Bu yılın sezon kazılarına başlanan Osmaniye'deki Kastabala Antik Kenti, 2 bin 700 yıllık tarihe ışık tutuyor. Doç. Dr. Faris Demir'in başkanlık yaptığı kazı ekibi, Çukurova'nın Efes'i olarak tanımlanan antik kentteki çalışmalarını titizlikle sürdürüyor.
Osmaniye’den Cevdetiye, Kesmeburun üzerinden Karatepe-Aslantaş Ören Yeri'ne ulaşan yolun doğusunda bulunan kalenin eteklerinden başlayarak kalıntıları çepeçevre birkaç kilometrelik alanı kapsayan Kastabala Antik Kenti, ilk kez 1875 yılında ziyaret eden İngiliz diplomat E.J. Davis tarafından tanımlandı.
Kentin antik devirdeki diğer bir adının Hierapolis olduğu, ancak 1890 yılında İngiliz araştırmacı Th. Bent tarafından burada bulunan antik yazıtlar sayesinde anlaşıldı. Çeşitli uluslara mensup gezgin ve araştırmacılar, Kastabala'nın karanlıkta kalan bazı noktalarını, anıtları, yazıtları ve sikkeleri hakkında 20. Yüzyılda yaptıkları araştırmalar sayesinde aydınlattı.
Ceyhan Nehri’nin yakınlarında küçük bir ovaya hâkim konumda olan Kastabala, Kilikya Bölgesi'nden elde edilen yüzey buluntuları ile Roma İmparatorluk-Geç Roma Dönemleri arasında farklı dönemlere tarihlendi.
Kentte 2009 yılında ilk kez başlatılan ve halen devam eden kazı çalışmalarından elde edilen sonuçlar, şimdiden kentin bugüne kadar bilinen tarihçesini değiştirdi. Geç Neolitik-Erken Kalkolitik; İÖ 5'inci Yüzyıl, İÖ 1 - İS 1'inci yüzyıllar, İS 2'nci Yüzyıl, İS 4-6'ncı yüzyıllar ve İS 13-15'nci yüzyıllara tarihlenen buluntuların varlığı, Kastabala ve bölge arkeolojisine dair eksik bilgileri tamamlayıcı bulgular vaat etti.
Kentte sürdürülen kazı ve araştırmalar, kentin sınırlarının güneyde Ceyhan Nehri, kuzeyde Karatepe, batıda Kırmıtlı Kuş Cenneti arasında genişleyen verimli ovayı kapsadığını ortaya koydu. Sur ile çevrili kent merkezindeki yapılar kale tepesinin hâkim olduğu küçük bir vadinin kuzey, güney ve doğu yamaçlarında tespit edildi.
Antik kentin, Roma İmparatorluk Dönemi’nde (İS 2'nci Yüzyıl) sur duvarı ile çevrili olmadığı, ilk savunma sisteminin İS 4'ncü Yüzyıl sonlarında inşa edildiği düşünülüyor. Şehir plancılığı açısından antik kentteki Sütunlu Cadde, yerleşmenin ana aksını belirledi. Duvarlar ve tonozlarla eğimli arazide düz teraslar elde edildi. Yamaca oturtulan ızgara planlı kentte merkezi yapılaşma ile kamu yapılarının arazinin ortasına yerleştirildiği tarihi alanda, tiyatro, hamam, dükkânlar, kuzey ve güney kiliselerin bu plana uygun parsellerde inşa edildiği kayıtlara geçti.
Kazı Başkanı Doç. Dr. Faris Demir, kazı çalışmalarına başlanan antik kentle ilgili şu bilgileri verdi:
"Kültür ve Turizm Bakanlığı ve Osmaniye Korkut Ata Üniversitesi iş birliğinde yürütülen çalışmalarda önemli sonuçlar elde ettik. Çalışmalarımız ulusal ve dünya basınında oldukça geniş yer buldu. Bu yıl da inşallah bu güzel ivmeyle kazı çalışmalarına devam edeceğiz. Antik Kent, zaten var olan sütunlu caddesi, hamam, tapınak kalıntılarıyla, kalesiyle ihtişamını göstermekte. Geçen yıllarda tespit ettiğimiz kalıntılar da bu güzelliği artırmaktadır. Milattan önce 540’lara tarihlenen tapınağın keşfi bu zenginliği artırdı.”