"Asrın felaketi" olarak nitelenen 6 Şubat 2023'teki depremlerin merkez üssü Kahramanmaraş'ta, 35 kişinin yaşamını yitirdiği 10 katlı Ezgi Apartmanı'nın yıkılmasına ilişkin ikisi tutuklu, biri tutuksuz, ikisi firari 5 sanığın yargılanmasına Mart ayında başlanmıştı. Duruşma sonrası yapılan açıklamada, mahkeme heyeti sanıkların 'kırmızı bülten' ile aranmalarını reddetti ve davayı 3 Mayıs 2024 tarihine erteledi. Yarın Ezgi Apartmanı davasının 3. duruşması görülecek.
Ne olmuştu?4. Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki duruşmada, tutuklu sanık Mehmet Tekin, tutuksuz sanık Yakup Aktaş, müştekiler ve taraf avukatları hazır bulundu. Tutuklu sanık Ertan Danacı ise bulunduğu cezaevinden Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) aracılığıyla duruşmaya katıldı.
Tutuklu sanık Ertan Danacı, iç mekan tasarımcısı olarak binada dekorasyon işi yaptığını, kolon kesilmesi gibi bir durumun söz konusu olmadığını, yaptığı çalışma sonrasında ilgili kurumların herhangi bir aykırılık olmadığına dair rapor verdiğini savundu.
Binanın altında bulunan pastanedeki tadilatlar ile bu binanın yıkımının hiçbir ilgisinin bulunmadığını öne süren Danacı, "Pastanede tadilat yapılmasa dahi o binanın ayakta kalma şansı yoktur. Binanın beton dayanımı ve demirleri oldukça kalitesizdir. Bu yüzden pastanede yapıldığı iddia edilen tadilatlarla ilgili analiz yapılırsa, bu iddia edilen tadilatların yıkıma etkisinin olmadığı görülecektir." dedi.
Danacı, binanın projesinde bulunan ancak uygulamada yapılmayan yerler olduğuna değinerek, mimari statik projede olmamasına rağmen binanın en statik bölgesine kaçak kat yerleştirildiğini, 8 metre uzunluğundaki taşıyıcı perdenin yapılmadığını ve binanın zemin etüdünün olmadığını savundu.
Kim tarafından ne zaman kesildiği bilinmeyen bir kolonun kepçe ile kazılarak çıkarıldığını belirten Danacı, şöyle devam etti:
"Sadece zemin ile asma kat arasında bulunan ama diğer 9 katta bulunmayan kolonun kesildiği görülmüş ve bunun yıkıma etkisinin araştırılması gerekmektedir. Ancak bu raporda dikkate alınmamış, herhangi bir akstan geçmiyor ve temelle bağlantısı yok. Bu kolona yükleme yapılmadığı için taşıyıcı olma özelliğe de yoktur. Bu direğin asma kat dışında düşey olarak yük taşımasına olanak yoktur. Bu raporların daha uzman bir yere gösterilmesi gerekmektedir."
Fenni mesul tutuklu sanık Mehmet Tekin de hakkındaki iddiaları reddederek sürekli raporların konuşulduğunu ancak mühendislikten bahsedilmediğini söyledi. Tekin, "Burada her kolonda ve kirişin iki ucunda yükler sıfırlanır. Bir önceki kolon diğerine yük aktarmaz. Eğer oradaki bir kolon kaldırılırsa, o zaman kiriş kendisini imha etmeye çalışır." dedi.
"İlk başta 'kolon yok' dediler ama statikte gözüküyor"Binanın 1978 yönetmeliğine göre yapıldığını ancak 2018 yönetmeliğine göre ele alındığını belirten Tekin, binaya hazır beton dökmelerine rağmen kendilerine hala içinden çıkan kağıt parçalarından bahsedildiğini, bu konunun fizik kuralları çerçevesinde ve mühendislik açısından bakılarak değerlendirilmesi gerektiğini ifade etti.
Tekin, "İlk başta 'kolon yok' dediler ama statikte gözüküyor. Daha sonra 'bu kolon buraya hiç yapılmamış' dediler, var olduğunu nasıl kabul ettiniz? Şimdi hangi güç ile 'bu kolonun kesilmesi binanın yıkımına etki etmez' diyorsunuz? Burada binanın hasar gören yeri belli ama hala neden yıkıldığını tartışıyoruz." ifadelerini kullandı.
60 yıllık mühendis olduğunu dile getiren Tekin, Ezgi Apartmanı'nda donatı ve betonun kalitesiz olduğu iddia edilse de o dönemde aynı ekiple yaptıkları Necip Fazıl Kısakürek Kültür Merkezi, Vali Konağı, Kahramanmaraş Müzesi gibi binaların hala sağlam olduğunu kaydetti.
Tutuksuz sanık Yakup Aktaş ise Ezgi Apartmanı'nı 8 şiddetindeki depreme dayanıklı olarak yaptıklarını savunarak, şöyle konuştu:
"O dönem bunun projesi Kahramanmaraş'ta 1 liraya yapılıyorken, ben bunu Ankara'da 10 liraya yaptırdım çünkü burada yapacak statikçi yoktu. Binanın projesini nervürlü demire göre yaptırdım. O dönem bu demir bulunmuyordu, yurt dışına ihraç ediliyordu gittim Hatay'dan getirttim. Kültür Sitesi'ndeki şantiyeme indirdim. Ben malzemeden çalmam, beni herkes bilir."
Binaya torununun adını vermiş4 defa vergi rekortmeni olduğunu, 1996 ile 1999 yıllarında Cumhurbaşkanı'ndan plaket aldığını anlatan Aktaş, ilk torunu Ezgi'nin adını binaya verdiğini, bu binayı saygın bir insan olarak eksik yapmayacağını savundu.
Aktaş, "2003 yılında yaşanan ekonomik krizde iflas ettim. Binanın alt tarafı iki ayrı büroydu, birisi bana ait diğer taraf Lütfi Bilir'e aitti. Ben iflas edince burası bankaya geçti, onlar da pastaneye sattılar. Binanın aradaki taşıyıcı perdeyi kırıp birleştirdiler ve 400 metrekare yaptılar. Benim yaptığım 23 tane bina var sadece ikisi yıkılmış. İki binada da kat malikleri tarafından kolon kesme ve dükkan genişletmeyle ilgili şikayetler var." diye konuştu.
Binada 1999'dan beri apartman görevlisi olarak çalışan müşteki Mulla Kenger, kapıcı dairesinin iş yerine dahil edildiğini, kendisinin de 4. kata apartman yönetimiyle yapılan anlaşmayla yerleştirildiğini, 2017'de pastanede geniş çaplı tadilat yapıldığını, aynı iş yerinin daha önce boyacıyken gördüğü kolonu tadilat sonrası görmediğini söyledi.
Depremde 35 kişiye mezar olmuştu Ezgi Apartmanı davasında acılı anne konuştu“Ezgi Apartmanı'nda 3 evladımı kaybettim. 3 evladımı kaybettiğim gün, onları toprağa verdiğim gün 13 Şubat'ta bir söz vermiştim, kendi kendime bir yemin etmiştim. Çocuklarımın ölümüne sebep olanların bulunup yargılanıncaya kadar bu davanın peşini bırakmayacağımı söylemiştim. Bırakmayacağım da, sonuna kadar mücadele edeceğim. Bugün, 172 gündür Sami Kervancıoğlu ve Mustafa Pekel firariler. Keşke bugün onlar olsalardı da burada ‘Çocuklarımın ölümüne sebep oldunuz, benim çocuklarımı siz öldürdünüz’ diyebilseydim. Ama yoklar. Yani insan hayatının bu kadar ucuz olmadığını bu davada herkes öğrenecek. İnsanların ölümüne sebep olup da hayatlarına kaldıkları yerden devam etmeyeceğini bu anne sonuna kadar mücadele ederek ispatlayacak. Yargıya güveniyorum, hukuka güveniyorum. Kolon kesmek, kiriş kesmek, perde duvarları kesmek, bir binanın altını oymak ve orada hayatını kaybeden 35 kişinin ölümüne sebep olmak bu kadar kolay değil. Artık yakalansınlar istiyorum. Yani İçişleri Bakanlığı’na buradan sesleniyorum, bu insanlara bir ekip kurulup, bir an önce bulunup ve yargılanmalarını istiyorum. Bir evlat kolay yetişmiyor. Annesi, babası vefat etmiş insanlara ‘Öksüz’ derler, ‘Yetim’ derler. Peki, evladını kaybetmiş, bir anneye ne derler? Ben sadece bunu soruyorum, evladını kaybetmiş bir anneye ne derler? Ben adalet istiyorum ve çocuklarımın ölümüne sebep olanlar bulununcaya kadar bu davanın peşini bırakmayacağım. Bu insanlar yargılanacaklar, kimse hesap verecek. Bu, benim oğlumun cübbesi. Bu cübbe 1 yıldan bu yana askıda duruyor 1 yılı da geçti. Benim oğlumun cübbesi askıda dururken ‘Adalet askıda kalmasın’ diyorum. Benim istediğim tek şey adalet.” ezgi apartmanı davası 3 mayısta yeniden görülecek.