Alparslan: Gıda güvenliği sorununun çözümünde bakanlıklar da rol almalı

Gıda Mühendisleri Odası Adana Şube Başkanı Şehmus Alparslan, bilinçsiz pestisit kullanımı nedeniyle gıda güvenliğinde yaşanan sorunlara dikkat çekerek, bu sorunların yalnızca üretici ve ihracatçıların değil, ilgili bakanlıkların da ortak müdahalesini gerektirdiğini belirtti.

Haber Giriş Tarihi: 23.12.2024 14:43
Haber Güncellenme Tarihi: 23.12.2024 14:43

Gıda Mühendisleri Odası Adana Şube Başkanı Şehmus Alparslan’ın, bilinçsiz pestisit kullanımı nedeniyle gıda güvenliğinde yaşanan sorunlar, tarımsal üretimde sürdürülebilir ve sağlıklı uygulamalar hakkında açıklamada bulundu. Alparslan, Türkiye’nin gıda ihracatında karşılaşılan geri dönüşlerin, ülke imajını olumsuz etkileyebileceğini vurgularken, bu sorunun yalnızca üretici ve ihracatçıların değil, ilgili bakanlıkların da ortak müdahalesini gerektirdiğini belirtti. Pestisit kalıntıları, etik hatalar ve mikotoksinler gibi nedenlerin, ihraç edilen ürünlerin geri dönüşünde önemli rol oynadığına dikkat çeken Alparslan, bu tür geri dönüşlerin önlenmesi için çiftçilerin bilinçlendirilmesi ve sektöre yönelik denetimlerin artırılması gerektiğini ifade etti. Tarım ve Orman Bakanlığı, Gıda ve Kontrol Genel Müdürlüğü Resmi Tarımsal İlaç İstatistiklerine göre, 4 bin 849 ton pestisit kullanılan Adana'yı, Antalya, Mersin, Manisa, Aydın, Bursa ve İzmir gibi iller takip etti.

“RASFF Sistemi ile Türkiye’nin ihracat standartları iyileşiyor”

Gıda Mühendisleri Odası Adana Şube Başkanı Şehmus Alparslan, “Türkiye, tarım ve gıda ürünleri ihracatında geniş bir yelpazeye sahiptir. Başta meyve ve sebze olmak üzere, fındık, zeytinyağı, kuru meyveler, baklagiller ve bal gibi birçok ürün dünya pazarlarına sunulmaktadır. Örneğin, Türk fındığı dünya fındık üretiminin büyük bir kısmını karşılamakta ve Avrupa ülkeleri bu ürünün en büyük alıcıları arasında yer almaktadır. Aynı şekilde, zeytinyağı, kuru kayısı ve kuru incir gibi ürünler de yurtdışında yüksek talep görmektedir. Avrupa Birliği, gıda güvenliği konusundaki sorunları hızlı bir şekilde tespit etmek ve gerekli önlemleri almak amacıyla RASFF (RapidAlertSystemforFoodandFeed) adlı bir sistem kullanmaktadır.  Bu sistem sayesinde, Avrupa pazarına giren gıda ürünlerinde tespit edilen sorunlar anında bildirilmekte ve gerekli önlemler alınmaktadır. Türkiye’den ihraç edilen ürünlerde de RASFF sistemi üzerinden sıklıkla bildirimler yapılmaktadır. Bu bildirimler, Türkiye’deki üreticilere ve ihracatçılara, ihracat standartlarını iyileştirme konusunda önemli veriler de sunmaktadır. Ne yazık ki, ihraç ettiğimiz ürünlerin çeşitli sebeplerle (pestisit, aflatoksin, haşere, uygunsuz ambalaj vb) ülkemize iade edildiği haberlerini sıklıkla okumaktayız. İhracattan dönen gıda ürünlerine ilişkin prosedür “Bitkisel Gıda ve Yemin İhracatında Sağlık Sertifikası Düzenlenmesi ve İhracattan Geri Dönen Ürünler İçin Uygulama Yönetmeliği” adlı mevzuat kapsamında yürütülmektedir” şeklinde konuştu.

İhraç ürünlerinde yaşanan geri dönüşlerin temel nedenleri nelerdir?

Alparslan yurt dışından iadeleri olan ürünlerin pestisit kalıntıları, mikrobiyolojik bulaşmalar, yasaklı maddeler, etiketleme hataları, beyan edilmeyen içerik, yabancı madde ve ambalaj sorunları olduğuna dikkat çekerek şunları söyledi: “Gümrüğe dönen gıda ürünleri Tarım ve Orman Bakanlığı İl Müdürlükleri tarafından kontrol edilmektedir. Fakat, ürünleri iade eden ülkeden resmi bir evrak talep edilmemektedir. İade eden ülke sebebini söylerse bilmekteyiz. Aksi durumda ihraç eden firmanın beyanı esas alınmaktadır. En yaygın geri dönme sebepleri olarak; pestisit kalıntıları, mikrobiyolojik bulaşmalar, yasaklı maddeler, etiketleme hataları, beyan edilmeyen içerik, yabancı madde ve ambalaj sorunları gelmektedir.”

Bilinçsiz pestisit kullanımının halk sağlığını olumsuz bir şekilde etkilediğini belirterek, “Aşırı pestisit kullanımı İnsan sağlığı dışında hayvanlar ve doğa üzerinde de yıkıma neden olup, biyoçeşitliliğe zarar vermektedir. Dünya Sağlık Örgütünce en tehlikeli ve muhtemel kanserojen olarak sınıflandırılan pestisitler için ilgili merciler gerekli adımları ivedilikle atmalıdır. Bakanlık gerekli düzenlemeleri yaparak taklit ve tağşiş için yapmış olduğu uygulamayı bu tespitlerde de yapmalı, pestisit, aflatoksin ve mikrobiyal yük sınır değerlerini aşan ürünleri üreten firma ve kişileri de ifşa etmelidir” dedi.

“İhraç edilen ürünlerin geri dönüşünde bakanlıkların devreye girmesi ve eğitimler verilmesi gerekiyor”

Şehmus Alparslan, “Çiftçilerimizin kullanacakları tarımsal ilaçları, kullanılması gereken yasal miktarlarını ve ülkelerin yasal mevzuatlarını bilmemelerinden ve bilinçlendirilmemelerinden kaynaklı ihraç ettiğimiz birçok gıda maddesi ne yazık ülkemize geri dönmektedir. Bu ürünlerin geri dönüşlerinde ilgili bakanlıklar devreye girmeli, ürünler karantinaya alınmalı ve ülkemiz mevzuatına aykırı olanlar imha edilmeli ve bu bilgiler de kamuoyu ile paylaşılmalıdır. Çiftçilerimize bu konularda belirli aralıklarla eğitimler verilmelidir. Gıda egemenliğine dayalı, kamucu tarım ve gıda politikaları inşa edilmelidir. Mikotoksinler bazı küfler tarafından üretilen toksik metabolizma ürünleridir. Bunların halk arasında en bilinenleri ise Aflatoksin ve Okratoksinlerdir. Bu mikotoksin türlerinin uzun süreçte fazla tüketilmesinin insanlar ve hayvanlarda kansere neden olduğu kanıtlanmıştır. Ayrıca bağışıklık sistemini güçsüzleştirme, hafıza kaybı, kas krampları ve gen değişimine kadar sonraki nesillere aktarılabilecek hasarlar bırakabilmektedirler. Toplumumuzda sıkça görülen bir hareket tarzı olarak küflenmiş gıdaların, küflenmiş kısımlarının atılarak diğer kısımlarının tüketilmesi yanlış bir alışkanlıktır. Aflatoksin yasal limitleri, Türkiye'de Türk Gıda Kodeksi Bulaşanlar Yönetmeliği ve uluslararası düzenlemeler, örneğin Avrupa Birliği düzenlemeleri gibi, ilgili yasal mevzuata göre belirlenir. Bu limitlerin belirlenmesinde insan sağlığının korunması temel amaçtır. Uluslararası standartlar ve limitler belirlenirken uzun süreli ve farklı şartlar altında yapılan bilimsel çalışmaların sonuçları baz alınır. Belli bir miktar aflatoksine maruz bırakılan canlılarda değişimler gözlenerek gıdalarda aflatoksin bulunabilme alt sınırı belirlenir. Uluslararası standartlara uyum amacıyla; Aflatoksin yasal sınırları belirlenirken, CodexAlimentarius gibi uluslararası gıda standartları da dikkate alınır. Bu sayede Türkiye'deki Aflatoksin limitleri, global ticaret ve gıda güvenliği açısından da uyumlu hale getirilir” şeklinde konuştu.

“Gıda ihracatında sorunlar, Türkiye’nin uluslararası itibarını zedeliyor”

Şehmus Alparlan, “Gıda ihracatında yaşanan bu sorunlar ve geri dönen ürünler, Türkiye’nin uluslararası arenadaki itibarını ne yazık ki olumsuz etkilemektedir. Bu nedenle, ihracat süreçlerinde daha titiz ve dikkatli olunmalıdır. Üretimden ambalajlamaya, taşımadan kalite kontrolüne kadar her aşamada uluslararası standartlara uygun hareket edilmelidir. İhracat ve iç piyasa süreçlerinde gümrükten dönen ürünlerin yönetimi, birçok açıdan dikkat gerektiren bir konudur. RASSF sistemi, mikotoksinler, pestisitler ve etik kaygılar doğrultusunda yapılacak düzenlemeler, bu sürecin hem verimli hem de güvenli bir şekilde yürütülmesini sağlar. Ticaretin şeffaflığı ve tüketici sağlığının korunması, bu denetimlerin ve düzenlemelerin başarıyla uygulanmasına bağlıdır” diye ifade etti.

“Gıda güvenliğinde şeffaflık kritik öneme sahip”

Alparlan ihracattan dönen ürünlerin akıbetinin, tüketicilerin kafasında büyük soru işareti yarattığını belirterek şunları söyledi: “Bu ürünlerin geri dönmesinin ardından ne yapılacağı konusunda elbette belirli prosedürler bulunmaktadır. Genellikle, geri dönen ürünler mevzuatına uygun olan başka ülkelere gönderilebilir, mevzuatımıza uygunsa iç pazarda değerlendirilebilir, ikisi de uygun değilse imha edilir. Her ülkenin mevzuatı birbirinden farklıdır. Dolayısıyla kullanılan pestisit ve miktarı da ülkeden ülkeye değişiklik arz etmektedir. İade edilen ürün ile ilgili gerekçe tam olarak bilinmeli/istenmeli ve analizleri muhakkak yapılmalıdır. Burada en önemli nokta şeffaflıktır. Gümrükten dönen ürünlerin yönetimi, sadece ticari etkileri değil, aynı zamanda etik ve sağlık standartları açısından da kritik bir öneme sahiptir. Unutulmamalıdır ki, kaliteli, sağlıklı ve güvenli gıdaya ulaşmak hem yurtiçinde hem de yurtdışında yaşayan herkesin hakkıdır.”