Gazeteci Can Kaya, bugün son yolculuğuna uğurlanacak

Mersin'de vefat eden Çukurova Gazeteciler Cemiyeti Üyesi Sürekli Sarı Basın Kartı sahibi Can Kaya, bugün Adana’da son yolculuğuna uğurlanacak.

Haber Giriş Tarihi: 30.05.2024 11:00
Haber Güncellenme Tarihi: 30.05.2024 11:00

Mersin'de vefat eden Çukurova Gazeteciler Cemiyeti Üyesi Can Kaya, bugün Adana’da son yolculuğuna uğurlanacak.

Çukurova Gazeteciler Cemiyeti Üyesi Can Kaya, dün Mersin'deki evinde vefat etti. Kalp krizi sonucu vefat ettiği sanılan Can Kaya'nın cenazesi, aile üyeleri ve yakınları tarafından defnedilmek üzere Adana'ya getirildi.

Çukurova Gazeteciler Cemiyeti'nden yapılan açıklamada, 70 yaşında 2 çocuk babası olan merhumun cenazesinin bugün saat 13.00'da Kabasakal Mezarlığı’nda toprağa verileceği belirtildi.

Meslektaşı İsmet Ramazan Selçuk'un kaleminden Can Kaya anısı

Can Kaya ile birlikte Hürriyet Haber Ajansı’nda uzun yıllar görev yapan Gazeteci İsmet Ramazan Selçuk da vefat haberinin ardından sosyal medya hesabından duygu dolu paylaşım yaptı.

İsmet Ramazan Selçuk'un "Güle güle kardeşim…" başlığıyla paylaşımı şöyle:

"Can Kaya’nın vefat haberini Çukurova Gazeteciler Cemiyeti Müdürü Yusuf Aslan verdi. “Yapma” diyebilmişim, sadece... İnanamadım, inanmak istemedim. Şu saate kadar elim, tuşlara dokunup ‘ölüm’ haberini yazmaya varmadı. Hürriyet Haber Ajansı’nda 1984 yılında başladı tanışıklığımız. Sonra 1995 yılında haftalık efsane gazete Güney Medya’yı kurduk, Hürriyet’ten ayrılan Can Kaya ve bazı arkadaşlarla birlikte. Dile kolay 40 yıllık arkadaşlık, dostluk, espridaşlık…

Hayata hep iyi yönüyle bakardı.

Ve o güzel insan da, o güzel ata binip gitti…

Bugün son yolculuğuna uğurluyoruz.

Anısına, yıllar önce kaleme aldığım bir yaşanmışlığı yeniden yayımlıyorum…

'Gazetecinin parası pul, anısı bol' derler, ama bizim dönemde Hürriyet, Milliyet, Güneş, Günaydın, TRT, Anadolu Ajansı gibi basın kuruluşlarında çalışanlar hatırı sayılır aylık, ikramiye ve pirim alırdı. Yerel gazetelerdeki arkadaşlar bizim kadar şanslı değildi, ama günümüzde olduğu gibi de 'maaş' meselesi dibe vurmamıştı.

Malumunuz, ekonomisi iyi olanın morali de, keyfi de, huzuru da üst düzeydedir. Doğal olarak çalışma ortamı da buna göre şekillenir. Yani arkadaşlar arasında her türlü espri ve şakalaşma yaşanır. Bizim de öyleydi, ama zaman zaman dozunu ayarlayamadığımız da bir gerçekti.

Hürriyet Haber Ajansı’ndaki anıların tümünü yazmama imkan yok. En azından şimdilik bir kaçını kaleme alayım, hem arkadaşların kulaklarını çınlatayım, hem de çok az sayıda kişinin bildiği yaşanmışlıkları gün yüzüne çıkarayım…

Buyurun başlayalım…

Spor sorumlusu Can Kaya, her pazartesi olduğu gibi gergin ve tempolu güne hazırlanıyordu. Maç değerlendirmelerini, başkan veya hoca açıklamalarını toparlamak üzere tüm il ve ilçe muhabirleriyle telefonla görüşmek üzere kolları sıvamıştı. Gazetenin santral görevlisine taşra muhabirlerin isimlerini veriyor, Mehmet Karaoğlan da (rahmetli) tek tek bağlıyor, konuşmasını sağlıyordu.

Adana Asri Mezarlığı’nın telefonu tüm çalışma arkadaşlarımın ezberindeydi. Can Kaya, olay günü Silifke muhabirimiz Oktay Yılmaz’la (rahmetli) görüşmek istediğini santral görevlisine bildirdi, beklemeye başladı. Muzip bir arkadaşımız bu fırsatı kaçırmadı, iç hattan mezarlığı arayıp, Can Kaya’nın masasındaki telefona aktardı. Tabi ki Can’ın bundan haberi yoktu, karşısındakinin Silifke muhabiri olduğunu sanıyordu. Ahizeyi kulağına dayadı, 'Oktay ağabey günaydın' dedi.

Sonradan öğrendiğimize göre telefonun diğer ucundaki mezarlık görevlisi 'Oktay yatıyor, ben yardımcı olayım' diye karşılık veriyor. Oktay Yılmaz’ın gerçekten uyuduğunu sanan Can, haliyle biraz gerildi ve 'Kardeşim saat 12 oldu, bu saate kadar yatılır mı? Hemen Oktay ağabeyi kaldır' dedi. Bu tür şakalara alışkın olan telefonun diğer ucundaki görevli de gayet rahat bir şekilde 'beyefendi seslendim, hatta dürttüm uyanmıyor. Galiba çok derin uykuda. İnanmıyorsan sen gel kaldır' yanıtını veriyor.

İyice gerilen Can, telefonu öfkeyle kapattı, çevresini süzmeye başladı. Bürodaki 10 çift göz Can Kaya’ya dikkat kesilmiş, vereceği tepkiyi bekliyordu. Bir şeyler olduğunu sezen Can, 'mezarlık şakalarını' da bildiği için 'ulan sabah sabah bunu kim yaptı?' diye bağırdı. Nihayet meseleyi çözmüştü, ama gerginliği devam ediyordu. Biz kahkahalar patlatırken Can Kaya, yalnız kalmak, huzur bulmak ve rahatlamak için kendini yemekhaneye attı. Zira, Can iyi lokmacıydı, açlığa da asla tahammül edemezdi…"