İnsan Hakları Derneği Adana Şubesi Çocuk Hakları Komisyonu 20 Kasım Dünya Çocuk Hakları Günü kapsamında bir basın açıklaması düzenleyerek Birleşmiş Milletler Çocuk Haklarına Dair Sözleşmesi’nin 35. yılına dikkat çekti. Komisyon Sözcüsü Belgin Işık’ın okuduğu açıklamada, sözleşmenin tarihsel gelişimi ve çocuk haklarının dünya genelindeki durumu ele alındı. Belgin Işık, çocuk haklarının tarih boyunca ihmal edildiğini belirterek, 1989’da kabul edilen sözleşmenin çocukların hayatta kalma, gelişme, korunma ve katılım haklarını güvence altına almayı hedeflediğini ifade etti.
İnsan Hakları Derneği Adana Şubesi Çocuk Hakları Komisyon Sözcüsü Belgin Işık, “Çağlar boyu ihmal edildiği, hemen hemen hiçbir hukuki düzenlemenin söz konusu olmadığı çocuk hakları, ancak 20. yüzyılda gündem olmaya başlamıştır. Nihayetinde Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nca 20 Kasım 1989’da Çocuk Hakları Sözleşmesi kabul edilmiştir. 1990 yılında Türkiye tarafından imzalanmıştır. 1994 yılında 17., 29. ve 30. maddelerine çekince konularak Türkiye Büyük Millet Meclisi'nce onaylanmış ve 1995 yılında da Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. Sözleşme, Amerika Birleşik Devletleri ve Somali dışında 197 ülke tarafından onaylanmıştır. Tüm çocukların aynı haklara sahip olduğunu ve bütün hakların eşit derecede önemli olduğunu vurgulayan Sözleşme toplam 54 maddeden oluşmuştur. Her biri ayrı bir hakkı özetleyen dört kısımdan meydana gelmektedir. Bu haklar; hayatta kalma hakkı, gelişme hakkı, korunma hakkı ve katılım hakkıdır. Çocuk hakları, çocukların zihinsel, bedensel, sosyal, duygusal ve ahlaki bakımdan bağımsız bir şekilde gelişebilmesi için hukuk kuralları ile korunan durumlarıdır” diye ifade etti.
“Çocuk Hakları Sözleşmesi’nde 35 yılda nereye gelindi?”Belgin Işık, “Dünyada en çok ülke tarafından imzalanmış olan Birleşmiş Milletler Çocuk Haklarına Dair Sözleşme’nin kabulünün 35. yılındayız. Peki çocuk haklarında 35 yılda nereye gelindi? BM Çocuk Hakları Komisyonu’na göre imzacı ülkeler arasında BM’ye rapor gönderen 43 ülkeden sadece 14’ü sözleşme ilkelerini iç hukuklarına uyarlamış, diğer ülkeler sözleşmeye uyum sağlamak için yeni ve benzer yasalar çıkarmış veya uyum sağlamak yerine çocukları kendi hakları konusunda bilinçlendirmeyi tercih etmişlerdir” dedi.
“Yoksulluk, çocukların gelişimi, sağlığı ve hayatı üzerinde olumsuz izler bırakıyor”Işık basın açıklamasında yoksulluğun çocukların gelişim sürecinde önemli rol oynadığına değinerek şunları söyledi: “Yoksulluk, çocukların gelişimi, sağlığı ve hayatı üzerinde olumsuz, ciddi izler bırakıyor. Hayatlarının bir döneminde yoksulluk yaşamış çocuklara kıyasla, uzun süreli yoksulluk yaşayan çocuklarda etkiler daha da zarar verici; psikolojik sağlık sorunu geliştirme iki katı daha olası. Ve AB’de dahi her sekiz çocuktan biri kronik yoksulluk yaşıyor. Tüm bu yaşantıların beyin gelişimindeki ve diğer biyolojik yapı ve işlevlerdeki olumsuz karşılıkları uzun zamandır çok iyi biliniyor; bu konularda sayısız bilimsel çalışma yapıldı ve yayımlandı. Bu bilgiler, halihazırda ulusal ve uluslararası arenalarda politika yapanların da bildikleri, her sene raporlarda tekrar eden bilgiler. Ancak devletler yeterli önlem almadığından çocukların zorlukları her geçen yıl artıyor. Ülkemize bakıldığında sözleşmenin yürürlüğe girmesinin üstünden geçen yıllara rağmen Türkiye'de hala tarımda çalışan 2 milyona yakın çocuk işçi bulunduğu gibi erken yaşta zorla evlendirilen, her türlü istismara ve şiddete maruz kalan, cezaevinde bulunan, okula gidemeyip eğitim dışında kalan, yükselen enflasyon nedeniyle yoksullaşan ve yetersiz ve sağlıksız beslenme nedeniyle yaşına göre fiziksel gelişimi geri düzeyde bulunan ve bir çok hastalığa yakalanan, kaybedilen, sağlıkta dönüşüm programı sonucunda özelleştirilen hastanelerde yenidoğan çetesi tarafından öldürülen, sağlığa erişemediği için ölen veya iyileşemeyen çocuklar bulunmaktadır.”