıları ve hizmetleri, arazi bozulumunun azaltılması/dengelenmesi, bozulmuş alanların geri kazanımı ile gelecek kuşaklar için arazi kaynaklarının güvence altına alınması gerekir.
Günümüzde etkileri giderek daha şiddetli bir şekilde hissedilen iklim değişikliğinin etkilerini azaltmak ve tarımsal gıda üretiminin çevresel sürdürülebilirliğini güvence altına almak için küresel ve ulusal düzeylerde eylemler, planlar hayata geçirilmelidir.
Ayrıca yağışların devamlılığını sağlayarak, su arzını artırmak elimizde olmasa da, kuraklıktan kaynaklanan olumsuz etkileri azaltmak elimizdedir.
Zaten ülkemiz düzensiz bir yağış rejimine sahiptir. Yağışlardaki değişkenlikler anlamlı bir seyir takip etmemektedir. Bu da ülkemizin, şiddeti değişmekle birlikte zaman zaman kuraklık riskiyle karşı karşıya olduğunu göstermektedir.
Bugün sulamanın en önemli problemi çok pahalıya mal olmuş büyük tesisler ile suyun kullanılması arasındaki dengesizliktir. Bu durumu düzeltmek için su dağıtma kanalları ile tarla içi sulama tesisleri yapmaya önem vermek gerekmektedir.
Tarımsal kuraklığın olumsuz etkilerini azaltmak, kuraklık olmadan önceki dönemlerde alınacak tedbirler ve kuraklığın yaşandığı dönemlerde yapılacak doğru planlamalarla yapmak mümkün..
Su, tüm canlılar için yaşam kaynağıdır. Ayrıca biz de su fakiri bir ülkeyiz. Çevremizi, su ve toprak kaynaklarımızı, korumak ve geliştirmek hepimizin asli görevidir. Artık su yönetiminde etkin bir kamu yönetimi kurulmalı, merkezi yönetim görev ve yetkilerine sahip çıkmalıdır.
Su gereksinimini neredeyse yarıya indiren çok daha verimli ve çevreye çok daha az zarar veren yöntemler hayata geçirilmeli, açık kanallar ile yapılan taşıma sistemleri acilen kapalı sistemlere dönüştürülmeli ve sulama işi basınçlı-kapalı sistem şeklinde yapılmalıdır. Ayrıca sulama tekniklerinden en verimli olan yağmurlama ve damlatmalı sulama sistemleri kullanılmalı, tüm tarım alanlarında bu zorunlu hale getirilmelidir.”