Bodrum katlı eski binalarda korozyon tehlikesi

Adana’da yer altı su seviyesinin yükselmesi sonucu binaların bodrum katları su altında kaldı. İnşaat Mühendisleri Odası Adana Şube Başkanı Hıdır Çak, bu durumun eski binalarda korozyon oluşturduğunu ve deprem riskini artırdığını belirtti.

Haber Giriş Tarihi: 26.07.2024 17:30
Haber Güncellenme Tarihi: 26.07.2024 17:30

Adana’nın bazı bölgelerinde yer altı su seviyesinin yükselmesi binaların bodrum katlarını sular altında bıraktı. İnşaat Mühendisleri Odası Adana Şube Başkanı Hıdır Çak, 6 Şubat depremi sonrasında yaptıkları incelemelerde yeraltı suyunun yükselmesi ile eski binaların bodrum katlarında korozyon oluşumunu tespit ettiklerini söyledi. 

İLKHABER Gazetesi'nden Bayram Bulut'un haberine göre; Adana 2003 yılına kadar kuyu sularıyla içme suyu ihtiyacını karşılıyordu. 2003 yılında Çatalan İçme Suyu Tesisi açıldı. Açılan içme suyu tesisi ile kentte bu su kullanılmaya başlandı. Ancak kapatılan kuyulardaki suların kullanılmaması ve Seyhan Nehri üzerinde bulunan Regülatör Köprü kapaklarında suyun tutulması Seyhan ve Yüreğir İlçelerinde yer altı su seviyesinin yükselmesine neden oldu.

YER ALTI SU SEVİYESİ YÜKSELDİ

Günde ortalama 2-2,5 milyon metreküp su kullanılan Adana’da, zamanla yükselen su seviyesi ilk 10 yıl içerisinde 1 metrenin üzerinde yükseldi. 2017 yılında yapılan ölçümlerde yer altı su seviyesinin 1.7-2,4 metre daha da yükselttiği açıklandı. 

TMMOB İnşaat Mühendisleri Odası Adana Şube Başkanı Hıdır Çak ise, 6 Şubat depremlerinden sonra Adana'da neredeyse binaların tamamının incelemeye tabi tutulduğunu söyledi.  Hasar tespit çalışmaları sırasında bodrum katlara inildiğine dikkat çeken Çak, “Buralarda ciddi bir çalışma yapıldı. Çalışmalarda en fazla görülen olumsuzluklardan biride bodrum katların çok fazla suya maruz kalmasıydı. Özellikle 1960 ile 2000 yılları arasında yapılan 40 yıllık binalarımızın çoğunda su yalıtımının olmadığını gördük” dedi.

Su yalıtımı ile bir bohçalama yapılmayan binaların yer altı seviyesinin yükseldiği her durumda binaların su aldığını ve korozyon oluştuğuna vurgu yapan Çak, “Su alan binaların özellikle kabuklanmaların arttığını, donatının suya maruz kaldığı ve korozyona uğradığını tespit ettik. Burada korozyona uğrayan kolonların kesitlerinde azalmalar meydana geldiğini gördük. Bunun deprem açısından ciddi bir risk teşkil ettiğini de bu çalışmalar sırasında fark ettik” şeklinde konuştu. 

Zemin etüdü yapılmasının önemine değinen Başkan Çak, "Öncelik şunu söylemek gerekiyor. Yapılan her binada zemin etütü yapılması zorunlu. Dolayısıyla yapılan bu zemini etüdü raporu içerisinde yer altı su seviyesinin ve yer altında bulunan zeminin parametrelerinin tek tek belirlenmesi gerekmektedir. Zemin etütü raporu doğru hazırlanmış hem jeoloji mühendisi hem jeofizik mühendisi, hem de inşaat mühendisi tarafından hazırlanmış kapsamlı bir etüt zemin raporu içerisinde doğru temel sisteminin seçilmesiyle aynı zamanda temelin ve bodrum katın bohçalanmasıyla beraber de bunun önüne geçilebileceğini biliyoruz. Dolayısıyla burada teknik olarak şartnamesine uygun bir ölçüm ve çözümleme yapılırsa deprem sırasında bu zeminin olumsuz davranışından korumuş oluruz" şeklinde konuştu.

Çözüm önerileri sunan Başkan Hıdır Çak, "Bodrum katlardaki bu  korozyonla ilgili özellikle korozyonlu bölgelerin kanıtlarının sıyrılması, sıva ve  pas payı dediğimiz o bölgelerde donatının temizlenmesi, donatı üzerindeki korozyonun alınması, daha sonra solüsyonlarla temizlendikten sonra eğer ciddi bir kesit azalışı varsa oraya müdahale edilmesi, kesit azalışı yoksa dahi korozyonun devam etmemesi adına o bölgede yeniden yalıtım yapılarak, bir daha oraya suya maruz bırakmayacak şekilde binanın dışarıdan yalıtımla korunması gerekmektedir. Çünkü su yalıtım yöntemlerimizde özellikle hem sürme esaslı, hem diğer yöntemlerden bir kaçını uyguladığımız zaman binamızın suyla olan temasını kesmiş oluruz. Dolayısıyla bir kez daha o kolonların, perdelerin özellikle dışarıda bulunan dış yüzeylere temas eden, toprağa temas eden yapısal elemanları bu şekilde korumuş oluruz" " ifadelerini kullandı. 

 Depremde bu binaların yıkılması gibi durumum söz konusu olduğunu hatırlatan Başkan Çak, "Kolonlarda çok ciddi bir kesit azalışı varsa, mesela korozyonla beraber, paslanmayla beraber 16'lık demir kumpasla tekrar ölçüldüğünde 8 ya da 6 milime kadar bir düşme görmüşsek, orada tabii artık donatımın kopma aşamasına geldiği için donatı büyük oranda özelliğini kaybetmiş olacaktır. Kesit zayıflamasına maruz kaldığı için bu tür bir durumda kendiliğinden yıkılma çok görmesek bile deprem sırasında deprem kuvvetleri altında yapısal elemanların zayıfladığını, dolayısıyla performansının çok altında bir seviyede kalmasından dolayı da yıkılmaya neden olabilmektedir. Ama kendi ağırlığında depremsiz durumda yıkılmaya çok fazla rastlamıyoruz" dedi.