SERHAT AKARSU – Özel Haber
ADANA (İLKHABER)
Geç saatlere kadar süren bir gecenin ardından görünüşte zararsız olan hafta sonu uykusu bile bazı sağlık sorunları riskini artırabilir. Bazılarımız her gece belli bir saatte yatağa girip belli bir süre uyumayı garantilemeyi sever. Diğerleri ise yorgun hissetmeye başladıklarında ya da yapmak istedikleri her şeyi nihayet bitirdiklerinde yatağa gider ve sabahları ise ihtiyaç duyduklarında kalkarlar.
Peki ne zaman yattığınızın bir önemi var mı? Neden uykuya öncelik verelim?
İyi bir gece uykusu almak beyin fonksiyonlarını, ruh halini, metabolik sağlığı ve bağışıklığı iyileştirebilir.
Yeterince uyumamak veya uyku kalitesinin düşük olması enfeksiyon riskini ve depresyon, bunama, kilo alma, diyabet ve yüksek tansiyon gibi diğer sağlık sorunlarını artırır.
Vücut saatimiz nasıl çalışır?
Uykumuzun zamanlaması, vücudun iç biyolojik zaman tutucusu olan "sirkadiyen saat" tarafından düzenlenir. Uyku-uyanıklık döngümüzün zamanlaması da dahil olmak üzere günlük olarak birçok sürecin düzenlenmesine yardımcı olur. Evrim sırasında, bakteriler ve bitkilerden insanlara kadar canlı türleri, gün boyunca değişen bir ortamda bedensel süreçleri optimize etmek için bir sirkadiyen saat edinmiştir. Sonuç olarak, davranış, fizyoloji ve metabolizmanın neredeyse tüm yönleri bu günlük değişiklikleri öngörmek için ritmik olarak düzenlenmiştir.
Teorik olarak, yeterince yorgun olduğumuz sürece gün içinde istediğimiz zaman uyuyabilsek de, sirkadiyen saatimiz bizi "diurnal" olmaya zorlar, yani gündüz aktif oluruz ve gece uyuruz.
Peki siz erken mi yoksa geç mi kalkmayı seviyorsunuz?
Bireysel biyolojik gecemiz (vücudumuzun gece olduğunu düşündüğü zaman) gerçek çevresel geceden (aslında gece olduğu zaman) önemli ölçüde farklı olabilir. Ancak modern toplumumuz geç yatmayı ve günün ilerleyen saatlerinde uyanmayı pek desteklemiyor. Hatta bu, zayıf bir öz disiplin ve tembellik işareti olarak bile görülebilir. Bize "erken kalkan yol alır" ya da erken kalkanların geç kalkanlara göre avantajlı olduğu ve daha üretken ve başarılı olma eğiliminde oldukları söylenir.
Ancak uyku tercihlerimiz aslında bir seçim meselesi değildir: esas olarak genlerimiz tarafından yönlendirilirler ve kronotipimize bağlıdırlar. Kronotip, bir kişinin sirkadiyen ritimlerine göre gün içinde belirli bir saatte uyumaya veya aktif olmaya yönelik doğal eğilimidir.
Çoğumuz insanların ya tarla kuşu (erken tipler) ya da gece kuşu (geç tipler) olabileceği ifadesini zaten biliyor olsak da, bu kronotipler spektrumdaki iki uç noktadır. Çoğu insan ortada bir yerdedir. Kronotipimiz sirkadiyen saat özelliklerimizdeki bireysel farklılıklara bağlı olduğundan, kronotipimizi aktif olarak değiştirmek gerçekten mümkün değildir. Bununla birlikte, yaşam boyu değişebilir: çocuklar tarla kuşudur, ergenler gece kuşu olma eğilimindedir ve 20 yaşından sonra ve yaşımız arttıkça tekrar tarla kuşu gibi oluruz.
Kronotipin kendisi ne kadar uykuya ihtiyaç duyduğumuzu etkilemez, bu da esas olarak diğer faktörlerden ve genetikten etkilenir. Daha ziyade, kronotipimiz okul, iş veya aile sorumlulukları gibi sosyal yükümlülüklerimizle etkileşime girerek ne kadar uyuduğumuzu etkileyebilir.
Geç kronotipler, doğal kronotipleri programlarının talepleriyle çatıştığı için modern yaşamın temposu nedeniyle dezavantajlı olabilirler. Sonuç olarak, geç kronotip genellikle zayıf kardiyometabolik sağlık (kalbinizi ve kan damarlarınızı etkiler) ve daha yüksek depresyon riski ile ilişkilendirilir.
Bu bağlamda, yeterli uykuyu sağlamak, sağlık sonuçlarını ve okul performansını iyileştirmek için okulların gençlerin başlangıç saatini geciktirmesi yönünde bilim insanlarından gelen çağrılar giderek artmaktadır.
Dolayısıyla ne zaman yatılması gerektiği sorusunun basit bir cevabı yoktur.
Ortalama yedi ila sekiz saatlik düzenli iyi bir gece uykusu genel sağlık ve esenlik için önemli olsa da, en uygun yatma zamanımız iç sirkadiyen saatimize ve ne kadar süre uyumamız gerektiğini kontrol eden genetik dahil diğer faktörlere bağlıdır.